İslam Tarihi

Medine Sözleşmesi Nedir? İlk Toplumsal Sözleşme

Bu yazımızda Medine Sözleşmesi nedir? Medine Sözleşmesi neden imzalandı? Medine Sözleşmesi neden bozuldu? Medine Sözleşmesi’nin önemi ve özellikleri nelerdir? sorularını yanıtladık. Ayrıca Medine Sözleşmesi’nin tüm maddelerine yer verdik.

Medine Sözleşmesi Nedir?

Medine sözleşmesi, toplum kuralarını belirleme adına yapılmış bir sözleşmedir. Aynı zamanda sosyal ve siyasal özellikleri de vardır. Bu sözleşme “Evs” Kabilesi ve “Hazrec” Kabilesi arasındaki şiddetli iç çatışmalara bir son vermek amacıyla hazırlanmıştı. Ayrıca bir İslam devletinde açıklanacağı için şekli, unsurları, özellikleri ve organlarının belli olması gereklidir. Ayrıca İslam devletlerinde hukukun temeli Allah olduğu için İslam devletlerinde yasama meclisi ve anayasası yoktur. Ama peygamberlerin kısıtlı bir yasama yetkisi vardır. İslam devletinin unsurları hakimiyet, ülke ve halktan oluşmaktadır. Bu yüzden Medine sözleşmesi çok özenli hazır olma durumunda olmalıdır. Medine sözleşmesi hicretten sonra Medine toplumunu oluşturan Yahudiler ve diğer toplum gruplarını birleştirmeyi amaçlamaktadır.

Ayrıca bu anlaşma da toplumun kendi içindeki kavgaların sonlandırılması dışında yabancı toplumlarla olan ilişkilerde daha dikkatli olması ve toplumların hakları ve hürriyetlerine bir saygı çerçevesi içinde yaklaşması amaçlanmaktadır. Bu anlaşmanın imzalanma aşamasına gelecek olursak Hz. Muhammed’in planı gayrimüslimlerin reislerini ve Müslümanları Hz. Enes’in evinde toplamaya karar vermiştir. Ama toplamadan önce birtakım önlemler aldığını da biliyoruz. Bu toplantı da Hz. Muhammed Medine de devamlı bir toplumun olmadığından ve huzurun sağlanması gerektiğinden dolayı bir devlete ihtiyacı olduğundan bahsetmiştir.

Medine Sözleşmesi Ne Zaman, Nerede ve Kimler Arasında İmzalanmıştır?

Medine Sözleşmesinin imzalanmasının adına tam bir tarih bulunmamasına karşın anlaşma altı yüz yirmi iki yılında imzalanmıştır. Tamda böyle bir zamanda ilk toplumsal sözleşmenin imzalanması bazı kişiler tarafından hiç iyi karşılanmadı. Medine sözleşmesi “Yesrib” (Medine) şehrinde imzalanmıştır. Bu anlaşma “Evs” kabilesi ve “Hazrec“ kabilesi arasındaki savaşları bitirmek amacıyla imzalanmıştır.

Medine Sözleşmesi Neden İmzalandı?

Medine Sözleşmesi’nin imzalanmasının sebepleri nelerdir? Medine sözleşmesinin imzalanma nedenleri arasında kabileler arası savaşı bitirmek ve toplumsal huzuru sağlamak yatıyor. Sonuçta böyle bir antlaşmasının imzalanma fikrini ortaya atan bir kişi tam o dönemde çok büyük bir saldırıya uğrayabilir. Bu yüzden bu antlaşmanın yayınlanmasının dışında onu söyleyecek kişinin o toplumun içinde söz sahibi olması ve iyi bir önlem almış olması gerekir. Bazı kabilelerin hakları kısıtlandığı için tabi ki bu anayasaya karşı çıkanlar olacağı için bu anayasanın geçerliliğini sağlamakta ayrı bir zorluk çıkartıyor. Fakat böyle bir dönemde bu tür bir anlaşmayı geçerli tutabilecek tek kişi bir din üstünlüğüne sahip olan ve de toplumun saygısını ve takdirini almış birisinin olması gerekir. O dönemde Medine de bu özellikleri taşıyan Hz. Muhammet’tir. Hz. Muhammed’in bir istediği de öyle bir toplumda din zorlamasının olmasıdır.

