Cumhuriyet Tarihi

İsmet İnönü Kimdir? İsmet İnönü’ye Yönelik Suçlamalar ve Gerçekler

İsmet İnönü, Türkiye Cumhuriyeti’nin ikinci cumhurbaşkanıdır. Türk siyasi tarihinde İsmet İnönü’ye birçok suçlama yöneltilmiştir. Bu yazımızda İnönü’ye yönelik suçlamaları mercek altına aldık. Ayrıca  bu yazımızda İsmet İnönü hakkında bilinmeyenlere de yer verdik.

İsmet İnönü Kimdir?

O esnada Lord Curzon saatine bakmaktadır:
– İsmet Paşa, memleketinizi kurtarmak için ancak yarım saatiniz var!
İsmet Paşa mendilini dudaklarına götürüyor. Kendisini sandalyeye atıyor. Ter içinde kalmış olan alnına, eliyle, parmaklarıyla vuruyor. Çaresiz bir halde:
– Yapamam! Yapamam!
diye mırıldanıyor…

Tarih 4 Şubat 1923, Lozan Konferansı’nın kritik günü. İngiliz başmüzakereci Lord Curzon, Türk başmüzakereci İsmet Paşa’yı işte böyle tehdit ediyor ve aynı günün akşamında ise Lozan Barış Konferansı dağılıyor. Şüphesiz İsmet Paşa çok tedirgin, çünkü savaştan yeni çıkmış ve son kurşununu da Büyük Taarruz’da harcamış bir devletin yeniden savaşa girme ihtimali var. İşte bütün bu çaresizlik içerisinde gazetecilere şöyle diyor:
– Lord Curzon burdan giderse, ben de aynı gün Lozan’ı terk ederim. Evet aynı gün!

Yukarıdaki anekdot, İsmet İnönü’nün 89 yıllık hayatının bir ufak özeti olarak değerlendirilebilir. Savaş meydanlarında, konferans salonlarda ve meclis kulislerinde gerginliğin hat safhada olduğu hatta zaman zaman çaresiz kaldığı anlarda asla ama asla geri adım atmayan bir komutan, bir diplomat, bir liderin hikayesi… İsmet İnönü…

İsmet İnönü’nün Hayatı

Mustafa İsmet İnönü, 24 Eylül 1884 yılında İzmir’de ahşap bir kira evinin ikinci katında doğmuştur. Doğum tarihinin tam olarak bilinmesinin sebebi dayısı Hakkı Beyin Kur’an’ın bir köşesine Mustafa İsmet’in doğum günü tarihini not düşmesidir. Kökü Bulgar Türklerinden gelen bir anne ile Bitlis yöresinden gelen bir babanın evladıdır. Mustafa İsmet, beş kardeşten ikincisi olarak dünyaya gelmiştir. Sivas Askeri Rüştiyesi, Sivas Mülkiye İdadisi, İstanbul Mühendishane İdadisi, Mühendishane-i Berr-i Hümâyun ve Harp Akademisi’nde öğrenim gören İsmet İnönü akademiyi birincilikle bitirerek kurmay yüzbaşı olarak Edirne’deki 2. Ordu’nun 8. Topçu Alayında 3. Batarya Bölük komutanı olarak atandı.

31 Mart İsyanı sırasında Mahmut Şevket Paşa’nın komutasındaki Hareket Ordusu’nda görev aldı. 1912’de binbaşı olarak Yemen İsyanı’nın bastırılmasında görev almıştır. Birinci Dünya Savaşı sırasında daha önce Harp Akademisi’nden tanıdığı Mustafa Kemal ile kolordu komutanı olarak Kafkas Cephesi’nde görev yaptı. 1916 yılında Mevhibe Hanım ile evlenmiştir ve bu evlilikten ilerleyen yıllarda Ömer, Erdal ve Özden adında üç tane çocuğu olmuştur.

