Türk Tarihi

Türklerde Kağan Kimdir? Görevleri, Sorumlulukları ve Özellikleri

Bu yazımızda Türk tarihinde önemli bir yer tutan yöneticilik konusu inceledik. İlk Türklerde Kağan tek başına ülkenin en etkili ve yetkili yöneticisidir. Kağanın dışında başta Katun ve Tigin gibi ülke yönetiminde söz sahibi olan görevliler de vardır.

Kağan Kimdir?

Türk devletlerinde hükümdarlara yani yöneticilere türlü adlar verilmiştir. ‘Tan-hu’ veya ‘şan-yü’, ‘kağan (khagan)’, ‘kan (han, kral)’, ‘yabgu (cabgu)’, ‘idi-kut’, ‘il-teber’, ‘erkin (kül erkin, ulug erkin)’ vb. bunlardan en yaygın olanı kağandı.

Türk kağanı göğün altındaki bütün ülkelerin tek bir yöneticisi gibi düşünülmüştür. Yeryüzünün yöneticisi sayılan Türk kağanları ‘Tanrının yarlığı’ ile dünyanın bütün ülkelerini yönetmiştir. Türkler devletlerinde önemli bir kurum olan kağanlığı daha ayrıntılı incelemek, Türk devlet yapısını anlamamızda daha çok yardımcı ve yerinde olacaktır.

İlk Türklerde Kağanlık Sembolleri

Türk devletlerinin başında, tanınmış bir boya veya aileye bağlı bir kağan bulunmuştur. Her kağan belirli kağanlık ve egemenlik belirtkeleri (sembolleri) almış ve kullanmıştır. Böylece kağan hem içeride hem de dışarıda bu belirtkeler aracılığıyla tanınmıştır. Bunlar;

  • Unvan (tan-hu, şan-yü, kağan, han, hakan, yabgu, il-teber)
  • Otağ (kurvı çuvaç)
  • Taht (örgin, ornag, orunluk)
  • Tuğ
  • Bayrak
  • Davul (köbürge, kövrüg)
  • Kotuz (sorguç)
  • Kemer (kur)
  • Kılıç
  • Yay
  • Kama
  • Kamçı (berge)
  • Başkent (ordu, çadır kent)
  • Toy

Kağanın Görevleri ve Sorumlulukları

Türk kağanı devlet yapısının başı ve toplumun lideri olarak, en büyük güç ve yetkileri kendi şahsında toplamıştır. Her emri kanun hükmünde ve değerindeydi. Devletin her kademesindeki görevliler ve bütünüyle halk, bu emirlere uymak zorundaydı. Öte yandan Türk kağanı, en büyük yargıç durumundaydı. O, bu sıfatıyla yüksek mahkemeye başkanlık ederdi.

B. Ögel, ‘Türk Kültürünün Gelişme Çağları’ adlı yapıtında Türk kağanının önemli görevlerini şöyle belirtmiştir. Savaş gücü ile devleti kurma ve düzene koyma, Türk kağanlarının en önemli göreviydi. Yeni alınan yerlere ‘kondurma’ yani yerleştirme ve iskan politikası da; Töreyi, yani yasalar ile örf hukukunu düzenlemek de; halkı ‘doyurup’, ‘giydirme’ de Türk kağanlarının önemli görevleri arasındaydı.
Türk kağanı, devletin başı olarak iç ve dış siyaseti düzenlerdi; savaşa ve barışa karar verirdi; savaş ve akınlarda ordulara komuta ederdi; elçiler gönderir, elçiler kabul ederdi; devlet yapısının her kademesindeki görevlileri atar veya görevlerinden alırdı.

Kağanın Özellikleri

Türk kağanı, hem bütün devlet yapısının başı hem de toplumun lideri durumundaydı. O, sadece içinde yaşadığı zamandan değil, aynı zamanda devletin ve toplumun geleceğinden de sorumluydu. Dolayısıyla onun görevi son derece ağırdı. Bu ağır görevi de, ancak iyi yetişmiş yetenekli, bilgili ve deneyimli olan kimseler başarabilirdi. Bundan dolayı Türk kağanının bazı yüksek özelliklere sahip olması gerekiyordu.

