Saltanatın Kaldırılması ve Meclis’teki Tartışmaları
Türk halkı, 1. Dünya Savaşı’ndaki düşman işgallerinden sonra Mustafa Kemal Atatürk önderliğinde Milli Mücadele’ye başlamıştır ve düşman askerlerini yurttan atmaya çalışmıştır. En sonunda, mücadelelerinde başarılı olan Türk halkı ve işgalci güçler arasında Mudanya Mütarekesi imzalanmıştır. Savaş sonlandığında ise mücadele boyunca tartışılması ertelenen saltanatın kaldırılması ve Türkiye rejiminin geleceği konusu masaya yatırılmıştır.
Her ne kadar 1. Meclis milli bağımsızlık konusunda hemfikir olsa da sahiplenilmesi gereken rejim konusunda birçok fikir ayrılığı olmuştur. Meclis’teki bazı gruplar cumhuriyet rejimini desteklerken bazıları saltanatı bazıları ise meşrutiyete benzer bir sistemi desteklemiştir. 1. Meclis’teki birçok tartışmanın ardından Mustafa Kemal Atatürk saltanatın kaldırılması haberini duyurmuştur ve bu milli egemenlik açısından mihenk taşı olmuştur.
Ancak saltanat kaldırılması sonrasında da tartışmalar dinmemiştir. Muhalif mebuslar, İtilaf Devletleri ve halktan dinci kesim bir süre cumhuriyetin karşısında durmuş, saltanatı desteklemişlerdir. Ayrıca padişah Vahdettin’e bağlılıklarını belirtmişlerdir. Mustafa Kemal Atatürk ise siyasi ve askeri dehasını kullanarak bu mebusları ikna etmiş, İtilaf Devletleri’ne taviz vermemiş ve halktaki isyanları bastırmıştır. Sonuç olarak resmen saltanat kaldırılmıştır ve saltanat hakkındaki tartışmalar sona ermiştir.
Saltanatın kaldırılması konusunu ayrıntılı incelemeye geçmeden önce saltanat kavramını açıklamak yararlı olacaktır.
Bu Yazının İçindeki Başlıklar:
Saltanat Nedir?
Türk Dil Kurumu sözlüğüne göre saltanat; bir ülkede hükümdar, padişah veya sultan olarak adlandırılan kişinin egemen olması anlamına gelmektedir. Arapça bir sözcük olan saltanat, Orta Doğu’da görülen bir yönetim biçimidir.
Türkiye’de saltanat veya padişahlık, Selçuklular ve Osmanlılar döneminde kullanılan bir yönetim biçimiydi. Özellikle Osmanlılar döneminde bu yöntemi biçimi, Osmanoğulları ailesinden bir erkeğin mutlak egemen olması sistemine dayalıydı.
Saltanatın Kaldırılması Nedenleri
Başkomutan Mustafa Kemal Atatürk önderliğinde gerçekleşmiş Türk Kurtuluş Savaşı, 11 Ekim 1922’de Mudanya Mütarekesi’nin imzalanmasıyla fiilen sona ermiştir. Yıllarca bağımsızlığı için uğraşmış Türk halkı işgalci güçlere karşı olan savaşını kazanmıştır. Bu kurtuluş mücadelesi esnasında, işgalci güçler tarafından esir tutulan İstanbul Hükümeti, Kurtuluş Savaşı’na karşı çıkarken Ankara Hükümeti savaşa önderlik etmiştir. İki hükümetin birbirine zıt olan bu görüşleri birbirleri arasında sorunlara sebep olmuştur. İstanbul Hükümeti, şeyhülislamın fetvaları ile Ankara Hükümeti’ni dinsiz ilan ederken Ankara Hükümeti anayasasındaki “Padişah ve Halife, baskı ve zordan kurtulduğu zaman Meclis’in düzenleyeceği yasal ilkeler içinde durumunu alır.” maddesiyle padişahın ve halifenin geleceğini belirsiz bırakmıştır.
