8. Sınıf T.C. İnkılap Tarihi ve Atatürkçülük

8. Sınıf İnkılap Tarihi Ders Kitabı Cevapları – 2. Ünite (2024-2025)

8. Sınıf İnkılap Tarihi Ders Kitabı Cevapları 2. Ünite başlıklı bu yazımızda 8. sınıf MEB inkılap tarihi ders kitabındaki tüm ünitelerin içindeki soruların cevaplarını hazırladık.

8. Sınıf İnkılap Tarihi Ders Kitabı Cevapları 2. Ünite yazımızda aşağıdaki bölümlerde yer alan soruların cevaplarını hazırladık;

  • ÜNİTE BAŞINDA: “Anahtar Kavramlar” bölümündeki kavramları açıkladık.
  • ÜNİTE İÇİNDE: “Konu Başı”, “Konu Ortası”, “Konu Sonu”, “Etkinlik” ve “Tartışalım” bölümlerindeki soruları yanıtladık.
  • ÜNİTE SONUNDA: “Ölçme ve Değerlendirme” bölümündeki tüm soruları yanıtladık.

Ders: Tarih Ekibi tarafından hazırlanan 8. Sınıf İnkılap Tarihi Ders Kitabı Cevapları 2. Ünite hakkında eklemek istediklerinizi aşağıdaki yorum bölümünü kullanarak bize iletebilirsiz.

Bu Yazının İçindeki Başlıklar:

8. Sınıf İnkılap Tarihi Ders Kitabı 2. Ünite Cevapları

8. sınıf inkılap tarihi ders kitabının ikinci ünitesi olan Milli Uyanış: Bağımsızlık Yolunda Atılan Adımlar, sekiz kazanımdan oluşmaktadır. Aşağıda bu dört kazanıma yönelik soruların cevapları bulunmaktadır.

Anahtar Kavramlar

8. sınıf inkılap tarihi ders kitabının ikinci ünitesi olan Milli Uyanış: Bağımsızlık Yolunda Atılan Adımlar ünitesinin Anahtar Kavramlar bölümünde yer alan 9 kavramı açıkladık.

Genelge Nedir?

Yönetmeliklerin uygulanabilmesi adına kılavuzluk etmesi amacıyla ilgili kişilere gönderilen yazıya tamim ya da genelge denmektedir. Yönetmeliğe bağlı kalınarak hazırlanırlar.

Kuvâ-yı Millîye Nedir?

Milli kuvvetler anlamına gelen Kuva-yı Milliye aynı zamanda milis kuvvetler anlamındadır. Mondros Ateşkes Antlaşması ile birlikte ülkede işgal edilen toprak sayısının artışıyla ve işgale yönetimin tepkisiz kalması sonucunda Türk halkının vatani duygular sayesinde toplanarak hayata geçirdiği düzensiz ve bölgesel direniş bütünüdür.

Misak-ı Millî Nedir?

Ulusal Ant ve Milli Yemin anlamına gelen Misak-ı Milli siyasi manifesto olarak tanımlanan altı maddeye sahip bir bildiridir. Bildiri içeriği I. Dünya Savaşı’nı bitiren barış antlaşmasındaki Türkiye’nin onayladığı asgari alandaki barış şartlarını kapsamaktadır.

İttifak Nedir?

Sözlük anlamı ortak yararları kapsayacak karşılıklı amaçlar için kurulan ilişkiler olan ittifak I. Dünya Savaşı’nda Avusturya, Almanya, Osmanlı, Bulgaristan ve sonrasında İtalya’nın da katıldığı ortak pay güden bir kuvvettir.

İtilaf Nedir?

Anlaşma ve Müttefik Devletler olarak da bilinen itilaf devletleri Rusya, Britanya İmparatorluğu ve Fransa’dan oluşmuş bir ittifaktır.

Ateşkes Nedir?

Savaşan karşılıklı tarafların birbirleri ile olan her çeşit hücum hareketinin geçici bir süreyle durması durumudur. Tek veya çok taraflı şeklinde ilan edilebilmektedir.

Kongre Nedir?

Herhangi bir konu özelinde çeşitli görüşmeler yapmak amacıyla, pek çok farklı ülkeden temsilcinin katılımı ile gerçekleşen uluslararası bir toplantıdır.

Manda ve Himaye Nedir?

Kendini yönetme gücünün olmadığı varsayılan ülkelerin, kendi başlarına yönetilebilecek hale gelene kadar olan sürede farklı bir ülkenin yönetimi altında olması durumuna manda adı verilir. Himaye ise ülkelerin kendini yönetemeyeceklerini düşünerek kendileri için koruyucu bir ülke bulma durumudur.

Cemiyet Nedir?

Bir arada, toplu olarak yaşamlarını sürdüren canlıların oluşturmuş oldukları topluluğa cemiyet adı verilir. Belirli bir amaç veya düşünce etrafındaki kişiler tarafından kurulur.

 

Konu İçindeki Sorular

8. sınıf inkılap tarihi dersinin ikinci ünitesi olan Milli Uyanış: Bağımsızlık Yolunda Atılan Adımlar ünitesinin konu başlıkları altında yer alan tüm soruları (Konu Başı, Konu Ortası, Konu Sonu, Etkinlik ve Tartışalım) yanıtladık.

“Dünya Savaşı” Kavramından Ne Anlıyorsunuz? Açıklayınız.

Dünya üzerinde varlığını sürdüren pek çok farklı ülkenin etkilendiği savaşlara dünya savaşı denmektedir. Yapılan bu savaşa tüm ülkelerin katılım göstermesi anlamına gelmemesiyle birlikte savaşa katılım gösteren ülke sayısının çokluğu, savaşın beraberinde getiriyor olduğu sonuçlar tüm dünya genelinde etkisini gösterecek derecede küresel olması sebebiyle dünya savaşı adı verilmektedir. Başlangıç aşamasında iki ya da birkaç tane ülkenin katılımı ile başlayan savaşlar olsa da anlaşmazlıklar ve çıkar ilişkileri sonucunda savaşa katılım göstermemiş diğer farklı ülkelerin hammadde, çıkar, toprak arayışı gibi çeşitlilik gösteren nedenlerle pek çok ülkenin birleşimi ve katılımı neticesinde büyük bir savaş yani dünya savaşı haline gelmektedir.

I. Dünya Savaşı’nın Çıkmasına Neden Olan En Önemli Etken Nedir? Araştırınız.

1. Dünya Savaşı’nın ortaya çıkmasına sebep olan sonuçlardan en önemlisi Sanayi Devrimi’dir. Sanayi Devrimi’nin ortaya çıkması ile büyük devletler hammadde ve pazar arayışı içine girişmişlerdir. Bu arayıştaki büyük devletler, kendilerine kıyasla daha küçük ve güçsüz olan devletleri kendi himayesi altına almaya çalışmıştır. Böylelikle kendilerinin hem hammadde hem de pazar ihtiyaçlarını karşılamayı amaçlamışlardır. Büyük devletlerin içinde bulunduğu bu hammadde ve pazar arayışı, git gide alevlenmiştir. Bir rekabete dönüşmeye başlamıştır.

Bunun sonucunda ise bir sömürgecilik yarışı ortaya çıkmış ve bu yarış 1. Dünya Savaşı’na sebep olan en önemli faktör olmuştur. Kısaca toparlamak gerekir ise birçok devlet üzerinde büyük ölçüde olumlu veya olumsuz etkilere yol açan 1. Dünya Savaşı’nın ortaya çıkmasına sebep olan faktörlerden en büyüğünün, 18. Yüzyıl’ın sonlarına doğru Birleşik Krallıkta ortaya çıkmış olan Sanayi Devrimi olduğu söylenebilir. Birleşik Krallık’ta ortaya çıkıp zamanla tüm dünyaya yayılan Sanayi Devrimi, insan gücü ile üretimden buhar gücü ile çalışan makineler ile üretime geçişe verilen isimdir.

I. Dünya Savaşı Sırasında Taraf Değiştiren Devlet Hangisidir? Söyleyiniz.

1. Dünya Savaşı, 28 Temmuz 1914 tarihinde İtilaf Devletleri ve İttifak Devletleri olarak ikiye ayrılan taraflar arasında gerçekleşmiş bir savaştır. İtilaf Devletleri olarak adlandırılan grupta bulunan başlıca devletler; İngiltere, Fransa, Rusya, Amerika Birleşik Devletleri, Romanya, Japonya iken İttifak Devletleri olarak adlandırılan grupta bulunan devletler ise; Almanya, Avusturya – Macaristan İmparatorluğu, Bulgaristan ve Osmanlı İmparatorluğudur. Ancak savaşın başlamasından yaklaşık 1 sene sonra yani 1915 senesinde başta İttifak Devletleri’nde bulunan İtalya savaş sırasında taraf değiştirerek İtilaf Devletleri’nin tarafına geçmiştir.

1914 yılında başlayıp 1918 yılına kadar devam eden ve neredeyse tüm dünyayı etkisi altına alan bu savaşta kazanan taraf aralarında İngiltere, Fransa, Rusya, Amerika Birleşik Devletleri, Romanya, Japonya gibi devletlerin bulunduğu İtilaf Devletleri grubu olmuştur. Savaşın sonucunda kazanan taraf olan İtilaf devletleri, Kaybeden taraf olan, içinde Osmanlı İmparatorluğu’nun da bulunduğu İttifak Devletleri’ne, çok ağır maddeler içeren çeşitli antlaşmalar imzalatmıştır. Savaşın ardından milyonlarca asker şehit olurken, birçok can ve mal kaybı yaşanmış, yeni devletler ortaya çıkmış, yönetimde değişiklikler olmuş ve yeni bir dünya düzeninin temelleri atılmaya başlanmıştır.

Alsas-Loren Bölgesi’nin Hangi Özelliği Fransa ve Almanya Arasında Sorun Oluşturmuştur? Araştırınız.

Fransa’nın 1871’de Sedan savaşında Alsas-Loren bölgesini Almanya’ya kaybetmesi üzerine 1. Dünya Savaşı‘nda bunu geri almak ister. Alsas-Loren bölgesi demir, kömür vb. madenler açısından çok zengindi ve 1. Dünya Savaşı’nda demir, kömür gibi kaynaklar açıkça bir zenginlikti. Alsas-Loren’ deki bu kaynaklar savaş esnasında ulaşım, silah üretimi… gibi alanlarda kullanılmaktaydı. Fransa bu bölgeyi kaybettiği için demir kömür vb. kaynaklardan mahrum kalıyordu fakat 1.dünya savaşının ardından Versay Antlaşması‘nın ardından Alsas-Loren’in bir kısmı Fransa’ya bırakıldı. Yeni gelen Fransızlar bölgeyi hızlı bir şekilde Fransızlaştırmaya başladı.

Uzak Doğu Ülkeleri Hangileridir? Araştırınız.

