11. Sınıf Tarih12. Sınıf T.C. İnkılap Tarihi ve Atatürkçülük

Çağdaş Türk ve Dünya Tarihi Ders Kitabı Cevapları – 1. Ünite (2024-2025)

Çağdaş Türk ve Dünya Tarihi Ders Kitabı Cevapları 1. Ünite başlıklı bu yazımızda Çağdaş Türk ve Dünya tarihi ders kitabındaki tüm ünitelerin içindeki soruların cevaplarını hazırladık. Çağdaş Türk ve Dünya Tarihi Ders Kitabı Cevapları 1. Ünite yazımızda aşağıdaki bölümlerde yer alan soruların cevaplarını hazırladık;

  • 1. ÜNİTE BAŞINDA: “Hazırlık Çalışmaları” bölümünde yer alan soruları yanıtladık ve “Kavramlar” bölümündeki kavramları açıkladık.
  • 1. ÜNİTE İÇİNDE: “Araştıralım”, “Düşünelim”, “Tartışalım” ve “Karşılaştıralım” bölümlerindeki soruları yanıtladık.
  • 1. ÜNİTE SONUNDA: “Ölçme ve Değerlendirme Soruları” bölümündeki tüm soruları yanıtladık.

Ders: Tarih Ekibi tarafından hazırlanan Çağdaş Türk ve Dünya Tarihi Ders Kitabı Cevapları 1. Ünite hakkında eklemek istediklerinizi yorum bölümünü kullanarak bize iletebilirsiz.

Bu Yazının İçindeki Başlıklar:

Çağdaş Türk ve Dünya Tarihi Ders Kitabı 1. Ünite Cevapları

Çağdaş Türk ve Dünya tarihi ders kitabının birinci ünitesi olan İki Küresel Savaş Arasında Dünya, yedi kazanımdan oluşmaktadır. Aşağıda bu yedi kazanıma yönelik soruların cevapları bulunmaktadır.

Kavramlar Bölümü Soruları

Çağdaş Türk ve Dünya Tarihi ders kitabının birinci ünitesi olan İki Küresel Savaş Arasında Dünya ünitesinin Kavramlar bölümünde yer alan 10 kavramı yanıtladık.

Sömürgecilik Nedir?

Güçlü ve üstün bir devletin, güçsüz bir devleti kontrol altına almasıdır. Başka bir deyişle, bir ülkenin egemenliğinin başka bir ülke tarafından alınmasıdır. Genel olarak üstün olan devlet, sömürdüğü devletin kaynaklarından yararlanır.

Manda Yönetimi Nedir?

Bu yönetim şekli, aslında sömürgeciliğin farklı bir halidir. Ekonomik ve diğer faaliyetleri çok iyi olmadığı için kendi devletlerini sürdüremeyecek küçük devletlerin başka bir devlet tarafından koruma altına alınmasıdır.

Propaganda Nedir?

Genellikle bir amaç için yazılmış ve okuyucuyu psikolojik olarak etkilemesi amaçlanmış mesaj bütünüdür. Propagandalar savaş ve başka birçok konu için kullanılabilmektedir. Genellikle okuyucuyu etkilemek amaçlanmıştır ve onun, belirli bir fikri düşünmesi sağlanmıştır.

Nasyonal Sosyalizm Nedir?

Nasyonal, millet yani ulus demektir. Belirli bir ulusu temsil etmektedir. Bu kelimeden türeyen farklı düşünce şekilleri vardır. Bunlardan biri olan nasyonalizm, kendi vatanını seven ve üstün bulan bir düşünce yapısına sahiptir. Sosyalizm ise işçilere önem veren bir düşüncedir. Topluma önem vermektedir. Demokrasinin, ekonomik ve sosyal alanda gelişmeyi sağlayacağını düşünmektedir. Özel yapıları desteklemeyen, toplumun eşit yararlanabileceği yapıları desteklemektedir.

Komünizm Nedir?

Herkesin eşit olduğu bir sistemdir. Üretim araçları topluma aittir. Toplum arasında belirli sınıflar yoktur, sınıfsız ve parasız bir yapıya sahiptir.

Emperyalizm Nedir?

Diğer adlarıyla yayılmacılık ve ekspansiyonizmdir. Sömürgeciliğe benzeyen bir düşünce sistemine sahiptir. Güçlü bir devletin, başka bir devleti kendi çıkarları için kullanmasıdır. Bu sırada güçlü olan devlet, etkilediği devletin kaynaklarından yararlanmaktadır.

Hiper Enflasyon Nedir?

Paranın değerini, diğer enflasyonlara göre daha şiddetli kaybettiği bir enflasyon şeklidir. Enflasyonun, iki yüz sınırını bir yılda aştığı zamandaki halidir. Başka bir deyişle “dörtnala enflasyon” da denilmektedir.

Hâkimiyet Teorisi Nedir?

Hâkimiyet teorisi, birkaç tane teoriden oluşmaktadır. Genel olarak hepsi, tüm dünyanın kontrolünün belirli yerlerden sağlatılacağıyla ilgilidir. Bunlar da hava, kara ve denizdir. Hâkimiyet teorisini oluşturan diğer teoriler bunlardır: Kara Hakimiyet Teorisi, Deniz Hakimiyet Teorisi, Hava Hakimiyet Teorisi.

Faşizm Nedir?

Bu düşünce şekli, Mussolini tarafından oluşturulan İtalya’da bulunan bir düşüncedir. Ulusçuluk gibi kavramları içeren, tek partinin yönetimini destekleyen bir yapıya sahiptir. Kendi milletini üstün bulan, başka milletleri sevmeyen bir düşünce sistemidir.

Gazavât Nedir?

Milli ve dini bir direniş şeklidir. Kafkasya’nın, Çarlık Rusya tarafından işgal edilmesinin sonucunda ortaya çıkmıştır. On sekizinci yüzyılda ortaya çıkmıştır. Farklı kültürlerde farklı isimlerle kullanılmıştır. “Müridizm Hareketi” Rusların, “Gazavât” ise Müslümanların bu duruma verdiği isimdir.

Hazırlık Çalışmaları Bölümü Soruları

Çağdaş Türk ve Dünya Tarihi ders kitabının birinci ünitesi olan İki Küresel Savaş Arasında Dünya ünitesinin Hazırlık Çalışmaları bölümünde yer alan 3 soruyu yanıtladık.

Bir Savaş İçin “Dünya Savaşı” Kavramı Kullanılmasının Nedenleri Neler Olabilir?

Savaş, belirli bir çıkar uğruna yapılan mücadeledir. Bazen kendi topraklarını korumak için bazen de kaynak arayışı gibi sebeplerden ötürü yapılmaktadır. “Dünya savaşı” kavramı, birçok kişinin yaşamak istemediği bir durumdur. Genel olarak tüm savaşlar bir veya daha fazla tarafı kötü etkilemektedir fakat dünya savaşı, diğer savaşlara göre daha fazla alanı etkilemektedir. Adından da anlaşılabileceği gibi, diğer savaşlarda genellikle bölge isimleri bulunmaktadır ve çok büyük olmayan alanlarda yaşanmaktadır. Dünya savaşında ise bir bölge değil, çoğunlukla tüm dünya etkilenmektedir. Bir savaşa “dünya savaşı” denilmesinin birkaç tane sebebi vardır. Bunlar, günümüzde birçok araştırmacı tarafından bilinmektedir ve bu kriterlere göre savaşların dünya savaşı olup olmadığı belirlenmektedir.

