Tımar Sistemi Nedir? Osmanlı İmparatorluğu’nda uygulanan bir toprak dağıtım ve yönetim sistemidir. Bu sistemde, devlete ait topraklar, askeri ve idari hizmet karşılığında sipahilere (atlı savaşçılara) verilirdi.
Bu Yazının İçindeki Başlıklar:
Tımar Sistemi Nedir?
Tımar sistemi, Osmanlı İmparatorluğu’nun toprak düzenlemesi ve yönetimi için kullandığı bir sistemdir. Tımar sistemi, Orta Çağ Avrupa’sında yaygın olan feodalizm sistemine benzerlik gösterir. Bu sistemde, topraklar sultana bağlı olan sipahiler (savaşçı atlılar) tarafından işletilirdi.
Tımar, Osmanlı Devleti’nin geniş topraklarını yönetmek ve askeri hizmet için teşvik etmek amacıyla kullanılan bir toprak dağıtım sistemi olarak ortaya çıkmıştır. Tımar, toprakların sultan tarafından sipahilere (tımar sahiplerine) verilmesi ve bu toprakları işleyen sipahilerin sultana askeri hizmette bulunması esasına dayanır. Sipahiler, tımar adı verilen topraklara sahip olurlar ve bu topraklardan elde ettikleri gelirlerle hem kendi geçimlerini sağlarlar hem de devlete askeri hizmetlerini sunarlar. Sipahiler, devlete belli bir askeri güçle hizmet etmekle yükümlüdürler ve savaş durumunda donanımlı bir atlı birlik sağlamakla görevlidirler.
Tımar kavramı, Osmanlı İmparatorluğu’nda 14 ve 16. yüzyıllarda kullanılmıştır. Bu kavram, padişahın sipahilere devrettiği toprakları karşılar. Bu topraklardan elde edilen gelir aynı zamanda askerlerin ve ordunun giderlerini, maaşlarını karşılamak için kullanılmaktaydı. Bu uygulama Tımar Sistemi veya Dirlik Sistemi olarak bilinmektedir.
Tımar Ne Demek?
Türkçede dirlik olarak da kullanılan tımar sözcüğü Farsçada “bakım, ilgi, acı, ızdırap, sadakat” anlamlarına gelmektedir.
Tımar Sistemi Tarihi
Osmanlı Devleti tımar sisteminin tarihçesi hakkında birçok görüş vardır. Birtakım tarihçilere göre, tımar sisteminin kökeni eski İslam devletlerindeki dağıtım anlamına gelen iktayı geliştiren Büyük Selçuklulara dayanmaktadır. Bazı tarihçilere ise Osmanlı Devleti’nin enkazında ve onun devamı olarak kurulup geliştiği Anadolu Selçuklu Devleti’ne dayanmaktadır. Veya göçebe olan Osmanlı Devleti’ne kıyasla daha ileri bir seviyede olan Bizans mülkiyet biçimine dayanmaktadır. Beldiceanu, kökeni Akkoyunluların öncelerine dayanan tımar sisteminin tamamen Osmanlı Devleti’nin bir kuruluşu olmadığını, Gibbons ve Grousset gibi bazı tarihçiler ise, savaşçı ve göçebe bir aşiretin, Bizans’ın bütün hukuki, ekonomik, siyasi ve idari kuruluşlarını taklit ettiğini, yani tımarın da Bizans’tan alındığını ileri sürmektedir.
Kuruluş dönemlerinde baskın şekilde göçebe unsurlardan meydana gelen Osmanlı Devleti, üzerinde yerleşim kurduğu Bizans’tan ve içinden sürülüp geldiği Selçuklu, Oğuz ve İslam geleneğinin sağladığı birikimle daha ileri seviye örgütlenme modeline ulaşmıştır. Osmanlı Devleti öncesi Selçuklu ve Bizans Devletlerinde çıkış noktası her ne olursa olsun toprağın, askeri amacı ön planda olan yönetici sınıfa dağıtılmış olduğu görülür. Bu dağıtım en azından başlangıçta önceden edinilmiş güç kavramı çerçevesinde gerçekleşmiştir. Dağıtım Anadolu ve İran Selçuklularında “ikta”, Bizans’ta ise “pronoia” adını almaktadır.
