Süpermarket Nedir? Türkiye’de Süpermarket Tarihi
Türkiye’de zincir market kavramının oluşumu ve gelişimi üzerine hazırladığımız bu yazımızda küreselleşmiş dünyada tüketime duyulan ihtiyacın artmasıyla zincir market kavramının oluşumu ve Türkiye’deki kuruluş süreci anlatılmaktadır. Süpermarket kavramının oluşması ve zincirleşmesi üzerine Türkiye’ye girişi nasıldır ve ülke ekonomisinde ne tür bir rol üstlenmiştir? 1956’da kurulan Gima, Türkiye’nin ilk süpermarketidir.
Bu Yazının İçindeki Başlıklar:
Süpermarket Nedir?
Türkiye’de süpermarket kavramının ortaya çıkışını inceleyelim. Tüketim alışkanlığının elde edinilmesi ve üst seviyeye çıkarılması üzerine insanların ürünlere erişimini kolaylaştırmak üzere çeşitli yöntemlere başvurulmuştur. Yiyecek, giyim, temizlik, hırdavat ve benzeri alanlara dair ürünler çeşitli mağazalarda toplumla paylaşılmaya başlanılmasına rağmen tedarik edilme tek bir merkez üzerinden değil, farklı duraklardan sağlanmıştır. Zamanla kasaplar, manavlar, butikler, ayakkabıcılar, sabuncular, nalbantlar ve demirciler kendi aralarında gruplar oluşturup markalaşsalar ve belirli lokasyonlar üzerinde kendilerine konum ayarlayıp yayılmaya başlasalar bile birlik ve bir aradalığın sağlanamaması dolayısıyla daha fazla sayıda müşteriye ulaşamayıp ekonomik bağlamda başarısızlığa sürüklenmişlerdir. Bu durumun marka değerinin gelişimi baltalaması olayını fark eden bazı girişimci bireyler ile birlikte market kavramı ortaya çıkmıştır.
Türkiye’de Süpermarketler Nasıl Ortaya Çıktı?
Bu kavramın Türkiye’de ilk baştaki döneminde görülen şeklinde yeni tip dükkanlar “bakkal” olarak adlandırılmıştır. Küçük boyutlarına rağmen birçok yerleşim bölgesinde boy gösteren, ayrıca mahalle ve meydanlarda farklı yaş, cinsiyet, görüş, etnik grup, inanç ve ilgiye sahip insanlar barındıran topluluklardaki bireylere seslenen kurumlar olmuşlardır. Bu bakkalların varlığı sayesinde ihtiyaç duyulan ürünlere doğru giden yolda ulaşım faktörünün fark edilir bir biçimde kolaylaşmasının yanı sıra sözü geçen alanlarda yerleşim yapan insanların birlikte bakkala gitme veya bakkalda karşılaşma ihtimalleri sayesinde halkın sosyalleşme ihtiyacı da büyük ölçüde karşılanmış oldu.
Yerli halkın yahut bakkalın bulunduğu bölgede vakit geçiren kişilerin, duydukları ihtiyaç ve istekler doğrultusunda sergiledikleri davranışlar ve paylaşma içgüdüsü sayesinde ortak bilinçlenme elde edip birlikte hareket edebilme olgusunun kazanılabilmesi açısından oldukça büyük bir önem arz eden bakkalların kendilerini daha da geliştirmeleri ve halkta hali hazırda bulunduğundan çok daha geniş bir kitleye yardım sağlayabilmesi adına geçirdikleri marketleşmeleri oldukça büyük bir kilit noktasıydı. Türkiye’nin bu gelişme hareketine yönelik attığı adımların ilk dönemlerinde bulunan çeşitli azlığına dayalı olarak yabancı firmalarla yapılan anlaşmalar ve yapılan destekler sonucunda Türkiye’de market zincirleri algısı oluşmuştur. Bu marketler daha çok insanın ihtiyacını karşılayabilmek adına 81 ilde baş göstermesiyle birlikte Türkiye’deki özel şirketlerin ekonomik gelişmesine yönelik göz ardı edilemez bir önem teşkil etmiştir.