Bunlardan ilk kriter, savaşa çok fazla ülkenin katılmasıdır. Genellikle ondan fazla ülke, dünya savaşına katılmaktadır. 1. Dünya Savaşına katılan ülkelere örnek olarak bunlar verilebilir: Rus İmparatorluğu, Sırp Krallığı, Avustralya, III. Fransa Cumhuriyeti, Belçika Krallığı, Britanya İmparatorluğu, Japonya, İtalya Krallığı, Portekiz, ABD, Yunanistan. Bu ülkeler savaşa katılan ülkelerden birkaçıdır ve daha fazla ülke 1. Dünya Savaşına katılmıştır. Savaşa çok fazla ülkenin katılması, savaşın etkisinin çok daha büyük bir alana etki edeceğini göstermektedir ve bu da “dünya savaşı” kavramının kullanılması için bir nedene sebep olmuştur.

İkinci kriter, yapılan savaşın birçok toprakta ve birden fazla kıtada yapılmasıdır. Diğer savaşlar genellikle sınır ülkeleri arasında yapılırken dünya savaşı, birçok ülke arasında yapılmaktadır. Buna örnek olarak, 1. Dünya Savaşı’nın üç farklı kıtada yapılması verilebilir fakat 1. Dünya Savaşı, genel olarak Avrupa kıtasında yapılmıştır. Savaşın birden fazla toprakta yaşanması, etkisinin daha geniş olacağını göstermektedir. Bu da “dünya savaşı” kavramındaki “dünya” kelimesinin olmasının sebeplerinden biridir.

Son kriter ise savaşın sonuçlarının dünyayı etkilemesidir. “Dünya savaşı” kavramının isminden de anlaşılabileceği gibi dünya savaşı, dünyayı etkilemektedir. Savaşa katılmayan ülkeler olsa bile dolaylı yoldan savaştan etkilenebilirler. Yani dünya savaşı sonucunda etkilenmeyen bir ülke yok diyebilecek kadar azdır. Aslında bu kriter, diğer kriterlerin sonucunda ortaya çıkan bir sonuçtur. Sonuç olarak dünya savaşı tüm dünyayı etkileyen bir savaştır.

Rusya’da Çarlık Rejiminin Sona Ermesi Türk Dünyasını Nasıl Etkilemiş Olabilir?

1497’de Karadeniz’deki ticaret yolları ile Türkiye ve Rusya’nın ilişkisi resmen başlamıştır. 1497’den bu yana savaşa giren, ittifaklar kuran, birbirlerine yardım eden ve dostluk ilişkileri kuran Türkiye ve Rusya’nın 1917 yılında Bolşevik ihtilali nedeniyle çarlık rejiminin yıkılması sonucu ortaya çıkan yeni yönetim, o sırada Çarlık Rusyası ile savaşta olan Osmanlı Devletinin çıkarına olmuştur, zira Çarlık Rusyası, Anadolu’nun doğu kısımlarını almıştı fakat bolşevikler, alınan toprakları Osmanlı Devletine geri verdi. bu nedenle Çarlık Rusyası’nın düşmesi osmanlı devletinin çıkarına olmuştur diyebiliriz.

Sizce Büyük Devletler Orta Doğu ve Afrika’da Manda Yönetimlerini Hangi Amaçla Kurmuşlardır?

Sömürgecilik, yıllar boyunca güçlü devletlerin güçsüz devletlerden yararlanmak için kullandığı bir sistemdir. Kısaca, güçlü devletler güçsüz devletlerin egemenliğini elinden alır ve kaynaklarını sömürürler. Dünyada en fazla sömürüye sahip olan ülkelerden bir tanesi İngiltere’dir. Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra yapılan antlaşmalara göre sömürgecilik son buldu fakat onun yerine manda ve himaye denilen yeni bir sistem geldi. Bu yönetim şekli, aslında sömürgeciliğin farklı bir halidir. Ekonomik ve diğer faaliyetleri çok iyi olmadığı için kendi devletlerini sürdüremeyecek küçük devletlerin başka bir devlet tarafından koruma altına alınmasıdır.

İngiltere’nin başta Afrika’da olmak üzere birçok yerde sömürgesi vardır. Afrika dışında Orta Doğu’daki bazı ülkelerde de manda yönetimi vardır. Mandacılık ve sömürgecilik gibi başkasının kaynağını sömüren sistemlerinde genellikle Afrika ve Orta Doğu’daki bazı ülkeler kullanılmaktadır. Bunun ana sebeplerinden birisi ise o bölgelerdeki kaynak fazlalığıdır. Afrika ve Orta Doğu’daki bölgeler coğrafi nedenlerden dolayı yüksek oranda kaynak içermektedir. Kaynaklar orada çok fazla bulunduğu için fiyatları da düşüktür. Güçlü devletler, Afrika ve Orta Doğu’daki o bölgeleri manda altına alarak kaynaklarını kullanırlar.

Bu şekilde çok ucuz bir yöntemle petrol gibi günümüzde neredeyse her yerde kullandığımız enerji kaynaklarını kazanır. İngiltere gibi güçlü devletler Afrika gibi ülkeleri sömürürken güçsüz olan devlet, güçlü olan devletin altında kalır ve egemenliği elinden alınır. Sonuç olarak güçlü devletler ekonomik olarak gelişmek için Afrika ve Orta Doğu’daki kaynakları fazla olan ülkelerden yararlanırlar ve yararlandıkları ülke ezilirken yararlanan ülke giderek yükselmektedir. Bütün bu sistemde mandacılık altında sömürgecilik olarak yapılmaktadır. Fransa ve İngiltere gibi (çok önceden beri sömürgecilik yapan ve bir sürü sömürdüğü toprağı olan) ülkeler de bu sistemi kullanan ve dünyadaki en fazla sömürge toprağına sahip olan iki ülkedir.

Konu İçindeki Sorular

Çağdaş Türk ve Dünya Tarihi dersinin birinci ünitesi olan İki Küresel Savaş Arasında Dünya ünitesinin konu başlıkları altında yer alan tüm soruları yanıtladık.

Aşağıdaki Soruya İlişkin Düşüncelerinizi Yazarak Paylaşınız.

(Bu soru sayfa 15’deki görsele göre yanıtlanmıştır.)

Aşağıdaki görselde Sırp milliyetçisi Gavrilo Princip’in Avusturya-Macaristan Veliahdı François Ferdinand’a düzenlediği suikast resmedilmiştir. Bu olay I. Dünya Savaşı’nı başlatan kıvılcım olmuştur. Bu suikast, dört yıl süren dünya savaşına tek başına neden olabilir mi?

