Türk Kültür ve Medeniyet Tarihi 1. Dönem 2. Yazılı (2024-2025)
Milli Eğitim Bakanlığı Ortaöğretim Kurumları Yönetmeliği’ne göre öğrencilerin başarısı; öğretim programı öğrenme kazanımları esas alınarak dersin özelliğine göre yazılı sınavlar, uygulamalı sınavlar, performans çalışmaları ve projeler üzerine alınan puanlara göre belirlenir. Tarih dersinde öğrenci başarısını tespit edebilmek için kullanılan araçlardan biri de yazılı sınavlardır. Bu yazımızda Türk Kültür ve Medeniyet Tarihi 1. Dönem 2. Yazılı örneğini paylaşıma açıyoruz.
Bu Yazının İçindeki Başlıklar:
Türk Kültür ve Medeniyet Tarihi 1. Dönem 2. Yazılı
Tarih dersi yazılı sınavları ile ilgili Türk Kültür ve Medeniyet Tarihi 1. Dönem 2. Yazılı örneği aşağıda yer almaktadır. Türk Kültür ve Medeniyet Tarihi 1. Dönem 2. Yazılı örneği yönetmelik gereği açık uçlu sorulardan oluşmaktadır. Ancak Türk Kültür ve Medeniyet Tarihi 2. Dönem 1. Yazılı içine kısa yanıtlı, doğru-yanlış, eşleştirmeli veya çoktan seçmeli test gibi sorular da eklenebilir.
Aşağıdaki Türk Kültür ve Medeniyet Tarihi 1. Dönem 2. Yazılı örneği 2024-2025 eğitim öğretimi yılı için yeni müfredata göre hazırlanmıştır. Bu yazılı sınavda sınav kapsamındaki ilgili kazanımlardan 10 soru bulunmaktadır. Türk Kültür ve Medeniyet Tarihi 1. Dönem 2. Yazılı sınavı içerisinde analiz ve değerlendirme düzeyindeki kazanımlara yönelik birden fazla soru yer almaktadır. Bu tarih yazılı sınavı içerisinde yer alan sorular puanlanmamıştır. Puanlama işi tarih öğretmenine bırakılmıştır.
Tarih dersi öğretim programında yer alan becerilere ve kazanımlara göre hazırlanan Türk Kültür ve Medeniyet Tarihi 1. Dönem 2. Yazılı sınavını bilgisayarınıza kopyalayarak üzerinde düzenleme veya değişiklik yapabilirsiniz.
Yanıt Anahtarı: Türk Kültür ve Medeniyet Tarihi 1. Dönem 2. Yazılı cevap anahtarları sorulardan hemen sonra aşağıda ayrı bir başlıkta yer almaktadır.
2024-2025 Türk Kültür ve Medeniyet Tarihi Dersi 1. Dönem 2. Yazılı Sınavı
2024-2025 EĞİTİM ÖĞRETİM YILI
……………………………… LİSESİ
TÜRK KÜLTÜR VE MEDENİYET TARİHİ DERSİ
1. DÖNEM 2. YAZILI SINAVI
SORULAR
1. 1924 Anayasası’ndaki vatandaşlık olgusunu ve gayrimüslimlerin statüsünü yazınız.
2. Osmanlı Hilâl-i Ahmer Cemiyeti’nin faaliyetleri hakkında bilgi veriniz.
3. İlk Türklerdeki töre, yargu ve yargan kavramlarını tanımlayınız.
4. Divan-ı Mezalim kurumunun yapısı, işleyişi ve önemi hakkında bilgi veriniz.
5. Kutadgu Bilig’deki adalet anlayışını açıklayınız.
6. Osmanlılardaki ilk Kanunnâme hangisidir? Bu kanunnamenin özellikleri nelerdir?
7. Osmanlılarda Ahidnâmeler ve Fermanlar hangi amaçla kullanılmıştır?
8. Türkiye Cumhuriyeti’nde seçme ve seçilme hakkını kronolojik süreç içinde açıklayınız.
9. 1982 Anayasası’nda yer alan temel hak ve özgürlükler nelerdir?
10. İlk Türk devletlerinde ticari faaliyetlerde kullanılan paralar hakkında bilgi veriniz.
