Avrupa TarihiDünya Tarihi

Nasyonal Sosyalizm Nedir? Nasyonal Sosyalist Alman İşçi Partisi

Bu yazımızda 1933’ten 1945’e kadar Almanya’nın resmi ideolojisi olarak uygulanan Nasyonal Sosyalizm ideolojisini inceledik. Ayrıca Nasyonal Sosyalizm düşüncesinin kökenleri ve temel görüşlerinin yanı sıra bu ideolojinin uygulanışına da yer verdik.

Nasyonal Sosyalizm Nedir?

Nasyonal Sosyalizm, ideoloji olarak, geleneksel siyasi görüşler yelpazesi içerisine tam olarak
yerleştirilemeyecek, çok yönlü bir ideolojidir. Temel görüşleri Adolf Hitler’in ilan ettiği 24 maddelik Nasyonal Sosyalist Alman İşçi Partisi parti programına dayanan Nasyonal Sosyalizm, parti bazında, işçilere olduğu kadar orta sınıfa da hitap etmesi bakımından kapsayıcı bir ideolojidir. Bu ideoloji Sosyal Darwinizm görüşüyle harmanlanarak yeni ve oldukça farklı bir felsefi yaklaşım ortaya çıkarmıştır. Birinci Dünya Savaşı’nın sona ermesinin ardından kitleleri etkilemeye başlamıştır. Nasyonal Sosyalist Alman İşçi Partisi ile zirveye çıkışını sürdürmüştür.

Nasyonal Sosyalist Alman İşçi Partisi, Bavyera eyaletinin Münih kentinde, aşırı sağcı bir hareket olarak, 5 Ocak 1919 tarihinde kurulan Deutsche Arbeiterpartei’nin (DAP, Alman İşçi Partisi) devamı niteliğinde bir oluşumdur. Aşırı uçtaki görüşlerin çatışmaları arasında ve savaş atmosferinin geride bıraktığı kaos içerisinde kurulan parti, henüz genç bir delikanlıyken partiye katılan ve hitabet yeteneğiyle insanları etkileyen Adolf Hitler’in liderliği ele almasıyla yavaş yavaş kitleleri etkilemeye başlamıştır. Partinin aşırı uçtaki ve kimi zaman şiddet içeren görüşlerine rağmen Alman ırkının yaşadıklarından yola çıkan görüşler benimseyen ve bu görüşleri de Alman halkınca takdir edilen Nasyonal Sosyalist Alman İşçi Partisi, 1929 Dünya Ekonomik Bunalımı’nın da katkıda bulunduğu mevcut yönetime güvensizlik sonucu, 1932 genel seçimlerinde %37,3 oy oranı ile birinci parti olarak meclise girmiştir. Lider Adolf Hitler’in 1933 yılında şansölye unvanını elde etmesinin ardından, feshedilen Weimar Cumhuriyeti’nin yerine kurulan Üçüncü Reich’ın başına tek parti olarak geçmiştir.

Nasyonal Sosyalist Alman İşçi Partisi

Birinci Dünya Savaşı sonrasında Alman toprakları üzerinde kurulan Weimar Cumhuriyeti, selefi Alman İmparatorluğu’nun savaştan mağlup ayrılması üzerine Almanya’yı toparlamak gibi zorlu bir görev üstlenmiştir. Ancak genel ekonomik sıkıntı ve istikrarsızlık başta olmak üzere pek çok nedenden dolayı Alman halkı bu durumdan memnun olmamıştır. Böyle bir ortamda, 1920’lerin başında temelleri atılan ve Alman halkının yaşadıklarının doğurabileceği görüşler içeren NasyonalSosyalizm ideolojisi, Alman halkınca desteklenmeye başlamıştır. Mevcut yönetimden ve hükümetten rahatsız Almanlar, bu doğrultuda, 1932 genel seçimlerinde Nasyonal Sosyalizm ideolojisini temel görüş olarak benimseyen Nationalsozialistische Deutsche Arbeiterpartei’yi (NSDAP, Nasyonal Sosyalist Alman İşçi Partisi) desteklemiştir. %37,3 oy alarak iktidarı elde eden parti, 1933 yılında, parti lideri Adolf Hitler’in şansölye olmasının ardından Üçüncü Reich (imparatorluk) dönemini başlatmıştır. Böylelikle Weimar Cumhuriyeti’ni sona erdirmiştir.

Weimar Cumhuriyeti sona erdikten sonra hükümetin başına geçen Nasyonal Sosyalist Alman İşçi Partisi, benimsemiş olduğu Nasyonal Sosyalizm görüşü çerçevesinde oldukça baskıcı ve ayrımcı bir sistem kurmuştur. Aynı zamanda şiddetli bir ideolojik savaş sürdürmüştür. Bu ideolojik savaşın merkezinde bulunan, Yahudiler başta olmak üzere toplumun pek çok farklı kesimine, antisemitik ve aşırı uçta düşüncelerle saldırılmış; bu saldırıların merkezinde bulunan Führer (lider) Adolf Hitler ise, 12 yıl boyunca ayakta tuttuğu imparatorluğunda benimsenen aşırı uçtaki düşünceleri ve hareketleriyle, gelmiş geçmiş en kanlı ve vahşi soykırım olarak anılacak Holokost‘un vuku bulmasına ön ayak olmuştur. Böylesine büyük etkilere sahip bir ideolojinin ve sonuçlarının tam olarak anlaşılabilmesi için, Nasyonal Sosyalizmin ideolojik altyapısı ve politik arenada yükselişi incelenmelidir. Bu ışıkta Holokost gibi şiddet içerikli eylemlerin arkasındaki itici güç irdelenmelidir.