1. Dünya Savaşı'nı Başlatan Olay
Avusturya-Macaristan Veliahdına Suikast

Görselde, Avusturya-Macaristan Veliahdının suikastı resmedilmiştir. Veliaht vurulmadan önce konvoyu geçerken yola, Neceljko Gabrinovic tarafından bomba atılmıştır fakat bu bombadan veliaht veya onun eşi etkilenmemiştir, sadece yardımcısı yaralanmıştır. Yardımcısının yaralanması nedeniyle hastaneye giderken Gavrilo Pirincip tarafından, köprüdeyken vurulmuştur. Mermi, Avusturya-Macaristan Veliahdının boynundan, eşinin de karnından geçerek öldürmüştür. Gavrilo Pirincip, liseli bir gençtir ve bu olayın sonucunda tutuklanıp hapse atılmıştır.

Bu olayın sonucunda birçok ülke birbirine savaş açmıştır ve tarihin en büyük savaşlarından biri olan Birinci Dünya Savaşı başlamıştır. Birinci Dünya savaşı birçok ülkeyi etkilemiştir ve bu olay sonucunda birçok ülke ders almıştır. Birçok kaynakta bu olay, Birinci Dünya Savaşı’nın nedenleri arasında gösterilmektedir. Birinci Dünya Savaşı’nın birçok nedeni vardır. Bu nedenlere sadece Avusturya-Macaristan Veliahdının suikastı verilemezdir. Bu olay, sadece Birinci Dünya Savaşı’nın çıkmasının fitilini patlatacak bir nedenidir. Yani bu olay sonucunda birçok ülkenin sabrı tükenmiştir ve Birinci Dünya Savaşı başlamıştır. Bu olay başlamadan önce aslında bir sürü başka sorunlar daha vardır. Bunlar ekonomik ve siyasi nedenlerdir.

Bunlar dışında Fransız İhtilali ve Sanayi Devrimi gibi şeyler de Birinci Dünya Savaşı’na sebep olan nedenlerdir. Genel olarak bakacak olursak bir kişinin ölmesi çok uzun ve büyük bir savaşın çıkmasına sebep hem olabilir hem olamaz. İlk olarak ölen kişinin önemi büyük bir önem taşımaktadır. Sıradan bir insanın ölmesi, büyük bir dünya savaşına sebep olamayabilir fakat çok önemli birisinin ölmesi, dünya savaşına sebep olabilir. Resimde de görülen Avusturya-Macaristan Veliahdı, önemsiz bir kişi olmasa da belirli bir yetkiye sahip olduğu için bir savaşın çıkmasına sebep olabilir. Ölen kişinin önemi dışında, ölen kişinin nereli olduğu da önemlidir. Bulunduğu ülkenin sorunları varsa veya o ülkeyi yöneten kişi diğer yöneticilere göre daha agresifse, bu olayın sonucunda hemen bir savaşı başlatabilir. Sonuç olarak bu suikast, Birinci Dünya Savaşı’nın nedenlerinden biridir. Sadece bu olay Birinci Dünya Savaşı’na neden olmamıştır.

Aşağıda I. Dünya Savaşı Öncesi ve Sonrasını Gösteren Haritalar Verilmiştir. Birinci Haritaya Göre İkinci Haritada Meydana Gelen Siyasi Farklılıkları Değerlendiriniz.

(Bu soru sayfa 17’deki “I. Dünya Savaşı Öncesi ve Sonrası Dünya Siyasi Haritasındaki Değişim” başlıklı haritalara göre yanıtlanmıştır.) 

I. Dünya Savaşı Öncesi
I. Dünya Savaşı Öncesi Avrupa Haritası
I. Dünya Savaşı Sonrası Haritası
I. Dünya Savaşı Sonrasındaki Gelişmelerle Oluşan Avrupa Haritası

Birinci haritada devletlerin Birinci Dünya Savaşından önceki siyasi yapısı verilmiştir. İlk haritada Türkiye yerine Osmanlı Devleti vardır ve siyasi yapı olarak yeni haline göre oldukça geniş bir alanı kaplamaktadır. Avrupa Kıtasında yaklaşık on beş ülke vardır. Aynı zamanda Avrupa kıtasında hem itilaf hem de ittifak devletleri vardır. Farklı görüşlerin yan yana bulunması sonucunda çeşitli savaşlar ve anlaşmazlıklar çıkabilir. Avrupa kıtasında hem ittifak hem de itilaf grubuna sonradan katılan devletler yer almaktadır.

Bunlara örnek olarak İtalya, Romanya, Sırbistan, Yunanistan ve Arnavutluk verilebilir. İtalya, ittifak grubundan itilaf grubuna sonradan katılmıştır ve bu olay sonucunda taraf değiştiren ülkeler arasında yer almıştır. Romanya, Sırbistan, Karadağ, Arnavutluk ve Yunanistan ise itilaf devletlerine sonradan katılan ülkeler arasında yer almaktadır. Kuzey Afrika’ya baktığımızda ise Libya, Mısır, Cezayir, Tunus, Fas gibi Afrika kıtasında bulunan ülkelerin, diğer ülkeler tarafından sömürüldüğü görülmektedir. Sömürücü ülkeler arasında Fransa, İngiltere ve İtalya yer almaktadır. Bu ülkeler güçsüz ve otoritesi çok olmayan ülkelerin kaynaklarını kullanarak o ülkeleri sömürmektedir. Sonuç olarak ilk haritaya baktığımızda Osmanlı Devleti’nin olduğunu ve büyük bir alana sahip olduğunu görüyoruz. Avrupa kıtasında ülkeler çok fazla değildir ve bütünlük bulunmaktadır. Afrika kıtasında ise kuzey bölgesinde yer alan ülkeler sömürülmektedir.

İkinci haritada Osmanlı Devleti yerine Türkiye gelmiştir. Osmanlı Devleti’nin sahip olduğu toprakların çoğu gitmiştir ve başka ülkeler oluşmuştur. Bu ülkelere örnek olarak Suriye, Irak, Suudi Arabistan ve Ürdün verilebilir. Haritaya baktığımızda Suriye, Ürdün ve Irak’ın Fransız ve İngiliz mandası altında kaldığı görülmektedir. Avrupa kıtasına geçecek olursak Avrupa’daki ülkeler bölünmüş ve parçalanmıştır. Eskiden daha az ülke bulunurken Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra ülkeler bölünmüştür. Avusturya- Macaristan dağılmıştır ve yerine Macaristan, Yugoslavya, Avusturya ve Çekoslovakya gibi ülkeler gelmiştir. Almanya’nın sahip olduğu topraklar azalmıştır. Eskiden Rusya varken Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra Sovyetler Birliği ortaya çıkmıştır. Polonya, Litvanya, Estonya, Danzig ve Letonya gibi ülkeler oluşmuştur. İtalya, siyasi yapısını korumuştur ve hiçbir şeyden etkilenmemiştir. Sonuç olarak Birinci Dünya Savaşı sonucunda birçok ülke siyasi bakımdan etkilenmiştir.

