Nizamiye Medreseleri Nedir? Ne Zaman ve Nerede Kuruldu?
Bu yazımızda Nizamiye Medreseleri ne zaman, nerede, kim tarafından, niçin ve nasıl kuruldu?Nizamiye Medreseleri özellikleri nelerdir? Nizamiye Medreseleri önemi nedir? Nizamiye Medreseleri dünyadaki ilk üniversite midir? İmam Gazali kimdir? Nizamiye Medreselerindeki rolü nedir? İlim Taliplileri ne demektir? sorularını yanıtladık.
Bu Yazının İçindeki Başlıklar:
Nizamiye Medreseleri Hakkında Bilgi
Öncelikle Nizamiye Medreseleri ne zaman, nerede, kim tarafından, niçin ve nasıl kuruldu? sorusunu yanıtlayalım. Nizamiye Medreseleri Büyük Selçuklu döneminde kurulmuş olup, Vezir Nizamülmülk’ün adıyla anılmaktadırlar. En büyüğü Bağdat’ta olmak üzere Herat, Basra, Musul, İsfahan, Nişabur, Belh ve Amul’da bulunmaktaydılar. Alparslan ve Nizamülmülk Nizamiye Medreselerin kuruluşunda önderlik etmişlerdir. Bağdat’taki Nizamiye Medreseleri yüksek eğitim vermekteyken diğer medreseler o medreselerde bulunan müderrislerin bilgi düzeyine göre orta ya da yüksek öğretim olarak değişkenlik göstermiştir. Nizamiye Medreselerinde öncelikle din, dil ve hukuk eğitimi verilmiştir. Önceki zamanlarda felsefe de öğretilirken zamanla felsefeye ilgili bilimlerin eğitiminden vazgeçilmiştir. Kuruluş amacı vatanına milletine bağlı din adamları yetiştirerek dinin doğru öğretilmesinin sağlanmasıdır. Ayrıca Sünni alimlere eğitim vererek Şii alimlerle ilimde mücadele edebilmek amacıyla da kurulmuştur.
Nizamiye Medreselerinin Önemi
Nizamiye Medreselerinin önemi nedir? sorusunu yanıtlayalım. İkinci soruda da bahsedildiği gibi İslamiyet tarihinde dönüm noktası olması, yanlış fikir akımlarını engelleyerek İslam’ın iyi eğitilmiş Sünni alimler tarafından öğretilmesinin sağlanmasıdır. Ayrıca başka bir önemi de günümüzde birçok büyük okullar da Nizamiye Medreselerinden etkilenerek eğitim vermektedirler. Salerno, Paris ve Oxford bu okullara örnek verilebilir. Ayrıca devlet himayesi altında kurulmuş ilk medreseler olması ve dünya çapındaki en meşhur medreseler arasında olması bu medreseleri önemli yapan unsurlardan biridir. Bağdat Nizamiye Medreseleri açılan medreselerin en büyüğüdür. Medreselerde Şirâzî, İbnü’s-Sabbağ, Ebu Sa’d el-Mütevelli, Debûsî, Ebu Abdullah Hüseyin b. Ali et-Taberî, Ebu Hamid el-Gazzâli gibi dönemin ünlü alimleri bu medreselerde müderrislik yapması da bu medreseleri dönemin en meşhur medreselerinden yapmasındaki en büyük unsurlardan biridir.
Nizamiye Medreselerinin Özellikleri
Nizamiye Medreselerinin Özellikleri nelerdir? sorusunu yanıtlayalım. Nizamiye Medreselerinin en önemli özelliği, İslam tarihinin dönüm noktası olmasıdır. İslam’ın doğru bilgiye sahip alimler tarafından doğru biçimde öğretilmesi ve İslam’ın doğru yayılması amacıyla eğitim veren Nizamiye Medreseleri bu açıdan büyük önem teşkil etmektedir. Nizamiye Medreseleri adını Nizamülmük’den almıştır. Bu medreseler, Sünni İslam dünyası adına büyük tehlike oluşturan Râfızî-Bâtınî adı verilen fikir akımıyla siyasi ve askeri sahada olduğu gibi ilim alanında da mücadele etmek ve doğru eğitim ile eğitilmiş devlet görevlileri yetiştirmek amacıyla kurulmuş medreselerdir. Ayrıca durumu iyi olmayan fakir öğrencilere de eğitim vermek amacıyla da kurulmuşlardır.
