Dünya Tarihi

Korsan Kimdir? Korsanlar Nasıl Yaşardı?

Bu yazımızda korsan kavramının yanı sıra korsanların yaşamları hakkında da kısa bilgilere yer verdik. Korsanların yaşam biçimleri nasıldır? Korsanlar nasıl yaşadı?

Korsan Kimdir?

Korsan deyince hemen hemen hepimizin aklında yaralarla kaplı, tepeden tırnağa tabanca kuşanmış, pasaklı bir görüntü belirir. Pek de şaşırtıcı olmayan bir biçimde bu görüntü gerçeğe oldukça yakındır. Sonuçta ortalama bir Orta Çağ erkeğin görüntüsünün böyle olduğunu hesaba katarsak bu tanım oldukça yerindedir ama ne yazık ki korsanların yaşam tarzları hakkında onların da normal insanlar olduğu dışında pek bir bilgi vermez.

Orta Çağ erkeklerinin büyük çoğunluğu iri yarı ve sakallı olsa da, çok yüksek ihtimalle bugünkü korsan imajımızı tarihteki en iz bırakmış korsan olan Kaptan Teach’e (Kara Sakal olarak da bilinir) borçluyuz. Kaptan Johnson, General History of the Pirates adlı kitabında Kara Sakal’ı şu şekilde tanımlar:

Kara Sakal takma adlı Kaptan Teach, yüzünün tamamını kaplayan ve ona korkutucu bir meteor siması veren çok miktardaki saçlarıyla, Amerikalılara tüm kuyruklu yıldızlardan daha fazla korku salmıştır. Sakalı ölçüsüz derece uzundu, gözlerine kadar geliyordu… Saldırı zamanlarında omuz kayışına üç tane tabanca takar, şapkasının altına kibritler saklardı. Gözleri her zaman o kadar öfkeli ve vahşi bakardı ki hiçbir hayal gücü öyle bir öfkeyi vücuda getiremez.

Korsanların Görünüşü

Korsanların nasıl göründükleriyle ilgili daha kesin bir sonuca varmak istersek çoğunun oldukça genç olduklarını söyleyebiliriz. Denizlerde hayat yorucu ve zorlayıcıdır bu nedenle çoğu denizci (ve tabi ki bu korsanlara da hitap eden bir genelleme) 20’li yaşlardaydı. Bu onlara kürek çekme ve dövüşme gibi güç ve çeviklik gerektiren işlerde fayda sağlıyordu.

Ayrıca korsanlığın II. Charles devrinde en aktif zamanlarından birini yaşadığı göz önünde bulundurulursa çoğunun yüksek ihtimalle uzun perukları ve frakları olduğunu söyleyebiliriz. Yani aslında uzun saçlı ve şık korsanlar düşünüldüğü kadar gerçeğe aykırı değildir.

Aynı şekilde tahta bacaklar ve papağanlar da gerçeğe oldukça yakındır. Korsanlar fırtınalar ve saldırılar sağ olsun yaralanmaya oldukça açıklardı. Ayrıca yara ve sakatlanmalara uygulanan prosedür müdahale oldukça direkt ve acılıydı. William Philliphs iki korsan gemisi arasındaki bir çatışmada yaralandığında, güvertede sağlıkçı bulunmadığından, bacağı geminin marangozu tarafından bulduğu en büyük testere tarafından vücudundan ayrıldı. Ama yarayı dağlama işinin düşündüğünden çok daha zor olduğu ortaya çıktı ve gerekenden daha fazla yeri yaktı. Papağanların olayıysa kopuk bacaklar ve ölü denizcilerden çok daha iç açıcıdır. Basitçe olay papağanların renkli ve bakımlarının kolay olmasından ibaret. Tropik adalara giden denizcilerin eve hediyelerle dönmeleri oldukça yaygındı ve papağanlar renkli ve konuşabilen kuşlar olarak oldukça dikkat çekiyordu ve bakımları maymunlar kadar zor da değildi.