Nasyonal Sosyalizm İdeolojisi ve Görüşleri

Nasyonal Sosyalizm ideolojisinin üç temel görüşü vardır: Antisemitizm, Übermensch (Üstün Alman ırkı) ve Lebensraum (yeni yaşam alanları). Bu temel görüşlerden birincisi antisemitizm, Yahudi karşıtlığını ve düşmanlığını ifade eden bir terim olup; Yahudilerin, Alman ırkı başta olmak üzere tüm dünyayı ele geçirmeye çalıştıkları ve ekonomik olarak her yere yayılmaları fikrinden dolayı Alman halkı tarafından aşırılaşmıştır. Zamanla Yahudileri bir dini grup olarak değil, bir ırk olarak gören orta ve alt sınıf Almanlar, bu çatışmayı Nasyonal Sosyalist Alman İşçi Partisi döneminde doruğa çıkarmışlardır.

Nasyonal Sosyalizm ideolojisinin ikinci temel görüşü olan Übermensch (Üstün Alman ırkı), antik dönemin Cermen kavminin, yani günümüz Alman ırkının en üstün ırk, başka bir deyişle ari ırk olduğu düşüncesidir. Bu düşünce; Yahudiler, Slavlar, Romanlar vb. daha birçok güçsüz ve değersiz addedilen ırkın, üstün Alman ırkının mensuplarını sosyoekonomik açıdan kısıtlamalarından dolayı, ari ırkın neslinin tehlikede olduğu görüşünü; bundan ötürü bu ırkların üstün Alman ırkı karşısında ezilerek yok olması gerektiği görüşünü de içermektedir.

Nasyonal Sosyalizm ideolojisinin üçüncü temel görüşü ise, Hitler’in Lebensraum (yeni yaşam alanları) olarak ifade ettiği, üstün Alman ırkının atalarının yaşadığı Doğu Avrupa bölgesinde, ari ırkın mensuplarının yerleşebilecekleri ve bu kişileri besleyebilecek bir Büyük Alman İmparatorluğu kurulması görüşüdür. Bu temel görüşlerinin yanında, anti-kapitalist ve anti-Marksist bir dünya görüşüne de sahip olan Nasyonal Sosyalizm, beraberinde getirdiği diktatörlük rejimi başta olmak üzere çeşitli açılardan Faşizm sistemine de benzetilmektedir.

Schutzstaffel (SS, Koruma Timi)

Nasyonal Sosyalizm ideolojisinin beraberinde getirdiği fikirler, Nasyonal Sosyalist Alman İşçi Partisi’nin yönetime geçmesiyle uygulanmaya başlamıştır. Üstün Alman Irkını yaratmak hedefi ile yola çıkan lider Hitler, bu hedefi doğrultusunda, benimsediği ideolojinin beraberinde getirdiği antisemitik fikirlerini Yahudilere karşı yürütülen ayrımcılık politikasıyla uygulamaştır. Bunun yanında sadece güçlü Alman ırkının varlığını koruyabilmesi için toplumda asosyaller olarak tanımlanan, engelliler, sakatlar, suçlular gibi bireylere ve Slavlar, Romanlar gibi halklara karşı da aynı ayrımcı politika yürütmüştür. Diktatörlüğünün ilk zamanlarında aleni fiziksel şiddet içermeyen bu ayrımcılık, partinin özel güvenlik güçleri olarak hareket eden milis kolu Schutzstaffel (SS, Koruma Timi) birlikleri aracılığıyla zamanla şiddet eylemlerine dönüşmüştür. Irksal hijyen hedefiyle sürdürülen ayrımcı politikalar, Alman halkına ise çarpıtılan propaganda filmleri ve milis kökenli dayatmalarla kabul ettirilmiş; dahası bu dönem, dışlanma politikasının dışındaki Alman halkı için müreffeh ve rahat yıllar olarak geçmiştir. Ancak, Yahudiler başta olmak üzere ayrımcılığın hedefindeki pek çok birey, önce toplumdan dışlanmaya, ilerleyen zamanda ise bilinçli eylemler çerçevesinde şiddet görmeye başlamıştır.

