Avrupa Tarihi

Louis Pasteur Kimdir? Kuduz Aşısı ve Diğer Buluşları

Bu yazımızda Louis Pasteur’un hayatını inceledik. Louis Pasteur’un buluşları, eserleri ve fikirleri başta olmak üzere Louis Pasteur hakkında detaylı bilgilere yer verdik.

Louis Pasteur Kimdir?

Louis Pasteur 27 Aralık 1822’de Fransa’da dünyaya gelmiştir. 28 Eylül 1895’te bitmiş olan ömrüne birçok önemli icat, keşif ve gelişimi sığdırmayı başarmıştır. Kimya alanına ilgili ve mikrobiyolog olan Pasteur, mikrobiyolojinin kurucuları arasında sayılabilir. Pasteur’un bilim, teknoloji ve tıp alanına katkıları, daha önce ilham alabileceği veya geliştirebileceği bir zemin olmadan ortaya konmuştur; yani Pasteur el attığı alanlarda hep ilk olmuştur. Moleküler asimetriyi bulan Pasteur, mikroorganizmaların fermantasyona ve hastalıklara sebep olduğunu fark etmiştir. Bulduğu aşıların yanında “Pastörizasyon” işlemi de kendisinin geliştirdiği bir yöntem olduğu için onun adı verilmiştir. Bilime katkılarının yanında yer aldığı akademik camialar ona Fransa’nın en prestijli ödüllerinden bir olan “Legion of Honor” ödülünü kazandırmış ve girilmesi zor olan “Academy of Sciences” komitesine birkaç kez seçilmesine sebep olmuştur. Günümüzde 30 enstitü ve sayısız cadde, okul, hastaneye adı verilmiştir.

Louis Pasteur Hayatı

Louis Pasteur’un babası, Jean Pasteur de “Legion of Honor” ödülünü Napolyon Savaşları sırasında almıştı. Babasının etkisinde çok kalan Pasteur de hayatının daha sonralarında vatanseverlik duygusunun karakterine işlediğini fark etmiştir. Okul hayatının ilk yıllarında ortalama bir öğrenci olmasına rağmen resimde çok yetenekli bir çocuktu. 15 yaşındayken ailesinin ve arkadaşlarının portrelerini çizmiştir ve o portreler günümüzde Paris’teki Pasteur Enstitüsünde saklanmaktadır. Şehirden şehre taşındıktan sonra 1842 yılında lisans eğitimini tamamlamıştır ve hemen ardından, 1843’de Jean-Baptiste Dumas’ın yanında öğretmen yardımcısı olarak çalışmaya başlamıştır. 1845’te masterını yaptıktan sonra fizik alanında doktorasını tamamlamıştır. İlk olarak lisede fizik öğretmenliği yapmaya başlamıştır lakin kısa bir süre sonra Strasbourg Üniversitesinde kimya profesörü olarak çalışmaya başlamıştır. 1849’da üniversitenin rektörünün kızı olan Marie Laurent ile evlenmiştir, çiftin beş çocukları olmuştur ama sadece iki tanesi yaşama tutunabilmiştir.

Louis Pasteur Buluşları

Louis Pasteur çağının çok ilerisinde bir bilim adamıdır. Sadece biyoloji alanında başarılı olmakla kalmamış, mikrobiyoloji, immünoloji ve patoloji alanlarının da kuruculuğunda rol oynamıştır. Geliştirdiği aşılar ile binlerce insanın hayatını kurtarmıştır. Sadece insanların değil, bitkilerde çıkan ipek böceği hastalığının da çözümünü bularak Avrupa ekonomisini yeniden canlandırmıştır. İşte Louis Pasteur’un buluşları;

Fermantasyon ve Pastörizasyon

İş hayatına başladıktan sonra Alman kimyacı Eilhardt Mitscherlich’in buluşlarından çok etkilenmiştir. Mitscherlich’in tartratlar ve paratartratların polarize ışıkta aynı kimyasal özelliklere sahip olmalarına rağmen farklı davrandıklarını keşfetmesi, Pasteur’un bu durumun sebebine olan merakını doğurmuştur. Pasteur çalışmaları sonucunda tartratların paratartratların optik simetriği olduğunu ortaya koymuştur. Moleküler asimeriyi bulan Pasteur’un keşifleri bununla sınırlı değildir. Profesörlük yaptığı yıllarda alkol türleri ve distilasyonları ile çalışması istendiğinde alkol fermantasyonunu bulmuştur. Pasteur bu buluşuyla o zamanlarda pahalıya yapılan birkaç işlemi de fermantasyon sayesinde daha ucuza yapmanın yollarını aramıştır, örneğin laktik asit fermantasyonu ile sütün şekerlendirilmesi. Bu alanda yapmış olduğu deneyler onun daha sonra ortaya koyacağı “The Germ Theory of Fermentation”a zemin hazırlamıştır. Bütrik asidin fermantasyona etkilerini araştırırken bazı canlıların fermantasyona yer almasının hava (oksijen) geçişini sağladığını fark etmiştir. “Oksijenli ve Oksijensiz solunum” yapan canlıların ayrımına da ilk kez Pasteur’un “Pastör Etkisi” adını verdiği bu olay sonucunda gidilmiştir.

