Türk Tarihi

İslamiyet Öncesi Türk Devletlerinde Kültür ve Uygarlık

Orta Asya Türklerinin kültür unsurları arasında sosyal ve siyasal yapıları, inançları, dilleri, günlük yaşantıları ve sanat eserleri bulunmaktadır. Bu yazımızda İslamiyet öncesi Türk devletlerinde kültür ve uygarlık konusunu ele aldık. Türk kültürü ve özelliklerine değindiğimiz bu yazımızda ilk Türk devletlerinde günlük yaşama hakkında da bilgilere  yer verdik.

Kültür Nedir?

Kültür kavramı bir toplumun düşünüş birliğini oluşturan, gelenek şeklinde gerçekleşen her türlü yaşayışı, düşünce ve sanat varlıkları, tarihsel ve toplumsal gelişme süreci içinde yaratılan her türlü değerlerin bütünüdür. Kültür bir süreç içerisinde var olan bir kavram olduğu için tarih boyunca bir toplumun kültürü gelişir ve evrilir. Bu yüzden bir toplumun şu anki kültürü ile yüzyıllar önceki kültürünün benzerlikler göstermesi kaçınılmazdır. Ancak kültürü etkileyen birçok faktör vardır ki bu faktörler değişti zaman da kültürde farklılıklar görülür.

Orta Asya Coğrafyasının Türk Topluluklarının Hayat ve Geçim Tarzına Etkisi

Orta Asya Türklerinin kültüründen bahsetmeden önce onların kültürlerini etkileyen temel öğelerden de bahsetmek gerekir. Orta Asya Türklerinin kültürünü etkileyen en önemli faktörlerden biri bulundukları coğrafyadır. Doğuda Kingan dağları, batıda Hazar Denizi, kuzeyde Sibirya ve güneyde Himalaya dağları ile çevrili geniş bir coğrafi bölgeye yayılmış olan Türkler, bu bölgenin coğrafi özelliklerinden dolayı göçebe olarak yaşamaktadırlar. Bunun sonucu olarak da kültürleri yerleşik hayatta olan unsurlardan ziyade göçebe yaşamın getirdiği özellikler etrafında biçimlenmiştir.

Başka önemli bir faktör olan dil ise, toplumların kültür oluşumunda büyük rol oynar. Kültürün dünya görüşü ve düşünce gibi unsurları kapsamasından dolayı dil kültürü aktaran bir araç olarak görülebilir. Örneğin Orhun Abideleri ile var olan bir sosyal devlet anlayışı gelecek nesillere aktarılarak kültürün gelişimi sağlanmıştır. Bunun yanı sıra yazının o kadar da gelişmemiş olmasından dolayı Töre gibi yazılı olmayan kanunlar da oluşmuştur. Bu da dilin kültüre ve yaşam biçimine etkisini göstermektedir. Orta Asya’daki Türklerin kültür ve günlük yaşantılarını incelemek amacıyla Orta Asya’da ortaya çıkmış Hun Devleti, Göktürkler ve Uygurlar gibi devletlerden söz edeceğiz.

Okuma Önerisi: Bu konuyla ilgili olarak Konargöçerlik Nedir? Konargöçer Yaşam Tarzının Özellikleri başlıklı yazımızı da inceleyebilirsiniz.

İslamiyet Öncesi Türk Devletlerinde Devlet Yönetimi

Bir toplumun temel kültür öğelerinden biri de o kültürün devlet yapısı ve toplumsal yapılanmasıdır. Eski Türk devletlerinin yönetimindeki öne gelen özellikler arasında ikili sistem, veraset sistemi ve kurultay gelir. İkili sistemde ülke doğu ve batı olarak iki parçaya ayrılarak doğu bloğunu Kağan, batı bloğunu ise Kağanın kardeşlerinden biri ya da Kağanın oğlu yönetmiştir. Bunun sebebi ise doğunun Türk kültürü içinde kutsal kabul edilmesidir. Veraset sistemi ise devleti hükümdar ailenin ortak malı olarak görür. Bu durum eski Türk devletlerinde büyük problemlere yol açmıştır. Çünkü Kağanın ölümünden sonra ülkenin kime kaldığı belirli değildir. Hanedanlıktan kardeşler ya da oğullar ülkeyi yönetmek için birbirleriyle çatışmışlardır.

Örneğin Hun Devleti’nde Mete’nin düzenli bir devlet teşkilatı oluşturmasına rağmen ölümünden sonra ülke oğullar arasında ikiye bölünmüş ve gitgide zayıflamasına yol açmıştır. Türk devletlerinin karar mekanizmalarından biri olan kurultayda ise çeşitli sosyal, siyasi, dini ve askeri problemler görüşülerek bir danışma meclisi olarak görev görmüştür. Bu durum da Türk kültürü içindeki kısmi demokrasi anlayışını yansıtmaktadır.