Türkiye’de Süpermarket Tarihi
Türkiye Cumhuriyeti’nde cumhuriyetin ilanının ardından ekonominin gelişimine yönelik birbirinden farklı ancak birbirini destekleyen çeşitli atılımlar yapılmıştır. Bu atılımların bazıları hükümetin kendisi tarafından kararı ve onayı verilmiş olan yasalar ve anlaşmalar dahilinde şekillenmiş olmasına karşılık, bazıları da hükümetten bağımsız şekilde kurulmuştur. Çalışmalarında devamlılık göstermiş özel şirketler tarafından yönetilmiştir. Türkiye Cumhuriyeti’nin benimsemiş bulunduğu devletçilik ilkesine bağlantılı olan çalışmalarda esas olarak benimsenmiş olan husus, siyasi alanda yakalanan bağımsızlığın yanı sıra iktisatta da başarılması umulan bağımsızlığın sağlanmasıydı. Bu ilke doğrultusunda özel sektörün güçlenmesi adına birçok teşvik ve yardımda bulunan Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti’nin marketler kapsamında kendine muhatap olarak edinebileceği çok fazla şirket örneği yoktu.
Bu alanda çalışmaların geniş kapsamlı değil de daha yüzeysel ilerlediğini ve bu durumun gelişmesine yönelik çalışma yapan kurumların yok denilecek derecede az olduğunun fark edilmesi üzerine Türkiye Cumhuriyeti Devleti bu konuda kendilerini yönlendirebilecek ve yardımda bulunabilecek yurtdışı menşeili firmalardan yardım isteme konusunda bazı ülkelere başvuruda bulundu. Henüz market kavramının ülkede yaygınlaşmamış ve oldukça az örneğe sahip olan bir düzeyde ilerlemekte olması sebebiyle Türkiye Cumhuriyeti Devleti, hazırda var olan daha geniş alanı kaplamakta ve tek bir dükkanın içerisinde kıyasla daha çok ürünün muhafazasını sağlayabilen bakkalların genişletilip geliştirilmesi yerine İsviçre ile yapmış olduğu anlaşma sayesinde farklı bir market anlayışının ülkeye girişini sağlamış bulundu.
Süpermarketler Neden Açıldı?
Zincir marketlere duyulan ihtiyaç nedir? Türk halkı bu sırada ülkenin birçok büyük ölçüde yapılmış savaş atlatmış olması sebebiyle kuruluşundan kaynaklanan sancılarla hala baş etmekteydi. Kısmi bir kıtlıktan çıkılmış olunduğunun devletin ülkenin her tarafına dağınık bir biçimde yayılmış olan bakkal kavramını geliştirmesinden çok daha az vakit ve nakit harcayabileceği bir yönteme başvurması gerekmekteydi. Nüfus yoğunluğunun çoğunun bulunduğu ve bu konuda bir tür patlamaya uğramış olan İstanbul, bu alanda yapılan çalışmaların ilk odağı olmuştur denilebilir. Bakkalların ve benzeri dükkanların dağınık yayılmış olmaları sebebiyle benzer ürünler arasında görülmekte olan göz ardı edilemez fiyat farkları da bu gelişmelerin yapılması açısından tetikliyici bir rol üstlenmiştir.
İstanbul şehrinin o dönemdeki belediye başkanın hükümetten aldığı onayın ışığında aldığı karar ile İstanbul’a İsviçre Kooperatif Birliği aracılığıyla yeni bir market kavramı getirilmiştir. Bu aracılıkla getirilen market markasının adı MİGROS olmakla beraber bahsi geçen MİGROS markası, kendi adı altında Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nde çalışmalarıyla boy göstermeye başlayan bu yeni marketler, İstanbul’a gönderilmiş olan 20 adet kamyonetle görev yapıyorlardı. Bu kamyonetler sayesinde İstanbul ilinin neredeyse her ilçesinde yerleşim alanına sahip insanlara ürünlerin ulaştırılma hizmeti sağlanmaktaydı. Birçok sokak arasına girip hareket kabiliyeti hakkında çeşitli zorluklar yaşamakta olan bireylerin bile kendi başlarına ihtiyaçlarını karşılamaktan mahrum kalmalarını engelleyen bu hizmet sayesinde birçok insan standart fiyatlara sahip ürün ve hizmetlerden yararlanmaya başlamış bulundu.