Yukarıda Politikalar ve Bu Politikaları Uygulayan Devletlerin Karşılıklı Olarak Verildiği Tabloda Boş Bırakılan Yerlere Doğru Bilgileri Yazınız.

(Bu Soru Sayfa 19’daki “Paris Barış Konferansı’ndaki Devletler ve Politikaları” başlıklı etkinlik bölümüne göre yanıtlanmıştır.)

Amacı, Almanya’nın donanmasını etkisiz hale getirmek ve dünya üzerinde kendi egemen gücünü devam ettirmektir: İngiltere
Milletler Cemiyeti’nin kurulması: ABD
Konferansta etkili olmamıştır. Hedefi Uzak Doğu’daki Alman sömürgelerini ele geçirmektir: Japonya
Dalmaçya kıyılarında ve limanlarında tam kontrolü, kendisine vaat edilen İzmir ve çevresini istemektedir: İtalya

Konferansa Hâkim Olan Düşünce Tarzı Dünyada Kalıcı Bir Barış Ortamı Oluşturabilir Mi? Tartışınız.

(Bu Soru Sayfa 19’daki “Paris Barış Konferansı’ndaki Devletler ve Politikaları” başlıklı etkinlik bölümüne göre yanıtlanmıştır.)

İtalya’nın taleplerinin yerine getirilmemesi sonucu Paris Konferansını terk etmesi ve ABD’nin kararlarda tarafsız kalması konferansta alınan kararların itibarına gölge düşürdü. İttifak ülkelerinin yenilen taraftan tazminat almaları, antlaşma kurallarına aykırı olarak toprak paylaşımı, ulusların kendi kaderlerini belirleme ilkesinin sıkıca izlenmemesi ve ABD’nin dünyaya dair idealist vizyonunu gerçekleştirmek için herhangi bir çaba sarf etmemesi gibi hareketleri uluslararası diplomasiye olan inanca zarar verdi. Ayrıca İngiltere ve Fransa’nın Almanya’yı kısıtlamak ve zayıflatmayı öncelik olarak gören diplomasileri savaşın kaybedeni olan Almanya’nın küçük düşürülmesine de neden oldu. Bütün bu faktörler I. Dünya Savaşı’nda savaşan ülkeler arasındaki gerilimlerin artmasına ve şiddetli ve önlenemez şekilde II. Dünya Savaşı’na patlak vermesine yol açtı.

I. Dünya Savaşı’nda İmzalanan Gizli Antlaşmaların Orta Doğu’nun Sınırlarının Çizilmesindeki Etkisini, Aşağıdaki Haritalar Üzerinden Değerlendiriniz.

(Bu soru sayfa 29’daki “Haritaları Karşılaştıralım” başlıklı haritalara göre yanıtlanmıştır.) 

Orta Doğu Haritası
Birinci Dünya Savaşı’nda Manda İdareleri Haritası

Haritaların cetvelle çizilmiş izlenimini veren yapısından da anlaşılacağı üzere İngiltere ve Fransa toprak paylaşımlarını yaparken bölgelerin etnik yapılarını, yerleşim yerlerini, doğal kaynakları vs. öncelik olarak benimsememişlerdir. Üstüne üstlük Araplara verilen bağımsızlık sözünün tutulmaması ve nüfusun çoğunluğunu Arapların oluşturduğu bölgeleri ayırarak Orta Doğu çapında bölünmüşlük yaratılması Orta Doğu halklarının Batılı uluslara kin tutmasına neden olmuştur. Avrupalı güçlerin çizdiği sınırlar dekolonizasyon süreci sonrasında da benzer şekilde devamlılıklarını sürdürmüşlerdir, ancak bölünmüş Arap ülkeleri arasındaki çıkar çatışmaları sebebiyle Orta Doğu’daki çatışma hali uzun süre son bulmamıştır. Arabistan ve Suriye-Irak sınırlarındaki değişimler meydana gelmiş olması İngiltere ve Fransa’nın bölgede kalıcı barış oluşturmadığı yönünde kanıt niteliği taşır.

Gerçekte Bir Sömürü Düzeni Olan Mandacılığın Milletler Cemiyeti Tarafından Bu Şekilde Tanımlanmasının Amacı Ne Olabilir?

(Bu soru sayfa 30’daki “Madde 22 (Versay Antlaşması)” başlıklı metne göre yanıtlanmıştır.)

Sömürgecilik, yıllar boyunca güçlü devletlerin güçsüz devletlerden yararlanmak için kullandığı bir sistemdir. Kısaca, güçlü devletler güçsüz devletlerin egemenliğini elinden alır ve kaynaklarını sömürürler. Dünyada en fazla sömürüye sahip olan ülkelerden bir tanesi İngiltere’dir. İngiltere’nin başta Afrika’da olmak üzere birçok yerde sömürgesi vardır. Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra yapılan antlaşmalara göre sömürgecilik son buldu fakat onun yerine manda ve himaye denilen yeni bir sistem geldi. Bu yönetim şekli, aslında sömürgeciliğin farklı bir halidir. Ekonomik ve diğer faaliyetleri çok iyi olmadığı için kendi devletlerini sürdüremeyecek küçük devletlerin başka bir devlet tarafından koruma altına alınmasıdır.

Aslında Milletler Cemiyeti’nin böyle bir şey yapmasının sebebi, diğer ülkelerin sömürgeciliği hoş bulmamasıdır. Milletler Cemiyeti, manda ve himayecilik sistemini çıkararak başka bir ad altından sömürgeciliğe devam ettiler. Bu şekilde, diğer ülkeler fark etmeden sömürgecilik devam edecektir. Manda düzeni sonucunda güçlü olmayan devletler, güçlü olan devletler tarafından koruma altına alınacaktır ve belli edilmeden sömürülecektir. Buldukları bu sistem işe yaramıştır ve güçsüz olan bazı devletler, ekonomik durumu iyi olan diğer ülkeler tarafından sömürülmüştür. Mandacılık sisteminin çıkmasında birçok neden vardır. Bunlardan biri Amerika Birleşik Devletleri’nin sömürgeciliğin yayılmasını istememesidir. İngiltere ve Fransa gibi ülkelerin sömürge kaynakları giderek artmaktayken ABD, bu yayılmayı tehdit olarak görmekteydi.

Bu sebeple, Milletler Cemiyeti tarafından mandacılık adı altında yeni bir sistem çıkarıldı ve ABD amacına ulaşmış oldu. Mandacılığın çıkmasındaki bir diğer sebep ise toprak paylaşımıdır. Birinci Dünya Savaşı’nda yenilen devletlerden bazıları bölünmüştür. Bölünen devletlerden Avrupa’da olanlara herhangi bir şey olmamıştır fakat Avrupa’da olmayan ülkelerde toprak paylaşımı yapılmıştır. Yapılan bu toprak paylaşımı çok dikkat çektiği için toprak paylaşmanın farklı bir yolunu bulmuşlardır (mandacılık). Sonuç olarak baktığımızda sömürgecilik ve mandacılık birbirine çok benzeyen iki kavramdır. Aralarındaki temel fark, mandacılığın başka bir ülkeyi kontrol etmesiyken sömürgeciliğin, başka bir ülkenin ekonomik kaynaklarını sömürmesidir.