Okuma Önerisi: Bu konuyla ilgili olarak İslamiyet Öncesi Türklerde Devlet Yönetimi başlıklı yazımızı da inceleyebilirsiniz.

İslamiyet Öncesi Türk Devletlerinde Toplum Yapısı

Türk toplumu yapılanma açısından dört kısma ayrılabilir. Aile en küçük birim, boylar ailelerin birleşimi ve boylar birliğine de bodun denirdi. En üstte ise il yapılanması vardı.

İlk Türklerde Günlük Yaşam

Türklerin günlük yaşamından bahsetmek gerekirse önceden de söz edildiği gibi Orta Asya Türkleri konar-göçer bir hayat tarzını benimsemişlerdir. Ekonomileri tamamen hayvancılığa dayanmaktaydı. Göçebe yaşamlarının sebebi de sürülerine, atlarına, daima taze ot ve su bulmak amacıylaydı. Yaşantılarının büyük bir kısmını kaplayan savaşlardan dolayı da demircilik önemli bir yer kaplamaktadır. Türkler demircilikte çok ilerlemişlerdir. Bu durumun oluşmasında Altay dağlarındaki zengin demir kaynakları da etkili olmuştur. Türklerin yaşamında at çok önemli bir yer kaplamaktaydı. Her Türk; kadın, erkek ve çocuk fark etmeksizin at sürmeyi bilirdi. Atlar savaşlarda, ulaşımda, sporda ve yarışmalarda yoğunlukla kullanılırdı.

Okuma Önerisi: Bu konuyla ilgili olarak Boy Nedir? Türklerde Boy Birliği ve Budun başlıklı yazımızı da inceleyebilirsiniz.

İlk Türklerde Kadının Önemi

Türk toplumlarında ve devlet yapılanmalarında kadınların da rolü büyüktür. Kadın ve erkeğin sosyal yaşamda eşit görülmesi yakın bir tarihe dayanmaktadır fakat Türk toplumlarında zamanı kıstas olarak aldığımızda kadının toplumdaki yeri oldukça fazladır. Kadınlar çanak çömlek yapımından dokumacılığa, tarımdan ev içi uğraşlara kadar birçok sorumluluklarının yanında erkekler gibi ata binmiş, ok atmış ve karar alma süreçlerine aktif bir şekilde katılmışlardır. Yönetimde, devletin başı Hakan ile birlikte Hatun da rol almıştır. Hakanın olmadığı zamanlarda onun haklarını alan kişi Hatun olmuştur. Destanlardaki Türk kadını betimlerine göre kadın; misafirperverlik, güzellik ve namus gibi özelliklerin yanında kahramanlık, ana ve evin direği özelliklerine de sahiptir. Sosyal hayatta erkekle kadın arasında pek fark bulunmamaktaydı. Kadınların toplumda ve sosyal hayattaki önemi, kültür unsurlarından biri olan eski Türklerin dünya görüşünü göstermektedir. Kadının diğer kültürlerdeki gibi köle ya da ikinci sınıf görülmemesi Türk kültürü içindeki önemli ve güzel bir özelliktir. Fakat bu durum İslamiyet’ten sonra aynı kalmamıştır.

Okuma Önerisi: Bu konuyla ilgili olarak Tarihte Türk Kadını – Kadının Toplumdaki Yeri başlıklı yazımızı da inceleyebilirsiniz.

İslamiyet Öncesi Türk Devletlerinde Din ve İnanç

Kültür unsurları arasında en büyük yeri kaplayan diğer bir unsur ise toplumun din ve inanç yapılanmasıdır. Orta Asya Türklerinde egemen olan din inancı “Tengricilik” yani “Gök tanrı” dinidir. Tengri eski Türkçede tanrı demektir. Kısaca her varlığın Tengri denen varlıktan türediğine inanılarak, Tengriye tapılır. Diğer semavi dinlere karşı olarak Tengri kendisine ibadet edilmesini beklemez. İbadet olarak adlandırılabilecek faaliyetler daha çok kişinin ve toplumun huzuru için düzenlenen ayinlerdir. Bu ayinlerden birisi de hala kültürümüzde devam etmekte olan, 21 Mart’ta kutlanılan “Nevruz”dur. Örneğin bu ayin için oruç tutularak, arınıldığı düşünülür. Güneş ayini ise 21 Haziran’da güneşi karşılamak amacıyla bir çayırda yapılır. Gelecek için dilekler dilenerek uygun yerlere çaputlar bağlanır. Çaput bağlama kültürünün günümüzde de hala devam etmektedir. Tengri inancında da erkekler ve kadınlar eşit görülmektedir. Tengricilik aslında doğa ile uyum içinde olmaktadır. Tengriciliğin temel kültlerinden olan animizm ve Şamanizm de Türk kültürü içinde önemli bir yer tutmuştur.

