Osmanlı Tarihi

Aşiret Mektebi Nedir? Aşiret Mektebi Neden Kuruldu?

Bu yazımızda, Osmanlı Devleti’nde aşiret liderlerinin çocuklarının yetiştirilmesi adına İstanbul’da Sultan II. Abdülhamid tarafından 21 Eylül 1892 tarihinde açılan okul Mekteb-i Aşiret-i Hümayun (Aşiret Mektebi) ele alınacaktır. Böylelikle yabancı kökenli çocuklar da Osmanlı Devleti’nin uygun gördüğü eğitim sisteminde yetiştirilebilmekteydi. Bu okulun açılmasıyla, Osmanlı Devleti, aşiret reislerinin çocuklarına da modernleşme ve kendi kültürünü benimsetme gibi alanlarda yol kat etmiştir.

Osmanlı Devleti zamanındaki Aşiret Mektebi nedir, amaçları ve özellikleri nelerdir?

Aşiret Mektebi Nedir?

Mekteb-i Aşiret-i Hümayun (Aşiret Mektebi) Osmanlı Devleti’nde aşiret liderlerinin çocuklarının yetiştirilmesi adına İstanbul’da Sultan II. Abdülhamid tarafından 21 Eylül 1982 tarihinde açılan okuldur. Ancak okulun eksiklerinin giderilmesi ve izinlerinin alınması biraz zaman almıştır. Aşiret Mektebi, II. Abdülhamid’in 1886’da 48 adet öğrenci getirmesiyle tam olarak resmi olmasa da eğitimine başlamıştır. 1892 yılında ise tüm eksikler tamamlanmıştır. Eğitimi hız verilmiş, yenilikler eklenmiştir.

Aşiret Mektebi Neden Kuruldu?

Aşiret Mektebi adlı okul dönemin koşulları da göze alınarak açıldığından, kurulmasında pek çok sebep vardır.

Bu sebeplerden ilki; Osmanlı Devleti’nin, Osmanlı’daki milli kültürü benimsetme ve yayma isteğidir. Aşiret reislerinin Türk olmayan çocukları İstanbul’da yer alan bir okulun himayesi altında toplanırdı. Buradaki öğrencilerin derslerine genellikle Türk öğretmenler girerdi. Öğrenciler yoğun bir şekilde Türkçe eğitimi alırdı. Öğrencilere Osmanlı Devleti’nin tarihine dair her şey öğretilirdi. Böylelikle çocuklara Osmanlı bilinci yerleştirilmeye çalışılır ve milli kültür öğretilmeye çalışırdı.

İkinci bir sebep ise Osmanlı Devleti’ne olan bağlılığın artırılmak istenmesidir. Küçük yaştan itibaren Osmanlı Devleti’nin geleneklerine, göreneklerine ve toplumda biçimlenen ahlaki değerler bütününe göre Türkçe dilinde Osmanlı Devleti’nin eğitim müfredatına göre yetiştirildikleri için devlete olan bağlılıkları artmıştır. Bu çocukların devlete bağlılığının artması ise onlardan sonraki nesillerin de Osmanlı Devleti’ne bağlı yaşamlarını sağlardı. Böylelikle aslında, Osmanlı Devleti aşiretler üzerinde iskân politikası uygulayarak onları devlete bağlıyordu ve ülkede bir bütünlük oluşturabiliyordu.

Üçüncü olaraksa, Osmanlı Devleti’nin kendi kültürünü başka ülkelere de tanıtmak ve yaymak istemesi olarak gösterilebilir. Uzun bir süre Osmanlı Devleti’nin himayesinde Türkçe eğitimle tüm Osmanlı kültürlerini benimseyen çocuklar, mezun olduklarında memleketlerine döndüklerinde öğrendiklerini de kendileriyle götürmekteydiler. Böylelikle, kendi ülkelerinde de içinde büyüdükleri kültürü gösterebilir, devlet için olumlu çalışmalarda bulunabilirdi.