Osmanlı İmparatorluğu tarafından kullanılan Tımar sistemi bünyesinde imparatorluk yeni fethetmiş olduğu yerleri Sipahiler ve Yeniçeriler arasında geçici olarak pay edilir. Tımar sisteminin Osmanlı İmparatorluğu’nda uygulanmasının başlıca sebepleri arasında refah seviyesini artırmaktır. Ayrıca imparatorluğun benimsediği yayılmacı politikanın devamlılığını getirmek vardır. Tımar sistemi, Osmanlı İmparatorluğu için finansal açıdan mantıklı kılıyor olması hem devlete hazinesini genişletmek için yeni kaynaklar sağlaması hem de devletin askerlerin maaşı için harcadığı paradan kurtulmasının sağlaması sayesindedir. Sistem aynı zamanda devletin benimsediği yayılmacı politikayı da desteklemektedir. Tımar sistemi sayesinde hem Osmanlı İmparatorluğu bünyesindeki süvari sayısı artmıştır. Hem de yeni ele geçirilmiş olan topraklar devletin kontrolü altında Türkleşme çalışmalarına katkıda bulunmuştur.
Tımar sisteminin uygulanması aynı zamanda Osmanlı İmparatorluğu’nun sahip olduğu topraklarda feodal sistem yerine padişahın otoritesinin merkezi olmasına da yardımcı olmuştur. Tımar sistemi bünyesinde tımarlı sipahilere atanan toprakların içindeki kullanılmayan arazilerin, tarım arazilerinin, meyve bahçelerinin, ormanların ve çiftçilerin yaşayıp çalıştığı bölgelerin sorumluluğu ve kontrol yetkisi verilmiştir.
Tımar sistemi ise Osmanlı Devleti’nde yüzyıllar boyunca uygulanmış olan toprak ve vergi sistemidir. Tımar sistemini kısaca açıklamak gerekirse, devlete ait olan toprakların, asker ve memur statüsünde olan kişilere bırakılmasıdır. Yani devlet, memurlarına maaş yerine toprak vermiş ve bu toprakları işletilmesini istemiştir. Böylelikle hem maaş sorununa bir çözüm sunmaktadır. Hem de ülkenin toprakları ekilip biçilmiştir ve aktif hale getirilmiştir. Aynı zamanda toprağı işleyen halk da bu topraklardan elde ettiği ekinleri satarak bu sistemden kazanç elde etmiştir. Bu yönüyle de hem devlete hem de halka yarar sağlayan bir sistemdir. Ayrıca tımar sisteminin uzun yıllar boyunca kullanılmasının nedenlerinden birisi de budur. Tımarlı Sipahiler Osmanlı Devleti’nde derebeyliği sistemine benzer bir statüdelerdi. Tımar Sistemine göre orduda asker olan tımarlı sipahiler belli toprakların vergilerini topluyorlardı. Kendi toprakları olan bölgelerde iş yapmasalar da toprağı işleyen çiftçiden kendi payları olan vergileri topluyorlardı.
Tımar Sistemi Kökeni
Tımar sistemi için de Ömer Lütfi Barkan’ın tanımında yer alan “…geçimlerini veya hizmetlerine ait masraflarını karşılamak üzere bir kısım asker ve memurlara, muayyen bölgelerden kendi nam ve hesaplarına tahsili salahiyeti ile birlikte tahsis edilmiş olan vergi kaynaklarına ve bilhassa defter yazılarındaki geliri yirmi bin akçeye kadar olan askeri dirliklere verilen isimdir” sözü dikkate alınırsa, belli alanlarda topraktan gelir elde etme hakkının sadece yönetici sınıflar için bir toprak dağıtımını içerdiği açıktır. Aynı durum Selçuklu ikta ve Bizans pronoia sistemlerinin en temel varoluş sebebidir. Öte yandan Osmanlı’da temel tarımsal vergi birimi olan Çift Resmi’nin Bizans ve Selçukluda uygulanmış olması tarımsal örgütlenmede geçmişe dayalı sürekliliğin bir göstergesidir.