Aşağıdaki Kutucukta Verilen Bilgileri Kavram Haritasındaki Uygun Boşluklara Yerleştiriniz.

(Bu soru sayfa 33’teki “Manda-Sömürge-Emperyalizm Kavram Haritası” başlıklı etkinlik bölümüne göre yanıtlanmıştır.)

Sömürgecilik

Başlangıcı: Coğrafi Keşifler
Başlatanlar: İspanya – Portekiz

Emperyalizm

Başlangıcı: Sanayi Devrimi
Başlatanlar: İngiltere

Mandacılık

Başlangıcı: I. Dünya Savaşı
Başlatanlar: İngiltere – Fransa

Aşağıdaki Tabloda “Başlangıç” Kısmına Uygun Olan Bilgileri, “Başlatan Ülkeler” Kısmına da İlgili Devletleri Yazınız.

(Bu soru sayfa 33’teki “Manda-Sömürge-Emperyalizm Kavram Haritası” başlıklı etkinlik bölümüne göre yanıtlanmıştır.)

Sömürgecilik

Sebepleri: Hammadde ihtiyaçları, pazar ihtiyacı.

Sonuçları: Avrupada sömürgecilik yarışları, dünya zenginlikleri avrupaya aktarılması.

Emperyalizm

Sebepleri: Bilimsel ve teknik alanda yaşanan gelişmeler, devlet bilinci ve geleneğinin olmaması, Osmanlı Devleti’nin yıkılması.

Sonuçları: İşçi sınıfı ortaya çıktı. Yeni siyasi ve sosyolojik fikirler ortaya çıktı. Masabaşında sınırları cetvelle çizilen ülkeler ortaya çıktı.

Mandacılık

Sebepleri: Wilson İlkeleri’nin sömürgeyi reddetmesi, alternatif ticaret yolları bulma arzusu, doğunun zenginliklerini ulaşma isteği, manda bölgelerinin sahip olduğu yeraltı zenginlikleri.

Sonuçları: İsrail devletinin kurulması kolaylaştı, devletler arası bloklaşmalar arttı.

Hâkimiyet Teorileri İle ABD Politikalarının İlişkisini Tartışınız.

(Bu soru sayfa 36’daki “Dünya Hâkimiyeti” başlıklı metne göre yanıtlanmıştır.)

Amerika Birleşik Devletleri’nde kimin baskın gücü var? 1776’dan günümüze kadar olan dönemde bu sorunun kısa cevabı şudur. Paraya sahip olanlar -ya da daha spesifik olarak, gelir üreten topraklara ve işletmelere sahip olanlar- güce sahiptir. George Washington, zamanının en büyük toprak sahiplerinden biriydi. 19. yüzyılın sonlarındaki ABD başkanları demiryolu üzerinden büyük çıkarlara sahipti. Örneğin Bush ailesi için de petrol ve diğer doğal kaynaklar güç kaynağıydı.

Günümüzde bankalar, şirketler, tarım işletmeleri ve büyük gayrimenkul geliştiricileri çoğunlukla ayrı politikalara sahiptir. Ancak vergiler, sendikalar ve ticaret anlaşmaları gibi önemli genel konularda birlikte ortak bir politika yürütürler. Bu sonuç ilk başta çok basit veya doğrudan görünse de, seçilmiş yetkililer veya seçmenler için çok az yer bıraksa da, bunun arkasındaki nedenler karmaşıktır. Bunlar, sosyal sınıfların, uzmanların rolünün, iki partili sistemin ve ülkenin tarihinin, özellikle de Güney köleliğinin anlaşılmasını içerir. Büyük dünya tarihsel resim ve dört ağ teorisi açısından, Amerika’da büyük ekonomik çıkarlar hüküm sürüyordu. Çünkü uzun ve karmaşık bir tarih boyunca büyüyen rakip ağlar yoktu. Avrupa’nın birçok ülkesinde olduğu gibi büyük bir kilise de yoktu. Avrupa’da bir ulus devlet olarak hayatta kalmak için aldığı gibi büyük bir hükümet yoktu.

1940’tan sonra (çok uzun zaman önce değil) hükümeti ele geçirmekle tehdit edene kadar büyük bir askeri güç yoktu. Bu nedenle, Amerika Birleşik Devletleri tarihindeki herhangi bir sonucun tek güç ağı, kapitalizm altında bir işletme sahibi sınıf ve bir işçi sınıfı oluşturan ekonomik olan, küçük işletmeler ve serbest meslek sahibi vasıflı zanaatkarlar ve nispeten az sayıda yüksek eğitimli profesyonel olmuştur. Mimarlar, avukatlar, doktorlar ve bilim adamları gibi. Fabrikalarda ve tarlalarda çalışan insanlar, başından beri özgür ve köle, beyaz ve siyah olarak ve daha sonra çok sayıda göçmen etnik gruba bölünmüş gibidir.

Japonya İle Osmanlı Devleti Aynı Dönemde Benzer Yenilik Hareketlerine Girişmelerine Rağmen Osmanlı Devleti Japonya Kadar Başarılı Olamamıştır. Bu İki Durumu Araştırarak Siyasi ve Ekonomik Sonuçları Açısından Değerlendiriniz.

(Bu soru sayfa 39’daki Performans Görevine göre yanıtlanmıştır.)

Osmanlı Devleti ve Japonya devletinde benzer yenileşme hareketleri yapılmasının ardından Japonya’nın güçlenip ve yenilenip o sırada Osmanlı Devleti’nin ise gücünü ve modernliğini koruyamamasının birçok sebebi vardır. Bu Islahatları gerçekleştiren padişahlar ve görevli devlet adamlar Japonya devletinin aksine yetersiz ve belli başlı konularda ilgisiz kalmışlardır. Bunun sonucu olarak bu görevin sürekliliği ve ömrü kısalmış ve sonuç başarısızlık olmuştur. Bu padişahlardan örnek olarak Murat Han olarak bilinen 3. Murat’ın birçok konuda yeterli niteliğe sahip olamaması ıslahatların yapılma ve daha da önemlisi yapıldıktan sonra devam ettirilme sürecinde bir sürü sıkıntıya sebep olmuştur.

Bu ıslahatlar sonucu bir kesimin çıkarına yenilikler gelirken bir kesimin de aleyhine yenilikler gelmiştir. Yani bir kesimin elindeki haklar arttırılırken başka bir kesim göz ardı edilmiştir. Bunun sonucu olarak ıslahat fermanlarından önce ellerinde bulundurmuş oldukları haklardan daha az hakka sahip olmuşlardır. Bunlara örnek olarak yeniçeri ocağının, ulema sınıfının, saray içinde bulunan kadın kesimin ve devlet adamlarının haklarının getirilen ıslahat fermanları sonucunda azalması verilebilir. Bu hak azalmasının sonucu olarak da bu kesimler isyanlar ve entrikalar başlatarak devleti sabote etme çabalarında bulundular.

