Cumhuriyet Tarihi

Mustafa Kemal Atatürk Kimdir? Askeri ve Siyasi Hayatı (Tüm Ayrıntılarıyla)

Bu yazımızda Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk hakkında bilgilere yer verdik. Mustafa Kemal Atatürk’ün eğitim, askerlik ve siyasi hayatını tüm ayrıntılarıyla inceledik.

Mustafa Kemal Atatürk’ün Ailesi ve Eğitim Hayatı

Mustafa, gözlerini dünyaya 1881 yılında o dönem Osmanlı Devleti’ne ait olan Yunanistan ülkesinin Selanik kentinde Koca Kasım Paşa Mahallesi, Muhtar Sokak’ta, günümüzde müze olarak kullanılan 3 katlı pembe bir binada açmıştır. Öncelikle Mustafa’nın eğitim hayatını inceleyelim.

Mahalle Mektebi ve Şemsi Efendi Okulu

Annesi Zübeyde Hanım ve babası Ali Rıza Bey’in 4. çocuğu olarak dünyaya gelen Mustafa, Hafız Mehmet Efendi’nin mahalle mektebinde öğrenim hayatına başladı. Daha sonra babası Ali Rıza Bey’in isteği sonucunda Şemsi Efendi Mektebi’ne geçiş yaptı. Babasını çok küçük yaşta kaybeden Mustafa, annesi ve kız kardeşi Makbule ile birlikte dayısının yanına Rapla Çiftliği’ne gittiler. Burada onu annesi büyüttü. Ancak bir süre sonra onun okula gitmemesinden endişelenen annesi Zübeyde Hanım, çocuklarını da alıp Selanik’e kız kardeşinin yanına gitti ve Mustafa burada okulunu tamamladı.

Selanik Mülkiye Rüştiyesi – Selanik Askeri Rüştiyesi

Daha sonra Selanik Mülkiye Rüştiyesi’ne yazıldı. Ancak Mustafa’nın içinde küçüklüğünden gelen bir asker olma isteği vardı. Bu yüzden 1893 yılında Askeri Rüştiye sınavlarına girdi. Sınavı kazanan Mustafa, Selanik Askeri Rüştiyesi’ne kaydoldu. Mustafa’nın dersleri diğer öğrencilerden daha iyiydi. Aynı zamanda matematiğe de özel ilgi duyardı. Bir keresinde matematik öğretmeni Mustafa Bey, ona ikisinin de adı Mustafa olduğu için, Kemal ismini vermiştir. Mustafa Kemal, hayatının geri kalanında kullanacağı ve insanların onu tanıyacağı isme sahip olmuştur. Selanik Askeri Rüştiyesi’ni 1895 yılında bitirdi.

Manastır Askeri İdadisi

Sonrasında, daha önce hiç bulunmadığı Manastır’da bulunan Askeri İdadi’ye girdi. Manastır Askeri İdadi’sinin Mustafa Kemal’in hayatı üzerinde büyük etki sahibi olduğunu söyleyebiliriz. Manastır İdadisi’nde Mustafa Kemal’in hayatını etkileyen ilk kişi, tarih öğretmeni Topçu Kolağası Mehmet Tevfik Bilge’dir. Mustafa Kemal kendisi hakkında “Kendisine minnet borcum var, bana yeni bir ufuk açtı.” sözlerini söylemiştir. Aynı zamanda Mehmet Tevfik, Fransız İhtilali ve buna benzer tarihi olaylardan derslerinde bahsetmesi Mustafa Kemal’in tarihe ilgi duymasını sağlamıştır. Mehmet Tevfik’in dışında Mustafa Kemal birçok arkadaşından da etkilenmiştir. Bu kişilerin başında Ömer Naci vardır. Ömer Naci, Mustafa Kemal’in edebiyata ilgi duymasında büyük bir rol oynamıştır. Aynı zamanda Mustafa Kemal’in Namık Kemal’i tanımasına sebep olmuştur. Daha sonra şiire ilgi duymaya başlayan Mustafa Kemal, şiirle hem edebi yönünü hem de vatan sevgisini pekiştirmiştir.