Dolayısıyla Osmanlı tımarının örgütlenme biçiminin Selçuklu ikta ve Bizans pronoia sistemlerinin üzerine inşa edildiği varsayılabilir. Ancak tımar sisteminde Selçuklu ve Bizans tarım sistemlerinin ortak bir özelliği olan özel mülkiyet kavramının dışlanmış olması, tımarın bu iki sistemle bire bir örtüşmediğini kanıtlayan oldukça önemli bir unsurdur. Zaten göçebe özellikleri ağır basan Oğuz boyları tarafından kurulan bir devletin, yerleşik tarımın bir özelliği olan özel mülkiyet kavramı üzerine inşa edilebilmesi pek mümkün görünmemektedir. O halde tımar sisteminin kökenini yepyeni bir sosyo-ekonomik örgütlenme sisteminin doğumu olarak kabul etmek yerine, varolan sistemlerin o anki dönemin şartlarına bakılarak yeniden düzenlenmesinden oluştuğunu varsaymak daha uygundur.
Tımar Sistemi Nasıl Oluştu?
Osmanlı Devleti göçebe Türk aşiretleri tarafından kurulmuştur. Bilindiği gibi, Anadolu Selçuklu Devleti son zamanlarında, yarı bağımsız bir konuma sahip olan çok sayıda irili ufaklı beyliklere bölünmüştür. Osmanlı Devleti de söz konusu dönemde Selçuklu-Bizans sınırında çadır kurarak sürülerini besleyen bir uç beyliğinden doğmuştur. En sade biçimiyle Osmanlı Devleti’nin doğuşunu, göçebe bir aşiretin, yok olmaya yüz tutmuş iki Anadolu devletine (Bizans ve Selçuklu) 14. yüzyılın başlarında nüfuz etmesi ile yeni bir devletin oluşması biçiminde tanımlamak mümkündür.
Osmanlı Devleti’ni kuran unsurların tarım için hazır bir sosyo-ekonomik örgütlenme modelleri olmadığı gibi yeni bir sistemi baştan sona oluşturacak birikimleri de yoktur. Göçebe ağırlıklı bir yaşam biçimine sahip olan ve toprakta özel mülkiyet geleneği bulunmayan topluluğun, yerleşik tarıma geçmiş bölgeleri fethetmeye başladıkları andan itibaren, bu tür bir modelin eksikliğini hissetmiş olmaları doğaldır. Kuruluş aşamasında ele geçirilen toprakların devlete mülk arazi yazılması, yeni bir modele duyulan gereksinimi iyice şiddetlendirmiştir. Farklı geleneklerin sentezinden özgün bir örgütlenme modeli olan “tımar” doğmuştur.
Tımar Sistemi Ne Zaman Kuruldu?
Tımar Sistemi ilk olarak Osman Gazi döneminde kuruldu. Osman Gazi tarafından komutanlarına dağıtılan tımarlar daha çok yurtluk biçiminde olduğu anlaşılmaktadır. Osmanlı Devleti tımar sisteminin tarihçesi hakkında birçok görüş vardır. Birtakım tarihçilere göre, tımar sisteminin kökeni eski İslam devletlerindeki dağıtım anlamına gelen iktayı geliştiren Büyük Selçuklulara dayanmaktadır. Bazı tarihçilere ise Osmanlı Devleti’nin enkazında ve onun devamı olarak kurulup geliştiği Anadolu Selçuklu Devleti’ne dayanmaktadır. Veya göçebe olan Osmanlı Devleti’ne kıyasla daha ileri bir seviyede olan Bizans mülkiyet biçimine dayanmaktadır. Beldiceanu, kökeni Akkoyunluların öncelerine dayanan tımar sisteminin tamamen Osmanlı Devleti’nin bir kuruluşu olmadığını, Gibbons ve Grousset gibi bazı tarihçiler ise, savaşçı ve göçebe bir aşiretin, Bizans’ın bütün hukuki, ekonomik, siyasi ve idari kuruluşlarını taklit ettiğini, yani tımarın da Bizans’tan alındığını ileri sürmektedir.
