Türk Tarihi

Türklerde Ölüm ve Ölü Hakkında Bilgiler

İlk Türklerde ölüm ve ölü ile ilgili ritüeller yere ve zamana göre çok değişmektedir. Ancak Türk kültürü içinde ölüm törenleri ile ilgili belirli gelenek ve görenekler bulunmaktadır. Bu yazımızda eski Türklerde ölüm ve ölü hakkında bilgiler vermeye çalıştık.

İlk Türklerde Ölüm Sonrası Yaşam Anlayışı

Türk ve Altay dininde ölüm sonrası yaşam kabul görmüş bir inançtır ve kültürün büyük bir kısmı da öbür dünya ile alakalı ritüelleri içermektedir. Türklere göre ölüm hiçbir zaman bir yok oluş olarak ele alınmamış, aksine ölüm yaşamla bir tutulmuş, yaşamın devamı olarak kabul görmüştür. Hatta Şamanizm inanışına göre öbür dünyada bile ölmek mümkün kabul edilir. Bu olay ilk Türklerin inanışlarındaki karmaşık değerleri de kanıtlar niteliktedir. Türkler tarafından kullanılan “kaybolmak”, “yolunu kaybetmek”, “kuş gibi uçtu” benzeri tanımlamalar ölümün yok olmaktan öte bir dünya değiştirme yolu olduğuna işaret eder. Şamanların ruh çağırma ayinleri ve törenleri ise bu dünya ile öbür dünya arasında bağlantı kurulabildiğine örnektir. İlk Türkler ölüme bir dünya değiştirme olarak bakmakta ve ölüm sonrası yaşamı bu yaşamla fazla ayırmamaktadırlar.

Uçmağ Nedir?

İlk Türklerde ölüm ile ilgili en önemli kavramlardan biri olan Uçmağ, Türk ve Altay mitolojilerinde “Cennet” manasındadır. Mitolojiye göre iyi niyetli insanların ödüllendirileceği yerdir. İnanışa göre uçmağ sayısız güzellik ve bolluklarla doludur. Işığın diyarı olarak da kabul edilir. Kelime ve kavram kökeni olarak ruhun bedenden ayrılıp yükseldiği sırada uçan bir kuş gibi göründüğü yöndeki inanışlar yer alır. Ölmek anlamına gelen “uçabarmak” kelimesi de bu inanışa dayanır. Özellikle Türk kültüründe uçmağ kelimesi cennet kelimesinin yerine çokça kullanılmış, hatta Yunus Emre’nin şiirlerinde bile sık sık yer edinmiştir.

Tamag Nedir?

Uçmağın karşıtı olan tamag ise, cehennemi tasvir etmek için kullanılır. Asıl betimleme ve anlamlandırılmaları Türk toplumunun İslam dinine geçişinden sonra olduğu için dinle bağdaştırılmaya çalışılmış ve cehennem ile benzerliklerine dikkat çekilmiştir. Kelime anlamı olarak tamag, kapalı yer manasındaki “tam” sözcüğünden türemiştir. Aynı zamanda karanlık demektir. Anlam olarak ise, kötü niyetli kimselerin öldüklerinde cezalandırılmak için gittikleri yerdir. Türk inanışına göre tamag yer altındadır ve başında Erlik Han gelenleri cezalandırmak için beklemektedir. Diğer bir bulgu tamagın ateşle olan alakasını da ortaya koyar. Tamag bu bağlamlar neticesinde cehennemle büyük benzerlikler göstermektedir.

Yuğ nedir?

Yuğ, Türk ve Altay kültürlerinde düzenlenen cenaze törenlerine verilen addır. Kelime anlamı olarak “ağlama” manasına gelir. Genellikle ağıt anlamında kullanılmasına karşın sadece ağıt değil, tüm töreni ifade eder. Tengri inancı ölümden sonra yaşamı kabul ettiği için bu törenler Türk kültüründe büyük bir yere ve öneme sahiptir. Ölünün arkasından yapılan bu törenler aynı zamanda geleneklerin devamını halkın birbirine olan bağlılığını ve inançlarının sağlamlığını da gösterdiği için Türkler tarafından önemli kabul edilmektedir.

Törenlerin genel gidişatı şu şekildedir: İlk önce ölünün bedeni bir çadıra konur ve etrafında yakınları tarafından at, koyun ve sığır kurban edilir. Bu ölünün ruhunu yüceltmek içindir. Sonra çadırın etrafında atlar üzerinde 9 kez tur atılır. Bu ritüelin ölünün ruhun yükselmesine yardım ettiğine inanılmaktadır. Ölü bundan sonra gömülür, mezarının başına heykelcikler ve etrafına savaşta öldürdüğü düşman kadar taş dikilirdi. Bundan sonra Yuğcu adı verilen kişiler kopuz çalar ve dans ederlerdi. Törenlerdeki ana olaylardan biri ise okunan ağıtlardı. Bu ağıtlar ölünün arkasından yaşanan acıyı temsil etmektedir. Günümüzde bile bazı cenazelerde ağıtçılar bulunabilmektedir. Bunun dışında saç yolmak, başa kül dökmek ve beyaz giysileri çıkarıp siyah giymek de bu geleneğe dâhildir. Tören sonunda ise günümüz toplumunda helvanın yerine geçen çövenç adında bir yiyecek dağıtılır. Çövenç aslında yiyeceği beyazlatmak için kullanılan bitkilerden birinin adıdır. Kültüre göre ateş su ve un (toprağı simgelemektedir) gibi temel malzemelerden yapılan bu yiyecek yediden doğumu sembolize etmektedir.