Hepimizin markete gidip süt alırken okuduğu, adını Pasteur’den alan bir diğer kilit keşif ise “Pastörizasyon”dur. Pastörizasyon, bir maddenin kısa bir süre içerisinde çok yüksek sıcaklığa çıkartılarak ardından da çok düşük sıcaklığa düşürülmesiyle mikroplardan temizlenmesi işlemidir. Pasteur’ün mikroplar ve fermantasyon hakkındaki bilgisinden ötürü Fransız hükümdarı 3. Napolyon 1865’te ondan Fransız ihracatında yeri büyük olan şarapların kirlenmesini çözmesi için onu çağırmıştır. Pasteur bu kirlenmenin mikroplar yüzünden olduğunu anlayınca hemen çözüm yolları aramaya başlamıştır. Pastörizasyon işlemini ortaya koymasının ardından çalışmalarına bira üretimi üzerinden devam etmiştir. O zamanlarda ticaret gemilerle yapıldığından uzun zaman almaktaydı ve bazı ürünler yerlerine ulaşamadan bozulabiliyordu. Yine Fransa’nın önde gelen üreticilerinden olduğu bira da bu sorunla yüz yüzeydi.Pasteur günümüzde kullanılan raf ömrü uzatıcıların temelini atmış ve o zamanlarda biranın bozulmadan aylarca yol gidebilmesini sağlamıştır.

İpek Böcekleri

1862’de “Academy of Sciences”a seçilen ve akabinde fizik, kimya ve coğrafya profesörü olan Pasteur o zamanlarda Fransa’da bir kriz olan “İpek Böceği” sorunu üzerine çalışmaya başlamıştır. 19.uncu yüzyılın sonunda gizemli bir hastalık Fransa’daki ipek böceği tarlalarını telef etmiştir. Hastalık kısa zamanda tüm Avrupa’ya ve Japonya’ya yayıldığından ithalatı da yapılamamıştır. 1865 yılında artık batı Avrupa ve Fransa’da ipek böceği ticareti bitme noktasına gelmiştir. Pasteur’un vatanseverliği ve enfeksiyonlu hastalıklara olan ilgisi bu soruna göz yummasına engel olmuştur ve Pasteur hemen soruna el atmıştır. Kısa bir süre içerisinde önce ipek böceği ustası olmuş, daha sonra da hastalık yapan organizmaları tespit etmiştir. Hummalı beş yıl süren araştırmalardan sonra Fransa’daki ipek böceği ticaretini geri getirmiştir. İpek böceği yumurtalarının korunmasını sağlamış ve hastalık yapan organizmaların bulaşmasını engellemiştir. Birkaç sene içerisinde tüm Avrupa’da ipek böceği ticareti tekrar canlanmıştır ve Pasteur’un çözümü günümüzde hala kullanılmaktadır.

Pasteur hayatına çeşitli okullarda öğretmenlik yaparak devam etmiştir. 1868 yılında kendisine inme inmiştir ama bu onun çalışmalarını ve araştırmalarını yapmasını engelleyememiştir. Pasteur’un ipek böcekleri hakkında yarattığı etki ve kaydettiği gelişmeler onun enfeksiyonel hastalıklara olan eğilimini güçlendirmiştir ve bu enfeksiyonel hastalıkların ne kadar karmaşık olduğunu anlamasına sebep olmuştur. Bunun yanı sıra, hayvanlardaki çeşitlilik onu şaşkına çevirmişti; dikkatli gözlemler sonucunda ipek böceklerinin hepsinin çevresel ve psikolojik sebeplerden ötürü hastalığa farklı yanıtlar verdiğini fark etti. Bu gözlemlerini araştırırken Pasteur epidemiyolojinin de belli prensiplerini ortaya koymuştur. Bu prensipler onun daha sonraki yıllarda hayvanlarda ve insanlarda oluşan hastalıkları incelerken çok işine yaramıştır.

