31 Mart Vakası Nedir? Nedenleri ve Sonuçları
31 Mart Vakası Nedir? 31 Mart Vakası, Osmanlı İmparatorluğu’nda 2. Meşrutiyet döneminde devlet yönetime karşı İstanbul’da oluşan bir tür ayaklanmadır. 13 Nisan 1909’da gerçekleşmiştir.
Bu Yazının İçindeki Başlıklar:
31 Mart Vakası Nedir?
31 Mart Olayı, Osmanlı İmparatorluğu’nda 2. Meşrutiyet döneminde devlet yönetime karşı oluşan bir tür ayaklanmadır. Aynı zamanda Padişah, II. Abdülhamid’in tahttan indirilmesiyle sonuçlanan askeri darbedir. 31 Mart Vakası, 13 Nisan 1909’da İstanbul’da ortaya çıkmıştır. 13 Nisan 1909’da yaşanan bu olaya 31 Mart Vakası denilmesinin nedeni ise Rumi Takvime göre olayın 31 Mart 1325‘te yaşanmasıdır.
31 Mart Vakası Nedenleri
- II. Meşrutiyet, 23 Temmuz 1908 tarihinde Osmanlı İmparatorluğu’nda ilan edilen bir anayasa rejimi ve siyasi reform hareketidir. II. Meşrutiyet’in ilanıyla birlikte siyasi partiler ve özgür seçimler yapılabileceği vaadiyle bir dönem umut ve heyecan yaratmıştır.
- II. Meşrutiyet’in ilanında etkili olan Jön Türkler, modernleşme ve batılılaşma fikirlerini benimseyen bir grup aydın ve subaydan oluşan bir harekettir. Jön Türkler, İttihat ve Terakki Cemiyeti çatısı altında toplanmıştır. Ancak zamanla bu hareket içerisinde ideolojik ve siyasi farklılıklar ortaya çıkmıştır.
- II. Meşrutiyet döneminde askeri reformlar gündeme gelmiş ve Osmanlı İmparatorluğu’nun modernize bir orduya sahip olması hedeflenmiştir. Ancak bu reformlar sırasında ordu içindeki subaylar arasında bir memnuniyetsizlik ve rahatsızlık oluşmuştur.
- II. Meşrutiyet’in ilanından önce, özellikle Makedonya bölgesinde Bulgarlar, Sırplar ve Yunanlar arasında çatışmalar yaşanmıştır. Bu bölgedeki isyanlar ve çatışmalar Osmanlı İmparatorluğu’nun zayıflığını ortaya koyan bir durum olmuştur.
- Jön Türk Hareketi içerisinde, devletin yapısında ve yönetim biçiminde nasıl bir değişiklik yapılması gerektiği konusunda farklı görüşler bulunmaktaydı. Muhafazakâr ve liberal akımlar arasında çatışmalar yaşanmıştır.
- II. Abdülhamid, II. Meşrutiyet’in ilanıyla birlikte tahttan indirilmiş ve yerine İttihat ve Terakki’nin kontrolünde bir hükümet kurulmuştur. Ancak II. Abdülhamid destekçileri, bu durumu kabul etmeyerek protesto hareketlerine başlamıştır.
- 13 Nisan 1909 tarihinde Selânik’te bulunan ordu birlikleri, hükümete karşı bir isyan başlatmıştır. İsyanın sebepleri arasında ordu içindeki subayların reformlara ve Jön Türklerin liderliğine karşı çıkması, II. Abdülhamid destekçilerinin etkisi, ideolojik farklılıklar ve hükümetin politikalarından memnuniyetsizlik sayılabilir.
- Askeri isyanın ardından halk arasında da bir protesto ve ayaklanma dalgası başlamıştır. İstanbul ve diğer şehirlerde halk, hükümetin istifasını ve II. Abdülhamid’in tahtı geri almasını talep etmiştir.
