Dünya Tarihi

Üretim Tarzları Arasındaki Farklar Nelerdir?

Bu yazımızda üretimin niteliğini veya karakteristik formunu ifade etmek anlamında kullanılan üretim tarzları arasındaki farklar nelerdir? sorusunu yanıtladık.

Ekonomik Sistemler

Ekonomi bir kıtlık bilimidir. Ekonomi kıt olan kaynakların etkin ve yeterli şekilde kullanılmasını sağlayıp aynı zamanda kaynağı arttırıp gelir elde etmeyi amaçlamaktadır. Ekonomi ancak amacını yerine getirebildiğinde toplumun ihtiyaçlarını karşılayabilir. Ekonominin amacını yerine getirebilmesi için bir ekonomik sisteme ve dolayısıyla bir üretim biçimine ihtiyacı vardır. Ekonomik sistemler toplumlardaki mal ve hizmetlerin üretim, ticaret, dağıtım ve aynı zamanda üretimin kimler tarafından hangi şekilde uygulanarak yapılacağına karar veren ilkelerin bütünüdür. Ekonomik sistemler politik ve ideolojik kökenlidir. Siyaset ve ekonomi birbiri ile bütünleşmiştir ve birbirlerinden ayrılamazlar. Dolayısıyla dünya üzerindeki siyasi yapıları ekonomi başlığı temelinde sınıflandırmak uygun bir yöntem olarak görülmektedir. Bugün ve yakın tarihte uygulanmış ve halen uygulanmakta olan ekonomik sistemler Sosyalizm, Komünizm, Kapitalizm, Liberalizm, Karma Sistem, Faşizm, Emperyalizm ve Anarşizm şeklinde sıralanabilir.

Ekonomi ve üretim bir ülkenin sürdürülebilirliği için son derece önemlidir. Üretimi ve iyi bir ekonomisi olmayan bir ülke uzun süre ayakta kalamaz. Ancak her ülke için iyi bir ekonomiye giden yollar farklıdır ayrıca her ülkenin farklı üretim biçimleri vardır. Bu yazıda geçmişte uygulanan ve günümüzde de uygulanmakta olan ülkelerin daha iyi bir ekonomiye sahip olmak için uyguladıkları ekonomik sistemler ve üretim biçimleri incelenmiştir. Farklı ekonomik sistemlere ve üretim biçimlerine sahip ülkeler incelenip kıyaslanacaktır. Böylece iki ülke arasındaki ekonomik sistem ve üretim biçiminden kaynaklanan farklılıklar görülmektedir. Bu makale sayesinde ekonomi sistemleri ve üretim biçimleri hakkındaki bilgilerin yayılımı daha kolay hale gelmektedir. Okur, ekonomik sistemler ve üretim biçimlerini tarihsel süreç ile birlikte tüm detayları hakkında bilgi sahibi olmaktadır.

Üretim Tarzları

Ekonomi kelimesi Yunanca kökenli bir kelimedir. Kelimenin kökeni Yunanca’da “ev idaresi” veya “iyi bir ev idaresinin ilkeleri” anlamına gelen “Oikonomia” kelimesinden gelmektedir. Kelimenin kökeninden de anlaşılacağı üzere ekonomi, kaynakları idare etmektir. Ekonomi kıt olan kaynakların ve üretim faktörlerinin farklı mal ve hizmetlerin üretiminde kullanılmak amacıyla nasıl tercih edileceğinin ve üretilen malların veya kaynakların tüketilmesi amacı ile toplumda yer alan bireyler arasındaki dağılımının incelenmesidir.

