Dünya Tarihi

Sümer Mitolojisi’nde Evren ve İnsan Nasıl Yaratılmıştır?

Bu yazımızda Sümer Mitolojisi ile ilgili konular incelenerek yapılan arkeolojik kazılar sonucu Sümer eserlerinden mitolojiye dair elde edilen bilgilerin okuyucularımıza yansıtılması amaçlanmıştır.

Tarih boyu yeryüzü birçok uygarlığa ev sahipliği yapmıştır. Bu uygarlıklar varlıklarını devlet olarak sürdüremeseler bile günümüze kadar ulaşacak eserler bırakmışlardır. Bu eserler gelecek nesiller için tarihe, toplumların yaşantılarına ve inançlarına ışık tutmuş ve tüm bunların bir araya gelerek oluşturduğu mitoloji kavramını, uygarlıkların kültürel mirasları olarak günümüze taşımışlardır. Bu noktada insanlık için en köklü tarihe sahip olan Mezopotamya’nın mirasları sadece geçmiş hakkında bilgili olmamızı sağlamamaktadır. Aynı zamanda bugün de hala birçok devletin geleneklerinin çıkış noktası olan ögeler barındırmaktadır.

Bölgede büyük bir devlet kuran ve bilim başta olmak üzere birçok alanın temelini oluşturan Sümerlilerin inanış sistemleri çok tanrılı dindir. Her bir eylemin, objenin bir tanrısı olduğuna inanmışlardır. Sümerler, mitolojilerinde geniş bir tanrı panteonuna sahiptirler. Bu panteondaki tanrılar üzerine kurulmuş mitler ise isim değiştirerek birçok kültürde yer almaktadır.

Sümer Mitolojisi Nedir?

Tarihi anlamak sadece geçmişte yaşanmış önemli olayları bilmek değildir; aynı zamanda geçmişi oluşturan toplumların yaşamları hakkında bilgi sahibi olmak, onların kültürlerini tanıyarak döneme dair yorum yapmak ve tüm bu yorumları göz önünde bulundurarak bugün içinde bulunduğumuz durumları anlamlandırmaktır. Bu yüzden sadece kronolojiye dayalı birkaç büyük olayla oluşturulmuş tarih bilgisi, bireylerin kafasında geçmişi anlamlandırma ve çıktılarla bugünü ilişkilendirme açısından yeterlilik göstermemektedir. Bu noktada tarihle ilişkili bilim dalları, geçmişe uzatılan en etkili meşaledir.

Mitoloji de uygarlıkların inanış biçimleri; din, bilim, sosyal hayat ve gelenekleriyle ilişkilendirilen bir kültürel öge olarak bu bilim dalları arasında yerini almıştır. Fakat bu kadar önemli bir konumda olan mitoloji eski çağlarda, dönemsel farkların getirdiği sorunlarla karşılaşmış ve uzun bir dönem çözülmeyi bekleyen bir bulmaca gibi kalmıştır. Ne yazık ki insanların bu bulmacayı çömesi, kalıntılar oluşturulduktan asırlar sonra gerçekleştirilmiştir. 19. yüzyıl gibi, bakıldığında çok da uzak gözükmeyen bir tarihte, Mezopotamya uygarlıklarına ait tablet ve yazıtlar insanlar tarafından yeni yeni anlaşılmaya başlanmış, bu da “mitoloji” kavramının insan hayatına gerçek anlamda 1800lü yıllarda girmesini sağlamıştır.

Özellikle Mısır hiyerogliflerinin ve Babil eserlerindeki çivi yazısının anlaşılması, Eski Ahit’te anlatılan mitolojik ögelerine anlamlar yüklenmesi ve tarihsel çalışmaların sadece Hint Avrupa’da ile ilgili olmaktan çıkıp, aynı zamanda Sami ve Mısırlıları da kapsayacak boyuta gelmesine neden olmuştur. Sonrasında ise antropolojinin gelişmesi, yazıtlardaki mitolojik ögelerin somut olarak önümüze serilmesine ve aktarılan bilgiyi başta uzmanlar olmak üzere tüm insanlığa ispat etmesine yol açmıştır.

Sümer Mitolojisi Neden Önemlidir?