Kurtuluş Savaşı’nda İsmet İnönü

Mondros Mütarekesi’nin imzalanmasıyla İstanbul’a dönen İsmet Bey kendisine verilen kısa süreli görevleri icra etti. 8 Ocak 1920’de Milli Mücadele’ye katılmak üzere Ankara’ya giden İsmet Bey, kurucu meclise Edirne milletvekili olarak katıldı. Albay olmasına karşın 3 Mayıs’ta Genelkurmay Başkanı oldu. 1920 yılının Haziran ayında İstanbul hükümeti tarafından idam cezasına çarptırıldı. Yine aynı yıl, Garp Cephesi Kuzey Kesimi Kumandanlığına getirildi. Bu görevi icra ederken Çerkes Ethem Ayaklanması‘nın bastırılmasında, Birinci ve İkinci İnönü Muharebelerinin kazanılmasında etkin rol oynadı. Bu başarılarının ardından Garp Cephesi Kumandanlığına getirilen İsmet İnönü, Kütahya-Eskişehir Muharebelerinin kaybedilmesiyle meclis tarafından Genelkurmay Başkanlığı görevinden azledildi. Sakarya Meydan Muharebesi ve Büyük Taarruz‘un ardından Milli Mücadele’yi sona erdiren Mudanya Mütarekesi’nde Türk tarafını temsil etmiştir.

Bu mütarekenin ardından Dışişleri Bakanlığına getirilen İsmet Bey, Lozan Barış Konferansı’na Türk heyeti başkanı olarak katılmıştır. 24 Temmuz 1923’te Sevr Antlaşması‘nı ve Mondros Mütarekesi’ni yok sayan Lozan Barış Antlaşması’nın imzalanmasında büyük katkısı vardır. 1923’te Cumhuriyetin ilanından sonra başbakanlık görevine getirilen İsmet Bey, bu görevi 14 yıl sürdürmüştür (1924-1937). Bu dönemde Şeyh Said İsyanı‘nın bastırılmasında ve birçok devrimin hayata geçmesinde etkin rol oynamıştır. 1937 yılında Atatürk ile Dersim İsyanı’nın bastırılması konusunda fikir ayrılıkları yaşayan İsmet İnönü, başbakanlıktan azledildi.

Cumhurbaşkanı İsmet İnönü

Atatürk’ün ölümünden sonra Türkiye Cumhuriyeti’nin ikinci cumhurbaşkanı seçilen İsmet İnönü bu görevi Celal Bayar’a devredinceye kadar 12 yıl sürdürdü (1938-1950). Bu dönemde CHP Genel Başkanlığı görevini (1938-1972) de yürüten İsmet İnönü, partinin değişmez genel başkanı seçilmiştir. Yine bu dönemde İsmet İnönü, 2. Dünya Savaşı boyunca Türkiye’yi savaştan uzak tutmuştur ve Köy Enstitüleri‘nin kurulmasına öncülük etmiştir. 1950 genel seçimlerinde Demokrat Parti’ye karşı meclis çoğunluğunu kaybederek cumhurbaşkanlığı görevinden ayrılmıştır. 27 Mayıs 1960 Darbesinin ardından 1961 yılında yeniden başbakanlığa getirilen İsmet İnönü 1965 yılında başbakanlıktan ayrılmıştır. 1972 yılında CHP genel başkanlığı yarışını Bülent Ecevit’e kaybeden İsmet İnönü, milletvekilliğinden de istifa ederek 88 yaşında aktif siyasi hayatını sona erdirmiştir. Bundan tam 1 yıl sonra 25 Aralık 1973 yılında Ankara’da hayata gözlerini yummuştur.

İsmet İnönü’ye Yöneltilen Suçlamalar ve Gerçekler

Bu yazımızda İsmet İnönü’nün hayatını ve elde ettiği başarılarını daha detaylı incelemekten ziyade onun tarih kitaplarında ön plana çıkmayan özelliklerden bahsedilecektir. Öte yandan İsmet İnönü, her insan gibi hayatının belirli dönemlerinde birtakım hatalar yapmıştır. Özellikle dünya tarihinin en önemli liderlerinden biri olan Atatürk’ün ardından cumhurbaşkanlığı yapması beklentiyi yüksek ölçüde arttırmıştır. Hatta Atatürk’ün ölümünden sonra cumhurbaşkanı seçildikten sonra “Ben Atatürk değilim, Atatürk’ten beklediklerinizi, benden bekleyemezsiniz” diyordu.