2024-2025 Türk Kültür ve Medeniyet Tarihi Dersi 1. Dönem 2. Yazılı Sınavı Yanıt Anahtarı
TÜRK KÜLTÜR VE MEDENİYET TARİHİ DERSİ
1. DÖNEM 2. YAZILI SINAVI
YANITLAR
Yanıt 1: 1924 Türk Anayasası, Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk yazılı temel hukuk belgesidir ve ülkenin ilk modern anayasasıdır. Bu anayasa, 20 Nisan 1924 tarihinde kabul edilmiş ve yürürlüğe girmiştir. 1924 Anayasası, ülkede çeşitli konularda önemli düzenlemeler içermekteydi.
1924 Anayasası, Türkiye Cumhuriyeti’nin vatandaşlık kavramını belirtmiş ve bu konuda bazı temel ilkelere yer vermiştir. Anayasa, Türk vatandaşlığının doğuştan, kanunla veya hukuki işlemler sonucu kazanılabileceğini belirtirken, ayrıca vatandaşlık hakkının kazanılmasında ve kaybedilmesinde belirli koşulların sağlanması gerektiğini vurgulamıştır. 1924 Anayasası, laik bir devlet yapısını benimsemesiyle birlikte din ve devlet işlerini birbirinden ayırmıştır. Bu bağlamda, anayasa, ülkede dini inançlara dayalı ayrımcılığa karşı bir tutum benimsemiştir. Gayrimüslimlerin, yani Müslüman olmayanların, anayasa önünde eşit vatandaşlar olduğu belirtilmiş ve din, dil, ırk veya cinsiyet ayrımı yapılamayacağı vurgulanmıştır.
Ancak, tarihsel olarak bakıldığında, 1924 Anayasası’nın uygulamada bazı sınırlamalara ve pratikteki ayrımcılıklara yol açtığı görülebilir. Özellikle gayrimüslim topluluklar, zaman zaman çeşitli zorluklarla karşılaşmış ve bu, daha sonraki yıllarda düzeltilmeye çalışılmıştır. Sonuç olarak, 1924 Anayasası, vatandaşlık olgusu ve gayrimüslimlerin statüsü konularında belirli temel ilkelere yer vermiş, ancak uygulamada zaman zaman zorluklara neden olmuş ve bu konulardaki düzenlemeler daha sonraki yıllarda revize edilmiştir.
Yanıt 2: Hilâl-i Ahmer Cemiyeti, Osmanlı İmparatorluğu’nda Kızılay olarak da bilinen uluslararası bir insani yardım kuruluşudur. “Hilâl-i Ahmer” terimi Arapça’da “Kızıla Hilâl” anlamına gelir ve uluslararası alanda “Kızılay” örgütlerinin temelini oluşturmuştur. I. Dünya Savaşı sırasında, savaşın yarattığı yıkım ve acılara karşı yardım sağlamak amacıyla kurulmuştur. Hilâl-i Ahmer Cemiyeti’nin faaliyetleri şunları içermiştir:
Birinci Dünya Savaşı sırasında, savaşın etkilediği bölgelerdeki insanlara tıbbi yardım, gıda ve barınma gibi temel ihtiyaçları sağlamak için çalışmıştır. Özellikle savaş alanlarındaki yaralı ve hastalara tıbbi yardım sağlamış, hastaneler kurmuş ve sağlık personeli görevlendirmiştir. Savaşın yıkıcı etkileri nedeniyle evlerini kaybetmiş veya yiyecek bulmakta güçlük çeken insanlara yönelik barınma ve gıda yardımları yapmıştır. Savaş sırasında esir düşmüş kişilerin ve mahkûmların yaşam koşullarını iyileştirmek amacıyla çalışmıştır. Sağlık, hijyen ve temel eğitim alanlarında eğitim programları düzenlemiş ve insanları bilgilendirmiştir.
Hilâl-i Ahmer Cemiyeti, savaş sonrasında, uluslararası alanda Kızılay hareketinin öncüsü olmuş ve günümüzde de birçok ülkede Kızılay veya benzeri isimlerle faaliyet gösteren insani yardım kuruluşlarına ilham kaynağı olmuştur.
Yanıt 3: İlk Türklerdeki “töre,” “yargu” ve “yargan” kavramlarını aşağıda tanımlayarak açıklayalım.
Töre: Töre, gelenek, adet, teamül gibi anlamlara gelir. İlk Türklerin yaşam biçimini, ahlaki değerlerini, sosyal düzeni ve davranış kurallarını belirleyen unsurların tümüne verilen isimdir. Töre, toplumun kabul ettiği ve yaşatmaya çalıştığı kurallar bütünüdür. Bu normlar, aile içinde, komşuluk ilişkilerinde, toplumsal etkinliklerde ve daha geniş toplumsal yapıda geçerlidir. İlk Türklerin yazılı hukuk sistemleri olmadığı için, töre bu dönemdeki temel hukuk kaynağıydı. Davranışları düzenleyen, haksızlıkları önleyen ve çözüm yolları sunan toplumsal bir rehberdi.