Savaştan önce İstanbul Hükümeti’nin sahip olduğu otorite Mudanya Mütarekesi ve savaşın başarılı olması ile Ankara Hükümeti’ne geçmiştir. Her ne kadar savaştan sonra otorite Ankara Hükümeti’ne geçmiş olsa da 1. Meclis’in savaş sonrası kararları rahatlıkla alabilecek kadar fikir birliği içinde olduğunu söyleyemeyiz. Mücadeleden yeni çıkmış 1. Meclis’te birçok farklı konuda fikir ayrılığı mevcut olmuştur. Ankara hükümetinin Türkiye Devleti’nin yegâne temsilcisi olduğu noktasında mecliste fikir birliği oluşmuşken, onun da ötesinde saltanatın kaldırılması olayına karşı çıkanlar vardı. Dolayısıyla bu son noktada fikir birliği bozulmuş, Meclis’te bir karmaşa yaşanmaya başlamıştı. Artık bir tarafta hainler ve saraycılar, bir yanda milliyetçiler yoktu. Ayrılık bu sonuncular arasındaydı.
Saltanat Tartışmaları
Saltanatın ve İstanbul Hükümeti’nin geleceği konusu da fikir ayrılığına sahip olunan konulardan bir tanesidir ve çokça tartışılmıştır. Aslında, Milli Mücadele’nin önderi Mustafa Kemal Atatürk’ün saltanat ve devlet rejimi konusunda fikri belli olsa da saltanatı, hilafeti veya başka bir rejimi destekleyenlerin sayısı azımsanamayacak seviyede olmuştur. Buna dayanarak söyleyebiliriz ki, 1 Kasım 1922’de Dr. Rıza Nur tarafından önerildikten sonra saltanatın kaldırılması için alınmış karar herkes tarafından kolayca kabul edilmemiştir. Sadece meclisteki mebuslar değil, Kurtuluş Savaşı’na yalnızca padişahı esaretten kurtarma adına destek vermiş halk kesimleri de bu karara tepki göstermiştir.
Çünkü mecliste olduğu gibi Anadolu’da da savaştan sonra bir fikir birliğinden ziyade mozaik bir yapı vardır. Fikir ayrılığına sahip olan gruplardan bir tanesi Cumhuriyet rejimini savunuyorken bir diğeri monarşinin sürmesini savunmuştur. Üçüncü bir grup da monarşiyi de cumhuriyeti de desteklememiş, savaş meclisi sisteminde devam edilmesini önermiştir. Saltanatın kaldırılması olayına yönelik bu tepkilerin bir kısmı kolaylıkla susturulmuş veya ikna edilmiş olsa da, diğer kısmı birçok soruna hatta isyana yol açmıştır. Kısacası, Kurtuluş Savaşı’nın hemen ardından alınmış bir karar olan saltanatın kaldırılması yönetimde çift başlılığı kaldırmış olsa da birçok soruna yol açmıştır.
Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde Saltanat Tartışmaları
1. Mecliste, Mustafa Kemal Atatürk ile omuz omuza savaşmış, Milli Mücadele esnasındaki her kararında Atatürk’ün arkasında durmuş ama padişahı destekleyen mebusların sayısı oldukça fazlaydı. Bu mebuslar her ne kadar tam bağımsız Türkiye ve Türk halkı hayalini Atatürk ile paylaşsalar da bu tam bağımsız devletin padişah ve halife tarafından yönetilmesi gerektiğini düşünmekteydi. Bu mebuslar görüşlerini Milli Mücadele esnasında da dile getirmiştir. Bunu Prof. Dr. Dursun Ali Akbulut’un şu alıntısından anlayabiliriz: “O zamanki hükümetin başkanı Rauf Bey’in de dâhil bulunduğu bir grup saltanatın kaldırılması olayına karşı olduklarını Mustafa Kemal Paşa’ya söylemişlerdi. Mustafa Kemal Paşa onlara verdiği cevapta; Mevzuubahis ettiğiniz mesele, bugünün meselesi değildir. Meclis’te bazılarının telaş ve heyecanına da mahal yoktur.” demişti.