Şarbon Aşısı

1870’li yıllarda iyiden iyiye ünlenen Pasteur, 1873’te tekrar “Academy of Sciences”a seçildi ama akademi Pasteur’un ortaya koyduğu bazı fikirlerden memnun değildi çünkü bu fikirlerin başkalarından çalıntı olduğunu düşünüyorlardı. Bundan sonraki on sene içerisinde Pasteur immünoloji ve aşıların temellerini attı. Pasteur’un aşı alanındaki ilk buluşunu 1879 yılında tavuk kolerasının aşısını bularak yapmıştır. Bulduğu aşı hakkında “Fikirler hazırlanmış zihinlere gelir.” sözüyle bu buluşuna zihnini ne kadar hazırladığını ifade etmiştir. Pasteur bundan sonraki hayatının tamamında deneylerini immünoloji ve enfeksiyonel hastalıklar alanında yapmıştır.

Pasteur 1879 yılında şarbon üzerinde çalışmaya başlamıştır. O zamanlarda şarbon Fransa ve Avrupa’nın kalanında bir salgındı. Avrupa’da çok fazla sayıda kuzu telef oldu ve insanlar hayatlarını kaybetti. Alman fizikçi Robert Koch ve Pasteur aynı anda şarbona sebep olan bakteriyi buldular. İkisi de ayrı ayrı deneyler yaparak aynı sonucu ortaya koydular ve bakterinin nasıl hastalık yaptığını keşfettiler. Bu durum daha sonra akademi tarafından Pasteur’un çaldığını iddia ettiği teorileri de kanıtlamış oldu ve mikrobiyolojinin temellerini attı. Pasteur aşı prensiplerini şarbona da uyarlamak istedi.

İlk olarak bakterilerin öldürücülüğünü azaltacak kültürler hazırladı. 1881 yılında aldığı maddi destekle çok geniş bir şarbon aşısı deneyi gerçekleştirdi. Pasteur 70 tarım hayvanını aşıladıktan sonra sonuç mutlak zaferdi. Pasteur şarbon aşısını 12 gün içerisinde farklı iki doz olarak vuruyordu. İlk doz hafifleştirilmiş kültürden oluşurken, ikinc doz ise daha güçlü kültürlerden elde edilmekteydi. Sayısız deneylerden sonra Pasteur’un şarbonun çözümünü bulduğu kesinleşmiş oldu. Bu başarıdan sonra Pasteur şarbonun mikrobik kökenlerini araştırmaya başladı. Bu alandaki en önemli başarısı da patojenik mikroorganizmaların hayvan psikolojisi üzerindeki etkilerini keşfetmesiyle yolunu açtığı enfeksiyonel patolojidir.

Kuduz Aşısı

1882 yılında Pasteur neredeyse en önemli buluşuna imza attı: kuduz aşısı. Kuduz insanlığın gördüğü en kötü hastalıklardan biriydi, hem çok gizemliydi hem de çok tehlikeli. Avrupa’nın üzerine kara bulutlar çökmüş gibiydi. Pasteur daha hiç deney yapmadan kuduzun bakteriler tarafından olduğunu anlamıştı. Daha sonraları bunun bakteri değil de virüs olduğu ortaya kondu ama o zamanların teknolojisi bırakın virüs ve bakteri arasındaki farkı anlamayı, virüslerin varlığından haberdar olmamızı bile engelliyordu. Bu durum Pasteur’un yeni yöntemler keşfetmesine sebebiyet verdi. Pasteur deneylerini tavşanlar üzerinde yapmaya başlamıştır. Şu an açıklayamayacağım yöntemlerle kuduz aşısını dahiyane fikirlerle bulan Pasteur artık dünya çapında bir üne sahiptir. Pasteur ilk kuduz aşısı deneyini Joseph Meister adında 9 yaşındaki bir oğlan çocuğunda yapmıştır. Joseph kuduz bir köpek tarafından ısırılmıştı ve Pasteur’un aşısı onu hayata tekrardan bağladı. Dünya genelindeki başka kuduz mağdurları hemen tedavi oldu ve iyileşti. Dünya çapında Pasteur adına toplanan bağışlarla Paris’te Pasteur Enstitüsü kurulmuştur.