23 Temmuz 1908’de, 2. Abdülhamid Han tarafından Meşrutiyet yeniden ilan edilmişti. Yapılan seçim sonucunda Osmanlı İttihat ve Terakki Cemiyeti güçlenerek yönetimde söz sahibi olmuştur. Önceleri hükümet kurmak veya hükümete girmekten uzak duran İttihatçılar, hükümeti denetlemekle ve baskı altında tutmakla yetinmişti. 2. Abdülhamit Han’ın baskıcı siyasetine tepki olarak doğan bu cemiyet yönetimde söz sahibi olduktan sonra baskıcı ve sansürcü siyaseti 2. Abdülhamit Han’dan daha çok sahiplenmişti. Sözde özgürlük yanlısı İttihatçılar, yönetimde söz sahibi olduktan hemen sonra kendileri gibi düşünmeyenleri bir biçimde ortadan kaldırmayı amaçlamıştı.
Seçimlerden sonra meclis ve meclis dışında Fedakaran-ı Millet Cemiyeti, Osmanlı Ahrar Fırkası, Islahat-ı Esasiye Osmaniye Fırkası, İttihad-ı Muhammediye Cemiyeti gibi siyasi oluşumlar muhalefette yerlerini almıştı. Özellikle Ahrar Fırkası, İttihatçılar karşısında güçlü bir muhalefete başlamıştı.
31 Mart Vakası Arka Planı
Temmuz’da basın ve posta sansürünün tamamen ortadan kalktığını duyuran İttihatçılar, bir yıl içinde yaptıklarından dolayı basının muhalefeti karşısında çaresiz kalacaktır. Dönemin gazeteleri genelde iki kısıma ayrılmıştı. Bunlar İttihatçılardan yana olan; Tanin, Şura-yı Ümmet, Siper-i Saika-i Hürriyet, Tercüman-ı Hakikat ve İttihatçılara karşı olan; Yeni Gazete, Mizan, Serbesti, Osmanlı, Volkan. İttihatçılara karşı olan gazetelerin genelde dile getirdikleri; yeni yönetimin özgürlükten çok uzak oldukları, baskıcı ve sansürcü siyasetleri, padişahı yönetimden uzaklaştırmaları, siyasi öldürmeler ve en önemlisi halkı dinsel yönetimden uzaklaştırmaları konuları olmuştur. Özellikle Derviş Vahdeti’nin Volkan gazetesi bu konuların dini boyutunda güçlü bir muhalefet içindeydi.
Şemsi Paşa, İsmail Mahir Paşa gibi 2. Abdülhamit Han’a sadık komutanların öldürülmesi ve öldürenlerin bulunamaması İttihatçılara karşı muhalefetin önemli dayanaklarından biri olmuştu. Ayrıca 7 Nisan 1909’da Serbesti gazetesinin başyazarı Hasan Fehmi’nin öldürülmesi ve öldürenlerin bulunamaması İttihatçılara karşı muhalefeti arttıran önemli durumlardan biri olmuştu. Gazetecinin cenazesine muhalif öbeklerin de etkisi ile İttihatçılara öfke ve nefret duyan binlerce insan katılmıştı.
Ordu içinde okullu genç subayların İttihatçıların yanında olduğu bilinen bir gerçekti. Ancak alaylı subaylar hiçbir zaman İttihatçılardan yana olmamış ve hep 2. Abdülhamit Han’a bağlı kalmıştı. Bu okullu alaylı çekişmesi Meşrutiyet’ten sonra ise iyice belirginleşmişti. Ayrıca İttihatçıların, medrese öğrencilerini ilgilendiren bazı yasalarda öğrencilerin aleyhine değişiklik yapması öğrencilerin isyanına neden olmuştu.
13 Nisan 1909 (31 Mart) öncesi böyle bir durumda olan ülkede yönetenler de muhalefet de seçkinlerden oluşan küçük birer öbek durumunda olup halktan çok uzaktaydı.