Bu çabalar da devletin işleyişine ve yönetimin otoritesini sarsmıştır. Devlet hem maddi hem de otoriter alanlarda hatrı sayılır sıkıntılar yaşamış ve hasarlar almıştır. Bunun sonucu olarak da yapılan birtakım ıslahatlar bu kesimlerin baskısı doğrultusunda geri alınmak zorunda kalmıştır. Osmanlı Devleti bu konuda da başarısız olmuştur. Ayrıca bu ıslahatların başarıya ulaşamamalarının bir başka sebebi de şudur ki bu yeniliklerin asıl hedefleri, devleti geçmişte sahip olduğu güce ve otoriteye yeniden ulaştırmak, bu gücü kullanarak ordu maliye ve yönetim gibi konuları düzeltmekti. Ancak, bu dönemin ıslahatçıları, günden güne zaman ilerledikçe eskisinden de daha beter hale giden durumun asıl sebeplerini arayıp bu konuda temelli çözümler üretmekten çok, o anda sahip olunan seviyenin en azından muhafaza edilmesinin ve eskisinden de daha kötü olmaması amaçlandı. Bu sebeple, yenilik denemelerinin getirileri, ıslahatçılar arasında kişiden kişiye değişmektedir.

Bütün bunların yanında, yapılan ıslahatlar, toplumun tüm kesimini kapsamadığı için, ıslahatlardan istenilen sonuç alınamamıştır. Kısaca Osmanlı’nın Japonya’nın aksine ıslahatlarında başarılı bir sonuca ulaşamama sebepleri yapılan ıslahatlardan kaynaklanmamaktadır. Bunun sorumlusu bu ıslahatların uygulama kısımındadır. Bu ıslahatlar uygulanırken gerek bazı kesimlerin düşüncelerinin hatalı olması bazılarının kendi çıkarlarını ön plana koymasa gibi birtakım sorunla karşı karşıya kalınmıştır. Bu sebepler doğrultusunda Osmanlı Devleti yenileşme amaçlarında başarıya ulaşamamıştır

Dünyadaki Ekonomik İlişkiler Ağı İle İlgili Yorumlarınızı Paylaşınız.

(Bu soru sayfa 42’deki “Ekonomi” başlıklı metne göre yanıtlanmıştır.)

ABD Dış Politikası, ABD’nin politik, askeri ve ekonomik olarak artan rekabetle karşı karşıya olduğu temel bir varsayım etrafında inşa edilmiştir. Özellikle ekonomik rekabet, iki geniş kategoriye ayrılmış bir dizi farklı bakış açısıyla incelenebilir. Birincisi, sonuç olarak rekabet veya iç ekonomi politikaları yoluyla yaşam standartlarını artırma yeteneğidir. İkincisi, hükümet politikalarının ve programlarının sadece ekonomik değil, jeopolitik ve askeri hedeflere de uygulandığı bir eylem olarak rekabettir.

1990’ların rekabet gücü tartışmalarından okuyucuları ekonomik araçları kullanarak jeopolitik rekabete daha güncel bakış açılarına götüren yazar, ülkelerin rekabet etmek için kullandıkları farklı ekonomik araç ve eylemleri ve iç ekonomik gücü sağlamak için daha etkili bir şekilde hizmet edip etmediklerini açıklıyor. Güvenlik ve jeopolitik alanlarda avantaj elde etmek. Yol boyunca yazar, ulusal rekabet gücü, piyasalar ve yatırımlar için rekabet, ekonomik araçlarla jeopolitik rekabet, ekonomik savaş ve küresel ekonomik sistemin doğası üzerindeki rekabetin geniş kapsamlı temalarını araştırıyor.

Ekonomi kullanarak ekonomik rekabet ve rekabet biçimlerine geniş bir bakış attıktan sonra, yazar tartışmayı ekonomik rekabetin neden ABD silahlı kuvvetleri ile ilgili olduğuna ve son olarak politik sonuçların ne olduğuna kaydırıyor. Ekonomik reformları 1970’lerin sonlarında başladığından beri, Çin dünyanın en hızlı büyüyen ekonomilerinden birine sahipti. 1979 ve 2000 yılları arasında reel gayri safi yurtiçi hasıla (GSYİH) altı kattan fazla arttı. Kişi başına düşen gelir düşük kalsa da, Çin’in büyük nüfusu, toplu olarak, dünyadaki daha büyük ekonomiler arasında, örneğin Rusya veya Hindistan’dan çok daha büyük, hatta iki kombine olduğu anlamına geliyor. Aynı dönemde, Çin’in uluslararası ticaretindeki büyüme daha da etkileyiciydi. Öyle ki, ülkenin dünya ticaretindeki payı şu anda yaklaşık yüzde 4’e beş kattan fazla arttı. Başka hiçbir ülke dünya ticaretindeki payını bu kadar hızlı artırmadı.

1995’ten beri Çin, dünyanın en iyi 10 ticaret ülkesinden biri olmuştur. Çin’in Dünya Ticaret Örgütü’ne (DTÖ) Olası üyeliği hem Çin hem de uluslararası ticaret sistemi için büyük bir potansiyel sonuç doğurmaktadır. Çin’in liderliğinin ithalat, dış hizmetler ve yabancı yatırımlar için iç pazarlarını daha da açma taahhüdü, liderliğin hızlandırılmıştı. İç ekonomik yeniden yapılanma için kaldıraç beklediğini artan iç rekabet anlamına gelecektir. Amaç, ana büyüme oranını artırmak değil, büyüme kalitesini artırmak ve sürdürülebilirliğini sağlamaktır.

Çin, çevresel bozulmayı azaltmak, tüketimin milli gelirdeki payını artırmak, verimlilik artışını teşvik etmek ve atıkları azaltmak istiyordu. Bu strateji başarılı bir şekilde uygulanabilirse, Çin kendisi ile en gelişmiş Sanayi ekonomileri arasındaki kişi başına düşen gelir seviyelerindeki hala çok büyük boşluğu daraltmaya devam edecektir. Bu eğilimler temelden değişmedikçe, Çin ekonomisinin GSYİH büyüklüğü açısından tüm bireysel Avrupa ülkelerininkini aşması ve yirmi yıl içinde sadece Amerika Birleşik Devletleri ve Japonya’nın gerisinde kalması bekleniyor. Aynı dönemde Çin, yalnızca Amerika Birleşik Devletleri tarafından aşılan dünyanın en büyük ikinci ticaret ülkesi olabilir.

Almanya’da Meydana Gelen Hiper Enflasyonun Siyasi ve Sosyal Sonuçlarını Yazınız.

(Bu soru sayfa 33’teki “Almanya’da Hiper Enflasyon” başlıklı etkinlik bölümüne göre yanıtlanmıştır.)