Bu yüzden bazı karşı çıkan kişiler Hz. Muhammed’in Medine’den göçe zorlanması ya da Medine’den gönderilmemesi durumunda Medine’ye baskın yapacaklarını ve hasar vereceklerini dile getiriyorlardı. Hz. Muhammed’in önerdiği ise herkesin birbirine olan saygısını koruması ve haklarının bilmesi idi. Bu yüzden bu anlaşmanın peşini bırakmamıştır. Aynı zamanda bu anlaşmada savaş halinde olan kabilelerin hakları ve dahası belirtilmiştir. Hz. Muhammed’in diğer isteklerinden biri de vicdan özgürlüğüydü. Çünkü bazı insanların öz benlik ve düşünce yapısını değiştirmeye çalışıyorlardı. Bu yüzden normal gündelik halde verilen kararlar duruma göre bazı zamanlarda ölüme yol açıyordu. Bu sebeplerden dolayı Hz. Muhammed bu anlaşmanın imzalanmasını istiyordu.

Medine Sözleşmesi Neden Bozuldu?

Anlaşmayı bozan Yahudiler Hz. Ali’yi Hz. Muhammed’den üstün tuttukları için Hz. Muhammed’in yaptığı ve yaptığı her şeyden dolayı sinirlidirler. Bazı kabileler arası kavgalardın bitmeyeceğine karar veren bazı Yahudiler bu anlaşmayı kabul edemeyeceklerini söylediler ve kendi elleriyle bu anlaşmayı bozdular. Zaten Hz. Ali’yi daha yukarıda tuttukları için kabileler arası kavga onlar için bir bahane oldu. Bu nedenlerden dolayı Medine anlaşmasını Yahudiler kendi elleriyle bozmuşlardır.

Medine Sözleşmesi Önemi

Medine Sözleşmesi’nin önemi nedir? Medine sözleşmesi bir toplumu bir araya getirmek amacıyla yapılmış tarihin ilk toplumsal sözleşmesidir. Bu anlaşma toplumsal açıdan şu an sahip olduğumuz haklardan bazılarını da kapsamakta. Bu anlaşma din serbestliği içermekte. O dönemde ayrılıkların yaşandığı bir toplumu bir arada tutmak için bir din serbestliğinin olması gerekir. Çünkü toplum içerisinde birbirinin dininden dolayı şiddete başvuran bireyler bulunuyorsa bu sorunu din serbestliği getirerek çözebilirsiniz ancak.

Bu toplumda bu ve bunun gibi sorunları çözebilmesi için toplum tarafından tanınan ve toplumun takdirini almış birisinin olması gerekir. Bu kişi Hz. Muhammed olduğu için bu özelliklerinin dışında birde dini bir özelliği olduğu için bu tür sorunları çözme konusunda en olabilir kişi Hz. Muhammet’tir. Aynı zamanda bu toplum içerisinde kavga çıkarsa bu toplumda huzur ve güvenilir bir ortam kalmayacağı için toplumun barış içerisinde yaşaması gerekir. Bu toplum birlikte olma sorununu çözerse dışarıdan gelen saldırılar esnasında da yan yana kol kola olmak zorundadır. İnsanların kendi bölgelerinden sorumlu olması da o toplumu daha düzenli hale getirir.

Medine Sözleşmesi Özellikleri

  • Yahudilere dinde serbestlik getirilmiştir.
  • Anlaşmazlıklar Allah’a ve Hz. Muhammed’e bildirilecektir.
  • Müslümanlar ve Yahudiler kavga etmeyecek, barış içinde yaşayacaktı.
  • Sınır dışından gelen herhangi bir saldırı için hep birlikte savaşılacaktır.
  • Her dinden insanlar, hangi bölgede yaşıyorlarsa o bölgelerden sorumlu olacaktır.
  • Yahudiler ve Müslümanlar arasındaki problemleri çözen kişi, Hz. Muhammed olacaktır.

