Merkezi Otorite Nedir? Osmanlı’da Merkezi Otoritenin Bozulması
Merkezi Otorite nedir? Bir ülkedeki tüm sistemin (karar mekanizmasının) tek merkezde (kişi veya toplulukta) toplanmasına merkezi otorite denir.
Bu Yazının İçindeki Başlıklar:
Merkezi Otorite Nedir?
Yasama, yürütme, yargı gibi bir ülkedeki halka verilen hizmetin süreçten faaliyete geçmesini sağlayan güçlerin tek kişi ya da toplulukta toplanmasına merkezi otorite adı verilir. Bir kuruluşta veya bir insan topluluğunda alınan kararların ve emirlerin merkezi tek bir kaynaktan verilmektedir. Emirlerin ve kararların verildiği bu kaynak genellikle üst makamlardır. Merkezi otorite kuruluştaki veya topluluktaki üyeleri koordine etmede ve kararların alınması sürecindeki kargaşanın önüne geçme konusunda etkili bir yönetim biçimi olabilir. Kararlar alınırken herhangi bir karmaşa oluşmaz kısacası emiri veren ve emire uyanlar merkezi otorite sayesinde belirlidir.
Ancak merkezi otoritenin bazı dezavantajları da vardır. Merkezi otorite ile yönetilen kurum veya toplumlarda yeniliği engeller, karar verme diğer bireylere de yayılmadığından sadece bir kişi veya belirli bir grup tarafından karar verilir. Ancak alınacak olan karar büyük katkısı olabilecek diğer insanlar karar verme aşamasına dahil edilmediğinden kararlar sadece belirli bir grup veya kişinin düşüncesine göre alınır. Bir ülkede kendi kararlarını veren küçük topluluklar, yani iç ve dış işlerinde daha topluluk bazlı ilerleniyorsa kral olsa dahi merkezi otorite henüz sağlanmamış demektir. Kral ne zaman tüm ülkede söz hakkına sahip ve halkı tarafından da sorun çıkmadan dinleniyorsa o zaman merkezi otorite kurulmuş demektir.
Bu nedenle merkezi otoritenin var olduğu ülkelerde genellikle bölünme gibi olaylarla karşılaşılmaz. İdarecilerin ataması da merkez tarafından yapılır ki zaten atanan kişiler merkez adına bulundukları konuma getirilir. Tarihte Türkler arasında merkezi otoritenin en güçlü olarak nitelendirildiği devlet Osmanlıda da bu şekilde ilerlemiştir. Yerel idarecilerin atamaları merkezden yapılmaktaydı. Otorite tek kişi yani padişahta toplanmıştı.
Osmanlı Devleti’nde Merkezi Otorite
Merkezi yönetimin ilk basamağı olarak padişahı yani en çok söz hakkına sahip kişiyi öne çıkarabilmekteyiz. Padişahtan sonra da başkanlığını Vezir-i Azam’ın yapacağı şekilde değiştirilen Divan-ı Hümayun gelmektedir. Divan-ı Hümayun’ü üç farklı başlıkta inceleyebilmekteyiz; İlmiye, Kalemiye, Seyfiye. İlmiye; eğitim, din ve bürokrasisi olarak da geçmektedir. Genel görevleri ise eğitim – öğretim, yargı ve denetleme olarak açıklanabilmektedir. Temsilcileri şeyhülislam ve kazaskerler olan bu makamdaki temel amaç adaletli olmaktır. Kalemiye; sivil bürokrasi olarak geçer ve temsil eden makamlar nişancı ve defterdardır. Genel görevleri hazine kayıtları ve mali, idari yazışmalardır. Seyfiye; askeri bürokrasi olarak geçmektedir. Yönetim, askerlik ve halkın genel huzurunu sağlama görevinde olan Seyfiye temsilcileri ise Vezir-i Azam, Kaptan-ı Derya ve Kubbealtı vezirleridir.
Padişahlar Merkezi Otoriteyi Güçlü Tutmak İçin Neler Yapmıştır?
Osmanlı’da otorite gurur meselesiydi. Otoritesi olmayan padişah alaşağı edilirdi. Otoriteyi sağlayan maddelerden biri ve en önemlisi halifelik gücünün elinde olması ve bunu iyi kullanmasıdır. Hem Halife hem Osmanlı Sultanı olmak sağlam otorite gerektirirdi. Sömürgelere sahip olması da bu otoritenin göstergesidir. Bu otoriteyi sağlamak için saltanat sistemi getirilmiş ve padişah istediğini yapabilmiştir. Bu durumda padişah gereken yerlerde yönetime istediği gibi müdahale etmiş ve otoriteyi sarsan durumlarda bu durumları ortadan kaldırmıştır. İnsanları bir korku içerisinde yönetmiş ve kimse padişahın bu gücüne karşı gelmeye çalışmamıştır. Ayrıca halife olması, dini olarak padişaha saygı duymalarını sağlamış, otoriteyi artırmıştır.
Padişahlar Merkezi Otoriteyi Güçlü Tutmakla Neleri Amaçlamış Olabilir?
Padişahlar, merkezi otoriteyi güçlü tutmakla beraber imparatorluğu daha iyi kontrol altında tutmayı hedeflemiştir. Halkı kontrol altında tutmak ve otoriteyi güçlü tutmak, olası isyanlara karşı devleti koruma altına almıştır. Osmanlı’da hakim olan çok milletli halk yapısı, otoriteyi riske atan faktörlerden birisidir. Bu yapıya karşı Osmanlı’nın hoşgörülü ancak otoriteye karşı gelmesi devletin ve halkın dağılması sonucunda imparatorluğun yıkılmasını engellemiştir.