Aşiret Mektebi’nde Dersler ve Müfredat

Yukarıda belirtilen sebepler, Aşiret Mektebi (Mekteb-i Aşiret-i Hümayun) adlı okulun açılış amaçları arasında yer almaktadır. Bu amaçların sağlanmasında önemli bir yer tutan kısım ise okulun müfredatı ve okulda işlenen derslerdir. Okulda temel eğitimin yanı sıra pek çok dil ve din dersleri verilmekteydi. Derslerin çoğunluğu Türk öğretmenler tarafından verilmekteydi.

En önemli derslerden biri de Türkçe eğitimiydi. Böylelikle Türkçe bilmeyen çocuklar dile adapte oluyor, günlük yaşamda daha iyi bir yer edinebiliyordu. Ayrıca Osmanlı Devleti’nin kültürünü daha iyi benimseyebiliyorlardı.

Önemli derslerin bir kısmı da din alanında verilen Kur’an-ı Kerim, fıkıh, ilmihal gibi derslerdi. Bu derslerin öğrenci üzerinde pek çok etkisi mevcuttur. Öncellikle, öğrencinin başta mutlaka kendine ait fikir ve görüşleri, kendine özgü inanış biçimleri vardı. Öğrenci, bu derste edindiği bilgiler sayesinde sahip olduğu görüşleri öğrendikleriyle birleştirecektir. Böylelikle kendini keşfedebilecektir. İkinci olarak ise, Osmanlı Devleti’nin önemli bir parçası olan dini kavrayan öğrenciler, Osmanlı Devleti’nin gelenek ve göreneklerine daha da bağlanacak, toplumu daha da benimseyecektir.

İşlenen dersler arasında tarih ve coğrafya dersleri de bulunmaktaydı. Bu dersler aracılığıyla içinde yaşadıkları toplumu tanıyan öğrenciler, devletlerini de daha benimsiyordu. Ayrıca geçmişte yaşanılanlardan dersler çıkarıp, gelecekte toplumları için daha verimli ve sorumluluk sahibi vatandaşlar haline geliyorlardı.

Bu dersler dışında Fransızca, Arapça gibi dil eğitiminin yanı sıra; coğrafya, felsefe ve askeri eğitimler alan öğrenciler kendilerini bireysel anlamda geliştirme şansını elde ederdi. Böylelikle geleceğe daha donanımlı ve kültürlü öğrenciler yetiştirilirdi.

Aşiret Mektebi’nde Ödül Ceza Sistemi

Yukarıda bahsedilen dersler okulda belli bir işleyiş içinde, belli bir müfredat doğrultusunda işlenmekteydi. Ders ve teneffüs zamanları düdüklerle belirtilirdi. Öğretmen dersin bir bölümünü tekrarlara ve soru-cevaplara ayırmaktaydı. İşlenen bilgilerin tekrar edilip pekiştirilmesiyle çocuklara kalıcı bir eğitim verilmeye çalışılırdı. Derslerde bulunmayan çocuklar ise idareye bildirilirdi. İdare ise bu konularda çok katı ve ciddi bir tutum sergilemekteydi. Bu yüzden de okula ödül ve ceza sistemi getirmiştir. Ödül sisteminde belli kademeler vardı. İlk kademe “Aferin” olarak isimlendirilmekteydi. Sorumluluk sahibi olup derslerine çok çalışan, ev ödevlerini zamanında eksiksiz yapan çocuklara öğretmenleri “aferin” verirdi. Beş defa “aferin” almanın karşılığı “tahsinname” idi. Birkaç ay boyunca çok yüksek notlar alan öğrenci ise “mükafat” almaya hak kazanırdı. Ödül sistemi gibi ceza sistemi de “hafta sonu izin alamama, ayakta dikilme, azar işitme” gibi birkaç bölüme ayrılmaktaydı. Aşiret Mektebi, dönemindeki okulların aksine, asla şiddete yer vermiyordu. İdarenin sahip olduğu tutuma göre en büyük suçlarda bile, öğrenciyle sözlü iletişime geçilmekteydi.

