Dünya Tarihi

İsrail Ne Zaman ve Nasıl Kuruldu? İsrail Tarihi

Bu yazımız, İsrail devleti, Arap çoğunlukta bir coğrafyada nasıl kurulmuş ve yükselebilmiştir? sorusundan yola çıkılarak yazılmıştır. Yazımızda özellikle Arap-İsrail ilişkileri üzerinden bu soruya yanıt aranmıştır. Yazımız boyunca üzerinde durulan temel olaylar Yahudiler’in Filistin coğrafyasına göçünden başlayarak, 1948 İsrail’in bağımsızlık ilanı ve 1. Arap-İsrail Savaşı, Süveyş Krizi, 6 Gün Savaşı, Yıpratma Savaşı, Camp Davis Zirvesi, 1982 Lübnan Savaşı, Oslo Antlaşmaları, 1. ve 2. İntifada, Gazze Saldıları ve mevcut Batı Şeria İsrail yerleşkeleri olmuştur. Ayrıca İsrail-ABD-Filistin ilişkileri, BM’nin konu üzerindeki duruşu, Kudüs’ün statüsü ve İsrail’in diğer ülkeler ile ilişkileri de üzerinde durulan diğer noktalar olmuştur.

Arap Müslüman dominantı bir coğrafya içerisinde Yahudi İsrail devletinin kuruluşu ve bu devletin zaferlerle birlikte yükselişi, aslında kuruluşundan beri süregelen faktörlen incelendiğinde, pek de şaşkınlık verici bir durum olmaktan çıkacaktır.

İsrail Tarihi

Büyük Felaket. Arapların İsrail’in kuruluşuna verdikleri isim, durumun kendileri için ne ifade ettiğini aslında özetler nitelikte. Tarih boyunca dışlanmış ve ezilmiş Yahudi milletinin Arap camiasının en önem verdiği bölgede, Fırat-Dicle arası ve Kudüs çevresi bir bölgede bağımsız bir devlet kurması, aslında Arapların neden böyle bir isimlendirmeye gittiğini gözler önüne seriyor. Kuruluşundan sonraki dönemlerde Araplar, aslında bu felaketin yalnızca Yahudiler ile kendileri arasındaki bir sorun olmaktan çıkıp Arap dünyasını içten kavuran bir sorun haline dönüşmesini izleyeceklerdir. Hatta belki de sebep olacaklardır. İsrail’in kuruluşu yalnızca Arap-Yahudi sorununu başlatmamış, ayrıca Orta Doğu’daki istikrarsızlığın en büyük sebebi haline gelmiştir.

Bu istikrarsızlık zamanla öyle noktalara gelmiştir ki Arap dünyası darbelere, iç savaşlara, politik manipülasyonlara ve dış müdahalelere maruz kalmıştır. Günümüzde Arap devletleri arasında başı çeken Suudi Arabistan’ın İsrail ile müttefikliği var iken Arap devlet Katar ile politik krizde olması; Yemen, Libya, Suriye, Irak gibi devletlerin iç savaşta olmaları ve Mısır, Tunus gibi devletlerde defalarca darbe gerçekleştirilmesi İsrail’in sebep olduğu istikrarsızlığın sonuçları olarak değerlendirilebilir. Peki, her şeyden önce İsrail devleti böyle bir coğrafyada nasıl kurulabilmiştir?

İsrail Ne Zaman ve Nasıl Kuruldu?

2. Dünya Savaşı, şüphesiz ki tarihin en büyük soykırımlarından birine şahitlik etmiştir. Nazi Almanyası tarafından uygulanan holokost, yaklaşık 6.5 milyon Yahudinin hayatına mal olmuş ve Yahudileri tekrardan göçmen mülteciler durumuna sokmuştur. Avrupalı Yahudiler, 2. Dünya Savaşı sonrasında kaçışı hali hazırda nüfuslarının bulunduğu belki de tek bölge olan, İngiliz himayesi altındaki Filistin bölgesinde bulmuşlar ve bu bölgeye akın akın yerleşmeye başlamışlardır. Yüzbinlerce Yahudinin bölgeye yerleşmesi, bölgedeki Arap nüfusunu rahatsız etmiş, bu nüfus Yahudilere karşı ayaklanmıştır.