Uzak Doğu, 1. Dünya Savaşı’ndan önce İngiltere’nin Hindistan’daki topraklarıydı. Fakat 1. Dünya Savaşı’ndan sonra Avrupa’yı merkez alıp Avrupa’ya göre bölgelere verilen isim olmuştur. Dünya savaşlarının ardından Osmanlı “Yakın doğu” Orta Asya’daki topraklar “Orta Doğu” daha doğuda kalan ülkeler ise Uzak doğu olarak adlandırıldı. Günümüzde Brunei, Miamar, Doğu Timor, Vietnam, Çin, Japonya, Tayland, Malezya, Bangladeş, Filipinler, Singapur, Sri Lanka, Moğolistan, Güney Kore, Kuzey Kore ve Çin cumhuriyeti Uzak Doğu ülkeleri arasında bulunmaktadırlar.

Mustafa Kemal’in I. Dünya Savaşı Öncesinde Yaptığı Bu Konuşma Onun Hangi Kişilik Özelliğini Yansıtmaktadır? Söyleyiniz.

(Bu soru sayfa 40’taki metne göre yanıtlanmıştır.)

Mustafa Kemal Atatürk, öncelikle askeri görüş yeteneğini kullanmaktadır. Çünkü Mustafa Kemal Atatürk başta özellikle kendi taraflarında bulunan Almanya’yı takip edip öncelikle Almanya’ya ne olacağını anlamıştır. Gerek Almanya’nın İngiltere, ABD ve Rusya ile kurduğu ilişkiler gerek Almanya’nın ittifakındaki ülkeler, bu ülkelerin sahip olduğu stratejiler gene aynı şekilde bu ülkelerin İngiltere, ABD ve Rusya ile kurduğu ilişkiler ile Almanya’nın baştaki askeri gücünü, başta aldıkları kararları, karşı tarafın Almanya hakkındaki bilinen veya tahmin edilen planları, Almanya’nın savaşın ortalarında ve savaşın sonlarına doğru aldığı kararlar ve Almanya’nın savaş sırasında elde ettiği zaferler veya kazandığı maddi veya manevi güçler ile Almanya’nın gene savaş sırasında kaybettiği savaşlar, topraklar ve diğer şeylerin sonucunda aldıkları maddi ve manevi hasarları Mustafa Kemal Atatürk bunları fark ederek yorum yapması askeri yeteneğini gösterir.

Ayrıca Mustafa Kemal Atatürk’ün savaş sırasında yaptığı yorum sonrası Almanya’nın ağır yenilgi aldığının görülmesi Mustafa Kemal Atatürk’ün askeri yeteneği ile de beraber önceden de doğru tahmin yapıldığı görülmektedir yani ileri görüşlülük de Atatürk’ün sahip olduğu özellikler arasında gösterilebilir.

Aşağıdaki Devlet Başkanlarına Ait Konuşmaların Hangi Ülkelere Ait Olduğunu Boşluklara Yazınız.

(Bu soru sayfa 40’taki metne göre yanıtlanmıştır.)

Birinci boşluğun yerine Almanya gelmelidir çünkü Almanya ve İngiltere gibi hızlı sanayileşebilen ülkelere göre sanayileşme konusunda biraz geç kalmıştır ve bu yüzden de Almanya birkaç sömürge ele geçirmek istemektedir. Ayrıca Almanya Osmanlı ile kendi tarafında savaşmaları için Osmanlı Devleti ile aralarını iyi tutmuştur.

İkincisi boşluğun yerine İngiltere gelmektedir çünkü İngiltere, Sanayi İnkılabı’ndan en çok kar eden ülkedir ve birçok ülkeyi özellikle Afrika ülkelerini sömürge devlet haline getirmiştir o yüzden de güneş batmayan ülke olarak geçmektedir. Fakat İngiltere gün geçtikçe daha çok sömürge kazanmak istemekteydi ve bu yüzden de petrol bölgesi olan Türkiye, İran ve Irak tarafına göz dikti. Bu yüzden de Osmanlı Devleti’nin karşısında savaşa girmiştir.

Üçüncü boşluğa ise İtalya gelmelidir. Çünkü gene Almanya gibi sanayi inkılabından fazla yararlanamadıklarından dolayı Trablusgarp’ı ve Osmanlı egemenliğindeki 12 Adalar bölgesini ele geçirmek istemişlerdir. Bunun için savaşlara girdiler ve kazandılar fakat Avrupa (özellikle İngiltere) İtalya’nın çok fazla güç sahibi olmasını istememekteydi. Bu yüzden de rahatsızlık durumu olmuştur.

Sonuncu Boşluğa ise Rusya gelmelidir çünkü sıcak denizler yani Akdeniz’i Ruslar uzun zamandır istemekteydi. Zaten bu yüzden de birkaç başarısız girişim yaptılar. Ayrıca kendi ırklarından olan fakat Türk topraklarında olan ırklarını kendi taraflarına çekmek için baskı uyguladılar ve kışkırttılar.

Osmanlı Devleti’nin I. Dünya Savaşı Başladığındaki Tutumu Nedir? Açıklayınız.

Osmanlı-Rus savaşının ardından, İngiltere tarafından Osmanlı’nın toprak bütünlüğünün korunma politikasından vazgeçildi ve parçalanması taraftarı devletler ile iş birliğine gidildi. Bu gelişmeler sonucunda II. Abdülhamid, Osmanlı’nın yerinde durarak parçalanmaktan kurtulamayacağını anladı. Dönemde Osmanlı’nın başlıca sıkıntıları; siyasi bir yalnızlık içerisinde bulunması, son zamanlarda toprak kaybetmesi ve diğer milletlere vermekte olduğu kapitülasyonlardan elde ettiği zarardı. Parçalanmaktan kaçınmak ve sorunlarına çözüm bulmak için, siyasi bütünlüğünü yeni tamamlamış Almanya ile iş birliğine gitmeye karar verdi. Savaş başlamadan önce taraflar, üçlü itilaf devletleri ve Osmanlı’nın da dahil olduğu üçlü ittifak devletlerinden oluşmaktaydı.

Osmanlı başta İngiltere ile görüşüp itilaf devletlerinin tarafında savaşa katılmaya çalışsa da, İngiltere’nin uygulamakta olduğu Osmanlı’nın topraklarını parçalama politikası sebebiyle reddedildi. Bu durumda Osmanlı, Almanya ile anlaşıp ittifak devletlerinin olduğu tarafta savaşa katılmak zorunluluğunda kaldı. Savaşın başında tarafsızlığını belirtse de, aynı zamanda seferberlik ilan etmesi savaşa katılacağının güçlü kanıtlarındandı. Fiilen savaşa girmesi ise, Yavuz ve Midilli gemilerinin Rus limanlarını bombalaması ile gerçekleşmiştir.

Osmanlı Devleti’nin I. Dünya Savaşı’na Girmesine Yol Açan Temel Sebep Nedir? Açıklayınız.

Osmanlı Devleti’nin savaş başlamadan önceki tutumunda da belirtildiği üzere, Osmanlı Devleti 1. Dünya Savaşı’nda bir taraf almak zorundaydı. İçinde bulunduğu durum, birçok devletin Osmanlı’nın topraklarını parçalamak için izlediği politikalar, son zamanlarda kaybettiği topraklar, diğer milletlere verdiği kapitülasyonlar, açık pazar haline gelmesi, kapitülasyonlar ve pazar haline gelmesi sebebiyle yerli üreticinin para kazanamaması, milliyetçilik akımından etkilenmesi, silahlanma ve kalkınma yarışı, dış borçlar, Sanayi Devrimi sonrası diğer ülkelerden geri düşmesi, kaynak arayışı ve devletler arası bloklaşmalarda bir yer edinememesi (diğer adıyla siyasi yalnızlık) gibi sebepler dolayısıyla savaşa girmiştir.

Aynı zamanda; hükümetin Alman hayranlığı ve dolayısıyla Almanya’nın kazanacağını düşünmesi ve İngiltere’den ret alması gibi olaylar da neden ittifak devletlerinin tarafında savaşa girdiğini göstermektedir. Bütün bu sebeplere bakıldığında, Osmanlı’nın savaşa girmesinin temel sebebi toprak bütünlüğünü korumaktır (parçalanmaktan kaçınmak, kaybettiği toprakları geri almak).

Osmanlı Devleti’nin I. Dünya Savaşı’nda Tarafsız Kalması Mümkün Olabilir Miydi? Tartışınız.

1. Dünya Savaşı 28 Temmuz 1914-11 Kasım 1918 yılların gerçekleşmiştir ve merkezi Avrupa’dır ve adındandı anlaşılabileceği gibi dünya çapında gerçekleşmiş bir savaştır. Dünya çapında gerçekleşen bu savaşa Fransa, İngiltere, Rusya İmparatorluğu, Sırbistan, Portekiz, Romanya, İtalya Yunanistan gibi birçok ülke itilaf Avusturya-Macaristan, Almanya, Bulgaristan ve Osmanlı devletinin içinde bulunduğu ittifak devletleri adı altında gerçekleşmiştir. Osmanlının bu birinci dünya savaşında tarafsız kalıp kalamayacağı konusuna geldiğimizde ise Osmanlı’nın bu savaşta tarafsız kalmasının pek mümkün olmadığını söyleyebiliriz.

Osmanlı’nın bu savaşta tarafsız kalamayacağının nedenine savaşta çok fazla devlet ve imparatorluğun etkilenmiş olmasının yanı sıra Osmanlı Devleti’nin siyasi geçmişi, jeopolitik konumu, toprak büyüklüğü, ekonomik sebepler ve Balkan savaşlarında kayıplar ile Osmanlı Devleti ister istemez savaşa dahil olacaktı. Yani Osmanlı Devleti savaşa katılmak istemese bile başka Devletlerin ona savaş açması ile her şekilde savaşa dahil olacağı için savaşta tarafsız kalma gibi bir seçeneği yoktu.

Yukarıdaki Şemaya Baktığınızda Cephelerin Savunma, Taaruz ve Yardım Cepheleri Olarak Gruplanmasının Sebebi Nedir? Açıklayınız.

(Bu soru sayfa 43’teki şemaya göre yanıtlanmıştır.)

Osmanlı Devleti 28 Temmuz 1914 ve 11 Kasım 1918 yılları arsanda gerçekleşmiş olan ve Fransa, İngiltere, Rusya İmparatorluğu, Sırbistan, Portekiz, Romanya, İtalya Yunanistan gibi birçok ülke itilaf olarak, Avusturya-Macaristan, Almanya, Bulgaristan ve Osmanlının ittifak olarak katıldığı bu savaşta askeri gücünü savunma, taarruz ve yardım cephesi olarak gruplandırdığını görebiliriz. İttifak devletleri olarak birlikte hareket ettikleri bu savaşta Osmanlı hem diğer ittifak devletlerine yardım etmeli hem kendini savunmalı hem de saldırıda bulunmalıydı.

Aynı anda yardım, savunma ve taarruz yapması gereken Osmanlı devletti çözümü savaşta askeri birliklerini cephelere ayırmakta buldu. Osmanlı Devleti askeri birliklerini Taarruz cepheleri, Savunma cepheleri ve müttefiklere yani diğer ittifak devletlerine yardım ettiği cepheler olmak üzere 3’e ayırdığını görebiliriz. Osmanlı devletinin yaptığı bu gruplandırmadaki cephelere taarruz cephesi için Kafkas cephesi ve Kanal cephesi müttefiklerine yardım ettiği cephelere Romanya cephesi, Makedonya cephesi ve Galiçya cephesi kendini gelen saldırılardan korumak için ise savunma cepheleri olan Çanakkale cephesi, Irak cephesi Hicaz – Yemen cephesi ve Suriye Filistin cephesi gibi örnekler verilebilir.