Aşiret Mektebi Kampüsü

Aşiret Mektebi kısa bir sürede pek çok kültürden öğrenciye ev sahibi yapmaya başladı ve git gide bir kampüs haline geldi. Çevresine öğrencilerin çamaşırlarını yıkayabilmesi adına çamaşırhaneler, kıyafetleri için dikimhaneler yapıldı. İlk başlarda, çocuklar hastalandığı zaman okul tarafından görevlendiren doktora giderlerdi. Daha sonra çocukların ihtiyaçları tam olarak giderilemediği için “Mekteb-i Aşiret-i Hümayun Hastanesi” açılmıştır. Aşiret Mektebi her ne kadar ilk başta huzur ve barış içinde olsa da ilerleyen zamanlarda özellik Kürt ve Arap kökenli öğrencilerin arasında sık sık kavga çıkıyordu. Hatta kavgalar o kadar şiddetli bir hal almışlardır ki okula bir karakol binası yapılmıştır. Bu karakolun amacı külliyedeki güvenliği sağlamak ve çocuklar arasındaki kavgaya son vermeye çalışılmasıdır.

Aşiret Mektebi Mezunları

Yukarıda on iki yaşından on altı yaşına kadar belirtilen işleyişte belirtilen dersleri gören öğrencilerden bahsedilmiştir. İlerleyen bölümde ise bu okulun mezunlarından ve iş hayatında edindikleri yerlerden bahsedilecektir.

Öğrencilerin hepsi mezun olduktan sonra aynı okula devam etmemekteydi. Bir kısmı Harbiye Lisesi’ne gönderilirken bir kısmı da Mülkiye Lisesi’ne gönderilirdi. Öğrenciler burada özel sınıflarda eğitimlerine devam etmekteydiler. Öğrenciler, birer Osmanlı Efendisi olmak için eğitilmekteydi. Burada aldıkları ciddi ve yoğun eğitimin ardından öğrenciler iş hayatlarına atılmaktaydı. Mezunlar okudukları okullara göre farklı iş dallarında çalışma şansı yakalamaktaydı. Harbiye Lisesi’nden mezun olanlar daha çok askeri alanda çalışırken Mülkiye Lisesi’nden mezun olanlar kaymakamlık, memurluk gibi idari işlerde çalışırlardı.

Osmanlı Devleti’nin Dış Politika Sorunlarına Çözüm Olarak Aşiret Mektebi

Yukarıda mezunlardan ve mezun olduktan sonra öğrencilerin neler yapabildiğinden bahsedilmiştir. Bu kısımda ise bu okulun kurulduğu dönemde dış topraklarda neler yaşandığı incelenecektir.

Önceki bölümlerde bahsedildiği gibi Osmanlı Devleti’nin bu okula ev sahipliği yapmasındaki önemli bir neden de Osmanlı’da ve İslamiyet’te birliği sağlamaktı. Böyle bir amaca sahip olmasındaki en etkili noktalardan biri Osmanlı Devleti, jeopolitik konumundan dolayı her zaman diğer devletlerin sahip olmak isteyeceği bir toprak konumunda olmasıydı. Yazımızın ilerleyen kısımlarında Osmanlı Devleti’nin jeopolitik konumunun öneminden ve aynı dönemdeki bazı devletlerin durumlarından bahsedilecektir.

Osmanlı Devleti’nin dünya siyasetinde önemli bir rol oynamasının önemli sebeplerinden biri de coğrafi konumu ve askeri gücüdür. Osmanlı Devleti; gerek Asya ve Avrupa kıtalarında sahip olduğu topraklar ve buradaki önemli ticaret yollarıyla, gerek Orta Doğu’ya kadar uzanan önemli sınırlarıyla gerekse de Hazar Denizi’ne kadar uzanan hakimiyetiyle eşsiz bir konuma sahiptir. Osmanlı Devleti, on dokuzuncu yüzyılın sonuna kadar Orta Doğu’nun çok büyük bir kısmını hakimiyetinde bulunduruyordu. Bu da demek oluyor ki Orta Doğu’nun zengin yer altı ve yer üstü kaynaklarının önemli bir kısmı Osmanlı Devleti’nin elinde bulunmaktaydı. Bu kaynakların ve zenginliğin farkında olan diğer devletler de bu topraklar üzerinde yayılmacı bir tutum izlemek üzere planlar yapmaktaydılar.

