Fetihle Gelen Dönüşüm (Tarih Konu Anlatımı)
Bu yazımızda tarih dersi konu anlatımları kapsamında 10. sınıf tarih dersinin 4. ünitesi olan Beylikten Devlete Osmanlı Medeniyeti ünitesinin 4. konusu olan Fetihle Gelen Dönüşüm konusuna yer verdik. Fetihle Gelen Dönüşüm konusunu “Osmanlı coğrafyasındaki zanaat, sanat ve kültür faaliyetleri ile bunlara bağlı olarak sosyal hayatta meydana gelen değişimleri analiz eder.” kazanımı çerçevesinde anlattık.
Bu Yazının İçindeki Başlıklar:
Fetihle Gelen Dönüşüm
Ders: Tarih 10
Ünite: Beylikten Devlete Osmanlı Medeniyeti
Konu: Fetihle Gelen Dönüşüm
Kazanım: Osmanlı coğrafyasındaki zanaat, sanat ve kültür faaliyetleri ile bunlara bağlı olarak sosyal hayatta meydana gelen değişimleri analiz eder.
Fetihle Gelen Dönüşüm konusunda Osmanlıların, fethettikleri bölgelerde yaptıkları imar faaliyetlerinin amaçları neler olabilir? Klasik Osmanlı şehrinin yapısı nasıldır? Günümüz şehirleri ile Osmanlı şehirleri arasındaki benzer yönler nelerdir? Türk şehir modelinin genel özellikleri nelerdir? Orhan Bey’in İznik’te kendi vakfı aracılığı ile yaptığı hizmetler nelerdir? Fatih, İstanbul’un Fethi’nden sonra şehirde ne gibi değişiklikler ve düzenlemeler yapmıştır? sorularını yanıtladık.
Klasik Osmanlı Şehrinin Yapısı
Klasik Osmanlı şehrinin yapısı nasıldır? sorusunu yanıtlayalım. Osmanlı Devleti sahip oldukları şehirleştirme politikasını şenlendirme olarak adlandırmaktaydılar. Öyle ki gidilen her yere İslam kültürü ve inancı doğrultusunda camiler inşa edildiğinden her şehirde cami bulmak mümkündür. Arıca hoşgörü politikası güttüğünden ötürü şehirde hali hazırda bulunan ve farklı kültürlere ait yapıları bozmadığından şehirler çok zengin bir mimari yelpazeye sahiptirler. Ayrıca belirli bir alt yapı sistemi oluşturmak adına her mahalleye en azından bir çeşme düşecek şekilde temiz su kaynağı inşa edilmiştir. Su kaynaklarına uzak olan veya içme suyu açısından kaynakları yetersiz kalan şehirlere çevre bölgelerden su taşımak adına sistemler kurulmuştur.
Ayrıca halka temizlik alışkanlığı kazandırmak adına camilerin yanlarına hamamlar inşa edilmiştir. buradan gelecek olan kirli suyu toplayabilmek adına ayrıca kullanılmış su kanalları da belirli sistemler kurulmuştur. Şehirlerde mahalle sistemleri oluşturulmuş bu sayede kontrolü ve ulaşılabilirliği arttırılmıştır. Ayrıca inşa edilen ve titiz bir şekilde çalışması sağlanan vakıflar sayesinde hem sokaka hayvanlarına hem de evsiz insanlara bakım, beslenme, barınma gibi hayati ihtiyaçların karşılanmasını sağlamışlardır. Bunun dışında dağınık halde bulunan aşevi, şifahane gibi kurumlar belirli bir düzen içerisinde siteleştirilmiştir. Şehir merkezinde birçok işyeri inşa edilmesini sağlamış ve bu binaları vakıf gibi sosyal kurumların giderlerini karşılamak adına kiraya vermişlerdir.
Günümüz Şehirleri ile Osmanlı Şehirleri Arasındaki Benzer Yönler Nelerdir?
Günümüz şehirleri ve Osmanlı döneminde bulunan şehirleri kıyasladığımızda aslında Osmanlı tarafından temelleri atılan ve kendi devri için çok ileri mimari ve altyapı çalışmaları bulunduran şehirlerin ne denli yanlış yapılandığını görebiliriz. Buna rağmen benzerlikler de yok değildir. Öyle ki temiz ve kirli suyun şehir içine dağıtımı ve kullanım ardından toplanıp başka tesislere aktarılması aşamasında altyapı çalışmalarında bulunulması hem günümüz hem de Osmanlı şehirlerinde bulunabilecek bir özelliktir.