Fakat hem yaşadığı dönemlerde ve hem de ölümden sonraki yıllarda bazı kesimler kasıtlı olarak İnönü’nün yaptığı hataları çarptırarak halk nezdinde ona karşı bir düşmanlık yaratmaya çalışmıştır. Bu kesimlerin asıl hedefi İsmet İnönü üzerinden Cumhuriyetin kazanımlarına ve Atatürk’e duydukları nefreti yansıtmaktır. İnönü’ye karşı düzenlenen karalama kampanyası kısmen başarılı olmuş gibi gözüküyor çünkü günümüzde İsmet İnönü ile alakalı bilgi ve belgelerin çoğu yalanlarla ve iftiralarla dolu. Böyle bir ortamda İnönü’nün genç nesillere doğru anlatılması büyük önem taşıyor. Bu yüzden yazımızda ayrıca son dönemlerde şahsına yöneltilen suçlamalar objektif bir biçimde incelenerek İsmet İnönü’nün Türkiye tarihindeki önemine vurgu yapılacaktır.

Adaların Yunanistan’a Bırakılması

Şüphesiz İsmet İnönü, çoğu insanın zihninde “Lozan’da 12 Adaları Yunanistan’a veren insan” olarak canlanır. 12 Adalar’ın siyasi durumu Lozan Barış Antlaşması’ndan daha eskiye 1828 yılındaki Osmanlı-Rus Savaşına dayanır. Bu savaş sırasında İngilizler, Ruslar ve Fransızlar Yunanistan’ın bağımsızlığını istiyorlardı. Savaştan yenik ayrılan Osmanlı Devleti, Edirne Antlaşması’nı imzalamak zorunda kaldı. Bu antlaşmaya göre Yunanistan bağımsız oldu, Tuna’nın kolları arasındaki Serpents Adaları Ruslara, Attik ve Mora Yarımadaları ve bu yarımadaların etrafındaki tüm adalar Yunanistan’a bırakıldı.

1911 yılında İtalya Trablusgarp’a ve 12 Adalar’a saldırdı. Bu saldırılardan cesaret alan bazı Balkan ülkeleri de Osmanlı’ya saldırdı. Yine aynı dönemde Yunanistan da Midilli başta olmak üzere Ege’deki diğer adalara saldırdı. Balkan Savaşı’na odaklanan Osmanlı, 1912 yılında imzalanan Uşi Antlaşması ile 12 Adalar’ı Balkan Savaşı’nın sonuna kadar İtalya’ya bıraktı. Bir yıl sonra 1913 yılında Osmanlı I. Balkan Savaşı’ndan yenik ayrıldı. Yine aynı yılda imzalanan Londra Antlaşması doğrultusunda 12 Adalar’ın geleceğine “büyük devletlerce” belirlenmesine karar verildi. 1914 yılında Londra’da toplanan Büyükelçiler Konferansı sonucunda Meis Adası hariç 12 Adalar İtalya’ya, Ege’deki Gökçeada ve Bozcaada dışındaki diğer adalar ise Yunanistan’a bırakıldı. 1920 yılında Osmanlı tarafından imzalanan Sevr Antlaşması’nın 84. maddesine göre Gökçeada ve Bozcaada Yunanistan’a bırakacaktı.

Madde 84: …bundan maada Türkiye İmroz ve Bozcaada (Tenedos) cezireleri üzerindeki bilcümle hukuk ve tasarrufatından Yunanistan lehine olarak feragat eyler.

Adalar Lozan’da Mı Kaybedildi?