Bir diğer yakın arkadaşı olan Fethi Okyar, Mustafa Kemal’e Fransız İhtilali’nin öncülerinden olan Voltaire ve Rousseau gibi daha birçok yazar tanıtmıştır. Aynı zamanda bu yazarlar Mustafa Kemal’in milliyetçilik, milli egemenlik gibi konulara bakış açısında ona ilham olmuşlardır. Mustafa Kemal, yurt içinde Namık Kemal’den başka Ziya Gökalp, Celal Nuri İleri, Tevfik Fikret gibi önemli kişilerin eserlerini beğenerek okumuştur ve çok etkilenmiştir.

Harp Okulu – Harp Akademisi

Manastır Askeri İdadisi’ni 1899 yılında bitirdikten sonra İstanbul’da Pangaltı’da bulunan Harp Okulu’na gitti. Harp Okulu’ndan 1902 yılında teğmen rütbesiyle mezun oldu. Aynı sene İstanbul Harp Akademisi’ne girdi. Hayatında büyük bir etki yaratan Harp Akademisi’nde arkadaşlarıyla gizlice yasak dergiler çıkartmıştır. Kendi aralarında Mustafa Kemal’in önderliğinde küçük milliyetçi toplantılar yapmışlardır. Bu Mustafa Kemal’in liderlik özelliğinin pekişip gelişmesini sağlamıştır. Aynı zamanda ileriye dönük olarak hitabet yeteneğinin de geliştiği bir dönemdir. Mustafa Kemal, 1905 yılında Harp Akademisi’nden kurmay yüzbaşı rütbesiyle mezun olmuştur.

Mustafa Kemal Atatürk’ün Askerlik Hayatı

Mustafa Kemal, Selanik’e dönmeyi planlıyordu ancak bir birlikle Şam’a, 5. Ordunun 30. Süvari Alayı’na gönderildi. Bu birlik halkı soymakla görevli bir süvari birliğiydi ama Atatürk bu soygunlardan hiçbir zaman kendine pay almamıştır ve bu hırsızlığa sonuna kadar karşı koymaya çalışmıştır. Daha da beteri bu durum her yerde aynı şekildeydi. Mustafa Kemal Suriye’de kaldığı süre boyunca ordudaki askerlerin yetiştirilmesi konusundaki eksiklikleri yakından incelemiştir.

Burada bulunduğu süre zarfında birkaç arkadaşıyla beraber gizli bir şekilde Vatan ve Hürriyet Cemiyeti’ni kurmuştur. Aynı zamanda daha sonrasında gizlice gittiği Selanik’te de bu cemiyetin bir şubesini açtı. Bu yaptıkları hükümet tarafından duyulduysa bile kurduğu güzel insan ilişkilerinden dolayı herhangi bir ceza almadı.

Daha sonra Haziran 1907 tarihinde Kıdemli Yüzbaşı (Kolağası) rütbesine terfi etti ve görevini Kurmay Başkanlık’ta sürdürdü. Sonrasında Manastır’da görev yapan 3. Ordu Komutanlığı’na atandı. Mustafa Kemal’in yolu, daha sonrasında kurduğu Vatan ve Hürriyet Cemiyeti ve 3. Ordu Komutanlığı ile ilgili çalışmalar yapmak için gittiği Selanik’te İttihat ve Terakki Cemiyeti ile kesişti. Bu cemiyetle Mustafa Kemal’in idealleri bir noktada birleşiyordu; Memleket yararına yenilikler yapmak.

Mustafa Kemal Atatürk ve İttihat ve Terakki Cemiyeti

Daha sonrasında bu cemiyetle birlikte şeriatçı düşünceli, şeriat uğruna kan döken, 31 Mart Olayı olarak da bilinen olayda isyancıları bastırma konusunda Hareket Ordusu ile birlikte hareket etti. 19 Nisan 1909’da bu olayı bastırmak için geldiği İstanbul’dan, 16 Mayıs 1909 yılında Selanik’e döndü. Selanik’te bulunup askerliğini devam ettirdiği süreç boyunca, Şam’da gözüne çarpan askerlerin eğitiminin yetersizliği konusu hakkında da küçük eserler yazdı.