Osmanlı Devleti Sınırları Dışında Olan Cepheler Hangileridir? Söyleyiniz.

(Bu soru sayfa 43’teki metne göre yanıtlanmıştır.)

Osmanlı 1. Dünya Savaşı’nda İttifak Devletleri arasında yer alarak savaşa sonradan dahil olan devletelerden birisidir. Osmanlı büyük bir alana sahip olması bazı yanlardan avantaj bazılarından da dezavantaj sağlamaktaydı. Fazla devletle sınırı olduğu için geniş bir coğrafyada savaşıyordu ve bu da müttefiklerinin işine gelmekteydi. Ancak Osmanlı tarafından bakacak olursak ise bir sürü cepheye o kadar mühimmat ve asker yetiştirilmesi çok zordu. Osmanlı kendi sınırlarındaki cepheler dışında devlet sınırları dışında da 3 cephede savaşmaktaydı. Bu cephelerin hepsi ülkenin batısında yer alan Doğu Avrupa’daydı.

Bunlar Galiçya Cephesi, Romanya Cephesi ve Makedonya Cephesiydi. Bu cephelerde kendi müttefikleri olan Almanya, Avusturya-Macaristan ve Bulgaristana sınırlarının dışında yardım ediyordu. Bu cephelerin amacı Almanya ile arasındaki demiryolunun güvenliğini sağlamak, müttefiklere yardım etmek, karşı saftaki devletlerin İstanbul’a ulaşmasını engellemekti. Bu üç cephe genelinde başarıları olsa da Osmanlı Devleti bu cephelerden Galiçya Cephesinde yenilgiye uğramıştır, diğerlerinde ise Romanya Cephesi Bulgaristan’ın savaştan çekilmesiyle kapanmış ve Makedonya Cephesi ise Sırbistan’a yardım etmek amacı ile açılmış ve başarılı olunmuştur.

Osmanlı Devleti’nin Sevk ve İskân Kanunu’nu Çıkarmasında Ermenilerin Hangi Eylemleri Etkili Olmuştur? Açıklayınız.

1. Dünya Savaşı sırasında Osmanlı Kafkasya Cephesinde mücadele verirken Ermenilerin ayaklanması sonucu Sevk ve İsyan Kanunu’nu çıkartmıştır. Osmanlı Devleti Kafkasya Cephesinde Rusya ile zorlu şartlar altında savaşırken Ruslar tarafından Osmanlı Devleti’ne karşı kışkırtılan Ermeniler, çeteler kurarak Osmanlı birliklerine zararlar veriyordu. Bu çetelerin örgütlenmesinde genelde Hınçak ve Taşnak örgütleri öncü oluyordu. Ermeniler zamanla çeteler halinde yakınlarındaki Osmanlı köylerine de saldırıp oradaki halkı katliam etmeye başladılar. Ermeniler Ruslara casusluk yapıp Osmanlı Devletinden bilgiler sızdırıyorlardı. Ermeniler cephe yakınında bulunan köprü ve yolları da imha ederek Rusların işgal çalışmalarını kolaylaştırmıştır.

Osmanlı Devleti de Ermenilerin bu hareketlerine karşı Ruslara yardım etmelerini önlemek için ve köylere yapılan yağmaları durdurmak için 27 Mayıs 1915 tarihinde Sevk ve İskan Kanunu’nu çıkartarak Ermenileri bugünkü Suriye’nin bulunduğu topraklara sürmüştür. Günümüzde de bu hareket Ermeniler tarafından sözde Ermeni Soykırımı olarak her yıl 24 Nisan’da Dünya gündemine getiriliyor.

Çanakkale Deniz Savaşları’nın Kazanılmasında Nusrat Mayın Gemisi’nin Rolünü Açıklayınız.

Nusrat mayın gemisi Çanakkale Savaşlarında Osmanlı donanmasının savaşı kazanmasında büyük etki etmiştir. Bu etkiyi Karanlık Liman Harekâtı ile göstermiştir. Karanlık Liman Harekâtı 7 Mart’ı 8 Mart’a bağlayan gecede Karanlık Limana Yüzbaşı Tophaneli İsmail Hakkı Bey ve Mayın Grup Komutanı Yüzbaşı Hafız Nazmi Bey komutasında mayın dökülmesiyle gerçekleşmiştir. Mayın dökülecek yerin karanlık liman olarak seçilmesinin nedeni Karanlık Limanın öğle saatlerinde bile karanlık olmasıdır zaten ismini de bu özelliğinden dolayı kazanmıştır. Karanlık Liman bu özelliği sayesinde mayın döküldüğü zaman İngilizlerin keşif raporunda fark edilmemiştir. Bombardıman günü İngiliz gemileri keşif raporundaki “Temiz” sözcüğüne güvenerek Çanakkale boğazına girer fakat boğazda Nusrat mayın gemisi tarafından döşenen 20 tane mayınla baş başa kalırlar ve bu sayede Osmanlı İmparatorluğu Çanakkale deniz savaşlarında başarı sağlamıştır.

“Ben Size Taarruzu Emretmiyorum, Ölmeyi Emrediyorum!” Mustafa Kemal’in Bu Emri Vermesi Onun Hangi Kişilik Özelliğini Gösterir? Söyleyiniz.

Mustafa Kemalin “Ben size taarruzu emretmiyorum ölmeyi emrediyorum. Biz ölünceye kadar geçecek zaman içinde yerimize başka kuvvetler ve başka komutanlar alabilir.” cümlesini kurması onun vatansever, kararlı ve cesur bir kişi olduğunun göstergesidir. Mustafa Kemal Atatürk bu cümleyi Çanakkale Savaşlarında 19. Tümene bağlı olan 57. Alaya söylemiştir. 57. Alay Mustafa Kemal’in emrine tamı tamına uyarak muhteşem bir kahramanlık simgelemiştir. 57. Alayın tamamı şehit olmuştur fakat savaşın kazanılmasında çok büyük etki göstermişlerdir.

“Ben Size Taarruzu Emretmiyorum, Ölmeyi Emrediyorum!” Mustafa Kemal’in Bu Emrinin Askerler Üzerinde Nasıl Bir Etki Oluşturduğunu Kendi Cümlelerinizle Açıklayınız.

Mustafa Kemal’in bu sözü söylediği süre zarfına Çanakkale bölgesindeki çatışma son hızıyla devam etmekteydi. Ne kadar savunulsa da asker sayısı bakımından çok sayıda olan İtilaf Kuvvetleri’nin Gelibolu Yarımadası’na yapmış olduğu çıkartma başarılı olmuş ve o andan sonraki çatışmalar kara üzerinden devam etmekteydi. Mustafa Kemal ve askerleri “meşhur 57. Alay” dar bir geçişte beklemekteydi. Ama bu geçiş düşman askerleri tarafından çapraz ateşe maruz bırakılmaktaydı. Askerler ise bu çapraz ateşe adım attıkları an bir mermi yiyebileceklerini farkındaydılar. Askerlerinin ilerlemeye, taarruz etmeye çekindiğini gören Mustafa Kemal, “Ben size taarruzu değil, ölmeyi emrediyorum” emrini vermiştir.

Cephanenin az olduğunu söyleyen bir askere de “Cephaneniz yoksa süngünüz var” demiştir. Mustafa Kemal’in bu kararlılığını gören 57. Alay’ın askerleri de tabiri caiz ise gaza gelmiştir. Komutanlarının kararlılığını ve taarruz etmekteki korkusuzluğunu farkeden 57. Alay aynı kararlılığa ve korkusuzluğa erişmiş ve taarruz etmiştir. Sonuç olarak bu söz Mustafa Kemal’in sahip olduğu cesareti askerlerine aşılamakta başarılı olmuştur.

Mustafa Kemal’in Çanakkale Savaşı’nda Elde Ettiği Başarılar, Onun Millî Mücadele’deki Konumunu Nasıl Etkilemiştir? Açıklayınız.

Çanakkale Savaşı’nın başlamasından önceki zamanlarda Almanya’dan komutan desteği olması amacıyla gönderilen Leman von Sanders Paşa’nın emri ile Mustafa Kemal Edirne – Tekirdağ civarlarına gönderilmiştir. Daha sonrasında ise diğer komutanları ikna eden Mustafa Kemal Çanakkale cephesinde görev alabilmiştir. Çanakkale Cephesi’nde aldığı her başarı halka duyurulmuş ve halkın Mustafa Kemal’e karşı olan güven ve sevgisi kat kat artmıştır.

Vatanı savunmak için canını ortaya koyan bu kahramanın savaş kaybedildiğinde dahi yıkılmayıp yurdu düşmanlardan arındırmaya çalıştığını gören Türk halkı Mustafa Kemal’e büyük saygı duymuştur. Milli Mücadele esnasında gittiği her şehirde onu tanıyan, seven ve destekleyen kişilerin varlığı Mustafa Kemal’in Milli Mücadele’deki pozisyonunu etkili kılmıştır. Bu sayede halkın gözüne giren Mustafa Kemal, halkı daha kolay örgütlemiş, Milli Mücadele ve onun sonrasında gelen Kurtuluş Savaşı’nda başarı elde edip Türkiye Cumhuriyeti’ni kurmuştur.

Bomba Sırtı Muharebeleri’nde 276 Kiloluk Mermiyi İnsanüstü Bir Güçle Kaldıran Seyit Onbaşı’nın ve Üç Dakika Sonra Öleceklerini Bildikleri Halde Savaşa Devam Eden Askerlerin Duygularını Kendi Cümlelerinizle İfade Eden Bir Yazıyı Defterinize Yazınız.

(Bu soru sayfa 48’teki metne göre yanıtlanmıştır.)

Çanakkale’nin geçilemeyeceğini sergileyen cesur yürekli Seyit Onbaşı ve şahadete koşan askerlerimiz kahramanlıklarını kanıtlamışlardır. Çanakkale ve Seyit Onbaşı cephesindeki askerlerimiz Allah’a olan güçlü imanlarıyla beraber vatanseverlikleriyle beraber savaşın galibi olmuşturlar. Bu duygularını sağlayan şeyler şunlardır; insanlar öleceklerini anladıkları zaman inançlarına ve nesillerinin devamlılığına odaklanırlar. Savaş gibi ölümün neredeyse kesin bir sonuç olduğu durumlarda savaşan askerler akıl sağlıklarını kaybetmemek için kendilerini hayata bağlayan bu iki temel ögeye sıkı sıkı sarınırlar. Vatanseverlik duyguları nesillerini devam ettirme isteklerinden, güçlü imanları ise ölüm sonucu hiçliğe düşme korkusunu engellemek içindir.

Bu yüzden askerler ölümden bir nebze dahi korkmayarak vatanlarının değerli topraklarını ve vatanları içerisinde yaşayan değerli çocuklarını korumak pahasına ölümü bile göze almışlardır. Elbette ki her asker güçlü imana veya nesillerini devam ettirme arzusu içinde değildi. Bu askerlerin sayısı azınlıkta olmasına karşın bu askerlerin de hayat amacı savaşmak olduğundan gayelerini yerine getirerek ölmeyi yeğlemişlerdir.