Avrupalıların Osmanlı Devleti’ne Saldırıları

Avrupalı Devletler de yayılmacı bir politika izlemek istiyordu. On sekizinci ve on dokuzuncu yüzyıllar arasında Avrupa Devleti’nin rakipleri çok güçsüz durumdaydı. Özellikle on dokuzuncu yüzyıl Avrupa için sosyal, siyasal gibi pek çok açıdan çok önemlidir. Bu dönemde Fransız Devrimi, aydınlanma çağı gibi pek çok önemli gelişme yaşanmıştır.

Avrupalı devletler de yayılmacı bir politika izlemek istiyordu. Bu durumu fırsat bilen Avrupa egemenliğini dünyanın pek çok bölgesini himayesi altına alarak pekiştirdi. Osmanlı Devleti dışında İslamiyet’in hakim olduğu pek çok bölgede Avrupa kendi egemenliğini sürdürmeye çalışıyordu. Avrupalı devletlerin yeni amacıysa Osmanlı Devleti’ndeki toprak bütünlüğünü bozmaya çalışmak, toplumu parçalamak ve ülkeyi bölmeye çalışmaktı. Bu amaçlarına ulaşmak içinse ülkedeki azınlık durumundaki yabancı kökenli vatandaşların huzurunu ve düzenlerini bozmaya çalışıyorlardı. Ülkenin iç ve siyasi ilişkilerini karışarak, ülkedeki yönetimde söz sahibi olabileceklerdi. On dokuzuncu yüzyılda ise bazı ülkeler Osmanlı Devleti’nin bazı kesimdeki topraklarına kendi vatandaşlarını yerleştirmeyi başlamıştır. Örneğin Rusya 1878’te Kars, Ardahan ve Batum’a kendi vatandaşlarını yerleştirmiştir.

İslamcılık Düşüncesi ve Aşiret Mektebi

Osmanlı Devleti’ne karşı bir diğer tehdit ise 1888 yılında Mısır’ın önemli kısmına vatandaşlarını yerleştiren İngiltere tarafından gelmekteydi. Yukarıda bahsedildiği gibi Aşiret Mektebi’nin önemli amaçlarında biri de farklı ülkelerden ve ırktan çocuklara yoğunlaştırılmış din dersleri vererek ülkede İslami Birliği sağlamaya çalışmaktı. Müslümanlığın yaygın olduğu bir bölge olan Mısır’da İngiltere etkilerinin bulunması İslamiyet adına tehlikeli bir durum olarak değerlendirilmiştir. Arap bölgelerindeki Müslümanlar birlik ve beraberliği sağlayabilirlerse, İngiltere için yayılmacı bir politika izlemek zor bir hal alacaktı. Bu yüzden II. Abdülhamid Arap ülkeleriyle de yakın görüşmeler halinde bulunmuştur.

Arap ülkeleri on dokuzuncu yüzyılda, batılıların hakimiyetinin artmasıyla beraber onların akımlarından etkilenmeye başlamıştır. Bu akımların etkisiyle bir kesim Arap topluluğu İslamiyet’in ve Osmanlı Devleti’nin birliğini sorgulamaya başlamış, bu birliklere karşı düşüncüler geliştirmeye başlamıştır. Bu durum Batılı devletlerin işlerini kolaylaştırmıştır. Çünkü Osmanlı Devleti pek çok kesimi içinde barındıran İslam odaklı bir devletti. Batı ise Osmanlı Devleti’ni bölmeye çalışan bir politika benimsemiştir. Batılı devletlerin İslam birliğini bölme çalışmaları en çok Hristiyanların ve Arapların ortak bulunduğu bölgelerde sonuç vermiştir.