31 Mart Vakası Nasıl Ortaya Çıktı? Nasıl Başladı?
31 Mart Vakası, 13 Nisan’da Taşkışla’daki 4. alaya bağlı avcı taburlarının isyanı ile başlamıştı. Alaylı çavuşlar liderliğinde Sultanahmet’teki meclisin önüne gelen askerler “şeriat isteriz” diye bağırmıştı. İsyanı başlatan ve yönlendirenlerin başında Derviş Vahdeti ve Şeyh Said-i Kürdi gibi din bilginleri vardı. İsyana kısa bir süre sonra medrese öğrencileri de katılmıştı. İttihatçılardan memnun olmayan muhalefet partileri ve Taşnaksutyun gibi azınlık örgütleri de isyanı dışarıdan veya gizli olarak desteklemişti. İsyancılar, İsyanları ve düşmanlıklarının İttihatçılara ve onların ordu içindeki okullu subaylara karşı olduğunu belirtmişlerdi. Bu yönüyle ve o günün gazetelerine bakıldığında isyanın askeri bir özellik taşıdığı görülecektir. İsyancıların yapılmasını istedikler aslında İttihatçılara karşı olan tüm muhalefetin ortak isteği niteliğindeydi. Bunları şu başlıklar ile inceleyebiliriz;
- Hükümet üyelerinin istifası ve seçilecek üyelerin dindar olması.
- Meclisten Ahmet Rıza, Hüseyin Cahit, Cavit, Rahmi ve Talat Beylerin dışlanması.
- Kamil Paşa’nın Başbakanlığa, Nazım Paşa’nın Savaş Bakanlığına getirilmesi.
- Meclis başkanlığına İsmail Kemal Bey’in seçilmesi.
- İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin dağıtılması.
- Ordudan atılan alaylı subayların mağduriyetinin giderilmesi.
- Dini kuralların uygulanması.
- Askerlere namaz için zaman bırakılması.
- Okullara din dersinin konulması ve dine aykırı tiyatroların kaldırılması.
- Müslüman ve Hıristiyan kızların arkadaşlık etmemesi.
- İsyancıların affedilmesi.
İsteklerinin hemen hepsi kabul edilen isyancılar, birçok İttihatçıyı tutuklamış bazılarını sürgüne göndermişti. Hatta bazılarını öldürmüştü. Bazı İttihatçılar ise yurt dışına kaçmak zorunda kalmıştı.
Yıldız Sarayı Yağmalanması
Yıldız Sarayı’nın yağmalanması, 1909 yılında II. Abdülhamid’in tahttan indirilmesi ve Meşrutiyetin ilanıyla sonuçlanan olayları ifade eder. Bu olaylar sırasında, Yıldız Sarayı’nın etrafında toplanan halk, saraya yönelik saldırılarda bulunmuş ve sarayın bazı bölümlerini yağmalamıştır. 31 Mart 1909 tarihinde başlayan isyanlar ve hükümetin istifası sonucunda II. Abdülhamid tahttan indirildi. Ardından, 27 Nisan 1909’da II. Meşrutiyet dönemi başladı. Bu süreçte Yıldız Sarayı, isyancıların hedefi haline geldi. İsyancılar, sarayın bulunduğu bölgeye toplanarak sarayın önündeki abluka ve protesto gösterileri gerçekleştirdi.
Bu gösteriler sırasında, Yıldız Sarayı’nın bazı binaları ve eşyaları yağmalandı. Sarayın içindeki değerli eşyalar, mobilyalar ve süs eşyaları halk tarafından çalındı veya zarar gördü. Yağmalamalar sonucunda sarayda büyük tahribat ve kargaşa yaşandı. Yıldız Sarayı’nın yağmalanması, II. Abdülhamid’in siyasi düşüşünün ve Meşrutiyetin ilanının sembolik bir olayıdır. Yağmalamalar, halkın II. Abdülhamid’e karşı tepkisini ve devrimci duygularını yansıtan bir eylem olarak değerlendirilmiştir.
31 Mart Vakası Sonuçları
- Padişah II. Abdülhamit’in tahttan indirildi ve yerine kardeşi Veliaht Mehmet Reşat Efendi getirildi.
- Abdülhamit, Selanik’te sürgüne gönderildi.
- Meclis-i Mebûsan kendi binasına geri döndü.
- İstanbul’da sıkıyönetim ilan edildi.
- İsyana karışanlar tespit edildi ve geniş çapta tutuklamalar başladı.
- Suçluların yargılanarak cezalandırılması amacıyla Divan-ı Harp, Tahkik Heyetleri ve Tedkikât Heyetleri oluşturuldu.
- Yargılamalar sonunda 70 kişi idama, 420 kişi müebbete ve yüzlerce kişi de süresiz sürgün cezalarına çarptırıldı.
