Dünya Tarihi

Piyano Nedir? Ne Zaman İcat Edildi? Piyano Tarihi

Bu yazımızda piyano nedir, hangi enstrümanlarla bağlantılıdır, neden popülerdir sorularını yanıtlıyoruz. Piyano, antik enstrümanlardan başlayarak birçok çalgının akrabasıdır. Günümüzde en popüler enstrümanlardan biri olması, altında yatan tarihle bağlantılıdır.

Piyano Nedir? Ne Zaman İcat Edildi?

Tarihte bilinen ilk piyano 1700’lü yılların başında Floransa’da (İtalya) Bartolomeo Cristofori tarafından icat edilmiştir. Tuşlu bir çalgı olan piyanonun çalma prensibi bakımından pek çok atası bulunmaktadır. Hem vurmalı hem klavyeli hem de telli bir çalgı olan piyanonun çalma prensibi temelde klavyenin harekete geçirdiği keçeden yapılma çekiçlerin tellere vurarak ses çıkarmasıdır. 18. yüzyılda ilk örnekleri tasarlanan modern piyano aslında derin bir tarihsel gelişime sahiptir. Bu noktada ta Milattan Önce 2650 yılına dayanan telli çalgılardan itibaren bu gelişim incelenmelidir. Başta sadece tellerden oluşan piyanonun ataları sonraları mızraplara, klavyelere ve çekiçlere sahip olmuştur. Bu süreç uzun yıllar sürmüştür.

Piyanonun Tarihsel Gelişimi

Günümüzde piyanonun popüler bir enstrüman haline gelmesi kolay olmamıştır. Nitekim tek bir müzisyenin koca bir orkestra eserinin hiçbir partisini eksiltmeden icra edebileceği ve bu denli geniş bir ses aralığına sahip tek enstrüman günümüzde sadece piyanodur. Bu sebeple piyano müzik camiasında önemli ve yeri değiştirilemez bir durumdadır. Bu sebeple konservatuar öğrencileri ana dalları piyano olmasa bile piyano çalmayı öğrenmek ve notlandırılmak durumundadırlar. Aynı şekilde piyanistler de diğer enstrümanları icra edenlere göre daha çok tanınmakta ve daha çok saygı görmektedir. Doğal olarak böyle bir enstrümanın tarihsel gelişimi pek çok bireyde merak uyandırmaktadır. İlk “Ke” enstrümanından başlamak üzere “monokord”, “klavisiteryum”, “klavikord”, “spinet”, “virjinal”, “klavsen” gibi enstrümanlar sonunda “piyano”ya doğru evrilmişlerdir. Her enstrüman yeni bir mekanizmayla karşımıza çıkmaktadır.

Ke Enstrümanı

Bilinen en eski çalgı olan “Ke” enstrümanı Çin’de milattan önce 2650 yıllarında ortaya çıkmıştır. Zamanın Çinli icracıları tarafından bu enstrüman, var olan diğer tüm enstrümanların üstünde sayılıyor ve müziğin en üst noktasını temsil ediyordu. Başta her biri 81 tane liften yapılma elli telden oluşan enstrüman yaklaşık bir buçuk metre boyundaydı. Daha sonra ise çalmayı kolaylaştırmak adına tel sayısı yirmi beşe indirildi ve ses aralığından bir şey kaybetmemek adına her beş teli kapsayan toplamda beş adet köprü eklendi. Bu sayede müzisyenler eserleri daha kolay icra edebilir bir hale geldiler.

Monokord Enstrümanı

Başta Pisagor tarafından “akustik” kurallarını, sesin doğasını ve doğuşkan sesleri incelemek için icat edilen bu enstrüman aslında Pisagor’un bir deneyi idi. Bir eseri icra etmek için yapılmayan bu enstrüman yine de popülerliğini korumuştur. Özellikle Yunanlıların arp ve liri yaparken örnek aldıkları tek enstrüman monokorddu.

Aynı zamanda koro müzikleri icra edilmeden önce koronun doğru tondan girmesi amacıyla entonasyonlarını kontrol için kullanılıyordu. Doğuşkan seslerinin mantığının anlaşılmasını sağlayan bu enstrüman armoni bilimine de öncülük etmiştir. Koroların entonasyonlarını daha kolay ayarlaması için Arezzo’lu Guido tarafından hareketli bir köprü eklenmiştir. Böylece istenen herhangi bir sese daha kolay ulaşılabildi.

