Dünya Tarihi

Moda Nedir? Tarihte Moda İkonları – En İkonik 5 Kadın

Moda kavramı insanoğlunun en temel ihtiyaçlarından biri olan giyinme ihtiyacı ile ortaya çıkmış, zamanla değişime uğramıştır. Tarihte modaya yön veren kişilere moda ikonu denir.
Tarihte moda ikonları kimlerdir? Bu yazımızda tarihin en ikonik 5 kadınını inceledik.

Moda Nedir?

Giyinme, uzun zamanlardan beri insanoğlunun en temel ihtiyaçlarından biri olmuştur. Bu ihtiyaç; insanoğlunun kendini doğa, hayvanlar ve çeşitli hastalıklar gibi faktörlerden koruma isteği ve gereksiniminden ötürü ortaya çıkmıştır. Sadece insanoğlu değil, doğadaki birçok hayvan aynı ihtiyacı hissetmektedir. Fakat bu ihtiyaç, diğer canlılarda giyinmekten ziyade farklı şekillerde karşımıza çıkmaktadır. Kurtların posta sahip olması bu duruma örnek gösterilebilir. Giyinme ihtiyacının zamanla önem kazanıp estetik anlayışıyla birleşmesi, daha güzel ve dikkat çekici giyinme isteğinin doğmasına sebep olmuştur. Değişen zevkler, eskiyen kıyafetlerin yerini yeni kıyafetlerin alması ve farklı kıyafetlere sahip olma içgüdüsü modanın doğuşuna ortam hazırlamıştır. Yani moda; insanoğlunun isteğiyle değil, çeşitli ihtiyaçların giderilmesi sırasında bilinçsizce ortaya çıkan bir kavramdır. Isınma ve korunma gibi ihtiyaçlar giderildikten sonra insanın çekici olana yönelme isteği, modayı ortaya çıkarmıştır. Moda ise insanların kendi karakterlerini, zevklerini ve hatta ruh hallerini anlatmaları için bir araç görevi üstlenmiştir.

Etimolojik kökeni Latince “facio” olan ve zamanla değişime uğrayarak Fransızcaya “façon”, İngilizceye ise “fashion” şeklinde giren moda kavramı, “yapmak, şekil vermek” anlamlarına gelir. Fransızcada daha sonradan kullanılmaya başlanan “mode” kavramı ise “güncel yöntem, davranış” anlamına gelmektedir. Moda; bölgeden bölgeye, toplumdan topluma, cinsiyete ve yaş grubuna göre değişkenlik göstermektedir. Geleneksel toplumlarda moda kavramının modern kesimlere göre daha az gelişmesi, insanların tercih ettikleri kıyafet ve aksesuarlarda bir sınırın olması bu durum ile açıklanabilir. Ekonomi nasıl gelişmiş toplumlarda daha hızlı gelişiyorsa moda da aynı şekilde değişime önem veren toplumlarda daha hızlı gelişmektedir. Bu değişimler ve farklı kültürler sonucu birçok farklı moda akımı ortaya çıkmıştır. Bazı akımlar zamanla yavaşça ortaya çıkmış olup bazı akımların tarihte belli öncüleri vardır. Kendi tarzını ortaya koyup belirli akımlar başlatan kişilere moda ikonu denir ve bu kişiler, önemli kitleleri kendine hayran bırakır ve kendi tarzlı farklı kişiler tarafından taklit etmeye başlanır.

Tarihte Moda İkonları

Giyinme, insanoğlunun yaratılışından beri en temel ihtiyaçlardan biri olmuş, insanoğlunun vücudunu korumak ve ısıtmak ihtiyacından ortaya çıkmıştır. Estetik anlayışının gelişmesi, yeni ve farklı kıyafetler giyme isteği ise modanın doğuşuna yol açmıştır. Dönem ve toplumlara bağlı olarak değişen moda anlayışı zaman zaman kendiliğinden yavaşça değişime uğramış, zaman zaman ise çeşitli insanlar, moda ikonları, tarafından değişmeye başlamıştır. Bu moda ikonlarından sadece birkaçı olan Marilyn Monroe, Coco Chanel, Brigitte Bardot, Audrey Hepburn ve Prenses Diana; kendilerine özgü elegant ve vücut hatlarını öne çıkaran giyim tarzlarıyla birçok insanı etkilemiş ve onlara öncülük etmiştir. Adlarını moda tarihine kazımış olan bu moda ikonları, günümüzde hala hatırlanmakta ve moda dünyasında yarattıkları devrimler ile akıllara gelmektedir.