Tımar Sistemi Ne Zaman Kaldırıldı?
Tımar sisteminin bozulması 4. Murat dönemine denk gelmektedir. 17. yüzyıl dolaylarında tımar sistemi bünyesindeki topraklar eşit olarak dağıtılmaktan çıkmıştır. Sistemin içine rüşvet girmiş ve çok büyük bir etkiye yol açmıştır. Bu durum yüzünden Tımar sistemi üzerindeki merkezi otorite giderek zayıflamıştır. Tımarlı toprakların dağıtılma sürecindeki adaletsizlikler arttıkça hakkını aramaya başlayan dirlik sahipleri sisteme zarar vermiştir. Yıllar boyu süren bu çökme, bozulma ve dağılma süreci giderek hızlanmıştır. En sonunda haksızlığa uğramış olan dirlik sahipleri ayaklanma çıkarmıştır.
Ayrıca, Avrupa’da ateşli silahların yaygınlaşmasıyla birlikte Tımar sistemi ve tımarlı sipahiler önemini yavaş yavaş yitirmeye başladı. Tüm bu sürecin sonunda 1839 yılındaki Tanzimat Fermanı ile Tımar sisteminin tarihteki yeri resmen son bulmuştur.
Tımar Sistemi Neden Kaldırıldı?
Okuma Önerisi: Bu konuyla ilgili olarak Tımar Sisteminin Bozulmasının Nedenleri ve Sonuçları başlıklı yazımızı da inceleyebilirsiniz.
Osmanlı’da tımar sistemi ile ilgili en eski kayıtlar Osman ve Orhan beylerin (1299 – 1362) dönemine ilişkindir. Bu sebeple Osman ve Orhan beylerin bu sistemin kurucusu olduğu söylenebilir. Tımar sisteminin kaldırılması ise Sultan Abdülmecid (1839-1861) döneminde Tanzimat Fermanı ile gerçekleşmiştir.
16. yüzyılın ikinci çeyreğinden itibaren Osmanlı Devleti dış ve iç güçlerin etkisiyle yepyeni bir dönüşüm ve değişim sürecine girerken bu sistemin temelindeki taşlarından birisini oluşturan tımar sistemi de önemli derecede etkilenerek, bir değişim süreci içerisine girmişti. Tımar sisteminde bu zamanda yaşanılan değişiklikleri, dönemi şekillendiren dış ve iç güçlerin hükmünden ayrı açıklamak imkansızdır. Böylesine kusursuz işleyen tımar sisteminin artık temel faktörlerinden bazılarına kaybetmesine neden olan gelişmeleri dış ve iç güçlerin yaptığı gelişim ve değişmelerde aramak gereklidir.
Dış güçler içinde de önemli yer tutan bir gelişme, tüm Avrupa’da yaşanan ve çevresindeki ülkeleri de fazlaca etkileyen hızlı nüfus artışı ve fiyat devrimidir. İç güçler ile birlikte Osmanlı Sistemini yeni bir yapılandırmaya yönlendirmiştir. Avrupa’da yaşanılan bu tür gelişmeler, yeteri miktarda olmayan tarımsal üretim sebebiyle çevredeki ülkelerden tarımsal ürün ithalatı arayışını ön plana çıkardı. Bu arayış, halihazırda yasaklanan tarımsal ürün satış miktarının yükselişini tetikledi. Bu olaylar sonucunda hızla enflasyon dönemine giren Osmanlı Devleti’ndeki tarım ürünlerinin fiyatının artmasına neden olmuştur. Devletin yeniden dağıtım işlemini zedelemeye başlamıştır. Bu durumlar sonunda ülke içinde büyük çaplı bir enflasyon yaşanılmaya başlandı. Bunun ardından Osmanlı Devleti hızla çözülme dönemine girdi ve değişmek zorunda kaldı.