Zamanla tel sayısı artırılmış ve “klavis” denen bir yapı da eklenmiştir. “Klavis” genel anlamıyla klavye demektir ve bu klavyenin her tuşunun ucunda bir mızrap bulunurdu, böylece mızrapları tellere temas eden tuşlar sayesinde ses çıkarılırdı. Bu şekilde ses çıkaran bu haline de “klavisiteryum” adı verilmiştir. 1300 yıllarında İtalya taraflarında icat edildiği sanılan “klavisiteryum” Almanlar tarafından tüyden mızraplar eklenerek geliştirilmiştir. Sonraları daha da eklemeler yapılarak “klavikord”a evrilmiştir.

Klavikord Enstrümanı

20 veya 22 tele sahip olan bu enstrüman tarihteki en popüler klavyeli enstrümanlardan biridir.
Öyle ki mızrapların telleri çekmediği, sadece titreştirdiği bu enstrüman neredeyse 15. yüzyılın bütün müzikseverlerinin evlerinde bulunmaktaydı. 16. ve 17. yüzyıllarda popülerliği en üst noktaya ulaşan enstrüman piyanonun icadından sonra bile yıllarca popülerliğini yitirmemiştir. Yapısal açıdan elli tuştan oluşan bu enstrümandaki tellerin hepsi birbirinin aynısıydı. Çünkü ses çıkarma prensibi bakımından farklı boyutlarda tellere sahip olmasının bir anlamı yoktu. Ses çıkarma prensibi genel olarak şuna dayanıyordu: herhangi bir tuşa bağlı bir mızrap telle temas ettiği noktada teli iki parçaya ayırıyor ve bu iki parçayı ayrı ayrı titreştiriyordu.

Klavikord Yapımı

İki parçadan kısa olan kısım bir kumaş yardımıyla daima susturulurdu. Fakat mızraplar tellerle temas halinde kaldığından dolayı titreşimin gücü engellenir ve ortaya zayıf bir ses çıkardı. Saniyenin çok kısa bir diliminde telin tamamını titreştiren tuşlar  “F” harfine benzer yapısı sebebiyle önce mızrabı tele dokundurur, ardından hemen mızrabın hemen altındaki sabit parça tele temas ederek teli parçaya ayırarak bu iki parçanın birbirinden bağımsız olarak titreşmesini sağlardı. Fakat bu haliyle çalınması zor bir enstrümandı. Çünkü her bir tele en az iki tuş temas ediyor ve her tuş iki mızraba sahipti.

Bu sebeple klavikord icra eden kişinin doğru mızrabın doğru tele denk gelmesi için büyük uğraşlar vermesi gerekiyordu ki bu aslında en basit düzeydeki eserlerin bile zor bir şekilde çalınmasına sebep oluyordu. Genel olarak yapımı ve bakımı zor olmayan bu enstrüman ucuza denk geliyor ve pek çok kişi tarafından da talep ediliyordu. Tel sayısının da tuş sayısından az olması, enstrümanın maliyetini azaltan bir diğer etkendi.

Klavikord ve Donanımlar

Yukarıda anlatılan özellik, seslerin çıkarılmasında güzel esneklikler sağlıyordu. Mesela normalde la sesini çıkaran tuşa basarken tuşu elinizle biraz öteye kaydırdığınız zaman si bemol sesini çıkarabiliyordunuz. Fakat bu işlemin icracı tarafından uygulanması zor olduğu için belli bir seviyenin üstündeki eserlerin bu haldeki klavikordda çalınmasını zorlaştırıyordu. Bu sebeple ilerleyen yıllarda her tuş yalnızca bir tele bağlı olacak şekilde inşa edilmeye başlandı. Sesi kısık çıkmasına rağmen tuşa basılma şiddetini direkt tele aktarabildiği için klavikord, icracının nüansları kolaylıkla yapabilmesine, böylece müzikalitenin sağlanabilmesine büyük olanaklar sağlıyordu.

Klavikord Kimler Tarafından Tercih Edildi?

Bach, Mozart gibi ünlü virtüözler tarafından tercih ediliyordu. Yapısı sebebiyle normalde yaylı enstrümanlara özgü “vibrato” yani ses üzerinde titreşim veya dalgalanma efekti yaratabiliyordu. Bunun da herhangi bir klavyeli çalgıda yapılmasına da “bebung” denmektedir. Fakat yine de tuşlara çok sert basılması enstrümanın hassas yapısını olumsuz etkiliyor ve pis bir sesin çıkmasına sebep oluyordu. Bu sebeple zaten doğası gereği sesi normalden kısık çıkan bu enstrümanda sesi yükseltme çabaları boşa çıkıyordu.

