Veganlık ve Vejetaryenlik Nedir? Ne Zaman ve Nasıl Ortaya Çıktı?
Bu yazımızda veganlık ve vejetaryenlik kavramlarının tanımlanacak ve tarihsel süreçleriyle bu süreçte geçirdikleri değişimler ele alınacaktır.
Hızla artan dünya nüfusu, beraberinde farklı alanlarda farklı sonuçlar hatta problemler getirmiştir. Bu problemlerin en önemlileri tüketim konusunda ortaya çıkan problemlerdir. Dünya nüfusundaki bu artış, tüketim ihtiyacının ve hızının da artmasına yol açmıştır. Tüketimde görülen bu hızlı artış; çevre sorunlarına, kaynak yetersizliğine ve bazı hayvanlarının nesillerinin tükenmesine yol açmıştır ve açmaya devam etmektedir. Vejetaryenlik, et tüketmemek üzerine kurulu bir felsefedir. Veganlık ise hayvanlık herhangi bir şekilde insanlara hizmet için kullanılmasına karşı çıkan bir hayat görüşüdür. Bu yazımızın problem cümlesi ise bu iki kavramın tarihsel süreçlerinin ve etik yönlerinin değerlendirilmesine dayanmaktadır.
Bu Yazının İçindeki Başlıklar:
Veganlık ve Vejetaryenlik Nedir?
Vejetaryen kelimesinin kökeni, Latincedeki “vegetus” kelimesine dayanmaktadır. Vegatus kelimesi, canlı, sağlam ve yaşam dolu anlamına gelmektedir. Vejetaryenlik hakkında 1842 yılında yapılan tanıma göre kırmızı et, balık eti ve tavuk etinin tüketilmemesine; yumurta, süt ve sür ürünleri gibi gıdaların ise isteğe bağlı tüketilmesine vejetaryenlik denir. Geneli bitkilerden oluşan bu beslenme stilini takip eden ve yaşam felsefesi haline getiren bireylere de “vejetaryen” adı verilir. Yıllar geçtikçe vejetaryenlik hakkında yapılan bu tanım da değişmiş ve gelişmiştir. Uluslararası Vejetaryenler Birliği (IVU) tarafından 2011 yılında yapılan tanıma göre vejetaryenlik, yumurta ve süt ürünleri gibi hayvansal gıdaların isteğe bağlı olarak tüketilip tüketilmemesi ve içeriğini tamamen bitkilerin oluşturduğu bir beslenme şeklidir. Yani hiçbir et ya da et ürünün tüketilmesi söz konusu değildir. Türk Dil Kurumu’nda yapılan tanımlama ise “etyemez” şeklindedir.
Veganlık ise, vejetaryenlikte bahsi geçen yumurta ve süt gibi ürünlerin tercihine bağlı olarak ortaya çıkmış bir kavramdır. Etin yanı sıra hayvanlar diğer ürünlerin de (süt ve süt ürünleri, bal, yumurta vb.) tüketilmediği duruma veganlık denir. Veganlığın vejetaryenlikten diğer bir farkı yemek sektörü ile sınırlı kalmamasıdır. Veganlar, hayvanların herhangi bir alanda insanlara yönelik kullanılmalarına karşı çıkmaktadırlar. Sirklerde hayvanların kullanılması ya da polis operasyonlarında köpeklerin kullanılması karşı çıkılan hususlardan bazılarıdır.
Veganlık ve Vejetaryenlik Türleri
Vegan ve vejetaryenliğin de kendi içlerinde çeşitleri vardır. Vejetaryenlerin çeşitli içerinde Semi vejetaryenlik (Flexitaryen), Lacto-ovo vejetaryenlik, Lacto vejetaryenlik, Ovo vejetaryenlik, Pesco vejetaryenlik ve Polo vejetaryenlik ele alınabilir. Semi vejetaryenlikte, et olarak sadece tavuk ve balık eti tüketilebilmektedir. Bu bireyler IVU tarafından vejetaryen olarak görülmemektedirler. Lacto-ovo vejetaryenlikte herhangi bir et tüketilmemektedir. Lacto vejetaryenlikte ise etin yanı sıra yumurta da tüketilmemektedir. Ovo vejetaryenlikte ise hayvansal gıdalardan yumurta dışında hiçbir şey tüketilmemektedir. Pesco vejetaryenlikte ise et başlığı altında deniz ürünleri tüketilmektedir. IVU, Pesco vejetaryenleri de vejetaryen olarak kabul etmemektedir. Polo vejetaryenlikte de kümes hayvanları tüketilmektedir ve IVU onları da vejetaryen olarak kabul etmez.
