Avrupa Tarihi

Varşova Paktı Nedir? Varşova Paktı Üyeleri

Varşova Paktı nedir? Türkiye Varşova Paktı’nın bir parçası mıdır? sorularını yanıtladık. Ayrıca Varşova Paktı’nın genel özellikleri, Varşova Paktı’nın maddelerinin incelenmesi, Varşova Paktı’nın işleyişi, Varşova Paktı’nın dağılışı ve yıkılması başlıklarında bilgi verdik.

Varşova Paktı Nedir?

Soğuk Savaş Döneminde Avrupa Doğu bloğu, Batı’nın saldırgan tutumu karşısında kendini siyasi olarak yetersiz hissetmiştir. Ülkelerin, ortak çıkarlarını ve geleceklerini koruması için bir antlaşma veya birlik oluşturmaları kaçınılmaz olmuştur. Bu sebepte Sovyet Rusya’nın başı çektiği bir sosyalist devletler ekibi, bu antlaşma girişimlerine başlamıştır. Varşova Paktı, sekiz adet sosyalist yönetimli ülkenin imzalanmış olduğu bir siyasi birliktir. 1995 yılının 14 Mayıs tarihinde Arnavutluk, Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği, Bulgaristan, Romanya, Çekoslovakya, Polonya, Doğu Almanya ve Macaristan tarafından oluşmaktadır. Sloganları “Dostluk, İş birliği ve Karşılıklı Yardım Anlaşması” olarak bilinir. Varşova Paktı, Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği ile Romanya, Bulgaristan ve Macaristan’ın 1948 yılında imzaladığı, Çekoslovakya’nın 1943 yılında imzaladığı, Polonya’nın ise de 1945 yılında imzaladığı karşılıklı anlaşmaları destekleyecek biçimde bir birliktir.

Varşova Paktı Logosu

Varşova Paktı Özellikleri

Paktın yani siyasi birliğin oluşmasında birkaç temel etmen önemli görülmektedir. Bunlardan ilki, dünyanın içerisinde bulunduğu silahlanma rekabeti ve olası savaş durumudur. NATO, sosyalizmin kısa sürede yayılmacı bir politika izlemesi ve büyük coğrafyalarda teker teker sosyalist birliğin kurulmasından endişe duymuştur. Bu sebeple askeri olarak hazırlar yapmış, NATO üyeleri arasında toplantıları arttırmış ve saldırgan bir hal almıştır. Bu durum, sosyalist ülkelerin dış siyasette temkinli olmalarını gerektirmiştir. 8 sosyalist devlet, temel gayelerinin ortak güvenlik, barış ve çıkarın korunması gerektiği olduğuna karar vermiştir. Ek olarak Federal Almanya’nın NATO’ya girmesi, NATO’ya bağlı olarak Batı Avrupa Birliği’nin kurulması ve NATO’nun sosyalist karşıtı tavrı, sosyalist devletleri bir antlaşma ortamına sokmuştur. Kısaca, Avrupalı devletlerin sosyalistlere karşı saldırgan bir atmosfer yaratmaları, bu ülkelerin tedbirli ve mantıklı bir şekilde kendi güven ortamlarını yaratmalarına sebep olmuştur.

Varşova Paktı İşleyişi

Pakt ilk yıllarda sürdürülebilir şekilde işlemiştir. NATO ve Pakt’ın aynı anda ortadan kaldırılmasını istemiş, siyasi faaliyet gösterir halde olmuştur. Yılda en az iki kere olmak üzere Siyasal Danışma Komitesi her seferinde farklı bir ortağın başkanlığında toplanmıştır. Bu sürece genellike SSCB başkanlık yapmıştır. İlk yıllarda tüm üyeler arasında uluslararası hukuk, siyaset ve ekonomik anlaşmalar zincirleme bir sıra ile imzalanmış ve devletler birbirlerinin çıkarlarını her platformda korumayı tescil etmişlerdir. Aynı zamanda diğer devletlerin katılımı için de çaba gösterilmiştir.