İllegal göçü önlemeye çalışan Birleşik Krallık da Yahudi göçmenleri durdurmaya kalkışmış, ancak hem Yahudilere karşı 2. Dünya Savaşı’ndan sonra alınan sıcak tutum, hem de Birleşik Krallığın kolonisizleşme yolundaki adımlarından. dolayı bu engellemeler de efektif olamamıştır. 1947 yılında bölgeden çekilmeye karar veren Birleşik Krallık, Arap-Yahudi sorununu BM’ye taşımıştır. BM de günümüz İsrail-Filistin coğrafyasının Araplar ile Yahudiler arasında ilk bölünümüne karar vermiştir. Bu kararname Yahudiler tarafından oldukça olumlu karşılanırken, Arap dünyasından büyük bir tepki almış ve coğrafyayı Filistinliler ile Yahudilerin karşılıklı savaştığı bir iç savaşa sürüklemiştir. İç savaşı takiben 1948 yılında İsrail, kendisine tanılan topraklar üzerinde bağımsızlık ilan etmiştir. Bağımsızlığı, direkt olarak dönemin iki süper gücü SSCB ve ABD tarafından tanınmıştır. Böylelikle İsrail’in kuruluş tarihi 14 Mayıs 1948 olarak gerçekleşmiştir.

Arap – İsrail Savaşı Nedir?

Bağımsızlık ilanı Arap dünyasını çılgına döndürmüş ve coğrafyayı direkt olarak savaşa sürüklemiştir. 1948 Arap-İsrail savaşı, Arap Ligi altında başlıca Ürdün, Mısır, Lübnan ve Suriye koalisyonuna karşı Amerikan destekli İsrail savaşıdır. Savaş yaklaşık 10 ay sürüp 3 farklı aşamadan oluşurken, savaş sonunda İsrail net bir galibiyet almıştır. Savaşın ardından yalnızca bağımsızlığı garanti altına almakla yetinmeyen İsrail, bölgeden 700 binin üzerinde Arabın ayrılmasını da sağlarken topraklarını da geliştirmeyi başarmıştır.

1947 BM planının üzerine toprak ekleyen İsrail, Filistin’i daha da kıstırırken, Kudüs’ün de uluslararası statüsü bu savaşın sonunda verilmiştir. Savaşın sonunda Arap koalisyonu büyük bir mağlubiyetle ayrılmasına karşın savaş sırasında Batı Şeria bölgesini ele geçiren Ürdün, bu bölgeyi kendi topraklarına katarak aslında savaşta mağlup tarafta olmasına rağmen savaşın sonunda toprak kazanırken, savaşta ağır bir yenilgi alan Mısır ise Gazze bölgesini işgal altına almıştır. Geri kalan Filistin topraklarının hepsini kendine katan İsrail ise kağıt üzerinde tek başına bütün Arap koalisyonuna karşı koymayı başarmış ve bundan sonra daha agresif bir tavır sergilemeye başlamıştır.

Süveyş Krizi Nedir?

Arap koalisyonuna karşı net zaferinin ardından İsrail devleti, Filistinli Araplara karşı olan baskısını gittikçe artırmış ve Arapları İsrail himayesi altındaki bölgelerden sürmüşlerdir. Arap devletleri ve İsrail, bu dönemde birbirlerine karşı düşmanca tavırlarına devam etmişler, coğrafya tabi ricaysa bir kıvılcım beklemiştir. Bu kıvılcım, 1956 yılında ortaya çıkmış ve coğrafyayı ateşe sürüklemiştir. Mısır’ın popüler lideri Cemal Abdülnasır’ın, Batı devletlerine karşı mücadelesi doğrultusunda İngiliz ve Fransız şirketleri tarafından yönetilen Süveyş Kanalı’nı millileştirmesi önce bir siyasi krize yol açmış, ilerleyen safhalarda ise bu kriz askeri bir krize dönmüştür.

