Teşkilat-ı Mahsusa Nedir? Osmanlı Devleti’nde İstihbarat
Bu yazımızda Teşkilat-ı Mahsusa hakkında ayrıntılı bilgiler vermeye çalıştık. Teşkilat-ı Mahsusa nedir? Teşkilat-ı Mahsusa üyeleri kimlerdir? Teşkilat-ı Mahsusa’nın gizli faaliyetleri nelerdir? gibi soruların yanıtlarını yazımızda inceledik.
Bu Yazının İçindeki Başlıklar:
Osmanlı Devleti’nde İstihbarat
Bilgi güçtür. Bu söz ilk olarak Francis Bacon tarafından 17. yüzyılda kaleme alınmıştır. Bu söz ve anlamı, hayatın her alanını etkilese de en çok kullanılan ve belki de en önemli kullanım alanı savaşların kazanılması ve güvenliğin sağlanmasıdır. İstihbarat, tarih en başlarından beri milletler için kilit bir rol oynamıştır. Savaşta veya barışta başarılı olmak isteyen bir devletin herhangi bir istihbarat örgütü olmadan devam etmesi fazlasıyla zordur.
Osmanlı Devleti de bu alanda çeşitli çalışmalar yürütmüş ve milli istihbarata önem vermiştir. Hatta 2. Abdülhamid zamanında bizzat padişah bu işlerle ilgilenmiştir. Ancak sistematik hareket edilmesi gereken her önemli amaç için olduğu gibi istihbarat için de bir örgütlenmeye gidilmesi gerekmiştir. İşte bu örgütlenme gereksinimi, günümüzdeki Milli İstihbarat Teşkilatı’nın atası sayılan Teşkilat-ı Mahsusa örgütünün kurulmasına yol açmıştır. Bu örgüt hakkında resmi yazılı kaynak oldukça sınırlı olmasına karşın halk arasında ve ağızdan ağıza bolca örgüt hakkında bilgi aktarımı olmuş ve çeşitli efsaneler üretilmiştir. Örgütün kaç üyesinin olduğu, ne kadar bütçelerinin olduğu veya tam olarak nasıl çalıştıkları hakkında resmi bir kayıt olmamasına karşın, Phillip H. Stoddard’ın örgütün üyeleri ile görüşmelerinden topladığı bilgiler mevcuttur. Bu bilgiler ile Teşkilat-ı Mahsusa’nın faaliyetleri hakkında fikir sahibi olmak mümkündür. Bu yazımızda, Teşkilat-ı Mahsusa’nın kuruluşu ve genel olarak faaliyetleri üzerine durulacaktır.
Teşkilat-ı Mahsusa Nedir?
Teşkilat-ı Mahsusa, Osmanlı Devleti’nin son dönemlerinde özellikle 1. Dünya Savaşı ve öncesinde İttihat ve Terakki Cemiyeti tarafından kurulmuş olan bir İstihbarat teşkilatıdır. Bu teşkilatta asker veya sivil birçok vatansever üyenin yanında Enver Paşa veya Eşref Kuşçubaşı gibi isimler de yer almıştır. Bu örgütün amacı ajanlık faaliyetleri yürüterek düşmanlardan bilgi toplamak, çeşitli askeri harekatlar düzenlemek ve isyanlar ile bölünmeleri önlemek olmuştur. Bu teşkilat Panislamizm ve Pantürkizm politikalarını izlemiştir. Teşkilat-ı Mahsusa’nın faaliyetleri Trablusgarp’ta birlikleri örgütleyerek Türklerin üstün çıkmasında yardımcı olmuştur.
Örgütün en büyük faaliyetleri ise 1. Dünya Savaşı sırasında olmuştur. Bu sırada Teşkilat-ı Mahsusa Mısır’da, Irak’ta ve Hindistan’da halkı düşmana karşı ayaklandırmaya çalışmış, ancak başarılı olamamıştır. Suriye ve Lübnan’da ise Osmanlı aleyhine isyan çıkarabilecek kişileri tespit edip bu tehlikeden kurtulmuşlarıdır. Doğu cephesine gelirsek de Erzurum’daki Teşkilat-ı Mahsusa üyeleri burada hem karşı taraftaki Ruslarla hem de içerideki Ermenilerle mücadele vermişlerdir. Teşkilatın faaliyetleri ise İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin kapatılması ile sona ermiştir. Gerek düşmanın üstünlüğünden gerek üyelerin tecrübesizliğinden dolayı Teşkilat-ı Esasiye her zaman başarılı olamamıştır. Ancak yaptığı faaliyetler hem kendi zamanında Osmanlı Devleti için hem de sonrasında istihbarat hakkında bilgi almak isteyen araştırmacılar açısından birçok faydası olmuştur. Teşkilat-ı Mahsusa kendinden sonra gelen Millî İstihbarat Teşkilatı gibi kuruluşların önündeki yolu açmış, yıllarca üzerine konuşulmuştur.
