8. Sınıf T.C. İnkılap Tarihi ve AtatürkçülükTarih SınavlarıYazılı Sınavlar

8. Sınıf İnkılap Tarihi 1. Dönem 1. Yazılı – Yeni Müfredata Göre (2023-2024)

Yeni müfredata göre hazırlanan 2023-2024 8. Sınıf İnkılap Tarihi 1. Dönem 1. Yazılı sınavı üzerinde düzenleme veya değişiklik yapabilirsiniz.

Milli Eğitim Bakanlığı İlköğretim Kurumları Yönetmeliği’ne göre öğrencilerin başarısı; sınavlardan, ders etkinliklerine katılımdan ve varsa proje çalışmalardan alınan puanlara göre belirlenir. İnkılap Tarihi dersinde öğrenci başarısını belirleyebilmek için kullanılan araçlardan biri de yazılı sınavlardır. Bu yazımızda 8. Sınıf İnkılap Tarihi 1. Dönem 1. Yazılı örneğini paylaşıma açıyoruz.

8. Sınıf İnkılap Tarihi 1. Dönem 1. Yazılı

İnkılap tarihi dersi yazılı sınavları ile ilgili 8. Sınıf İnkılap Tarihi 1. Dönem 1. Yazılı örneği aşağıda yer almaktadır. 8. Sınıf İnkılap Tarihi 1. Dönem 1. Yazılı örneği açık uçlu sorulardan oluşmaktadır. Ancak 8. Sınıf İnkılap Tarihi 1. Dönem 1. Yazılı içine kısa yanıtlı, doğru-yanlış, eşleştirmeli veya çoktan seçmeli test gibi sorular da eklenebilir.

Aşağıdaki 8. Sınıf İnkılap Tarihi 1. Dönem 1. Yazılı örneği 2023-2024 eğitim öğretimi yılı için yeni müfredata göre hazırlanmıştır. Bu yazılı sınavda sınav kapsamındaki ilgili kazanımlardan 10 soru bulunmaktadır. 8. Sınıf İnkılap Tarihi 1. Dönem 1. Yazılı sınavı içerisinde analiz ve değerlendirme düzeyindeki kazanımlara yönelik birden fazla soru yer almaktadır. Bu yazılı sınav içerisinde yer alan sorular puanlanmamıştır. Puanlama işi öğretmene bırakılmıştır.

İnkılap Tarih dersi öğretim programında yer alan becerilere ve kazanımlara göre hazırlanan 8. Sınıf İnkılap Tarihi 1. Dönem 1. Yazılı sınavını bilgisayarınıza kopyalayarak üzerinde düzenleme veya değişiklik yapabilirsiniz.

Yanıt Anahtarı: 8. Sınıf İnkılap Tarihi 1. Dönem 1. Yazılı cevap anahtarları sorulardan hemen sonra ayrı bir başlık altında yer almaktadır.

2023-2024 8. Sınıf Türkiye Cumhuriyeti İnkılap Tarihi ve Atatürkçülük Dersi 1. Dönem 1. Yazılı Sınavı

2023-2024 EĞİTİM ÖĞRETİM YILI
……………………………… ORTAOKULU
8. SINIF TÜRKİYE CUMHURİYETİ İNKILAP TARİHİ VE ATATÜRKÇÜLÜK DERSİ

1. DÖNEM 1. YAZILI SINAVI

SORULAR

1. Fransız İhtilali ile ortaya çıkan siyasi düşüncelerin, Avrupa devletlerinin sömürgecilik faaliyetlerine ve Osmanlı Devleti’nin siyasi yapısına etkisi neler olmuştur?

2. Mustafa Kemal Atatürk’ün düşünce yaşamında Selanik şehrinin etkisi ne olmuştur?

3. Mustafa Kemal Atatürk’ün düşünce yaşamını etkileyen kitaplar hangileridir? Bu kitaplar hangi alanlarda Mustafa Kemal Atatürk üzerinde etkili olmuştur?

4. 31 Mart Ayaklanması‘nda Mustafa Kemal Atatürk’ün görev ve sorumlulukları nedir? Mustafa Kemal Atatürk niçin bu ayaklanmanın bastırılmasında rol almıştır?

5. Birinci Dünya Savaşı öncesinde bloklaşmalar hangi ortak çıkarlar üzerinden oluşmuştur? Bu ortak çıkarları bloklara katılan ülkeler özelinde açıklayınız.