İmam Gazali’nin Nizamiye Medreselerindeki Rolü
İmam Gazali kimdir? Nizamiye Medreselerindeki rolü nedir? sorularını yanıtlayalım. İmam Gazalinin asıl adı Muhammed bin Muhammed bin Muhammed bin Ahmed Tûsî Gazâlî’dir. Batı dillerinde adı Algazel olarak da geçmektedir. İlk öğrenimini Tus şehrinde, daha sonra Cürcan şehrinde eğitim görmüş ve daha sonra 28 yaşına kadar Nişabur Nizamiye Medresesi’nde ilim öğrenimi görmüştür. Yün eğirip, Tûs şehrinde bir dükkâna satardı. Vefatına doğru, hayır sahibi ve zamanın salihlerinden bir dostuna, bir miktar mallarından vererek vasiyet etti ve ona dedi ki: “Ben, âlim bir kimse olamadım. Bu yolla kemale gelemedim. Maksadım, benim kaçırdığım kemal mertebelerinin, bu oğullarımda hasıl olması için destek olmanızdır. Bütün malımı, onların eğitimine sarf edersin!”
Arkadaşı vasiyetini harfiyen yerine getirdi. Babasının bıraktığı mal bitinceye kadar, onların yetişme ve olgunlaşmaları amacıyla çalıştı. Hocası İmam-ı Harameyn lakaplı Abdülmelik el-Cüveynî vefat edince Nişabur’dan Büyük Selçuklu Devleti’nin veziri Nizamülmülk’ün yanına gitti. Nizamülmülk’ün huzurunda olan bir toplantıda diğer bilginlere verdiği cevaplarla onlardan üstünlüğünü kanıtlayarak 1091 yılında Bağdat’taki Nizamiye Medresesi’nin Baş Müderrisliği’ne tayin edildi. Bilgisi ve edindiği öğrenci topluluğuyla kısa sürede ün ve saygı kazandı. İçine girdiği bunalımın da etkisiyle Sûfizm’e yöneldi ve Ebu Ali Farmedi’nin etkisiyle bu alanda ilgisini arttırdı.
Bu ilgi ve hac arzusuyla medresede yaptığı görevini bırakarak 1095 yılında Bağdat’tan ayrılıp ve Şam’a gitti. Şam’da iki yıl bulunduktan sonra 1097 yılında Hac’a gitti. Hac’a gittikten sonra Şam’a geri döndü ve buradan Bağdat’a uğrayarak Tus’a geçti. Şam ve Tus’ta bulunduğu sürece uzlet yaşamı sürdü ve tasavvuf alanında kendini geliştirdi. Bağdat’tan ayrıldıktan on bir yıl sonra 1106 yılında Nizamülmülk’ün oğlu Fahrülmülk’ün ricasıyla Nişabur Nizamiye Medresesinde eğitim vermeye başladı. Burada bulunduktan kısa süre sonra Tus’a dönerek Tekke’de müritleriyle birlikte Sûfi yaşamı sürdü. Gazzâlî 1111 (Hicri takvime göre 505) yılında doğduğu yerde, İran’ın Tus şehrinde vefat etti.
Nizamiye Medreseleri Dünyadaki İlk Üniversite Midir?
Nizamiye Medreseleri dünyadaki ilk üniversite midir? sorusunu yanıtlayalım. Nizamiye Medreseleri dünyanın ilk üniversiteleridir. Ancak bu konuda bilinen bazı hatalar bulunmaktadır. Birçok kaynakta kurulan ilk Nizamiye Medresesi Bağdat’ta kurulduğu geçer. Ancak bu asılsızdır. Kaynaklara göre kurulan ilk Nizamiye Medresesi Nişabur’da kurulmuştur. Kuruluşuna ait bir hikâye bile bulunmaktadır: “Sultan Alparslan, askerleriyle ilerlerken caminin önünde birtakım gençlere rastladı. Gençler, sultanı görünce tazim etmedi ve isteklerde bulunmadı. Kıyafetleri eski olan bu gençlerin hareketini gören Sultan Alparslan, durumu Vezir Nizamülmülk’e sorunca ”Onlar dünya nimetlerine itibar etmezler. Fakir olan bu fakihler, dünya nimetlerinden kendilerini soyutlayıp ilim yolunda ilerlemeyi seçmişlerdir.” cevabını aldı. Ardından Nizamülmülk, Sultan Alparslan’a, onlara bir eğitim yuvası kurması fikrini tefhim etti.” Nişabur’da gerçekleşen bu olay, bizlere kurulan ilk üniversitenin Nişabur’da, Büyük Selçuklu İmparatorluğu vezirlerinden Nizamülmülk’ün tavsiyesi ve Sultan Alparslan’ın onayı ile ortaya çıktığını açıkça göstermektedir.