II. Abdülhamid’in Açtığı Aşiret Mektebi

Bu tehlikenin farkında olan II. Abdülhamid okulun çalışmalarına hız vermiştir. Arap çocuklarını küçük yaşta Osmanlı usullerine göre eğitip ileride onları toplumda önemli yerlere yerleştirerek hem onların hem de ailelerinin Osmanlı Devleti’ne bağlılıklarını artırmaya çalışıp tehlike unsurlarını ortadan kaldırmak istemiştir.

II. Abdülhamid’in dikkatini çeken bir başka kesim ise Kürt aşiretleridir. Kürt aşiretlerinin Osmanlı Devleti’ne sağladığı pek çok yarar bulunmaktadır. Öncellikle Kürtler askerî açıdan çok başarılıydılar. Bundaki en büyük etmen ise içinde yaşadıkları çok iyi bilmeleridir. Hatta öyledir ki II. Abdülhamid onları için Süvari topluluğu kurmuştur. Böylelikle yeteneklerinden en üst düzeyde yararlanılabilecekti. Kürt aşiretlerinin başarısını ve ülkeye olan katkılarını fark eden II. Abdülhamid onları çocuk yaşta Osmanlı himayesine alarak hem ileride iyi yerlere getirip ülkenin geleceği için faydalanılmasını sağlamayı hem de onları ve ailelerini devletle kaynaştırmayı amaçlamıştır.

II. Abdülhamid’in Aşiret Mektebi projesini hayata geçirmesindeki en önemli etken yukarıda da bahsedildiği gibi diğer ülkelerin İslamiyet ve Osmanlı Birliğini bozmaya yönelik tehlike oluşturmalarıdır. Bu yüzden okulda başta Arap ve Kürt aşiret reislerinin çocukları olmak üzere farklı ülke ve ırklardan pek çok öğrenci bulunmaktadır. Bu mektep kurulmadan önce Arap çocuklar toplanılıp bazı askeri eğitimler verildikten sonra kendi hallerine bırakılıyordu. Böyle olduğunda ülkedeki Araplar toplumda hiçbir kesimde söz hakkına sahip olamıyor, sadece ülkedeki mevcut düzeni bozmaya çalışıp huzursuzluklar çıkarıyorlardı. Bunu fark eden II. Abdülhamid eğitim alanındaki eksiklikleri gidermek için Aşiret Mektebi’ni kurmuştur. Başta sadece Arap çocukları için kurulan bu okul Kürt aşiretlerinin de ilgisini çekmiştir. Bu yüzden Kürt aşiret liderleri de araya insanlar koyarak çocuklarının bu okulda okutulmasını istedi.

Aşiret Mektebi Neden Kapatıldı?

Aşiret Mektebi her ne kadar Osmanlı Devleti için güzel amaçlarla kurulmuş olsa da ilerleyen zamanlarda kapatılmıştır. Kapatılmasında birkaç etken mevcuttur. İlk sebep, II. Abdülhamid’in okulun başına geçebilecek iyi bir idareci bulamayışıdır. Okulun başına kısa dönemlerde farklı idareciler gelmiştir ancak hiçbiri II. Abdülhamid’in istediği biçimde okulu yönetebilecek yetkilere sahip değildi. Bu yüzden okulda düzensiz ve istikrarsız bir yönetim hakimdi.

İkinci bir neden olarak ise yıldan yıla gelen öğrenci sayısının artması ve bununla paralel olarak okulun masrafları da büyük bir miktarda artış göstermesi sunulabilir. Okulun giderlerini karşılamakla yükümlü olan Maarif Nezareti gerekli parayı bulmakta zorluk çekmeye başlamıştır.