Korsanların Hazine Haritaları

Korsanlarla ilgili en ayırt edici özellik x ile işaretledikleri haritalarıdır. İnsanlık yüzyıllardır bu haritalara merak ve sevgi duymuştur. Ne yazık bu çok tatlı hayal gerçeği yansıtmakta eşit derecede tatlı değildir. Tarihte bize bu haritalarla alakalı somut bir örnek sunan ilk kişi Robert Louis Stevenson’dır ve o da bunu zalim kurgusal karakteri Kaptan Flint aracılığıyla yapar. “Treasure Island”ın ulaştığı geniş kitleyi düşünürsek, bizi çoğu gerçek korsan mitinden daha fazla etkilemesi hiç de garip değildir.

Hazine haritalarıyla alakalı sorunların ilki değer meselesidir. Gerçek korsanlar filmlerde gösterildiği kadar eğitimli olmasalar bile yine de beyinlerini kullanabiliyorlardı. Bu da onlara ganimetlerini gömmenin hiç de aklıselim bir davranış olmadığını anlamalarına yetecek kadar zeka bahşediyordu. Örneğin ticaret gemisine saldıran bir korsan gemisinde olduğumuzu düşünelim. Sayıca üstünlük, tüm korsan gemilerinde olduğu gibi, bizde ama bir iki yaralanma olması kaçınılmaz ve eline geçen ganimetlerin altın ve gümüşdense ipek, pamuk, sigara, hatta birkaç siyah köle olması ihtimali çok daha yüksek. Yanı en baştan eline değerli maden geçme ihtimali bile çok azken bunu harcamak yerine herkesin bulabileceği ve ihtiyacın olduğunda kullanamayacağın bir yere gömmek pek de mantıklı değildir. Korsanlar daha pratik ve çevik insanlardı. Alabilecekleri ve onlara fayda sağlayan ipek, pamuk, alkol ve yemek gibi maddeleri taşınması güç ve anında fayda sağlamayan altın ve gümüşe tercih ederlerdi.

Korsanlar ve Şiddet

Korsanlık tamamen güce dayanan bir olaydır. Sonuçta bir gemi kaptanının tüm ganimetlerini sana göz kamaştırıcı nezaketin için vermesi biraz absürt bir düşüncedir. Buna dayanarak korsan saldırılarının çoğu zaman aşırı şiddet, işkence ve ölümle sonuçlandığını anlayabiliriz. Konu zalimlik ve barbarlık olduğundaysa kimse Güney Asya korsanlarının eline su dökemezdi. Bu hipotezi kanıtlamak için korsan saldırı kayıtlarına bakmak veya kurbanların anılarını okumak yeterlidir.

Örneğin John Turner (kendisi Tay adlı geminin ikinci kaptanıdır) 1806’da Çinli korsanlar tarafından beş ay esir tutulduğu zamanları anlatırken nasıl bir muameleye maruz kaldıkları gözler önüne gelir. Korsanlar Tay’in tayfasını dövmüş, dövmedikleri zamanlarda daracık alanlarda tutmuş, hatta bir adam ayaklarından güverteye çivilenmiş, kan kusana kadar dövülmüş ve parçalara ayrılmıştır. John Turner, Çinli korsanların başka bir adamın kalbini söküp yediğinden de bahsetmiştir. Yamyamlık korsanlar arasında yaygın olmasa da örneklerine rastlanan bir fenomendir.

En az yamyamlık kadar iğrenç ve beş katı yaygın olan sorun da tecavüzdür. Uzun deniz yolculukları yüzünden yalnızlık çeken korsanlar, ele geçirdikleri gemilerdeki hiçbir şeyi israf etmemeleriyle tanınırlar (Ne yazık ki buna kadınlar da dahildir). Örnek vermemiz gerekirse Calico Jack, ki kendileri tarihteki en mükemmel korsanlar Anne Bonny ve Mary Read’in kaptanıdır, kadınlara o kadar düşkündü ki Küba kıyılarında metresleriyle dolu bir haremi vardı (Calico Jack’in eş adayı Anne Bonny’nin bu çok değerli bilgiyi öğrenince ne yaptığı hala gizemini korumaktadır).