İngilizler ve Fransızların Mısır başkanı Cemal Abdülnasır’ın güçten alınmasına karar vermesi üzerine askeri operasyon kararı alınmıştır. Operasyona uzun süredir Sina yarımadasında gözü olan İsrail de katılma kararı almıştır. Üçlü koalisyon karşısında direnemeyen Mısır, Sina Yarımadası ve Süveyş Kanalı’nı kaybederek askeri eksende mağlup olmasına rağmen, İngiliz ve Fransız operasyonlarına karşı dünyanın aldığı emperyalizm karşıtı tavırı kendi lehine kullanmayı başaran Mısır, savaştan politik olarak galip çıkmayı başarmıştır. Başlıca ABD olmak üzere Arap ülkeleri ve Sovyetlerin de ortak baskısı karşısında tutunamayan İngiltere ve Fransa, bölgeden çekilmek zorunda kalmışlardır. Mısır’ın Süveyş Kanalı üzerindeki hakimiyeti kabul görmüştür.

Savaşın öteki boyutunda ise İsrail, Sina Yarımadası’nı yaklaşık bir yıl boyunca elinde tutmuştur. Sonunda ise Tiran Boğazı’nın İsrailli gemilere açılması karşılığında Sina Yarımadası’ndan çekilmeyi kabul etmiştir. Sina Yarımadası, BM Barış Gücü tarafından kontrol altına alınmıştır. Savaş BK ve Fransa için büyük bir politik mağlubiyet olup, Birleşik Krallık’ın uluslararası arenada gücünü ABD’ye kaptırdığının kanıtı olmuştur. İsrail açısından ise Tiran Boğazı’nın açılması, İsrail’in Kızıldeniz’e açılmasını sağlamış, ve İsrail adına Araplara karşı ikinci galibiyet olarak tarihe geçmiştir.

6 Gün Savaşı Nedir?

Süveyş Krizi’ndeki başarısı ile Kızıldeniz’e açılmayı başaran İsrail, on yıllık bir periyot içerisinde içişlerindeki karışıklığa karşı mücadelesine devam etmiştir. Dış politikada ise Araplarla süregelen düşmanca tavırlarına devam etmiştir. Bu tavırlar ve sürtüşmeler yine bir çatışmaya dönüşmüştür. Dünya tarihinin en ikonik savaşlarından birine sebebiyet vermiştir: 6 Gün Savaşı.

Araplar ve İsrail arasındaki üçüncü savaş olan Altı Gün Savaşları, SSCB’nin Mısır’a İsrail’İn Suriye üzerinde operasyona kalkıştığına dair yanlış istihbarat vermesi üzerine Mısır, Ürdün, Suriye ve Irak’ın İsrail’e savaş ilan etmesiyle başlamıştır. İsrail, savaş boyunca sıra dışı manipülasyon ve yanlış istihbarat taktikleri kullanarak Arap koalisyonunu yalnızca 6 gün içerisinde mağlup etmeyi başarmıştır. Ayrıca savaş sırasında özellikle USS Liberty saldırısının ardından ABD’ye karşı aldığı tavır ile de ABD’ye karşı bile tavır koyabileceğinin sinyallerini vermiştir. 6 Gün Savaşı sonunda Suriye’nin kritik Golan Tepeleri’ni, Mısır’ın Gazze ve Sina Yarımadası’nın tamamını ve de Ürdün’ün Batı Şeria ve Doğu Kudüs’ünü ele geçiren İsrail, barış görüşmelerine mutlak zaferle gitmiştir.

İsrail’in ele geçirdiği bütün toprakları ilhak ederek kendine katma fikri, başlıca bütün Sovyet Bloğu ve Arap ülkeleri olmak üzere bir çok devletin tepkisini çekmiştir. Ancak İsrail Sina Yarımadası, Golan Tepeleri, Gazze, Doğu Kudüs ve Batı Şeria’daki işgaline devam etmiştir. Halen günümüzde Golan Tepeleri uluslararası arenada İsrail işgali altında Suriye toprağı olarak geçerken, Sina Yarımadası’nı ilerleyen dönemlerde Mısır’a geri verecektir. Batı Şeria-Doğu Kudüs ve Gazze’nin statüleri ise ilerleyen dönemlerde değişecektir.