B. Ögel, ‘Türk Kültürünün Gelişme Çağları’ adlı yapıtında Türk kağanlarının en önemli iki özelliğini şöyle sıralamıştır; ‘bilge’lik ve ‘alp’lik. Ayrıca Türk kağanlarının akıllı ve erdemli olması gerektiğini de kaynaklara dayanarak dile getirmiştir.

1. Alplik

Türk kağanından istenilen en önemli özellik, onun yürelig (yürekli) ve alp (kahraman) olmasıydı. Türk kağanı, devletin merkezinde oturan ve emirler veren bir kimse değildi. O, her türlü mücadelede en ön safta bulunuyor ve verdiği emri ilk önce bizzat kendisi uyguluyordu. Çünkü, Türk kağanı giriştiği her mücadelede başarının her şeyden ilk önce kendi cesaretine bağlı olduğunu çok iyi biliyordu.

2. Bilge Olmak

Türk kağanında olması gereken diğer bir özellik ise onun bilge olmasıdır. Bilge, yüksek kavrayış, derin düşünce ve büyük sezgi gücünü ifade eden bir kavramdır. Türklerde böyle kimseye bazen ‘bilge kişi’ veya sadece ‘bilge’, bazen de ‘bögü (büyü)’ denilmiştir. Bu kavramların bugünkü Türkçede kullanılan Arapça karşılığı ise filozof ve hakim sözcükleridir. Ancak Türk kağanı felsefi düşüncelerle uğraşan bir filozof değildi. Onun düşünce ve tasavvurları yalnızca devletin ve toplumun geleceği ile ilgiliydi. Çünkü o, kendini sürekli Türk devletinin ve milletinin geleceğinden sorumlu saymaktaydı.

3. Erdemli Olmak

Yüksek ahlaki değerlerin ve üstün meziyetlerin toplamını ifade eden, erdem (ertem), Türklük kadar eski bir kavramdır. Bu bakımdan bu kavram, yüreklilik, bilgelik, Alplik gibi özellikleri de içine alır. Bu kavram da Türk kağanında aranan önemli bir özellikti. Aydın Taneri, ‘Türk Devlet Geleneği’ adlı yapıtında ise, Türk devlet başkanlarında bulunması gereken dört niteliği şöyle sıralayıp açıklamıştır; kültür, mantık, erdem, cesaret.

Kağanlık Süreci

Türklerde kağanlık ırsi olarak kağanın sülalesinden birisine geçiyordu. Kağan olabilmek için mutlaka kut verilmiş sülaleye mensup olmak gerekiyordu. Bununla birlikte kutun verileceği sülaleye mensup olmak, kağan olabilmek için yeterli değildi. Çünkü aile içerisinde kime kut verileceği konusunda kesin bir ölçü yoktu. Türklerde kurultay toplandıktan sonra seçim yapılır ve kut alan aday kağan olarak seçilirdi. Kağan seçildikten sonra cülus merasimi düzenleniyordu.

Türklerde kağan olma süreci içindeki aşamaları Bengü Taş Bitigi yazıtlarına göre şöyle inceleyebiliriz;

1. Kağan Kaldırma

Bu hareket, adayın, Tanrı ile ilişkiye geçmesi, iletişim kurmasıdır. Bunun için Tanrı’ya, ‘yagış’ adı verilen özel bir kurban sunulur. Ardından, iletişim kurulması eyleminin kolaylaştırılması için, Kağan adayı, aşağıdan yukarı doğru kaldırılır, yükseltilir. İlk işlem burada biter.

2. Yüregi Kötürme

Tanrı, adayı uygun bulursa, onu, bulunduğu yerdeyken, tepesinden tutup yukarıya, yanına çıkarır. Bunu yapmasının nedeni açıktır; yarlık, kut, küç, ülüg ve il beratı vermek içindir. Kağan adayı, Tanrı tarafından bu emanetler kendisine verildikten sonra kağan yapılmış olur. Ve bu işlemden sonra ikinci işlem de sona ermiş olur.

