Avrupa TarihiDünya Tarihi

Merkantilizm Nedir? Merkantilizmin Temel İlkeleri

Merkantilizm, bir ülkedeki değerli maden yataklarının işletilmesine önem veren ve dışsatımı artırıp dışalımı azaltmaya çalışan bir ekonomik öğretidir. Bu yazımızda merkantilizm kavramı, merkantilizmin temel ilkeleri ve merkantilizm ile birlikte feodal sistemin çöküşü konularını el aldık.

Merkantilizm Nedir?

Merkantilizm öncelikle ekonomik bir teoridir. Bu teoriye göre devletin ve ülkenin refah düzeyi, devletin anapara miktarına yani devletin serveti olan ve devlet hazinesinde bulunan altın, gümüş miktarında ya da devletin içindeki ticari değere bağlıdır. Merkantilizmdeki anapara miktarı ve ticari değer, diğer devletlerle oldukça ilişkilidir ticaret gereği. Diğer devletler ile ticari olarak aranın iyi tutulması ekonomik servetin yükselmesi için önemli bir faktördür. Merkantalizim teorisinde yönetimin ekonomik olarak ticarette önemli bir yerde olması gerekmektedir. Mesela yönetim üretimi arttırmalı ki dış satım artsın ve devletin hazinesine giren altın ve gümüş gibi anapara miktarı çoğalsın. Aynı zamanda da dış alımı azaltmalı ki ülke dışa bağımlı olmadan ve para harcamadan kendi ihtiyaçlarını giderebilsin. Yani kısaca bu fikirlerin etrafında oluşan ekonomik sisteme mekantilist sistem denir.

Merkantilizm Tarihi

Merkantilizim en etkili olarak 1500 ila 1800lü yıllar arasında varlığını sürdürmüştür. Bu dönem hangi dönemler arasında kaldığı hakkında bahsetmek istersek bu dönem rönesans ve reformun ardından biten bir Orta Çağ ile buharlı makinelerin doğduğu sanayi devrimi arasındadır. Merkantilist sistem bu iki dönem arasında Avrupa’da doğmuş, orada gelişmiş ve Avrupa’ya özgün olarak kalmıştır. 1500lü yıllardan önce dünyanın dört bir yanında uygulanan ve vazgeçilmez olan tarım bu döneme gelince eski popülerliğini kaybetmiştir çünkü döneme damga vuran yeni iktisadi faaliyet türü ticarettir. Ticaretteki bu artış yapılan geçimlik tarım oranını büyük oranda azaltmıştır. Bu dönemde ayrıca ev-sanayi biçimdeki sanayi kapitalizminin ilk temelleri atılıyor. Bu sistemde mal sahibi hammaddeyi kendi evlerinden çalışmak isteyen işçilere veriyor. Bu işçiler de kendilerinde bir yer seçip orada üretimi gerçekleştiriyorlar.

Dönemsel olarak bakmak istersek bu dönem Christoph Colombların dönemidir. Yani keşifler ve maden arayışları dönemidir. Gelişen yeni merkantilist sistem ile beraber hammaddeye ihtiyacı olan Avrupalı ülkeler seferler düzenlemişler ve yeni bulunan küçük ülkelerden kendilerine hammadde transferi yapmışlardır. Bu sebeplerden Avrupa’daki denizcilik büyük ölçüde gelişmiştir ve bütün dünyaya yayılmakta olan Avrupa sömürgeciliğe başlamıştır. Sömürgecilik ilk ve en önemli sermaye birikimi yollarından biri olmuştur.

Dünya üzerinde, ticaret konusunda ayrılıklar ve çıkar ilişkileri olmuş bu da ticareti tekelciliğe yönlendirmiştir. Bu da ticareti güçlü ve güçsüz devlet ayrımını iyice arttırmıştır.

Tüm bu ticari gelişmeler yaşanırken toplumu para gibi en çok etkileyen bir başka şey olan din de ticaret hakkında görüşler bildirmiştir. O dönemde önemli bir kişi olan Calvin ve gelecekte de etkili olucak olan Kalvencilik faiz ve ticareti din için olumlu şeyler olarak göstermişlerdir. Hatta ilerki zamanlarda ticaret etkinliğini yüce ve ermişlerin yapacağı bir etkinlik gibi göstermişlerdir.

Merkantilizmin Temel İlkeleri

Merkantilizmin, devletin değerleri madenler olan altın ve gümüşü ülkede tutmak ve diğer ülkelere gitmesini engellemek yapmak istediği temek şey olmuştur ve bunu için de yollar gelişmiştir. Bu yollar:

  • Sömürgecilik (Kolonizasyon)
  • Dış Ticaret
  • Himayecilik
  • Üretimde imalat kesiminin üstünlüğünün kabulü
  • Milli ekonomik birlik

Din tarafından da zenginlik ve ekonomik olarak iyi durumda olmak yüceltildiği için devletin ve toplumun amaçları ve görevleri de bu çerçevede gelişmiştir.

Merkantilizmin Doğuşu ve Feodal Sistemin Çöküşü

Merkantilizm, feodalizmin Avrupa’daki yıkılmasının üstüne kurulmuştur diyebiliriz. Yalnız şunu unutmamak gerek ki Avrupa genelinde bu sistem değişimi ülkelere göre farklı zamanlarda olmuştur. Yani bu değişim ani ve direk köklü bir değişim değildir, bunun en büyük sebeplerinden biri de düşünce sistemi açısından ülkelerin çeşitliliğidir.

Feodali sistem tarımın oldukça önemli ve yoğun olduğu bir dönemdir. Yani üretimin temel kaynağı tarımdır. Bu sistemde birçok farklı roller görürüz. Bunlar: serfler, rahipler, tüccarlar, asiller ve krallardır. Bu sistemde krallar paranın gücünü kontrol eder, asiller tarımı yönetir, tüccarlar ticaretle ilgilenirler, rahipler toplumun davranışlarını şekillendirir ve serfler de tarımdaki hizmetçilerdir ve işgücünü oluştururlar. Bu feodal sistem “Kara Ölüm” denilen veba hastalığının çıkışına kadar oldukça başarılı bir biçimde varlığını sürdürmüştür. Bu hastalığın yarattığı buhranda fazla bir miktarda köylü halk ölmüş yani iş gücü kaybedilmiştir. Aynı zamanda da reform ile birlikte seyahat imkanları arttığı için ticaret ile beraber gelen merkantilizmin doğuşu hızlanmıştır. Bunun sonucunda özel mülkiyet kavramı gelmiş ve feodal sistemin çöküşü de başlamıştır.

Not: Bu konuyla ilgili olarak Coğrafi Keşiflerin Nedenleri ve Sonuçları başlıklı yazımızı da inceleyebilirsiniz.

Bir Yorum

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu Konuyla İlgili Yazılar

Başa dön tuşu

Metin kopyalamanın açılabilmesi için
lütfen web sitemizdeki herhangi bir reklama
tıklayarak bize destek olunuz.

Kapalı

Reklam Engelleyici Algılandı

Lütfen reklam engelleyicinizi kapatarak bize destek olunuz. Anlayışınız için teşekkür ederiz.