Mitolojinin bu denli gelişiyor olmasının geçmişteki uygarlıkları, bugünün insanlarına anlatmak açısından çok büyük bir yeri olduğunu neden-sonuç analizi kapsamında açıklamıştık. Bunu göz önünde bulundurarak bilimin temelini oluşturmuş olan ve yaptıklarıyla hem kendi varoluş döneminde hem de varoluş döneminin sonrasında birçok uygarlığa ilham olmuş Sümerlilerin mitolojisinin detaylarıyla keşfedilmesinin, tarih için büyük değer taşıyan bir durum olduğu çıkarımını yapmak hiç de yanlış olmaz. M.Ö. 3500’lerde Mezopotamya’ya gelen ve M.Ö. 2000’lere kadar Dicle ile Fırat nehirleri arasında konumlanmış Basra Körfezi’nin kuzeyine doğru ilerleyen Sümerlilerin, antropolojik ve arkeolojik bulguların sonucu olarak, iddia edilenin aksine ne Hint ne de Sami kavimlerin soyundan gelmediği geçtiğimiz yıllarda netleştirilmiştir.

Öncesindeki uygarlıkların etkilerinden uzak olduğu bu çalışmalarla kanıtlanmış olan Sümer mitolojisi ögeleri, M.Ö. 3000’li yılların sonuna doğru bölgeyi işgal eden Babilliler tarafından büyük oranda tahrip edilmiş ve değişikliğe uğratılmıştır. Yine de yapılan çalışmalar doğrultusunda Babilliler müdahale etmeden çok önce oluşturulan destanlar ve yazıtlar bulunmuştur. Böylece Sümer Mitolojisi’ne dair bilgiler elde edilmiştir.

Sümerlerin Din ve İnanç

Tarih sahnesine çıkan en büyük Mezopotamya uygarlıklarından biri olan Sümerler, topraklarını şehirlere bölmüşler ve bu şehirlerde farklı gruplar halinde yaşamışlardır. Kurdukları şehir devletlerinden Lagaş, Umma, Eridu, Ur ve Uruk başta olmak üzere birçoğu destanlarda gerek halkları gerekse yöneticilerinin başlarından geçen olaylarla yer almaktadır. Ayrıca Sümer Devleti sınırlarının içinde yer alan bu şehirler, çevre toplumlarına göre daha modern ve gelişmiş olmaları nedeniyle kültür bakımından örnek alınmıştır. Sümer kültürü bununla da kalmayıp hem inanış hem de gelenek bakımından, isim olarak değiştirilse de, geniş coğrafyalara yayılmış; özellikle Orta Doğu toplumlarında evlilik, ölüm, tarım, doğum, ticaret, yönetim, seyahat, savaş, hukuk, barış gibi konularda sosyal yaşama etki etmiştir.

Sümerlerin inanış biçimlerinin temelini çok tanrılı din oluşturmaktadır. Onlara göre her hareketin, kavramın ve gücü temsil eden her bir objenin tanrısı vardır. Tüm bunlar kalabalık bir panteonu oluşturur. Panteondaki her bir tanrı “dingir” kelimesi ile adlandırılır. Birçok antik uygarlığın mitolojilerinde görülen bu tanrılar panteonunun, bir inanış biçimi olarak ortaya çıkışı da aslında ilk Sümerlerle olmuştur. Sümerlerin oluşturdukları bu tanrılar panteonu sisteminin döneme göre sağlam bir inanış biçimi olmasının temelinde sadece din olmaktan çıkıp edebiyata, sanata ve kültüre entegre edilmesinin de çok büyük bir yeri olmuştur. Çünkü tüm bunlar toplumdaki inancı beslemiş ve evrenin işleyişinin, düzeninin bu tanrılar tarafından sağlanmasına olan güveni artırmıştır. Bu düzenin sağlanmasında bazı güçlü tanrıların daha etkili olduğu inancı ise kalabalık tanrı topluluğunda da bir hiyerarşi olmasına yol açmıştır.

Sümer Mitolojisi’nde Evrenin Yaratılışı

Yaratılış Mitleri her mitolojinin temelini oluşturan ve inanış sistemine göre evrenin nasıl bugünkü halini aldığını anlatan önemli mitlerdir. Tanrılar dahil doğadaki gözlemlenebilen veya gözlemleyemeyip sadece kutsal varlığına inanılan birçok ögenin başlangıcı bu mitler sayesinde anlatılır.