Mobil marketler sayesinde her türlü kesime ait insanların birçok çeşite ayrılmış ürünleri tüketebilme ayrıcalığı bakkalların da kendi aralarında değişikliğe gitme ihtiyacı duymasına sebep oldu. Bakkallar ve mevcut mobil marketler arasında ortaya çıkan rekabet sebebiyle birçok bakkal kapanma yoluna gitti. Kapanmaya karşı koyabilen ve kendini koruyabilen bazı bakkallar ise tam tersine birleşme ve büyüme imkanına başvurdular. Bu sayede mobil marketlerin aksine günün çok daha uzun bir bölümünde erişime açık, ayrıca ürün miktarını ve çeşitliliğini korumayı başarabilen birimler olma yolunda başarılı bir adım atmış bulundular. Bu sayede Türkiye coğrafyasında kendi ekonomik sürdürülebilirliğini sağlayabilen ve büyüme kaydedebilen kurumlar boy göstermeye başlamış bulundu.
Süpermarketler Nasıl Çoğaldı?
İstanbul yerleşkesinde yaşamlarını sürdürmeyen Türk vatandaşlarının ürün tedarik etmede zorlandıkları gerekçesiyle Türkiye’nin farklı bölgelerinde de süpermarket yapılarının kurulması gerektiği iddiasının halk gibi devlet tarafından da savunulması sebebiyle yeni girişimlerde bulunuldu. Bu girişimlerden biri olan Gima, Ankara ili içerisinde ilk örneğiyle birlikte ortaya çıktı. Gima, günümüzde karşılaştığımız birçok süpermarket gibi, hem yerli hem de ithal ürünleri bünyesinde bulundurmakta, bununla birlikte müşterilerinin oldukça geniş bir çeşitlilik skalasına mensup ürünlere erişimini önemli ölçüde kolaylaştırmaktaydı. Daha önceden bakkallarda yer alan yerli ürünlerin sahibi olan firmalar, ülkeye giriş yapmış ve kendilerine rakip olarak ortaya çıkmış olan bu ithal yabancı markaların ürünlerini piyasada yaygın bir şekilde görmeye başladıkça kendi mallarının özelliklerini geliştirme yoluna gitmişlerdir.
Bu sayede başlayan inovasyonlar zinciri sayesinde özel şirketler, hem kendilerinin hem de Türkiye’nin iktisadi gelişimine oldukça büyük bir katkıda bulunmayı başarmışlardır. Türkiye Cumhuriyeti’nin ekonomik alanda çarpıcı yeniliklere başvurması sebebiyle, Marshall Planı ve benzeri projeler kapsamında işçiden çok firmalara yönelik destek ve teşvik yardımları çıkarılmaya başlandı. Bu sayede kurulan ve hızlıca kendi aralarında ilerlemeyi başaran gruplar ve holdingler ‘90’lı yıllara doğru gözle görülebilir bir yükselişe geçtiler ve uluslararası birliktelikler bünyesinde marketlerin zincirleşmesi ve markalaşması yolunda önemli adımlar attılar. Sabancı Grup’un Gima’yı ve şubelerini satın alıp ilerlemesi sonucunda bakkallar gibi ülkenin en küçük yerleşme birimi olan mahallelerde bile boy göstermeyi başaran CarrefourSA Express adı altında varlığını sürdürmesini başarmıştır. Koç Holding’in MİGROS’un Türkiye Temsilciliği’ni elde etmesinin ardından MİGROS adının Türkiye içerisinde KİPA, TANSAŞ gibi diğer firmaları da satın alıp oldukça büyük bir büyüme kaydetmesi ile birlikte Türkiye’de süpermarket zincirleri arasındaki rekabet iyice artmış bulundu.