Mondros Mütarekesi’nin ardından da padişaha bağlılıklarını devam ettirmişlerdir. Bu nedenle, saltanatın kaldırılması onlar için şok etkisi yaratan bir karar olmuştur ve kolaylıkla bu kararı kabul etmemişlerdir. Saltanatın kaldırılması mecliste onaylandıktan sonra başta Rauf ve Selahattin Beyler olmak üzere çoğu kişi karara şiddetle karşı çıkmıştır. Karşı çıkanların büyük bir kısmı saltanatı hilafetle bir gördükleri için veya kişisel diktatörlük eğilimlerini engellemek için cumhuriyete karşı çıkmıştır. Çünkü o günün koşullarında, demokrasi ile yönetilen devletlerde güçten dolayı yoldan çıkmış ve diktatör olmuş birçok devlet başkanı ortaya çıkmıştır. Yani, bu mebusların karşı çıkmasının temel sebebi bunlar olmuştur.
Saltanatı, yalnızca diktatörlüğü engellemek nedeniyle destekleyen mebusları Mustafa Kemal Atatürk bizzat güvence vererek ikna etmiştir. Saltanatı, dine bağlı olduğu için ve hilafetle bir gördüğü için destekleyen dinci mebusları ise Atatürk hilafetin olduğu gibi kalacağı sözünü vererek ikna etmiştir. Zeki bir devlet adamı olan Mustafa Kemal Atatürk, çeşitli vaatler, sözler ve ikna yöntemleri ile meclisteki karşı görüşlerin büyük bir kısmını susturabilmiştir. Fakat saltanatın kaldırılmasının yankısı sadece mecliste olmamıştır. Hatta meclisteki mebusların hepsi milli görüşlü ve egemenlik isteği içerisinde olduğundan halkın genelinden daha yumuşak tepki vermişlerdir.
Saltanatın Kaldırılması Düşüncesine Halkın Bakışı
Anadolu’da bulunan halkın dinci kısmı ise bu karar karşısında sessiz kalamamıştır. Örneğin, Güneydoğu Anadolu’da yaşayan bir şeyh olan Şeyh Said öncülüğünde padişahlık ve hilafet için halkın bir kısmı ayaklanmıştır. Cumhuriyet rejimi İtilaf Devletleri açısından da karlı olmadığı için bu ayaklanma İtilaf Devletleri tarafından desteklenmiştir. Çünkü İtilaf Devletleri’nin bakış açısına göre İstanbul Hükümeti bir kukla iken Ankara Hükümeti’ne istediklerini yaptırmaları zordur. Mustafa Kemal Atatürk ve cumhuriyet yanlıları ise halkın içindeki İtilaf Devletleri destekli bu saltanat yanlısı isyancıları askeri güç kullanarak susturmuşlardır. Böylece halkın da yeni rejime adapte olması sağlanmıştır.
Saltanatı Savunan Milletvekilleri
Meclisteki görüş ayrılığını oluşturan gruplardan bir tanesi de Refet Bele’nin başını çektiği bir gruptu. Cumhuriyetin ilanına karşı olan bu grup, aynı zamanda saltanata da karşıydı. Yani, kavga konusu olan iki ana rejime de destek vermemişlerdir. Refet Paşa ve onu destekleyenlerin devlet rejimi üzerine görüşlerini şöyle özetleyebiliriz:
Refet Paşa, İstanbul’da bulunduğu sırada, çeşitli ziyaretler yaptı ve bu ziyaretleri sırasında milli hâkimiyet prensibi, bunun önemi üzerinde görüşlerini anlattı. Bu anlatımlara İstanbul gazetelerinde geniş ölçüde yer verildi. Refet Paşa bir temsilci olmanın ötesinde, bu türden görüşleriyle basının ilgi odağı haline geldi. 21 Ekim’de Darülfünun’da yapmış olduğu konuşmasında, yabancıların Anadolu hükümetinde bir “Cumhuriyet Fikri” aradıklarını anladığını söylüyor, aynı gün Belediye Başkanlığınca onuruna verilen ziyafette de cumhuriyet hakkındaki düşünceleri “köhne bir fikir” olarak değerlendiriyor ve “zaten ben esas itibariyle cumhuriyeti memleketimizin bünyesi için daha zararlı görürüm” diyordu. Refet Paşa, mevcut meclis hükümeti tarzının en uygun yönetim biçimi olduğunu savunmaktaydı. Bu konuşmalar yapıldığı sırada saltanat henüz kaldırılmamıştı. Dolayısıyla Refet Paşa’nın görüşleri, cumhuriyet yönetimine karşı olmak ve milli egemenliğin meclis hükümeti biçiminde gerçekleşebileceğini savunmakla sınırlı kalmıştır.