1923’te toplanan Lozan Konferansı öncesinde İsmet İnönü’ye verilen 14 talimattan dördüncüsü Ege’deki adalar ile ilgiliydi. Verilen talimata göre Çanakkale’ye yakın adalar istenecek, güçlük oluşturulursa Ankara’dan talimat beklenecekti. Antlaşmaya göre Türkiye Gökçeada, Bozcaada, Tavşan Adaları ve Anadolu sahillerine üç milden az uzaklıkta bulunan adaların, adacıkların ve kayalıkların hepsini aldı. Ayrıca Yunanistan’a bırakılan diğer adaları da askerden ve silahtan arındırdı. Fakat Uşi Antlaşması’nda bırakılan ve fiilen İtalya’nın kontrolü altına giren birtakım adalar Lozan Barış Antlaşması ile resmen İtalya’ya verildi. Lozan Barış Antlaşması’nın tartışmalı 15. Maddesi bu fiiliyatın kabulünden başka bir şey değildir.

Madde 15 —Türkiye aşağıda sayılan Adalar üzerindeki tüm hak ve senetlerinden İtalya yararına vazgeçer: Bugün İtalya’nın işgali altında bulunan Astampalya (Astropalia), Kodoş (Rhodes), Kalki (Calki), Skarpanto, Kazos (Casso), Piskopis (Tilos), Misiros (Misyros), Kalimnos (Kalymnos), Lcros, Patmos, Lipsos (Lipso), Sombeki (Simi) ve Istanköy (Koş) Adaları ile bunlara bağlı olan adacıklar ve Meis (Castellorizo) Adası.

Okuma Önerisi: Bu konuyla ilgili olarak Lozan Barış Antlaşması Bir Zaferdir! başlıklı yazımızı da inceleyebilirsiniz.

Türk Paraları Üzerinden Atatürk’ün Resminin Kaldırılması

İsmet İnönü’ye yöneltilen suçlamalardan biri de cumhurbaşkanı olduğu dönemde paranın üstünden Atatürk’ün resmini kaldırarak kendi resmini koyması olayıdır. İddialara göre İsmet İnönü bu olay ile milletin hafızasından son dönemlerde ters düştüğü Atatürk’ü kaldırmaya çalışmıştır. İsmet İnönü’nün cumhurbaşkanlığı döneminde paranın üzerine kendi resmini koydurttuğu doğrudur. Fakat bu olay Atatürk’e karşı yapılmış art niyetli bir çalışma değildir. 30 Aralık 1925 tarihli 701 sayılı “Mevcut Evrak-ı Nakdiyenin Yenileriyle İstibdaline Dair Kanun” doğrultusunda alınan kararlar Osmanlı paralarının tamamının tedavülden kaldırılması ve yeni paraların piyasaya sürülmesini öngörüyordu.

Ayrıca 16 Mart 1926 tarihli 3322 sayılı kararnamede “Elli, yüz, beş yüz ve bin liralık banknot basılır ve ön yüzüne reis-i cumhur hazretlerinin resmi bulunur” hükmü bulunuyordu. Bu kural 31 Temmuz 1951 yılında yayımlanan “Atatürk’ü Koruma Kanunu” ile değişmiştir. Bu kanun doğrultusunda basılan tüm paraların üstünde cumhurbaşkanı yerine sadece Atatürk’ün resminin konulması kararlaştırılmıştır. Özetle, 1926 ile 1951 yılları arasında Atatürk veya İnönü dışında üçüncü bir kişi cumhurbaşkanı olsaydı ve onun cumhurbaşkanlığı döneminde Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası para basma kararı alsaydı, o üçüncü kişinin resmi paranın üstünde olmak suretiyle basılırdı. Bu arada 1950-1951 yılları arasında Celal Bayar cumhurbaşkanı olmasına rağmen o yıllarda para basılmamıştır. Ayrıca günümüzdeki gibi 1957 yılında da suçlamalara maruz kalan İsmet İnönü, meclis kürsüsünden kendini “yaptığım şey yasaldır” diyerek savunmuştur.

Camiilerde Türkçe Ezan Okutulması

İsmet İnönü’ye yöneltilen ağır suçlamalardan biri de Arapça ezanın yasaklatılıp yerine Türkçe ezanın okutulması ve bunun sonucunda birçok kişinin hapse atılması iddiasıdır. Bu olayı dar kapsamda incelemek yerine geneli görmek açısından Cumhuriyetin ilanından itibaren incelemek olayı daha iyi anlamak açısından faydalı olacaktır. Cumhuriyet döneminde Tekke ve Zaviyeler kapatıldı, Tevhid-i Tedrisat Kanunu ile medreseler kapatılarak eğitim birleştirildi. Sarık, cübbe ve fes gibi kıyafetlerin sadece din görevlilerinin işlerini icra ederken giymeleri sağlandı. Bunlar halka din diye hurafeler öğreten ve onları din üzerinden sömüren kesime karşı açılan savaşın sonucunda yapılan inkılaplardır.