1910 yılının eylül ayında Fransa’ya askeri sistemi inceleme için giden Mustafa Kemal, Fransız Ordusu’ndaki yüksek rütbeli insanlarla tanışma fırsatı elde etti. Döndükten sonra da birçok isyanı bastırmaya giden Mustafa Kemal’in askerliğe hevesini ve sevgisini azaltmak için olduğu düşünülen nedenlerden dolayı 5. Kolordu Komutanlığı, sonrasında ise 38. Piyade Alayı’na gönderildi. Ancak bu olaylar karşısında beklenilenin aksine askerliğe olan sevgi ve hevesi azalmamış, aksine buralarda elde ettiği başarılardan dolayı artmıştır. Daha sonra bu görevinden de alınarak, İstanbul Genelkurmay Başkanlığı’na atandı.

Mustafa Kemal Atatürk’ün Trablusgarp ve Balkan Savaşları’ndaki Rolü

İtalya’nın, Trablusgarp’ta yarattığı tehlikeden dolayı Osmanlı Devleti, meseleyi savaşmadan çözmeye uğraşmıştı. İngilizlerin ve Fransızların desteğini alan İtalya’nın Derne, Tobruk, Bingazi’yi işgal etmesi sonucunda Osmanlı Devleti, İngilizleri suda yenecek bir deniz gücü olmadığından dolayı çaresiz kaldı. Osmanlı Devleti, Mısır’ın İngilizler tarafından işgal edilmesinden dolayı Trablusgarp Savaşı‘na etkin bir askeri güç gönderememiştir. Çaresiz kalan Osmanlı’nın içinden birkaç tane subay Trablusgarp’a gitme konusunda gönüllü oldu. Gazeteci Şerif kılığında Trablusgarp’a giren Mustafa Kemal, burada fitilini ateşlediği örgütlenmeler sayesinde İtalyanların, Trablusgarp’a girmesi engellenmiş oldu. Bu olay aynı zamanda Mustafa Kemal’in ileride çok işine yarayacak olan insanlar tarafından tanınmasının başlangıcıdır.

1912 yılında başlayan Balkan Savaşı sırasında İstanbul’a dönen Mustafa Kemal, tarihler 21 Kasım’ı gösterdiğinde Akdeniz Boğazı Kuvay-ı Mürettebe Komutanlığı’na atandı. Balkan Savaşı’nın bitmesinin ardından tarihler 27 Ekim 1913 gününü gösterirken Sofya Ataşemiliterliği’ne gönderildi. Aradan yaklaşık 4 ay geçtikten sonra yarbaylığa terfi etti.

Mustafa Kemal Atatürk’ün I. Dünya Savaşı’nda Bulunduğu Cepheler

Daha sonrasında belki de Mustafa Kemal’in Milli Mücadele’deki başarılarının temelini oluşturan Çanakkale Savaşı başladı. Enver Paşa yüzünden kendimizi içinde bulduğumuz 1. Dünya Savaşı‘nda birçok cephede düşmanla kahramanca çarpıştı. Tekirdağ’da bulunan 19. Tümen Komutanlığı’na atanmıştı tarihler 25 Şubat 1915’i gösterdiğinde Mustafa Kemal. Donanmaları Boğaz’dan geçemeyen Fransız ve İngiliz, askerlerini karaya çıkarttılar ancak onları karada karşılayan Mustafa Kemal’in komutasında bulunduğu tümen düşmanı Conkbayırı ve Arıburnu’nda bozguna uğrattı.

Çanakkale Cephesi

Mustafa Kemal’in rütbesi, elde ettiği bu başarıdan sonra albaylığa yükseldi. Ardından bu zaferleri Kireçtepe, Anafartalar daha sonrasında ise İkinci Anafartalar zaferleri izledi. Mustafa Kemal efsaneleşmiş “Ben size taarruzu emretmiyorum, ölmeyi emrediyorum. Biz ölünceye kadar geçecek zaman içinde yerimizi başka kuvvetler ve başka kumandanlar alabilir.” sözünü Conkbayırı’nda saldırmayı bekleyen askerlerine bizzat söylemiştir. Kazandığı bu zaferlerin büyüklüğü ve iyi bir komutan oluğunu artık herkesin bilmesi Milli Mücadele’de insanları arkasına toplamasında çok büyük bir etki yaratmıştır.