Vejetaryenliğin bir alt sınıfı olarak görülebilecek veganlıkta ise çeşitli diyetler uygulanabilmektedir. Veganlık; hiçbir et türünü, hayvansal gıdayı (süt, bal, yumurta vb.), hayvanlardan elde edilen diğer ürünleri (kürk, deri çanta, ipek vb.) ve hayvanlar üzerinde yapılan testleri onaylamamak, tüketmemek ve kullanmamaktır. 1979 yılında, Vegan Derneği’nin yaptığı tanım şöyledir: “Hayvanların gıda, giyim ya da başka amaçlarla maruz kaldıkları sömürü ve zulmün her türlüsünden -uygulanabilir olan en mümkün mertebede- kaçınan ve buna ek olarak insanların, hayvanların ve çevrenin yararına, hayvan kullanımı içermeyen alternatiflerin geliştirilmesini ve kullanımını destekleyen felsefe ve yaşam biçimidir. Beslenme söz konusu olduğunda, hayvanlardan tamamen veya kısmi olarak elde edilen ürünlerin reddedilmesini ifade eder.”
Zenmakrobiyotik diyette, sebze ve meyve de tüketilmemektedir. Sadece kuru baklagiller ve tahıllardan oluşmaktadır. Fruitarian çeşitte ise hiçbir hayvansal gıda ya da sebze tüketilmemektedir. Sadece bitkisel yağlar, kuru meyveler ve tohumlar tüketilebilmektedir. Vitarian ise çay ve kahvenin de tüketilmediği, yalnızca çiğ gıdaların tüketilebildiği bir çeşittir. Liquidarian ise bütün gıdaların sıvı olarak tüketilmesinden oluşan bir çeşittir. Son olarak Sproutarian ise tüm sebze ve meyvelerin ayrıca da tohumların tüketilebilmesiyle oluşmuştur.
Veganlık ve Vejetaryenlik Tarihi
Vejetaryenliğin ortaya çıkışı hakkında net bilgiler bulunmamaktadır. Özellikle Avrupa ve Amerika’da daha erken ortaya çıktığı düşünülmektedir. Orfeciler adı verilen insanlar Antik Yunan’da et yemezlermiş. Bunun sebeplerinden bir tanesi vejetaryen olan Empodices’in M.Ö. 5. yüzyılda başka canlılara zarar vermemenin büyük bir erdem olduğunu söylemiş olmasıdır. Yaşanan çevrenin yanı sıra mensup olunan dinin de vejetaryenlik konusunda farklı etkileri olmuştur. Örneğin Hinduizm dininde vejetaryenlik ahlak ve sağlık açısından uygun bir yaşama şekli olarak görülmektedir. Aynı zamanda Yunanlı matematikçi ve filozof olan Pisagor da vejetaryenliği savunan kişiler arasındadır. Diğer canlıları katletmek gibi etik açılardan incelendiğinde, Pisagor bu etik düşüncenin öncüsü olarak görülmektedir. Antik Yunan ve Eski Roma dönemlerinin ardından vejetaryenlik hakkında herhangi bir bilgi kaynağı bulunamamıştır. 16. yüzyılda yani Rönesans’ta önde gelen isimlerden Leonardo da Vinci’nin de vejetaryen olduğu bilinmektedir. Ayrıca 18. yüzyılda ortaya çıkan Aydınlanma Çağı’nın öncülerinden Tyron, Rousseau ve Voltaire de vejetaryen olduğu bilinen kişilerdendir.
Tarihteki ilk vejetaryen birlik olan Vejetaryen Derneği (Vegetarian Society), 1847 yılında İngiltere’de kuruldu. Bundan 13 yıl sonra yani 1860 yılında da Amerika Vejetaryen Derneği (American Vegetarian Society) kuruldu. 1867 yılında da Almanya’da kurulan vejetaryen derneklerinin sayısı yıllar geçtikte çoğalmıştır. Uluslararası Vejetaryen Birliği (International Vegetarian Union) ise 1908 yılında Almanya’nın Dresden şehrinde kurulmuştur. Vejetaryenliğin yanı sıra vegan kelimesinin ilk ortaya çıkışı ve kullanılması 1944 yılında Donald Watson tarafından olmuştur. Donald Watson aynı zamanda ilk vegan birliği olan Vegan Derneği’ni (The Vegan Society) de İngiltere’de kurmuştur. Günümüzde vejetaryen olan birey sayısı gitgide artmaktadır. Bu artışın sebepleri arasında etiksel, sağlıksal ve çevresel gerekçeler ortaya konulmaktadır. Dünya genelinde oranlama yapıldığında vejetaryen bireylerin sayısının en fazla olduğu ülkenin Hindistan olduğu görülmektedir. Bunun sebebi Hindu kültüründe geçmişten gelen vejetaryenlik geleneğinin bulunmasıdır. Hindulara göre et pis kabul edilmektedir ve katliamın ortaya çıkardığı bir üründür. Dolayısıyla et tüketimi Hindistan’da diğer ülkelere kıyasla oldukça azdır.