6. Osmanlı Devleti, 1. Dünya Savaşı’nda Turancılık düşüncesi doğrultusunda nasıl bir politika izlemiştir?

7. Mondros Ateşkes Antlaşması’na Türk halkının tepkisi ne olmuştur?

8. Kuvay-ı Milliye ilk direnişini nerede, ne zaman ve nasıl başlatmıştır?

9. Amasya Genelgesi‘nin hangi maddeleri Kurtuluş Savaşı’nın amacını, gerekçesini ve yöntemini ortaya koymuştur?

10. Misak-ı Milli’de ulusal sınırlar nasıl belirlenmiştir?


2023-2024 8. Sınıf Türkiye Cumhuriyeti İnkılap Tarihi ve Atatürkçülük Dersi 1. Dönem 1. Yazılı Sınavı Yanıt Anahtarı

8. SINIF TÜRKİYE CUMHURİYETİ İNKILAP TARİHİ VE ATATÜRKÇÜLÜK DERSİ

1. DÖNEM 1. YAZILI SINAVI

YANITLAR

Yanıt 1: Fransız İhtilali, 1789’da başlayıp 1799’a kadar süren bir dönemi kapsayan önemli bir tarihsel olaydır. Bu ihtilal, siyasi, sosyal ve kültürel açılardan büyük değişiklikler getirdi ve pek çok yeni siyasi düşüncenin doğmasına yol açtı. Bu dönemde ortaya çıkan siyasi düşüncelerin, Avrupa devletlerinin sömürgecilik faaliyetlerine ve Osmanlı Devleti’nin siyasi yapısına etkilerini şu şekilde özetleyebiliriz:

Milliyetçilik: Fransız İhtilali, milliyetçilik fikirlerinin yayılmasına büyük katkı sağladı. Bu, bireylerin ve toplulukların kendi ulusal kimliklerini önemsemeye başlamaları anlamına gelir. Avrupa’daki sömürgecilik faaliyetlerinde, bu milliyetçilik dalgası yerel halkların kendi kimliklerine ve bağımsızlık haklarına daha fazla vurgu yapmalarına neden oldu. Bu, sömürge halklarının direnişlerini artırarak sömürgecilikle mücadele etmelerine olanak tanıdı.

İnsan Hakları ve Özgürlükler: Fransız İhtilali, insan hakları ve bireysel özgürlüklerin önemini vurguladı. Bu idealler, Avrupa’daki devletlerin ve sömürgecilerin hakimiyetleri altındaki topluluklarda da benimsenmeye başlandı. Osmanlı Devleti’nde de, bu tür düşüncelerin etkileri görüldü ve modernleşme hareketleriyle birlikte daha fazla insan hakları vurgusu yapılmaya başlandı.

Eşitlik ve Adalet: Fransız İhtilali’nin temel prensipleri arasında eşitlik ve adalet de bulunuyordu. Bu, toplumun alt sınıflarının haklarını ve adaletlerini savunma eğiliminde olan birçok harekete ilham verdi. Özellikle sömürgeci topluluklarda, bu eşitlikçi düşünceler yerel halkların hak taleplerini artırdı.

Sömürgecilik Karşıtlığı: Fransız İhtilali’nin getirdiği milliyetçilik, eşitlik ve özgürlük idealleri, sömürgecilik faaliyetlerine karşı direnişleri artırdı. Sömürge halkları, kendi ulusal kimliklerini ve bağımsızlık haklarını savunma konusunda daha istekli hale geldiler.

Osmanlı Modernleşmesi: Osmanlı Devleti, Fransız İhtilali’nin etkilerini dengelemeye çalışarak modernleşme hareketlerine yöneldi. Bu, merkezi otoritenin güçlendirilmesi, hukukun modernleştirilmesi ve askeri reformları içeriyordu. Bu dönemde, Avrupa’daki siyasi gelişmelerin etkilerini hissederek bir dizi iç ve dış reform başlatıldı.

Sonuç olarak, Fransız İhtilali’nin ortaya çıkardığı siyasi düşünceler, Avrupa’daki devletlerin sömürgecilik politikalarına ve Osmanlı Devleti’nin siyasi yapısına büyük etkilerde bulundu. Milliyetçilik, insan hakları, eşitlik ve adalet gibi idealler, pek çok topluluğun kendi hakları için mücadele etmesine ilham verdi. Bu süreçler, tarihsel olarak önemli dönüm noktalarını oluşturarak modern ulus devletlerin ve siyasi yapıların şekillenmesinde etkili oldu.