Ekonominin tanımı açıldığında bireylerin veya toplumların paralı veya parasız olarak süreç içerisinde çeşitli malları üretmek ve üretilen malların gelecekte veya bugün tüketilmek amacı ile topludaki bireyler arasında paylaştırmak için var olan kıt kaynakları kullanmak konusunda yapılan tercihleri inceler şeklinde bir tanım yapılması mümkündür. Kısacası ekonomi insanların var olan sonsuz ihtiyaçlarının sınırlı olan kaynaklar ile karşılanmasını sağlar. Ekonomik sistem ise kaynakların halka eşit şekilde paylaştırılması ve tüketimini sağlamak amacı ile uygulanan politikaların bütünüdür. Ekonomik sistemler üretimin kimler tarafından ve nasıl yapılacağı konusunu da kapsamaktadır. Ekonomik sistemler sadece ticari açıdan ele almak mümkün değildir. Aksine ekonomik sistemler politik ve ideolojik kökenlidir.

Üretim Tarzları Arasındaki Farklar

Üretimin Değişkenleri

El Emeğine Dayalı Üretim

Endüstriyel Üretim

Çalışma Ortamı

Küçük el tezgâhları, atölyeler

Fabrikalar

Üretim Aletleri

Zanaatkârların kendi ürettikleri el aletleri

Makineler

Üretim Hızı ve Miktarı

Daha az, kaliteli, yavaş

Daha fazla, standart kalitede ve hızlı

Üretim Organizasyonu

Ülke içinde mal ve hizmet arzının mümkün olduğu kadar bol, kaliteli ve ucuz olmasını sağlamak

Kâr amaçlı üretim

Çalışma Disiplini

Usta-çırak ilişkisi, iş birliği ve da- yanışma

Patron-işçi ilişkisi, rekabet

Sosyalist Üretim Tarzı

Sosyalizm, ekonomik ve sosyal alanda toplumun refahının katılımcı bir demokrasi ile getirilebileceğini ve üretim araçlarının hakimiyetinin sadece toplumlara ait olduğunu savunmaktadır. İşçilerin yönetime katılmasına önem vermektedir ve özel üretim yerine kamu bazlı üretimi desteklemektedir. Sosyalizm, propogandalarını tarım, eğitim ve vergi hareketleri üzerinde çalışan ekonomik, siyasi teoridir. İlk sosyalist fikirlerin ortaya çıkışı kesin olarak bilinmemektedir ancak tarih boyunca sosyalist fikirler var olmuştur. Sosyalist fikirler 19. yüzyılda siyasal bir biçim almıştır.

Sosyalizmin meydana gelmesinin nedeni hakim olan kapitalist ekonomiyi ortadan kaldırmak ve kapitalist ekonominin yerine ortak mal düşüncesine uygun yeni bir ekonomik model oluşturmaktır. Sosyalizmin bu amacı devrimci, ütopik bir karakter taşımaktaydı. Terimin ilk kullanımı 19. Yüzyılın başlarına kadar dayanmaktadır. Robert Owen’ın takipçilerine verilen isim “Sosyalizm’dir”. İlk kez İngiltere’de 1827 yılında kullanılmıştır. Sosyalist gruplar arasında çeşitli ve büyük farklılıklar meydana gelmekle beraber neredeyse tamamı, seçkin bir azınlığa hizmet etmek yerine halkın çoğunluğuna hizmet etmeyi tercih etmiş, eşitlikçi toplumu savunarak, sanayi ve tarım işçileri ile mücadele eden, 19. ve 20. yüzyıla dayanan bir ortak tarihle bağlandıklarını kabul edeceklerdir.

Komünist Üretim Tarzı

Komünizm, tüm üretim araçlarının ve üretilen her şeyin toplumun tüm üyelerinin ortak mülkiyetinde olduğu sınıfsız bir toplum inşa etmeyi hedef olarak belirleyen 19. yüzyılda doğmuş bir siyasi ideolojidir. Komünizm’de Özel mal mülkiyeti yerini kamu mal mülkiyeti alır. Komünizm var oluşsal olarak totaliterdir. Amacı, tüm toplumu ideolojiye boyun eğdirmek ve Komünist Parti’nin münhasır liderliğiydi. Sosyal sistem Komünist ideolojiye dayanmaktaydı ve kominizim sosyal kalkınmanın nihai amacı olarak görülmektedir. Komünist ideolojinin kurucuları Karl Marx ve Friedrich Engels’tir. Kapitalizmi takip edecek olan toplumsal oluşum olan komünizm, en gelişmiş kapitalist ülkelerden başlayarak dünya çapında şiddetli bir devrimden sonra inşa edilecekti. Devletin komünist bir toplumda zamanla ortadan kalkması gerekiyordu.