Yönetimi devralışından yaklaşık altı yıl sonra, güç arzusu, Birinci Dünya Savaşı sonrasında halk olarak yenen haklarını geri kazanma düşüncesi ve benimsediği Nasyonal Sosyalizm ideolojisinin beraberinde getirdiği fikirler ışığında Hitler, ideolojik, sosyal ve ekonomik hedefleri doğrultusunda dünyayı yeni bir savaşa sürüklemiştir. Ancak bu yeni dünya savaşı, bir öncekinden çok daha şiddetli olacaktır. Çünkü tüm bu sebeplerin yanında, Hitler’in, yaşadıklarının ona edindirdiği Yahudi nefretinin açık bir dışavurumu olan, günümüzde tarihteki en büyük şiddet eylemlerinden olan, Holokost adıyla anılan Yahudi soykırımı da beraberinde gelecektir.

Nasyonal Sosyalizm Kökenleri

Nasyonal Sosyalizm, ideolojik kökenleri on dokuzuncu yüzyıla dayanıyor olmakla birlikte, kitleleri etkilemeye başlaması 1920’li yılları bulan bir ideolojidir. Antisemitik, milliyetçi ve yayılmacı unsurların bir araya gelerek oluşturdukları bu ideoloji; Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra, Yahudilere olan nefretleri pekişen, milliyetçi duygular besleyen, demokrasi istemeyen Almanların yarattığı bir atmosferde yayılmaya son derece elverişli niteliklere sahiptir.

Bu hususta, ortaya çıktıktan ve adı ülke çapında duyulmaya başladıktan sonra, yaklaşık sekiz yıl gibi bir süre içerisinde halkın üçte birinden fazlasının benimsediği bu ideoloji, Alman halkının arkasındaki itici güç olmuştur. Savaş sonrası hezimete uğramış Alman halkını ayağa kaldırmıştır. Alman halkının yaşadığı olaylardan ve hissettiklerinden temellenen bu ideoloji, uğruna çıkan İkinci Dünya Savaşı ve Holokost gibi aşırı uçtaki şiddet eylemlerinin arkasındaki temel itici güçtür.

Führer Adolf Hitler

Bu noktada, Nasyonal Sosyalizm açısından irdelenmesi gereken en önemli etmen, ideolojiye adını koyan kişi olan Adolf Hitler’dir. Gençlik yıllarında kafasında oluşturmaya başladığı, okuduğu yazılar ve başından geçen olaylar ışığında oluşan bu ideolojiye; bunu en mükemmel şekilde içselleştiren kişi olarak Hitler, halkı bu denli gözü kara bir şekilde örgütlemeyi başarabilmiştir. Ancak, her ne kadar Hitler Ein Volk, ein Reich, ein Führer! sözünde gösterdiği gibi tek lider olarak yönetimin başında bulunmuş olsa da; bir liderlik, ideolojik bir altyapısı olmadığı zaman halkı örgütleyecek güçten yoksun kalır ve liderlik niteliğini kaybeder.

Alman halkının, ortaya çıkan durum sonucu böylesine derinden benimsemesinin mümkün olduğu bir ideoloji olan Nasyonal Sosyalizm, bir fikir olarak ne kadar güçlü olduğunu, Hitler gibi bir iradeyi etkisi altına alarak ve Üçüncü Reich döneminde yapılanların temel sebebi olarak ortaya koymuştur. Elbette bu sonuçların ortaya çıkmasında Hitler’in etkisi yadsınamaz; ancak madalyonun öteki yüzünde, mevcut durumun elvermesi sonucu Alman halkının çok büyük bir kısmının benimsediği ve içselleştirdiği bir ideoloji bulunmaktadır. Bu yüzden, yirminci yüzyılın başlarında vuku bulan, Birinci Dünya Savaşı, antisemitik ve milliyetçi akımlar gibi hususların, Hitler ortaya çıkarmamış olsaydı, aynı zorluklara göğüs germiş başka bir Alman birey tarafından benimsenerek idealleştirilmesi olası görünmektedir.

Yöntem, zamanlama veya isimlerin değişmesi, nihai sonuç olarak uygulanacak şiddetin boyutlarını ortadan kaldırmayacaktır. Etkili hitabet yeteneğinin veya güven veren görüntüsünün altında Nasyonal Sosyalizm gibi halkın benimsemesinin mümkün olduğu bir ideoloji bulunduğu için Hitler hedeflediği eylemleri gerçekleştirebilmiştir. Holokost gibi kanlı eylemlere vesile olabilmiştir. Kısacası, geride milyonlarca cansız beden bırakan bu şiddet eylemi, basit kişisel ihtiraslardan ziyade, desteklenen ideolojilerden temellenmektedir.

Not: Bu konuyla ilgili olarak Irkçılık Nedir? Irkçılığın Dayanakları Nelerdir? başlıklı yazımızı da inceleyebilirsiniz.

Bir Yorum

  1. Alman ırkçı partisinden bize ne! Türkçüler için yeni bir parti kurulmalı Türkiye’de.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu Konuyla İlgili Yazılar

Başa dön tuşu

Metin kopyalamanın açılabilmesi için
lütfen web sitemizdeki herhangi bir reklama
tıklayarak bize destek olunuz.

Kapalı

Reklam Engelleyici Algılandı

Lütfen reklam engelleyicinizi kapatarak bize destek olunuz. Anlayışınız için teşekkür ederiz.