Yandaki Metinde Mustafa Kemal İle Liman Von Sanders Arasında Nasıl Bir Taktik Anlaşmazlığı Vardır? Açıklayınız.

(Bu soru sayfa 51’deki metne göre yanıtlanmıştır.)

İngilizlerin iki gün gibi kısa bir sürede saldırı gerçekleştireceği Hint kökenli bir asker kaçamağı tarafından dile getirilmişti. Başta Musta Kemal Paşa olmak üzere Refet Bele ve Ali Fuat bu bilginin doğruluğuna inanıyorlardı. Liman Von Sanders’in düşüncelerine göre İngilizler mantıken ancak demir yolu üzerinden bir saldırı gerçekleşmesi mümkündü. Liman Von Sander’e göre Hint kökenli asker kaçamağının söyledikleri düşülmemesi gerekilen bir komplo sözdü. Fikir ayrışımına rağmen sonucunda birlikler çöl tarafından gelecek bir taaruzu karşılayacak şekilde yerleştirildi.

Ancak bu yerleştirme Mustafa Kemal Atatürk ile Liman von Sanders arasında bir taktik anlaşmazlığına sürükledi. Sebebi ise Limon Von Sanders’in Seddülbahir’de yardım yapmaması olmuştur. Özetle Musta Kemal ve Liman Von Sanders’in arasındaki taktik anlaşmazlığı Hintli kaçamağın söylediklerine inanıp inanmamaları ve bunun sonucunda birlik yerleştirmelerini farklı mekanlarda yapma isteği yüzünden olmuştur.

Mustafa Kemal’in Görevi Tamamen Üstlenmesini Onun Kişilik Özellikleri Açısından Değerlendiriniz.

(Bu soru sayfa 51’deki metne göre yanıtlanmıştır.)

Atatürk’ün, Liman Von Sanders’in aksine sorumluluğu devir alması, onun liderlik ve ileri görüşlülük özelliklerini yansıtmaktadır. Halihazırda bulundukları konumda kazanma olasılıklarının oldukça düşük olduğunu anlayan Mustafa Kemal Atatürk, Hintlinin dediklerine de dayanarak büyük bir cesaret göstermiştir. Orduların geri çekilmesini emretmiştir. Direkt bir çatışmaya katılmadan ve düşmanla yüz yüze karşılaşmadan geri çekilmek, başarıdan ziyade korkaklık olarak görüldüğünden Atatürk ismini ve rütbesini riske atarak ve küçük düşürülmeyi göze alarak büyük bir cesaret ve ileri görüşlülük örneği göstermiştir.

Aynı zamanda, Liman Von Sanders’in kendisi yapmasa bile Atatürk’e kendi tabiriyle “yeşil ışık” vermesi, Atatürk’ün gücüne ve liderliğine güvendiği anlamına gelmektedir. Bu metin parçasından görülebilecek bir diğer özellik ise Atatürk’ün, askerleri ve onların canlarını Osmanlı’dan daha önde tuttuğudur. Askerlerine karşı olan bu merhamet duygusu da onları büyük bir ihtimalle kazanamayacakları bir savaşa toprak uğruna göndermemesi ile anlaşılabilir.

Liman Von Sanders’in Suriye Cephesi’ni Terketmenin Sorumluluğunu Üzerine Almaması ve Türklerin Aralarında Çözecekleri Bir Sorun Olarak Görmesi Doğru Mudur? Tartışınız.

(Bu soru sayfa 51’deki metne göre yanıtlanmıştır.)

Limon Von Sanders, savaşılmaya hazır Suriye cephesinden savaşmadan ayrılarak geri çekilme emrini vermeyi reddetmiş ve bu kararı Türklerin kendi aralarında çözmesi gereken bir sorun olarak yorumlamıştır. Limon Von Sanders’in neden bu şekilde düşünmüş olduğu, birkaç farklı gerekçe ile temellendirilebilir. Bu gerekçelerden ilki, Mustafa Kemal ile aralarında geçen konuşmada da bahsettiği üzere, kendisinin yabancı olması ve bu nedenle bölgenin maddi, manevi ve kültürel değerlerini bilmemesi olabilir.

Böyle bir durumda olan bir kişinin bu toprakları terk etme kararını vermek istememesi doğal karşılanabilir. Düşüncesinin bir başka sebebi de cephenin ön safhalarında savaşan kişilerin Türk olması söylenebilir. Limon Von Sanders, Osmanlı liderlerine herhangi bir şekilde danışmadan toprak kaybetmek ile Türk kanı dökmek arasındaki seçimin Türk olmayan biri tarafından yapılmasını doğru görmemiş ve bu nedenle Mustafa Kemal Atatürk’ün kararını onaylamış olabilir.

I. Dünya Savaşı’ndan Sonra Sivil Kayıpların Önlenmesi ve Uluslararası Barışın Sağlanması Amacıyla Hangi Teşkilatlar Kurulmuştur? Söyleyiniz.

Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra kurulan cemiyetlerden biri Milletler Cemiyeti’dir. Uluslararası barışı sağlamak amacıyla kurulmuştur.

Antlaşmanın Wilson İlkeleri’yle Çelişen Yönleri Nelerdir? Açıklayınız.

(Bu soru sayfa 54’teki antlaşmaya göre yanıtlanmıştır.)

Mondros Ateşkes Antlaşması, Osmanlı İmparatorluğu ve İtilaf Devletleri arasında 1. Dünya Savaşı sonrasında imzalanmıştır. Bu Antlaşma Osmanlının fiilen sona ermesini sağlamıştır. Bunun yanında On Dört Madde ya da On Dört Nokta olarak da bilinen Wilson ilkeleri, Amerika Birleşik Devletleri başkanı Woodrow Wilson tarafından 8 Ocak 1918 tarihinde ilan edilen dünyanın yeni düzenine ilişkin görüşleri. Wilson’un tüm ulusların kendi egemenliklerini almasını savunurken Mondros ile Osmanlı’nın yönetimi İtilaf Devletlerine verilmiştir. Wilson ilkelerine göre sömürgeciliğe karşı olarak yenilen devletlerden toprak alınmaz. Mondros Osmanlı Devletinin sömürülmesi yoluyla planlanan bir anlaşma nedeniyle Wilson maddeleri ile çelişmektedir. Buna ek olarak Wilson gizli antlaşmaların önüne geçmeyi amaçlamıştır ancak Mondros Osmanlı’nın paylaşıldığı birçok antlaşmaya ev sahipliği yapmıştır.

Osmanlı Ordusunun Terhis Edilmek İstenmesinin Sebeplerini Açıklayınız.

(Bu soru sayfa 54’teki antlaşmaya göre yanıtlanmıştır.)

Mondros Ateşkes Antlaşması sonucunda Osmanlı ordusunun terhis edilmesi ile ilgili madde bulunmaktadır. Bu maddenin varlığının temel sebebi, Osmanlının sınır içindeki güvenliğini sağlamak vardır. Ayrıca bunun yanında da sınırların korunması için de Osmanlı ordusunun terhis edilmesi, yani askerlerin bir nevi askerlik mesleklerinden emekli olması gibi bir kâğıt imzaladıktan sonra ordudan ayrılması kararı alınmıştır.

Antlaşmanın Hangi Maddeleri Osmanlı Devleti’ni Askeri Olarak Kısıtlama Amacı Taşımaktadır? Açıklayınız.

(Bu soru sayfa 54’teki antlaşmaya göre yanıtlanmıştır.)

Mondros Ateşkes Antlaşması’nın iki ve üçüncü maddesine bakıldığında, ikinci maddede Türk sularındaki tüm torpido, torpido tarlaları ve kovan yerlerinin yerinin gösterilmesi söylenmektedir. Ayrıca ikinci maddede, denizlerdeki tüm diğer engellerin yerlerinin açık edilmesi ve eğer istenilirse, bu engelleri kaldırmaya ve taramaya yardımcı olmaları söylenmiştir. Üçüncü maddeye bakıldığında ise ikinci madde ile benzer olarak Karadeniz’de bulunan torpillerin yerlerinin söylenmesi istenmiştir. Bu iki madde Osmanlının kendini korumasını kısıtlar niteliktedir.

Bunların yanında, Osmanlı ordusunun belli bir kısmının terhis edilmesi ile ilgili beşinci madde bulunmaktadır. Bu maddede, Osmanlı’nın tüm ordusunun sadece iç güvenliğin sağlanmasını amaçlayan kısım ve sınırları koruyan kısım haricinde tamamının terhis edilmesi kararı alınmıştır. Altıncı maddede Osmanlı’nın tüm savaş gemilerinin Osmanlı suları veya Osmanlının işgal ettiği sularından herhangi birinde bulunmaması, direkt olarak teslim olması ve limanlarda kilitli, tutuklu bir şekilde bulundurulması belirtilmiştir. Bu dört madde Osmanlı’yı askeri olarak kısıtlar niteliktedir.

Antlaşmanın 7. Maddesinin Ortaya Çıkardığı En Önemli Sonuç Nedir? Açıklayınız.

(Bu soru sayfa 54’teki antlaşmaya göre yanıtlanmıştır.)

Anlaşmanın yedinci maddesi İtilaf Devletlerinin Osmanlıyı işgal etme hakkının bulunduğunu söyler. Bu madde sonucunda anlayabiliriz ki, İtilaf Devletlerinin ortaya atacağı herhangi bir “güvelikleri açısından tehdit oluşturan” durum ile Osmanlı işgal edilebilecektir. Bu da Osmanlı’yı yasal olarak işgale açık hale getirir. Ki bu antlaşmanın uygulanışına bakılırsa Antalya’nın işgal edildiği görülür.

Halkın Örgütlenmesini Engellemeye Yönelik Maddeler Hangileridir? Açıklayınız.

(Bu soru sayfa 54’teki antlaşmaya göre yanıtlanmıştır.)

12. maddede belirtildiği üzere Osmanlı hükümetinin haberleşmesi dışında tüm haberleşme araç gereçlerinin ve ulaşımın İtilaf Devletlerinin elinde olacaktır.

Mondros Ateşkes Antlaşması’nı Osmanlı Devleti’nin Geleceği Açısından Kısaca Değerlendiriniz.

(Bu soru sayfa 54’teki antlaşmaya göre yanıtlanmıştır.)

Osmanlı açısından bu antlaşma, çok önemli bir antlaşmadır. Önemli olması iyi bir etkisi olduğu anlamına gelmez. Ben Osmanlı olsaydım, bu antlaşmayı imzaladıktan sonra intihar ederdim. Böyle son bir şey yapıp artık tezeğe battığınızı ve kurtulamayacağınızı hissedersiniz ya, onun gibi bir durum. Osmanlının her şeyini kısıtlayan bir antlaşmadır.

Mustafa Kemal’in Antlaşmayla İlgili Görüşlerinde Osmanlı Devleti’nin Nasıl Bir Tehlikeyle Karşı Karşıya Bırakıldığından Söz Edilmektedir? Açıklayınız.

(Bu soru sayfa 56’daki metne göre yanıtlanmıştır.)

