Takiyüddin Kimdir? Rasathanesi Ne Zaman ve Niçin Yıkıldı?
Bu yazımızda İstanbul Rasathanesi ve Takıyüddin er-Râsıd hakkında bilgilere yer verdik. Takiyüddin tarafından açılan İstanbul Rasathanesi ne zaman ve neden kuruldu? ve Ne zaman ve niçin yıkıldı? sorularına yanıtlar verdik. Ayrıca konuyla bağlantılı olarak Müneccimbaşı kavramını açıklayarak akli ve nakli ilimlere örnekler verdik.
Bu Yazının İçindeki Başlıklar:
Takiyüddin Kimdir?
Takiyüddin er-Rasıd 14 Haziran 1526’da Şam’da doğmuştur. Döneminin en önemli matematikçi ve astronomlarından birisidir. Gençliğinde Mısır ve Şam’da bulunan tanınmış alimlerden hadis, fıkıh ve tefsir dersleri almıştır. Sonrasında ise hadis alimi düzeyine kadar gelmiştir. Takiyüddin’in matematik ve astronomiye ilgisi Mısır’da kadılık yapan Abdulkerim Efendi’nin ona eski gökbilimciler tarafından yazılmış eserleri ve kullanılan aletleri hediye etmesiyle başlamıştır.
Ardından 1570 yılında tam olarak İstanbul’a yerleşmiş ve bir yıl sonra Sultan II. Selim’in atamasıyla birlikte vefat eden eski müneccimbaşının yerine geçmiştir. Daha sonra incelediği eski yıldız kataloglarındaki eksikleri fark etmesiyle birlikte İstanbul’da bir rasathanenin (gözlemevinin) gerekli olduğu kanaatine varmıştır. Uzun çalışmalar sonucunda, 1570’li yılların sonuna doğru İstanbul Rasathanesi’ni kurmuştur. Orada 16 çalışma arkadaşıyla birlikte pek çok çalışmaya imza atmıştır. Daha sonra halkın isyanları sonucunda gözlemevi yıkılmıştır ve bu durum karşısında Takiyüddin kendisini eve kapatmış ve sıkıntılı bir dönem sonrasında 18 Şubat 1585 tarihinde vefat etmiştir. Mezarı Beşiktaş’ta Yahya Efendi’nin Dergahı’nda bulunan Takiyüddin yaşamı boyunca 5 matematik, 20 astronomi, 3 fizik ve mekanik, birer tıp ve zooloji alanlarına ait pek çok esere imza atmıştır. Aynı zamanda ölçü ve tartılarla ilgili yazdığı bir kitap bulunmaktadır.
Takiyüddin’in Çalışmaları
Takiyüddin’in matematik ve astronomi alanında yaptığı çalışmalar nelerdir? Takiyüddin hayatı boyunca astronomi alanında 20 ve matematik alanında 5 esere imzasını atmıştır. Matematikte özellikle trigonometri alanında meşhur çalışmaları bulunur. Sinüs, kosinüs, tanjant ve kotanjantın tanımları ve kanıtları ile ilgili çalışmalar yapmış; cetvellerini hazırlamıştır. Uzun süredir kullanılan altmışlık kesirler yerine, astronomide ilk kez ondalık kesirler kullanılmaya başlamıştır. Ekliptik ve ekvator arasındaki bilinen açıyı, 1 dakika ve 40 saniyelik bir farkla yeniden hesaplayarak zamanındaki gerçeğe en yakın olan dereceyi hesaplamıştır.
Mühendislik yeteneği sayesinde pek çok astronomik alet, güneş saati, mekanik saat ve su çekme aleti icat etmiştir. Bu icatlarını astronomiden esinlenerek ya da doğrudan astronomi için yapmıştır. Eserlerinde saatleri astronomik araçlar gibi gördüğüne dair pek çok bilgi bulunmaktadır. Saatlerin dakik bir şekilde dakika ve saniyeyi verebilme mekanizmasından Avrupa ile aynı zamanlarda bahsetmiştir.
İstanbul Rasathanesi Ne Zaman ve Niçin Yıkıldı?
İstanbul Rasathanesi, Atai’nin Zeyl’i Şakaik-i Atai adlı eserinde belirttiği üzere 1579 yılında kurulmuştur; ancak tarihsel araştırmalar ve Ahmed Refik’in Onuncu Asr’ı Hicride İstanbul Hayatı eserindeki bir fermana göre gözlemevinin 1578 yılında faaliyette olmuş olması gerektiği bulunmuştur. Aynı zamanda 1577 kuyruklu yıldızı ve 1578’de gerçekleşen veba salgını sırasında da gözlemevinin bulunduğu söylenir. Bir başka kaynağa göre ise Gözlemevi’nin 6 Haziran 1575 tarihinde kurulduğu, ancak inşaatının hala devam ettiği söylenir. Sonuç olarak, 1577 yılı civarlarında tam olarak araştırmalara başlanmıştır.
Gözlemevi; İstanbul’un Avrupa yakasında, tophane yakınlarında bulunmaktadır. Kesin yeri bilinmemekle birlikte Galata Kulesi ve Galata Sarayı’nda bulunduğu söylenmektedir. Bu bölgenin seçilme nedenleri arasında ise yüksek bir mevkide bulunmasıdır.