Sümerlerin evrenin yaratılışı konusundaki inancı ilksel denizle, tanrıça Nammu ile başlar. Başlangıçta sadece ilksel deniz vardır ve onun nasıl ortaya çıktığına dair yapılan yazıt, tablet incelemelerinde herhangi bir bilgiye rastlanmamıştır. Sümerologlar tarafından Sümer mitolojisinde her daim olduğuna inanılan ilksel deniz, gökyüzü ile yeryüzünün birleşiminden oluşan kozmik dağı meydana getirir. Gök eril An’dır, yer ise dişil Ki’dir. Daha sonra An ve Ki’nin bileşmesinden hava tanrısı Enlil doğar. Enlil ilk doğduğunda kendini koyu lacivert taşı rengi diye tabir edilen, zifiri karanlığın hakim oldu gökyüzü ve yeryüzü tarafından oluşturulan evde bulur. Enlil karanlığı aydınlatması için Ay tanrısı Nanna’ya yaşam verir. İlerleyen yıllarda Nanna’da Enlil’den bile daha parlak olan güneş tanrısı Utu’ya yaşam verecektir. Bu noktadaki yaşam verilenin yani oğlun, yaşam verenden yani babadan güçlü oluşu Yunan, Babil başta olmak üzere birçok mitolojide yer edinmiştir. Ayrıca yaratılış aşamasında varlığını sürdürmüştür.

Sümer Mitolojisi’nde Enlil’in zamanla babası An’dan daha güçlü bir konuma gelmesi; Sami Babillerinde ise su tanrısı Enki’nin zamanla oğlu Marduk’un karşısında eski kudretini kaybetmesi bu durumun en yaygın örneklerindendir. Yaratılış mitolojisine dönecek olursak, hikaye hava tanrısı Enlil’in yer tanrıçası Ki ile birleşerek “Yüce Kraliçe” olarak anılan tanrıça Nihursag’ın doğumu ile devam etmektedir. Akabinde Enlil, su tanrısı Enki’nin yardımını alarak yeryüzünü bitki ve hayvanlarla donatır. Uzun yıllar panteondaki tanrıların aile olması ve çoğalmasıyla geçerken insanların da evrene eklenişi Nammu, Nihursag, Enlil ve Enki’nin çabalarıyla olmuştur.

Sümer Mitolojisi’nde İnsanın Yaratılışı

Sümer Mitolojisi’nde, çıkarılan kalıntılardan anlaşıldığı üzere, insanın temel yaratılış sebepleri tanrıların tanrılara hizmet etmesi durumunu ortadan kaldırmak. Ayrıca insanların tanrılara hizmet ederek ekmeklerini onlar için çıkarmasını sağlamaktı. Bu olayı anlatan şiirde tanrıların kendileri için çalışmakta ne kadar zorlandıkları ve aynı zamanda bilgelik tanrısı olan Enki’den yardım istedikleri anlatılır. O sırada derin bir uykuda olan Enki, “tüm tanrıları doğuran ana” Nammu’nun seslenişiyle uyanır. Bu bölüm şu dizelerle aktarılmaktadır:

“Ey oğul, kalk yatağından, …dan bilgeliğini göster,
Tanrılara hizmetkarlar biçiminde, onların … onlar üretsin”

Bunun üzerine Enki; denizin kilini yoğurur ve ona şekil vermesi için Nihursag’dan yardım ister. Kırık durumda olduğundan okunamayan birkaç dizeden sonra şiir, Enki’nin insan yaratılışı şerefine düzenlediği bir yemeğe geçer. Burada çok fazla şarap içerek çakırkeyif olan Enki ve Nihursag altı değişik tip için kili yoğurur, şekillendirir ve yazgılarını belirler. Ne yazık ki sadece iki tanesi ile ilgili okunabilmektedir ve her ikisi de o akşam yaratılan kusurlu insanlardan bahsetmektir. Bunun üzerine Özellikle Enki’nin şekillendirdiği bir tanesi cinsiyetsizdir. Bunun üzerine Nihursag’ın hatasından dolayı Enki’yi lanetlediği ve Enki’nin de bunu hak ettiğini düşündüğü mitlerde anlatılan öyküler arasındadır.

Sağlıklı bir şekilde yaratılan insanların yeryüzüne inmesi o geceden sonra olmuştur. Tıpkı ilk hikayedeki gibi insanların kilden yaratılmış olduğuna inanılmaktadır. Bunun yanı sıra Babillilerde bu inanış kilin içine en baş belası olan ve bu uğurda öldürülen bir tanrının kanından da katıldığı yönündedir.

Gılgamış Destanı Nedir?