Günümüz Kültüründe Veganlık ve Vejetaryenlik
Geçmişten günümüze kadar gerek bazı ırklara karşı olsun gerekse insanların tercihlerine karşı olsun ötekileştirme her zaman söz konusu olmuş olan bir kavramdır. Bu ötekileştirme, insanlar tarafından diğer canlılara, hayvanlara karşı da yapılmıştır. İnsanlar, çok eski zamanlarda hayvanları kendi ihtiyaç ve yararları için evcilleştirme sürecine sokmuşlardır. Evcilleşen hayvanların ürünlerinden (süt, yün, yumurta vb.) de yararlanılıştır. Evcilleşme sürecine giren bu hayvanlar, zaman içerisinde çeşitli değişimlere maruz kalmış ve evrim geçirmişlerdir. Örneğin evrim öncesi koyunlarda yün yoktur, yün evcilleşmenin bir sonucudur. Ayrıca evcilleşen hayvanlar boyutsal olarak da küçülmüşlerdir. Bu da hayvanları denetlemenin kolaylaşması ile bağdaştırılabilir.
Tarihte insanların göçebe yaşam tarzından dolayı ilk besin kaynakları hayvanlar olmuştur. Tarımsal faaliyetler yerleşik hayat ile insan yaşantısına katılmıştır. Tarihsel süreçte Türklerin de besin kaynakları oldukça et ve hayvan temellidir. Günümüzde vegan ve vejetaryenlerin azınlıkta olduğu göz önünde bulundurulduğunda, et tüketimi gelenekselleştirmiş bir haldedir. Buna örnek olarak yılbaşı kutlamalarında hindi tüketilmesi verilebilir. Türk kültüründen örnek verilmek istendiğinde, kurban bayramlarında koç süslenmesi de hayvanların kullanılmasına bir örnektir. Bu çeşitli kültürlerde bulunan ve gelenek haline gelmiş olan davranışlar, sonraki nesillere de aktarılmaktadır.
Toplum et tüketimi konusunda kedi ya da köpeklerin etinin yenilmesini etik bulmamaktadır. Lakin inek, koyun vb. hayvanları yenilmesi ahlaki açıdan uygundur. Fakat vegan ve vejetaryenlerin etik anlayışı ve düşüncesine göre hayvanların kullanılması ve tüketilmesi başlı başına tutarsız bir anlayış ve davranıştır. Yunus balıklarının işkencelerle çalıştırılmaları, horoz dövüşler protesto edilirken, doğal ortamından alınıp kafeste yetiştirilen tavukların yumurtalarının tüketilmesi ya da annelerinden uzakta büyütülen buzağıların sütlerinin tüketilmesinin normal karşılanması tutarsızlığın başında gelmektedir. Fakat tüm durumlar değerlendirildiğinde eğer bir noktada insan ve hayvan arasında kalınırsa, insan öncelikli olarak gelir ve tercih edilecek olan insandır. Amerikalı akademisyen Gary L. Francione’a göre hayvanların insanların istek ve ihtiyaçlarına yönelik kullanılması yanlıştır ve etik değildir. Fakat hayvanlar ve insanlar arasında bir seçim yapılması gerektiğinde, insan seçilmelidir.
Vejetaryenlik Günü ve Türkiye Vejetaryenler Derneği
1 Kasım Dünya Vejetaryen Günü ilk kez 1977 yılında Kuzey Amerika Vejetaryen Derneği tarafından düzenlenmiş ve kutlanmıştır. 1978 yılında da bu yalnızca bir kutlama ile sınırlı kalmamış ve resmi olarak ilan edilmiştir ve dünya çapında organizasyonla yapılmaya başlanmıştır. Günümüzde 1 Kasım Dünya Vejetaryen Günü, Ekim ayı ile bağlanıp kutlanmaktadır. Yani Ekim ayı da, Dünya Vejetaryen ayı olarak geçmektedir. Dünya Vejetaryen Gününün Türkiye’de anılmaya başlaması çok daha geç olmuştur. İlk gündeme geldiği yıl 2009 yılıdır. Vejetaryen Kulübü’nün yaptığı bir basın açıklamasında gündeme getirilmiştir. Bu açıklama sonrasında Dünya Vejetaryen Günü Türkiye’de ilk kez 2010 yılında kutlanmıştır.
