Avrupa Tarihi

Ulus Devlet Nedir? Ulus Devletlerin Ortaya Çıkışı

Ulus Devlet nedir? Ulusal devletin sözcük anlamı geçerliliğini bir ulusa dayandıran kurumsal bir yönetim düzenidir. Başka bir tanımı da toprak bütünlüğüne bağlı siyasal örgütlü bir ulusun ya da uluslar topluluğunun oluşturmuş olduğu hukuki varlık olarak tanımlanır.

Bu yazımızda ulus ne demektir? devlet ne demektir? Ulus devlet nedir? Avrupa’da ulus devletler nasıl ortaya çıkmıştır? Ulus-devletlerin kurulma sürecinde yaşanan mali sorunları merkantilizm ile nasıl çözülmüştür? sorularını yanıtladık.

Ulus Devlet Nedir?

Herkes tarafından bilineceği üzere ulus devletlerin ortaya çıkması mevzusu gerek imparatorlukların yükseldiği zaman diliminin bitiminden gerek ise imparatorlukların yükselişinin bitiminden sonraki zaman diliminde, yani imparatorlukların yükselişinin bitiminden günümüze kadar olan zaman diliminde, oldukça büyük bir etkiye sebep olmuştur. İmparatorlukların yükselişinin bitiminden günümüze kadar sürmüş bulunmakta olan bu gözlemlenebilirliği gün yüzüne çıkmış olan olgunun etkileri yıllarca süren, köklü ve fazlaca önem arz etmekte olan pek çok farklı değişikliğe neden olmuştur bulunmaktadır. Bu değişiklikler siyasi, sosyal ve ekonomik değişiklikler olarak sınıflandırılmaktadır ve insan yaşamını pek çok açıdan doğrudan etkilemişlerdir. Peki pek çok farklı sonuca sebebiyet vermiş bulunmakta olan ve sebebiyet verdiği çeşitli olgular sonucundan üç farklı perspektiften inşaların hayatını doğrudan etkileyen ulus devletlerin yükselişi nasıl ve hangi şekilde gerçekleşmiş bulunmaktadır?

Ulus devletlerin yükselişinin neden gerçekleştiğini anlamak için önce devlet kavramının daha sonrası ise ulus devleti kavramının anlaşılması gerekmektedir. Devlet kavramını ve ulus devlet kavramını anlamak ve özümsemiş bulunmak noktasındaki tüm gereklilikleri yerine getirmek için yapılması gereken temel eylem devlet kavramının ne olduğu ve nasıl oluştuğunu gözlemek ve daha sonrasında yapılan bu gözlemin yol gösterici ve aydınlatıcı ışığında aslında devletin bir alt başlığı kabul edilebilecek nitelikte sayılabilecek durum ve potansiyelde olan ulus devlet kavramının hangi alanlarda devlet kavramından daha spesifik olduğunun derince ve dikkatlice bir analizi yapılmalıdır. Peki bu analizlerin ilk aşamasını kapsayan ve oluşturan devlet kavramı aslında nedir, hangi şekilde ve neden kurulmuştur?

Devlet Nedir?

Devlet kavramı temelde bir düzen sağlayıcının eksikliğinden doğup şekillenerek varlığını sürdürmüş ve sürdürmekte olan bir olgudur. Düzen sağlayıcının eksikliğinin sıkıntısı insanların toplumsal değil bireysel faydalarını öncelemelerinden kaynaklanmaktadır ve bu olgu da insanların rekabetçi doğasından gelmektedir ve her bireyin yani aslında tüm insanlığın içkin yapısında bulunduğundan değiştirilmesi herhangi bir şekilde mümkün olmayan bir olgudur. Yani bu noktada devlet aslında olması gerekli ve doğru politikalar izlediği zaman fayda teşkil eder nitelikte olan bir olgudur. Devletin kurulmasını örneklendirmek bir grup aç insan ve elma ağacı hayal etmekle mümkündür aslında.