Okuma Önerisi: Bu konuyla ilgili olarak Türklerde Ölüm ve Ölü Hakkında Bilgiler başlıklı yazımızı da inceleyebilirsiniz.

Şamanizm Nedir?

Şamanizim genel olarak tengricilikle karıştırılır fakat iki olgu birbirinden farklıdır. Tengricilik daha Türklere özel bir inanç ve din sistemi olarak adlandırılabilecekken, Şamanizm daha geneldir. Şamanizm daha çok “şaman” etrafında oluşmuş ritüeller ve inançların toplamıdır. Şamanın Türklerdeki karşılığı “kam”dır. Kamın anlamlarına baktığımızda ise: büyücü, uzman hekim, kahin, felsefeci ve bilim adamı gibi anlamları görmekteyiz. Şamanlar ruhlarla iletişime geçebilen seçilmiş kişilerdir. Yeraltı, yeryüzü ve gökyüzü şeklinde ayrılan üç bölümdeki ruhlarla iletişime geçmek gibi özelliklerinin yanında şifacılık ve ruhlara rehberlik etmek gibi özellikleri de vardır.

Dinsel ayinleri yönetmek, kurban, adak, ölü gömme gibi hayvan ve insan ruhlarını Tengriye eriştirmek gibi görevleri de vardır. Şamanları diğer insanlardan ayırt eden bir özellik ise şamanların trans haline geçmesi ve günümüzdeki sara nöbetine benzeyen bir nöbet geçirmeleridir. Şaman ritüellerinde davul ve tef gibi müzik aletleri de kullanılmaktaydı. Bunun yanı sıra Şamanizm inancında müzikle tedavi kavramı oldukça yaygındı.

Türk Mitolojisi

Orta Asya Türk kültürü içinde önemli bir yer tutan diğer bir unsur ise Türk mitolojisidir. Mitoloji denilince akla Nors, Yunan veya Mısır mitolojileri gelse de Türk mitolojisi de gayet kapsamlı ve gelişmiştir. Türk mitolojisinde de yunan mitolojisinde olduğu gibi birçok tanrı bulunur. Gök tanrı hayatın yöneticisidir ve yeryüzünü cezalandırabilir. Güneş ata ve ay dede ise güneş ve ayın temsilcilerilerdir. Ülgen en büyük yaratıcı tanrıdır ve yıldızların üstünde yaşar. Yayık Ülgen ile insanlar arasındaki aracıdır insanları korur. Suyla at gözlü olmakla birlikte insanların koruyucusudur. Erlik yer altı ruhlarının başıdır ve ölüm getiren anlamına gelir. Umay hayvan yavrularını ve çocukları koruyan bir kadın Tanrıdır.

İslamiyet Öncesi Türk Devletlerinde Müzik ve Çalgılar

Sanatın bir dalı olan müzik, bir millete has duygu ve zevklerin tezahürü olması ile birlikte önemli bir kültür unsurudur. Eski Türklerdeki müziğin oluşmasında şamanların rolü büyüktür. Şamanlar törenlerinde doğanın sesini taklit etmek için davul kullanmıştır ve aynı zamanda doğaçlama şekilde ilahiler söylemişlerdir. Türklerin toy adı verilen toplanma ve festivalleri, müzikle şenlendirilerek çok hareketli ve neşeli birer eğlenceye dönüştürülmüştür. Şiirler ve sözlü bazı metinler de musiki bir melodi ile söylenmekteydi. Örneğin “Altun Suna Yış keyiki, artgıl! Toggıl! (Ey Altın Suna Dağı, Dağının geyiği yine çoğalasın, yine doğasın)” ağıtı cenazelerde, melodi ve ritim eşliğinde söylenilerek yakınılmaktaydı. Eski Türklerin çalgıları arasında sazın atası olan kopuz ve kemençenin atası olan yaylı kopuz sıkça kullanılmaktaydı. En önemli çalgı aleti olan davul neredeyse devletin simgesi haline gelmişti. Davul hem dini ritüellerde hem de askeri müzikte yoğun olarak kullanılmaktaydı.