Osmanlı Devleti’nde Merkezi Otoritenin Güçlenmesi İçin Yapılanlar
Padişah da merkezi otoriteyi güçlendirmek için pek çok faaliyette bulunmuştur. Fatih’in ıslahatlarından biri olan Divan-ı Hümayun’un başkanlık sistemini değiştirmek de bu faaliyetlere örnek gösterilebilmektedir. Eskiden Divan-ı Hümayun’a başkanlık eden kişi padişahın ta kendisiydi. Yapılan yenilik ile başkanlık Vezir-i Azam’a geçmiştir. Ancak padişahın hala Divan’ı arkadan dinleme hakkı oldu böylece hala padişahın kontrolü altındaydı. Divan’da alınan kararlar Vezir-i Azam ve padişah olmak üzere iki farklı makamdan onaylanarak Divan’ın başı buyruk kararlar almasına mani olundu.
Osmanlı Devleti padişahının merkezi otoritesi olmak zorundaydı. Eğer bir padişahın merkezi otoritesi sarsılırsa veya güçlü bir merkezi otorite kuramazsa tahttan indirilirdi. Padişahlık babadan oğula geçtiğinden padişahlıktan indirilen padişahın kardeşi padişah olurdu. Padişahın otoritesinin olması çok önemliydi çünkü padişahın verdiği kararlar tüm devleti ilgilendirmekteydi. Merkezi otoritesi sarsıldığı için tahttan indirilen padişahlara örnek olarak 5. Murat, 5. Mehmet ve Genç Osman örnek olarak verilebilir. Bu padişahlar sahip oldukları otoriteyi padişahlık sürecinde kaybetmişlerdir. Dolayısıyla tahttan indirilmişlerdir.
Kardeş Katli Uygulaması
Osmanlı Devleti’nde merkezi yapıyı güçlendirmek için getirilen yeniliklerden en belirginlerinden biri de kardeş katlinin vacip sayılmasıdır. Bazı uzmanlar tarafından Osmanlı Devletinin bu kadar uzun yıllar var olabilmesinin nedeni olarak da gösterilen bu hareket sayesinde ülkenin tek elden yürütülmesine olanak sağlanmıştır. Makamın tek kişiye ait olması için kardeşler birbirini katlederdi. Böylece bekası sağlanırdı. Bu değişikliği Fatih Sultan Mehmet getirmiştir. Değişikliğin amacı devletin bekasının sağlanmasıdır. Alanında uzman birçok kişi padişahın tahta gelmesi sürecinde kardeş katlinin vacip sayılmasının Osmanlı Devleti’nin devamlılığını sağladığını savunmaktadır. Ancak bir diğer açıdan bakıldığında şehzadeler arasındaki taht kavgaları kaynakların boşa harcanmasına neden oluyordu. Kardeşler kavga ettiğinde birçok asker ölmekteydi. Bu durum gereksiz yere birçok askerin ölmesine neden olmuştur. Aynı şekilde kardeşler arasında yapılan kavgalar ve savaşlarda kullanılan materyallerin yıpranması kaynakların boşa harcanmasına neden olmuştur. Bu durum kaynakların boşa harcandığı ve ölümlerin olduğu bir iç mesele olarak görülebilir.
Osmanlı Devleti’nde Merkezi Otoritenin Bozulması
Ancak daha sonra 1. Ahmet tarafından daha farklı bir sistem uygulanmaya başlamıştır. Uygulanan sistemin amacı kardeş kavgasını sonlandırmaktır. Aynı zamanda gereksiz ölümleri ve kaynak israfını sonlandırmaktır. Bu sisteme Ekber ve Erşed sistemi ismi verilmiştir. Padişah öldükten sonra oğulları olan şehzadeler arasından en büyükleri ve en akıllıları olan şehzade tahta geçmekteydi. Böylece Ekber ve Erşed sistemi amacına ulaşmıştır. Gereksiz kaynak kullanımının ve ölümlerin önüne geçilmiştir. Ancak getirilen Ekber ve Erşed sisteminin Osmanlı Devleti’ne zararları da olmuştur.
Bu zararlar arasında en büyük sorun yaratan sancağa gitme olayının sonlanmasıdır. Ekber ve Erşed sisteminde en büyük şehzadenin tahta geçeceği bilindiğinden şehzadeler sancağa gitmeden tahta gelmekteydiler. Şehzadeler sancağa gittiklerinde tecrübe elde etmekteydiler ve sahip oldukları tecrübe ile devleti yönetmekteydiler. Ancak Ekber ve Erşed sistemi ile tecrübesiz şehzadeler tahta gelmeye başlamıştı. Aynı zamanda Ekber ve Erşed sisteminde kardeşler arasındaki kavga sonlanmıştır. Her ne kadar ölümlerin ve kaynak israfının olduğu kardeş kavgaları olsa da bu kavgalar sırasında şehzadeler gelişmekteydiler. Kardeş kavgalarının sonlanması şehzadelerin mücadele içerisine girmemesine dolayısıyla mücadele aracılığı ile kendilerini geliştirememesin neden olmuştur.
Not: Bu konuyla ilgili olarak Ekber ve Erşed Nedir? Ekber ve Erşed Sistemi Özellikleri başlıklı yazımızı da inceleyebilirsiniz.
Böyle iğrenç bir ders anlatım biçimi olamaz bunu yazanın tarihle uzaktan yakından alakası yok
Bence de