Varşova Pakt’ının ortak olarak gerçekleştirdiği tek askeri faaliyeti Arnavutluk ve Romanya’nın katılmadığı Çekoslovakya’nın işgali olmuştur. Bu işgal, Prag baharı adı verilen liberalleşme hareketine karşı olarak yapılmıştır. Bu istila ile Pakt barış tutumunu yitirmiştir. Buna rağmen, Çekoslovakya Komünist Partisi tekelleşmiş ve liberaller önemli ölçüde güç kaybetmiştir. Kısmen başarılı sayılabilecek harekata bazı devletlerin katılmaması birlik içerisindeki huzurun yavaşça bozulmaya başladığının, siyasi veya askeri olarak anlaşmazlıkların göz önünde olduğunu göstermektedir. Bunun dışında ortak devletler, ortak bir ordu ile herhangi bir askeri faaliyet içerisinde bulunmamış, saldırgan bir tavır izlememiştir. Arnavutluk, askeri faaliyete katılmasının ardından Pakt’tan çekilmiştir. Doğu Almanya bloğu kurulduktan sonra askeri olarak konumundan dolayı kendini Doğu’ya attı ve Pakt’a askeri olarak katılmıştır.

Varşova Paktı Maddeleri

Varşova Paktı, 29 Kasım – 2 Aralık tarihleri arasında kısa bir süreçte belirlenmiş ve imzalar atılmıştır. Bu durum, devletlerinin birbirlerinin ihtiyaçlarına muhtaç olduğunu ve savaş ortamın yaklaştığını göstermektedir. Aksi takdirde 8 gibi fazla katılımlı uluslararası ve kritik anlaşmalar yıllarca imzalanmaktadır. İmzaların atılması ardından pakt, yürürlüğe girmiştir.

Madde 1

“Üyeler, ortak çıkarlarını ilgilendiren tüm sorunlarda birbirlerine danışacaklardır”

İlk madde gereği katılımcı devletler, ortak çıkarları ilgilendiren tüm konularda birbirilerine danışma kararı almışlarıdır. Bu madde, olası bir savaş, işgal veya ambargo durumunda 8 devletin tek bir devletmişçesine hareket edeceğini ve birbirlerinin çıkarlarını her türlü durumda koruyacaklarını gösteren, barışın korunmasına yönelik kritik bir maddedir. Bu madde ile devletler birbirlerini kontrol ve garanti altına alarak hem kendi haklarının geleceği, hem de ortaklarının geleceği ile ilgili önemli bir atılımda bulunmuşlardır.

Madde 2

Avrupa’da da silahlı bir saldırı durumunda üyeler, tek tek ya da ortak bir biçimde kendilerini savunacaklardır.

Bu madde ile üye devletler askeri olarak birlikte veya bireysel olarak savaş uygun olduklarını ve mecburiyet durumunda savaşacaklarının belirtmişlerdir. Askeri olarak beraber devam edeceklerini ve Avrupa’da bir bloklaşma durumunu olduğunu açıkça belli etmişlerdir. Avrupa’nın bloklarının NATO – Varşova veya Doğu – Batı olarak ayrılmasında önemli bir maddedir.

Madde 3 ve 4

“Birleşik Komutanlık kurulacaktır”, “Siyasal Danışma Komitesi kurulacaktır.”

Pakt’ta ikinci ve üçüncü maddeler, siyasi ve askeri birlikteliği temel almaktadır. Bu maddeler gereği 8 sosyalist devlet, ordularını birleştirecek ve askeri tüm adımları beraber atacaktır. İkinci olarak siyasal danışma komitesi ile ilk maddede belirtilen “problemler” ifadesi özele indirilmiş ve bir komite ile siyasi problemlerin üstesinden gelinmek istenmiştir. Bu durum, siyasi olarak birlikten kuvvet doğar mantığıyla ülkeleri siyasi olarak bir araya getirmiştir.

Madde 5

Üyeler, bu anlaşmanın amaçlarıyla herhangi bir uluslararası bağlantıya girmeyecekler ve girişimlerde bulunmayacaklardır.

Madde 5’te görüleceği üzere ülkeler ilk dört maddede birbirlerine sundukları güven atmosferini bir madde ile tescillemek durumuna giderek herhangi bir çatışmanın önüne geçmeyi hedeflemiştir. Herhangi bir taraf devletin, bu sekiz sosyalist devletten birine olası yanaşması ve birliği bozmasına izin verilmemiştir. Uluslararası platformda güven, tescillenmiş ve resmiyete dökülmüştür

Madde 6

Taraflar, birbirleriyle ekonomik ve kültürel ilişkilerini daha ileri boyutlara taşıyacak bir dostluk ruhu içinde davrananlardır.

Madde 6, beşinci maddenin devamı olarak, uluslararası antlaşmalarda görülen ve güven atmosferini tescil etmek üzere konulan bir maddedir.

Madde 7

Bu sözleşme, toplumsal ve siyasal sistemleri göz önüne alınmaksızın tüm öteki devletlere açıktır.