Yanıt 2: Mustafa Kemal Atatürk’ün düşünce yaşamında Selanik şehrinin özel bir yeri vardır. Selanik (Thessaloniki), Osmanlı İmparatorluğu döneminde doğduğu ve büyüdüğü şehirdir. Bu şehir, Atatürk’ün gençlik yıllarını geçirdiği ve ilk eğitimlerini aldığı yerdir. Bu dönem, onun kişisel ve siyasi gelişimine büyük etki etmiştir.

Selanik, döneminde birçok farklı etnik ve dini gruba ev sahipliği yapıyordu. Bu ortam, Atatürk’ün çok kültürlü bir çevrede büyümesini sağladı. Bu deneyim, ona farklı kültürleri ve toplumları anlama, saygı gösterme ve bir arada yaşama konusunda önemli bir perspektif kazandırdı. Selanik, Osmanlı İmparatorluğu’nda modernleşme hareketlerinin merkezlerinden biriydi. Bu dönemde şehir, batılılaşma ve modern eğitim alanında önemli adımlar atmıştı. Atatürk, bu ortamda modern eğitim almış ve batılılaşma sürecinin bir parçası olarak modern fikirlerle tanışmıştır. Selanik, askeri okullar ve bir askeri garnizonun bulunduğu bir merkezdi. Mustafa Kemal Atatürk, Selanik Askeri Rüştiyesi ve Selanik Askeri İdadisi’nde eğitim aldı. Bu eğitim, onun askeri kariyerine temel oluşturdu.

Selanik, Osmanlı İmparatorluğu içinde etnik ve ulusal farklılıkların yoğun olduğu bir şehirdi. Atatürk, burada yaşadığı süreçte Osmanlı İmparatorluğu’ndaki birliği ve bağımsızlığı savunma fikirleriyle tanıştı. Bu da onun, ulusal kimlik ve bağımsızlık mücadelesinin temellerini atmış olmasını sağladı. Selanik, Atatürk’ün milliyetçilik, laiklik, modernizm gibi ideolojik temelleri oluşturduğu bir yerdi. Bu şehirde edindiği deneyimler, onun ilerleyen dönemlerde Türkiye Cumhuriyeti’ni kurarken benimsediği prensipleri etkiledi. Sonuç olarak, Selanik şehri, Mustafa Kemal Atatürk’ün düşünce yaşamının temelini oluşturan önemli bir mekandı. Burada yaşadığı deneyimler, onun milliyetçilik, laiklik ve modernizm gibi temel prensiplerini şekillendirdi ve Türk milletinin ulusal bağımsızlık mücadelesini yönlendiren lider olmasında etkili oldu.

Yanıt 3: Mustafa Kemal Atatürk’ün düşünce yaşamını etkileyen birçok kitap bulunmaktadır. Bu kitaplar, genellikle farklı alanlarda önemli fikirler sunmuş ve Atatürk’ün düşünsel evrimini etkilemiştir. Atatürk’ün düşünce yaşamını etkileyen bazı önemli kitaplar ve bu kitapların etkileri:

Montesquieu – “Ruhların Yasası” (The Spirit of the Laws): Bu eser, siyasi güçlerin ayrılığı ilkesini öne sürerek modern anlamda devletin işleyişini ele alır. Atatürk, bu ilkenin Cumhuriyet Türkiye’sinin temelini oluşturmasına önem vermiş ve hukukun üstünlüğünü savunmuştur.

Jean-Jacques Rousseau – “Toplum Sözleşmesi” (The Social Contract): Rousseau’nun bu eseri, toplumsal sözleşme ve demokratik yönetim anlayışını ele alır. Atatürk, bu tür düşünceleri benimseyerek halkın iradesine dayalı bir yönetim anlayışını benimsemiştir.

Voltaire – Çeşitli Eserler: Voltaire, aydınlanma düşüncesinin önde gelen figürlerindendir. Özgürlük, eşitlik, laiklik ve adalet gibi değerleri savunmuştur. Atatürk’ün laiklik ilkesini benimsemesinde bu tür düşüncelerin etkisi olduğu düşünülebilir.

Machiavelli – “Prens” (The Prince): Bu eser, siyasetin gerçekçi ve pragmatik bir şekilde ele alınmasını savunur. Atatürk’ün liderlik tarzında bu tür gerçekçi yaklaşımların etkisi olduğu düşünülebilir.