Bundan 2 yıl sonra 3 Mart 2012 yılında da Türkiye Vejetaryenler Derneği kurulmuştur. Bu dernek, Türkiye’de vegan ve vejetaryenler için kurulmuş ilk ve tek resmi kurumdur. Bu kurumun adı daha sonrasında Türkiye Vegan & Vejetaryenler Derneği (TVD) halini almıştır. Türkiye Vegan & Vejetaryenler Derneği, uluslararası derneklere de resmi olarak üyedir. Ayrıca, V-Label olarak adlandırılan, vegan ve vejetaryenlik içeriklerine uygunluk ambleminin de Türkiye’deki temsilcisi olan bir kurumdur.
Veganlık ve Vejetaryenlik Sağlığı Nasıl Etkiler?
Vegan ve vejetaryenliğin bireyler tarafından tercih edilmesinin önemli sebeplerinden bir tanesi de sağlıktır. Sağlık, tanımsal açıdan sadece fiziksel olarak iyilik hali değil, psikoloji ve toplumsal açıdan da iyi olma halidir. Yapılan araştırmalara göre, vegan ve vejetaryen beslenme şeklinin, et yiyen bireylerin beslenme stilleriyle karşılaştırılması sonucu, vegan ve vejetaryen olmak sağlık açısından daha iyi bir seçenektir. Vegan ya da vejetaryen olan bireylerin kolesterol seviyelerinin daha düşük olduğu, kalp ve damar hastalıkları, diyabet, tansiyon ve obezite gibi hastalıkların ise daha nadir görüldüğü ortaya konulmuştur. Kalp hastalıklarına, vegan ve vejetaryen bireylerde %30 oranla daha az rastlanmaktadır.
Bunun yanı sıra, vegan ve vejetaryen beslenme tarzında kuru baklagiller ve tahıllar ağırlıklı olduğundan ötürü, bu bireylerin kansere yakalanma riski de daha azdır. Sağlık söz konusu olduğunda tabii ki vegan ve vejetaryen olmanın da dikkat edilmediği takdirde sebep olduğu çeşitli hastalıklar bulunmaktadır. Özellikle vegan bireylerde kansızlık, B12 eksikliği ve kemik erimesi gibi rahatsızlıklara rastlanabilir. Kandaki değerlerde düzensizlik olmaması için menopoz öncesinde ve sonrasında kadınlara veganlık yerine Lacto-ovo vejetaryenlik önerilmektedir.
Vegan ve vejetaryenlikte karşılaşılan en büyük sorunlardan bir tanesi B12 eksikliğidir. Vejetaryenler, ihtiyaçları olan proteini bitkilerden almaktadırlar. Dışarıdan alınması gereken aminoasitleriyse etten alamasalar da yumurta, süt ve süt ürünlerinden alabilmektedirler. Dolayısıyla veganlar dışında vejetaryenlerde protein bazlı sağlık problemleri pek fazla yaşanmamaktadır. Fakat veganlarda dikkat edilmediği takdirde tehlikeli seviyede protein eksikliği görülebilir. Dolayısıyla veganların beslenme planlarında soya fasulyesine yer verilmesi gerekmektedir çünkü soya fasulyesi protein bakımından zengindir. Veganların protein dışında ihtiyaç duydukları arasında kalsiyum, B12, demir, çinko ve D vitamini de vardır. Sağlık problemleri ile karşılaşmamak için veganların bu ihtiyaçlarını da çeşitli bitkileri beslenme planlarının içerisine dahil ederek karşılamaları gerekmektedir. Gerekli planlamalar doğru yapıldığı takdirde herhangi bir sorunla karşılaşmazlar. Sağlık, biyolojik açının yanı sıra fiziksel açıdan da ele alınabilir. Bazı yoga ve spor eğitmenleri, vejetaryen beslenme tarzını önermektedirler. Vejetaryen beslenme şeklinin bireyin bedeni için çok daha sağlıklı olduğu düşünülmektedir.
Not: Bu konuyla ilgili olarak Gastronomi Nedir? Gastronomi Tarihi başlıklı yazımızı da inceleyebilirsiniz.