Bu kesim Kurtuluş Savaşı esnasında Milli Mücadele’ye katılmanın kafirlik olduğunu bile söylemiştir. Ayrıca yine Cumhuriyet döneminde Elmalılı Hamdi Yazır tarafından hazırlanan Türkçe Kur’an-ı Kerim, Türkçe hadis kitapları, Türkçe hutbe ve Türkçe ezan gibi uygulamaların hayata geçirilmesindeki amaç halkın dinin öğretilerini anlamasını sağlamaktır. İlk olarak Ocak 1932’de camilerde Kur’an Türkçe okutulmaya başlandı. Aynı yılın Ramazan ayında bayram tekbiri ve Fatiha suresi için Türkçe tercüme çalışmaları yapıldı. Yine aynı yıl içerisinde Hafız Yaşar Okur tarafından radyoda ve birçok camide Türkçe Kur’an okundu.

Ayrıca Türkçe ezan ve Türkçe hutbe bir kaç yıllık çalışmanın ürünü değildir. Macar Türkolog Kunoş, 1880’li yıllarda İstanbul’un çoğu yerinde zaman zaman Türkçe ezan dinlediğini yazmıştır. Fakat 6 Haziran 1941 tarihinde Türk Ceza Kanunu’nun 526. maddesine 4055 sayılı bir fıkra eklenmiştir: “Arapça ezan ve kamet okuyanlar üç aya kadar hafif hapis veya on liradan iki yüz liraya kadar hafif para cezası ile cezalandırılırlar.” Bu maddeye göre Arapça ezan Türkiye genelinde yasaklanmıştır. Bu yasak 1951 yılında Demokrat Parti tarafından kaldırılmıştır.

İsmet İnönü’nün Bilinmeyen Yönleri

İsmet İnönü’nün pek bilinmeyen özelliklerinden biri sağır olmasıdır. İsmet İnönü orduda topçu subayı olarak görev yaparken sürekli şiddetli top sesine maruz kalmasından dolayı yıllar içinde sağ kulağının duyma yetisi azalmıştır. Ayrıca İsmet İnönü, 44 yaşında diyabet hastalığına yakalanmıştır. Bu konuyla alakalı Erdal İnönü şöyle aktarıyor:

“Babam 1928’de ben 2 yaşındayken şeker hastası olduğunu öğrendi. 50 yıl şeker hastası olarak dikkatli yaşadı, önlemini aldı ve 1973’te öldü. Başta insülin yoktu, sürekli perhiz yapardı. Hiçbir şey yemez değil, dikkatli yerdi. Şeker yemezdi. Büyükannem masada babamın yanında oturur tatlı yemesine izin vermeyen doktorlara kızardı: ‘Bu doktor da çok insafsız. Ne olur oğlum biraz tatlı yese’ derdi. 1950 yılından sonra insülin iğnesi çıktı. İnsülin iğnesi yapmaya başladı. Ancak muhalefete düşünce özel doktor gelip iğne yapmıyordu. Çare arandı. Babam iğne yapmayı öğrendi ama olmadı. Annem İkinci Dünya Savaşı sırasında hasta bakıcılık dersi almıştı. Annem sonra iğne yapmayı başladı. Ara sıra da doktorlar gelip iğne yapardı. Babam çok dikkatliydi. Şeker hastalığı insanın hayatını uzatan bir hastalık. Çünkü daha iyi yaşamak için neler yapmanız gerektiğini araştırıp bunu yapıyorsunuz. Yaparsanız yararını görüyorsunuz, yapmazsanız zararını çekiyorsunuz.”