Özetlemek gerekirse, Refet Bele mevcut meclis sisteminin ülkeyi yönetebilecek kadar güçlü ve yeterli olduğunu öne sürmüştür. Devlet rejiminin olağanüstü yetkileri olan bu meclise ait olması gerektiğini söylemiştir. Aslında, Refet Bele’nin önerdiği bu sistemin meşrutiyetten bir farkı yoktur. Her ne kadar Refet Bele, Kurtuluş Savaşı için çok önemli olsa da, meşrutiyet benzeri bu fikri çok destek görmemiştir. Zaten, Atatürk ile yaptığı birkaç ikili görüşmeden sonra Refet Bele yeni rejime ısınmıştır ve herhangi bir sorun veya isyan çıkmamıştır.
Her ne kadar 1. Meclis’te cumhuriyetin ilanına karşı çıkmış bir kitle olmuş olsa da başta Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere cumhuriyet rejimini desteklemiş büyük bir kitle de vardı. Cumhuriyet rejimini destekleyen bu grubun amacı, Türk halkının gayesiyle kazanılmış bu bağımsızlık mücadelesinden sonra, Türk halkına kendi kendini yönetme hakkı vermekti.
Mustafa Kemal Atatürk’ün Saltanat Hakkındaki Düşünceleri
Hatta Mustafa Kemal Atatürk bir konuşmasında “Hâkimiyet ve saltanat hiç kimse tarafından hiç kimseye, ilim icabıdır diye müzakereyle, münakaşa ile verilemez. Hâkimiyet, saltanat kuvvetle, kudretle ve zorla alınır. Osmanoğulları zorla Türk milletinin hâkimiyet ve saltanatına vaziülyed olmuşlardı. Bu tasallutlarını altı asırdan beri idame eylemişlerdir. Şimdi de, Türk milleti bu mütecavizlerin hadlerini ihtar ederek, hâkimiyet ve saltanatını isyan ederek kendi eline bilfiil almış bulunuyor. Bu bir emrivakidir. Mevzubahis olan, millete saltanatını, hâkimiyetini bırakacak mıyız, bırakmayacak mıyız meselesi değildir. Mesele zaten emrivaki olmuş bir hakikati ifadeden ibarettir. Bu behemehâl olacaktır.” diyerek Kurtuluş Savaşı’nın başından beri var olan amacını ve aslında Türk halkının kendi bağımsızlığını kendi kazandığını açıklamıştır.
Atatürk “Demokrasi ilkesinin en çağdaş ve mantıkî uygulamasını sağlayan hükümet şekli, cumhuriyettir.” diyerek Türkiye Devleti için neden cumhuriyet rejiminin uygun olduğunu açıklamıştır. Ayrıca, Mehmet Emin Yurdakul ve Fuat Şükrü Bey gibi isimler Anadolu halkının yüzyıllar boyunca monarşi altında ezildiğini ileri sürerek halkın refahı için en uygun yönetim biçiminin milli egemenlik ve cumhuriyet olduğunu savunmuştur. Bu mebuslar, egemenliğin bir kişinin veya bir zümrenin elinde olmasına tamamen karşı çıkmış ve halkın kendi yöneticisini kendisinin seçebilme hakkının olmasını savunmuştur. Aynı zamanda, cumhuriyet fikri zamanın önde gelen yazarları, düşünürleri ve Türk aydınları tarafından da çokça desteklenmiştir ve bu nedenle halkta bir karşılık bulabilmiştir. Cumhuriyet rejimini destekleyen Mustafa Kemal Atatürk ve mebuslar, cumhuriyet rejimi sayesinde Türk halkını gereken refah seviyesine ve Batı medeniyetleri modernliğine ulaştırabileceklerini düşünmüşlerdir.
