Fotoğraf Nedir? Osmanlı Devleti’nde Fotoğrafçılık
Fotoğraf, Türk Dil Kurumu sözlüğüne göre çeşitli araç ve malzeme kullanarak görüntüyü özel bir yüzey üzerinde sabitleme olarak tanımlanmaktadır. Fotoğrafçılık ise fotoğraf yapma işi olarak açıklanmıştır. Osmanlı Devleti’nde fotoğrafçılık 19. yüzyılda başlamıştır.
Bu Yazının İçindeki Başlıklar:
Fotoğraf Nedir?
Fotoğraf sözcüğü dünyada ilk kez İngiliz matematikçi, gökbilimci ve kimyager olan Sir John Frederick William Herschel (1792-1871) tarafından 1840 yılında kullanılmıştır. Sir John Frederick William Herschel, yakın arkadaşı olan İngiliz fizikçi, matematikçi, filozof ve dilbilimci William Henry Fox Talbotun (1800-1877) uyguladığı yeni yöntemle, yüzey üzerinde elde ettiği görüntüye fotoğraf adını vermiştir. Yunanca photos ‘ışık’ ve graphos ‘çizmek’ sözcüklerinden oluşan Photography İngilizcede fotoğrafın karşılığı olarak kullanılmaktadır. Yani fotoğraf İngilizce bir sözcük olmasının yanı sıra, kökeni Yunancadır.
Dünyadaki İlk Fotoğraf
İlk fotoğraf tarihi tam belli olmamakla beraber 1826 yada 1827 yılında Joseph Nicéphore Niépce tarafından çekilmiştir. Fotoğraf Saône-et-Loire, Bourgogne, Fransa‘daki penceresinden görünümü göstermektedir. Fotoğrafın pozlama süresi yaklaşık olarak 8 saat sürmüştür.
Osmanlı Devleti’nde Fotoğrafçılık
Avrupa’daki devletlerde ilk fotoğraf makinesi bulunmadan yüzyıllar önce fotoğraf konu alan bilim kurgu eserler yayınlanırken; Osmanlı Devleti’nde ise verilen fetvalar ile fotoğrafın haram olduğu ilan ediliyordu. Fotoğraf insanların hayatına girdikten sonra da fotoğrafın haram olduğunu beyan eden fetvalar ilan edilmeye devam ediyordu. Fotoğraf ile ilgili verilen fetvalar halk arasında dikkat edilse bile bu fetvaların saraylarda geçerliliği yoktu. Portresini devlet dairelerinin duvarlarına astıran ilk Osmanlı padişahı olan II. Mahmut bu nedenle çok tepki çekmiştir.
Osmanlı Devleti’nde fotoğrafın ilk kez duyuruluşu, 28 Ekim 1839 tarihli Takvim-i Vekayi’nin 186. sayısında yapılmıştır. 13 Ağustos 1841 tarihli Ceride-i Havadis’te şu haber yayımlanmıştı: “Bir mahallin resm-i mücessemini almak için Avrupa’da Daguerre dedikleri zat bir alât icad edüp Daguerre’in basması manasında Dagcıyolip tesmiye etmiş ve mukaddema kitabı dahi İstanbul’a gelmiş ve tercüme edilmiş olmakla bilenlerin malûmudur.”
Aradan yaklaşık bir yıl geçtikten sonra 17 Temmuz 1842 tarihinde aynı gazetede (Ceride-i Havadis) şu şekilde yeni bir haber yayınlanmıştı: “Beyoğlu’nda Mösyö Dager’in şakirdanından Mösyö Kompa icrayı sanat eylemektedir. Ressamlar bir adamı resmedecekleri vakit anı birkaç günler kemal-i sabr ü sükûnla karşılarına oturtup defa be defa nazar ederek haylü zahmetlü resmederler. Lakin bu alâtla resmolunacak olduğu vakitte güneşte altı saniyede ve güneşsiz havada yarım dakikada ol alât vasıtasıyla resmedüp bitirirler.”
Osmanlı Devleti’nde İlk Fotoğraf Stüdyoları
Gazetelerce Beyoğlu’nda fotoğraf çektiği söylenen Mösyö Kompa’nın, Daguerre’nin buluşunu pazarlamak için çeşitli ülkelere yolladığı adamlarından biri olduğu Osmanlı Devleti’nde yaşayan insanlar tarafından anlaşılıyordu.
8 Haziran 1845 tarihli Ceride-i Havadis’te yine fotoğraf ile ilgili bir haber yayınlandı. Bu seferki haber Osmanlı’da yaşayan insanlar tarafından çok merak uyandırdı. Yayınlanan haber; “Mösyö Naya adlı bir Fransız’ın Beyoğlu’nda açtığı fotoğrafhanede güneşe dahi muhtaç olmayarak karşısındaki adamın suretini birkaç saniyede çıkardığı ve fotoğrafın cesametine göre 60 kuruştan 100 kuruşa kadar para aldığı” halka duyurmaktaydı. Osmanlı Devleti’nde ressamların günlerce bazen ise haftalarca uğraşıp ortaya çıkardığı işi birkaç saniye içinde fotoğraf ile ortaya çıkarma düşüncesi insanlar tarafından büyük merak uyandırdı. Kısa sürenin yanı sıra fotoğrafhanelerde istenen ücret ressamın istediği bütçelerin yanında çok küçük rakamlar olarak kalıyordu. Hem fiyat hem de vaat ettikleri süre neticesi sonucunda fotoğrafçılık Osmanlı Devleti’nde büyük bir hızla yayılmaya başladı. Böylelikle de Osmanlı Devleti’nin fotoğrafçılığa karşı bakış açısı değişti.