Teşkilat-ı Mahsusa Nasıl Kuruldu?
Osmanlı Devleti, yüzlerce yıl süren hakimiyetinin son evrelerinde çok zorluk çekmekteydi. Batıda gelişmiş batılı devletler, doğuda Rusya ve de içerisindeki azınlıklar nedeniyle dört bir taraftan baskı altındaydı. Osmanlı Devleti, diğer devletler ile arasındaki açığı reformlar yaparak kapatma görüşündeydi. Bünyesindeki aydın kesim bu reformların tam olarak gerçekleşebilmesi için padişahın yetkilerinin kısılması görüşündelerdi. 2. Abdülhamid döneminde bu yeniliklere karşı bir politika yürütmesine karşın olarak İttihat ve Terakki Cemiyeti kurulmuştur. Bu cemiyet, zamanla güçlenmiş ve yönetimi eline almıştır. Teşkilat-ı Mahsusa da bu İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin bir kolu olarak faaliyete başlamıştır.
Osmanlı Devleti dört bir yandan baskılandığı devletler tarafından askeri baskının yanında istihbarat alanında da birçok devlet ve casusları tarafından izlenmektedir. Osmanlı Devleti’nin içerisindeki Osmanlı karşıtı azınlıklar sayesinde de bu devletler ajan bulmakta güçlük çekmemişlerdir. Bunlara karşın Osmanlı Devleti’nin de bir istihbarat örgütüne ihtiyacı olmuştur. İlk başta İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin Batı Trakya’ya ilişkin kararlarını uygulamak için kurulan Teşkilat-ı Mahsusa sonrasında büyüyüp gelişerek Osmanlı Devleti’nin istihbarat örgütü düzeyine ulaşmıştır. İlk kuruluş tarihi tam olarak bilinmese de Trablusgarp savaşındaki faaliyetleri de göz önüne alınırsa 1911 civarında olduğu tahmin edilebilir. İlk kuruluş döneminden sonra bir süre askıya alınan örgüt 1914’te 1. Dünya Savaşı patlak verdiği sıralarda yeniden toplanmış ve göreve başlamıştır. Sonrasında da İttihat ve Terakki Cemiyeti yönetimden düşüp kapanınca onunla birlikte Teşkilat-ı Mahsusa da kapatılmıştır. Yerine sonrasında yerini başka kurumlara bırakmıştır.
Teşkilat-ı Mahsusa Üyeleri
Teşkilat-ı Mahsusa’nın kurucu üyeleri tam olarak bilinmese de kuruluşunda Enver Paşa’nın ve Süleyman Askeri’nin etkisi olduğu tahmin edilir. Teşkilat-ı Mahsusa üyeleri arasında Enver Paşa, Süleyman Askeri, Eşref Kuşçubaşı, Çerkez Reşit ve Hüsrev Sami’nin bulunduğu bilinmektedir. 1. Dünya Savaşı sırasında Sadrazama bağlı bir kurum olarak gözükmesine karşın hareketlerinde bağımsız davranmış ve kendi kararlarını kendi vermiştir.
Bu örgütün hem askeri üyeleri hem de ajan olarak görev yapan doktor, mühendis veya gazeteci gibi üyeleri de mevcuttur. Bu üyeler genelde vatansever halktan oluşur ve Osmanlıcılık fikrine bağlıdırlar. Ancak, üyeler Osmanlıcı olsa bile örgütün temel politikası Panislamizm ve Pantürkizm olmuştur. Örgüt para kaynağını da Harbiye Nezareti’nin gizli bütçesinden ve Almanların düzenli olarak İstanbul’a yolladığı altınlardan sağlamıştır.
Teşkilat-ı Mahsusa Amaçları
Bu dönemde Teşkilat-ı Mahsusa’nın genel amaçları ise şöyledir;
- Yıkıcı faaliyetlere karşı mücadele etmek, imparatorluk içindeki ayrılıkçı ve milliyetçi grupların düşmanla ilişkilerini engellemek.