Saltanatın Kaldırılması Sonuçları
Atatürk “Cumhuriyet, Türk milletinin refah ve yükselmesi yolunda yüzyılların görmediği başarılara erişti. Milletin eğilimlerini ve gereksinimlerini bularak ve öğrenerek onun refah ve gelişme gereklerini gerçekleştirmekte cumhuriyetin az zamanda elde ettiği sonuçlar, cumhuriyet yönetiminin milletimize hazırladığı geleceğin daha ne kadar parlak olduğunu tahmin ettirmeye yeterlidir. Asla şüphe yoktur ki, cumhuriyetin gelecek evlâtları, bizden daha çok refaha erişmiş ve mutlu olacaklardır.” diyerek cumhuriyetin gayelerini apaçık ortaya sermiştir. Yani cumhuriyet, destekçileri tarafından “halkın yönetilebileceği en iyi yol”, “halkın refahını arttırmak için gerekli bir adım” olarak nitelendirilmiştir.
Sonuç olarak, zorlu geçmiş Kurtuluş Savaşı ardından başarıya ulaşmış Türk Halkı için uygun hükümet rejimini bulmak Mustafa Kemal Atatürk ve 1. Meclis’teki mebuslar için kolay olmamıştır. Birçok tartışmaya sebep olmuş bu konu, en sonunda Atatürk’ün kişisel tasarrufu da göz önünde bulundurularak çözülmüştür ve rejimin cumhuriyet olmasına karar verilmiştir. Rejimin cumhuriyet olmasına karar verilmesi aynı zamanda saltanatın kaldırılması anlamına gelmiştir. Bu nedenle, saltanat yanlısı olan mebuslar ve halktan bazı kesimler kararı beğenmemişler ve karardan önce olduğu gibi birtakım sorunlar çıkarmışlardır. Fakat Mustafa Kemal Atatürk’ün siyasi dehası ve yanındaki mebusların desteğiyle muhalif kesimin çoğu ikna edilmiş ya da susturulmuştur. Özetle, iyi yürütülen ikna süreci sonucunda, aslında hepsi bağımsızlığı savunan mebuslar ikna edilmiştir ve hilafetin kalması sözüyle saltanatın kaldırılması gerçekleşmiştir.
Saltanat Nasıl Kaldırıldı?
Türkiye’de saltanatın kaldırılması veya padişahlığın kaldırılması olayı ise Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin 1 Kasım 1922 tarihinde onayladığı 308 numaralı kararname ile gerçekleşmiştir.
Saltanatın Kaldırılması “Türkiye Büyük Millet Meclisinin, Hukuku Hâkimiyet ve Hükümraninin Mümessili Hakikisi Olduğuna Dair” kararname ile gerçekleşmiştir. Aşağıdaki görsellere tıklayarak Saltanatın Kaldırılması ve Osmanlı İmparatorluğu’nun sone ermesi ile ilgili kararnameleri inceleyebilirsiniz.
Osmanlı İmparatorluğunun İnkıraz Bulup Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümeti Teşekkül Ettiğine Dair Kararname
Türkiye Büyük Millet Meclisinin, Hukuku Hâkimiyet ve Hükümraninin Mümessili Hakikisi Olduğuna Dair Kararname
Not: Bu konuyla ilgili olarak Atatürk İlkeleri Nelerdir? Anlamları ve Özellikleri başlıklı yazımızı da inceleyebilirsiniz.
Sitedeki metinleri kopyalamak için reklam izleyebilirsiniz. Sonrasında açılıyor kopyalama böylelikle siteye destek olmuş oluruz.