İslam TarihiTürk Tarihi

Bâtınilik Nedir? Bâtıniler Kimlerdir? Amaçları ve Faaliyetleri

Bu yazımızda Bâtınîlik nedir? Bâtıniler kimlerdir? Bâtınîlik ne zaman, nerede, nasıl ve neden ortaya çıkmıştır? Bâtınilerin yıkıcı faaliyetleri nelerdir? Bâtınilik ne zaman, nasıl ve kim tarafından ortadan kaldırıldı? Hasan Sabbah kimdir? Alamut neresidir? Özellikleri nelerdir? sorularını yanıtladık.

Bâtınilik Nedir?

İslamiyet anlayışında Kur ’an ayetlerinin göründüğü asıl anlamlarını dışarıda tutarak daha derinlerinde Bâtınilerin kendilerince doğru olduğuna inandığı şekle göre yorumlanması akımına Bâtınilik akımı denir.

Bâtınilik Ne Zaman, Nerede, Nasıl ve Niçin Ortaya Çıkmıştır?

Bâtınilik 11. yüzyılda ortaya çıkmıştır. Kurucusu Hasan Sabbah olarak bilinmektedir. Bâtınilik Haşhaşiler ile paralel biçimde büyümüştür. Bunun sebebi Hasan Sabbah’ın Haşhaşilerin toplum içerisinde yer etmiş veya güç sahibi insanları öldürmesinden geçmektedir. Ya da toplumdaki güç sahibi insanları kendilerinden göstermişlerdir. Bu tarikatın merkezi olarak da Hazar Denizi’nin güneyinde bulunan ve Moğollar tarafından yakılıncaya kadar ayakta kalmış Alamut Kalesi’dir. Alamut Kalesi bu tarikatın merkezidir ve anı zamanda bu tarikatın güç alarak büyüdüğü diğer örgütlerin de merkezi olarak kullanılmaktadır.

Bâtınilik kısa zamanda büyük bir güç elde etmiştir. Zaten Fatımiler’den de güç alan Bâtıniler coğrafyada kısa sürede güçlenmişlerdir. Kuruluşları da benzeri örgütlerle iş birliği yaparak büyümesinden geçer. Aynı zamanda hızlı bir biçimde büyümesinin bir diğer önemli dayanağı da dailiktir. Yani insanları mezheplerine çağırmalarıdır. Zaten savaş üzerine savaş görmekte ve Orta Asya’dan göç alan coğrafya insanlara merhamet göstermezken bu tür mezheplerin huzur vaadine birçok insan inanmaya başlamıştır. Bunun sonucunda da aynı dönemde güç kazanmış birçok tarikat görebilmekteyiz.

Bâtınilik Ne Zaman, Nasıl, ve Kim Tarafından Ortadan Kaldırıldı?

Batınilik, 1256 yılına kadar bulunduğu coğrafyadaki sayılı tarikatlardandı. Merkezi meşhur Haşhaşi lideri Hasan Sabbah tarafından Alamut Kalesi’ne taşınmıştı ve kale o dönemde en büyük devlet büyüklerinin bile korktuğu Haşhaşilerin üstüydü o zamanlarda. Kale hiçbir şekilde fethedilemez olarak şan kazanmıştı. Tekin tepelerin üstüne kurulu devasa surlar olarak tabir edilmekteydi. İran coğrafyasındaki herkes kaleden korkardı ve hiçbir devlet adamı güçlerinden ötürü Haşhaşilere müdahale edemiyordu. Dönemin en çok saygı duyulan tarikatlarından birisiydi. Moğol işgalinin ardından da güçleri devam etti. Coğrafyanın bütününü kontrol etmeyi kısa sürede başaran Moğol Devleti hala Haşhaşilerle baş edememişti. Bu, aynı zamanda Haşhaşilerle paralel biçimde devam ettiği için Bâtıniler konusunda da geçerliydi.