- Ajanları, İngiltere ve Fransız sömürgelerine ve Osmanlı İmparatorluğu’nun düşman işgaline uğrayabilecek yerlerine yerleştirmek.
- Rus-Ermeni iş birliği ve planlarını önlemek, Rusya’da Müslüman Türkleri ayaklandırmak.
- Çeşitli askeri harekatlar yapmak (baskın, sabotaj, düşman haberleşme hatlarının tahribi).
Teşkilat-ı Mahsusa’nın Gizli Faaliyetleri
Teşkilat-ı Mahsusa’nın ilk faaliyetlerinin örnekleri Trablusgarp Savaşı‘nda öne çıkar. Bu savaşta İtalyanlar Osmanlı’nın Afrika’daki Trablusgarp topraklarını ele geçirmek için bir saldırı başlatmıştır. Bölgeye ulaşımın zorluğu ve diğer tehditler sebebiyle Osmanlı Devleti burada savunma yapmak için genelde bu bölgedeki düzensiz birlikleri kullanmıştır. Teşkilat-ı Mahsusa da bu düzensiz birliklerin örgütlenmesinde etkili olmuş ve askeri destek sağlamıştır. Osmanlı Devleti, İtalya ile resmi olarak savaşa girdikten sonra işler daha da kızışmış ve Osmanlı Devleti bölgeyi savunmak için çeşitli birlikler yollamıştır. Teşkilat-ı Mahsusa da bu savunmada görev almıştır. Bu savaşta Teşkilat-ı Mahsusa’nın yaptığı faaliyetleri örgütün sevkiyat memuru Hacı Kemal Bey’in ölmeden önce yapmakla meşgul olduğu işler ile görebilmek mümkündür.
- Umur-i Şarkiye Müdüriyeti tarafından gönderilecek tüm mühimmatı ve diğer nesneleri teslim almak ve Polo (Adriyatik sahilinde) ambarında muhafaza etmek,
- İstanbul’dan gidecek postayı deniz altına verecek, Afrika’dan gelecek postayı Viyana Ataşemiliterliği aracılığıyla İstanbul’a göndermek,
- İstanbul’dan Afrika gruplarına gidecek subaylar için Viyana’da bir pansiyonda yer ayırtmak, ancak denizaltı hareketinden iki gün önce onları Polo’ya getirtmek. Türkiye başta bu savaşı kazanmakta olsa bile sonrasında Mondros Mütarekesi ile bu bölge İtalyanlara bırakılmak zorunda kalınmıştır.
1. Dünya Savaşı’nda Teşkilat-ı Mahsusa
Teşkilat-ı Mahsusa, 1. Dünya Savaşı’nda da etkin bir rol oynamıştır. Örgüt, Kanal Harekâtı sırasında Mısır ve çevresinde de faaliyet göstermiştir. Mısır İngilizler için çok kilit bir nokta olmasının yanında Teşkilat-ı Mahsusa’nın da ana hedeflerinden biri olmuştur. Kanal Harekatı’nın planında Cemal Paşa komutasındaki ordunun yanında Nuri Paşa emrinde Teşkilat-ı Mahsusa birlikleri de savaşmaktadır. İngilizler iki taraftan sıkıştırılmak istenmiştir. Ancak İngilizlerin tedbirli olması ve gelişmiş silahları karşısında başarı elde edilememiştir. Bu başarısızlığın üzerine Teşkilat-ı Mahsusa ajanları Mısır’da ayaklandırma çıkarmaya yönelik çalışmalar başlatmıştır.
Yapılan propagandalarla Mısır halkının çıkaracağı bir karışıklık İngilizler için büyük bir sıkıntı yaratacaktır. Ancak İngilizler bunu önceden fark edip tedbir almışlardır. Ayrıca Mısır halkı İslam birliği fikrine ve İngilizlere Osmanlı’nın düşündüğü kadar tepki vermemiş ve pasif kalmıştır. Bu sebeplerle Teşkilat-ı Mahsusa’nın ayaklandırma çıkarmaya yönelik faaliyetleri de sonuçsuz kalmıştır. Osmanlı Devleti ile beraber Teşkilat-ı Mahsusa da Mısır’da yenik düşmüştür denebilir. Bir diğer taraftan da İngilizler burada zaman ve para kaybı yaşamış, bu da Almanlara kısa süre de olsa faydalı olmuştur denebilir.