Madde 7 ile sosyalist devletler barıştan yana olduklarını ve barışı korumak için faaliyet göstereceklerini diğer devletlere de göstererek dünya barışı için önemli bir hamle yapmıştır. Saldıran politikalardan rahatsızlıklarını ve kendilerini güvene almak istediklerini belirttikten sonra, farklı ideolojileri de bu güven ortamına çağırmaları, hem sosyalizmin yayılması hem de dünya barışı için önemli ve iyi düşünülmüş bir maddedir. Aynı zamanda sözleşmeye katılacak ortak sayısının artması, Pakt’ın yaratacağı siyasal etkiyi artıracak ve devletlere ekonomik, askeri ve siyasi olarak avantaj sağlayacaktır.

Madde 8

Antlaşma, 20 yıl geçerli olacaktır. Sürenin bitiminden bir yıl önce anlaşmayı sona erdirme isteğinin belirtilmemesi durumunda 10 yıl daha uzayacaktır.

Ardından anlaşmanın geçerlilik süreci belirlenmiştir. 100 yıl veya elli yıl değil, 20 yıl olarak belirlenmiştir. Bu durum, devletlerin başta ifade ettikleri “savaş ortamından kaynaklı birlik” ifadesi ile çelişmemiştir. Eğer daha uzun süreli bir antlaşma olsaydı, savaş ortamı bahane edilerek hazırlanmış bir birlik olarak görülebilirdi ve farklı amaçlar aranabilirdi. Fakat 20+10 yıllık bir sistem işaret edilmiştir.

Madde 9 ve 10

“Varşova Paktı’ın en yüksek siyasal organı Siyasal Danışma Komitesi(CPC)’dir” ve “Doğu ile Batı arasında ortak güvenlik sağlayan bir pakt yürürlüğe girince Varşova Paktı’nın kaldırılması göz önüne alınabilir.”

Madde 9’da ilk kısımda görülen Siyasal Danışma Komitesi yeniden gündeme getirilmiştir. Bu kuruluşa ciddi yetkiler tayin edilmiştir. Son olarak, ortaklar yeniden barışa vurgu yaparak, Pakt’ın saldırganlığa önlem olduğunu belirtmişlerdir. Soğuk ortamından ortadan kalkması ile antlaşmanın yürürlükten kaldırılabileceği işaret edilmiştir.
Anlaşma maddelerinde oldukça sık bir şekilde vurgulanmış egemenlik ve ülkelerin iç işlerinden uzakta durma temelli olgular, izlenimsel olarak eşitlik olduğunu okuyucuya sunmaktadır. Ancak, anlaşma içerisinde geçen “Birleşik Komutanlık ve Siyasal Danışma Komitesi adındaki birliğin merkez şubesinin Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği içerisinde Moskova’da yer alması, Pakt’ın komutanlarının yine Sovyet ordusunun yüksek mertebedeki insanlarından seçilmesi, Sovyetlerin askeri birliklerine göre inşa edilmiş olması bu bağlamda diğer devletlere kıyasla Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliğini daha üstün bir boyuta getirmiştir.

Varşova Paktı Üyeleri

  • Arnavutluk
  • Bulgaristan
  • Çekoslovakya
  • Doğu Almanya
  • Macaristan
  • Polonya
  • Romanya
  • Sovyetler Birliği
Varşova Paktı Harita
Varşova Paktı Üyeleri (Kırmızılar: Varşova Paktı Üyeleri, Maviler: Nato Üyeleri)

Varşova Paktı Türkiye Üye Mi?

Türkiye, Varşova Pakt’ına katılmamıştır. Aksine NATO’nun bir üyesidir. 1946 yılında Türkiye, Amerika’nın NATO’ya katılım vaadi ile Güney Kore’ye asker göndererek ABD ile hem siyasi hem de askeri bir ortaklık içerisine girmiştir. Bu ortaklıktan 6 yıl sonra, 1952 yılında Türkiye resmi olarak NATO’ya girmiştir. Türkiye Doğu-Batı blok seçiminde Batı tarafını seçmiş ve Varşova’ya karşı durmuştur.