Devletin olmadığı senaryoda bulunan tüm insanlar elmaları eşit bir şekilde bölüşmeyi reddederek birbirleriyle kavga edeceklerdir ve zarara sebep olacaklardır. Bu durumda bir insanın karda çıkma ihtimali bulunuyor olsa bile, ki bu insan da muhtemelen bir başka ağaçta kaybedecektir, birçok insan aç kalacaktır ve bu noktada acı çekmeleri sonucu öteki bireyin çektiği ziyafet sonucu sağladığı faydadan bir hayli daha büyük bir zarara uğrayacaklardır. Devletin olduğu senaryoda ise üstün bir güç ağaçtan birkaç elma almak koşuluyla ağacı sulayacak ve elmaları eşit bölüştürecektir. Bu noktada herkes kazanacaktır ve ağacın elma verme miktarı da zamanlar artacaktır. Verilen elma ağacı motifinden hareketle devletin elmaları yani hakları eşitleyen, düzen sağlayan ve koruyan bir üst mekanizma olduğu söylenebilmektedir.

Ulus Nedir?

Ulus kavramı ilk ortaya çıktığı tanımı ile aynı etnik kökene sahip kimselerin oluşturduğu devlet olarak gözlemlenmiştir. Bu yönü ile ırktan marjinal derecede farklı bir kavram olma durumuna erişebilmiş değildir. Daha sonrasında ise etnik kökenlerin önem kaybetmeye başlaması gelişmesi karşısında tanımını aynı birleştirici değerler altında yaşayan ve kendini bu değerlere bağlı gören insanların tümü olarak almıştır. Ulus devleti kavramı da ulus kavramının geçirdiği değişime paralel olarak etnik kökenden bağlılığa doğru bir eğilimle değişim göstermiş durumda bulunmuş olmaktadır. Sonuç olarak ulus devlet kavramı belirli bağlayıcı değerler karşısında bir arada bulunma durumunda olan insanların bağlı olduğu ve onlara hak dağıtımı yapan ve maksimum faydaya erişme noktasında çalışmalar yapan bir üst mekanizmadır.

Ulus Devletlerin Ortaya Çıkışı

Ulus devletlerinin tarihsel perspektiften de anlaşılması, konunun bütüncül bir kavrayış ve analizine sahip olmak için en az ulus devlet konseptinin incelenmesi kadar önemlidir. Bu bütüncül kavrayışa erişmek için bu noktada ulus devletlere tarihsel açıdan da bakılmalıdır. Ulus devletler sıfırdan kurulan mekanizmalardan ziyade imparatorluklardan yerlerini miras alan, imparatorlukların sağlayamadığı faydaları sağlama noktasında bir yer doldurucu görev üstlenen mekanizmalar olduğu söylemek mümkündür. İmparatorlukların sağlayamadığı faydalar temelde halkı doyuramamak kadar radikal, buna rağmen saray harcamalarını arttıracak kadar irrasyoneldi. Az önce bahsi geçen bu ülke olan Fransa’nın o dönemde yaşayan halkı gerek ekmek fiyatındaki artıştan gerek irrite edici propaganda söylemleri olan dedikoduların yayılmasından gerek seslerinin duyulmamalarından şikayetçi olmalarından dolayı öfkelerini monarşiye kusarak tarihin en kanlı, büyük ve önemli devrimlerinden birini gerçekleştirmişlerdir.

Ulus Devletler Ne Zaman, Nerede, Niçin ve Nasıl Ortaya Çıkmıştır?

Ulus devletler fransız ihtilali sonucu başlayan milliyetçilik akımı doğrultusunda kurulmuştur. Milliyetçilik akımı uluslara çoğunluklu olduğu bölgelerde egemenlik hakkı tanımaktadır. Milliyetçilik akımı çok uluslu yapıların yıkılmasını ve ulus devletlerin kurulmasını sağlamıştır. Ortaçağ’ın sonlarında derebeyliklerin yerine merkezi yönetim gelmiş ve imparatorluklar kurulmuştu. Krallar ve asiller, Rönesans’la güçlenmiş ve devletin kiliseden ayrı olabileceği fikri gelişmişti. Kralların yönetimi altındaki halklar, ulus olarak tanımlanmaya başlamış ve krallar otoritelerini ulusun varlığına dayandırmıştı. Hristiyan dünyasında Haçlı Seferleri gibi ittifaklar görülmemeye başlamıştı. Sekülerleşmenin etkisiyle her ulus devlet kendi çıkarları için ulusal savaşlar yapmaya başlamıştı.