Komünistler, I. Dünya Savaşı sona erdikten sonra bir dünya devriminin meydana geleceğini umuyorlardı. 1917 Kasım’ında Bolşeviklerin Rusya’da iktidarı ele geçirmesi, bu devrimin fitili olarak görülüyordu. Dünya çapında devrim patlak vermedi, ancak dünya savaşı tarafından yıpranan bir Avrupa hükümetleri, komünistler tarafından yönetilen birçok işçi ve asker ayaklanmasını, böyle bir devrime yol açabilecek gerçek bir tehlike olarak gördü. Komitern dünya çapında 1919’da Moskova’da kurulan bir örgüttü. Dünyanın her yerindeki komünist partiler onun şubeleri olarak faaliyet gösteriyordu. Bolşeviklerin lideri Vladimir Lenin’den (1870-1924) sonra Sovyetler Birliği’nin lideri konumuna yükselen Jossif Stalin (1878–1953), tek ülkede sosyalizmin inşası teorisini geliştirdi. Komünist bir toplum sistemine geçiş yapılırken sosyalizmin hazırlık aşaması olması amaçlanıyordu. 1960’lı yılların başında SSCB lideri olan Nikita Kruşçev, 1980’li yıllarda bir komünist sistem kurma amacını açıkladı. Oysa Sovyetler Birliği’nin ekonomik durumu, “herkesten yeteneğine göre, herkese ihtiyacına göre” bölüştürme ilkesinin üzerine kurulacağı komünizmi inşa etmenin “maddi temeli”, bunun yerine 1970’lerde kötüleşmeye başladı.

Kapitalist Üretim Tarzı

Kapitalizm, kar amacı güdülerek yapılan üretimin, ticaretin veya endüstriden elde edilen paranın, paranın elde edilmesi süresince çalışanlara ve zamanını harcayanlara verilmesi yerine paranın özel şirketler tarafından kontrol edildiği bir sistemdir. ABD başta olmak üzere dünya üzerine birçok kapitalist ülke mevcuttur. Kapitalizmin kökenleri karmaşıktır ve Avrupa’nın tüm nüfusunun %60’ını öldüren ölümcül bir veba olan Kara Ölüm’den sonra İngiliz güç sistemlerinin büyük ölçüde çöktüğü 16. yüzyıla kadar uzanır. Yeni meydana gelen bir tüccar grubu yabancı ülkeler ile ticaret yapmaya başladı bunun sonucunda ise ortaya yeni bir ihracat talebi çıktı. Ortaya çıkan ihracat talebi yerel ekonomilere zarar vermeye başladı. Bununla birlikte aynı zamanda sömürgeciliğin, köleliğin ve emperyalizmin yayılmasına da neden oldu.

Feodalizmin ölümü – yoksul insanları yaşayacak bir yer ve askeri koruma karşılığında çiftçilik yaptıkları efendilerinin topraklarına bağlı tutan, genellikle baskıcı olarak görülen hiyerarşik bir sistem – aynı zamanda kırsal İngiliz köylülerini evsiz ve işsiz bıraktı. sonunda onları kırsal kesimden şehir merkezlerine akıttı. Eski tarım işçileri ihtiyaçlarını karşılayabilmek ve hayatta kalabilmek için yeni ve daha rekabetçi bir çalışma ortamında çalışmaya başladılar. Bu sırada devlet yeni kapitalistler ile birlikte verilecek minimum bir ücret belirlemek için dilenci insanlara baskı yapmak için çalıştı. 18. yüzyılda, Sanayi Devrimi’nin görüldüğü İngiltere, bir sanayi ülkesine dönüşmüştür. Modern kapitalizm fikrimiz – ve ona muhalefet – işte bu dumanlı fabrikalar ve yanıcı tekstil fabrikaları içinde tam olarak gelişmeye başladı. 1776’da İskoç iktisatçı Adam Smith, modern kapitalizmin dayandığı temel olarak kabul edilen Ulusların Zenginliğinin Doğası ve Nedenlerine İlişkin Bir Araştırma adlı incelemesini yayınladı.