Yargu: Yargu, adaleti temsil eden, uygulayan ve denetleyen otorite veya kuruluşlara verilen isimdir. İlk Türklerde yargı işlevi, genellikle aile veya toplumun önde gelen büyüklerine düşerdi. Bu kişiler, töreye dayalı olarak sorunları çözerlerdi. Adaleti sağlamak, haksızlıkları düzeltmek ve toplumsal düzeni korumak amaçlarıyla faaliyet gösterirlerdi.
Yargan: Yargan, bir davacının hakkını aramak için başvurduğu, hüküm veren ve adaleti temsil eden makamdır. İlk Türklerde yargan, adli ve hukuki meselelerin çözümü için başvurulan yetkili merci veya makamı ifade eder. Bu makam, toplumun değerlerine ve töresine uygun şekilde adaletin sağlanmasını amaçlar.
Bu kavramlar, İlk Türk toplumlarının sosyal yapıları içerisinde önemli bir rol oynuyordu. Toplumun düzenini ve adil bir yaşamı sağlama amacıyla töre, yargu ve yargan gibi kavramlar, o dönemin hukuk ve adalet sistemini temsil ediyordu.
Yanıt 4: Divan-ı Mezalim, Osmanlı İmparatorluğu’nda adaletin sağlanması amacıyla kurulmuş olan bir mahkeme sistemidir. İsmi Arapça’da “Zulmün Divanı” anlamına gelmektedir. Bu mahkeme sistemi, haksızlıkların ve zulmün önlenmesi için kurulmuş, halkın hükümete karşı haklarını savunmasını sağlamış bir kurumdur.
Divan-ı Mezalim’in başında şeyhülislam bulunurdu. Şeyhülislam, Osmanlı İmparatorluğu’nda en üst düzey dini otoriteydi ve bu makamı işgal eden kişi, fetvalar ve hukuki konular dahil olmak üzere dini meselelerde yetkiliydi. Divan-ı Mezalim üyeleri arasında kadılar (hâkimler) ve ilmiyye sınıfına ait alimler bulunurdu. Kadılar, hukuki konularda yetkili olan uzmanlardı. Divan-ı Mezalim, resmi olarak belirlenmiş mekanlarda duruşmalarını yapardı. Duruşmalarda dava tarafları ve hakemler olarak, mahkemeye başvuran kişiler ve hakimler yer alırdı.
Divan-ı Mezalim’e başvurular, genellikle adaletin yerine getirilmediği, haksızlık ve zulme uğranıldığı durumlarda yapılırdı. Duruşmalar sonucunda alınan kararlar, şeyhülislam ve kadılar tarafından verilirdi. Kararlar, toplumun adil olduğuna inanmasını sağlamak amacıyla töre ve hukuka uygun olmalıydı. Şeyhülislam, mahkeme kararlarından önce fetva (dini görüş) taleplerini inceleyerek, hukuki değerlendirmelerde bulunurdu. Bu, hukuki sürecin dini açıdan da doğru ve adil olmasını sağlamak için yapılırdı.
Divan-ı Mezalim, halkın hükümete karşı haklarını savunabilmesi için önemli bir platform sağlamıştır. Adaletin sağlanması için toplumun başvurabileceği resmi bir merci olarak görev yapmıştır. Divan-ı Mezalim, haksızlıkların önlenmesi ve zulmün engellenmesi amacıyla hükümetin denetlenmesini sağlamıştır. Bu, toplumsal denge ve istikrarın korunmasına yardımcı olmuştur. Divan-ı Mezalim, Osmanlı hukuk sisteminin evriminde önemli bir rol oynamıştır. Hukuki prensiplerin belirlenmesi ve adaletin sağlanması için bir temel oluşturmuştur. Divan-ı Mezalim, Osmanlı İmparatorluğu’nun adalet sistemini güçlendiren ve toplumun adil bir şekilde yönetilmesine katkı sağlayan önemli bir kurumdur.
Yanıt 5: “Kutadgu Bilig,” 11. yüzyılda Kaşgarlı Mahmut tarafından yazılmış, Türk edebiyatının önemli eserlerinden biridir. Eser, aynı zamanda İslam kültürünün etkilerini taşıyan ilk Türkçe divan olarak kabul edilir. Adalet anlayışı Kutadgu Bilig’de önemli bir temadır.
