İslam Tarihi

Beytü’l Hikme Nedir? Neden Kuruldu? Amacı Nedir?

Dünya’nın ilk üniversitesi henüz Bologna’da açılmamışken Amerika’nın düzlüklerinde yerli halk kitap nedir bilmezken Arap İslam dünyası sanat kültür bilim alanında aydınlanma yaşıyordu. Bu dönemin en önemli eserlerinden biri de Beytü’l Hikme yani Hikmet Evi‘dir. Bu kurum İslam dünyasının ilk bilimler akademisi olarak kabul edilir. Tarihte çok yeri olmasına rağmen hak ettiği ilgiyi yakın zamana kadar görmemiştir. Beytü’l Hikme her ne kadar dini bilimler açısında olmasa da fen, felsefe alanında İslam dünyasının yer edinmesini sağlaması açısından yaşamsal rol oynamıştır.

Beytü’l Hikme Nedir?

Abbasiler tarafından, 700’lü yılların sonlarında ve 800’lü yılların başında, Bağdat’ta kurulan kütüphane ve çeviri merkezinden oluşan bir bilim merkezidir. Beytü’l Hikme kelime anlamı ise Bilgelik Evi‘dir. Bazı araştırmacılar bu kavramı İrfan Kapısı, Hikmetler Evi olarak da adlandırmaktadır.

Beytü’l Hikme Neden Kuruldu?

İslam tarihine bakıldığında Hz. Muhammed döneminde Arap yarımadasının birliğinin sağlamasından sonra Hulefa-i Raşidin yani dört halife döneminde Orta Asya’dan Kuzey Afrika’ya kadar; Abbasilerin ilk dönemlerine gelindiğinde ise Orta Asya’dan İspanya’ ya kadar uzan geniş bir coğrafyanın İslam dünyası haline geldiği görülür. Bu genişleme ile birlikte dini açıdan farklılıklara sahip olan insanlar İslam devletlerinin altında bulunmuşlardır. Mısır, Suriye, Irak ve Mezopotamya’da bulunan ve dünyanın en önemli kültür ve medeniyet merkezlerinden olan İskenderiye, Edessa (Urfa), Antakya, Cundişapur ve Harran İslam devletinin sınırları içinde kalmıştır. İslam medeniyetine geçen kültürün esas temeli Mezopotamya ve Mısır’dır. Yunan’da zirvesine çıkmış bu kültür, İskender’in istilasından sonra Hellenizm adıyla yeni bir safaya ulaşmış ve sonra da İslam dünyasına geçmiştir.

Fen bilimleri ile fazla ilgili olamayan Arap İslam dünyasına bu bilimler tercüme yoluyla girmiştir. Tercüme işini Abbasi halifesi Me’mun öncesi ve sonrası olarak iki dönemde incelenebilir. Me’mun öncesi düzensiz ve belli bir sistematiği olmayan çeviriler Me’mun sonrası belli bir düzen ve kurumsal bir yapıda yapılmıştır.

Beytü’l Hikme Ne Zaman, Nerede ve Nasıl Kuruldu?

İslam kültür tarihinde bilinen ilk yüksek öğrenim kurumu olan Beytü’l Hikme Harun Reşit döneminde kütüphane olarak sarayın bitişiğinde yaptırılmıştır. Beytü’l Hikme’nin ilk çekirdeğinin halife Mansur döneminde sarayda oluşturulan bir kütüphane olduğu ve zamanla dışarıdan getirilen ve tercümesi yapılan kitapların buraya sığmaması üzerine Harun Reşid tarafından sarayın bitişiğine Hizanetü’l Hikme adında kütüphane yaptırmıştır.