- 31 Mart şehitleri için yaptırılan Abide-i Hürriyet’e 2 subay ve 42 askerin cenazesi yerleştirildi.
- Meşrutiyet güçlendi ve daha demokratik bir yönetim talepleri arttı.
- İttihat ve Terakki Cemiyeti etkisini artırdı.
- Ordu içindeki reform sürecini hızlandı.
İstanbul’daki bu isyan kısa sürede Anadolu içlerinde de yankı uyandırmıştı. Bursa, Erzurum ve Erzincan’da dini yönü ağır isyanlar çıkmıştı, ancak çok büyümeden ve kısa sürede bölge yöneticileri tarafından bastırılmıştı. Ayrıca incelenmesi gereken bir konu da Adana’daki Ermeni isyanının İstanbul’daki bu olayların ertesinde başlamasıdır. Ermeni Krallığı’nı kurmak amacıyla başlayan isyan biraz uzun sürmüştü ve kanlı bir biçimde bastırılmıştı. İsyan sonunda kayıtlara göre 8. 000 Ermeni, 3. 500 kadar Türk ölmüş ve Adana’nın üçte ikisi isyancılar tarafından yakılıp yıkılmıştı.
Bir hafta içinde yatışan İstanbul’daki isyancılar dağılmıştı. Bazısı kışlalarına bazısı okullarına dönmüştü. Ancak İttihatçılar bu isyan ile yitirdikleri gücünü ve otoritesini yeniden sağlamak amacıyla Rumeli’de İsmail Canbulat’ın öncülüğünde asker toplamaya başlamıştı. İttihatçılar Türklerin dışında Bulgar, Sırp ve Yahudi komitecilerden oluşan ve adına Hareket Ordusu adı verilen bir birlik ile İstanbul’a yürümüştü. Komutanlığı Mahmut Şevket Paşa’nın, kurmaylığını Mustafa Kemal’in yaptığı Hareket Ordusu’na Yeşilköy’de Talat Bey önderlik etmişti.
İsyandan birkaç gün sonra İstanbul’a giren bu ordu bir çok insanı isyancı olduğu gerekçesiyle öldürmüştü. Saray hazinesini ve kitaplığını da yağmalayan bu ordu birlikleri 2. Abdülhamit Han’ı da tahttan indirmişti. Kayıtlara göre Vaka-i Hayriye’den sonra İstanbul’da ilk kez bu kadar çok kan dökülmüştü. Medrese öğrencilerinin çoğu idam edilmiş, Taşkışla’da alaylı subay ve onlara bağlı askerler ile çatışmaya girilmiş ve bir çoğu öldürülmüştü. Birkaç gün sonra ise 2. Abdülhamit Han, Binbaşı Ali Fethi gözetiminde Selanik’teki Ataini Köşküne götürülmek üzere İstanbul’dan çıkarılmıştı. 2. Abdülhamit Han’ın yerine ise 5. Mehmet (Reşat) Han tahta geçmişti.
31 Mart Vakası Kim Tarafından Desteklendi?
Ancak 31 Mart Vakası konusunda asıl incelenmesi veya araştırılması gereken soru; 31 Mart olayını 2. Abdülhamit Han mı veya İngilizler mi çıkartmışlardı ve ya da bu olaya yardım etmişler miydi? İsyan sırasında alaylı askerlere ve medrese öğrencilerine konuşan ve onları galeyana getiren ‘Türkçe’si bozuk olan adamlar’ diye adlandırılan kimlerdi?
Sonuçta bir çok insan isyancı oldukları gerekçesiyle idam edilmiş, siyasi oluşumlar ve gazeteler kapatılmıştı. Ayrıca, İttihatçılar kendi iktidarlarını güçlendirmek için bir çok yasa çıkarmıştı. İttihatçılar bu olaydan sonra 1909-1918 arasında iktidarı hep elinde tutacaktır.
Not: Bu konuyla ilgili olarak II. Abdülhamid Kimdir? Ulu Hakan Mı Kızıl Sultan Mı? başlıklı yazımızı da inceleyebilirsiniz.
Kaynakçayı belirtebilir misiniz?