Friedrich List – “Milli Sistem” (The National System): List, ekonomik kalkınmanın ulusal çıkarlara dayalı olması gerektiğini savunan bir ekonomisttir. Atatürk’ün ekonomik bağımsızlık ve kalkınma hedefleri doğrultusunda bu tür düşüncelere yönelmesi muhtemeldir.

Mustafa Reşit Paşa – “Tevfikat” ve “Islahat” Adlı Eserler: Bu eserler, Tanzimat döneminin düşünsel temellerini oluşturmuştur. Atatürk, Tanzimat’ın getirdiği modernleşme fikirlerini benimsemiş ve bu doğrultuda reformlar yapmıştır.

Bu kitaplar, Atatürk’ün düşünce yaşamında farklı alanlarda etkili olmuşlardır. Siyasi organizasyon, hukukun üstünlüğü, demokrasi, laiklik, ekonomik kalkınma ve modernleşme gibi konularda bu kitapların fikirleri Atatürk’ün ideolojik temellerini şekillendirmiş ve Cumhuriyet Türkiye’sinin kuruluş sürecinde önemli rol oynamıştır.

Yanıt 4: 31 Mart Ayaklanması, 1909 yılında gerçekleşen bir iç karışıklıktır ve II. Meşrutiyet’in ilk yıllarında meydana gelmiştir. Mustafa Kemal Atatürk, bu ayaklanmada önemli bir rol üstlenmiştir. Mustafa Kemal Atatürk, 1909 yılında İstanbul’da II. Ordu’da bulunuyordu. Bu dönemde II. Ordu’nun 3. Fırkası komutanı olarak görev yapmaktaydı. 31 Mart Ayaklanması, İstanbul’da başlamıştı. Ayaklanmayı bastırmak ve düzeni sağlamak için Mustafa Kemal, İstanbul’a çağrıldı. Mustafa Kemal, İstanbul’a geldiğinde 31 Mart Ayaklanması’nın bastırılması için görevlendirildi. Ayaklanmayı durdurmak ve düzeni sağlamak amacıyla harekete geçti.

Mustafa Kemal, ordusuyla birlikte İstanbul’a giderek ayaklanmacıları bastırmak için harekete geçti. Ayaklanmanın merkezlerinden olan İstanbul’da, isyancı gruplara karşı orduyu yönlendirdi. Mustafa Kemal, ayaklanmanın bastırılmasında hem askeri hem de siyasi liderlik gösterdi. Aynı zamanda isyancıları sakinleştirmek ve anlaşma sağlamak için çaba gösterdi. Mustafa Kemal Atatürk, bu ayaklanmaya müdahale etmesinin temel nedenlerinden biri, o dönemdeki siyasi ve askeri yetkinliği ve liderliği ile tanınmış bir subay olmasıydı. Ayrıca, ayaklanma İstanbul merkezli olduğu için, İstanbul’da bulunan II. Ordu’dan en üst düzeydeki komutan olarak görevlendirilmesi de etkili olmuştur. Sonuç olarak, Mustafa Kemal Atatürk, 31 Mart Ayaklanması’nın bastırılmasında önemli bir rol oynamıştır. Görevi, isyancıları durdurmak ve düzeni sağlamaktı. O dönemdeki askeri yetkinliği ve liderliği ile bu görevi başarıyla yerine getirmiştir.

Yanıt 5: Birinci Dünya Savaşı öncesindeki bloklaşmalar, ülkelerin çeşitli stratejik, siyasi, ekonomik ve askeri çıkarlarını temel alarak oluşmuştur. Bu çıkarlar, genellikle ulusal güç, sınırlar, sömürgeler, denizaşırı ticaret yolları ve siyasi etkinlik gibi konulara dayanıyordu.

İttifak Devletleri

Osmanlı İmparatorluğu: Ekonomik çıkarlarını koruma ve toprak bütünlüğünü sürdürme amacıyla Almanya ve Avusturya-Macaristan ile ittifak kurdu. Osmanlı, Almanya ve Avusturya-Macaristan’dan askeri yardım ve politik destek alarak ulusal çıkarlarını koruma amacındaydı.

Almanya: Avrupa’daki denge politikalarına karşı koymak, kendi gücünü artırmak ve Orta Doğu üzerinde etkinlik kazanmak amacıyla Osmanlı İmparatorluğu ve Avusturya-Macaristan ile ittifak kurdu. Ayrıca, Rusya ve Fransa’ya karşı bir cephe oluşturma amacındaydı.