Moğol devleti de Haşhaşi tarikatının bir tehdit olduğunu kısa sürede fark etti. Ancak Fars devletlerinin aksine Moğol Devleti çok daha fazla güce sahipti, komutanlar çok daha kararlıydılar ve sayıca herkesten üstündüler. Rivayete göre de Hülagü Han bir gün Alamut Kalesi’ni almayı kafasına takmıştı. Ardından her 10 insandan 2’sini ordusuna katarak o zamana kadar görülmüş en büyük ordulardan birisini düzenlemişti. Bunun ardından da Haşhaşi kalesinin kuşatması başladı. Kale uzun süre boyunca dayanınca Hülagü Han mühendislerine bir tünel kazılmasını emretmişti. Tünel kazılmıştı ve bu tünelin içerisine petrol dökülmüştü. Ardından düşmeyen devasa kale surlarının altından geçen tüneldeki petrol bir anda patlatıldı. Devasa surlar yerle bir olmuştu ve kurtulan herkes Hülagü Han’ın ordusu tarafından katledilmişti. Bu kalenin düşmesiyle de Bâtınilik, bir tarikat olarak bütün gücünü kaybetti.

Bâtıniler Kimlerdir?

Bâtıniler ise bu akımı kendi içlerinde benimsemiş ve gün içinde yaptıkları eylemleri, yapması ya da yapmaması gerek işleri bu inanca göre planlayan kısaca çevresini ve işlerini bu inanca göre düzenleyen insanlar topluluğudur. Şiilikte, Kur’an ayetlerinden bu anlamları çıkarabilecek insanların sadece Tanrı ile ilişki kurabilen masum imamlar olabileceğine inanılır. Bâtıniler, Büyük Selçuklu Devleti dönemlerinde Büyük Selçuklu Devleti’ne büyük sorun teşkil etmiştir. Devlet içinde meydana gelen Bâtıni faaliyetleri o dönemin çok önemli bir sorundu. Hasan Sabbah’ın gizli olarak yürütmeye çalıştığı faaliyetler sonucunda Bâtıniler, 1090 yılında Kazvin yakınlarındaki Elburz Dağları’nda Alamut Kalesi’ni ele geçirdi. Sultan Melikşah bu durumdan Bâtınilere karşı mücadele etse bile hatta mücadele etmesi için komutanlarını göndermiş olmasına rağmen kurtulamamıştır. Harekât 1092’de Melikşah’ın ölümüyle son bulmuştur.

Bâtınilerin Yıkıcı Faaliyetleri Nelerdir?

Bâtıniler, İsfehan’ın mahallelerinde dağınık olarak yaşamaktaydılar. Buna rağmen kendilerine muhalif birine karşı hemen toplanıp birleşebiliyorlardı. Adam öldürmeye kadar varabilen taşkınlıklarının en büyük sebebi yayılmalarını önleyen Selçuklu Devleti idi. İlk ve en önemli yıkıcı faaliyetleri Selçuklu veziri Nizmülmük’ü öldürmeleriydi. Bu ve buna benzer onlarca belki de yüzlerce isyanlarda ve yıkıcı faaliyetlerde bulunmuşlardır.

Hasan Sabbah Kimdir?

Hasan Sabbah, Ortaçağ’ın en ilginç liderlerinden bir tanesidir. Tarihteki ilk terör örgütünün kurucusu olarak bilinir. İsmaililik mezhebine dayalı olarak Haşhaşiler tarikatını oluşturarak tanınmaya başlamıştır. Hasan Sabbah Otoriter bir liderdir. Dini bilgisi ile hem farklı hem de kendi derinliği olan bir karaktere sahiptir. 11. yüzyılda İran’ın Kum kentinde doğmuştur. 17 yaşına kadar Şii eğitimi almıştır. Hasan Sabbah, zamanının en iyi okullarında okuma şansı bulmuştur. Rey şehrine gittiğinde Şii inancının önde gelenleriyle temas etmiş ve Şiiliği tam anlamıyla benimsemiştir. Dini çalışmalarını geliştirmek için o zamanlar Fatımi Devleti’nin başkenti olan (Aynı zamanda İsmaillilerin de merkezidir.) Kahire’ye gitmiştir. Sonraki zamanlarda dini çalışmalarını geliştirme amacı güderek Kahire’ye gitmiştir. Hasan Sabbah üç yıl kadar Mısır’da kaldı ve dönemin ünlü bilginlerinden dersler aldı. 1081 yılında İsfahan’a dönerek yetkinleşmiş olarak mücadele etmeye başladı. Yaklaşık olarak dokuz yıl çeşitli kentleri gezerek İsmailliliği yaymaya çalıştı.