Louis Pasteur’un Eserleri ve Fikirleri

Pasteur hiç kendisi bahsetmese bile damadının kendisi hakkında yazdığı biyografisinden edindiğimiz bilgilerle Pasteur’un Katolik olduğunu ama hiçbir zaman aktif bir inanış içinde olmamıştır. Kendisi verdiği bir röportajda sadece laboratuvarda yaptığı deneyler sırasında dua ettiğini söylemiştir. Kendisini her zaman dindar bir insan yerine ruhlar aleminde biri olarak tanımlamamıştır. 1868 senesinde ,daha önce de bahsettiğim gibi, aniden gelen inme sonucunda sol tarafı felçli kalmıştır ama dirayetli bir insan olan Pasteur çabucak iyileşmiştir. 1894 yılında aniden gelen üremi felciyle sağlığı tehlikeye girmiştir. Yaşı artık iyice ilerlediğinden tam iyileşemeden 1895 yılında hayatını kaybetmiştir. Ölüm sebebine beyin felci denmiştir ve Notre-Dame Kilisesi’nde yakılmıştır. İleriki yıllarda külleri Pasteur Enstitüsü’ne yollanmıştır ve Bizans mozaiklerinin içinde saklanmaktadır.

Eserlerine Şarap Çalışmaları, Sirke Çalışmaları, İpek Böceği Üzerine Çalışmalar, Fransa’da Bilimin Yansımaları, Bira Çalışmaları, Mikroorganizmaların Fermantasyona Etkileri ve Kontaminasyon, Louis Pasteur’un Academy of France Resepsiyonundaki Konuşması ve Kuduz Tedavisi gibi eserler örnek verilebilir. Eserlerinin bazılarını kendisi yazmış olup, bazıları da derlemelerden oluşmaktadır.

Louis Pasteur diğer bilim insanlarının aksine sadece bir alanda yer almakla kalmamış, birden fazla alanın öncülüğünü yapmıştır. Çağından daha ileride teknolojilerle çağının sorunlarına dahiyane çözümler getirmiş ve yaptıklarının karşılığını arkasından onun sayesinde hayatta kalan insanların teşekkürlerinde bulmuştur.

Louis Pasteur’un Aldığı Ödüller

Pasteur yaşamı boyunca ve sonrasında birçok ödüle layık görülmüştür. Pasteur 1853 yılında rasemik asit sentezi yapabildiği için “Pharmaceutical Society” tarafından 1.500 frank ile ödüllendirildi. 1856 yılında da “Royal Society” ona “Rumford Madalyasını” polarize ışık ile ilgili çalışmalarından ötürü layık gördü. 1874 yılında da fermantasyon ile ilgili çalışmalarından ötürü “Copley Madalyası” ile ödüllendirildi. 1859 yılında “Fransız Bilimler Akademisi” onu psikoloji alanındaki çalışmalarından ötürü “Montyon Ödülü” ile, 1861 yılında”Jecker Ödülü” ve 1862 yılında da “Alhumert Ödülü” ile yaptığı deneyler için ödüllendirdi. 1857 ve 1861 yıllarında “Fransız Bilimler Akademisi” için seçimleri kaybetmesine rağmen daha sonrasında fizik akademisi için sekreterlik görevini üstlendi ve bu pozisyonda 1887-1889 yılları arasında çalıştı. 1873 yılında Pasteur “National Medicine Academy”e seçildi.

Ömrünün kalanında da “Albert Madalyası” gibi çeşitli madalyalar da kazanmıştır. İşin ilginç tarafı 2. Abülhamid Pasteur’e 10000 Osmanlı lirası ve çeşitli ödüller vermiştir. Aldığı ödüllerden en önemlisi denilebilecek olan “Leeuwenhoek Madalyası” ile “Royal Netherlands Academy” tarafından 1895 yılında mikrobiyoloji alanına katkılarından ötürü ödüllendirilmiştir. 1853 yılında “Legion of Honor” şövalyesi seçildi ve “Grand Cross” denen çok önemli bir ödülü de 1881 yılında aldı.

Not: Bu konuyla ilgili olarak Michael Faraday Kimdir? Hayatı ve Buluşları başlıklı yazımızı da inceleyebilirsiniz.

Bir Yorum

  1. Louis Pasteur Kimdir? Kuduz Aşısı Ve Diğer Buluşları – Louis Pasteur’un Eserleri ve Fikirleri adlı bu yazı gerçekten mükemmel bir yazı olmuş yazan kişiyi gerçekten tebrik ediyorum. Louis Pasteur’u bu yazı sayesinde çok daha iyi tanıdım ve onu çok daha fazla sevmeye başladım. Onun bulduğu aşı sayesinde bugün hepimiz hayattayız. -b

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu Konuyla İlgili Yazılar

Başa dön tuşu

Metin kopyalamanın açılabilmesi için
lütfen web sitemizdeki herhangi bir reklama
tıklayarak bize destek olunuz.

Kapalı

Reklam Engelleyici Algılandı

Lütfen reklam engelleyicinizi kapatarak bize destek olunuz. Anlayışınız için teşekkür ederiz.