Türk Tarihi

İslamiyet Öncesi Türk Müziği ve Çalgıları

İslamiyet öncesi ilk Türk devletlerinde müzik kutlamalarda, dini törenlerde, cenazelerde ve düğünlerde önemli bir yer kaplamıştır. Bu dönemlerde müziğin kutsal olduğu ve Tanrı’ya yakınlaşmada önemli bir araç olduğu düşünülüyordu. İslamiyet öncesi Türk devletlerinde müzik algısı nasıldır ve başlıca müzik çalgıları nelerdir? Bu yazımızda ana hatlarıyla Türk müziği konusunu inceledik.

İslamiyet Öncesi Türk Müziği ve Çalgıları

Orta Asya’da yaşamakta olan ilk Türk devletlerinin Abbasilerle olan güçlü ilişkilerinin bir neticesi olarak sekizinci yüzyıl sonlarında İslamiyet’e geçmesinden önce müzik gerek dini gerek günlük hayatlarında büyük bir önem kaplıyordu. Dini törenlerinde, düğünlerde, toylarda, savaşta, cenazelerde; kısaca hayatın pek çok alanında müziğe önem veriliyordu. Müzik, Tanrı tarafından insanlığa hediye edilmiş ve Tanrı’ya yakınlaşmak için kullanılan kutsal bir araçtı. İlk Türk devletlerinde toplumda dini statüsü yüzünden önemli bir konumda olan Şamanın ayinlerinde Şaman Tanrı’ya ulaşmak amacıyla trans haline geçmek için çeşitli otları koklanırdı. Şaman kendinden geçerken aynı zamanda ilahi bir müzik de icra ediyordu. Müziğin ilahi bir gücü olduğuna inanılıyordu.

İslamiyet’in kabulünden önce ilk Türk toplumlarında her zaman olduğu gibi çılgın eğlenceler yapılırdı. İhtişamlı kutlamalar ve görkemli düğünler o zamanda da Türk kültüründe önemli bir yer kaplıyordu. Büyük çapta insan kütlelerine hitap eden ve şarap, kımız eşliğinde yapılan eğlenceler tabi ki de müziksiz olmazdı. Benzer şekilde halk tarafından oldukça sayılan ve sevilen ozanlar da dinlenir, el üstünde tutulurdu. En iyi şekilde ağırlanırdı. Çünkü müziğin büyük yetenek ve ustalık gerektiren bir uğraş olduğu, aynı zamanda müzik konusunda yetenekli insanların Tanrı tarafından sevildiğine inanıldığı için kutsandıkları düşünülüyordu. İslamiyet’in kabulü öncesi ilk Türk devletlerinde halk tarafından ozanlara bu yüzden büyük bir saygı gösteriliyordu. Dolayısıyla el üstünde tutulan ve ihtiyaçları her şekilde karşılanan bu ozanlar maddi sıkıntılar çekmiyorlardı. Kendilerini sanatlarına daha yoğun bir şekilde adayabiliyorlardı.

İslamiyet Öncesi Türk Müziği

İslamiyet’in kabulünden önceki ilk Türk devletlerinde, savaş meydanlarında da askerlere cesaret vermek amaçla bir araç olarak kullanılan müzik benzer şekilde karşı tarafa da korku vermek için de yoğun bir şekilde bu toplumlar tarafından kullanılıyordu. Gürültülü kocaman büyük davullarla, çok uzaklardan duyulan yüksek sesi olan ağız kopuzlarıyla hem kendi askerlerine şevk ve coşku veriyorlardı. Hem de karşı tarafı ürkütüp kaçmalarını veya cesaretlerinin kırılmasına sebep oluyorlardı. Amaçları aslında temelde günümüz Mehteran Takımı ile veya askeri bandolarla aynı olan bu sistem pek çok savaşta büyük kayıplar verilmeden zafer kazanılmasına yardımcı olmuştur.

Görüldüğü üzere Türk müziği; askeri, dini ve eğlence amaçlı pek çok alanda İslamiyet öncesi Türk devletlerinde sıklıkla ya eğlence, ya korkutma, ya da eğlendirme amacıyla bir araç olarak kullanılıyordu. Bu müziği icra eden şamanlara ve ozanlara da toplum tarafından büyük bir saygı duyuluyordu. Bu sebeple İslamiyet öncesi ilk Türk devletlerinde müzik, kültürün önemli ve yeri değiştirilemez bir parçasıydı.