1. Marilyn Monroe

En önemli ve etki bırakan moda ikonlarından bir tanesi, şüphesiz, 1950 ve 1960’lı yılların gözdelerinden biri olan Norma Jeanolan Marilyn Monroe’dur. Marilyn Monroe, 1 Haziran 1926’da Los Angeles’ta doğmuştur. Babası, Marilyn daha doğmadan onu terk etmiştir. Çocukluğu sefalet içinde geçmiş, 8 yaşında ise cinsel tacize uğramıştır. Çocukluğunun büyük bölümünü koruyucu aile yanında ve yetimhanede geçirmiş, daha 16 yaşında ise yetimhaneye geri dönmemek için evlendirilmiştir. Bir fabrikada çalıştığı zamanlarda tesadüfen fotoğraflarının çekilmesi üzerine keşfedilmiştir. Bu olayla beraber modelliği ilk adımını atmış, daha sonrasında ise ünlü bir yönetmenin kendisini keşfetmesiyle çeşitli filmlerde rol almıştır. O dönemin filmlerinde genellikle aptal sarışın kadın rolünü oynayan aktris, zor bir aile hayatı yaşamıştır. 1999 yılında “Dünyanın En Seksi Kadını” ve “20. yüzyılın En Seksi Starı” seçilmiştir.

Marilyn Monroe, dönemin 0 beden mankenlerine karşı gelerek çok uzun olmayan boyu ve kıvrımlı vücut hatlarıyla oldukça beğeni topladı. Seksapelitesini kullanarak kendi tarzını yarattı ve birçok kadına öncülük ederek moda tarihinin en önemli moda ikonlarından biri haline geldi. Aksesuar olarak gözlük kullanmayı oldukça seven Monroe, “kedi gözü” olarak adlandırılan gözlük türünü en iyi temsil eden ikonlardandır. Vücut hatlarını daha çok ortaya çıkarmak için kalın kemerler ve dekolteli kıyafetler tercih etti. Sinema tarihinin en unutulmaz ve ikonik elbiselerinden biri olarak da bilinen, kendisiyle adeta bütünleşen uçuşan beyaz elbisesi ile tanınır. Bu fotoğraf karesi, 1955 yılında yayınlanmış olan “The Seven Year Itch” filmindendir. “Gentlemen Prefer Blondes” filminde giydiği pembe saten elbisesi de tarihte önemli bir iz bırakmasını sağlamıştır. Bu elbiseler yıllar sonra 4.8 milyon dolara kadar çıkan fiyatlara satılmıştır.

2. Audrey Hepburn

Zarif ve elegant duruşu, uzun boyu, zayıf vücudu ile herkesi büyüleyen Audrey Hepburn; 20. yüzyılın en unutulmaz stil ikonlarından biri haline gelmiştir. Audrey, 4 Mayıs 1929’da Brüksel’de doğmuştur. İngiltere’de yatılı bir okulda okumuş, İkinci Dünya Savaşı başladığında ise Hollanda’ya konservatuar eğitimi almak için gitmiştir. Savaş sırasında Nazilere karşı şekilde sivil olarak ulaklık yaparak orduya yardım etmiştir. Savaş sonrasında dansa merak salmış, İngiltere ve Hollanda’da aldığı bale eğitiminin ardından operalarda sahne almaya başlamıştır. 20 yaşlarında ise Broadway filmleri gibi büyük filmlerde rol almaya başlamış, “Roman Holiday” filmiyle Oscar ödülü kazanmıştır. Yaşamı boyunca birçok filmde rol alıp ödüller kazanan Audrey Hepburn, UNICEF’e iyi niyet elçisi olarak uzun yıllar boyu yardım etmiştir.

Audrey Hepburn, uzun ve ince vücudu ile dönemin vücut standartlarına uymazken masumiyet ve zarafeti temsil eder. Kıvrımlı bir vücuda da sahip olmayan Audrey Hepburn; narin bir görünüm yakalamış, tercih ettiği kıyafetlerle ise bu narinliği daha da öne çıkarmıştır.

Audrey Hepburn ve Eldivenleri

20. yüzyılın önemli bir moda ikonu haline gelen, kendine özgü tarzıyla büyük kitleleri kendine hayran bırakmayı başaran önemli isimlerdendir. Kırılganlığı ve kibarlığıyla yarattığı bu algının oluşmasında en büyük payı olan etken “Tiffany’s” filminde giydiği uzun siyah eldivenleri ve siyah kısa elbisesidir. Dönemin moda algısında önemli bir farklılık oluşturmuş, çoğu kadının bu görüntüyü arzulamasına sebep olmuştur. Daha sonradan 2006 yılında yapılan bir açık artırmada ise bu kombin 920 bin dolara satılmıştır. Bu fiyat, bir filmde giyilen kostüme verilen en yüksek miktarı oluşturmaktadır.