Birinci Dünya Savaşı, 1914 yılında başlamış bir savaştır. Başlayan bu büyük savaş, Temmuz 1914 yılında belli sebeplerden ötürü başlamıştır. Bu savaş 1918 yılında bazı anlamlaşmaların imzalanması sonucu sona ermiştir. Birinci Dünya Savaşı’nın isminden de anlaşılabileceği gibi bu savaş dünya tarihine büyük ölçüde yön vermiştir. Pek çok ülke bu savaşa katılım göstermiştir. Mustafa Kemal’in söylemiş olduğu “Ordular savaş gücünden yoksun ve zaten mevcut kuvvetler savunmasından aciz bir hale getirilmiştir.” Cümleye genel bir şekilde bakıldığında Osmanlı ordusunun artık silah, asker gibi hususlardan birçoğundan eksik olduğu anlaşılmaktadır. “Getirilmiştir” kelimesi ile de Osmanlı’nın bu hale gelmesinin sebebinin dış etmenler olduğu anlaşılabilmektedir.

Mustafa Kemal Atatürk tarafından söylenmiş ikinci paragrafa bakıldığında ise savaşın bitimi ile beraber yapılan ateşkes ve barış antlaşmalarının hepsinin Osmanlı’nın aleyhine olduğu ve bu anlaşmalar sonucunda Osmanlı’nın toprak ve savunma bakımından kötü durumda olduğu anlaşılabilmektedir. Tüm bunlar Osmanlı’nın savunma ve direnme gücünü kaybetmesine sebep olduğu için olası yeni bir saldırıda veya savaşta Osmanlı’nın ayakta kalması zorlaşmaktadır.

Yukarıda, Mondros Ateşkes Antlaşması İle İlgili Metinler Verilmiştir. Antlaşmaya, Yoruma Açık Maddeler Niçin Konulmuştur? Yazınız.

(Bu soru sayfa 56’daki metne göre yanıtlanmıştır.)

Mondros Ateşkes Antlaşması, 30 Ekim 1918 tarihinde imzalanmıştır. 1918 tarihinde imzalanmış olan Mondros Ateşkes Antlaşması, iki taraf arasında süregelmekte olan Birinci Dünya Savaşı’nı sona erdiren antlaşmadır. Mondros Ateşkes Antlaşması’nda kesinliği net ve açık olan pek çok maddenin yanında kesimliği tam olmayan ve belirsiz maddeler de bulunmaktadır. Mustafa Kemal antlaşmada bulunan bu maddelerin netleştirilmesini istemekteydi ve isteğini dile getiriyordu.

Mondros Ateşkes Antlaşmasına bu şekilde yoruma açık ve net olarak belirtilmemiş pek çok maddenin olmasının temel sebebi, antlaşması hazırlayanların yapacağı etik ve madde dışı hareketlerin yasal bir zemine oturtturulmasıdır. İtilaf Devletleri, Mondros Ateşkes Antlaşması’na bu şekilde maddelere ekleyerek amaçladıkları konu, antlaşma imzası sonrasında yapacakları Osmanlı Devleti’nin aleyhine ve Osmanlı Devleti’nin itiraz ederse haklı çıkacağı konuların hepsinde kendini haklayabilecekleri yasal dokümanlar oluşturup kendilerini haklı çıkarmaktır.

İzmir Ne Zaman İşgal Edildi?

(Bu soru sayfa 58’deki görsellere göre yanıtlanmıştır.)

İzmir, 15 Mayıs 1919 tarihinde işgal edilmiştir.

İzmir’in İşgali Nerede Kararlaştırıldı?

(Bu soru sayfa 58’deki görsellere göre yanıtlanmıştır.)

İzmir’in işgali kararı, I. Dünya Savaşı sonrasında yapılan Paris Barış Konferansı’nda Yunanların İzmir’i işgal etmesi yönünde alınmıştır.

İzmir Yunanlar Tarafından Neden İşgal Edildi?

(Bu soru sayfa 58’deki görsellere göre yanıtlanmıştır.)

I. Dünya Savaşı’nda Yunanistan ve Osmanlı arasında hiçbir çatışma yaşanmamasına rağmen İtilaf Devletleri, Anadolu’nun batısında Akdeniz’i kontrol altında tutabilecek ve orada hükümetini sürdürebilecek güçlü bir İtalya devleti yerine kendi kontrolleri altındaki Yunanistan’ı çıkarları için daha uygun gördükleri için Yunanların İzmir’i işgal etmesi kararını almışlardır.

İzmir’in İşgaline İstanbul Hükümeti’nin Tepkisi Ne Oldu?

(Bu soru sayfa 58’deki görsellere göre yanıtlanmıştır.)

İstanbul Hükumeti’nin İzmir’in işgaline verdiği tepki işgali görmezden gelmek ve inanmamak olmuştur. Harbiye Nazırı Şakir Paşa, “Bu gibi şayialara ehemmiyet vermeyin.” ifadesini kullanarak İzmir’in işgalini yok saydığını ve işgallerin önemli olmadığını belirtmiştir.

İzmir’in Yunanlar Tarafından İşgaline Halk Nasıl Tepki Gösterdi?

(Bu soru sayfa 58’deki görsellere göre yanıtlanmıştır.)

Halk ise Yunanlar’ın İzmir’i işgal etmelerine sessiz kalmış ve üzülmüştür çünkü hükumet bu durumu yok saydığı sürece ellerinden bir şey gelmeyeceğini düşünmüşlerdir.

İşgale Karşı İlk Tepkiyi Kim Gösterdi?

(Bu soru sayfa 58’deki görsellere göre yanıtlanmıştır.)

İzmir’in işgaline karşı ilk tepki İzmir Türk Ocağı’ndaki geçler tarafından verilmiştir. Bu Türk gençlerinden biri olan gazeteci Hasan Tahsin, ilk kurşunu sıkarak işgale ilk tepkiyi göstermiştir.

Yandaki Metne Göre, Mustafa Kemal’in Hangi Kişilik Özelliklerine Ulaşılabilir? Açıklayınız.

(Bu soru sayfa 59’daki metne göre yanıtlanmıştır.)

Mustafa Kemal, ülke içerisine İzmir’in işgaline karşı sunulan Amerika veya İngiltere mandası altına girmek ya da bölgesel kurtuluş aramak yerine bütün ülkenin birleşerek milli beraberlik ve birliğinin sağlanarak kurtuluşun aranmasını savunmuştur. Milli bağımsızlığın kazanılması için halka bir anda bu çözüm önerisinin sunulması yerine yavaş yavaş halkı harekete geçirme çözümünü ortaya atmıştır. Bu şekilde halkı bu düşünceye alıştırarak ve duygularını hazırlayarak daha fazla kişinin harekete geçmesini sağlayacaktı.

Ülkenin Kurtarılması Konusunda Mustafa Kemal’in Çözüm Önerileri Nelerdir? Açıklayınız.

Mustafa Kemal’in sunduğu bu düşünce ve çözüm önerisinden onun mücadeleci, akılcı, stratejik ve milliyetçi olduğu çıkarılabilir. Mücadeleci olması, sunulan manda altına girme ya da bölgesel olarak savaşma önerilerine karşı çıkmasından ve mücadele ederek bütün ulusun bir olarak kurtulması gerektiğini savunduğundan ve bu konuda harekete geçmesinden çıkarılabilir. Milliyetçi olması, bütün ulusun beraberce milli bağımsızlığa kavuşması gerektiğini savunduğundan anlaşılabilir. Akılcı ve stratejik olması ise bu görüşünü halkı karşısına alacak şekilde ilk günden açıklamak yerine yavaş yavaş halkı bu görüşe ısındırarak yanında daha fazla insan toplayabilmesi ve Kuvâ-yı Millîye gibi direniş kuvvetleri oluşmasından çıkarılabilir.

Kuva-yı Milliye’nin Çoğunluğunun Sivil Halktan Oluşmasının Sebebini Açıklayınız.

Kuvâ-yı Millîye veya Milis kuvvetler olarak adlandırılan oluşumların kurulma sebebi Osmanlı Devleti’nin işgallere sessiz kalmasıdır. Bu duruma daha fazla katlanamayan Anadolu halkı özellikle de Mondros Ateşkes Antlaşmasının sonucunda İzmir’in işgali sonucunda yoğun olarak Batı Anadolu’da kurulmuşlardır. Halktan kurulma sebepleri ise Mondros Ateşkes Antlaşması ile dağıtılan (terhis edilen) ordunun ülkenin iç ve dış güvenliğini sağlayamadığı içindir. Buna ek olarak dönemde çoğunluğun evinde silah bulunması kurulmalarına destek olmuştur. Bir diğer etkende işgallere karşı yönetimin sessiz kalmasına dayanamamaları ile vatanseverlik duygusuyla bir araya gelmeleridir.

Genel olarak kurulan Kuvâ-yı Millîyelerin bir çoğu bölgesel ve silahlı (düzensiz ve bölgesel) olsa da basın veya hukuki yollarla işgalleri duyurmaya çalışan pek çok cemiyet olmuştur. Gene halk tarafından kurulan bu cemiyetlerin kurulma amaçları ve kurulma yolları Kuvâ-yı Millîyelerle benzerlik göstermektedir. Kuvâ-yı Millîyelerden farkı ise -özellikle Milli Kongre Cemiyeti’nin- bölgeselden çok ulusala yakın olması ve silahlı dayanışma yerine kongreler veya metinler hazırlamasıdır.

Rumların Karadeniz Bölgesi’ndeki Güvenlik Ortamını Bozmalarının Amacı Nedir? Açıklayınız.

Rumların Karadeniz bölgesini hedef almasındaki temel sebepleri olarak Anadolu’da işgal karşıtı vatansever cemiyetlerin ve Kuvâ-yı Millîyelerin kurulmasına karşılık vermek sayılabilir. Buna ek olarak Atatürk’ün 21 Mayıs 1919’da Genelkurmay Başkanlığı’na Karadeniz bölgesindeki Rumların amellerinin bir cemiyet (Pontus Rum Cemiyeti) kurmak olduğu bunun için de bölgedeki huzursuzluğun ve güvenliğin zarar görmesinin temel sebebin Rumlar olduğunu bildirmiştir.

Güvenliğin bozulmasıyla birlikte bölgede iç karışıklıklar ortaya çıkacak ve işgallere katkı sağlanabilecekti. Rumlar gibi daha pek çok azınlığın kendi bölgelerinde huzursuzluk çıkardığını ve amellerinin Rumlarla aynı olduğu anlaşılmıştır. Anadolu’nun pek çok yerinde kurulan işgallere destek veren cemiyetlerin kurulması kanıt olarak sayılabilir. Ek olarak kaynaklarda bulunmamasına rağmen Anadolu’daki Türk uğraşlarını boşa çıkarmak için Rum soykırımı iddiasını ortaya atmışlardır. Günümüzde bile aynı iddia zaman zaman gündeme gelebilmektedir.

Genelge (Tamim), Bildirge, Önerge Kavramlarını Araştırınız.

Genelge (Tamim): yasa ve yönetmeliklerin uygulanmasında yol göstermek, bir duruma dikkat çekmek gibi amaçlarla ilgili yerlere gönderilen yazı.