Avusturya-Macaristan: Slav milliyetçiliği ve Balkanlardaki istikrarsızlık tehditlerine karşı koymak, imparatorluğunun bütünlüğünü korumak ve Rusya’nın etkisini sınırlamak amacıyla Osmanlı ve Almanya ile ittifak kurdu.

İtilaf Devletleri

Fransa: Almanya’nın Avrupa’daki gücünü sınırlamak, Alsas-Loren bölgesini geri almak, Britanya ile deniz hakimiyetini paylaşmak ve sömürge alanlarını korumak amacıyla Britanya ve Rusya ile ittifak kurdu.

Britanya: Denizlerdeki hakimiyetini sürdürmek, sömürge imparatorluğunu korumak ve Almanya’nın deniz ticaretini sınırlamak amacıyla Fransa ve Rusya ile ittifak kurdu.

Rusya (1917’ye kadar): Balkanlardaki Slav uluslarına destek vermek, Boğazlar ve Karadeniz’e hakim olmak ve Osmanlı İmparatorluğu’nu zayıflatmak amacıyla Fransa ve Britanya ile ittifak kurdu.

Her iki blok da, kendi çıkarları doğrultusunda ittifaklar kurarak ulusal güçlerini korumaya ve genişletmeye çalıştı. Stratejik coğrafyalara hakim olma, ekonomik çıkarları koruma, sınırların güvenliğini sağlama ve siyasi etkinlik kazanma gibi faktörler bu ittifakları şekillendirdi. Bu durum, Birinci Dünya Savaşı’nın patlak vermesine ve tarafların karşı karşıya gelmesine yol açtı.

Yanıt 6: Osmanlı Devleti, 1. Dünya Savaşı sırasında Turancılık düşüncesini benimsemiş ve bu doğrultuda bir politika izlemiştir. Turancılık, Türk milletinin etnik, kültürel ve dil birliğini vurgulayan bir ideolojidir ve Türk halklarının bir araya gelerek birleşmesini savunur. Osmanlı hükümeti, bu ideolojiyi kullanarak savaşta kendisine destek olacak Türk ve Müslüman unsurları bir araya getirmeyi amaçlamıştır.

Osmanlı Devleti, Rus İmparatorluğu’nda bulunan Türk ve Müslüman azınlıkları kendi yanında kazanmak amacıyla onlara destek vermeyi vaat etti. Bu, özellikle Orta Asya ve Kafkasya’daki Türk halklarını etkilemeyi amaçlıyordu. Osmanlı, Türkistan İslam Ordusu’nu kurarak, bu bölgelerdeki Türk ve Müslüman halkları ayaklandırmayı ve Ruslara karşı mücadele etmeyi planladı. Ancak bu ordunun başarılı olamaması ve çeşitli nedenlerle dağılması, bu politikanın etkisini sınırladı. Osmanlı, Azerbaycan ve Orta Asya’daki Türk halkları ile yakın ilişkiler kurarak, onları kendi yanında tutmayı hedefledi. Bu, hem savaşta askeri destek sağlama hem de Turancılık politikasını benimsetme amacını taşıyordu.

Osmanlı, Türk Tarih Tezi’ni destekleyerek, Türk milletinin tarihsel büyüklüğünü vurgulamaya çalıştı. Bu tez, Türklerin tarihsel olarak büyük bir medeniyetin temsilcileri olduğunu ve bu medeniyetin izlerini bugün hala taşıdıklarını savunuyordu. Ancak, Osmanlı’nın Turancılık politikası, savaşın seyrindeki başarısızlıklar ve içsel zayıflıklar nedeniyle istenilen sonuçları vermedi. Ayrıca, Rusya’daki Bolşevik İhtilali ve Rus İmparatorluğu’nun çöküşü, bu politikanın etkisizliğini artırdı. Sonuç olarak, Osmanlı’nın Turancılık politikası savaşın sona ermesiyle beraber çöktü ve Türk halklarının birleşmesi fikri farklı şekillerde değerlendirilmeye başlandı.

Yanıt 7: Mondros Ateşkes Antlaşması, Osmanlı İmparatorluğu’nun I. Dünya Savaşı’ndan çekilmesini öngören bir antlaşmadır. Bu antlaşma, 30 Ekim 1918 tarihinde imzalanmıştır. Türk halkının Mondros Ateşkes Antlaşması’na tepkisi şiddetli bir hayal kırıklığı ve öfkeyle karşılanmıştır.