İlk Türklerde Dini Müzik

İslamiyet’in kabulü öncesi ilk Türk topluluklarında öncü olarak müzik yapan ve bu işle ilgilenen kişiler, aynı zamanda toplumun en kısmında yer alan birer din adamı olan Şamanlardır. Hem sanatçı, hem hekim, hem din adamı olan Şaman, İslamiyet öncesi Türk müziği araçlarına yön veren ve onu teori yönünden her anlamda geliştiren kişinin ta kendisi olarak İslamiyet öncesi Türk müziği içindeki en önemli öznedir. Mistik güçleri olduğuna ve Tanrı’yla direkt iletişime geçebildiğine inanılan Şamanlar, bu mistik güçlerini diğer insanlara şiir, müzik ve danstan oluşan enteresan fakat aynı zamanda büyüleyici bir temsille sunarlardı.

Bu temsilde kullanılan müzik, günümüz armoni ve kontrpuan sistemine göre çok basit kaçan, sayıca az seslerin kullanıldığı ve genellikle ritim odaklı dar bir ses aralığında bestelenip icra edilen müziklerdir. Bu haliyle İslamiyet öncesi Türk müziği teorisinde büyük ve çığır açıcı bir gelişme yakalanamamıştır. Bu sebeple de şamanların otoritesi olduğu o zamanın Türk müziği, aynen müziğin insanlar tarafından ilk kullanılmaya başlandığı zaman olduğu gibi doğayı taklit ederek meydana gelen ilkel sesler oluşturmanın ötesine pek de geçememiştir.

Okuma Önerisi: Bu konuyla ilgili olarak Tarih Boyunca Din ve Müzik İlişkisi – Müziğin Dindeki Yeri başlıklı yazımızı da okuyabilirsiniz.

Şaman Müzikleri

Türk müziği sisteminde asıl önemli ve temel olarak alınan prensip ise müziğin otoritesi olan şamanın, müziğini tamamen doğaçlama yollarla oluşturması ve onu da tamamen kendi belirlediği bir ritimde çeşitleyip tekrar etmesidir. Bunun dışında İslamiyet’in kabulünden önceki Türk müziği içinde ön plana çıkan ve asıl melodiyi icra eden enstrüman şamanın kendi vokal sesidir. Her ne kadar şaman günümüz bağlamasına çok benzeyen bir çalgı olan kopuzu çalmayı bilip onu kendisine eşlik etmede kullanıyor idiyse de müziğin asıl melodisi kopuzla verilmez. Kopuz monoton bir şekilde ana melodiyi icra eden şamanın vokal sesine eşlik ederdi. Dualarda ve ayinler temel ezgiler insan sesiyle verilirdi. Enstrümanlarla da sadece küçük çaplı eşlikler edilirdi.

Şamanlar müziklerini dualarını Tanrı’nın kabul etmesini kolaylaştırmak amacıyla süslemek, kurbanlarını ilahi bir törenle takdim etmektir. Ayrıca hastalarını her türlü hastalığını tedavi etmek, kötü ruhlardan korunmak, kehanette bulunmak gibi İslamiyet öncesi Türklerin dini hayatının pek çok önemli alanında kullanırlardı. Bu sebeple müzik aslında İslamiyet öncesi Türk devletlerinde dini alanda ağırlıklı olmak üzere pek çok alanda da hayatla iç içedir.

İlk Türklerde Askeri Müzik

Her ne kadar İslamiyet öncesi ilk Türk toplumlarında müzik başta ağırlıklı olarak dini ve mistik eylemlerde araç olarak kullanılsa da sonraları savaş meydanlarında da kendi askerlerini cesaretlendirmektir. Karşı tarafın ordusundaki askeri de korkutmak amacıyla psikolojik bir caydırma ve güçlendirme aracı kullanılmaya başlanmıştır. Batı literatüründe Türk toplumları her ne kadar barbar, vahşi ve savaş seven, kafa kesen cani bir toplum olarak empoze edilse de savaş meydanlarında bu tarz müziklerin kullanılmasının asıl sebebi icra edilen psikolojik etkileri olan bu müzik aracılığıyla hem düşman askerlerini öldürmeden, katletmeden; hem de olabilecek en minimum seviyede onların korkmasını sağlayıp morallerini yerle bir ederek savaşamayacak hale getirmektir.