Bu süreçte devletlerin içeride ve dışarıda görevlerini yerine getirebilmeleri için güçlü olmaları gerektiği görülmüştü. Ulus devletlerin kurulma sürecinde yaşanan maddi sorunları çözmek için devletlerin sömürgeciliğe başvurması, kalıcı ve merkezi bir ordu bulundurma zorunluluğu yaratmıştı. Bu durum kralların hazinede sürekli para bulundurmasını ihtiyaç kılmış ve bu ihtiyaç merkantilizmin doğmasına neden olmuştur. Bu sistemde Avrupa’daki devletler; altını para olarak, dış ticareti de altını elde etmenin bir yöntemi olarak kullanmışlardır. Paralı askerlerden oluşan birliklerin de ödemeleri yine altın ile yapılmış ve donanmaların masrafları da yine bu değerli madenler ile karşılanmıştır. Avrupa’da nüfus, merkantilizmin amacı ile orantılı olarak artırılmaya çalışılmıştı. Fazla nüfus; ucuz iş gücü, fazla üretim, çok kazanç ve asker sayısında artış anlamına gelmekteydi.

Bu yüzden bu dönemde nüfus hareketliliği yasaklanmıştı, ülkeye kaçak olarak girenlerin bile çıkışları engellenmişti. Avrupa’daki devletlerin üretimlerini ve ihracatlarını artırabilmek için kurdukları atölyeler, şehirleri büyük merkezler hâline getirmişti. Bu merkezlerin ihtiyacı olan iş gücü, Avrupa’da kırsaldan kente göçlerde artış yaşanmasına sebep olmuştu. Feodalizmden merkantilizme geçiş yaşanan dönemde, Avrupa’da yaşanan askerî ve teknolojik dönüşüm savaş teçhizatlarının üretiminde de büyük gelişmelere sebep olmuştu. 15. yüzyılın ikinci yarısından itibaren barutlu silahlar, savaşın zorunlu araçları hâline gelmişti. Ateşli silahların yoğun bir şekilde kullanılmaya başlaması, Avrupa’da Askerî Devrim’in başlangıcı kabul edilmektedir. Askerî ve teknolojik gelişmeler sadece ateşli silahlarda değil gemilerin geliştirilmesinde de görülmüştü. 16. yüzyılda, uzun menzilli toplar ile güçlendirilen üç direklilerin ve kalyonların kullanılmaya başlanması, denizlerdeki mücadeleyi Avrupalılar lehine çevirmişti.

Avrupa’da Ulus Devletler Nasıl Ortaya Çıktı?

Daha sonradan Fransız Devrimi olarak adlandırılmış olan bu devrim eşitlik, demokrasi gibi kavramları yayar nitelikte olmasının yanı sıra monarşiye karşı yapılması bağlamında taşıdığı içkin özelliği sebebiyle milliyetçiliği de beraberinde yaymıştır. Bu milliyetçilik akımı diğer devletler tarafından da hızla öğrenilmiştir ve Avrupa’da birçok ayaklanma gerçekleşmeye başlamıştır. Yaşanan bu süreç sonucunda ulus devletler kurulmaya başlanmıştır. Ulus devletlerin ulus bazında ayrılmaya başlamasının temel nedenlerinden biri de monarşinin yıkılması ile sınırları belirleyen temel bir olguya duyulan ihtiyaç sonucu halkın kendini bir ulus olarak görüp ortak geçmiş ortak gelecek temellendirmesi yapmasıdır. Bu temellendirmeler ve gelişmeler sonucu ulus devletler kurulmaya başlanmıştır. Ancak ulus devletlerin yükselişinin önüne geçen temel sıkıntı yaşanan ekonomik zorluklar olmuş bulunmaktadır. Bu ekonomik zorluklar merkantilizm adlı bir ekonomik model ile çözüme ulaştırılmıştır. Aslında ulus devletlerin başarılı bir noktaya gelmesini sağlayan temel faktörlerden biri de merkantilizmin başarıyla uygulanması ve merkantilizmin uygulandığı ülkelerin güç kazanması ile olmuştur.