Irak’ta Teşkilat-ı Mahsusa Faaliyetleri
1. Dünya Savaşı’nda İngilizler için önemli olan bir başka toprak parçası ise Irak olmuştur. Savaşın öncesinde bölgede petrol çıkarılmaya başlandığı andan itibaren İngilizlerin Irak’ta gözü vardır. 1. Dünya Savaşı sırasında ise bu amaçlarını Basra’yı ele geçirerek başlatmışlardır. Teşkilat-ı Mahsusa da İngiliz ilerleyişini durdurmak istemiştir. Bu amaçla Enver Paşa örgütün saygın üyelerinden Süleyman Askeri’yi Irak’a göndermiştir. Süleyman Askeri’nin burada iki görevi vardır: İngilizlerin kuzeye doğru ilerlemesini durdurmak ve Bedevî düzensiz birliklerinden ve yeni silah altına alınmış kuvvetlerden oluşan bir orduyu Basra’ya göndermek. Burada izlenen politika Trablusgarp’taki ile benzerlik göstermektedir. Teşkilat-ı Mahsusa çeşitli taktiklerle ve anlaşmalarla düzensiz birlikleri toparlamaya çalışmıştır, ama bu Trablusgarp’taki kadar başarılı olamamıştır. Arapların Osmanlı’yı İngiltere’den daha çok sevmesi gibi bir olay söz konusu değildir. Ayrıca Osmanlı’nın cihat çağrısına da cevap vermeyip İngilizlerin altınlarını tercih etmişlerdir. Teşkilat-ı Mahsusa burada da belirli bir başarı elde edememiştir.
Mısır’da Teşkilat-ı Mahsusa Faaliyetleri
Mısır’da Arapların Osmanlı yanında olmamaları Teşkilat-ı Mahsusa’ya bir sürpriz değildir. Daha yıllar öncesinden Arap milliyetçiliği tehdidinin farkında olan İttihat ve Terakki Cemiyeti, 1. Dünya Savaşı’ndan çok önce bu tehlikeyi gidermek için Teşkilat-ı Mahsusa’yı görevlendirmiştir. Teşkilat-ı Mahsusa Arapların yoğunlukta olduğu Lübnan ve Suriye’deki çeşitli bölgelerde birçok hücre açmıştır. Bu hücreler ise bu bölgede subaylar, sivil memurlar ve şüpheli kişileri yakından izlemişlerdir. Bu kişiler hakkında dosyalar tutmuş ve gerektiğinde harekete geçmişlerdir. Bu çerçevede Teşkilat-ı Mahsusa belirli subayları; Fransa ile ayrı barış yapmayı planlama, Suriye’nin bağımsızlığını ilan etmeyi tasarlama ve birlikleri komuta eden Türk subaylarına suikast düzenlemekle suçlamışlardır. Bu subaylar ise Suriye içinde farklı bölgelere veya Avrupa’ya gönderilmişlerdir.
Teşkilat-ı Mahsusa 1914 yılında bir Fransız konsolosluğunu ele geçirmiş, bu konsoloslukta bulduğu çeşitli belgeler sayesinde İstanbul ve Suriye’de bulunan ve Osmanlı Devleti’ne karşı çalışan birçok Arap milliyetçisi hakkında bilgi sahibi olmuştur. Bu belgelerde adı geçenler ve başka birçok sanık yargılanmalar sonucu suçlu bulunmuş ve idam cezasına kadar giden çeşitli cezalara çarptırılmışlardır. İdam cezasına çarptırılanlar Ağustos 1915 ve Mayıs 1916 yıllarında Beyrut ve Şam’da halkın gözü önünde idam edilmişlerdir. Teşkilat-ı Mahsusa bunların yanında Osmanlı topraklarındaki konsolosluklar veya yabancı okulları gibi yabancı kuruluşları da yakından izlemiştir. Böylece Teşkilat-ı Mahsusa Osmanlı’da Arap milliyetçiliğinin az da olsa önlenmesine yardım etmiştir. Ancak sonrasında Araplar bu faaliyetleri Arap özgürlük ve bağımsızlığına karşı olarak görmüşlerdir.