3. Kağan Oturma

Kağanlık görevi verilen ve Tanrı tarafından kağan seçilen aday, yine Tanrı’nın buyruğu ile yeryüzüne indirilir ve kişioğlu üzerine kağan oturtulur. Ve bu işlem, kağanı, Tanrı’nın onu indirmesi ve kişioğlu üzerine kağan oturması ile son bulur. Herkes, artık, kağanın buyruğu altındadır ve kağan da, Tanrı’nın kendisine verdiği yetki ile onları, yönetme durumundadır.

Kağan’a Yardımcı Yöneticiler

İlk Türklerde Kağanın yanında veya ona yardımcılık eden ve devlet yönetiminde söz sahibi olan belli başlı görevliler vardır. Başta Katun ve Tigin olmak üzere ilk Türklerde devlet yöneticileri şunlardır;

Katun Kimdir?

Türk devlet yapısında kağandan sonra önemli ikinci kurum olarak katun görülmüştür.Türklerde hükümdar eşleri ‘katun (hatun)’, ‘yin-çü (yen-shih, yin-çii, inci, evci)’ veya ‘uluğ hatun (ta yen-shih)’ unvanlarını taşımışlardır. Katunlar da devlet yönetiminde söz sahibiydi. Ayrı otağları ve buyrukları vardı. Törenlerde kağanın yanında yer alır; devlet meclisine katılır; elçiler gönderir ve kabul ederdi.

Katun, gelecekteki kağanın annesiydi. Bundan dolayı onun Türk soyundan olmasına özellikle dikkat edilmiştir. Türk kağanının katundan başka eşleri de vardı. Özellikle Çinli bir prenses (Türkçesi eşi veya esi) ile evlenmek Türk kağanların geleneğiydi. ‘Konçuy’ adı verilen bu prensesle katun derecesine yükseltilmemiştir. Konçuy’dan olan çocuklar taht üzerinde hak iddia edemezlerdi.

Tigin Kimdir?

Türk kağanının oğulları ‘tigin’ unvanı ile anılırdı. Tiginlerin her birine devlet yapısında yüksek kademede görevler verilmiştir. Tiginlerden biri, genellikle büyük oğul, hükümdarın sağlığında veliaht olarak atanırdı. Türklerde, veliaht olarak belirlenen tigin, S. Koca’ya göre, Hunlarda ‘sol bilge tigin’, Göktürklerde ‘şad’ unvanını almıştır. İ. Kafesoğlu ise veliaht sözünün karşılığı olarak ‘elig-beğ’ sözünü göstermiştir.

Veliaht olan tiginin yönetimine devletin doğu bölgeleri bırakılırdı; emrine de bir birlik verilirdi. Bazen ise önemli bir Türk topluluğunun başına getirilmiştir. Örneğin, Uygur kağanı veliaht olarak belirlediği oğlu Bayan-çor (Moyun-çor)’u, devletin ikinci temel öğesi olan Oğuzların üzerine yönetici olarak atamıştır. Türklerde veliaht olarak atanan tigininin tahta çıkması her zaman kesin değildi. Çünkü Türk egemenlik anlayışı, tahta çıkma hakkını her tigine eşit bir biçimde vermekteydi. Böyle olunca Türk devletleri tarihinde taht için tiginler arası mücadele sık görülmüştür.

Tiginler, çocuk yaşta, hasta veya iktidarın getirdiği sorumluluğu yerine getiremeyecek durumdaysa töre gereğince tahta amcaları çıkmıştır. Öte yandan, kağanın katundan olmayan eşlerinden doğan oğulları ne kadar yetenekli olursa olsun, taht üzerinde bir hak iddia edemezdi.

Yabgu Kimdir?

Türklerde kağandan sonra gelen yüksek rütbelerden birisi de yabguluktu. Halk içinde seçilen kişilerden olan yabguluğu Hunlarda ve Göktürklerin ilk zamanlarında görmüyoruz. Türkler bilgelik özelliklerini bulundurmasını istedikleri vezire Ayguçı adını da vermiştir. Yabguların görevi ise her konuda kağanına ‘ötünüp’, yani durumu arz edip dilekte bulunmaktı. Kağan da, vezirin ‘ötündüğü ütünç’ünü dinler ve dileğini ‘işitiverir’di. Önemli konularda karar vermek, yabguların elinde değildi.