Camp Davis Barış Antlaşması

6 Gün Savaşı ardından coğrafya, tarihinin en karmaşık dönemlerinden birine girmiştir. Mağlubiyetinin hemen ardından Mısır ve Suriye, İsrail’i Sina’dan ve Golan Tepeleri’nden atabilmek amaçlı savaş ilanlarında bulunacak; Yıpratma Savaşı, Badr Operasyonu ve Yom Kippur Savaşı coğrafyayı sarsacaktır. Aynı dönemde İsrail himayesi altında yaşayan 1 milyonu aşan Filistinli ise Filistin Kurtuluş Örgütü adı altında Ürdün ile savaşa girecektir. Bu savaşın ardından Ürdün’den sürülerek Lübnan’a yerleşecektir. Ardından ise bütün savaşlarda İsrail’e karşı Arap safında yer alacaktır. Aynı dönemde Lübnan da iç savaşa girecektir. Bu da İsrail’in Lübnan sınırını koruma altına almak için savaşa dahil olmasına sebebiyet verecektir. Mısır ile giderek büyüyen Sina Yarımadası sorunu sonucunda Camp Davis Barış antlaşması ile Sina Yarımadası’ndan çekilme kararı alan İsrail, 1979 yılında ise bir antlaşma ile daha Sina Yarımadası’nın silahsızlandırılmasını sağlayacaktır. Böylece Mısır tehlikesini ortadan kaldıracaktır.

İntifada ve Oslo Antlaşması

Mısır, İsrail ile uzlaşmacı tavır aldığından dolayı 10 yıl boyunca Arap Ligi’nden uzaklaştırılırken, aynı zamanda Mısır başkanı Anwar Sadat’ın suikastine sebebiyet verecektir. İsrail ise bu antlaşma ile iç işlerine odaklanma ve stabilize etme yolunda önemli adım atmıştır. Bu dönemde aynı zamanda Münih katliamı, Entebbe krizi gibi sivil krizleri ile de uğraşan İsrail, 70li yılların sonuna doğru bu krizleri de atlatmayı başarmıştır. Odağını Filistin Kurtuluş Örgütü’ne çevirmiştir. 1978 ve 1982 yıllarında Lübnan’a operasyon düzenleyen İsrail, bölgedeki Filistin cephesini yoketmeyi başarmıştır. Ancak Lübnan’ın politik kontrolünü Suriye’ye kaptırırken bölgedeki Hizbullah oluşumuna da engel olamamıştır. 1985 yılında da Hizbullah’a karşı mücadele başlatan İsrail, sonunda mağlup edilecek ve Lübnan’dan çekilecektir. 1987 yılında 1. İntifada ile Filistin ayaklanmasının başlaması İsrail’in tamamen Filistinlilere odaklanmasını sağlayacaktır. Bu ayaklanma yüzlerce insanın hayatına mal olurken, tarihi 1993 Oslo Antlaşması ile sona erecektir. Bu antlaşma neticesinde Filistin otoritesi, İsrail tarafından tanınacaktır.

Batı Şeria ve Gazze Filistin otoritesinin altına geçerken İsrail Gazze’de ilk başta yerleşme programları yürütürken zamanla tamamen çekilecektir. Batı Şeria’da ise A-B-C bölgeleri oluşturarak bölgenin belirli yerlerinin kontrolünü kendi ve Filistin otoritesi arasında bölecektir. Askeri olarak da çekilen İsrail, Doğu Kudüs’ün statüsü konusunda ise kesin bir netliğe ulaşılamamıştır. Şayet 1980’den beri İsrail bütün Kudüs’ü başkenti olarak tanırken, uluslararası arenada ise Doğu Kudüs, Filistin’in parçası olarak görülmüştür. Ancak bu ABD’nin tutumu ile değişmeye başlamıştır. Oslo Antlaşmaları’nda Yasser Arafat ile Yitzhak Rabin’in Bill Clinton önünde el sıkışırkenki pozu tarihe geçerken, bu antlaşma Rabin’in hayatına mal olacaktır.

Gazze Sorunu Nedir?