Kutadgu Bilig’de adalet, hükümdarın en temel görevlerinden biri olarak vurgulanır. Hükümdarın adil olması, devletin huzur ve istikrarının teminatı olarak kabul edilir. Eserde, hükümdarın tüm vatandaşları eşit şekilde gözetmesi ve herkese adil davranması gerektiği vurgulanır. Adaletin sağlanması, toplumun her kesiminin hakkının korunması anlamında önemlidir. Kutadgu Bilig’de zulüm ve haksızlık, toplumun düzenini bozan, adaletsizliği temsil eden olumsuz kavramlar olarak ele alınır. Adaletin sağlanması, haksızlıkların önlenmesi ve zulme karşı durulması gerektiği belirtilir. Adalet, toplumun düzenini ve istikrarını sağlayan bir faktör olarak görülür. Adaletin olmadığı bir toplumda huzurun ve refahın olamayacağı vurgulanır. Kutadgu Bilig, İslam kültürünün etkilerini taşır ve İslam’a uygun bir adalet anlayışını savunur. Adaletin, dini öğretilere uygun şekilde uygulanması önemlidir. Adaletin sağlanması, hükümdarın yanı sıra toplumun da sorumluluğudur. Halkın dürüstlük, sadakat ve yardımlaşma prensiplerine uyması, adaletin tesis edilmesine katkı sağlar.
Kutadgu Bilig’deki adalet anlayışı, hükümdarın adil olmasının yanı sıra toplumun da bu adaleti benimsemesi ve koruması gerektiğini vurgular. Adaletin sağlanması, toplumun huzur, düzen ve refahının teminatı olarak kabul edilir. Bu eser, adaletin sosyal, dini ve politik boyutlarına dair derin düşünceler içermesiyle önemli bir yere sahiptir.
Yanıt 6: Osmanlı İmparatorluğu’ndaki ilk Kanunname, Orhan Gazi döneminde (1326-1362) hazırlanmış olan “Orhan Gazi Kanunnamesi”dir. Orhan Gazi, Osmanlı İmparatorluğu’nun kurucusu Osman Bey’in oğlu ve Osmanlı Devleti’nin ikinci hükümdarıdır. Orhan Gazi Kanunnamesi, Osmanlı İmparatorluğu’nun hukuki temellerinin oluşturulmasında önemli bir adımdır. Orhan Gazi Kanunnamesi’nin Özellikleri:
Kanunname, hükümdarın yetkilerini ve görevlerini belirtir. Adaletin sağlanması, zulmün önlenmesi ve toplumun huzurunun korunması gibi temel prensipler üzerinde durur. Kanunname, toplumsal düzenin sağlanması için gerekli olan ahlaki değerlere vurgu yapar. Hak ve hukuka saygı, dürüstlük, yardımlaşma gibi prensipler üzerinde durur. Orhan Gazi Kanunnamesi, mülkiyet hakları ve miras hukukuyla ilgili bazı temel düzenlemeler içerir. Mirasçıların haklarına ve mülkiyetin korunmasına dair hükümler bulunur. Suç işleyenlere verilecek cezalar ve infaz usulleri hakkında bilgiler içerir. Ceza hukuku alanında belirli prensipler belirlenir. Orhan Gazi Kanunnamesi, İslam hukukunun temel prensiplerine dayanır. Adaletin sağlanması ve hukukun uygulanması, dini değerlere uygun olarak yapılmalıdır. Toplumun fakir ve muhtaç kesimlerine yardım edilmesi gerektiği vurgulanır. Sosyal adaletin sağlanması için yardımlaşmanın önemi belirtilir. Köylülerin hakları ve tarım alanındaki düzenlemelere dair hükümler içerir. Köylülerin topraklarından faydalanma hakkı ve vergilendirme konularında düzenlemeler yapılır.
Orhan Gazi Kanunnamesi, Osmanlı İmparatorluğu’nun erken dönemlerinde, imparatorluğun temel hukuki yapı taşlarının atılmasında önemli bir belgedir. Adaletin sağlanması, toplumun huzuru ve istikrarı için belirli prensiplerin benimsenmesi, Orhan Gazi Kanunnamesi’nin temel özelliklerindendir.