Kafkas ve Suriye Cephesi

Çanakkale Cephesi’nde verilen mücadele başarıyla tamamlandıktan sonra Mustafa Kemal, komutasında bulunan kolorduyla beraber Kafkas Cephesi’ne gitti. Rus askerleri tarafından uğradıkları zulüm nedeniyle Diyarbakır’da bulunan Bitlis ve Muş halkı, Mustafa Kemal’in gelip düşman işgalini savuşturmasını, olağanüstü bir sevinçle karşıladı. Sonrasında 7. Ordu’ya atanan Mustafa Kemal, aslen Alman olan General Falkenhayn ile fikir ayrılıklarına düştü ve bazı başka nedenlerden dolayı İstanbul’a döndü. Tahtın varisi olan Şehzade Vahdettin ile bazı incelemeler yapmak üzere Almanya’ya gitti.

Döndüğünde tekrar 7. Ordu Komutanlığı’na döndü ve Suriye’ye gitti. Suriye’de Mustafa Kemal’in her ne kadar Limon Von Sanders’i uyarmasına rağmen fikirlerine uyup savunmada kalmayı reddetmesi Ordu’nun büyük bir yenilgi almasına neden oldu. Bu olaydan sonra sözleri daha çok dinlenmeye başlanan Mustafa Kemal, Halep’e bir savunma hattı çekmiştir. Bu hat sayesinde düşman geçişini engelleyen Mustafa Kemal, tüm sıkıntılara rağmen komuta ettiği birlikleri büyük bir hezimetten kurtarmıştır. Kuvvetli ama kabiliyetsiz müttefikimiz Almanya’nın yenilgilerinden dolayı biz de savaşı kaybetmiş sayılıyorduk. İmzalanan Mondros Ateşkesi ve Sevr Antlaşması ile vatan, düşmanın acımasız ellerine teslim edildi. Ancak Mustafa Kemalin bu antlaşmayı kabul edip, olduğu yerde durmayacağını, onu tanıyan herkes bilirdi.

Mustafa Kemal Atatürk’ün Kurtuluş Savaşı’ndaki Rolü

Mustafa Kemal’in idealistliği ve egemenlik sevgisi, onu tarihler 19 Mayıs 1919’da Bandırma isimli vapurla Samsun’a çıkmaya itti. Amacı, direniş için gerekli kuvvetleri örgütleyip bir araya getirmekti ama satılmış İstanbul Hükümet’i, İngilizlerin talimatıyla Atatürk’ü görevden aldı, bunun üzerine Mustafa Kemal de ordudan istifa etti.

Mustafa Kemal, kendisini orada karşılayan Kazım Karabekir Paşa sayesinde birçok şehirde kongreler düzenledi. İnsanlar, tam umutlarını kaybettiklerinde çıkagelen Mustafa Kemal’e ileri görüşlülüğü ve idealistliğinin yanı sıra, onun başka birinin boyunduruğu altında yaşamaya tahammül edememe özelliğini kendilerinden bir parça olarak görüp onun arkasına toplandılar. Belki de bu Mustafa Kemal’in Milli Mücadele’yi kazanmasının en etkili sebebidir. İstanbul işgal edildikten sonra 23 Nisan 1920 yılında Büyük Millet Meclisi’ni kurmuştur. Bu, Yunanların işine gelmiştir. Yunan ordusu Eskişehir ve Bursa’ya saldırıda bulundu ve Mustafa Kemal’in çeteleri birleştirip kurduğu düzenli ordu tarafından hezimete uğradılar.

10 Temmuz 1921’de ise Sakarya’da bir savaş başlamıştır. 13 Eylül’de Yunanlar geri çekildi. Mustafa Kemal’e Gazi ve Mareşal unvanları verilmiştir. Tarihler 9 Eylül 1922‘yi gösterdiğinde Mustafa Kemal “Ordular! İlk hedefiniz Akdeniz’dir, ileri!” sözünü söylemiş ve İzmir’de düşmanları denize dökmüştür. Sonuçta, Milli Mücadele, Mustafa Kemal ve silah arkadaşları sayesinde başarılı bir şekilde tamamlanmıştır. Mustafa Kemal askerliği bırakıp ülkeyi daha medeni bir konuma getirebilmek için siyasi çalışmalar yapmaya başlamıştır.