Varşova Paktı Dağılışı

Pakt ilk zamanlarda yoğun ve genellikle siyasi olarak ciddi bir mesai harcamıştır. Çıkarlarını koruma uğraşında olmuştur. 80’li yıllarda Sovyetler Birliği’nde iç karışıkların, ekonomik problemlerin, dış siyaset atışlarının artması, ülkenin kontrolünün yavaş yavaş kaybedilmesi ile Pakt’ın durumu ve gücü de sarsılmaya başlamıştır. Üye devletler birer birer sosyalist rejimi bırakıp çok partili sisteme geçmeye başlamıştır. Bu durum öncelikle Pakt’ın ideolojik olarak hedefleri bıraktığını ve üye devletlerin birbirleri arasındaki çıkarlarının değiştiğini, herkesin farklı bir ideolojide devam edeceğini göstermiştir. 1991’de Sovyetler Birliği’nin dağılması ile 1 Temmuz 1991 yılında Varşova Paktı yürürlükten kalkmıştır. Bununla birlikte Avrupa’nın iki bloklu askeri ve siyasi yapısı değişmiştir.

Varşova Paktı’nın Yol Açtığı Krizler

Pakt’ın belirlenmiş en önemli işlevi, bünyesinde barındırdığı ülkelerin SSCB’nin belirlemiş olduğu politik sınırları aşar biçimde yollar izlemesini engellemektir. Stalin’in ölümünün ardından Varşova Paktı’nın kuruluşuna kadar geçen süre boyunca bölgede çeşitli problemlerle karşılaşılmıştır. Örneğin Doğu ve Orta Avrupa dolaylarında hüküm süren sosyalist rejimli ülkelerde (Bu rejimler ile yönetilen ülkelere Demokratik Almanya ve Bulgaristan örnek verilebilir.) birtakım ayaklanmalar meydana gelmiştir. SSCB’nin yardımları ile bu problemler etkisiz hale getirilmiştir.

Stalin’in talebi doğrultusunda 1947 yılında kurulan “Komünist Enformasyon Bürosu”, ölümünün ardından hükümden kaldırılmıştır. Bu durum bölgede hakim olan özgürleşme beklentisinin artmasına neden olmuştur. Bunu takip eder şekilde komünist ülkelerden biri olan Çin ile SSCB’nin politik ilişkileri zarar görmüştür. Aynı durum Varşova Paktı’na üye ülkelerin ise Stalinizm’e olan karşı çıkma hedeflerini ve hareketlerini güçlendirmiştir. 1956 yılında Polonya’da gerçekleşen lider değişimi ve gösteriler ilerleyen dönemlerde Macaristan’a ulaşmıştır. Bu bağlamda yaşanan krizlerden biri de Macaristan ve SSCB arasında olmuştur. Gösterilerin Macaristan’a ulaşmasının arından dönemin başbakanı Varşova Paktı’ndan ülkelerinin ayrıldığını duyurmuştur. Böylece Macaristan tarafsız bir ülke haline gelmiştir. Seçimlerin yapılacağının açıklanmasının ardından SSCB’nin birlikleri Varşova Paktı’nı kullanarak ülkenin iç işlerine müdahale etmiştir. Bu müdahalenin meşrulaştırılmasına sebep olarak komünist kesimle meydana gelecek olan boşluğun bütün kesimler için tehdit olacağı gösterilmiştir.

Macaristan’a gerçekleşen iç müdahalenin ardından Varşova Paktı içerisindeki uyum tekrar kurulamayacak biçimde bozulmuştur. İlerleyen dönemlerde 1960’lı yıllarda yumuşama dönemi yaşanmıştır. Batı kesimde Amerika Birleşik Devletleri’ne karşıt Fransız adımları yaşanırken bir diğer yandan da Varşova Paktı’na karşı da karşıt olaylar yaşanmıştır. SSCB ve Çin Devleti arasındaki politik gerginlik dolayısıyla Arnavutluk ülkesi SSCB’den uzakta bir yapı alırmıştır. Birçok konuda karşıt tutum sergileyen Romanya ise de 1967 yılında bir ilk gerçekleştirerek Federal Almanya’yı politik olarak tanımıştır.

Dönemin en önemli gelişmelerinden biri ise de Prag Baharı’dır. Çekoslovakya bölgesinde 1960’ların sonunda baş gösteren gösteriler ve reformlar yaşanmıştır. Macaristan’da meydana gelen duruma benzer şekilde, Çekoslovakya’da gerçekleşen sosyalizme karşıt gösterilerin Pakt’ın diğer ülkelerine oluşturabileceği muhtemel tehdit dolayısıyla Varşova Paktı adı altında SSCB, Bulgaristan, Macaristan ve Polonya üyeleri 21 Ağustos tarihinde bu amaçla Çekoslovakya’yı işgal etmiştir. Sivil kayıpların da yaşandığı çatışmalar, SSCB liderinin doktrin ilan etmesi ile önlenmeye çalışılsa da oldukça başarılı olamamıştır. Bu doktrin temelde sınırlı yapıdaki egemenlik sözlerine dayanmıştır. Görevi Doğu Avrupa’da bulunan üyelerin içerisinde sosyalizme karşı ayaklanmalar olduğunda Varşova Paktı’nın müdahale etmekte hakkı olduğunu göstermektir. Bütün bu olayların ardından Varşova Paktı’ndan Arnavutluk’un ayrılması söz konusu olmuştur. Varşova Paktı’nın Çekoslovakya’ya karşı yapmış olduğu aksiyon, uzun bir süre boyunca sosyalist devletlerde reform hareketlerinin gerçekleşmesini durdurmuştur. Ancak SSCB’nin 1980’li yıllarda zayıflamasının ardından örgüt, derinden olumsuz etkilenmiştir.