Bu zalimliklere rağmen korsanların esirlerinin gözlerini bağlayıp güverte kalasında yürümeye mecbur bırakmalarıyla ilgili kesin bir kanıt yoktur. Zaten düşünüldüğünde bunun ne kadar mantıksız bir olay olduğu anlanabilir. İlk olarak bu tarz bir seremoni için vakit yoktur. Genellikle karşı çıkan denizciler/siviller öldürülüp güverteden atılırdı.

Korsanlar ve Özgürlük

Korsanların günümüzde bu kadar romantikleşmesinin bir sebebi de özgür ve eşitlikçi yaşam tarzlarına olan inancımızdır. Bu iki kavram hepimizi etkilemeyi ve korsan hayatına sempati duymamızı sağlar. Ne yazık ki bunların ilki koca bir yalan ikincisiyse tam olarak desteklenemeyen bir görüştür.

Bir korsanın hayatının özgür olduğunu düşünen birisi şunu akıldan çıkarmamalıdır ki, bir korsan gemisi mürettebatının büyük çoğunluğu parasal sıkıntısı olan veya kendi gemisi esir alınınca orada çalışmayı kabul etmiş denizcilerden, geri kalanı da ölümüne çalıştırdıkları siyahi kölelerden oluşur. Aynı zamanda tarihe geçmiş kadın korsan sayısı da hayal kırıklığı derecesinde azdır (İllyrialı Kraliçe Teuta’yı da sayarsak dört). Bir korsanın yaşamı macera arayışından ziyade hayatını devam ettirme üzerine kuruludur ve kaptana karşı gelmediğin sürece özgürdür. Eşitliğe gelirsek o zamanın şartları için korsanlık olabilecek en eşit seviyedeydi diyebiliriz. Çoğu köleye normal standartların üstünde iyi davranılırdı, ki o zamanlar siyahilerin insan bile sayılmadıklarını aklımızdan çıkarmamalıyız. Ve buna ek olarak mürettebat arasında parasal bir statü farkı bulunduğunu gösteren hiçbir veri yok. Aksine mürettebattaki herkese eşit davranılırdı.

Korsanlarla ilgili bir diğer şaşırtıcı bilgi ise demokrasi algılarının olağanüstü derecede fazla olamsıdır. Elimizdeki kanıtlardan yola çıkarak bazı korsanların oylama yapıp herkes aynı fikirde olana kadar yol almadığını, ve bunun yüzünden sürekli yollarını değiştirdiklerini gösteren haritalar mevcut.

Sonuç olarak korsanlar tarihin her alanında bir gizem ve merak unsuru olarak kalmış, sayısız kitap ve tiyatro oyununa ilham olmuşlardır. Günümüzde daha kurgusal ve kahramanca bir havaya sahip korsanların yaşadıkları dönemlerde basit, vahşi ve kabadayı denizcilerden fazlası olamamaları acınası ve hayal kırıcıdır. Korsanlar ilk ortaya çıkışlarından beri ‘saklan ve güçsüze saldır’ prensibini izlemişler, zaman zaman devletlerin koruması altına girmişlerdir. En hareketli (daha doğrusu dünyayı en çok etkiledikleri) dönem olan Orta Çağ’da korsanların yaşam stilini incelemek bize korsanlık hakkında doğruya en yakın imgeyi verir.

Korsan Evi

Korsan Evi, Savannah Georgia’da 1753’de kurulmuş tarihi bir restaurant. Denizciler için konaklama yeri olarak kurulmuş ve korsanlar ve denizciler için bir randevu mekanı haline gelmiştir.

Not: Bu konuyla ilgili olarak Korsan Kimdir? Korsanlar Nasıl Yaşardı? başlıklı yazımızı da inceleyebilirsiniz.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu Konuyla İlgili Yazılar

Başa dön tuşu

Metin kopyalamanın açılabilmesi için
lütfen web sitemizdeki herhangi bir reklama
tıklayarak bize destek olunuz.

Kapalı

Reklam Engelleyici Algılandı

Lütfen reklam engelleyicinizi kapatarak bize destek olunuz. Anlayışınız için teşekkür ederiz.