Okuma Önerisi: Bu konuyla ilgili olarak İslamiyet Öncesi Türk Müziği ve Çalgıları başlıklı yazımızı da inceleyebilirsiniz.

İslamiyet Öncesi Türk Devletlerinde Sanat

Orta Asya Türklerde yapılan sanat eserleri, özellikle de mimari eserler, taşınabilir malzemeler üzerine işlenilerek yapılmıştır. Bunun sebebi Türklerin yerleşik bir biçimde değil, göçebe şeklinde bir yaşam sürmeleridir. Bozkır coğrafyası ve ikliminin Türk kültürü ve sanatına dolaylı olarak etkisini bu şekilde görebilmekteyiz. Kalıcı sanat eserleri ancak, ilk yerleşik hayata geçen Türk toplumu olan Uygurlar ile oluşmaya başlamıştır. Göçebe yaşamda topraktan ve çeşitli madenlerden ev gereçleri, süs eşyaları ve birçok obje meydana getirmişlerdir. Bu figürlerde hakim olan sanat anlayışı daha çok hayvan modellerine dayanmaktadır.

Halı ve kilimlerde de hayvan ve süvari figürleri bolca görülmektedir. Göçebe hayatın gerekliliklerinden olan çadır ile ise ilk mimari faaliyetler başlamıştır. Çadırlar ve kurganların (eski mezarlar) için düzenleme ve süsleme oldukça yaygın bir gelenektir. Hunlarda başlayan kurgan geleneği Göktürklerde kişiye özel anıt biçiminde devam etmiştir. Orhun Abideleri ve oradaki anıt mezarların kazılarından da Orta Asya Türklerinin sanat anlayışı hakkında bilgiler edinilmiştir. Yapılan kazılarda birçok madeni eser bulunmuştur: gümüş ile oyulmuş geyik figürü, gagasında kıymetli bir taş tutan kuş motifli altın taç vb..

İlk Türklerde Heykel

Göktürklerde heykel sanatının da oluşumu ve gelişimi görülmektedir. Genelde anıt mezarlarında dikilen ve kişinin bir nevi portresi olan heykellere balbal ismi verilirdi. Bu heykellerin formu birbirine benzedir. Genelde bir eliyle silahını öbür eliyle de güç ve hükümdarlık sembolü olan bir kadeh tutarken betimlenmişlerdir. Balballara önemli bir örnek ise Kül Tigin heykelinin baş kısmıdır. Aynı zaman Kül Tigin ve Bilge Kağan anıtlarında hayvan figürlü kabartmalara da yer verilmiştir. Genelde bu kabartmalardaki figürler aslan ve kartal olmuştur.

Seramik ve çömlekçilik de Göktürkler ile gelişmiştir. Günlük kullanım ve süs eşyalarının yapımı için toprağı hamur haline getirerek biçimlendirmişlerdir. Fırınladıktan sonra da kırmızı renkli astarla süslenmiştir. Uygurlar ile ilk defa Türk sanatı yerleşik bir sanat haline gelmiştir ve mimari konusunda önemli gelişmeler yaşanmıştır. Budizm ve Maniheizm gibi dinlerin etkisiyle tapınak mimarisi öne çıkmıştır. Geniş avlulara sahip olan bu tapınaklar taş, tuğla ve kerpiçten yapılmaktaydı. Küçük girişleri ve sadece tek katı olan Uygur evleri ise Çin evlerine oldukça benzerlik gösterir. Örneğin Çin evlerinde çatılarda ejderha motifleri varken Uygur evlerinde çatılar kuş figürleri ile süslenmekteydi.

Gerçek anlamda resim sanatı da ilk defa Uygurlarda görülmüştür. Tapınak duvarlarını süslemek için duvar resmini ve kitapları süslemek için de minyatürü kullanmışlardır. Heykel sanatında ise etkilendikleri dinlerden dolayı abidevi boyutta Buda heykelleri yapmışlardır. Ancak genel olarak normal insan boyutundan küçük figürler şeklinde eserler oluşturmuşlardır.

İslamiyet Öncesi Türk Devletlerinde Dil ve Alfabe

Türkçe, bilinen en eski dillerden biridir ve köken olarak Ural-Altay dil ailesinin altay koluna bağlıdır. Kültür unsurlarından biri olan dil, bir millet için oldukça önemli bir rol oynar. Kültürün devamlılığını ve birçok gelişiminin olmasına katkı sağlayan dilin Eski Türklerde de işlevlerini ve etkilerini görebilmekteyiz. Türkler ilk olarak Göktürk alfabesini kullanmışlardır. Genelde bengü adı verilen taşların üzerine yazılırdı. Bu taşlardan en meşhurları Orhun Abideleri’dir. Bir çeşit siyasi belge, tarih ve beyanname niteliği taşıyan bu yazıtlar Türk dilinin ilk yazılı örnekleridir. Orhun Abideleri Türk dili, kültürü ve tarihinde önemli bir yere sahiptir.