Bu dönemde Hint seyyah alim ve doktorları tarafında getirilmiş olan Hint eserleri de Beytü’l Hikme’ye konulmuştur. Bu bilgilerin ışığında Beytül Hikme’nin tabii ihtiyaçların ve bir sürecin sonucunda ortaya çıktığı İskenderiye ve Cundişapur akademilerini örnek alınarak kurulduğu söylenebilir. Zira Beytül Hikme kuruluncaya kadar eski kültür ve medeniyetlere ait çok sayıda eser Bağdat’a getirilmiş ve tercüme edilmiştir. Özetle Harun Reşit döneminde bir kütüphane olarak kurulan bu kurum, tercüme faaliyetleri daha da hızlanmıştır. Hikmet sözünden de anlaşılacağı gibi kurum fizik, kimya, astronomi, felsefe araştırmalarının ve bu konudaki eserlerin çevirisini yapıldığı bir merkez olmuştur. Din ilimleri ile ilgili ders ve çalışmalar ise camiler başta olmak üzeri başka kurumlarda yapılmıştır.

Beytü’l Hikme’nin Amacı Nedir?

Beytü’l Hikme asıl amacına Me’mun halife olduktan sonra ulaşmaya başlamıştır. Me’mun döneminde Beytü’l Hikme her şeyden önce o dönemden önce gelmiş olan eski eser koruma ve barındırma sonrasında ise tercüme ve telif yoluyla birçok eser o dönemdeki İslam devletlerine büyük katkıda bulunmuştur. Dönemin kültür ve bilim hayatı bakımından çok aktif olması pek çok eserin getirip tercüme edilmesinde Halife Me’mun un felsefeye şahsi düşkünlüğüne bağlanmakadır.

Beytü’l Hikme asıl fonksiyonunu Me’mun halife olduktan sonra yapmaya başlamıştır. Beytü’l Hikme, Sahibu Beyti’l adı verilen bir müdür tarafıdan idare edilirdi. Ancak birden fazla bölüm olduğundan her bölümün başında bir müdür ve bunların başında da bir genel müdürün olduğu bir yapılanma dikkat çekmektedir. Beytü’l Hikme’de çalışanlar oldukça dolgun maaş almaktalardı. Abbasi idarecilerinin bilinen bu tutumları diğer bölgeden bilim adamlarını da Bağdat’a çekmiştir.

Beytü’l Hikme’nin Özellikleri Nelerdir?

Kütüphane olarak da çalışan Beytü’l Hikme islam dünyasının ilk kütüphanesi ünvanına sahiptir ve saygın bir yere sahiptir. Beytül Hikme, o dönemde astronomi bilimine büyük katkılarda bulunmuştur. Me’mun döneminde burada bir rasathane kurulmuş ve kıymetli araştırmacılardan bir astronomlar heyeti oluşturulmuştur. Burada çalışanlara Batlamyus’un keşiflerinin doğru olup olmadığını araştırmışlar, yerkürenin çevresini ölçmüşlerdir. İhtiyatla karşılamakla birlikte güneşteki lekelerin incelendiği belirtilmiştir.

O dönemki Bağdat’da olduğu gibi Beytü’l Hikme’de de din, dil ve ırk tanımaksızın Arap, Acem, Türk, Rum, Kıpti, Çin, Hint ve Berberi milletleri birbirleriyle birlikte, hiçbir şekilde rahatsızlık duymadan rahat ve hür bir ortamda çalışmalarına devam etmişlerdir.

Günümüzde birer fakülte olarak kabul edeceğimiz bölümler oluşmasıyla Beytü’l Hikme’de çalışanların sayısı gittikçe artmıştır. Mummed Musa El-Harezmi, Yahya Mansur, Sehl Harun gibi döneminde oldukça tanınan ve önemli eserler bırakmış birçok bilim adamı bu kurum sayesinde çalışmalar yapabilmiştir.

Birçok ilim insanı ve aydınların Bağdat’a gelmesi ve burada rahat ve hür bir şekilde çalışıp Antik Yunan eserleri ve felsefisi incelemeleri, İslam ilahiyatının oluşmasında büyük bir katkı sağlamıştır. Her konu aklın inceleme alanı içine girmiş ve serbest düşünceye doğru ilk ve en önemli adımı atmıştır. Dolasıyla İslam ilahiyatının doğuşunda Beytü’l Hikme’nin önemli payı vardır.