Mondros Ateşkes Antlaşması, Osmanlı İmparatorluğu’nun işgal altındaki durumunu kabul etmesini ve askeri düşmanlarına teslim olmasını öngörüyordu. Bu, Türk halkı arasında büyük bir hayal kırıklığı yaratmıştı çünkü halk, savaşın galip tarafında olacaklarına inanıyordu. Ateşkes antlaşmasının kabul edilmesi, Türk milletinin bağımsızlık ve vatan savunması konusundaki kararlılığını artırdı. Bu durum, Anadolu’da Milli Mücadele’nin başlamasına zemin hazırladı. Mustafa Kemal Atatürk, antlaşmanın ardından halkı Milli Mücadele’ye katılmaya çağırdı. Ateşkesin ardından işgalci güçler, İstanbul’u ve çeşitli bölgeleri işgal etmeye başladı. Türk halkı, işgalcilere karşı protesto gösterileri düzenledi ve direnişe geçti. Özellikle Anadolu’da halk, işgalcilere karşı koyarak direniş başlattı.

Türk halkı, işgalcilere karşı silahlı direnişe geçti. Köy korucuları, direniş grupları ve gizli örgütler, işgalcilere karşı çeşitli sabotajlar düzenledi ve çatışmalara girdi. İşgal güçleri, ekonomik kaynakları sömürmeye başladı ve halkın yaşam koşullarını olumsuz etkiledi. Bu durum, halk arasında daha fazla öfke ve kararlılık doğurdu. Sonuç olarak, Mondros Ateşkes Antlaşması, Türk halkı arasında büyük bir hayal kırıklığı ve öfke yarattı. Bu antlaşmanın kabul edilmesi, Milli Mücadele’nin başlamasına ve Türk milletinin bağımsızlık mücadelesine girişmesine yol açtı. Bu süreç, sonunda Türk Kurtuluş Savaşı’nın kazanılmasına ve Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulmasına zemin hazırladı.

Yanıt 8: Kuvay-ı Milliye, Türk milletinin Mondros Ateşkes Antlaşması sonrasında işgale karşı gösterdiği direnişin silahlı kanadını oluşturan milli güçlerdir. Kuvay-ı Milliye’nin ilk direnişi, 19 Mayıs 1919’da Samsun’da başlamıştır.

Mustafa Kemal Atatürk, 19 Mayıs 1919’da Samsun’a çıkarak Milli Mücadele’nin başlangıcını ilan etmiştir. Amacı, işgalci güçlere karşı Türk milletini örgütlemek ve bağımsızlık mücadelesini başlatmaktı. Bu tarihi çıkış, aynı zamanda 19 Mayıs’ın bugünkü Türkiye’de “Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı” olarak kutlanmasının temelini oluşturur. Atatürk’ün Samsun’a çıkarak milli direnişi başlatması, halk arasında büyük bir coşku ve motivasyon yaratmıştır. Bu olayın ardından Anadolu’nun dört bir yanında çeşitli direniş grupları oluşturuldu. Kuvay-ı Milliye, işgalci güçlere karşı çeşitli bölgelerde direniş göstererek Milli Mücadele’nin temelini oluşturdu.

Bu süreç, Anadolu’da çeşitli direniş hareketlerinin ortaya çıkmasına ve bu hareketlerin birleşerek Milli Mücadele’nin koordineli bir şekilde yürütülmesine olanak sağladı. Sonuç olarak, Kuvay-ı Milliye’nin ilk direnişi, 19 Mayıs 1919’da Samsun’da Mustafa Kemal Atatürk’ün liderliğinde başlamış ve Türk milletinin bağımsızlık mücadelesinin temellerini atmıştır.

Yanıt 9: Amasya Genelgesi, 22 Haziran 1919 tarihinde Mustafa Kemal Atatürk’ün başkanlığında Sivas Kongresi’nde kabul edilen bir belgedir. Bu genelge, Kurtuluş Savaşı’nın temel amacını, gerekçesini ve yöntemini açıklayarak milli mücadelenin stratejik çerçevesini belirlemişti.