Pek çok müzisyen durumdan hoşnutsuzdu. Çünkü herhangi bir oda müziği grubunda  yer alması bir yana tek başına solo olarak çalındığında bir odada sesi ancak duyulabiliyordu. Bu sebeple daha farklı bir enstrümana ihtiyaç arttı ve klavikord da zamanın acımasızlığına uğrayarak yerini başka enstrümanlara bıraktı.

Spinet ve Virjinal Enstrümanı

Daha yüksek sese olan ihtiyacı karşılamak adına 1503 yılında Giovanni Spinetti tarafından Venedik’te icat edilen spinet adlı bu enstrüman da kısa zamanda klavikord gibi büyük bir popülarite kazanmıştır. Spinet ve klavikord karşılaştırıldığında pek çok benzerlik ve aynı zamanda pek çok farklılık da bulunmaktadır.

Spinet Nasıl Bir Yapıya Sahip?

Aslında klavikordun geliştirilmesiyle meydana gelen bu enstrümanda teller klavikordun tellerine kıyasla daha uzundur ve her bir tuş yalnızca bir teli titreştirmektedir. Bu sebeple enstrümanın genel boyutu da büyümüştür. Klavikorddaki mızraplı sistemin aksine spinette tuşlar üzerinde küçük bir dil bulunan tahta parçalarına bağlıdır. Bu diller mızrabın aksine telle temas halinde durmazlar, teli titreştirip telden uzaklaşırlar. Böylece klavikorddaki gibi sesi örtüleme problemi spinette ortadan kalmıştır ve hatta bu sistem daha da yüksek bir ses elde edilmesine olanak sağlamıştır.

Spinet Nasıl Bir Sese Sahip?

Tuşa hangi şiddetle basılırsa basılsın veya ne kadar ifade gücü eklenmeye çalışılırsa çalışılsın, spinette nüans yapmak ve farklı müzikaliteler elde etmek olanaksızdır. Hatta enstrümanın doğası gereği rahatsız edici metalik bir ses ortaya çıkmaktadır. Her ne kadar spinet bu düzeyde bir dezavantaja sahip olsa da çıkardığı yüksek ses herkesi büyülemiş ve enstrümanın bir anda popüler olmasını sağlamıştır.

Spinet Kimler Tarafından Sevildi?

İngiltere’de “virjinal” adıyla tanınan bu enstrüman boyutunun taşınabilir olmasına el verdiği için de çokça talep görmeye başlamıştır ve aslında taşınabilir olması rezonans seviyesinin düzenlenebilmesine de elvermiştir. Çünkü spinet, üzerine konulduğu masanın boyutuna bağlı olarak rezonans sebebiyle farklı şiddetlerde ses çıkarabiliyordu. Bu sebeple kullanışlı bir enstrümandı. Mesela Kral VIII. Henry’nin de iyi bir virjinal çalgıcısı olduğu ve hatta kızları Kraliçe Mary ve Kraliçe Elizabeth’e de bizzat kendisinin virjinal çalmayı öğrettiği söylenmektedir.

Kraliçelerle özdeşleşen bu enstrüman genelde İngiliz halkı arasında kadın enstrümanı olarak söz edilse de berberlerde sıra bekleyen erkeklerin sıkılmasını önlemek amacıyla bulundurulduğu da söylenmektedir. Daha sonraları kesin ve belli bir rezonans sağlamak ve masalara duyulan ihtiyacı azaltmak amacıyla kendiliğinden masalı bir şekilde inşa edilmeye başlanmıştır. Bu yeni haline birkaç ekleme daha yapıldıktan sonra da en son ortaya çıkan enstrümana da “klavsen” denmiştir.

Klavsen Enstrümanı

Spinetler her ne kadar yüksek sese olan talebi bir noktaya kadar karşılamış olsa da daha da
yüksek bir ses volümüne olan ihtiyaç hala vardır. Bu sebeple spinetlere kanat ve geniş ses tahtaları eklenmiştir. Hatta bununla da yetinilmemiş tellerin boyutu uzatılmış ve enstrümanın boyutu üç metreye kadar çıkmıştır. Sonraları her bir tuşa bir yerine üçer üçer tane tel atadılar ve ilk defa bir enstrümanda  tel sayısı tuş sayısını geçmiş oldu.