Sagu Nedir?

Sagu, ölen kişi için söylenen ağıt şiirine verilen addır. Ölen kişinin yakınlarının duyduğu üzüntü ve acıyı anlatmak için kullanılır. İçeriği ve üslubu ise genelde destan tarzındadır. Ölünün yaptığı yiğitlik ve kahramanlıklardan bahseder, ardından gelen üzüntü dile getirilir. Bugün elimizde her ne kadar İslamiyet sonrası tercüme edilip yazıya geçirilmiş olsa bile bir sürü sagu örneği bulunmaktadır. Hatta bunlardan bazıları tamamlanmış biçimde bulunur. Biçim olarak sagu nazım biçiminde, dörtlükler halinde ve 7’li hece ölçüsüyle söylenir. Söyleyen kişilere sagucu veya ağıtçı denir. Divan edebiyatında bu tür şiirlere mersiye, Türk edebiyatında ise ağıt denir. Anlatımı yalın ve samimidir. Bunun en büyük nedeni ağıtın halk tarafından anlaşılmasını sağlamaktır. Günümüzde en çok bilinen sagu örneği Alp Er Tunga sagusudur.

Kurgan Nedir?

İlk Türkler ölülerini gömdükleri mezarlara kurgan adını vermişlerdir. Kurganlar genellikle soylular ve kahramanlar için yapılan büyük mezarların adı olsa da genel olarak mezarlar için de kullanılmaktadır. Bu mezarlar ölülerin rahatsız olmaması için yüksek ve ıssız tepelere yapılmaktaydı. Kurganlar içlerinde sadece ölüleri değil, ölülerin değer verdiği eşyalarını, hatta atlarını bile içermekteydi. Mezarların içi ahşaptan olup ölünün başı da her zaman doğuya dönüktür. Şu ana kadar bulunmuş olan kurganlardan en önemlisi Kazakistan topraklarında bulunan Esik kurganıdır. Esik kurganı bu kadar önemli kılan ise içerisinde yer alan altın elbiseli adamdır. Ayı zamanda o, içerisinde en çok altın bulunan ikinci mezar olma özelliği de gösterir. Bunun gibi içerisinde değerli eşyalar barındıran bazı kurganlarda Kurgan İyesi adındaki koruyucu ruhlar bulunur. Bu koruyucu ruhların kurganın soyulmasına karşın soyguncular çeşitli felaketler getireceğine inanılmaktadır. Kurganlar şu anda bile hala yeni yeni kurganlar keşfedilmekte ve bunlar da bize eski Türk kültürü hakkında önemli ipuçları vermektedir.

Balbal Nedir?

Türklerde ölüm ile ilgili bir başka kavram da Balbal’dır. Balbal, Tengri inancında ölen kahraman ve Hakanların mezarlarının başlarına öldürdükleri düşman sayısınca dikilen dikili taşların genel adıdır. Genel olarak 6. yüzyılda dikildikleri öngörülmektedir. Bu heykellerin öbür dünyada ölen kişinin hizmetçileri olacağına inanılır. Bu heykeller genelde ellerinde bir kılıç ve şarap kadehiyle betimlenirler. Taşlar ne adar fazla ise kişi o kadar güçlü, cesur ve kahraman kabul edilirdi. Balballar ilk başta tahtadan olup mezarların içlerine konulurdu, ancak daha sonraları mezarların üzerine ve etrafına konulmaya başlandı ve daha dayanıklı olmasını sağlamak amacıyla da taşa çevrildiler. Türkler arasında yaygınlaşan yazıyla ise balballara yazılar yazılmaya başlanmış, Göktürk kitabelerinin de bu şekilde oluştuğu düşünülmektedir. İslam öncesi Türk toplumları içerisinde oldukça yaygın ola bu gelenek İslamiyet’in kabulü ile yerini günümüzde kullanılan mezar taşlarına bırakmıştır.

Not: Bu konuyla ilgili olarak İslamiyet Öncesi Türk Devletlerinde Kültür ve Uygarlık başlıklı yazımızı da inceleyebilirsiniz.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu Konuyla İlgili Yazılar

Başa dön tuşu

Metin kopyalamanın açılabilmesi için
lütfen web sitemizdeki herhangi bir reklama
tıklayarak bize destek olunuz.

Kapalı

Reklam Engelleyici Algılandı

Lütfen reklam engelleyicinizi kapatarak bize destek olunuz. Anlayışınız için teşekkür ederiz.