Münazara denilen meclislerde -ki bugün tartışmalı ilmi toplantı sempozyum çalıştay vb. adlandırılabiliriz- o tarihte bilim ve kültürün gelişmesine önemli katkıları olmuştur. Bu toplantılar bazen Me’mun sarayında bazen de Beytü’l Hikme’de yapılmıştır. Bu meclisler de her konu tartışılabilmiş ve fikirler rahatlıkla ortaya konmuştur.

Beytü’l Hikme’nin İslam dinine bir başka katkısı ise kendisine benzeyen kurumların kurulmasına örnek olmuş olmasıdır. Beytü’l Hikme ile başlamış olan bu ilim ve kültür hareketini takip eden olaylardan biri başka tercüme kütüphanelerinin açılmasıdır. Bu kütüphanelerde milyonlarca eser bulunmuş ve ilgisi olan insanlara açık olmuştur.

Beytü’l Hikme’nin Önemi Nedir?

Abbasiler döneminde açılmış olan Beytü’l Hikme İskenderiye, Haran ve Cundişapur gibi ilim ve kültür merkezleri en başta olmak üzere, farklı ilimler ve değişik medeniyetlerin kültürel eserlerinin bulunduğu bir kültür ilim havuzunun korunup, barındırılıp ve tercüme edildiği İslam dünyasındaki ilk ilim ve kültür akademisidir. Kurum dini ilimlerde olmasa bile fen bilimlerinin gelişmesinde özellikle Yunan bilim ve felsefesinin İslam alemine kazandırılmasında katalizör rolü oynamıştır.

Fethedilen yerlerden Bizans imparatoru ve bazı bölge idarecilerinin izinleri ile çeşitli merkezlerden toplanan kitaplar başkent Bağdat’a getirilerek Beytü’l Hikme’ye konulmuştur. Böylece medeniyet ve kültür tarihine ait eserler bulundukları yerlerde maruz kaldıkları ilgisizlikten kurtarılıp koruma altına alınmışlardır. Söz konusu çevirilerinin yapılması, üzerlerinde yapılan çalışmalar sonucunda Batı’da Rönesansın doğmasında etkili olmuştur. Yapılan teşviklerle bugün hemen herkes tarafından bilinen Harezmi, Benu Musa, Kindi ve Cahız gibi önemli Müslüman ilim adamları burada yetişmiştir.

Felsefe ve mantık ile ilgili eserlerin çevrilmesi İslam dünyasının bu konuda gelişmesinde büyük bir yardımcı olmuştur. Ancak Kuran öğretisi dışında akli yorumların ortaya çıkması yeni problemleri de beraberinde getirmiş ve toplumda tartışmalar yoğunlaşmıştır. Sonuçta Kelam ilmi ve İslam ilahiyatı doğmuştur.

Beytü’l Hikme Ne Zaman ve Nasıl Kapandı?

Harun Reşid’in bir kütüphane olarak yaptırdığı, Me’mun’un geliştirip bir akademi haline getirdiği, Abbasilerin ve İslam kültür tarihinin önemli bir enstitüsü olan Beytü’l Hikme, Moğolların 1258’de Bağdat’ı istila etmesine kadar varlığını ve faaliyetini sürdürmüştür. Hülagü Bağdat’ı fethedince bu kıymetli müesseseyi yakma kararı alıp yaktırmıştır.

Not: Bu konuyla ilgili olarak Tarih Boyunca Bilim ve Din İlişkisi başlıklı yazımızı da inceleyebilirsiniz.

2 Yorum

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu Konuyla İlgili Yazılar

Başa dön tuşu

Metin kopyalamanın açılabilmesi için
lütfen web sitemizdeki herhangi bir reklama
tıklayarak bize destek olunuz.

Kapalı

Reklam Engelleyici Algılandı

Lütfen reklam engelleyicinizi kapatarak bize destek olunuz. Anlayışınız için teşekkür ederiz.