Devletçilik ilkesinin zamanla eskiden sahip olduğu önemi yitirmesinin ardından devlete olan bağlantısı sayesinde hızlı bir atılım yapmayı başaran ve bu sayede Türkiye’nin 81 iline yayılan BİM ve A-101 süpermarketleri de bu yarışa dahil olmuştur ve Türkiye içerisinde markaların ürün geliştirme ekiplerine yatırım yapmaları konusunda teşvik edici bir, on, yüz ve ya da veya daha fazlası kadar sebepler arasından biri haline gelmiştir. Yerli markaların zincirleşmiş süpermarketlere ürün yetiştirebilmesi adına yapmaya başvurdukları çalışmalar sayesinde Türkiye’de son yıllarda istihdam oranı önceki senelere göre kıyas edilerek oldukça yüksek bir miktar çerçevesinde artış göstermiş, sermaye artmış ve de bu sayede denetleme, değerlendirme ve geliştirme gibi sayısız miktarda yeni bir türde, daha önceki zamanlarda herhangi bir benzer örneğinin görülmemiş ya da eyleme geçirilecek duruma kadar gelememiş tarz ve kişi sayısına sahip ekiplerin kurulmasıyla piyasa alanları genişlemiştir.
Süpermarketler İnsanları Nasıl Etkiledi?
Türkiye Cumhuriyeti Devleti, yaklaşık 100 yıl gibi bir zaman süreci içerisinde küçük dükkanlardan süpermarket zincirlerine doğru evrilen bir süreç içerisine girmiştir. İlk başlardaki dönemlerde sadece tek çeşit ihtiyaca yönelik ürünlerin satışını yapan ve kendi kategorilerinin dışına çıkamayan manavlar, kasaplar, butikler ve benzeri gibi mağazalar hala varlıklarını sürdürseler bile kurulum amaçları değişime uğramıştır. 1900’lü yılların başlarında bu tarz malların tek bir el altında toplanmış olduğu kurumlara örnek olmadığından bu tarz mağazalar sadece kendi sahipleri olan kişilerin yetenek alanlarına yahut bu kişilerin bulundukları ailelerin nesiller boyu yaptıkları mesleğin devamı mahiyetinde çıkardıkları ürünleri sergiye sundukları dükkanlar olarak iş görüyorlardı.
Ancak günümüzde bu durumun aksi olarak bu tarz mağazalar, süpermarketlerin içerisinde satımı yapılan standardize edilmiş ürünlerin yanı sıra müşterilere daha yerel ve özelleştirilmiş fırsatlar sunma amacı gütmekte, çalışmalarını bu amaca yönelik şekillendirmektedirler. Bu küçük ve özelleştirilmiş mağazaların yanı sıra günümüzde hala örneklerinin görülebildiği bir diğer alışveriş kurumu olan bakkallar da aynı şekilde amaç bağlamında değişikliğe uğramış ancak varlığını sürdürmeyi başarabilmişlerdir. Bu kurumların süpermarketlere oldukça yakın özellikler taşıması ancak ürün çeşitliliği bakımından kısıtlanmış olmaları, diğer bakkallar ile iletişim içerisinde bulunmadıklarından dolayı ürünlerin içerisinde dahil oldukları fiyat skalasında tutarlılık gösterememeleri, ülkenin en küçük yerleşim bölgeleri olan mahallelerinde bile boy gösterebilmelerine rağmen yoğun nüfuslu il ve ilçelerde yeterli sayıda müşteriye ulaşamamaları sebebiyle hemen arkalarından gelecek süpermarket anlayışına yenik düşmüşlerdir.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin, devletçilik politikasını ilke edinmesi kapsamında ekonomik bağımsızlaşmayı desteklemesi, özel şirketlerin Türkiye ekonomisinde söz sahibi olması konusunda oldukça yardımcı oldu. Buna rağmen ülkedeki bireylerin ihtiyaç duydukları mal ve hizmetlere ulaşması konusunda yaşanan zorluklara kısa süreli bir döneme ihtiyaç duyacak ve düşük miktarda yatırımı gerektirecek projelerin varlığı bağlamında güvensizlik endişeleri içerisinde bulunulduğundan dolayı yabancı firmalarla anlaşmalara gidildi. İsviçre’den alınan yardımlar kapsamında mobil ve tek merkeze bağlı ancak birden fazla şubesi olan süpermarketlerin varlığı kavramı Türkiye’de kendine yer edindi. Bu süpermarketlere kaşı oluşan rekabet sayesinde bakkallar değişim sürecine girdiler. Türkiye sınırları içerisinde yerli birçok süpermarket zinciri ortaya çıkmış oldu. Bu sayede Türkiye’de istihdam artışı yaşandı, müşteriler gereksinimlerine çok daha kolay ulaşabildiler ve ekonomik kalkınma sağlanmış olmuştur.