Tımar Sistemi Amaçları
Osmanlı Devleti’nin, Tımar sistemini uygulamasındaki amaçları nelerdir? sorusunu yanıtlayalım. Hızlı bir şekilde yayılan Osmanlı Devleti tımar sistemi ile birlikte ele geçirdiği toprakları denetim altında tutmaya başlamıştır. Memur ve askerlere vergi toplama görevinin devredilmesine tımar, toplayan kişiye ise Tımarlı Sipahi denmiştir. O dönemlerde günümüzdeki gibi elektronik bankacılık ya da havale, eft gibi işlemler bulunmadığı için bu sistemle birlikte toplanan vergilerin düzenli ve sistemli bir şekilde hazineye girmesi sağlanmıştır. Vergiler hem para hem de ürün olarak belirlenmiş ve kişiye göre tahsis edilmiştir. Tımarlı Sipahiler vergileri topladıktan sonra belli bir kısmını bölgede çalışan memurlara maaş olarak ayırmıştır. Kalan kısmı ise hazineye göndermişlerdir. Vergiler arasında en ünlü vergi öşür vergisidir. Bu vergi tahıldan alınmaktadır ve daha önce de bahsettiğim gibi hazineye ürün olarak aktarılmaktadır. Bu tür vergilerin paraya dönüştürülüp hazineye aktarılması zor olduğu için devlet öşür vergilerinden sağladığı gelirin çoğunu ehli tımarlara tımar olarak vermiştir.
Tımarlı Sipahiler toprak sahibi olmasalar da devletin temsilcileri olarak anılmışlardır. Bu sebeple onlara taşradaki idari yöneticiler de diyebiliriz. Tımar sisteminin aşamaları ise şu şekilde gerçekleştirilmektedir. İlk olarak fethedilen yerdeki bireyler değerlendirilir ve vergileri belirlenir. İkinci olarak vergiler pay edilir ve kişilerin konumlarına göre dirlik olarak verilir. Dirlikler üçe ayrılır: has, zeamet, tımar.
Padişah ve devletin üst kademelerinde yer alan kişilere (yıllık geliri 100 000’in üzerinde olanalar) has gelirine sahiptir. Has gelirlerinin her 5000 akçesine karşılık savaşa bir adet atlı asker göndermeleri şart koşulmuştur. Zeamet sahibi (yıllık geliri 20 000 ile 100 000 arası olanlar) olan orta halli devlet memurları da has gelirine sahip olanlarla aynı yükümlülüğe sahiptirler. Tımar sahibi olanlar, yani Tımarlı Sipahiler, ise savaşta yer alan askerlere verilen dirliktir. Tımar sahiplere verilen ilk 3 000’e kılıç denmektedir. Bundan farklı her 3 000 akçe için yine bir atlı asker zorunluluğu Tımarlı Sipahiler için geçerlidir. Sonuç olarak devlet tımar sistemi ile birlikte düzenli vergi toplamıştır. Aynı zamanda atlı asker bulma konusunda kendine kolaylık sağlamıştır.
Tımar Sistemi Faydaları
Tımar sistemi, Osmanlı İmparatorluğu’nda çeşitli faydalar sağlamıştır. İşte tımar sisteminin bazı faydaları:
- Askeri Gücün Oluşturulması: Tımar sistemi, Osmanlı İmparatorluğu’nun askeri gücünü oluşturmak için etkili bir yöntemdi. Sipahiler, tımarlarının karşılığında sultana askeri hizmet sunarlardı. Bu, imparatorluğun savaş kapasitesini artırırken, hızlı bir şekilde büyüyen ve genişleyen bir imparatorluğun kontrolünü sağlama imkanı vermiştir.
- Toprakların Verimli Kullanılması: Tımar sistemi, toprakların verimli bir şekilde işlenmesini sağlamıştır. Tımar sahipleri, topraklarını işleyerek gelir elde ederler ve bunun için çeşitli tarımsal faaliyetlerde bulunurlardı. Bu, tarımsal üretimin artmasını ve toprakların verimli kullanılmasını sağlamıştır.