Kıvrımlı bir vücuttan ziyade uzun ince bir vücudu olduğundan dolayı genellikle sade kıyafetler tercih etmiştir. Giydiği çoğu elbise, pantolon ve eteği babetlerle kombinlemiştir. Yarattığı bu feminen görünüm dışında maskülen kıyafetleri en iyi şekilde taşıyan ve bu maskülen havayı yaratmayı bilen ikonlar arasındadır. Özellikle “Roman Holiday” adlı filminden sonra kısa saçlarıyla maskülen havayı daha çok benimsemiştir. Audrey Hepburn’ü tarihin en unutulmaz moda ikonlarından biri kılan özelliklerinden biri ise kuşkusuz en basit ve sade kıyafet ve aksesuarlara bile oldukça elegant ve estetik bir görünüm katmayı başarmasıdır.

3. Coco Chanel

Tarihin en büyük moda tasarımcılarından biri olan ve modada yeni bir çağ açmış Fransız moda tasarımcısı Gabrielle Bonheur Chanel, 19 Ağustos 1883’te Fransız bir ailenin ikinci çocuğu olarak dünyaya gelmiştir. Annesi çamaşır yıkayıcısı, babası pazarlarda satış elemanı olarak çalışırdı. Annesi tüberküloz hastalığından dolayı hayatını kaybedince babası; Gabrielle Bonheur Chanel ve 4 kardeşini yetimhaneye bırakmış, bir daha geri dönmemiştir. Daha sonrasında 6 yıl boyunca dikiş dikmeyi öğrenmiş, ardından da subaylara ve orduya kıyafetler dikmeye başlamıştır. Milyoner bir subay olan Etienne Balsan ile tanışmış, onunla bir eğlence mekanına gitmiştir. Sahneye çıkıp “Qui qu’a vu Coco dans l’Trocadero?” adlı şarkıyı söylemesiyle Etienne ona “Coco” ismini koymuştur. Etienne ile evlenip aristokrat bir hayat yaşamaya başlamıştır. Fransa’da haute couture butiğini açmış, zamanla Paris’in en ünlü markalarından birini kurmuştur. 1921 yılında efsanevi No:5 parfümünü piyasaya sürmüştür. Audrey Hepburn’le sembolleşmiş “Tiffany’de Kahvaltı” filmindeki kombininden 2. Dünya Savaşı’nda Atatürk’ün ordu için istediği üniformalara kadar birçok kıyafet tasarlamıştır.

Coco Chanel Markası

Modadan bahsedince akla ilk gelen isimlerden biri olan Coco Chanel, moda dünyasında devrimler yaratmış ve günümüzde giydiğimiz birçok kıyafetin yayılmasını sağlayıp günümüz modasının temelini oluşturmuştur. İkonik ve oldukça farklı olan tarzıyla yaşadığı dönemde değişimler yaratmış, adını moda dünyası tarihine kazımıştır. Coco Chanel’le sembolleşen ve en ikonik tasarımı haline gelen küçük siyah elbisesi, onun tüm dünyada tanınmasını sağlayan faktördür. Moda dünyasında yeni bir akım başlatan ve çoğu ortamda giyilebilen bu elbise hakkında Vogue dergisi, tüm dünyaya yayılacağını ve bir devrim niteliğinde olacağını yazmıştır. Günümüzde her dükkanın raflarında yerlerini alan iki renkli ayakkabılar ilk defa 1957 yılında Coco Chanel tarafından tasarlanmışlardır.

Aynı şekilde, günümüzde kıyafetlerin bir kemerle kombinlenmesi ve zarif bir görünüm oluşturmak Coco Chanel tarafından ortaya atılan bir akımdır. Ayrıca özellikle 1920’li yıllarda çoğu kadının kullandığı ve oldukça rahatsız hissettiren korselerden Coco Chanel sayesinde vazgeçilmiştir. O dönemde sadece erkeklerin giydiği pantolonlar Coco Chanel’i büyük ölçüde etkilemiştir. Bunun sonucunda kadınların da pantolon giymesine öncülük etmiş, moda dünyasında yeni bir çağ açmıştır.

Okuma Önerisi: Coco Chanel hakkında daha ayrıntılı bilgi edinmek isterseniz Coco Chanel Kimdir? Chanel Markası Nasıl Kurulmuştur? başlıklı yazımızı inceleyebilirsiniz.