Yanıt 7: Osmanlı İmparatorluğu’nda Ahidnameler ve Fermanlar, hükümetin ve padişahın politik, hukuki ve idari kararlarını belirlemek, ilan etmek ve uygulamak amacıyla kullanılmıştır. Her ikisi de önemli hukuki belgeler olup farklı amaçlarla kullanılmışlardır:
Ahidnameler: Ahidname, Osmanlı İmparatorluğu’nda yabancı devletlerle veya yerel beyliklerle yapılan anlaşmaların resmi ve hukuki belgesidir. Ahidnameler, iki veya daha fazla devletin arasındaki ilişkileri belirlemek, sınırları çizmek, ticaret ve güvenlik konularını düzenlemek amacıyla kullanılmıştır. Ayrıca Osmanlı Devleti’nin diğer devletlerle dostane ilişkiler kurma ve sürdürme amacıyla da kullanılmışlardır.
Fermanlar: Ferman, Osmanlı İmparatorluğu’nun iç işlerini düzenleyen, yasa gücünde hükümler içeren belgelerdir. Padişahın resmi iradesini ifade eder. Fermanlar, hukuki, idari, sosyal, ekonomik, dini ve askeri alanlarda alınan kararları ilan etmek için kullanılmıştır. Örneğin, toprak dağıtımı, vergi düzenlemeleri, ticaret düzenlemeleri gibi birçok konuda fermanlar çıkarılmıştır.
Her iki belge türü de Osmanlı İmparatorluğu’nun yönetim yapısını düzenleme, hukuki çerçeveyi belirleme ve politika uygulamalarını yürütme amacı taşımıştır. Ahidnameler, dış politikada, uluslararası ilişkilerde kullanılırken, fermanlar ise iç işlerini düzenlemek için kullanılmıştır. Bu belgeler, Osmanlı İmparatorluğu’nun geniş toprakları ve çeşitli etnik ve dini grupları içinde birlik ve düzeni sağlamak için önemli araçlardı.
Yanıt 8: Türkiye Cumhuriyeti’nde seçme ve seçilme hakkı, tarihsel bir süreç içinde çeşitli aşamalardan geçmiştir. Bu sürecin ana hatları:
1921 – 1924: Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşundan hemen sonra, 1921 Anayasası ile seçme hakkı sadece erkek vatandaşlara tanınmıştır. Bu dönemde kadınlar için seçme ve seçilme hakkı bulunmamaktadır.
1930: 1930 yılında yapılan Anayasa değişikliği ile kadınlar, seçme ve seçilme hakkına kavuşmuşlardır. Türkiye, bu sayede dünyada kadınlara seçme ve seçilme hakkını tanıyan ilk ülkelerden biri olmuştur.
1934: 1934 yılında yapılan yeni bir anayasa değişikliği ile, seçme ve seçilme yaşı 22’ye çıkarılmıştır.
1935: 1935 yılında yapılan ilk çok partili seçimlerde, kadınlar da aktif olarak seçme ve seçilme hakkını kullanmışlardır.
1950: 1950 yılında gerçekleşen seçimlerde çok partili sisteme geçiş olmuş, bu süreçte seçimler serbest ve rekabetçi bir şekilde gerçekleşmiştir.
1987: Seçme yaşının 18’e indirilmesiyle gençler de seçme hakkını kullanmaya başlamışlardır.
2007: Türkiye’de milletvekili seçimlerinde, yurtdışında yaşayan Türk vatandaşlarına seçme hakkı tanınmıştır.
Türkiye Cumhuriyeti’nde seçme ve seçilme hakkı, zaman içinde genişletilerek bugünkü halini almıştır. Bu süreçte, cinsiyet ayrımının kaldırılması ve yaş sınırının düşürülmesi gibi adımlarla, seçme ve seçilme hakkı demokratik bir toplumun temel ilkesi olarak güçlendirilmiştir.
Yanıt 9: 1982 Türkiye Anayasası, Türkiye Cumhuriyeti’nin yürürlükteki temel hukuki belgesidir ve bir dizi temel hak ve özgürlüğü tanımlar. 1982 Anayasası’nda yer alan bazı temel hak ve özgürlükler:
Yaşama Hakkı: Her bireyin yaşam hakkı korunur ve öldürme suçtur.
Düşünce ve İfade Özgürlüğü: Düşünceyi açıklama ve ifade özgürlüğü tanınır, ancak bu özgürlükler belirli sınırlamalara tabidir.
Basın ve Yayın Özgürlüğü: Basın ve yayın organlarının özgürce faaliyet göstermesi hakkı vardır, ancak bu hak yasal düzenlemelere tabidir.