Liberal Üretim Tarzı

Liberalizm, bireylerin kişisel ve özel özgürlük haklarıyla ilgili bir hükümet teorisidir. Liberalizm, modern zamanlarda kişilerin haklarını güvence altına almak için sınırlı olan hükümeti ve hukukun üstünlüğünü vurgulayan ve belirli olan bir demokrasi modeli ile ilişkilendirilmiştir. Bugün, Çek Cumhuriyeti, Estonya, Fransa ve Slovak Cumhuriyeti liberalizmi benimsemiş devletlere örnek olarak verilebilir. Liberal hükümet modeli, 1776 tarihli Amerikan Bağımsızlık Bildirgesi’nde ima edildi. Liberalizm hakkında Bağımsızlık Bildirgesi’nde alınan kararlar ve ortaya konan fikirler dünyadaki diğer ülkelerde liberal demokrasinin kurulması ve sürdürülmesini etkilemiştir.

Liberal olan her demokraside açık ve özgür bir sivil toplum ile birlikte serbest ve açık bir piyasa ekonomisi zorunluluktur. Liberalizm ruhu, insanları gönüllü ve özel olarak sivil toplumun sivil toplum örgütlerini ve bir piyasa ekonomik sisteminin serbest girişimini sürdürmeye teşvik eder. Özel kaynakların bu kaleleri, halkın temel haklarını kısaltabilecek veya ortadan kaldırabilecek hükümet gücünün anayasaya aykırı kullanımlarına karşı dengeleyici güçlerdir. Bireylerin temel hakları arasında öne çıkanlar, vicdan özgürlüğü, dini özgürce kullanma, özel mülkiyet ve mülkün kullanımı, örgütlenme özgürlüğü ve birinin evine veya diğer özel alanlarına hükümet tarafından haksız veya makul olmayan müdahalelere karşı korunma gibi belirli özel haklardır.

Karma Üretim Tarzı

Karma ekonomik sistem kapitalizm ve sosyalizmin izlerini ortak olarak bünyesinde barındırır, kapitalizm ve sosyalizmin yönlerini kendi çatısı altında birleştirir. Özel mülkiyeti koruyan ve sermaye kullanımında bir miktar özgürlüğe izin veren ekonomik sistem, karma sistemdir. Ancak, aynı zamanda karma sistemde hükümetlerin sosyal amaçlarına ulaşması amaccı ile ekonomik faaliyetlere müdahale etmesine izin verilmektedir. Var olan çoğu modern ekonomi sürekli olarak bir noktada düşen veya daha fazla iki ekonomik sistemini bünyesinde barındırır. Özel sektör, kamu sektörü ile birlikte çalışır fakat kamu sektörü özel sektörle aynı kaynaklar için çalışabilir ve rekabet içerisine girebilir. . Karma ekonomik sistemler, özel sektörün kâr aramasını engellemez, ancak işletmeyi düzenler ve kamu yararı sağlayan endüstrileri kamulaştırabilir. Örneğin, Amerika Birleşik Devletleri, üretim araçlarının mülkiyetini çoğunlukla özel ellere bıraktığı, ancak tarım sübvansiyonları, imalat düzenlemeleri ve mektup teslimi ve teslimat gibi bazı endüstrilerin kısmen veya tamamen kamu mülkiyeti gibi unsurları içerdiği için karma bir ekonomidir.