İlerleyen dönemlerde Arap ülkeleri ile arasını gittikçe stabilleştiren İsrail, gücünü daha çok Filistin’e karşı mücadeleye harcamıştır. Filistin ile Oslo’dan sonra bir daha anlaşamayan, günümüzde de artık masaya dahi oturmayan İsrail, uyguladığı baskıcı yönetim ve ihlal ettiği birçok antlaşma maddesinden dolayı büyük tepki yemiştir. Filistinlilerin 2. İntifada’sı ile mücadele etmek zorunda kalmıştır. İsrail, 1. İntifada aksine 2. İntifada sonrası antlaşma masasına oturmamış ve baskıcı rejimini iyice sıkılaştırmıştır. 2. İntifada’nın bastırılmasının ardından Batı Şeria’da yerleşim planları ile Filistin toprakları içerisine Yahudilerin yerleşmeye programlarına desteğini arttıran İsrail, Batı Şeria ile İsrail’i duvar örerek ayırmıştır. Doğu Kudüs’ün statüsünü uluslararası arenada kendi lehlerine çekmek amaçlı birçok çabada bulunmuştur. Filistin’in iki büyük partisi Hamas ve Fatah’ın arasını bozmuştur. Bu doğrultuda Gazze’den tamamen çekilerek Hamas’ın kontrolündeki Gazze’yi bombalamaya başlarken Fatah’ın kontrolündeki Batı Şeria’da ise şiddet eylemlerini minimuma indirmiştir.

Bu dönemde ayrıca Lübnan’da tekrardan Hizbullah ile savaşan İsrail net bir zafer ilan edememiştir. Filistin’in seçilmiş hükümeti Hamas’ın Gazze’de sıkışıp kalırken Fatah’ın Hamas’ın otoritesini tanımamıştır. Bağımsız bir otorite gibi davranması, İsrail’in son derece işine gelmiştir. İsrail aynı zamanda Arap Baharı ile Tunus, Mısır, Suriye, Libya, Yemen gibi devletlerin bir bir çökmesiyle Arap dünyasının kendisine müdahalelerinden kurtulmuştur. Aynı zamanda Filistin’in de yalnız kalmasına sebebiyet veren bu akım, İsrail’in son derece işine gelmiştir.

Bu dönemde ekonomik yatırımlara, sanayiye ve teknolojiye de yönelen İsrail, günümüzde en büyük Ar-Ge projelerinden birkaçına imza atarken dünyaya teknoloji pazarlamakta ve ekonomik olarak çok güçlü bir konumda bulunmaktadır. Son olarak ABD’nin büyükelçiliğini Kudüs’e taşıma kararı ile Kudüs’ün başkentlik statüsü noktasında büyük gelişme kateden İsrail, aynı zamanda Batı Şeria’daki faaliyetlerine devam ederek bu bölgeleri ileride kendilerine temelli katmak amaçlı adımlarına devam etmektedir. Aynı zamanda da Suudi Arabistan ve Katar gibi Orta Doğu’nun en güçlü devletleri ile de sıkı bağlar kurmaktadır. Böylelikle Arap birliğini içten parçalamaktadır.

Günümüzde İsrail Devleti

Sonuç olarak, İsrail devletinin Arap coğrafyasında yükselişinin sebepleri arasında İsrail’in hem politik hem askeri anlamda çok doğru karar vermiş olmasının yanı sıra; arkasında hem ekonomik, hem askeri hem de BM bünyesinde etik, diplomatik ve yaptırımsal bakımdan İsrail’i her zaman destekleyecek bir ABD olması ve Arap dünyasının da asla bir birlik haline gelememesi gibi faktörler mevcuttur. 2. Dünya Savaşı’nda katledilen, sürgün edilen Yahudi milletinin, çok kısa bir sürede bu kadar büyük bir güce nasıl kavuştuğu konusu başta oldukça soru işaretleri oluştursa da, yukarıda belirtilen faktörler ele alındığında, aslında İsrail’in bu başarısının pek de şaşırılacak bir tarafı olmadığı görülmektedir.

Not: Bu konuyla ilgili olarak Siyonizm Nedir? Siyonist Kimdir? Ünlü Siyonistler başlıklı yazımızı da inceleyebilirsiniz.

Bir Yorum

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu Konuyla İlgili Yazılar

Başa dön tuşu

Metin kopyalamanın açılabilmesi için
lütfen web sitemizdeki herhangi bir reklama
tıklayarak bize destek olunuz.

Kapalı

Reklam Engelleyici Algılandı

Lütfen reklam engelleyicinizi kapatarak bize destek olunuz. Anlayışınız için teşekkür ederiz.