Bir diğer sebep ise yabancı ülkeler, okulun başarı göstermesinden korktukları için kendi kaynaklarında okulu kötülemeye çalışmasıdır. Bu ülkelerin gazete, dergi gibi yayın organlarında okul ile ilgili olumsuz yazılar ve eleştiriler paylaşılmaktaydı. Okulun anarşist bir okul olduğu iddia edilmekteydi. Böyle kötü içerikli haberlerin yanı sıra yalan haberler de paylaşılmaktaydı. Bir gün gazetede öğrenciler arasında çıkan kavgada pek çok öğrencinin yaralandığı ve bazı öğrencilerin öldüğü yönünde bir haber ülkede çok büyük olay olmuştu. Haberin doğru olmadığı okul tarafından paylaşılan yazılı açıklamada belirtilmiştir. Ancak bu durumu fırsat bilen yabancı kaynaklar uzun süre bu haberi gündemde tutmuştur. Bu gibi haberler okulu hem ülke içinde hem de ülke dışında kötü bir hale sokuyordu. Hem de devletin unvanını kötülüyordu.

Bir başka sebep ise okulda başta siyasi konular olmak üzere öğrenciler arasında pek çok alanda fikir ayrılıkları yaşanmasıydı. Öğrenciler genellikle Kürt ve Arap öğrencilerden oluştuğundan aralarında, özellikle siyaset ve politika hakkında, pek çok tartışma yaşanırdı. İlerleyen zamanlarda ise öğrenciler yemeklerin kötü olduğunu iddia ederek eylemlere başladı. 1907 yılında ise öğrencilerin yemek boykotu bahane edilerek Aşiret Mektebi kapatılmıştır.

Türk Eğitim Tarihi İçinde Aşiret Mektebi

Sonuç olarak, özetlemek gerekirse, Aşiret Mektebi başta sadece Arap aşiret reislerinin çocukları için olsa da ilerleyen süreçte Kürt ve Arnavut çocukları da kapsamına almış okuldur. Bu okul; çocukları erken yaşta alıp onları Türk usullerine göre yetiştirerek onların Osmanlı Devleti’ne olan bağlılığını artırmayı, küçük yaşta kaliteli ve üst düzey bir eğitim sunularak ileride Osmanlı Devleti’nde önemli yerler edindirmeyi böylelikle Osmanlı Birliği’ni korumayı amaç edinmiştir. Bu çocuklar bu okuldan mezun olduktan sonra ise askeri alanda çalışmak isteyenler ve idari, siyasi alanda çalışmak isteyenler olmak üzere iki farklı okula gitmekteydiler. Öğrenciler mezun olduktan sonra bazıları subay, albay olabilirken; bazıları da kaymakamlık, memurluk gibi görevlerde çalışmaktaydı.

Okulun amaçları ve hedefleri her ne kadar çok iyi olsa da okul İstanbul dışında bir yere açılamamıştır. Mevcut okul ise idarecilerin yeterli olamamasından, ekonomik açından giderlerin karşılanamamasından ve okulda bulunan farklı aşiretler arasında oluşan siyasi sorunlardan dolayı sözde bir boykotla kapatılmıştır. Bu yüzden mektep, Osmanlı Devleti’ni aşiretlerin ayaklanmalarını dindirerek bir arada tutma ve aşiret liderlerinin çocuklarına yoğunlaştırılmış Kur’an-ı Kerim dersleri gibi dini dersler vererek onları İslam birliği çatısı altında tutma gibi planlarını tam olarak hayata geçirememiştir.

Not: Bu konuyla ilgili olarak Enderun Mektebi Nedir? Enderun’da Yetişen Devlet Adamları başlıklı yazımızı da inceleyebilirsiniz.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu Konuyla İlgili Yazılar

Başa dön tuşu

Metin kopyalamanın açılabilmesi için
lütfen web sitemizdeki herhangi bir reklama
tıklayarak bize destek olunuz.

Kapalı

Reklam Engelleyici Algılandı

Lütfen reklam engelleyicinizi kapatarak bize destek olunuz. Anlayışınız için teşekkür ederiz.