Genelge, “Milletin bağımsızlığını, yine milletin azim ve kararı kurtaracaktır” ilkesiyle başlar. Bu ilke, milletin kendi kaderini belirleme hakkını vurgular. Genelge, işgal altındaki toprakların kurtarılması için Milli Mücadele’nin başlatılacağını belirtir. İşgallere son vermek ve vatan topraklarını kurtarmak amaçlanmıştır. Amasya Genelgesi, Sivas Kongresi’nin aldığı kararları ve alınan kararların millete duyurulmasını öngörür. Bu, Milli Mücadele’nin meşruiyetini ve devamlılığını sağlar. Genelge, “Milli Ordu’nun teşkili ve hükümetin idaresinin Milli Hükümete bırakılması” gerektiğini belirtir. Bu, milli güçlerin organize edilmesini ve hükümetin bu güçlere destek olmasını amaçlar.

Genelge, Misak-ı Milli’nin kabul edilmesini ve bu sınırlar içinde milli hükümetin egemenliğini kurmayı hedefler. Misak-ı Milli, milli sınırların ve hakların belirlendiği temel bir belgedir. Amasya Genelgesi, Milli Hükümetin Anadolu’da tanınması gerektiğini belirterek, bu hükümetin milli iradeyi temsil ettiğini vurgular. Genelge, milletin kararlılığı ve dayanışmasıyla başarıya ulaşılacağını vurgular. Birlik ve beraberlik esastır. Amasya Genelgesi, Milli Mücadele’nin temel stratejik hedeflerini belirlemiş ve ulusal bağımsızlık mücadelesinin ilkelerini ortaya koymuştur. Bu genelge, Milli Mücadele’nin resmi başlangıcı olarak kabul edilir ve Türk milletinin bağımsızlık uğruna verdiği mücadelede kritik bir belgedir.

Yanıt 10: Misak-ı Milli, Türk milletinin ulusal sınırlarını belirlemek amacıyla oluşturulan bir belgedir. Bu belge, 28 Ocak 1920 tarihinde İstanbul Hükümeti tarafından kabul edilmiştir. Misak-ı Milli’nin ulusal sınırları nasıl belirlendiği şu prensiplere dayanılarak belirlenmiştir:

Misak-ı Milli, Türk milletinin tarih boyunca sahip olduğu ortak dil, kültür ve tarih bağlarına dayanarak belirlenmiş sınırları içerir. Türk halklarının etnik ve dil bağlantısına önem verilmiştir. Misak-ı Milli, Osmanlı İmparatorluğu dönemindeki sınırların, Türk milletinin tarihi toprakları olduğunu kabul eder. Bu sınırlar, Türklerin tarih boyunca yaşadığı ve etkili olduğu bölgeleri içerir. Misak-ı Milli, Türk milletinin kendi kaderini belirleme hakkını vurgular. Bu nedenle, belirlenen sınırların kabulü, milli iradenin ifadesi olarak görülür. Misak-ı Milli, egemenliğin millete ait olduğunu ve bu egemenliğin ulusal sınırların belirlenmesinde temel bir rol oynadığını ilan eder.

Misak-ı Milli, milletlerarası hukukun kabul ettiği prensiplere dayanarak sınırların belirlenmesini savunur. Bu, uluslararası hukuka uygunluğu vurgular. Misak-ı Milli, belirlenen sınırlar içindeki bölgeleri “Türk Yurdu” olarak kabul eder. Bu bölgelerin Türk milletinin vatanı olduğu vurgulanır. Misak-ı Milli’nin kabulü, Milli Mücadele’nin temel hedeflerinden biri olarak kabul edilir. Bu belge, Türk milletinin bağımsızlık ve egemenlik mücadelesinin temelini oluşturur ve Türkiye Cumhuriyeti’nin sınırlarının belirlenmesinde etkili olmuştur.


Tüm Yazılı Sınavlar: Sosyal Bilgiler ve İnkılap Tarihi dersleri yazılı sınavları ile ilgili örnek sınavların tamamını incelemek için Sosyal Bilgiler Dersi Yazılı Sınavları – Yeni Müfredata Göre (2023-2024) başlıklı yazımızı ziyaret edebilirsiniz.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu Konuyla İlgili Yazılar

Başa dön tuşu

Metin kopyalamanın açılabilmesi için
lütfen web sitemizdeki herhangi bir reklama
tıklayarak bize destek olunuz.

Kapalı

Reklam Engelleyici Algılandı

Lütfen reklam engelleyicinizi kapatarak bize destek olunuz. Anlayışınız için teşekkür ederiz.