Sözleşmenin bu maddeleri doğrultusunda ulaşabileceğimiz sonuçlar arasında İslam dinin bir çeşidine dinde serbestlik getirilmiştir. Bu da ülkede yaygın bir din serbestliği olmadığını gösterir. Bazı zorluklarla istenilen dine inanma zorunluluğu bu kural ile kalkmıştır. Anlaşmazlıklar Hz. Muhammed’e bildirilecek demek dediğimiz yere tekrar getiriyor bizi. Çünkü böyle bir toplumun içinde hem güvenilir hem bilinen hem de dini olarak bir üstünlüğü bulunan bir kişi ancak anlaşmazlıkları çözebilir.

Sonuçta o dönemlerde yapılan kavgaların bazıları Müslümanlar ile Yahudiler arasında çıkıyordu. Bu kuralın getirilmesi de barış içinde olan ve huzuru olan bir toplum istendiğinin göstergesi. Sınır dışından gelen herhangi bir saldırı için birlikte savaşılması kuralı belirli bir toplum oluşturma fikrini eyleme dökme ve birlik beraberlik duygusunu uyandırma amacı ile konulmuştur. Biraz düşündüğümüzde kendi içinde bir ayrım yaşayan bir toplum dışarıdan gelen bir saldırı durumunda büyük ihtimalle çökecektir. İnsanların yaşadığı bölgeden sorumlu olması durumu ise toplum içerisindeki bölge karışıklığını engellemek için konulmuş bir kuraldır. Gine aynı noktaya geliyoruz bu kuralda. Hz. Muhammed’in özelliklerinden dolayı Yahudiler ve Müslümanlar arasındaki problemleri çözme görevi en doğru karardır.

Medine Sözleşmesi Tüm Maddeleri

Bismillâhirrahmânirrahîm. 

1. Bu vesika, Peygamber Muhammed tarafından Kureyşli ve Yesribli müminler ve bunlara tâbi olanlarla sonradan onlara katılmış olanlar ve onlarla beraber cihad edenler için düzenlenmiştir. 

2. Vesikayı imzalayanlar diğer insanlardan ayrı bir ümmet teşkil eder. 

3. Kureyşli muhacirler kan diyetlerini ödemeye katılacaklar ve savaş esirlerinin fidyesini müminler arasındaki mâkul esaslara ve adalete göre ödeyeceklerdir. 

4. Avfoğulları daha önce olduğu gibi kan diyetini ödemeye iştirak edecek ve müslümanların teşkil ettiği her zümre savaş esirlerinin fidyesini müminler arasında adalet prensibine göre verecektir. 

5. Hârisoğulları daha önce olduğu gibi kan diyetini ödeyecek ve her zümre savaş esirlerinin fidyesini müminler arasında adalet çerçevesinde verecektir. 

6. Sâideoğulları, daha önceki yaptıkları gibi kan diyetini ödeyecek ve her zümre savaş esirlerinin fidyesini müminler arasındaki adalete göre verecektir. 

7. Cüşemoğulları, evvelce uygulandığı gibi kan diyetini ödeyecek ve her zümre savaş esirlerinin fidyesini müminler arasındaki adalet prensibine göre verecektir. 

8. Neccâroğulları eskisi gibi kan diyetini ödeyecek ve her zümre, savaş esirlerinin fidyesini müminler arasında uygulanan mâkul esaslara ve adalet prensibine göre verecektir. 

9. Benî Amr b. Avf, daha önce olduğu gibi kan diyetini ödeyecek ve her zümre savaş esirlerinin fidyesini müminler arasında kabul edilen esaslar ve adalet çerçevesinde verecektir. 

10. Nebîtoğulları daha önce yaptıkları gibi kan diyetini ödeyecek ve her zümre savaş esirlerinin fidyesini mâkul esaslar ve adalet çerçevesinde verecektir. 

11. Evsoğulları eskiden olduğu gibi kan diyetini ödeyecek ve her zümre savaş esirlerinin fidyesini mâkul esaslara ve adalete göre verecektir. 

12a. Müminler, kendi aralarında ağır malî sorumluluklar altında bulunan hiç kimseyi bu halde bırakmayacak, fidyesini veya kan diyeti gibi borçlarını mâkul esaslara göre ödeyecektir. 12b. Hiçbir mümin diğer müminin mevlâsı ile ondan habersiz bir anlaşma yapamayacaktır. 

