Korsanlık ve İzinli Korsanlık Nedir? Korsanlık Tarihi
Bu yazımızda Korsanlık Tarihi başlığı altında önce korsanlığın tanımı yapılmış, sonra korsanlığın gelişim aşamaları incelenmiştir. İzinli korsanlık ve Akdeniz’de korsanlık konuları da bu yazıda ayrıca incelenmiştir. Tarihte korsanlığın gelişimini sağlayan faktörler nelerdir?
Bu Yazının İçindeki Başlıklar:
Korsanlık Nedir?
Uluslararası Denizcilik Organizasyonu (IMO); 1982 Birleşmiş Milletler Kongresi Deniz Ticaret Hukuku (UNCLOS)’nda korsanlığı herhangi bir ülkenin yasal sınırları içinde kalan kalmayan tüm gemilere, hava taşıtlarına, mülkiyetlere ve sivillere karşı deniz ve/veya hava güçleri tarafından uygulanan herhangi bir kasıtlı saldırı, alıkoyma ve/veya yağmalama eylemi olarak tanımlar.
Bu tanım her ne kadar işin diplomatik ve yasal yönünü karşılamayı başarsa da, insanlığın tarih boyunca korsanlığa olan ilgisini anlatmakta yetersizdir. Elimizdeki yetersiz derecede az fiziksel kaynağa dayanarak, ki onların bile ne kadarının gerçek ne kadarının kurgusal olduğu tartışılır. Korsanların basit suçlulardan daha fazlası olmadıklarını söyleyebiliriz. Buna rağmen pek çoğumuzu etkilemeyi ve cazibeleri altına almayı başarmışladır. Define Adası ve Peter Pan gibi çok sayıda önemli edebi eserin oluşumuna katkı sağlamışlardır.
Bunun birincil nedeni korsanlığın beynimizde IMO’nun yaptığı tanımdan ziyade çocukken okuduğumuz veya bize anlatılan romantik fikir olarak yerleşmesi olabilir. Korsanlığın zihnimizde özgürlük ve güç imgelerini canlandırması (ki insanoğlu her daim bu kavramlara tapma eğiliminde olmuştur), korsanlığı özgür ve eşitlikçi bir hayat olarak tanımlamamız korsanlığa olan bu saf ilgimizin muhakkak en temel nedenidir. Çocukluğumuzda vahşi ve güçlü korsanlar hakkında hikayeler dinler, yetişkinlikte yarı doğru yarı yanlış özgürlük ve eşitlik bilgileriyle hayalimizdeki korsan imajını geliştiririz. Bunun sonucunda hepimizin aklında farklı birer korsan imajı oluşur. Bu tür kavram karışıklıklarını önlemek için yapılabilecek en iyi şey sıkıcı avukat ve ülke yöneticilerinin yaptığı karmaşık (ve yukarıda kısaca özetlenen) tanımı baz almak, öznel tanımı yapmaya çalışmamaktır. Zira kişiden kişiye değişen bir şeyin tanımını yapmak anlamsız ve olasılıksızdır. Korsanlığa dair kafamızda bir tanım oluşturmak için yapabileceğimiz en iyi şey ise tarihteki yerleri ve yaşam şekillerini incelemek ve kafamızda buna göre bir tanım oluşturmaktır.
Okuma Önerisi: Bu konuyla ilgili olarak Korsan Kimdir? Korsanlar Nasıl Yaşardı? başlıklı yazımızı da inceleyebilirsiniz.
İzinli Korsanlık Nedir?
Korsan sözcüğü denizde gemi, insan ve eşya el koymayı, yağmalamayı içeren haydutluk anlamına gelmektedir. Ancak Latincedeki cursus kavramından türeyen ve Türkçeye korsan olarak geçen corsair kavramını, haydutluk anlamına gelmemektedir. Corsair, egemen olan güç tarafından verilen bir tür deniz görevidir. İzinli korsanlık olarak ifade edilen bu görevin İngilizcedeki karşılığı privateering kavramıdır. Buccaneer kavramı da izinli korsanlar için kullanılan başka bir terimdir.
Bu noktada egemen gücün bilgisi ve gözetimi ile yapılan izinli korsanlık ile herhangi bir yasal dayanağı olmaksızın yapılan haydutluk birbirinden farklı iki olgudur.