Faşist Üretim Tarzı

Faşizm sade değildir karmaşık bir ideolojidir. Faşizm’in karmaşık olmasından dolayı sadece bir tane tanımı bulunmaz. Faşizm’in birden fazla ve farklı şekillerde tanımları vardır, bazı insanlar faşizmi siyasi eylemler bütünü, bir siyaset felsefesi veya bir kitle hareketi olarak tanımlar. Faşizmin otoriter bir sistem olduğunu çoğu tanım söylemektedir ve bu tanımlarda faşizmin koşullar ne olursa olsun her zaman milliyetçiliği desteklediği konusunda hemfikirdir. Ancak faşizmin temel özellikleri hala tartışma konudur.

Faşizm, genellikle sonra iktidara gelen İtalyan ve Alman rejimleriyle ilişkilendirilir, ancak diğer I. Dünya savaşında yer alan ülkeler de Alman rejimi gibi faşist rejimler ile yönetilmiştir. Almanya’nın faşist liderinin ismi Adolf Hitler, İtalya’nın Benito Mussolini, İspanya’nın Francisco Franco ve Arjantin’nin Juan Perón’dır. Bu liderler 20. yüzyılın en tanınmış faşist liderleriydi. Faşist retoriğin ve siyasi örgütlenmenin belirli yönleri, II. Dünya Savaşı’nın gelişi ile ilerleyen yıllarda değişti ve faşizm 21. yüzyılın siyasi ortamında daha da gelişti. Ancak, bugün hala Hitler ve Mussolini gibi liderlerin benimsemiş olduğu çekirdek faşist ideolojiler ve hedefler popülist örgütlerde mevcuttur ve günümüzde hala dünya çapındaki ülkelerde faşist hareketleri şekillendirmeye devam etmektedir.

Emperyalist Üretim Tarzı

Emperyalizm, devlet politikası, pratiği veya gücü ve egemenliği, özellikle doğrudan toprak edinme veya diğer alanların siyasi ve ekonomik kontrolünü ele geçirme yoluyla genişletme savunuculuğu. Emperyalizm, ister askeri, ister ekonomik veya daha incelikli bir biçimde olsun, her zaman gücün kullanımını içerdiğinden, genellikle ahlaki olarak kınanması gereken bir kavram olarak kabul edilmiştir ve bu terim, uluslararası propagandada bir rakip ülkenin veya milletin dış politikasını kınamak ve itibarsız hale getirmek için oldukça fazla olarak kullanılır. Emperyalizm, Antik çağda da var olmuştur Çin, Batı Asya ve Akdeniz tarihinde açıkça görülmektedir. Asurluların zalim imparatorluğunun yerini (MÖ 6.-4. yüzyıl) Perslerinki aldı, Asurluların boyunduruk altındaki halklara liberal muamelesiyle uzun süre devam etmesini sağlayan güçlü bir tezat oluşturuyor. Sonunda Yunanistan emperyalizmine yol açtı. Yunan emperyalizmi Büyük İskender döneminde (MÖ 356-323) zirveye ulaştığında, Doğu Akdeniz’in Batı Asya ile birleşmesi sağlandı. Fakat dünyadaki tüm vatandaşların eşitlik ve birlik içerisinde yaşayacağı bir kozmopolis, İskender’in bir hayali olarak kalmıştır.

Anarşist Üretim Tarzı

Anarşizm, hiyerarşinin, hükümetin ve bulunan tüm diğer güç sistemlerinin yok olmasını savunan radikal ve devrimci bir siyaset felsefesidir. Kapitalist toplum veya hapishane sanayi kompleksi gibi, savunucularının doğası gereği baskıcı kurumlar olarak gördüklerini, insanlar arasındaki gönüllü birlikteliklerden güç alan hiyerarşik olmayan, yatay yapılarla değiştirmeyi amaçlar. Anarşistler, yataylık, karşılıklı yardımlaşma, özerklik, dayanışma, doğrudan eylem ve doğrudan demokrasi dahil olmak üzere bir dizi kilit ilke etrafında örgütlenir; bu, insanların konsensüs yoluyla kararlarını kendilerinin aldığı bir demokrasi biçimidir.