Bu şekilde de az sayıda kayıp vererek düşman askerini savuşturmaktır. Ve yahut tersi şeklide kendi ordularındaki askerleri yüreklendirmek, cesaretlendirmektir. Savaşa daha da hazır hale getirmek için hemen orduların çarpışması öncesinde askerlerin en önünden giderek psikolojik açıdan kendi askerlerini de bu çarpışmaya hazır hale getirmek amacıyla da bu gibi yöntemler kullanılmıştır.

İlk Türklerde Bando Takımı

Bu doğrultuda Türk müziği için yukarıdaki amaca daha verimli bir şekilde hizmet edebilmesi için yüksek ses çıkaran ve aynı zamanda kolay taşınabilir çalgılara ihtiyaç duyulmuştur. Dolayısıyla akabinde zurna, davul, zil, boru gibi şiddetli ve yüksek sesler oluşturan üflemeli ve vurmalı çalgılar büyük oranda geliştirilmiştir. Bu çalgılar savaş alanına doğru hareket eden ordunun önünden bir grup olarak müziklerini icra ederek liderlik eden o zamanın bir nevi bandosu tarafından icra edilirdi. Bu bandonun önde olmasının sebebi de karşı tarafın ordusunun bu moral bozan müziği önce duyup cesaretlerini kırmaktır. Dolayısıyla da gerçekleşecek olan büyük bir çarpışmadan korkup caymasını sağlamaktır. Fakat her ne kadar asıl ordunun önünden giden bu grubun gerçek amacı müzik icra etmek olsa da onlar da birer askerdir. Bir süre sonra çalgılarını bırakıp onlar da silahlarıyla birlikte düşmana saldırırlardı.

Önceden daha ağırlıklı olarak dini törenlerde ilahi, ince ve ulvi duyguları betimlemede bir araç olarak kullanılan müzik İslamiyet’in kabulünden önceki ilk Türk devletlerinde tuğ takımı denilen bu bandolarla birlikte korku yaymak ve savaşa hazırlamak amacıyla da bir araç olarak kullanılmaya başlanmıştır. Bu tuğ takımları sadece savaş meydanlarında değil, aynı zamanda devlet törenlerinde, karşılamalarda, hükümdarların özel günlerinde de müziklerini icra etmişlerdir. Görebileceğiniz üzere İslamiyet öncesi bu Türk devletlerinde müzik teorisiyle ilgili gerçekleşen ilk gelişmelerden biri askeri amaçla icra edilen müzikle beraber daha şiddetli ses çıkarmayı hedefleyen yeni enstrümanlar meydana getirilmesidir.

İlk Türklerde Kutlama Müziği (Toy Müziği)

Dede Korkut veya benzer Türk hikayelerinden de aşina olduğumuz üzere kımızlarla, şaraplarla yapılan kutlamaların, eğlencelerin; Toyların olmazsa olmazı da görkemli, hareketli müziklerdir. Herhangi bir müzik olmadan dans yapılmaz, şarkı söylenmez ve dolayısıyla da eğlenilemez. Bu sebeple bu gibi günlerde el üstünde tutulan ozanlar, şamanlar gelir kopuzlarıyla beraber halkı kendilerine hayran bırakarak müziklerini icra ederlerdi. Bu ozanlara da halk tarafından büyük değer verilirdi. Bu gibi büyük etkinliklere asıl olarak müziklerini icra etmeleri için davet edildiklerinde istedikleri ikiletilmez. Fikirlerine de saygı duyulur ve fikirleri dinlenirdi. Yemekler ısmarlanır, en iyi şekilde ağırlanırlardı. Kırk gün kırk gece süren düğünlerde, savaş sonrası kutlamalarda, baharın gelişini kutlarken müzikler aslan eksik olmazdı.