Bunun yanısıra İslam kültürü doğrultusunda inşası süregelen camii, türbe gibi mimari unsurların inşası da halen gözlemlenebilen bir mimari eğilimdir. Bunun yanı sıra mahalleler şeklinde düzenlenen şehir yapısı her iki dönemin şehrinde de gözlemlenebilmektedir. Öyle ki bu yapı sayesinde hem ulaşım hem de şehrin güvenlik güçleri tarafından kontrol edilebilirliği ve her vatandaş için oluşturulabilecek açık yaşam alanı artmaktadır. Bunun yanısıra Anadolu topraklarında yaşamış olan ve hala yaşamaya devam eden birçok farklı etnik ve kültürel yapıda insanın geride bıraktığı birçok mimari yapı varlığını devam ettirmektedir. Ayrıca günümüzde de devlet kendi taşınmaz mülklerine sahiptir ve buradan gelen gelir ile kendisine bağlı olan kurumlara yardım sağlamaktadır.
Türk Şehir Modelinin Genel Özellikleri Nelerdir?
Genel bir Türk şehrine baktığımızda kurulum yeri olarak seçilen mekanların varsa bir su kaynağının kenarı yoksa da gelebilecek tehlikelerden korunabilecekleri bir yer seçmişlerdir. Bunun yanı sıra merkezi bir kurulun göstermişlerdir. Orta yer alan bir cami ve etrafına yerleştirilmiş olan aşevi, şifahane, hamam ve medrese gibi yapıların merkez olarak yerleştirildiği bir sitenin etrafında gelişen bir şehir yapısı gözlemlenebilir. Bu şehirler mahalleler şeklinde düzenlenmiştir. Her mahallede en az bir temiz su kaynağı bulunur. Her şehirde altyapı hizmeti sunulur. Her şehrin yanında bir mezarlık bulunur. Bu sayede bölge sakinlerinin mezarları düzenli, bir yapıda tutulur ve mezarlık ziyaretleri kolaylaşır. Ayrıca bazı şehirler stratejik bir önem taşıdığından askeri mimari olarak adlandırabileceğimiz yeniçeri ocakları gibi yapıları barındırır. Bununla birlikte her şehirde belirli bir yerel denetim gücü bulunmaktadır. Şehir kapısı gibi bir unsur bulunmamakla birlikte şehre girişler denetlenmektedir.
Orhan Bey’in İznik’te Kendi Vakfı Aracılığı ile Yaptığı Hizmetler
Orhan Bey Kurduğu vakıf ile Osmanlı’nın ilk medresesini açmıştır. Bu adım ile eğitime katkıda bulunmuştur. Bunun yanı sıra medresenin yanına külliye inşa ettirmiştir. Külliyenin yanı sıra zaviyeler inşa ettirerek yolculuk sırasında İznik’e uğrayan ilim ve din adamlarının her türlü ihtiyaçlarını ücretsiz olarak üç gün her ihtiyaçlarını karşılamıştır. Fakat bu ayrıcalıktan yalnızca Müslümanlar yararlanabilmiştir. Ayrıca her vakıfta olduğu gibi birçok hayır işine imza atmıştır. Öyle ki evsiz insanlara barınma ve beslenme ihtiyaçlarını giderebilecekleri kaynaklar sağlamıştır. Sokak hayvanları için aynı şekilde beslenme ihtiyaçlarını gidermelerini sağlamıştır.
Fatih’in, İstanbul’un Fethi’nden Sonra Şehirde Yaptığı Değişiklikler ve Düzenlemeler
İstanbul sahip olduğu jeopolitik konum sayesinde hali hazırda ticaretle uğraşan bir şehirdi. Sahip olduğu limanlar ve Asya’yı Avrupa’ya bağlayan bir köprü oluşu ile büyük bir zenginlik kazanmıştı. Ticaret bu denli gelişmiş olduğundan ötürü birçok pazar yeri ve hanlarla doluydu. Çok hızlı akan ticaret hayatı ve burada yaşayan tüccarlar sayesinde çok farklı kültürel yapılara sahip olan ve farklı etnik kökenlere dayanan insanlar bir arada bulunmaktaydı. Burada hüküm süren krallık Bizans, Hristiyan bir devlet olduğundan şehirde birçok kilise bulunmaktaydı. Bunlardan en görkemlisi ise Ayasofya Kilisesi idi.