4. Brigitte Bardot

Ünlü Fransız aktris Brigitte Anne-Marie Bardot, 28 Eylül 1934 tarihinde Fransa’da doğmuştur. Sinema oyunculuğu dışında şarkıcılık ve mankenlik de yapmıştır. Bir hayvan aktivisti olması, ırkçılık, Müslümanlık, eşcinsellik gibi siyasal konularla ilgilenmesi ve bu konulardaki fikirlerini açıkça açıklaması dönemine damga vurmasını sağlayan etmenlerdendir. Feminizme destek olmuş, kadın özgürlüğü ve cinsel bağımsızlığı konusunda yapılan çalışmalara destek vermiş, bu tür filmlerde oynamıştır. Brigitte Bardot, Paris’te bale dersleri aldıktan sonra oyunculuğa yönelmiş, oyunculuk dersleri almıştır. Hayatı boyunca birçok ödül almıştır. 1959 yılında feminist filozof Simone de Beauvoir’ın “Lolita Sendromu” adlı denemesinin konusu oldu. Denemeyi yazarken Simone de Beauvoir, Brigitte Bardot’u “kadın tarihinin bir lokomotifi” olarak adlandırdı.

Ayrıca Bardot’yu İkinci Dünya Savaşı’nın sonrasında Fransa’nın ilk özgür kadını ilan etti. Hayatının kalan kısmında birçok müzikalde yer aldı, stüdyolarda şarkılar kaydetti. Siyasi ve sosyal sorunlar karşısındaki tutumları, fikirlerini özgürce belirtmesi sonucunda çok fazla insandan destek aldı. Oynadığı filmlerdeki rolleri gibi gerçek hayatta da seksapelitesi yüksek olan bir kadındı. Siyah saç bandıyla kendisiyle kalıplaşmış bir stil yakaladı. Yüksek topuklar dışında babet gibi daha sade aksesuar ve kıyafetlerle seksapelitenin ortaya konulabileceğini göstermiştir.

5. Prenses Diana

Aristokrat İngiliz bir aileye mensup olan Diana Frances Spencer, 1 Temmuz 1961’de İngiltere’de doğmuştur. Babası Edward John Spencer’dır. Diana henüz sekiz yaşındayken babası ve annesi boşanmıştır. Annesi, Diana ve kız kardeşini alarak bir apartman dairesine yerleşmiştir. Aynı yılın Noel tatilinde Diana ve kız kardeşi babalarını görmeye gitmişlerdir. Fakat babaları onların anneleri yanına dönmesine izin vermemiştir. Annesi çocuklarını geri almak için elinden geleni yapsa da babası nüfuzunu kullanmış ve bu duruma engel olmuştur. Çocuklukta zor günler geçirmiş ve derslerinde başarılı olamamıştır. Bunun üzerine babası, onu yatılı okula göndermeye kalkışmıştır ama Diana ortamı sevememiş, kısa bir süre sonra evine geri dönmüştür.

Gençliğinde dans ve yemek dersleri alıp hemşirelik yapmaya başlamıştır. Sonraki yıllarda Prenses Diana ve Prens Charles birbirleri için uygun eş adayları olarak görülmüş, ve evlendirilmişlerdir. Evliliğinin son yıllarında birkaç sevgilisi olmuştur. Bu durumu “kraliyet ailesi mensubuna yakışmayacak şekilde” gizli bir röportajında açıklamıştır. Boşanmasının ardından birçok kişiyle ilişki yaşamıştır. Ölümünden önce Dodi Al Fayed ile ilişki yaşamaya başlamıştır. Paparazzilerden sıkılan ikili, 31 Ağustos’ta paparazzilerden kaçmak için otelin arka kısmından çıkmışlardır. Şoförleri ve korumaları ile beraber toplam dört kişi olarak arabada bulunmuşlardır. Paparazzilere görünmemek için farklı bir yola sapan araba feci bir kaza yapmış, Prenses Diana da bu kazada hayatını kaybetmiştir. Kraliyet ailesine mensup Diana, insanları kendine hayran bırakan türde bir kadındır. Prenses Diana’nın çocukları William ve Harry, annelerinin ölümünden sonra giysilerini bir müzede sergilenmek üzere ödünç vermişlerdir. Modern bir zevke sahip olan Prenses Diana’nın giyim tarzı şık ve kibardır.

Not: Bu konuyla ilgili olarak Makyaj Nedir? Makyaj Ne Zaman ve Nasıl Ortaya Çıktı? başlıklı yazımızı da inceleyebilirsiniz.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu Konuyla İlgili Yazılar

Başa dön tuşu

Metin kopyalamanın açılabilmesi için
lütfen web sitemizdeki herhangi bir reklama
tıklayarak bize destek olunuz.

Kapalı

Reklam Engelleyici Algılandı

Lütfen reklam engelleyicinizi kapatarak bize destek olunuz. Anlayışınız için teşekkür ederiz.