13. Takvâ sahibi müminler saldırganlara, haksız bir fiil tasarlayanlara ve cürüm işleyenlere, bir hakka tecavüz edenlere, müminler arasında karışıklık çıkarmak isteyen kimselere karşı olacak ve bunlardan biri kendilerinden bir kişinin evlâdı bile olsa hepsinin elleri onun aleyhine kalkacaktır. 

14. Hiçbir mümin kâfir için bir mümini öldüremez ve mümin aleyhine kâfire yardım edemez. 

15. Allah’ın zimmeti, himaye ve teminatı tektir, dolayısıyla müminlerden -yetki bakımından- en aşağı derecede olan birinin kabul ettiği himaye onların hepsini bağlar, zira müminler birbirinin kardeşidir. 

16. Yahudilerden bize tâbi olanlar, zulme uğramadan ve onların düşmanlarıyla yardımlaşmadan yardımımıza hak kazanacaktır. 

17. Müminler arasında geçerli olan barış tektir. Hiçbir mümin Allah yolunda girilen bir savaşta diğer müminleri hariç tutarak bir anlaşma imzalayamaz; anlaşma ancak müminler arasında eşitlik ve adalet çerçevesinde yapılacaktır. 

18. Savaşa katılan bütün askerî birlikler nöbetleşe görev yapacaktır. 

19. Müminler birbirinin Allah yolunda akan kanlarının intikamını birlikte alacaktır. 

20a. Takvâ sahibi müminler en iyi ve en doğru yol üzerinde bulunurlar. 20b. Hiçbir müşrik bir Kureyşli’nin malını ve canını himayesi altına alamaz ve hiçbir müminin Kureyşliler’e müdahalesine engel olamaz. 

21. Bir kimsenin bir müminin ölümüne yol açtığı kesin delillerle sabit olur ve maktulün velisi diyete razı olmazsa o kimse kısas hükümlerine tâbi olur; bu takdirde bütün müminler öldürene karşı tavır alır. Bunlara sadece bu hükmün uygulanması için hareket etmek helâl olur. 

22. Bu yazının içeriğini kabul eden, Allah’a ve âhiret gününe inanan bir müminin bir kātile yardım etmesi ve ona sığınacak yer bulması helâl değildir; kātile yardım eden veya sığınacak yer gösteren kimse kıyamet günü Allah’ın lânet ve gazabına uğrayacaktır ve artık kendisinden ne bir para ne de bir tâviz kabul edilecektir. 

23. Üzerinde ihtilâfa düşülen konular Allah’a ve resulü Muhammed’e arzedilecektir. 

24. Yahudiler müminler gibi savaş devam ettiği müddetçe savaş masraflarını kendileri karşılayacaktır. 

25a. Avfoğulları yahudileri müminlerle birlikte bir ümmet teşkil eder. Yahudilerin dinleri kendilerine, müminlerin dinleri de kendilerinedir. Buna mevlâları da dahildir. 25b. Haksızlık yapan veya suç işleyen kimse yalnız kendine ve aile fertlerine zarar vermiş olacaktır. 

26. Benî Neccâr yahudileri Avfoğulları yahudileriyle aynı haklara sahiptir. 

27. Benî Hâris yahudileri Avfoğulları yahudileriyle aynı haklara sahip olacaktır. 

28. Benî Sâide yahudileri Avfoğulları yahudileriyle aynı haklara sahiptir. 

29. Benî Cüşem yahudileri Avfoğulları yahudileriyle aynı haklara sahip olacaktır. 

30. Benî Evs yahudileri Avfoğulları yahudileriyle aynı haklara sahiptir. 

31. Benî Sa‘lebe yahudileri de Avfoğulları yahudileriyle aynı haklara sahiptir. Haksız bir fiil işleyen kimse sadece kendine ve aile fertlerine zarar vermiş olacaktır. 

32. Cefne kabilesi Sa‘lebe’nin bir koludur, dolayısıyla onlar gibi mülâhaza edilecektir. 

33. Benî Şetîbe yahudileri de Avfoğulları yahudileriyle aynı haklara sahip olacaktır. Şüphesiz iyilik, günah ve kötülükten farklıdır. 