Fatih Sultan Mehmed’in şehri fethetmesinin ardından şehir Türk ve Müslüman geleneklerine göre şekillenmeye başladı. Öyle ki camiler inşa edildi ve İstanbul’a Türkler yerleştirildi. Ayrıca yeni aşevleri ve medreseler inşa edildi. Bunun yanı sıra altyapı sistemleri geliştirildi. Bu sayede Gayrimüslim halkın takdiri kazanıldı. Kiliselerin bazıları camiye dönüştürüldü. Özellikle günümüzde de büyük ilgi çeken Ayasofya cami dönemin camiye dönüştürülen camilerin öne çıkanlarından. Toparlamak gerekirse el değiştiren İstanbul yeni gelen Müslüman yönetim doğrultusunda mimari dokusunu değiştirmiştir. Öyle ki İslam mimarisi ile tanışmış, bünyesine bir sürü cami katılmıştır. Ayrıca altyapı çalışmaları ve sosyal tesisler geliştirilmiş, halkın sevgisi kazanılmaya çalışılmıştır.
Tartışalım: Osmanlıların, Fethettikleri Bölgelerde Yaptıkları İmar Faaliyetlerinin Amaçları Neler Olabilir?
Osmanlı Devleti’nin sahip olduğu politikaların en temelini her daim toprak kazanmak oluşturmuştur. Bu sebeple fetihler büyük önem taşımıştır. Bir devletin genel işleyişi düşünüldüğünde toprakları fethetmek kadar toprakları elde tutmanın da önemli olduğu aşikardır. Osmanlı da bu hususta birçok iskan politikası yürütmüştür. Öncelikli olarak toprak bütünlüğünün korunması, kazanılan topraklar üzerinde tarım yapılması ve bu sayede güvenliğin sağlanması; aynı zamanda istihbarat toplanması sağlanmıştır. Az önce bahsi geçen faaliyetlerin mümkün olabilmesi için de yerleşik hayata geçiş ön koşuldur. Bundan hareketle nüfus yerleştirme politikaları güdülmüştür.
Bunun dışında fethedilen bölgenin Türkleşmesi, İslam geleneklerini yansıtması; bölge halkının refah, hoşgörü ve adalet ile yönetilmesi yönünde imar faaliyetlerini şekillendirmişlerdir. Bu sebeple Osmanlı Devleti, öncelikle fethettiği toprakları elinde tutmayı başarmış ardından bölge halkı tarafından gelebilecek olası isyanları bir nebze engelleyebilmiştir. Listelemek gerekirse Osmanlı’nın fethettiği topraklardaki imar politikalarının amacı aşağıda verildiği gibi özetlenebilir:
- Fethedilen toprakların Türkleşmesini ve İslam kültürünün öngördüğü yapıda şekillenmesini sağlayarak hükümdarlığı kalıcı kılmak.
- Ele geçirilen bölgeleri yerleşik bir düzene oturtarak yeni üsler gibi kullanmak. Bu sayede yapılacak olan seferlere hız kesmeden devam edebilmek.
- Alt yapı çalışmaları ile yerli halkın Osmanlı yönetimini benimsemelerini sağlamak.
- Merkezi otoritenin varlığını kanıtlamak.
- Uzun zamandır konar-göçer bir hayat süren Türklerin yerleşik hayata geçişinin sağlanmak.
- Yürütülen tüm bu politikalarla Gayrimüslim halkın ayaklanma olasılığını ortadan kaldırmak.
- Aralarından belirli anlaşmazlıklar bulunan aşiretlerin göçler sırasında karşılaşmalarını engellemek ve birbirlerinden uzakta tutmak.
- Konar-göçer olarak yaşayan Türk halkını fethedilen bölgelerde yerleşik hayata geçirerek bölgedeki Türk nüfusunu arttırmak.
4. Ünitenin Tüm Konuları: Beylikten Devlete Osmanlı Medeniyeti ünitesinin tüm konularını aşağıdaki başlıklarda inceleyebilirsiniz.
1. Konu: Anadolu’nun Kandilleri
2. Konu: Osmanlı Devleti’nde Askeri Sınıf
Osmanlıda İlim ve İlmiye Sınıfı
Akşemsettin, Ali Kuşçu, Uluğ Bey
3. Konu: Halk Kültürü ve Kitabi Kültür
II. Murad’ın Kültürel Faaliyetleri
4. Konu: Fetihle Gelen Dönüşüm (Şu an bu başlıktasınız!)