Varşova Paktı’nın Yıkılması

Varşova Paktı, gerek maddeleri gerek ise pratikleri sebebiyle SSCB’nin uygulamış olduğu politikalardan her zaman doğrudan etkilenmiştir. 1985 yılında Varşova Paktı’nın otuz yıl boyunca etkin olmasının ardından geçerlilik süresi yirmi yıl daha uzatılarak sorunlar çözülmeye çalışılsa da dönemin SSCB liderinin tutumları uzatılan geçerlilik süresinin ilk yıllarında ciddi problemler oluşmasına yol açmıştır. O dönemde AGİK yani Avrupa Güvenlik ve İş birliği Konferansı’nın bünyesi altındaki silahlanma politikalarını reddeden bir görüşme gerçekleşmiştir. Bu görüşmelerin ardından Varşova Paktı bu görüşlere benzer görüşler benimseyerek savunma stratejilerini geliştirmişlerdir. Varşova Paktı’nın üyesi olan bazı ülkeler arasında birtakım eleştiriler oluşmuştur. Bu durumun sebebi Dönem SSCB başbakanının 1980’li yılların sonunda gerçekleştirdiği Birleşmiş Milletler Genel Kurulu konuşmasında SSCB’nin Avrupa’daki askeri çalışmalarını azaltacağını söylemesidir. Böylece Varşova Paktı önceki yıllarda kabul edilen doktrini reddeder hale gelmiştir. Bunun ile birlikte bu durumdan fayda sağlayan Romanya ile Demokratik Almanya devletleri eleştirilerin en yoğun olduğu devletler olmuşlardır.

1989 yılında Polonya’da gerçekleşen seçimlerin ardından Varşova Paktı üyelerinin büyük bir kısmında değişen iktidarlar yönetime gelmişlerdir. Romanya sınırları içerisinde reforma ve demokrasiye yönelirken, Polonya’da ise devrim karşıtı gösteriler dolayısıyla Varşova Paktı müdahalesi talep edilmiştir. Bu talep karşılıksız kalmıştır. Bütün bu gelişmeler sonucunda Polonya yetkilileri 1990 yılında Avrupa güvenlik sistemi tamamen kurulana kadar örgütten ayrılmayacağını belirtmiştir. 1990 yılında Demokratik Almanya’nın Pakt’tan ayrılması ile birlikte en başında Varşova Paktı’nın kurulmasına yol açan temel Almanya sorunu çözüme kavuşmuştur. Avrupa Güvenlik ve İş Birliği Konferansı’nın bünyesi altında imzalanmış olan Avrupa Konvansiyonel Kuvvet Anlaşması ve Paris Şartı uzun yıllardır sürmekte olan Soğuk Savaş’ta sona yaklaşılmakta olduğunun habercilerinden biri olmuştur.

Bütün bu olaylar ve olgular ışığında Polonya, Çekoslovakya ve Macaristan’ın önderliği ve girişimi ile gerçekleşen birtakım faaliyetler olmuştur. Varşova Paktı’nın nedensiz kalması sebebi ile faaliyetlerine son verilmesi tartışılmıştır. Toplantılar ve kararlaştırmalar sonunda başta askeri olmak üzere bütün faaliyetlerinin son bulmasına karar verilmiştir. 1991 yılında sonuca ulaşan bu karar ile birlikte Mart ayında ilk olarak askeri faaliyetler durdurulurken Varşova Paktı 1991, Temmuz’da tamamen sona erdirilmiştir.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu Konuyla İlgili Yazılar

Başa dön tuşu

Metin kopyalamanın açılabilmesi için
lütfen web sitemizdeki herhangi bir reklama
tıklayarak bize destek olunuz.

Kapalı

Reklam Engelleyici Algılandı

Lütfen reklam engelleyicinizi kapatarak bize destek olunuz. Anlayışınız için teşekkür ederiz.