- Sosyal Denge ve İdari Düzen: Tımar sistemi, toplumun farklı kesimlerine toprak tahsisi yaparak sosyal dengenin sağlanmasına yardımcı oldu. Bu sistemde, sipahilerin toprak sahibi olması ve toplumun diğer kesimlerine karşı belirli sorumluluklar taşıması, sosyal düzenin korunmasını sağladı. Ayrıca, tımar sistemi, toprakların verimli bir şekilde idare edilmesi için düzenli bir yönetim mekanizması sağlamıştır.
- Gelir Kaynağı ve Devlet İdaresi: Tımar sistemi, Osmanlı Devleti’nin gelir kaynaklarını çeşitlendirmiş ve genişletmiştir. Tımar sahipleri, topraklarının gelirinden belirli bir miktarı devlete verirken, geri kalan kısmını kendi kullanımları için elde ederlerdi. Bu, devletin mali kaynaklarının artmasına ve idari faaliyetlerin sürdürülmesine katkıda bulunmuştur.
- Sosyal Yardım ve Hizmetler: Tımar sistemi, vakıf tımarları aracılığıyla sosyal yardım ve hizmetlerin sunulmasını sağlamıştır. Vakıf tımarları, dini ve sosyal amaçlar için kullanılan topraklardır. Bu topraklar üzerinden elde edilen gelir, cami, medrese, hastane gibi hayır kurumlarına yönlendirilerek topluma hizmet sunulmuştur.
Tımar sistemi, Osmanlı İmparatorluğu’nun toprak yönetimi ve askeri gücünün temelini oluşturan bir sistemdir. Bu sistem, toprakların verimli kullanılmasını sağlamış, sosyal düzeni desteklemiş, devletin gelir kaynaklarını artırmış ve topluma sosyal yardım ve hizmetler sunmuştur.
Okuma Önerisi: Bu konuyla ilgili olarak Tımar Sisteminin Faydaları Nelerdir? (Maddeler Halinde) başlıklı yazımızı da inceleyebilirsiniz.
Tımar Sistemi Özellikleri
Köylüler normalde devlete ödemeleri gereken vergi ödemelerini tımar sahiplerine yapardı. Alınan bu vergilerle tımarlı sipahiler güçleri yettiğince cebelü yetiştirirdi. Tımar sahipleri aynı zamanda, cebelü yetiştirmenin yanında, onlara verilmiş olan toprakların güvenliklerini sağlamakla da yükümlüydüler. Eğer barış zamanı yaşanıyorsa tımarlı sipahiler sefere gitmemelerine rağmen yine de çiftçilikle uğraşarak üretime katkıda bulunmak durumundaydılar.
Tımarlı sipahilere verilmiş olan toprakların herhangi bir amaçla köylülere satılması veya el değiştirmesi yasaktır. Tımarlı sipahilere verilmiş olan tüm topraklar devlete aittir. Tımar Sistemi bünyesinde verilmiş olan topraklar yoksulluğa izin vermemesi için köylülere eşit bir şekilde dağıtılmaya özen gösterilirdi. Bu köylüler eğer çalışmaları gerektiği kadar çalışmazsa verilmiş olan tımar toprakları devlet tarafından geri çekilirdi. Aynı şekilde köylülerin topraklarını terk edip gitmesi de yasaktır.
Tımar toprağı verilmiş olan her bir sipahi devletin emrine göre çalışmak zorundadır. Eğer bir tımarlı sipahi yerine getirmesi gereken bir görevi aksatır veya yerine getirmezse verilmiş olan topraklar geri alınırdı. Aynı zamanda savaş veya fetih durumunda da yetiştirmiş oldukları cebelüler ile birlikte sefere katılma zorunlulukları vardı.
Tımar Türleri – Dirlik Çeşitleri
Osmanlı İmparatorluğu’nun yönetiminde işleyen Tımar sistemine göre tımarlı sipahilere atanan topraklar üçe ayrılır.