İsmet İnönü ve Sanat

İsmet İnönü akademik açıdan oldukça başarılı bir öğrenciydi. Okuduğu tüm okulları birincilikle bitirdi. Bunun dışında İsmet İnönü kendini çok iyi bir şekilde yetiştirdi. Daha henüz Sivas Rüştiyesi’ndeyken Fransızcayı, Harp Akademisi’ndeyken ise Almancayı çok iyi bir şekilde öğrenmişti. Fakat bu ona hayatı boyunca yeterli olamadı. Ellisinde sonra İngilizce öğrendi ve profesörlerden fizik ve kimya dersi aldı. İsmet İnönü ayrıca sanata da çok meraklıydı. Yine ellisinden sonra viyolonsel çalmayı öğrendi. Cumhurbaşkanlığı döneminde Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası’na özel bir ilgi göstermiştir. Her cuma günü Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası’nı dinlemeye giderdi. 1964 yılında suikaste uğramasına rağmen bu alışkanlığını aksatmadı. İsmet İnönü kitap okumayı da çok severdi. Kitaplarla olan ilişkisi üzerine şöyle demiştir:

– Ama ben mektebi bitirip Edirne’ye giderken, yanımda kocaman bir sandık Fransızca ve Almanca kitap götürüyordum.

İsmet İnönü ve Spor

İsmet İnönü, spora ve oyunlara da çok ilgiliydi. Yakın çevresindekiler ile bezik ve briç, Atatürk ve konuk devlet adamları ile bilardo oynardı. Her yıl yazın Heybeliada’da meşhur çivileme atlayışını yapar ve deniz sezonunun açıldığını müjdelerdi. Bu alışkanlığını 85 yaşına kadar sürdürmüştür. İsmet İnönü, harp yıllarının edindirdiği bir alışkanlık olarak ata binmeyi çok severdi. Hatta 1930 yılında Türk yarışçılığının en önemli koşularından olan Gazi Koşusu’nu Olgo adlı atıyla kazanmıştır. Bunların dışında golfe, tenise ve on yaşından itibaren babasının yönlendirmesi sayesinde satranca da ilgi duymuştur. Öyle ki 1972 yılında, İsmet İnönü 88 yaşındayken, literatüre “asrın maçı” olarak geçen ABD’li Bobby Fischer ile Rus Boris Spassky arasında oynanan satranç maçını analiz etmesi için milli satranççı Sami Büyükgökçesu’yu evine davet etmiştir. O zaman 21 yaşında olan Büyükgökçesu İnönü’nün satranç bilgisinden etkilendiğini aktarır.

İsmet İnönü, seksen dokuz yıllık hayatı boyunca sayısız görevler üstlenmiştir. Garp Cephesi kumandanlığı, Lozan görüşmeleri heyet başkanlığı, Türkiye Cumhuriyeti başbakanlığı, cumhurbaşkanlığı, dışişleri bakanlığı, eğitim bakanlığı, Cumhuriyet Halk Partisi genel başkanlığı onun hayatı boyunca üstlendiği görevlerden bazılarıdır. İsmet İnönü, tüm bu işlerdeki başarılarıyla Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en önemli figürlerinden biridir.

Not: Bu konuyla ilgili olarak Mustafa Kemal Atatürk Kimdir? Askeri ve Siyasi Hayatı (Tüm Ayrıntılarıyla) başlıklı yazımızı da inceleyebilirsiniz.

2 Yorum

  1. İsmet İnönü hakkında yapılan iftiralar son derece haksız. Bu iftiraları atanlar kendilerinden utanmalı.

  2. Şüphesiz ismet inönü askeri nitelikte büyük bir komutandı ve vatanın bağımsızlığı için her şeyi yapardı o büyük bir asker fakat bahtsız bir siyaset insanıydı Allah rahmet eylesin saygıyla anıyorum

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu Konuyla İlgili Yazılar

Başa dön tuşu

Metin kopyalamanın açılabilmesi için
lütfen web sitemizdeki herhangi bir reklama
tıklayarak bize destek olunuz.

Kapalı

Reklam Engelleyici Algılandı

Lütfen reklam engelleyicinizi kapatarak bize destek olunuz. Anlayışınız için teşekkür ederiz.