Ulus Devletler ve Merkantilizm

Ulus-devletlerin kurulma sürecinde yaşanan mali sorunlar merkantilizm ile nasıl çözülmüştür? sorusunu yanıtlayalım. Merkantilizm, ulus devletlerin yükselişindeki ekonomik yükü kaldırmış bulunmakta olan temel ekonomik model niteliğindedir. Bu modelin en temel özelliği ülkenin elinde bulunan değerli cevher, yani altın ve gümüş miktarını, arttırmaya çalışmasıdır. Değerli cevher miktarını arttırma temel hedefiyle yola çıkmış olan merkantilizm bu hedefine ulaşmak için ihracatı arttırıp ithalatı azaltmaya çalışmıştır. İzlediği bu politika ışığında duş ticaret fazlası vermeye çalışıp sermayeyi arttırma yoluna gitmeyi hedeflemiştir. Bu hedefe ulaşmak için devlet kendi güttüğü politikaların yanı sıra ekonomik yaşama da birçok farklı şekilde aktif müdahalede bulunuştur. Bulunduğu bu müdahaleler sonucunda bireyin ekonomik bağlamda çok daha özgür olduğu bir dünyanın kapıları açılmıştır. Bu özelliğiyle merkantilizmin kapitalizmin öncüsü olduğunu belirtmek çok da yanlış olmayacaktır.

Merkantilizm bunların yanı sıra dış politikadaki sermaye hedeflerine ulaşmak için korumacı iç politikada ise sanayileşmecidir. Çünkü ihracat fazlasının sadece üretim fazlası ile olmasının mümkün olduğuna inanmaktadır. Bu doğrultuda merkantilizm, bu üretim fazlası için fazladan pazara da ihtiyaç duyar. Bu sorununa çözüm olarak koloniler üstünde hakimiyet kurmayı bulur. Çünkü koloniler ucuz işçi gücüne erişmenin en kolay yolu olmalarının dışında Pazar niteliği de taşımaktadırlar. Merkantilizmin uygulanan politikaları sadece ulus devletlerde ise yaramıştır. Çünkü üretim odaklı ekonomi sadece burjuva sınıfının öncelenmesi ile mümkündür. Zira soylular gelirlerini mirastan ve haklarından elde ederlerken burjuva parasını çalışarak ve kapitalini değerlendirerek kazanmaktadır. Bu noktada merkantilizm ulus devletleri ekonomik olarak güçlendirmiştir.

Ulus Devlet Anlayışının Devam Ettirilmesinde Okul ve Ordunun Rolü

Ulus devlet anlayışının devam ettirilmesinde okul ve ordunun büyük bir rolü vardır. Ulus devlet anlayışının devam etmesi için bu anlayışın gelecek nesillere aktarılması gerekmektedir. Bu işide eğitim yani okullar üstlenmektedir. Çocuklara eğitimleri sürecinde ulus devlet anlayışı ve milliyetçilik anlatılmalı ve benimsetilmelidir. Çocuk bu devlet şeklinin en iyi olduğunu düşünmeli ve bu sayede genç nesil bu anlayışı devam ettirebilir ve gelecek nesillere aktarabilir. Ordunu bu konudaki birincil görevi ise ulus devleti korumak olmalıdır. Ülke içindeki sorunları bastırmakta yine ordunun görevidir. Eğer ulus devlete karşı bir isyan olursa ordu hemen bu duruma müdahale etmeli ve ulus devlet anlayışının devamlılığını sağlamalıdır.

Not: Bu konuyla ilgili olarak Yönetim Biçimleri Nelerdir? Nasıl Ortaya Çıkmıştır? başlıklı yazımızı da inceleyebilirsiniz.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu Konuyla İlgili Yazılar

Başa dön tuşu

Metin kopyalamanın açılabilmesi için
lütfen web sitemizdeki herhangi bir reklama
tıklayarak bize destek olunuz.

Kapalı

Reklam Engelleyici Algılandı

Lütfen reklam engelleyicinizi kapatarak bize destek olunuz. Anlayışınız için teşekkür ederiz.