Hindistan’da Teşkilat-ı Mahsusa Faaliyetleri
Teşkilat-ı Mahsusa’nın Panislamizm doğrultusunda çalışma yapmaya yeltendiği bir başka bölge ise Hindistan olmuştur. Almanya ile Osmanlı bölgedeki Hint Müslümanları İngilizlere karşı ayaklandırmak amacıyla faaliyetlerde bulunmuşlardır. Osmanlı Devleti cihat çağrısında bulunmuş ve fetvalar vermiştir, ancak İngilizlerin karşı tedbirleri bunu engellemiştir. Panislamizm işe yaramayınca Osmanlı ve Almanya, Hindistan içerisinde bulunan Hint milliyetçi partilerini desteklemiş ve İstanbul’da Türk karşıtı olmayan birkaç Hint Milliyetçisi cemiyet açılmıştır. Ancak bütün bu uğraşlar sonuçsuz kalmıştır. Teşkilat-ı Mahsusa’nın bölgede yeterince etkili olamamasının nedenleri arasında Hindistan’a ulaşım fazlasıyla zor olması vardır. Ayrıca her ne kadar uğraşsalar da Teşkilat-ı Mahsusa’nın üyeleri ajanlık konusunda yeterince tecrübeli değildirler ve daha İstanbul’dan çıkmadan İngilizler tarafından fark edilmişlerdir.
1915 Ermeni Olayları ve Teşkilat-ı Mahsusa
Teşkilat-ı Mahsusa’nın faaliyette bulunduğunu bildiğimiz son bir yer de Erzurum’da Ruslara karşı verilen mücadeledir. 1. Dünya Savaşı’nda birçok bölgede Teşkilat-ı Mahsusa üyeleri görev almıştır. Bu üyelerden Bahattin Şakir ile Ömer Naci Erzurum’a yollanmıştır. Bu bölgede sorun sadece Ruslar değildir, aynı zamanda bölgede yaşayan Ermeniler de Türk birliklerine karşı Rusya ile çalışmıştır. Teşkilat-ı Mahsusa bölgede çeşitli düzensiz birlikler kurmuş ve Rusya’ya ajanlar yollayıp bilgi sızdırmıştır. Buna karşın Ermeniler de çeşitli çetelerle Rusya’ya destek olmuş ve Rusya için ajanlık yapmışlardır.
Bahaddin Şakir bu bölgedeki çalışmalarını ve zorlukları Talat Paşa’ya verdiği raporda şu şekilde anlatmıştır: “Bir haftadan beri Narman ve Hazarkale teşkilatımızı teftiş ettiriyordum. Günden güne büyüyen teşkilatımız için pek ümit varım. Tecrübe ettik, her yerde Rus kuvvetlerini bozduk. Milis teşkilatı eski zamandan kalma bir gönüllü teşkilatı değildir. Van’a Trabzon’a silah gönderiyorsunuz. Fakat en mühim mıntıkayı dikkate almıyorsunuz silah ve bilhassa çok miktarda cephane isterim. Buranın ser komiseri Ermeni’dir. İkide hınzır Ermeni polis vardır. Bunların içerilere alınarak ser komiserliğe bizim Hamal Ferid’in tayini de mümkündür.” Teşkilat-ı Mahsusa Ermenileri Ruslara karşı ayaklandırmayı hedeflerken Ermeniler Ruslar ile çalışmışlardır. Osmanlı da bu cephede kayıp etmiştir. Halk arasında ve ağızdan ağıza yayılan çeşitli iddialarda Teşkilat-ı Mahsusa’nın Ermeni Soykırımı’na yardım ettiği söylense de yazılı kaynaklarda buna dair bir bilgi geçmemektedir.
Teşkilat-ı Mahsusa Gerçeği
Sonuç olarak Teşkilat-ı Mahsusa az bilinen ve hakkında fazla kaynak bulunmayan bir örgüt olmasına rağmen 1. Dünya Savaşı sırasında ve öncesinde önemli derecede faaliyet göstermiştir. Her savaşta istihbarat fazlasıyla önemli bir rol oynar. Osmanlı Devleti de İttihat ve Terakki Cemiyeti döneminde Teşkilat-ı Mahsusa ile bir istihbarat örgütü kurmuşlardır. Bu teşkilat savaş sırasında düzensiz birlikler oluşturmak ve ajanlık yoluyla düşman hakkında bilgiler toplamak gibi önemli görevleri üstlenmişlerdir. Ancak Osmanlı çoğu konuda olduğu gibi istihbarat alanında da geri kalmış olduğundan ötürü Teşkilat-ı Mahsusa her zaman başarılı olamamıştır. Buna rağmen teşkilatın vatansever üyeleri elinden geleni yapmış ve sonrasında milli istihbaratın gelişmesi için öncü olmuşlardır. Bu örgütün faaliyetleri incelenmiş ve veriler bugünkü Milli İstihbarat Teşkilatı’na büyük katkı sağlamıştır.