Anarşizm kelimesinin kökeni Yunanca’ya dayanmaktadır. Yunanca’da “-sız” anlamına gelen “an” olumsuzluk eki ve yönetici anlamına gelen “archos” kelimelerinden türemiştir ve kelime bütünü ile yöneticisiz anlamına gelmektedir. Anarşizmin ideolojisine bakıldığında da bir güç, kişi veya kişiler tarafından yönetilmeyi reddetmektedir. Var olan geleneksel siyasete karşıdır ve yönetilmeyi reddeder, devletsizliği temel ilke olarak edinmiştir. Anarşizm kurulabilecek olan tüm otoritenin ve hiyerarşizmi reddeden ve çeşitli politik felsefeleri savunan sosyal bir terimdir. Anarşizm koşullar fark etmeden sürekli olarak otoriteyi ve hiyerarşiyi reddetmektedir.

Anarşist hareketler genellikle ekonomik kurumlar yerine toplumsal ilişkilere dayanan ve gönüllü etkileşim üzerine kurulu bir sosyal yaşamı savunurlar. Anarşizm özyönetimi olan bireylerden oluşan ve otonomi ve özgürlük ögeleri ile karakterize edilmiş bir toplum yapısını savunmaktadır. Yönetilmeyi reddeden anarşizm, bireylerin alınan karardan etkilendikleri kadar bahsedilen kararda söz sahibi olabileceklerini söyler. Böylece bir yöneticiye ihtiyaç kalmayacağını savunur. Anarşizm gönüllülüğe bağlı bir toplum yapısının iyi anlamda işleyeceğini savunmaktadır. Anarşizm içerisinde birçok akıma sahiptir. Şiddetin anarşizmdeki yeri ve ne tür bir ekonomik sistemi olması gerektiği konusundaki meydana gelen sorular anarşizmi kendi içerisinde çeşitli akımlara ayırmıştır.

Anarşizm’in sahip olduğu akımlara örnek olarak Mutualizm, Kollektivist Anarşizm, Bireyci Anarşizm, Anarko Komünizm, Anarko Sendikalizm, Yeşil Anarşizm ve Anarşizm verilebilir. Var olan klasik anarşizme göre devlet kötüdür, bu yüzden halkın oy vermemesi gerekir. Anarşist düşünür Zerzan, kültür ve teknolojiyi reddetmiş, ortadan kaldırılması gerektiğini savunmuş ve Neandertalizme geri dönmeyi savunmuştur. Çünkü Neandertal dönemde yöneticilik yoktu günümüzdeki gibi toplumun üyeleri kendilerini yönetecek yine kendileri gibi olan bir üyeyi seçmiyorlardı. Yönetecek olan üye ve diğer üyelerin bir farkı olmadığı düşünülüyordu ve bu nedenden dolayı herkesin kendi kontrolünü sağlayabileceği ileri sürülüyordu dolayısıyla bir yöneticiye ihtiyaç olmadığı savunuluyordu.

Anarşizm devletin yok olmasını mutlak tutmaktadır çünkü devletin toplumun bireylerini kısıtladığını savunmaktadır. Devletsiz, yasasız ve ahlak düzensiz de toplumun tamamen kendisi olarak ilerleyebileceğini savunmaktadır. Devleti yönetecek olan birey veya bireylerin toplumda yer alan diğer bireylerden hiçbir farklı olmadığından tüm bireyleri eşit kabul etmektedir.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu Konuyla İlgili Yazılar

Başa dön tuşu

Metin kopyalamanın açılabilmesi için
lütfen web sitemizdeki herhangi bir reklama
tıklayarak bize destek olunuz.

Kapalı

Reklam Engelleyici Algılandı

Lütfen reklam engelleyicinizi kapatarak bize destek olunuz. Anlayışınız için teşekkür ederiz.