 

Mustafa Kemal Atatürk’ün Siyasi Hayatı

Mustafa Kemal, ilk iş olarak 1 Kasım’da saltanatı hilafetten ayırıp, kaldırmıştır. 29 Ekim 1923’te Cumhuriyet ilan edilmiştir. Hemen ertesi gününde ise Mustafa Kemal, cumhurbaşkanı seçilmişti ve İsmet İnönü tarafından yeni Türkiye Devleti’nin ilk hükümeti kurulmuştu. Tüm Türkiye, “Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir!”, “Yurtta sulh, cihanda sulh!” sözleriyle inliyordu.

Mustafa Kemal her ne kadar halktaki yobazlar ve yenilik karşıtı insanlar tarafından tepki görse de idealinden şaşmayıp ülkeyi muhasır medeniyetler seviyesine ulaştırma konusunda çalışmalar yapmaya devam etmiştir. Mustafa Kemal 5 Ağustos 1925 yılına kadar süren Latife Hanım ile olan evliliğinde defalarca kez yurt gezisine çıktı. Mustafa Kemal ile devrim süreci ilerledi. Şapka Kanunu, Latin harflerinin kabul edilmesi, Tevhidi Tedrisat Kanunu ve belki de aralarında medeni bir devlet olma yolundaki en önemlisi olan daha önce hiçbir hakları olmayan kadınlara seçme ve seçilme hakkı kazandırılmasını sağlayan Medeni Kanun’un kabulü gibi inkılaplar yapmıştır. Başkent Ankara’yı yenileştirme çalışmaları yapılmıştır. Bu süreç içinde mecliste çok partili sisteme geçiş çalışmalarında bulunulmuş ancak dönemin bunun için elverişli olmadığını fark etmişlerdir.

Mustafa Kemal Atatürk Gerçekte Kimdir?

Mustafa Kemal Atatürk, 29 Ekim 1933 yılında yani Cumhuriyetin kuruluşunun üstünden tam 10 yıl geçtikten sonra Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunu anlatan, gelecek nesillere umut verecek olan 10. Yıl Nutku’nu okumuştur. 1934 yılında Soyadı Kanunu’nun çıkarılması sonucu herkese soyadı verilmiştir. Mustafa Kemal’e ise TBMM tarafından “Atatürk” soyadı verilmiştir.

Mustafa Kemal bütün bunları canını ortaya koyarak yapmıştır. Bunu, başta İzmir suikasti olmak üzere yapılan birçok suikastten görebiliriz. Ancak Mustafa Kemal bu ülke için elinden gelen her şeyi yapmadan durmayacaktı ve bunlar gibi yobazlar tarafından yapılan acizce suikastlere rağmen de durmaya hiç niyeti yoktu. Atatürk planlarını ve yapmayı düşündüğü şeyleri evinde verdiği davetlerde konuklarına anlatırdı. Bu davetler bazen sabaha kadar sürerdi, ama o azıcık dinlenmenin ve kısacık bir uykunun ardından yapmayı planladığı işleri düşünmeye devam ederdi. Davet masasından sohbet ve onu ileride hazin sona götürecek olan rakısı hiç eksik olmazdı. Fakat o içmesini bilirdi, hiçbir zaman şuurunu kaybedecek şekilde, dozunu kaçırarak içmemiştir.

Mustafa Kemal Atatürk Hayatı
Mustafa Kemal Atatürk

Mustafa Kemal Atatürk’ün Son Yılları ve Ölümü

Mustafa Kemal 57 yıllık hayatında 1 kez evlenmiş ve 7 çocuk evlat edinmiştir. Bu çocuklar: Sabiha Gökçen, Afet İnan, Rukiye, Nebile, Ülkü, Fikriye, Zehra ve Abdurrahim Tunçak’tır. Mustafa Kemal, ömrünün son yıllarında bile devletini düşünmüştür. Günümüz devlet adamlarının aksine Mustafa Kemal Atatürk, bazı taşınmaz mallarını ve çiftliklerini Bursa, Ankara gibi illere ve hazineye bağışladı. Geri kalan mirasını ise manevi evlatları ile ailesinden sağ kalan tek kişi olan kardeşi Makbule Atadan, Türk Dil Kurumu ve Türk Tarih Kurumu arasında bölüştürdü.