Bu gözlemevi, dönemin ünlü astronom ve matematikçisi Takiyüddin tarafından büyük uğraşlar ve ısrarlar sonucunda kurulmuştur. Takiyüddin 1571’de Sultan II. Selim tarafından müneccimbaşı konumuna tayin edildikten sonra kurulum çalışmalarına başlamıştır. Takiyüddin’in gözlemevini kurmaktaki amaçlarından biri Uluğ Bey Zic’indeki eksikleri tamamlamak ve yeni bir zic hazırlamaktır. Kurulumdan sonra güneş parametrelerinin hesaplanması için yeni bir metod hazırlanması, güneş ve ay cetvellerini ihtiva eden zicler hazırlanması gibi önemli çalışmalara ev sahipliği yapmıştır. Ancak gözlemevi, halkın Takiyüddin ve arkadaşlarının meleklerin müstehcen yerlerine baktıkları iddiası ve isyanları sebebiyle III. Murad’ın emriyle yıkılmıştır.
İstanbul Rasathanesi Niçin Kuruldu?
İstanbul’da rasathane kurulmasının gerekçeleri neler olabilir? Gökbilimi, namaz vakitlerinin belirlenmesi, kıble yönünün belirlenmesi, takvim hazırlanması gibi pek çok nedende kullanımından ötürü 16. yüzyıl Osmanlı Devleti’nin vazgeçilmezlerindendi. Gökbiliminin doğru şekilde araştırılabilmesi için ise gözlemevi şarttı. O zamanlarda kurulan gündelik hayata yönelik küçük çaplı gözlemevleri ise uzun vadede faydalı olmuyordu. Henüz müneccimbaşılık görevine atanmış olan ünlü astronom ve matematikçi Takiyüddin, eski astronom Uluğ Bey’in “Zic-i İlhanı” adlı eserindeki astronomi gözlemlerinin ve hesaplarının eskidiğini ve artık günün ihtiyaçlarına uygun olmadıklarını belirlemişti. Yeni gözlemler yapılmalı ve gözlemlerin sonuçlarından yeni tablolar hazırlanmalıydı. Bu gözlemler ise ancak uzun vadeli fayda sağlayabilecek yerleşik bir gözlemevi kullanılarak yapılabilirdi. Dolayısıyla İstanbul’a mutlaka bir gözlemevi gerekiyordu.
Rasathanelerin günümüzde astronomi biliminin gelişmesine katkıları neler olabilir? Gözlemevlerinin amacı uzaydaki değişiklikleri tespit etmek, gözlemlemek, verileri toplamak ve bu verilerin incelemelerini yapmaktır. Dolayısıyla insanın içinde yaşadığı evreni anlayabilmesi ve onun gizemlerini çözebilmesi için gözlemevlerine ihtiyaç duyar. Gözlemevlerindeki her gelişme, astronomi biliminde de önemli değişikliklere yol açar ve geliştirir.
Müneccimbaşı Ne Demektir?
Osmanlı İmparatorluğu’nda saray görevlilerinden birileri olan müneccimlerin daha kalifiye ve diğerlerini yönetici pozisyonda olan kişilere “müneccimbaşı” denirdi. Müneccimbaşları “ilmiye sınıfı”ndan seçilirlerdi. Müneccimin kelime anlamı olan astroloji ve kehanet alanları üzerinde çalışırlardı. Bu alanların yanı sıra devlet katında kullanım için takvim, imsakiye, zayiçe hazırlama gibi işlerle uğraşırlardı. Müneccimbaşları tarafından hazırlanan takvimler 1800 yılına dek Uluğ Bey’in Zic’ine göre düzenlenirken, bu tarihin sonrasında Jackues Cassini’nin Zic’ine göre düzenlenmişlerdir. Bu takvimlerin işlevlerinden bazıları; doğum, ölüm, savaş, barış, evlilik, denize gemi indirilmesi gibi önemli konuların kehanetler aracılığıyla zamanlarının tespit edilmesiydi.
Kehanetlerin yanı sıra kuyruklu yıldız, yangın, zelzele, güneş ve ay tutulmaları gibi astronomi ile ilgili ya da ilgili olduğuna inanılan olaylar takip edilir ve yorumlanırdı. Sonrasında ortaya çıkan raporlar saraya bildirilirdi. Namaz vakitlerini belirleyen muvakkithaneler yönetimi ve bu muvakkithanelere muvakkıtların tayin edilme görevi müneccimbaşları tarafından yapılırdı. Müneccimbaşılık görevi 1924 yılında kaldırılana kadar 37 kişi müneccimbaşı olarak görev yapmıştır ve bu 37 kişi arasında öne çıkan isimlere örnek olarak III. Murad saltanatı zamanında İstanbul’da kurulan rasathanenin kurucu ve yöneticisi olan Takiyüddin Rasid ve 17. yüzyılın en önemli Osmanlı tarihçilerinden birisi olan Müneccimbaşı Ahmed Dede verilebillir.
Akli ve Nakli İlimler Hangileridir?
Akli ve naklî ilimlere örnekler verelim. İslami ilimler; akli ilimler ve nakli ilimler olarak ikiye ayrılırlar. Nakli ilimler din ilmi olarak geçerler. Nakli bilgiler vahiy yoluyla peygamberlere gönderilmiş din ve ilahiyat hakkında bilgi veren bilgilerdir. Akli bilgiler ise beden ilmi olarak geçerler ve insanların temel ihtiyaçlarını gidermek amacı için eşya kullanımı ve insanların faydasına hizmet ettirmeyi amaç edinmiş aklın ürünü olan rasyonel bilgilerdir. Akli bilimler için kesin bilgi denilemez, çünkü insanın zamana bağlı olarak ihtiyaçlarına göre gelişme kaydetmektedirler ve bu değişimler her zaman gerçekleşebilirler. Dini bilimler ise saf hakikatı ifade ederler ve bu nedenle değişim göstermezler. Dolayısıyla nakli bilimler için kesin bilgidirler denilebilir. Akli bilimlere örnek olarak matematik, edebiyat ve mantık bilimi gibi örnek verilebilir. Nakli ilimler için ise tefsir, kelam, hadis, fıkıh gibi örnekler verilebilir.