Göktürk alfabesinden sonra ise Uygur alfabesi görülmektedir. Uygurlar da yazılarını taş üzerine yazmışlardır ama daha çok kağıt kullanılmaya başlanmıştır. Yapılan kazılarda ortaya çıkan eserlerin çoğu dini nitelikte olmasına rağmen aralarında tıp, falcılık astronomi ve şiir temalı yazılar da bulunmaktadır. Örneğin Çinceden çevrilmiş olan Sekiz Yükmek eserinde dini ve ahlaki inanışlar ile birlikte günlük pratik bilgiler verilmiştir. Uygurların yerleşik hayata geçmiş olmaları, Türklerin yazılı eser vermelerini arttırmıştır.

İlk Türklerde Edebiyat

Dilin eseri olan edebiyatta ise bahsedildiği gibi Orhun Abideleri önemli bir yer kaplamaktadır. Yazılı taş ve metinler olsa da sözlü edebiyat Orta Asya Türklerinde yazılı edebiyata göre daha öndedir. Cenaze törenlerinde söylenen sagular, şölenlerde saz eşliğinde söylenen koşuklar ve günümüzde hala kullandığımız savlar, yani atasözleri bunlara örnek olarak gösterilebilir. Ancak Türklerin sözlü edebiyatında en büyük yer tutan destanlardır. Destanlar o dönemin yaşayış ve zihniyet yapısını ortaya koyduğu için tarih ve kültür açısından önemli bir kavramdır. Destanlar ağızdan ağıza, nesilden nesile aktarılarak günümüze kadar ulaşmıştır.

Önemli İslamiyet öncesi Türk destanlarından bahsetmek gerekirse: yaratılış destanı tanrı Ülgenin dünyayı yaratışını anlatır. Oğuz Kağan destanında büyük Hun hükümdarı Mete’nin doğuşunu ve Türk birliğinin kuruluşunu anlatır. Bozkurt destanında ise Türk ırkının yaratılışı anlatılır. Alp Er Tunga destanı Türk boylarını bir araya toplayarak büyük bir hükümdarlık kurmuş olan Saka hakanı Alp Er Tunga’nın yaptığı savaşları anlatılır. Alp Er Tunga ile ilgili, önemli İslamiyet öncesi Türk eserlerinden olan Divanı Lugatit Türk şu saguya yer verilmektedir:

Alp Er Tunga öldü mü?
Issız acun kaldı mı?
Ödlek öcün aldı mı?
İmdi yürek yırtılır?

Orta Asya Türk Kültürü ve Özellikleri

Kısaca özetlemek gerekirse, Orta Asya Türk kültürü içinde çeşitli sanat, edebiyat, müzik, dil, Şamanizm ve Tengricilik gibi din ve inançlar unsurlarını barındırarak; Türklerin yaşam biçimini şekillendirmiştir. Orta Asya Türk kültürü ile günümüz Türk kültürü arasında benzerlikler olmasına rağmen İslamiyet etkisiyle eski Türk kültürü deforme olmuştur. Kültür kendi içinde gelişip yeni özellikler kazanabilirken, bazı özelliklerini ve unsurlarını yitirebilir de. Türk kültürü içinde de bu durum görülmektedir.

Not: Bu konuyla ilgili olarak aşağıdaki yazılarımızı da inceleyebilirsiniz.

Türk Ne Demek? Türk Adı Ne Anlama Gelmektedir?

Türklerde Kağan Kimdir? Görevleri, Sorumlulukları ve Özellikleri

Kut Nedir? Türklerde Kut Anlayışı ve Kut İnancı

Türk Kültüründe Kurt ve Kurttan Türeyiş

Ordu Millet Anlayışı Nedir? Türklerde Ordu Millet Anlayışı

Toy Nedir? İslamiyet Öncesi Türklerde Toy

Takvim Sistemleri Nelerdir? Türklerin Kullandıkları Takvimler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu Konuyla İlgili Yazılar

Başa dön tuşu

Metin kopyalamanın açılabilmesi için
lütfen web sitemizdeki herhangi bir reklama
tıklayarak bize destek olunuz.

Kapalı

Reklam Engelleyici Algılandı

Lütfen reklam engelleyicinizi kapatarak bize destek olunuz. Anlayışınız için teşekkür ederiz.