Mustafa Kemal sporu, çocukları, kitap okumayı, yeni şeyler öğrenmeyi çok severdi. Yaşadığı süre boyunca birçok kütüphane yaptırdı. Mustafa Kemal hasta olduğunu ilk 1937 yılında öğrendi. 1938 yılının başlarında olduğu tedavi başarılı olan Mustafa Kemal Atatürk, tamamen iyileşmesine rağmen Başkent’e yorucu ve uzun bir yolculuk yaptı. Bunun üzerine hastalığı tekrardan nüksetti. Ağır hasta olmasına rağmen ülke gezilerine devam etti. Bu süreçte ortaya çıkan Hatay Sorunu da kafasını son derece kurcalayan Mustafa Kemal Atatürk, Adana ve Mersin’e gitti. Ancak daha önceden de belirtilerini gösteren siroz hastalığının kesin teşhisi İstanbul’da koyuldu. Mustafa Kemal hastayken deniz havası iyi geliyor diye alınan Savarona Yatı’nda kalan Mustafa Kemal, bu halde olmasına rağmen ülke sorunlarıyla uzaktan ilgilenmeye az da olsa devam etti. Ancak bir gün hastalığı çok ağırlaşınca Dolmabahçe Sarayı’na nakledilmek zorunda kaldı.

Mustafa Kemal Atatürk’ün Ölümü

Herkes gibi o da hazin sonun geleceğini biliyordu ancak onun amacı son zamanlarını dahi ülke için bir şeyler yapmak için harcadı. Mustafa Kemal Atatürk ve İsmet İnönü’nün arası her ne kadar son zamanlarda bazı kişiler tarafından bozulsa da Mustafa Kemal Atatürk İsmet İnönü’yü çok sever ve ona sonsuz güvenirdi. Mustafa Kemal 1 Kasım 1938 yılında Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin açılış konuşmasına katılamamıştır. Bunun yerine hazırladığı konuşmayı Celal Bayar’a okuttu. Bu konuşmanın içeriği, Mustafa Kemal Atatürk’ün ölümüne kadar ilgilendiği Vatan’dan başka bir şey değildi. Mustafa Kemal’in hastalığı 8 Kasım’da şiddetlendi ve sağlık raporu halka yayımlanmıştı. Tüm halk, kan ağlıyordu. Onu gerçekten seven çoğu kişi de, hazin sonun gelip onun bu acıdan kurtulmasını istiyordu.

Okuma Önerisi: Mustafa Kemal Atatürk’ün ölümüyle ilgili Atatürk’ün Hastalığı Neydi? Atatürk’ün Gerçek Ölüm Nedeni başlıklı yazımızı da okuyabilirsiniz.

 

10 Kasım sabahı gelmişti; Mustafa Kemal Atatürk’ün hastalığı, gelebileceği en şiddetli noktaya gelmişti. Akrebin 9’u, yelkovanın 5’i gösterdiği zaman Mustafa Kemal Atatürk, her canlının bir gün tadacağı ölümü tatmıştı. Sadece Türkiye’de değil tüm dünyada sevilen bu yüce liderin ölümü, tüm insanlığı yasa boğmuştu. Herkesin üzüldüğü bir şey vardı: Atatürk. Ancak herkesin minnettar olduğu da bir şey vardı: Vatan.

Not: Bu konuyla ilgili olarak Atatürk İlkeleri Nelerdir? Anlamları ve Özellikleri başlıklı yazımızı da inceleyebilirsiniz.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu Konuyla İlgili Yazılar

Başa dön tuşu

Metin kopyalamanın açılabilmesi için
lütfen web sitemizdeki herhangi bir reklama
tıklayarak bize destek olunuz.

Kapalı

Reklam Engelleyici Algılandı

Lütfen reklam engelleyicinizi kapatarak bize destek olunuz. Anlayışınız için teşekkür ederiz.