İslamiyet Öncesi Türk Çalgıları

İslamiyet öncesi Türk toplumlarında Türk müziği başta şamanlar tarafından dini ve mistik ayinlerinde bir araç olarak kullanılmıştır. Bu sıralarda Türk müziği hep danslarla desteklenmiş ve törenlerde de kullanılmıştır. Sonraları savaş meydanların askerleri cesaretlendirmek ve karşı tarafın şevkini kırmak amacıyla kullanılmıştır. Bu süreçte yüksek ses çıkaran gür enstrümanlar geliştirilmiştir.

Türk müziği içindeki başlıca çalgılardan olan kopuz yaygın kullanılan bir enstrümandır. Fakat hiçbir zaman eşlik yapmanın ötesine geçememiştir.

Kopuz Nedir?

Kopuz her ne kadar şamanlarla özdeşleşmiş olsa da şamanların asıl enstrümanı davuldur. Fakat şamanlar sadece ritimle yetinmek yerine farklı sesler çıkarıp ezgi oluşturmak istemişlerdir. Bu sebeple günümüz bağlamasının atası olan kopuzu yapmışlardır. Kopuz sapı ve gövdesi tek parçadan oluşan telli bir enstrümandır. Telleri şamanın sesini bastırmaması için metalden değil, at kılı veya koyun bağırsağından yapılmıştır. Sadece eşlik çalgısı olarak kullanılmıştır.

Önceleri ayinlerinde çalgı olarak sadece davul kullanan şamanlar ilerki dönemlerde kopuz kullanmaya başlamışlardır. Kopuzu çalan kişinin aynı zamanda hem kopuzla müziğini icra etmesi, hem dans etmesi mümkün değildir. Bu sebeple Şamanın ayinlerinin temelini oluşturan üçlü sistem (dans-şiir-müzik) ikili sisteme dönüşmüştür; yani şaman aynı anda sadece müzik ve şiirini birlikte icra edebilir hale gelmiştir. Sesi buğulu ve pestir. Bunun sebebi daha önce de bahsetmiş olduğum üzere şamanın ve icracının sesini bastırmaması içindir. Fakat sonraları daha farklı ezgiler ve müzik biçimleri arayışına giren kopuz icracıları kopuzlarının saplarına ziller, kabuklar bağlayıp yeni stiller denemişlerdir.

Ağız Kopuzu Nedir?

Günümüzde genellikle Rusya Federasyonu’nun doğu bölgesinde yer Saha (Yakutistan) Özerk Cumhuriyeti halkında yoğun bir şekilde görebileceğiniz ve hala halk müziklerinde sıklıkla kullan bir enstrüman olan ağız kopuzunun tarihi de çok eskilere dayanmaktadır. O da aynı şekilde İslamiyet öncesi Türk devletlerinde baş gösteren şiddetli ses çıkaran çalgı ihtiyacını karşılamak amacıyla geliştirilmiş bir enstrümandır. Boyut olarak hiç de büyük olmayan bu çalgı aynı zamanda ağız kopuzu olarak da bilinmektedir. Nefesle ve elle çalınan bu enstrümanın çok şiddetli ve yüksek bir sesi vardır. Çalan kişi çalgıya üflerken aynı anda herhangi bir eliyle de çalgının ortasında yer alan ince demirden bir parçayı eliyle titretip çıkan nazal sesin frekansını ayarlayabilmektedir. Mekanizması her ne kadar aşırı derecede basit olsa da icra etmesi çok zor bir enstrümandır.

Not: Bu konuyla ilgili olarak İslamiyet Öncesi Türk Devletlerinde Kültür ve Uygarlık başlıklı yazımızı da inceleyebilirsiniz.

Bir Yorum

  1. Türk müziği günümüzde hep İslam müziği ile iç içe gözüküyor. Ama bu yazıda göz ardı edilen ve aslında pek bilinmeyen İslam öncesi dönem hakkında güzel bilgiler vermişsiniz. Ben de müzikle severek ilgileniyorum ve yazınızı çok bilgilendirici buldum. Teşekkürler ?

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu Konuyla İlgili Yazılar

Başa dön tuşu

Metin kopyalamanın açılabilmesi için
lütfen web sitemizdeki herhangi bir reklama
tıklayarak bize destek olunuz.

Kapalı

Reklam Engelleyici Algılandı

Lütfen reklam engelleyicinizi kapatarak bize destek olunuz. Anlayışınız için teşekkür ederiz.