Bildirge: Herhangi bir kişinin, resmi bir kuruluşa herhangi bir durumu bildirmek için gönderdiği yazıdır

Önerge: meclis gibi resmi toplantılarda bir konu görüşülürken herhangi bir öneride bulunmak isteyen üyelerin hazırlayıp başkanlığa verdiği, oya konularak karar verilmesi istenen kâğıt.

Havza Genelgesi’nin, Hristiyan Halka Karşı Taşkınlık Yapılmaması Yönündeki Maddesini, Mondros Ateşkes Antlaşması’nın İşgallerle İlgili 7. Maddesi İle İlişkilendirerek Açıklayınız.

Havza genelgesinde Hristiyan halka karşı taşkınlık yapılmaması yönündeki madde Mondros Ateşkes Antlaşmasının 7. Maddesi olan: “İtilaf devletleri güvenliklerini tehlikede gördükleri stratejik yerleri işgal edeceklerdir” maddesine bağlı olarak çıkarılmıştır. 7. Madde de görüldüğü gibi eğer Hristiyan halka karşı taşkınlık yapılırsa o bölgede kargaşa çıkabilir ve bu da o bölgenin işgali anlamına gelirdi bu yüzden Havza Genelgesinde bu şekilde bir madde çıkarılmıştır.

Okuduğunuz Metinde “Kader Tayin Edici An” Diye Bahsedilen Konu Nedir? Niçin Bu Şekilde Bir Tanımlama Yapılmıştır? Açıklayınız.

(Bu soru sayfa 66’daki metne göre yanıtlanmıştır.)

Kader tayin edici an, sözlük anlamı ve cümle kullanımı olarak bir olayın kaderinin belirlendiği an ve zaman anlamında kullanılmıştır. Bu metinde ‘kader tayin edici an’ tabiri milli mücadele için bu olayın ne kadar kritik olduğunu belirtmek için kullanılmıştır. Mevcut yönetimi beğenmediği için ve başka sebeplerden dolayı askerlikten ve makamından istifa eden Mustafa Kemal Atatürk o zamanda çok büyük bir risk almıştır.

Mustafa Kemal Atatürk bu riski aldıktan sonra Kazım Karabekir’in onu kendi elinden gelen her şey ile desteklemiş olması milli mücadele için çok kritik bir noktadır. Mustafa Kemal istifa ettikten sonra halkın desteğine ek olarak Kazım Karabekir’in bu askeri desteğini ve Kazım Paşa gibi bir adamı arkasına alamasaydı milli mücadele başarılı olmayabilirdi. Bu açıdan Mustafa Kemal’in arkasına böyle bir desteği almayı başarmış olması ve Kazım Karabekir’in ona söylediği sözü ile göstermiş olduğu bağlılık gerçektende milli mücadele için kader tayin edici, yani sonucu belirleyecek kadar önemli ve olayın akışını değiştirebilecek kritik bir andır.

Erzurum Kongresi ve Temsil Heyeti Başkanlığına Mustafa Kemal’in Seçilmesi, Onun Millî Mücadele’deki Rolünü ve Geleceğini Nasıl Etkilemiştir? Açıklayınız.

Erzurum Kongresi ve Temsil Heyeti‘nin başkanlığa seçilmesi Mustafa Kemal Atatürk’ün milli mücadelenin devam eden yıllarında çok işine yaramıştır. Erzurum Kongresine doğudaki cemiyetlerden temsilciler ve birçok insan katılmıştır. Büyük bir kongredir. Böyle büyük bir kongrenin başında olması Mustafa Kemal’in doğuda daha çok tanınmasını ve alınan kararlar ile ne kadar iyi bir lider ve konuşmacı olduğunu da göstermiş oldu. Aynı zamanda Erzurum Kongresinde alınan kararların İstanbul’daki yabancı kuvvetlerin temsilcilerine ve bütün ülkeye bu kongrenin başında Mustafa Kemal Atatürk olduğu bilgisi ile yayılması yabancı işgal kuvvetlerinin ve bütün ülkenin bu milli mücadele ve ayaklanma hareketini Mustafa Kemal’in yönettiğinden haberdar etmiş oldu.

Daha sonra Mustafa Kemal Atatürk’ün gittiği yerde birçok insan onun Erzurum Kongresi’nde aldığı kararları biliyor olacaktı. Daha önceden de elde ettiği başarılar ile insanların desteğini alması kolaylaştı. Ayrıca artık işgalcilerde bu ayaklanmanın başında kimin olduğunu biliyorlardı. Alınan kararların büyük kısmı bölgesel olduğundan özellikle o bölge çapında Mustafa Kemal Atatürk’ün şanı ve arkasındaki desteği yüksek miktarda artmış oldu. Aynı zamanda bu kongrede yönetici olması ve adının yönetici olarak yayılmış olması ileride milli mücadelede onun yöneticilik etmesini ve halkın onu yönetici olarak kabul etmesini de mümkün kılmıştır.

Mustafa Kemal’in Erzurum Kongresi İçin “Tarih Bu Kongremizi, Şüphesiz Ender ve Büyük Bir Eser Olarak Kaydedecektir.” Sözünü Söylemesinin Sebebi Nedir? Açıklayınız.

Erzurum Kongresi de Milli Mücadele döneminde yapılan birçok kongrelerden biridir. Kongre 23 Temmuz 1919 tarihinde elli dört delege ile gerçekleştirilmiştir. Başkanlığı Mustafa Kemal tarafından yapılan bu kongre bölgesel bir kongre olmasına rağmen önemli ve ulusal kararlar alınmıştır. Bu kongre aynı zamanda birçok konunun ilk defa bahsedildiği kongredir. Milli sınırlar ilk defa gündeme getirilmiştir. Mondros Ateşkes Antlaşması’nın imzalandığı zaman Türk toprağı olarak belirtilen toprakların parçalanmayacağının açıklanmıştır. Manda ve himayenin ilk defa açıkça reddedilmiş ve ulusal bağımsızlığın ne olursa olsun elde edileceği kararı alınmıştır.

İlk defa geçici bir hükümet kuruluşundan bahsedilmiştir. Bu hükümetin üyelerinin seçimi milli kongre tarafından yapılacaktır. Ancak eğer kongre toplanmadıysa seçim oluşturulan dokuz kişilik bir Temsil Heyeti tarafından yapılacaktır. Mustafa Kemal’in kongrenin kapanış konuşmasında böyle bir söze yer vermesinin sebebi ise kongrenin ve bu kongrede alınan kararların milli mücadele ve Türkiye tarihi için önemini vurgulamak olabilir.

Sivas Kongresi, Milli Bir Kongre Olmasına Rağmen Kongredeki Delege Sayısının Erzurum Kongresi’ndeki Delege Sayısından Daha Az Olmasının Sebepleri Nelerdir? Açıklayınız.

Sivas Kongresi‘nin amacı Erzurum Kongresi’nde alınmış olan kararları tüm vatanı kapsayacak hale getirmekti. Bu kongreye atılımın az olmasının temel sebebi gidecek olan delegelerin İstanbul hükûmeti ve bazı illerin valileri tarafından çeşitli yollarla engellenmesidir. Bunda büyük rol oynayan olaylardan biri ise kongrenin gerçekleşeceği tarihlerde Sivas’ın Fransızlar tarafından işgal edileceği söylentisi idi. Bu söylentiyi İstanbul Hükümeti tarafından Mustafa Kemal’i tutuklama amacı ile gönderilen Elâzığ Valisi Ali Galip yayılmıştır.

Sivas Valisi Reşid Paşa da bu haberi duymuş ve Mustafa Kemal’e telgraf yolu ile iletmiştir. Ancak Mustafa Kemal kongreyi toplama konusundaki kararını belirtmiştir. Ve valiyi ikna etmeyi başarmıştır. İki Eylül’de Sivas’a gelmiştir. Kongreyi engellemek amacı ile yapılan sarf edilen bütün bu çabalara rağmen 4 Eylül 1919 tarihinde yaklaşık otuz sekiz delege ile kongre toplandı. 11 Eylül’de ise çalışmalar tamamlandı.

Mustafa Kemal’in “İstanbul Anadolu’ya Egemen Değil Bağlı Olmak Zorundadır.” Sözünü Damat Ferit Hükûmeti İle İlişkileri Açısından Değerlendiriniz.

Mustafa Kemal “İstanbul Anadolu’ya egemen değil bağlı olmak zorundadır.” sözünü söylerken aslında Anadoludan kastı Meclis ve halktır. Mustafa Kemal bu sözü Damat Ferit Paşa Hükümetine söylerken aslında yönetimin halka ait olduğunu Damat Ferit Paşa Hükümetine ait olmadığını söylemek istemiştir buna dayanarak Mustafa Kemal ile Damat Ferit Paşa Hükümetinin arasındaki ilişkinin soğuk olduğunu söyleyebiliriz. Bu ilişkinin soğuk olması Mustafa Kemal’in Anadoludaki işlerini zorlaştırmıştır çünkü bir yandan bağımsızlık savaşı için uğraşırken diğer bir yandan da hükümet ile uğraşmaktadır.

Mustafa Kemal, İtilaf Devletleri İle Yapılacak Barış Görüşmelerine Niçin Temsil Heyeti’nin Uygun Gördüğü Kişilerin Katılmasını İstemiştir? Açıklayınız.

Mustafa Kemal’in İtilaf Devletleri ile yapılacak olan görüşmelere temsil heyetinin uygun gördüğü kişilerin katılmasını istemesinin sebebi eğer barış görüşmelerine İstanbul Hükümeti katılırsa yanlış kararlar verip ülke yönetimini kötü etkileyip bulundukları durumu daha kötü duruma sokabilirdi fakat Temsil Heyeti‘nde ise verilecek kararlar daha demokratik olacaktı aynı zamanda temsil heyetinin fikirleri Mustafa Kemal Atatürk’ ün fikirleriyle daha çok uyuştuğu için Mustafa Kemal İtilaf Devletleri ile yapılacak olan görüşmelere temsil heyetinin uygun gördüğü kişilerin katılmasını istemiştir.

Mustafa Kemal Mebusan Meclisinin Hangi Nedenlerle İstanbul Dışında Toplanmasını İstemiştir? Tartışınız.

Mustafa Kemal Mebusan Meclisinin İstanbul da toplanmasını istememe nedeni İstanbul’un İngiliz işgali altında olmasıdır ve eğer İngilizler Mebusan Meclisinin toplandığını fark ederse bu meclisi dağıtıp yönetime el koyması anlamına gelirdi. Mustafa Kemal meclisin İstanbul yerine Ankarada toplanmasından yanaydı çünkü Ankara milli mücadelenin merkezi seçilip aynı zamanda cephelere yakınlığı, ulaşım imkanları, iletişim, imkanları, işgal altında olmaması gibi nedenlerden dolayı daha mantıklı geliyordu.

Osmanlı Hükümeti’nin Bir Temsilcisini Temsil Heyeti’yle Görüşmesi İçin Amasya’ya Göndermesinin Önemi Nedir? Açıklayınız.