Akdeniz’de de tarih boyunca yaşanan sorunlardan biri de izinli korsanlık sorunudur. Osmanlı Devleti’nin Akdeniz’de izinli korsanların yağmalarına göz yumması Akdeniz’deki ticareti olumsuz etkilemiştir.
Akdeniz’de Korsanlık
Korsanlık olgusunun doğum ve gelişimini anlamak için öncelikle korsanlığı kolaylaştıran ve hatta fayda sağlayan faktörlere bakmamız gerekir. Bir korsan gemisi için en önemli etmen yer şekilleridir. Koy ve kıyı gibi yer şekilleri gizlenmek ve pusu kurmak için ideal yerlerdir. Dolayısıyla tarihte korsanlık fenomeninden en çok muzdarip olan bölgeler bu tür gizlenmeye olanak sağlayan yer şekilleri açısından zengindir. Buna örnek olarak Akdeniz verilebilir. Tarihteki ilk korsan faaliyetlerinin görüldüğü bölge sayılabilecek olan Akdeniz’de koy (daha doğrusu saklanma yeri) sayısı oldukça fazladır. Bir diğer avantaj sağlayan doğal oluşum da açık denizlerdir. Çoğunlukla insan sayısı (dolayısıyla güç) bakımından ticaret gemilerine oranla iyi durumda olan bir korsan gemisi için açık denizde, en yakın yardıma kilometrelerce uzaktaki bir ticaret gemisi kadar güzel bir hediye yoktur.
Tarihte korsanlığın yayılmasına yardım eden tek faktör yer şekilleri değildir elbet. Savaşlar, sosyal ve ekonomik olaylar da korsanlık tarihi üzerinde yoğun bir etkiye sahiptir. Bu nedenler yüzünden tarihte pek çok ülke zaman zaman korsanlığı destekleyici politikalar izlemiş, hatta açık açık korsanlarla birlik olmuşlardır. Sonuçta hayatını kesip biçerek idame ettiren bir adamdan daha iyi bir asker bulunabilir mi? Buna artı olarak başarısız olması durumunda bu askeri geçmiş suçları yüzünden idam ettirirsin ve sorunun çözülür. Dolayısıyla bu duruma korsanlığın sadece ileriki dönemlerinde değil, İlk Çağlarda da rastlanması hiç de şaşırtıcı değildir. Bu durum basitçe yasal korsanlık olarak tanımlanabilir ve pek çok ülkenin kaderinin tayin edilmesinde önemli bir rol oynamıştır.
Tarihte İlk Korsanlık Faaliyetleri
Tarihte korsanlık faaliyetleri ile ilgili ilk bulgular M.Ö. 14. yüzyıla kadar uzanmaktadır. Tarihteki ilk korsanlar Cyprus’su yağmalayan Lukkanlardır. Lukkankar, Anadolu’da bulundukları süre boyunca birçok baskın ve yağma yapmışlar ve Hititlerle güvenliklerini teminat altına alan bir antlaşmaya vararak diğer ülkelerin saldırılarından korunmuşlardır. Hititler o zamanlar Anadolu’daki hakim güçtü. Bu nedenle Lukkanlar, Hititlerden onların gemilerine saldırmama karşılığında güvenlik talep etmişler ve diğer ülkelerin saldırılarından endişe etmeden mutlu mesut korsanlık faaliyetlerine devam etmişlerdir. Yani Lukkanlar sadece korsanlığın değil, Orta Çağ’a gidildikçe tarihte daha büyük bir yer kaplayacak olan yasal korsanlığın da ilk ataları denilebilir. Lukkanlardan sonra korsanlığı bir fırsat olarak gören pek çok kaptan, dünyanın her yerinde ticaret gemilerine ve ülke yönetimlerine zor anlar yaşattı.
Korsanlığın Gelişimi
Özellikle ilk çağlarda korsanlık faaliyetlerinin durdurulmaya çalışılması başarısızlıkla sonuçlanmıştır. Bunun en önemli nedenlerinden birisi Yunanistan gibi bazı uygarlıkların şehir devletleri olarak yönetilmesi ve sürekli birbirleriyle savaş halinde olmalarıdır. Sürekli kendi içinde savaşan küçük şehirler korsan saldırılarını durdurmak konusunda iki nedenden ötürü başarısız oluyorlardı.