Diğer Yöneticiler

İl-teber ve Erkin (kağana bağlı bir topluluğun yöneticisi), Sü-Başı (ordu komutanı), Şad (hanedan üyeleri, danışman), Kündür (danışman), Tarkan Apa Tarkan, Bağa Tarkan (sivil yönetici, bakan, komutan), Tudun (vergi sorumlusu memur), Alpagu (subay), Şengün (general), Işbara, Boyla, Yargın gibi unvanlara sahip memurların dışında, Türk devlet yapısı içinde yer alan diğer kurumları ve kişileri ve kullandıkları rütbeleri, unvanları şöyle özetleyebiliriz;

Buyruk

Türklerde, devlet içindeki en büyük memurlara buyruk denilmiştir. Türkler, saraydaki bu büyük memurlara ‘iç-buyruk’ demek yoluyla bunları, dışarıdaki büyük asker ve memurlardan ayırıyorlardı.

Tamgaçı veya Damgacı

Bir tür mühürdardır. Özellikle Uygur çağında, kağanın ‘altın tamga’sını elinde tutan bu memurların, tıpkı bir başvekil gibi, büyük salahiyetleri vardı. Her atama ve para sarfı işinde, bu mühürlerin fermanlar üzerinde tamgaçının imzasıyla beraber bulunması, en önemli şartlardan biriydi. Ayrıca bunlara ‘uluğ-bitikçi’ de denirdi.

Kengeşçi veya Tayanç

Türklerde danışmanlara bu adlar verilmiştir. Ayrıca ‘iş-ayguçı’, ‘basutçı’, ‘tapıgçı’ adlarında kengeşçilere yardım eden memurlar da vardı.

Agıçı

Hazinedardır.

Sakışçı

Hesapçıdır.

Amga

Tahsildardır.

Elçi

Devletlerarasında gidip gelen memurlardır.

Körüg, Tıl, Tıgrak

Casuslardır ve adi habercilerdir.

Yazıgçı

Aileler arasında haber getirip götürendir.

Okçı

Kağanın haberini halka duyuran memurdur.

Tartıgçı

Sarayın davetçileridir.

Tilmaç

Çevirmendir.

Kılağuz

Devlet ve ordu içinde kılavuzluk eden memurlardır.

Yizek

Askeri kılavuzdur.

Yerçi, Yorçı

Kılağuza yardımcı olan memurlardır.

Emçi

Türklerin doktora verdikleri addır.

Ata-Sagun, Otaçı

Saray doktorlarıdır.

Sınuk Bağlağuçı

Kırık ve çıkıkçılardır.

Kapıgçı, Çapkuncı

Saray kapıcılarına verilen addır.

Töşekçi

Sarayda yatak işleriyle ilgilenen memurdur.

Kuşçı, Iterçi

Saraydaki kuşlarla ilgilenen memurdur.

İşçi, İşlegüçi, Terçi, Yumuşçı

Saraydaki işçilerdir.

Bark İtgüçi

Taştan ev yapıp süsleyen sanatkardır.

Bediz Taş İtgüçi

Taşları işleyen ve yazıt yazan sanatkardır.

Titigçi

Duvar ören sanatkardır.

Kam, Yatçı, Kumçı, Yulduzçı, Körümçi

Türklerde falcılardır ve müneccimlerdir.

Not: Bu konuyla ilgili olarak İslamiyet Öncesi Türk Devletlerinde Kültür ve Uygarlık başlıklı yazımızı da inceleyebilirsiniz.

5 Yorum

  1. Türklerde Kağan mı Hakan mı? Hangisi doğru? Kağan mı demeliyiz hakan mı yoksa han mı?

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu Konuyla İlgili Yazılar

Başa dön tuşu

Metin kopyalamanın açılabilmesi için
lütfen web sitemizdeki herhangi bir reklama
tıklayarak bize destek olunuz.

Kapalı

Reklam Engelleyici Algılandı

Lütfen reklam engelleyicinizi kapatarak bize destek olunuz. Anlayışınız için teşekkür ederiz.