1923’te Almanya’nın hiperenflasyonunun nedeninin hem Almanya’nın hükümet politikaları gibi iç nedenlerden hem de Almanya’nın tazminat ödemesini talep eden Versay Antlaşması gibi dış nedenlerden kaynaklandığı iddia edilebilir. Almanya’nın hükümet politikaları da dahil olmak üzere iç nedenler, Alman nüfusu ile hızla oldukça tatsız hale geldi. Savaş tahvilleri ve vergilerin yeniden kullanılması gibi politikalar, 1920’lerin başında Almanya’da halkın endişesini uyandırdı. Almanya’nın yaşam tarzındaki bu ani değişiklikler, Almanya ekonomisine ciddi zarar verdi.

Bununla birlikte, bu gibi politikaların yanı sıra, Alman hükümeti Ruhr’un Fransız işgaline pasif olarak karşı çıkmak için genel bir grev yapmaya karar verdi. Bu, Alman hükümetinin grevde yer alan işçilere, aynı zamanda Almanya ekonomisine de sakat bir darbe ödemek zorunda kaldığı anlamına geliyordu. Bununla birlikte, öte yandan, hiperenflasyonla ilgili dış nedenlerin Almanya’nın iç nedenlerinden daha önemli veya aslında daha önemli olduğu söylenebilir. Bu ifadeyi gösteren iyi bir örnek, bir zamanlar Alman bölgesi olan Ruhr’un işgali, sanayi açısından zengin, yıllık ödemelerde temerrüde düştükten sonra Fransa tarafından alındı. Almanya ayrıca Versay Antlaşması nedeniyle %12 daha fazla arazi kaybetti. Bu arazi Saar ve Allsaice-Lorraine gibi endüstriyel alanları içeriyordu.

Başka bir örnek Versay Antlaşması’dır. Hem İngiltere hem de Fransa, Almanya’yı 6.6 milyar sterlinlik muazzam bir rakam ödemeye zorluyordu. Bu birçok kişi tarafından ödenmesi imkansız bir miktar olarak görülüyordu. Sadece bu değil, aynı zamanda yıllık geri ödemeler, tazminatlara kıyasla şaşırtıcı derecede düşük bir rakam olan GSYİH’nın %2’sinde belirlendi. Ancak Ruhr’un işgali ve diğer olaylar ile Almanya, kalan her küçük gelir parçasıyla da bunu yapabilirdi. 1923’te Almanya’da hiperenflasyondan kazananlar ve kaybedenler kimlerdi? Reichsmark’ın düşen değeri hükümet ne kadar çok para basarsa, o kadar çok para değersiz hale geldi. Bu, diğer ülkeler paralarını Reichsmarks ile değiştirdiğinde, hiçbir şeye değmeyeceği anlamına geliyordu.

Sonuç olarak, Almanya’ya yapılan ithalat düştü ve kıtlık daha da kötüleşti. Almanya hayatta kalmak için ihtiyaç duyduğu malları ithal edemedi. Günlük yaşam birçokları için zorlaştı. Hiperenflasyon, fiyatların neredeyse saat başı yükseldiği bir durum yarattı. İnsanlar günde iki kez ödeme yaptılar ve çoğu zaman el arabalarındaki dükkanlara para yığınları almak zorunda kaldılar. Alışveriş, mallar için para ödemekle ilgili olmaktan çıktı, ancak malların birbirleriyle değiştirildiği bir değişim ekonomisine dönüştü, örneğin tuvalet malzemeleri için yiyecek.

Örneğin, hiperenflasyondan önce 500 Mark tasarruf ettiyseniz, bu miktar fiyatlar gibi artmadı. Bu tasarrufların değeri 500 mark’ta kaldı. Tasarruf değerindeki yıkım özellikle Almanya’daki orta sınıfları vurdu. Burada hiperenflasyondan bazı kazananlar vardı. Özellikle borçları olan herkes, bu borçların değeri de artmadığı için kolayca geri ödenebileceğini keşfetti.

Yazarın Dönemin Sosyal ve Ekonomik Şartlarına Dair Tespitlerini Tartışınız.

(Bu soru sayfa 46’daki “Gazap Üzümleri” başlıklı metne  göre yanıtlanmıştır.)

Steinbeck, göçmen tarım işçilerinin durumu hakkında bir roman yazmaya karar verdiğinde, görevini çok ciddiye aldı. Hazırlanmak için bir Oklahoma çiftlik ailesiyle yaşadı ve onlarla birlikte Kaliforniya’ya yolculuk yaptı. Gazap Üzümleri ortaya çıktığında, en çok satanlar listesinin en üstüne yükseldi. Yaklaşık yarım milyon kopya sattı. Her ne kadar birçok Oklahomans ve Kaliforniyalı, Steinbeck’in karakterlerinin devletlerindeki halkın çirkin temsilleri olduğunu düşünerek kitabı küçümsemesine rağmen, okuyucuların ve akademisyenlerin büyük çoğunluğu romanı çok övdü. Joad ailesinin hikayesi Amerikan tarihinde çalkantılı bir anı yakaladı. Eleştirmen Robert Demott’un sözleriyle “hem Amerikan bilincine hem de vicdanına girdi.”

1940’da roman Pulitzer Ödülü’ne layık görüldü ve ekrana uyarlandı. Steinbeck üretken bir edebi kariyere sahip olmasına ve 1962’de Nobel Edebiyat Ödülü’nü kazanmasına rağmen, daha sonraki kitaplarının hiçbiri Gazap Üzümleri’nin etkisine sahip değildi. 1968’de öldü. Bugün, the Grapes of Wrath okuyucuları, Steinbeck’in gerçekçi yazı tarzıyla çelişen aşırı duygusallığı ve genel olarak düz karakterizasyonları ile sık sık hata buluyorlar. Bununla birlikte, romanını yazarken, Steinbeck sadece depresyon sırasında göçmen işçilerin durumunu tanımlamakla kalmadı. Aynı zamanda bu duruma neden olan politikaların keskin bir eleştirisini de sunmaya çalıştı. Bu hedefin ışığında, Steinbeck’in karakterleri genellikle idealize arketipler veya epik kahramanlar olarak ortaya çıkar. Onları bireysel insan ruhunu keşfetmek için kullanmak yerine, yazar onları evrensel ideallerin veya mücadelelerin somutlaşması olarak sunar. Bu nedenle, Roman depresyonun bir kroniği ve buna yol açan ekonomik ve sosyal sistem hakkında bir yorum olarak duruyor.

Orson Welles’in 1938’de Hazırladığı ve Konu Olarak “Dünyalar Savaşı”nı İşlediği Radyo Programını Araştırınız. Bu Programdan Yola Çıkarak Radyonun Toplum Üzerindeki Etkisini Yorumlayınız.

Dünyaların Savaşı, Orson Welles’in Dünya’nın Mars istilasının gerçekçi radyo dramatizasyonu olarak 30 Ekim 1938’de radyoda yayınlandı. Welles, Mercury Tiyatro şirketi H. G. Wells’in 19. yüzyıl bilim kurgu romanı Dünyalar Savaşı için ulusal radyoyu güncellemeye karar verdiğinde sadece 23 yaşındaydı. Yaşına rağmen, Welles birkaç yıl radyoda çalıştı. Özellikle de aynı adı taşıyan hit mystery programında “Gölge”nin sesi olarak. “Dünyaların savaşı” bir radyo aldatmacası olarak planlanmamıştı. Welles’in sonunda ne kadar efsanevi olacağı konusunda çok az fikri vardı.