Başka bir ülkeyle savaş halindeyken diğer olası saldırılara daha açık olunduğu gerçeği
Savaş halinde oldukları şehirle- korsanları durdurmak için bile olsa iş birliği yapmaktaki isteksizlikleri. Bu nedenle Atinalılar denizde güç elde ettikleri zamanlarda bile korsan saldırılarını durdurmakta başarılı olamadı.
İlk Çağlardaki korsanlık sorunsalının bir diğer nedeni de deniz gücüne yeterli önemin verilmemesi ve sonucunda deniz gücünün saldırıları engellemekte başarısız olmasıdır. Örneğin o zamanın en büyük güçlerinden sayılan Roma İmparatorluğu’nun ekonomisinin büyük bölümü tarımdan sağlanıyordu. Deniz ticareti ekonomilerinin sadece çok küçük bir parçasını oluşturuyordu. Bu nedenle daha güçsüz ülkeler, Rodos ve Kartaca gibi, deniz güçlerine yöneldi ve Akdeniz üzerinde hatırı sayılır derece deniz gücüne sahip oldular. Sonuç olarak Roma, M.Ö. 166’da Rodos ve Kartaca’yı fethettiği zaman Akdeniz’deki korsan saldırılarında büyük bir patlama yaşandı.
Bununla beraber devletlerin birçok başarılı girişimi de oldu. Örneğin korsanlığın Akdeniz’de yayılımında büyük katkıları olan Roma, M.Ö. 1. yüzyılda ticaret yapan bir ülke haline geldiğinde korsanlığa son vermenin daha karlı olduğuna karar vermiştir. Birkaç yıl içinde Akdeniz’deki korsanlık faaliyetleri neredeyse sıfırlanmıştır. Bu girişimin tek nedeni Roma’nın ticaretini kalkındırmak olabileceği gibi, o zamanlar Roma’nın başında olan Yüce Caesar’ın korsanlarla olan talihsiz münasebetinin de korsanlığın sonunu getirmek isteme nedenlerinden biri olabileceği gözden kaçırılmamalıdır.
Korsanlık Nasıl Yok Oldu?
Caesar, Bitinya’dan Roma’ya dönüşü sırasında Kilikyalı bazı korsanlar tarafından Bulamaç Adası yakınlarında yakalanmış ve tutsak edilmiştir. Aslında yakaladıkları insanları birbirine bağlayıp denize atmak gibi barbarca bir gelenekleri olan bu korsanlar, Caesar’ın soylu olduğunu anlayınca yirmi talentlik fidye talebinde bulunmuşlardır. Tabi ki Kilikyalı korsanların şansı yüzlerine gülmüş ve Caesar onlara kendisinin en az elli talent edeceği bilgisini verme nezaketini göstermiştir. Caesar korsanları engin bilgileriyle kutsamakla kalmamış aynı zamanda fidye ödenene kadar (yaklaşık 38 gün) varlığıyla korsanların günlerini de şenlendirmiştir.
Görünen odur ki Caesar korkusuz ve kendine güvenen lider kişiliğini orada da korumayı başarmıştır. Korsanların kendisini yeterince övmemesi durumunda onları “barbarlar” olarak çağırmış ve işkence etmekle tehdit etmiştir. Bu kadar tatlı bir kişiliği 60 kişinin bıçaklamak konusunda anlaşması insanların nankörsüzlüğüne en belirgin örnektir. Fidyesi ödenip salıverildikten sonra Caesar eski dostlarını unutmamıştır. Deniz kuvvetlerini toplayabildiği en kısa sürede toplayıp şenlik havasında bir ziyarette bulunmuştur. Roma’nın korsan üstlerine düzenlediği bu baskınlarda Caesar’ı şahsen kaçıran korsan mürettebatıyla birlikte pek çok korsan daha yakalanmıştır. Akdeniz’de korsanlık faaliyetleri yok denecek kadar azalmıştır.
Batı Roma İmparatorluğu’nun 476’da çökmesiyle, korsanlık faaliyetlerini kısıtlamak Bizans İmparatorluğu’na kalmıştır. Bizans’ın çöküşüyle birlikte Anadolu’da korsanlığı kontrol altına alacak bir uygarlığın kalmamasıyla Akdeniz ve Ege korsanlar için 16. yüzyıla kadar güvenli bölge olarak kalmıştır.
Not: Bu konuyla ilgili olarak Deniz Ticareti İlk Nerede Başladı? Tarihteki İlk Limanlar ve Koloniler başlıklı yazımızı da inceleyebilirsiniz.