İngilicede “harpsichord”, Almancada ve İtalyancada “cembalo” denilen bu yeni enstrümanın sesi tellerin uzunluğu nedeniyle metalik duyuluyor ve belli pasajlarda kulak tırmalayan bir ses çıkmasına sebebiyet veriyordu. Bu her ne kadar orkestrayla birlikte çalınan büyük eserlerde pek belli olmasa da solo eserlerde dinleyiciye oldukça rahatsızlık veriyordu. Bu sebeple klavsen üreticileri yeni sistemler kullanmaya ve araştırmaya başladılar. Manuel olarak ayarlanabilen komuta butonları ile çok sayıda pedalla bu metalik sesi ortadan olabildiğince kaldırmaya çalıştılar. Ayrıca klavsenin boyut olarak büyümesi kendisinin de üzerindeki resimlerle ve işlemelerle birlikte başlı başına bir sanat eseri olarak tanımlanmasına yol açmıştır.

Klavseni Kimler Kullandı?

Her ne kadar 17. yüzyılın gözde enstrümanı lavta ile popülerlik yarışına girse de yapımının zahmetli ve pahalı olması sebebiyle yalnızca saraylarda ve zengin ailelerin evlerinde bulunabiliyordu. Talebin az olması sebebiyle özel siparişler üzerinden üretimleri yapılan klavsenlerin sesi her ne kadar parlak ve canlı olsa da bazen çıkardığı gıcırtılardan dolayı sesi erkekler tarafından esprili bir şekilde kadın sesine benzetilmiştir.

Ama klavsenin tek dezavantajı bu değildi; klavsende de parmak kuvvetine bağlı olarak çıkan sesin şiddeti ayarlanamıyor ve tuşa yeteri basılmadığı zamanlarda da sesin çıkmama olasılığı vardı. Sesin şiddetini ve rengini ayarlamaya yarayan stopları da herhangi bir parça içinde kolayca hareket ettirmek icracı için pek zordu. Bu sebeple daha hafif seslerin çıkmasını sağlayan ikinci bir klavyeye gereksinim duyuldu. Böylece klavsen son halini almış oldu. Sonraları yeni bir sistemle mızrapların yerini keçeden yapılma çekiçler aldı ve tuşlarla aralarına yaylar eklenerek sesin şiddetinin ayarlanabileceği yenilikler yapılarak ortaya ”piyano”lar çıktı.

Görüldüğü üzere piyano günümüzdeki halini alana kadar pek çok aşamadan ve zorlu süreçlerden geçmiştir. Başta tek telle başlayan bu serüven şu anda yaklaşık 80 küsür tuşla ve 200’e yakın telle son bulmuştur. Şüphesiz ki piyanonun günümüzdeki en popüler ve en saygın enstrümanlardan biri olması tesadüf değildir.

Not: Bu konuyla ilgili olarak İslamiyet Öncesi Türk Müziği ve Çalgıları başlıklı yazımızı da inceleyebilirsiniz.

2 Yorum

  1. Piyano Nedir? Ne Zaman İcat Edildi? Piyano Tarihi adlı bu yazıyı gerçekten çok beğendim, çok dikkat çekici ve okurken eğlendiren bir yazı olmuş. Piyanoya karşı her zaman bir ilgim vardı fakat hiçbir zaman tam olarak iyi çalamamıştım. Fakat dediğim gibi hep bir ilgim vardı. Bu yazı sayesnde bu enstrüman hakkında çok ilginç şeyler öğrendim.-b

  2. Piyanonun bu kadar ilginç bir tarihe sahip olduğunu düşünmemiştim. Resmen bir evrim süreci gibi gelişmiş ve günümüzdeki halini almış. Pisagorun da birçok farklı konuda çalışmaları olduğunu biliyordum ama piyanonun gelişiminde ilk adımı attığını bilmiyordum. Benim için aydınlatıcı bir yazı oldu. Eline emeğine sağlık ??

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu Konuyla İlgili Yazılar

Başa dön tuşu

Metin kopyalamanın açılabilmesi için
lütfen web sitemizdeki herhangi bir reklama
tıklayarak bize destek olunuz.

Kapalı

Reklam Engelleyici Algılandı

Lütfen reklam engelleyicinizi kapatarak bize destek olunuz. Anlayışınız için teşekkür ederiz.