Toplanma ve Gösteri Hakkı: Toplanma ve gösteri hakkı tanınır, ancak bu haklar sınırlamalara tabidir.
İşkence ve Kötü Muamele Yasağı: Kimseye işkence veya kötü muamele yapılamaz.
Özel Hayata ve Aile Hayatına Saygı: Herkesin özel hayatına ve aile hayatına saygı gösterilir, bu alanlara müdahale edilemez.
Din ve Vicdan Özgürlüğü: Din ve vicdan özgürlüğü tanınır. Herkes dini inanç ve ibadetlerini serbestçe yerine getirme hakkına sahiptir.
Eğitim Hakkı: Herkes eğitim hakkına sahiptir ve devlet eğitim hizmetlerini düzenler ve denetler.
Çalışma ve Sendika Hakkı: Herkes çalışma hakkına sahiptir ve işçiler sendikal faaliyette bulunabilirler.
Mülkiyet Hakkı: Mülkiyet hakkı korunur, ancak kamu yararı nedeniyle mülkiyet sınırlamalara tabidir.
Adil Yargılanma Hakkı: Herkes adil yargılanma hakkına sahiptir. Suçlu bulunanlar, hukuka uygun bir şekilde cezalandırılır.
Siyasi Partilere Katılma Hakkı: Herkes siyasi partilere katılma hakkına sahiptir.
Seçme ve Seçilme Hakkı: Türk vatandaşları seçme ve seçilme hakkına sahiptirler.
Eşitlik ve Eşit Muamele Hakkı: Herkes eşitlik ilkesine ve eşit muamele hakkına sahiptir, ayrımcılık yapılması yasaktır.
Medyatik Hürriyetler: Basın ve yayın özgürlüğü, düşünceyi açıklama ve ifade özgürlüğü gibi medyatik hürriyetler tanınır.
1982 Anayasası, Türkiye’deki temel hak ve özgürlükleri tanımlar ve korur, ancak bazı haklar sınırlamalara tabidir ve bu sınırlamalar yasal düzenlemelere dayanmaktadır. Bu nedenle, temel hak ve özgürlüklerin uygulanması ve sınırlamalarının denetlenmesi önemli bir hukuki süreç gerektirir.
Yanıt 10: İlk Türk devletlerinde ticari faaliyetlerde kullanılan paralar çeşitli dönemlerde değişiklik göstermiştir. Göktürkler, 6. yüzyılda Orta Asya’da egemenlik kurmuş bir Türk devletiydi. Göktürkler döneminde, “Türk Kağıt Paraları” olarak adlandırılan erken kağıt paralar kullanılmıştır. Bu paralar, kağıt üzerine yazılmış olup, metal paralara göre daha hafif ve taşıması daha kolaydı. Erken Türk devletlerinde, altın ve gümüş sikke kullanımı da yaygındı. Bu sikkele üzerlerinde Türkçe ve diğer dillerde yazılar bulunurdu. Bu dönemdeki paraların üzerinde genellikle hükümdarın adı, tahta çıkış tarihi gibi bilgiler yer alırdı.
Orta Asya’daki Türk devletleri, İslam’ın etkisi altına girdiğinde, İslamî para birimleri de kullanılmaya başlandı. Abbâsîler döneminde altın dinar ve gümüş dirhem gibi İslamî paralar, bu bölgede yaygın hale geldi. Anadolu Selçuklu ve Osmanlı İmparatorlukları döneminde, gümüş akçe ve altın dînâr gibi İslamî paraların yanı sıra, kıymetli madenlerin kullanımı devam etti. Osmanlılar, kendi dönemlerine özgü paraları da basmışlardır. İlk Türk devletlerinde kullanılan paralar, dönemin iktisadi, kültürel ve siyasi koşullarına göre şekillenmiştir. Gelişen ticaret ve ekonomik ilişkiler, bu paraların kullanımını etkilemiştir. Özellikle İslam’ın etkisiyle İslamî para birimlerinin yaygınlaşması, Orta Asya’daki Türk devletlerinde de görülmüştür.
Tüm Yazılı Sınavlar: Tarih dersi yazılı sınavları ile ilgili örnek sınavların tamamını incelemek için Tarih Dersi Yazılı Sınavları – Yeni Müfredata Göre (2024-2025) başlıklı yazımızı ziyaret edebilirsiniz.
Hiç alakası yok bu sorular bayat…