Gösteri, 30 Ekim Pazar günü saat 8’de başladı. Columbia Broadcasting System ve bağlı istasyonları, H. G. Wells’in “Dünyalar Savaşı”nda Orson Welles ve Mercury Tiyatrosu’nu yayınlıyordu. Birkaç ay önce Time dergisinin kapağını süsleyen 23 yaşındaki bebek yüzlü tiyatro yıldızı, Columbia Broadcasting System’in haftalık “Mercury Theatre on the Air” programı için 10 aktör ve 27 kişilik bir orkestra yönetmeye hazırdı. Milyonlarca Amerikalı, her gece olduğu gibi, radyolarının etrafında toplandı. Ancak Welles ve diğer aktörlerinin 1898 H. G. Wells’in bilim kurgu romanı “Dünyalar Savaşı”nın orijinal bir dramatizasyonunu sundukları duyurulduğunda nispeten azı CBS’yi dinliyordu.

Ölçme ve Değerlendirme Bölümü Soruları

Çağdaş Türk ve Dünya Tarihi dersinin birinci ünitesi olan İki Küresel Savaş Arasında Dünya ünitesinin Ölçme ve Değerlendirme bölümünde yer alan tüm soruları yanıtladık.

Sol Sütunda Verilen Açıklamaların Önündeki Boş Kutucuklara, Sağ Sütunda Verilen O Açıklamanın İlişkili Olduğu İfadeye Ait Harfi Yazınız.

1-Ç
2-E
3-G
4-Ğ
5-A
6-F
7-H
8-B
9-C
10-D

Aşağıdaki Soruları Cevaplayınız.

Paris Barış Konferansı, Versay Antlaşması, 1929 Ekonomik Buhranı, Nazilerin İktidara Gelmesi ve II. Dünya Savaşı Arasında Nasıl Bir Bağ Kurulabilir? Açıklayınız.

Paris Barış Konferansı 1. Dünya Savaşı esnasında galip ve kaybeden ülkeler için yapılacak olan barış antlaşmasının kurallarını belirlemek için yapılmış bir konferanstır. Konferans içinde Osmanlı Devleti de olmak üzere bir çok devletin imzalayacağı antlaşmalar yapıldı. Bu kaybeden ülkelerden biri de Almanya’ydı. Onun da barış anlaşmasının maddeleri bu konferansta belirlendi. Yani Versay Barış Antlaşması’nın maddeleri bu konferansta belirlendi. Nazilerin iktidara gelmesi ile Almanyada Nazi Partisi adlı bir parti ortaya çıktı. Bu partinin esasları arasında Alman ırkını diğer ırklardan üstün saymak da yer aldı. Bu nedenden kaynaklı diğer ırklara işkence ettiler. Bundan kaynaklı 2. Dünya Savaşı sırasında Almanya’ya karşı diğer ırklardan ayaklanma çıkmıştır.

Meiji Restorasyonu’nun Uzak Doğu ve Dünya Siyasetine Etkileri Neler Olmuştur? Açıklayınız.

Meiji Restorasyonu sayesinde Japonya, batıyı tanımış ve batılılaşma yolunda ilk adımlarını atmaya başlamıştır. Orduları İngiliz askerlerinin söyledikleri şekilde donatmaları bu duruma örnek verilebilir. Ayrıca bu restorasyon sonucunda Japonya sınırları içinde bir çok konsolosluk açtı. Bu şekilde diğer ülkelerde iletişimde kalarak kendisini daha da Batı yolunda ilerletti.

SSCB’nin Kurulmasına Yol Açan Gelişmelerin Türkistan Coğrafyası Üzerindeki Etkileri Nelerdir?

Aslında bu durum sonucunda Sovyet Rusya’nın Türkistan üzerindeki baskı çok arttı. Kişilerde mülk olarak sadece evleri kaldı.

Komünizm, Faşizm ve Nasyonal Sosyalizm İdeolojileri Arasındaki Benzerlik ve Farklılıkları Yazınız.

Komünizm: Sınıfsız, parasız, devlet olmadan yönetilen bir toplumun ayakta kalabilmesi için kurdukları düzen, harekettir.

Faşizm: Komünizmin aksine devletsiz yönetimin olmayacağı düşüncesini barındıran, devletler üzerinde kurulu, milliyetçi bir düzendir.

Sosyalizm: Sosyalizm aslında hem faşizm hem de komünizmin ortasında bir düzendir. Kişilerin çalıştığı ve kazandığı şeylerin bir kısmının devletin, bir kısmının ise emekçinin alması gerektiğini savunan, kurallar kapsamında yönetilen ve kişlerin gereksinimlerini karşılayabileceği bir düzendir. Yani aslında bu düzende hem devlet, hem de halk kazanmaktadır.

Orta Doğu’nun Siyasi Yapısını Oluşturan Etkenler Nelerdir?

Orta Doğu’nun siyaseti Batı güçlerin müdaheleleri, yerel iş birlikçilerle ülke siyasi yapısını etkilemeleri ve nüfusun yoğunluğu ile oluşmuştur.

Batılı Güçlerin Müdahalesi Orta Doğu’da Ne Gibi Sonuçlar Ortaya Çıkarmıştır?

Sonuç olarak ülkeler bölünmüş ve yapay devletler ortaya çıkmış. Bireden fazla yapay devletin ve görüşün olmasından kaynaklı ise bölgelerdeki siyaset yapıları değişmiştir. Bu değişen düşünceler sonucunda da bazı ayrılıklar ve ülkeler arası soğumalar ortaya çıkmıştır.

Aşağıdaki Soruları Okuyarak Doğru Seçeneği İşaretleyiniz.

7-D
8-B
9-D
10-A
11-E
12-E


Not: Çağdaş Türk ve Dünya Tarihi ders kitabı cevaplarının tamamı için Çağdaş Türk ve Dünya Tarihi Ders Kitabı Cevapları – Tüm Üniteler başlıklı yazımızı inceleyebilirsiniz.

Soru Sor: Çağdaş Türk ve Dünya Tarihi Ders Kitabı içinde yer alan diğer soruları destek@derstarih.com e-posta adresini kullanarak bize iletebilirsiniz. Sorularınızı bize gönderin Ders: Tarih Ekibi sizin için yanıtlasın!

3 Yorum

  1. reis çok sağolasın ellerine sağlık sınavda çok yardımcı olucak yazıların. teşekkğrler…

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu Konuyla İlgili Yazılar

Başa dön tuşu

Metin kopyalamanın açılabilmesi için
lütfen web sitemizdeki herhangi bir reklama
tıklayarak bize destek olunuz.

Kapalı

Reklam Engelleyici Algılandı

Lütfen reklam engelleyicinizi kapatarak bize destek olunuz. Anlayışınız için teşekkür ederiz.