34. Sa‘lebe’nin mevlâları bizzat Sa‘lebîler gibi kabul edilecektir. 

35. Yahudilere sığınmış olan kimseler bizzat yahudiler gibi kabul edilecektir. 

36a. Yahudilerden hiçbir kimse Hz. Muhammed’in izni olmadan -müslümanlarla birlikte savaşa- katılamayacaktır. 36b. Bir yaralamanın intikamını almak yasak edilmeyecektir. Bir adam öldüren kimse yalnız kendini ve aile bireylerini sorumluluk altına sokmuş olur. Bu sorumluluktan kaçmak haksızlıktır. Allah bu kurallara riayet edenlerle beraberdir. 

37a. -Medine’ye yönelik bir saldırı olması halinde- yahudiler ve müslümanlar kendi savaş masraflarını kendileri karşılayacak, bu sahîfede gösterilen kimselere savaş açanlara karşı yardımlaşacaktır. Onların arasında kötülük değil iyi niyet ve samimiyet hâkim olacaktır. Bu vesikadaki bütün kurallara muhakkak riayet edilecektir. 37b. Hiçbir kimse müttefiklerine karşı suç işleyemez; mazluma muhakkak yardım edilecektir. 

38. Yahudiler müslümanların yanında savaştıkları müddetçe harcamalara katılacaklardır. 

39. Yesrib vadisi bu sahîfede adı geçenler için mukaddes bir yerdir. 

40. Himaye altındaki kimse bizzat himaye eden gibidir; ne zulmedilir ne de kendisi zulüm işleyebilir. 

41. Himaye hakkına sahip kimselerin izni olmadıkça kimseye himaye hakkı verilemez. 

42. Bu yazıda adı geçen kimseler arasında meydana gelmesinden endişe edilen anlaşmazlık ve öldürme vak‘alarının Allah’a ve resulü Muhammed’e arzedilmesi gerekir. Allah bu sahîfeye en iyi riayet edenlerle beraberdir. 

43. Kureyşliler ve onlara yardım edecek olanlar himaye altına alınmayacaktır. 

44. Bu vesikada zikredilen kişiler Yesrib’e saldıracak olanlara karşı yardımlaşacaktır. 

45a. Eğer yahudiler, müslümanlar tarafından barış antlaşması yapmaya veya barış antlaşmasına katılmaya davet olunursa bunu kabul edip anlaşmaya iştirak edeceklerdir. Eğer yahudiler müslümanlara aynı şeyleri teklif edecek olursa müminler de aynı sorumlulukları yerine getireceklerdir. Din uğruna yapılacak savaşlar bu hükümlere tâbi değildir. 45b. Medine’deki her zümre şehrin savunmasında kendine ait bölgeden sorumludur. 

46. Bu sahîfede adı geçenler için konulan şartlar hem Evs yahudilerine hem de onların mevlâlarına sahîfede adı geçen kimseler tarafından tâvizsiz bir şekilde uygulanır. Kurallara mutlaka uyulacak ve asla aykırı hareket edilmeyecektir. Haksız kazanç sağlayanlar sadece kendilerine zarar vermiş olurlar. Allah bu sahîfede gösterilen maddelere en doğru ve en mükemmel şekilde riayet edenlerle beraberdir. 

47. Bu vesika haksız bir icraatta bulunan veya suç işleyenlere ayrıcalık sağlamaz yahut cezalandırılmasına engel olmaz. Savaş için yola çıkanlar da Medine’de kalanlar da emniyet içinde olacaktır; haksız bir fiil ve suç işlenmesi hali müstesnadır. İyilik yapanlar ve sorumluluğunun bilincinde olanlar Allah ve resulünün himayesi altındadır.

Kaynak: Medine Sözleşmesi’nin tüm maddeleri TDV İslâm Ansiklopedisi’nde yer alan ve Mustafa Özkan tarafından hazırlanan Medine Vesikası başlıklı maddeden alınmıştır.

Bir Yorum

  1. Merhabalar Batuhan Bey, araştırma yazınız sayesinde Medine sözleşmesine dair aklımdaki sorulara açıklık getirebildim. Çok teşekkür ederim. -ed

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu Konuyla İlgili Yazılar

Başa dön tuşu

Metin kopyalamanın açılabilmesi için
lütfen web sitemizdeki herhangi bir reklama
tıklayarak bize destek olunuz.

Kapalı

Reklam Engelleyici Algılandı

Lütfen reklam engelleyicinizi kapatarak bize destek olunuz. Anlayışınız için teşekkür ederiz.