Çalışmalarının sonucunda İsmailliliğin varlığını daha geniş bir alana yaydı. Alamut Kalesi’ni merkezi üst olarak benimsedi ve burayı bilinçli bir şekilde seçti. Alamut’ta eksik gördüğü her şeyi bir bir tamamladı. Su, yemek ve savunma gibi ihtiyaçların hepsini karşıladı. Buna karşılık yerleşim alanlarının büyük bir kısmı İsmaillilerin oldu. Kurallar ve sosyal reformlar uygulayarak İsmailliler arasında kardeşlik bağları oluşturdu. Bu şekilde her bireyi kendisine ve topluma bağladı ve onları topluluklarının sorumluluk taşıyan birer üyesi ve toplumun sağlam bir parçası gibi hissetmelerini sağladı. Alamut Kalesi’nin ele geçirildiğini duyan Selçuklu veziri, dört aya yakın bir süre boyunca Alamut’u kuşatmasına rağmen istediği sonucu elde edemedi. Sonrasında ise çadırında bir Alamut fedaisi tarafından zehirli bir hançerle öldürüldü. Örgütlenme ağı o kadar genişti ki Selçuklu Devleti’nin üst düzey memurlarından bile İsmaili olanlar bulunuyordu.

Alamut’a yerleştikten sonra Hasan Sabbah, Büyük Selçuklu Devleti’ne ve Abbasi’lere yönelik mücadele etmeye başlamıştır. Kendi dönemi süresince kırkı aşkın suikast gerçekleştirmiştir. Bunların içinde ilk gerçekleştirdiği ve en önemlisi Selçuklu veziri Nizamümülk’ü öldürmesidir.
Hasan Sabbah, 23 Mayıs 1124 tarihinde Alamut Bölgesi’nde ölmüştür.

Alamut Kalesi Neresidir? Özellikleri Nelerdir?

Bâtıni Devleti’nin yönetim merkezi konumunda olan ve Hazar Denizi’nin güney tarafında, Qazvin şehrinin içinde konumlanmış bir kaledir. Gerçek kelime anlamı “Kartal Yuvası” ya da “Kartalın Öğreticisi” olarak bilinir. İbn-i Cüstan tarafında inşa edilmesi sağlanmıştır. Alamut Kalesi, Hasan Sabbah tarafından fethedilene kadar her türlü işi Cüstaniler’in denetimi altında yürütülen ve sahibinin Cüstaniler olduğu bir kale olarak kalmıştır. Alamut Kalesi Hasan Sabbah’ın cenneti vaat ederek yaydığı Haşhaşilik öğretisini benimseyen önderlik ettiği topluluğunun başkent olarak nitelendirdiği bölgede kurulmuştur ve bu topluluğa karargah olarak hizmet verdiği yerleşim birimi olarak anılır. İsmaililik anlayışının yayılmasında ve yaşatılmasında büyük bir yol oynayan (Çünkü insanlara bir cennet vaat ediliyordu ve vaat edilen cennetin ön gösterimi olarak bu kale gösterilerek insanları yanlarına çekebiliyorlardı.) bu merkez sınırları içerisinde Hasan Sabbah, adamlarına cennetin anahtarlarını kendi elinde bulunduğuna dair bir yalan uydurmuş ve haşhaşın uyuşturucu etkisini kullanarak onları eğitime tabi tutmuş yani kendine asker olarak yetiştirmiştir.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu Konuyla İlgili Yazılar

Başa dön tuşu

Metin kopyalamanın açılabilmesi için
lütfen web sitemizdeki herhangi bir reklama
tıklayarak bize destek olunuz.

Kapalı

Reklam Engelleyici Algılandı

Lütfen reklam engelleyicinizi kapatarak bize destek olunuz. Anlayışınız için teşekkür ederiz.