Millî Mücadele başladığından itibaren Osmanlı hükümeti Milli Mücadeleye karşı ve teslimiyetçi bir politika izliyordu fakat Anadolu da başlayan direniş çalışmaları etkili olmaya başlıyordu. Mustafa Kemal 19 Mayıs 1919’da Samsun’a çıkarak kongre ve genelgelere başladı. Bu kongre ve genelgelerde Mustafa Kemal ve halk bir Temsil Heyeti kurmaya karar verdi. Temsil Heyeti’nin görevi Millî Mücadelede Türkiye’yi temsil edip karalar almaktı. Bu direnişi fark eden Osmanlı Hükümeti Amasya genelgesinin olacağı zaman Temsil Heyeti ile görüşme yapıp bu olaya son vermek istediler çünkü İngiltere Osmanlı Hükümeti’ne baskı yapıyordu ve Osmanlı Hükümeti de bu baskıdan korkuyordu ve korkakça davranıyordu.

Mustafa Kemal, Mebusan Meclisinin İstanbul’da Toplanmasına Hangi Nedenlerle Karşı Çıkmıştır? Açıklayınız.

(Bu soru sayfa 70’deki metne göre yanıtlanmıştır.)

Mustafa Kemal, Mebusan Meclisinin İstanbul’da toplanmasına karşı çıkmasının nedeni İstanbul’un İtilaf devletleri tarafından işgal altında olmasıdır. İtilaf Devletleri Mebusan Meclisini basıp meclisi dağıtabilirdi ve bu yüzden meclisin toplanmasının anlamı kalmazdı. Mustafa Kemal Mebusan Meclisinin Ankarada toplanmasını istiyordu çünkü Ankara hem Millî mücadelenin merkezi hem de ulaşım, iletişim ve işgal altında olmaması özelliğinden dolayı daha mantıklıydı. Mustafa Kemal bu öneriyi Mecliste dile getirmiştir fakat meclistekiler bu öneriyi kabul etmeyip İstanbul da toplanmıştır.

Basının Kamuoyu Oluşturmadaki Rolü Nedir? Yazınız.

(Bu soru sayfa 71’deki metne göre yanıtlanmıştır.)

Basın kamuoyu oluşturmada en etkili yollardan biridir. Basın ile insanların beyni kolayca yıkanabilir. Basın gazete radyo ve televizyon yolları ile insanlara bilgi aktarılmasıdır. Örneğin milli mücadele döneminde İstanbul Hükümeti yalan haberler çıkararak insanları milli mücadele karşıtı yapmaya çalışmıştır.

Mustafa Kemal, Milli Mücadele Dönemi’nde Niçin Gazete Kurulması Emrini Vermiştir? Yazınız.

(Bu soru sayfa 71’deki metne göre yanıtlanmıştır.)

Basın kamuoyu oluşturmak için en iyi yoldu ve çoğu basın yalan haber çıkartarak insanların beynini yıkıyordu. Mustafa Kemal bunu önlemek için doğru bilgilerin bulunduğu ve milli mücadele yanlısı bir gazete çıkarma kararı aldı. Bu gazete sayesinde insanlar milli mücadele destekçisi olacaktı.

Milli Mücadele Dönemi’nde Bir Gazete Kurmuş Olsaydınız Gazetenizin Adı Ne Olurdu? Yazınız.

(Bu soru sayfa 71’deki metne göre yanıtlanmıştır.)

Gazetemin ismi Topyekûn Direniş gazetesi olurdu çünkü milli mücadele döneminde çocuk, yaşlı, kadın demeden herkes savaşa katılmıştı ve Kuvayı Milliye, Tekalifi Milliye gibi organizasyonlar ile herkes savaş katkı sağlamıştı. Bu yüzden gazetenin isminin Topyekûn Direniş gazetesi olması en mantıklı seçim olurdu.

Mustafa Kemal Kendisini Niçin Meclis Başkanlığına Seçtirmek İstemiştir? Açıklayınız.

Mustafa Kemal’in kendisini meclis başkanı seçmek istemesinin sebebi Mustafa Kemal’in milli mücadeleyi kendi istediği şekilde yönetmek istemesiydi. Eğer meclis başkanı seçilseydi milli mücadeleyi istediği gibi yönetip karşısına çıkabilecek olan tüm engelleri kaldırmaya çalışacaktı.

Mustafa Kemal’in Mecliste “Müdafaa-i Hukuk” Adıyla Bir Grup Kurulmasını İstemesinin Sebebi Nedir? Açıklayınız.

Mustafa Kemal’in Müdafaa-i Hukuk adıyla bir grup kurulmasını istemesinin sebebi mecliste milli mücadele taraftarı insanlarla bir çoğunluk oluşturup milli mücadele süresince hızlı kararlar alıp milli mücadele sürecinde hızla ilerlemekti. Bu sayede Mustafa Kemal mecliste milli mücadeleyi olumlu yönde etkileyecek kararlar alıp milli mücadeleyi doğru yönlendirebilecekti. Aynı zamanda Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti sayesinde itilaf devletleri ile yapılacak görüşmelerde de doğru kararlar alınabilecekti.

İtilaf Devletleri, Mebusan Meclisini Dağıtarak Neyi Yok Saymışlardır? Açıklayınız.

İtilaf Devletleri, Mebusan Meclisini dağıtarak milli iradeyi ve milli mücadeleyi milli iradeyi ve milli mücadeleyi yok saymışlardır. Mebusan meclisinin dağılmasının sebebi ise Mebusan meclisinin İtilaf devletleri işgal etmiş olmasına rağmen yine de İstanbul da toplanmış olmasıdır. Mustafa Kemal Mebusan meclisinin İstanbul da toplanmasına karşı çıkmasını rağmen yine de kimse Mustafa Kemal’i dinlemeyip yine de İstanbul da toplanmıştır ve bunun sonucunda da meclis, İtilaf Devletleri tarafından dağıtılmıştır.

Tarihte Kurulmuş Türk Devletlerindeki Meclis İsimleri Nelerdir? Araştırınız.

Tarihte kurulmuş Türk devletlerinin çoğunda meclisler oluşturulmuştur fakat bu meclislerin belirli bir adı yoktu bunlar Büyük Hun İmparatorluğu Batı Hun İmparatorluğu Avrupa Hun İmparatorluğu Ak Hun İmparatorluğu Göktürk Kağanlığı Avar Kağanlığı Hazar Kağanlığı Uygur Kağanlığı Karahanlı Devleti Gazne Devleti Büyük Selçuklu Devleti Harezmşahlar Devleti Timur İmparatorluğu Babür İmparatorluğu’nda bulunuyordu. Fakat Osmanlı İmparatorluğunun meclisinin ismi Mebusan meclisiydi.

Büyük Millet Meclisinin Hangi Yetkileri Kullanması Güçler Birliği İlkesini Benimsediğini Gösterir? Söyleyiniz.

(Bu soru sayfa 74’teki önergeye göre yanıtlanmıştır.)

Büyük Millet Meclisinin yasama ve yürütme yetkilerini kullanması Büyük Millet Meclisinin güçler birliği ilkesini benimsediğini gösterir. Yasama meclisin oy birliği ile yeni yasa çıkarmasına denir. Yürütme Millet Meclisi tarafından çıkarılan yasaların yürürlüğe konmasına denir.

Meclisin Geçici Olmadığını, Sürekliliğini Gösteren Madde Hangisidir? Söyleyiniz.

(Bu soru sayfa 74’teki önergeye göre yanıtlanmıştır.)

Meclisin geçici olmadığını, sürekliliğini gösteren madde “Geçici bir hükûmet başkanı tanımak veya padişah vekili atamak doğru değildir.” maddesidir. Bu madde geçici bir başkan tanımanın yanlış olduğu söylenirken meclisin her zaman devam edeceğini ve geçici olmadığı vurgulanır.

Önergenin Hangi Maddeleri Milli Egemenlik İlkesiyle İlgilidir? Söyleyiniz.

(Bu soru sayfa 74’teki önergeye göre yanıtlanmıştır.)

“Mecliste toplanan millî iradeyi vatanın geleceğine egemen kılmak esastır.” Ve “Meclis içinden seçilecek ve vekil olarak görevlendirilecek bir kurul hükûmet işlerini yürütür. Meclis başkanı aynı zamanda bu kurulun da başkanıdır.” Maddeleri milli egemenlik ilkesi ile ilgilidir. Milli egemenlik halkın kendi kendini yönetmesidir ve bu maddeler milli egemenlik ilkesi ile doğrudan alakalıdır.

Gelecekte Saltanat ve Halifeliğin Kaldırılacağını İşaret Eden Madde Hangisidir? Söyleyiniz.

(Bu soru sayfa 74’teki önergeye göre yanıtlanmıştır.)

“Büyük Millet Meclisinin üstünde bir kuvvet yoktur” ve “Padişah ve halife baskılardan kurtulduktan sonra meclisin düzenleyeceği kanuna göre yerini alır.” Maddeleri halifeliğin kaldırılacağına işarettir.

Yukarıdaki Cümlelerin Yanında Bulunan Rakamları, Tablodaki İlgili Oldukları Kavramların Altına Yazınız.

(Bu soru sayfa 75’teki metne göre yanıtlanmıştır.)

Savaş Meclisi: (4) BMM’nin öncelikli amacı ülkeyi işgallerden kurtarmaktı.

Karma Meclis: (3) İlk mecliste asker, memur, din adamı, çiftçi, tüccar, aşiret başkanı gibi toplumun değişik kesimlerinden milletvekilleri bulunuyordu.

Güçler birliği ilkesi: (1) 23 Nisan 1920’de açılan BMM yasama, yürütme ve yargı yetkilerini kendinde toplamıştır.

Tam Bağımsızlık: (6) Büyük Millet Meclisi, tam bağımsızlığı elde etmek için Millî Mücadele’yi başlatan ve yöneten bir meclis olarak tarihi bir görev gerçekleştirdi.

Meclis Hükümeti: Büyük Millet Meclisi Ankara’da toplandı.

Yasama Yetkisi: BMM, ilk olarak Anadolu’daki asayişsizliği ortadan kaldırmak için harekete geçti ve 29 Nisan’da “Hıyanet-i Vataniye Kanunu”nu çıkardı. Ve (2) Meclis, yasaları yapmak ve bunları kendi arasından seçtiği hükûmet üyelerine uygulatmakla iki yetkisini doğrudan doğruya kendisi kullanıyordu. BMM, alınan kararların uygulanabilmesi için kendi içinden seçilerek 11 üyeden oluşturulan yürütmeye “İcra Vekilleri Heyeti”, üyelerine de BMM’ye karşı sorumlu olduklarından “nazır” veya “bakan” denmeyip sadece “vekil” deniyor ve bunlar hükûmeti meydana getiriyor.

BMM’nin, Üyeleri Milletvekillerinden Oluşan İstiklal Mahkemelerini Kurması Meclisin Hangi Yetkiyi Kullandığını Gösterir? Söyleyiniz.

BMM’nin, üyeleri milletvekillerinden oluşan İstiklal Mahkemeleri‘ni kurması BMM’nin yargı yetkisini kullandığını gösterir. BMM yargı yetkisini milli mücadelenin gelişimi ile kurulan düzen için kullanmıştı. Yargı yetkisi meclisin hukuku yorumlamasıyla insanları haklı veya haksız çıkarmasıdır. İstiklal Mahkemeleri kurtuluş savaşında ayaklanma çıkaranları, mühimmat çalanları, asker kaçaklarını, milli mücadele karşıtlarını cezalandıran yerdi.