Bu yazıda incelen Evrenin Yaratılış Miti, İnsanın Yaratılış Miti ve bahsi geçen diğer mitler tabii ki Sümer Mitolojisi’nin çok küçük bir parçasıdır. Bunlar sadece oluşumun temellerini oluşturan ve bazı önemli tanrılarla bazı önemli tanrıçaların ön plana çıktıkları ünlü mitlerdir. Bu büyük kültürün yapı taşı olan birkaç mit ise evrenin düzenlenmesi başlığı altında inceleyebileceğimiz Enlil ile Ninlil: Nanna’nın döllenmesi, Nanna’nın Nippur’a Yolculuğu, Emeş ile Enten: Enlil Çiftçi Tanrıyı seçer, Kazmanın Yaratılışı, Sığır ve Tahıl, Enki ve Ninhursag: Su Tanrısının İşleri, Enki ve Sümer: Yeryüzünün ve Kültürel Süreçlerin Düzenlenmesi mitleridir. Bu mitlerde yaratılış sonra tanrılar tarafından oluşturulan düzenin basamakları anlatılmaktadır.

Bahsedilen mitler dışında Gılgamış Destanı da Sümer Mitolojisi içinde çok önemli bir yere sahiptir. Tarihteki en eski yazlı destan olan Gılgamış Destanı, Sümer’in en gelişmiş şehirlerinden Uruk’un ünlü kralı Gılgamış’ın büyük tanrılarla ters düşmesini anlatmaktadır. Bu olaylardan önce tanrılar tarafından çok sevilen, güvenilen hatta yeraltı dünyasının Utu adına yargıçlığını yapan Gılgamış’ın bu hikayesi Akad dilinde on iki tablete çivi yazısıyla aktarılmıştır. Birçok yerinde boşluklar olan ve bazı bölümleri okunamaz duruma gelmiş olsa da bu destan Sümer Mitolojisi üzerinden aynı zaman da dünya kültürüne de bir armağınıdır.

Mezopotamya’ya Tutulan Işık: Sümer Mitolojisi

Sümerlerde çok tanrılı dine inanılmış ve inanış sistemlerinde bu tanrılar bir panteon içerisinde buluşmuştur. Panteondaki hiyerarşik yapı bazı tanrıların daha önemli olarak nitelendirilip insanlardan daha fazla saygı görmesine bazılarının ise güçleri ile orantılı olarak geri planda kalmasına sebebiyet vermiştir. Hiyerarşinin üst tarafını Yazgının Yedi Tanrısı oluşturmaktadır. Bu yedi tanrı tüm panteondaki en güçlü tanrılardır ve kökenleri mitolojinin başlangıcına dayanır. Buna rağmen onlar da diğer tanrılar ve yeryüzünün zayıf halkası insanlar gibi insancıl özellikler taşımakta; yeme, içme, hissetme, aile kurma gibi faaliyetlerde bulunmaktadırlar. Tanrıların insanlardan ayrıldıkları noktayı ise ölümsüzlükleri oluşturmaktadır. Her birinin güçleri ile bağlantılı alametleri ve koruyucusu oldukları şehirleri vardır.

Sümer Mitolojisi içinde evrenin yaratılışı gökyüzü An ve yeryüzü Ki’nin birleşerek hava tanrısı Enlil’in doğmasına sebep olmaları, Enlil’in ise yer ve göğü ayırarak yeryüzünde yaşamı başlatması ile olmuştur. O zamandan sonra çoğalan tanrıların ihtiyaçlarını karşılamak için su tanrısı Enki ve Nihursag’ın çabalarıyla insanlar yaratılmış ve tarıların hizmetine verilmiştir. Sümer Mitolojisi bunlar gibi daha birçok mit içermektedir. Sayıları her geçen gün kazı çalışmalarında bulunup uzmanlar tarafından çözülen yazıtlar ile artmaktadır.

Not: Bu konuyla ilgili olarak Yunan Mitolojisi Nedir? Yunan Mitolojisinde Tanrılar Nasıl Var Oldu? başlıklı yazımızı da inceleyebilirsiniz.

2 Yorum

  1. Sümer mitolojisi hakkında güzel olmuş tebrikler. Ancak evrenin yaratılışı hakkında farklı mitolojiler neler anlatıyor acaba? Farklı mitolojilere de yer verebilirseniz sevinirim.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu Konuyla İlgili Yazılar

Başa dön tuşu

Metin kopyalamanın açılabilmesi için
lütfen web sitemizdeki herhangi bir reklama
tıklayarak bize destek olunuz.

Kapalı

Reklam Engelleyici Algılandı

Lütfen reklam engelleyicinizi kapatarak bize destek olunuz. Anlayışınız için teşekkür ederiz.