İlim Taliplileri Ne Demektir?
İlim taliplileri, ilim öğrenmek isteyen insanlar bütününe verine addır. Her şeyde olduğu gibi, ilim öğrenmenin de ilke ve esasları vardır. İlim öğrenmenin ise yedi ilke ve esasları bulunmaktadır. Bu ilke ve esaslar kısaca şunlardır:
- Niyet: Niyet, bir işi Allah rızâsı için yapmak anlamına gelir. Bu açıdan niyet; işlerin özü, amellerin rûhudur. Niyet olmadan yapılan amellerin bir kıymeti ve bir önemi olmaz. İlim öğrenmeye ve bunun için çalışmaya başlayan herkes; başta Hakk’ın rızâsını kazanmayı, bu inançla halka hizmet etmeyi kendine gaye edinmelidir. Bu şekildeki bir düşünce, hayatı daha anlamlı hâle getirir.
- Tevekül: İlim taliplerinin dikkatle takip etmesi gereken kurallardan ikincisi tevekküldür. Tevekkül; Allâh’a dayanıp güvenmek, bir iş için çaba harcadıktan ve işine sarıldıktan sonra sonucu O’na bırakmak demektir. Tevekkül; Allâh’ın yardımına, çalışanın emeklerini boşa çıkarmayacağına, sevabını, ücretini tam vereceğine, âdil olduğuna ve haksızlık etmeyeceğine inanmak ve güvenmektir. Bütün işleri kurallarına uygun olarak yaptınca gerisini Allâh’a bırakmaktır.
- Çalışmak: İyi bir ilim talibi, bilgili ve alim bir ilim adamı olabilmenin yolu; sadece ciddi ve sürekli bir şekilde çalışmayla başarılabilir. Emek olmadan yemek olamayacağı gibi, ilim yolunda ciddî emek harcanmadan da ilim adamı olunmaz. İlim fedâkârlık gerektirir. Ama bu fedâkârlığın da illaki bir sınırları vardır. Her şeyin hakkını en iyi şekilde vermek, kimseye haksızlık etmemek ve kısacası kul hakkı yememek gerekir. Dengeyi, itidali elden bırakmamak, ölçüyü kaçırmamak çok önemlidir. Zira başkalarının hak ve hukukuna da saygı göstermek hususu olmadan tevekkülün hiçbir önemi kalmaz.
- Öğreticiye Saygı: En önemli hususlardan birisi de öğreticiye saygıdır. Zira öğreticiye saygısı olmadan öğrenmeye çalışan bir öğrencinin kendisine dahi saygısı olmaz. Çünkü öğreticiye saygının olmaması öğrendiklerine de saygının olmaması anlamına gelir.
- Bildiğiyle Amel Etmek: İlim taliplerinin özellikle dikkat etmesi gereken noktalardan bir başkası da bildikleriyle amel etmeleridir. İlmiyle amel edenlere Allah, bilmediklerini de öğretir. Dînî ilimlerde tahsil görenler; bu bilgileri sırf başkalarına aktarmak için değil, onlara riâyet edip yaşamak için öğrenmelidir. Bilgileri rivâyet için öğrenenler çok olmakla birlikte bilginin gerekliliğine riâyet edenler de azdır.
- Güzel Ahlak: Güzel ahlak, saygıdan, sevgiden, hoşgörüden geçer. Güzel ahlak ilim öğrenmenin en önemli gerekliliklerinden biridir ve korunması çok önemlidir. En güzel ahlaklı insan Peygamber Efendimizin varisi olan bizler onun bize miras bıraktığı güzel ahlakı nesiller boyu korumalı ve genç nesillere aktarmalıyız.
- Hizmet: İlim taliplerini hizmetler beklemektedir. Kendisinde iyi niyet, Allâh’a tevekkül, gayret ve çalışma, büyüklere saygı, bildikleriyle amel ve güzel ahlâk gibi özelliklerin bulunduğu kişiler, bu enerjilerini Hakk’a hizmet amacıyla kullanmalıdırlar. Bu hususta hiçbir fedâkârlıktan kaçınmamalı, hiçbir kınayanın kınamasından korkmadan, ölçüyü de elden bırakmadan İslâm’a hizmet için çalışmalıdırlar. Gereksiz ve faydasız işlerle uğraşmaktan uzak durmalı, lüzumlu ve yararlı hizmetlerde bulunmalıdırlar.
Not: Bu konuyla ilgili olarak Medreseler ve Tekkeler (Tarih Konu Anlatımı) başlıklı yazımızı da inceleyebilirsiniz.