Anadolu Ajansı’nda Çalışan Bir Gazeteci Olduğunuzu Varsayalım. İngiliz Uçaklarıyla Halka Dağıtılan Fetvanın Bazı Kesimlerde Ortaya Çıkardığı Olumsuz Etkilerini Gidermek, Halka Doğru Bilgi Aktarmak Amacıyla Manşeti ve Alt Başlığı İçeren Bir Gazete Sayfası Tasarlayınız.

Başlık: Yalan Fetvalar!!!!
Alt Başlık: İngiliz uçakları tarafından dağıtılan fetvalar halkta ayaklanma ve yanlış bilgi aktarımı olmasını sağladı bunlara inanmayıp bilginin en doğru kaynağı olan irade-i milliye gazetesini okuyunuz ve yanlış bilgilerden uzak durunuz.

Osmanlı Devleti’ni, Sevr Antlaşması’nı İmzalamaya Zorlayan Sebepler Nelerdir? Açıklayınız.

İtilaf devletleri Sevr Antlaşması‘nı kabul ettirmek için Osmanlı hükümetinin gözünü korkutuyordu. Göz korkutmayı Yunan kuvvetlerini saldırıya geçerek yaptılar. Bunların yanında Osmanlı Devleti 1. Dünya savaşından yenilgiyle ayrıldığı için ekonomik, kültürel, bağımsızlık ve toprak açısından sorun yaşıyordu ve İtilaf devletleriyle yapılan Mondros ateşkes antlaşmasıyla bunları daha da kısıtlıyordu. Osmanlı devleti bunları sonlandırmak -bir bakımdan teslim olmak- için Sevr antlaşmasını kabul etmiştir.

Sevr Antlaşması’nın Ekonomi İle İlgili Maddeleri Nelerdir? Açıklayınız.

Sevr antlaşmasında ekonomi ile ilgili üç madde bulunmaktadır ve bu maddeler şunlardı:

7. Madde: Kapitülasyonlar; İngiliz, Fransız ve İtalyanlardan oluşan bir komisyonun düzenlemesiyle genişletilerek yeniden gündeme gelecek ve bütün azınlıklar bu ayrıcalıklardan yararlanabilecek.

9. Madde: Osmanlı Devleti’nin mali durumu ve bütçesi İngiliz, Fransız ve İtalyanlardan oluşan komisyon ile Düyun-u Umumiye İdaresi tarafından yönetilecek ve bu komisyonda Osmanlı üyeleri sadece danışman olarak yer alacak.

10. Madde: Osmanlı, mali bakımdan zor durumda olduğu için savaş tazminatı vermeyecek ve borçları silinecek.

7. madde de İtilaf devletleri Osmanlı devletini kendi açık pazarı haline getirmiştir ve aynı zamanda azınlıkları ise Türklerden üstün tutmuştur. 9. Madde de ise Osmanlı devletinin ekonomik özgürlüğü tamamen elinden alınıp İtilaf devletlerine verilmiştir. 10. Madde ise adeta bir teselli niyetindedir Osmanlının tüm ekonomik özgürlüğü alınmasına rağmen borçların silinmesi Osmanlının işine yaramıştır.

I. Dünya Savaşı Sonunda Osmanlı Devleti İle Barış Antlaşması İmzalanması Niçin Gecikmiştir? Açıklayınız.

Türkler Anadolu’da direniş yaptığı için itilaf devletleri işgali geciktiriyor. Bu direnişler ulusal çapta olmuştur ve işgali önemli ölçüde yavaşlatmıştır, zaman kazandırmıştır. Kazanılan bu zaman çerçevesinde Türk milleti Kuvayı milliye birliklerini, TBMM’yi kurmuşlardır ve milli mücadele dönemi için önemli bir hazırlık olmuştur.

Sevr Antlaşması Niçin Hukuken Geçersiz Sayılmıştır? Söyleyiniz.

Osmanlı devleti 1. Dünya Savaşından büyük bir yenilgiyle ayrılmıştı ve bunun ardından itilaf devletleri yenilen devletler ile antlaşma yapmaya başlamışlardı. Osmanlı Devleti de yenildiği için bir antlaşma yapmak zorundaydı. Bunun sonucunda itilaf devletleri Sevr Antlaşmasıyla geldiler. Osmanlı hükümeti bu antlaşmayı kabul etti. Fakat Osmanlı yasasına göre bir antlaşmanın uygulanması için o antlaşmayı Ayan ve Mebusan meclisinin onaylaması gerekiyordu. İtilaf Devletleri Mebusan Meclisini dağıtmıştı. Bunun sonucunda Sevr Antlaşması uygulanmadı.

Arnold Toynbee, Sevr Antlaşması’nı Neden Emperyalizmin Zaferi Olarak Görmüştür? Yazınız.

(Bu soru sayfa 80’deki metne göre yanıtlanmıştır.)

Sevr antlaşmasında İtilaf devletleri Osmanlının topraklarının çoğunu alarak ve ekonomik bağımsızlığını kısıtlayarak yayılmacı bir politika izlemiştir.

Londra, San Remo ve Sevr’in Ortak Özelliği Nedir? Yazınız.

18-26 Nisan 1920’de, 1. Dünya Savaşı’ndan sonra düzenlenen San Remo Konferansı üyelerinin temel amaçları Osmanlı İmparatorluğu topraklarını paylaşmak ve Sevr Antlaşmasının temellerini hazırlamaktır. 1. Dünya Savaşı sonrası Paris Barış Konferansı sırasında imzalanan Sevr Antlaşması, İtilaf Devletlerinin 1. Dünya Savaşı’nı kaybeden ittifak devletleri için hazırladıkları antlaşmanın Osmanlı İmparatorluğu olanıdır. İki olay da 1. Dünya Savaşı sonrası günümüz Avrupa coğrafyasında gerçekleşmiştir. Ayrıca ikisi de İtilaf Devletleri ve Osmanlı arasındaki ilişkiyi yansıtmaktadır. İki durumda da Osmanlı İmparatorluğu kötü durumda bırakılıp itilaf devletlerinin çıkarlarına göre davranmıştır. Sonuç olarak Osmanlıya orta Anadolu’da küçük bir toprak verilirken itilaf devletlerine İmparatorluğun ev sahipliği yaptığı verimli topraklar dağıtılmıştır.

Arnold Toynbee’ye Göre Sevr Antlaşması Barış Değil Savaş Getirecektir. Tonybee’nin Sevr Antlaşması İle İlgili Bu Tespitini Antlaşmanın Maddelerini Dikkate Alarak Açıklayınız.

(Bu soru sayfa 80’deki metne göre yanıtlanmıştır.)

Arnold Toynbee’nin Sevr Antlaşması barış değil savaş getirecektir demesinin sebebi Sevr’in imzalandığı gün ülkede gazeteler siyah çerçeve takmıştır, halk ayaklanmıştır vb. durumlar gerçekleşmiştir. Bu durumlar da halkın direnip bağımsızlık için savaşacağının göstergesidir.

 

Ölçme ve Değerlendirme Bölümü Soruları

8. sınıf İnkılap tarihi dersinin ikinci ünitesi olan Milli Uyanış: Bağımsızlık Yolunda Atılan Adımlar ünitesinin Ölçme ve Değerlendirme bölümünde yer alan tüm soruları yanıtladık.

Aşağıda I. Dünya Savaşı’yla İlgili Bazı Doğru ve Yanlış Bilgiler Verilmiştir. İlk Bilgiden Başlayıp Doğru (D) Veya Yanlış (Y) Olduğuna Karar Verdiğinizde Okları Takip Ederek Ulaştığınız Çıkışı İşaretleyiniz.

1. çıkış

Aşağıda Osmanlı Devleti’nin I. Dünya Savaşı’nda Savaştığı Cepheler Verilmiş ve Bu Cephelere Ait Özellikler Sorulmuştur. Bu Sorularla İlgili Cevaplarınızı Boşluklara Yazınız.

1-a, b, c

2-ç, d

3-d, f, h

4-g

5-h

6-d

Aşağıdaki Soruların Cevaplarını Sözcük Avı Bulmacasından Bularak Boş Bırakılan Yere Yazınız.

7-Hicaz Yemen

8-Havza Genelgesi

9-Erzurum Kongresi

10-Kuvâ-yı Millîye

11-Wilson İlkeleri

12-Hıyanet-i Vataniye

13-Sevr

14-Mondros

15-Temsil Heyeti

16-Kilikya

17-Çanakkale Cephesi

18-Mavri Mira

19-Alsas Loren

20-Sırbistan

Tablodaki Harflerle Gösterilen Olayları İlgili Alanlara Yazınız.

21-C

22-C

23-D

24-E

25-A

26-D

27-Ç

28-F

29-A

30-D

31-D

32-Ç

33-C

34-A

35-D

36-C

37-D

38-B

39-C

40-E

41-C

42-C

43-B

44-A

Yukarıdaki Tabloda Altında Harfler Yazan Olayları Kronolojik Olarak Sıralayınız.

Mondros Ateşkes Antlaşması

Havza Genelgesi

Amasya Genelgesi

Erzurum Kongresi

Sivas Kongresi

Misak-ı Millî

Sevr Antlaşması

Aşağıdaki Açık Uçlu Soruları Cevaplayınız.

Mondros Ateşkes Antlaşması’nda İtilaf Devletleri, Osmanlı Devleti’ni Hangi Haktan Yoksun Bırakmayı Amaçlamışlardır? Yazınız.

Mondros ateşkes antlaşmasındaki bu madde Osmanlının askeri gücünü elinden alıp direnişi önleyerek bağımsızlık hakkından yoksun bırakmayı amaçlamıştır.

Yukarıdaki Paragrafta Söz Edilen Milis Kuvvetlere Ne Ad Verilir? Yazınız.

Halk içinde silahlı direniş gösteren milis kuvvetlerin ismi Kuvay-i Milliye kuvvetleridir.

Basın, Yayın Yoluyla Milli Mücadele’ye Destek Olan Bu Milli Cemiyetin Adı Nedir? Yazınız.

Basın yayın yoluyla Türklerin hakkını dünyaya duyuran cemiyetin ismi milli kongre cemiyetidir. Bu cemiyet milli mücadele döneminde dış basında olan yalan veya Doğru haberleri birinci elden kaynak olarak doğruluyordu.

Aşağıda Harflerle Gösterilen Kavramları İlgili Oldukları Gelişmeyle Eşleştiriniz.

I-c

II-b

III-a

IV-ç

I. Dünya Savaşı’nda, Osmanlı Devleti’nin Savaştığı Cephelerin Adlarını Haritada Kılıç Sembolüyle Gösterilen Yerlere Yazınız.

I. Dünya Savaşı’nda Osmanlı Devleti’nin Savaştığı Cepheler

Aşağıdaki Test Sorularını Cevaplayınız.

48-B

49-D

50-A

51-B

52-C

53-A

54-D

55-C

56-B

57-C

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu

Metin kopyalamanın açılabilmesi için
lütfen web sitemizdeki herhangi bir reklama
tıklayarak bize destek olunuz.

Kapalı

Reklam Engelleyici Algılandı

Lütfen reklam engelleyicinizi kapatarak bize destek olunuz. Anlayışınız için teşekkür ederiz.