Miri Topraklar
Miri topraklar mülk olarak devlete aittir. Ama yönetim ve sorumlulukları “dirlik” olarak Osmanlı İmparatorluğu’nun devlet adamlarına ve askerlerine atanır. Miri toprakların da kendi içinde üç farklı türü bulunmaktadır.
Has: Has toprakların kontrolü ileri düzey devlet adamlarına verilir. Yıllık olarak bu topraklardan sağlanan gelir 100 bin akçeyi aşar.
Zeamet: Zeamet toprakların yetkisi defterdarlara, çavuşlara, alabeylere vs verilir. Yılda sağladıkları gelir 20 bin akçe ile 100 bin akçe arasında kalır.
Tımar: Tımar toprakları Osmanlı İmparatorluğu’na hizmet eden bazı devlet adamlarına ve askerlere verilir. En küçük dirlik çeşididir. Tımar topraklarından sağlanan gelir yılda 3 bin akçe ile 20 bin akçe arasında kalır. Bu topraklar da kendi arasında üçe ayrılmaktadır.
- Mustahfız Tımarı: Bu topraklar hatip ve imamlara verilmekteydi ve görevleri öncelikle sorumlu oldukları kaleyi korumaktı.
- Eşkinci Tımarı: Bu topraklar savaş süresince Osmanlı İmparatorluğu’na yarar gösterenlere verilirdi. Asıl sorumlulukları çağırıldıkları zaman yetiştirdikleri cebelüler ile birlikte alabeylerinin sancağı altında sefere çıkmaktı. Eğer gerektiği zaman sefere çıkmazlarsa onlara atanmış topraklar ellerinden geri alınırdı.
- Hizmet Tımarı: Bu topraklar sarayda çalışanların ve hatiplerin bir kısmına verilirdi.
Mülk Topraklar
Mülk topraklar kişilere özel olarak atanmaktaydı. Bu topraklar herhangi bir kuruma ve saraylara ait olan topraklara dahil değildi.
Vakıf Topraklar
Vakıf topraklar özellikle dini ve sosyal amaçla kurulmuş olan vakıf ve kurumlara atanmaktaydı.
Tımar Sisteminin Uygulandığı Bölgeler
Tımar sistemi, Osmanlı İmparatorluğu’nun geniş topraklarında uygulandı. İlk olarak, sistem Anadolu’da kuruldu ve daha sonra Balkanlar, Mısır, Suriye, Irak, Kafkasya ve Kuzey Afrika gibi farklı bölgelerde de uygulandı. Tımar sistemi, Osmanlı İmparatorluğu’nun fethettiği ve yönettiği her bölgede benzer prensipler doğrultusunda uygulandı.
Tımarların en yoğun uygulandığı bölgeler ise Bosna, Teselya, Mora, Trakya, Batı ve Orta Anadolu bölgeleri olmuştur.
Tımar Sistemi Önemi
Dirilik ile eş anlam özelliği taşıyan ve “bakım, ilgi” anlamına gelen Tımar, Osmanlı Devleti’nin yeni ele geçirdiği topraklarda devletin kalanıyla eş bir refah seviyesi sağlamak ve yayılmacı politikasını gerçekleştirmek için ortaya koyduğu sistemdir. Tımar sisteminde hedeflenen bu politikayı da görevli sipahi ve yeniçeriler yerine getirmekteydi. Klasik Tahrir uygulaması da bu sistemin dahil olduğu toprakları kayıt altına almak ve ilerleyişini gözlemlemek için kullanılmaya başlamıştır. XVI. yüzyılın sonlarıyla birlikte tımar sistemi değer kaybetmeye başlamıştır. Bu değer kaybetmenin sebeplerinde başlıca sipahilerin görevini yerine getirmemeye başlaması vardır. Bunun bir sonucu olarak da dirlik sahipleri ayaklanma çıkarmış ve tımar sistemi ortadan kalkmıştır. Osmanlı Devleti’nde Tımarla doğrudan ilgili olan tahrir sistemi de böylelikle son bulmuştur.
Okuma Önerisi: Bu konuyla ilgili olarak İkta Ne Demek? İkta Sistemi Nedir? başlıklı yazımızı da inceleyebilirsiniz.