Kahve Türkiye’ye Ne Zaman Geldi? Kahvenin Tarihi
Bu yazımızda, kahvenin ortaya çıktışı ve sonrasında dünyaya yayılışını inceledik. Kahvenin yolculuğu ve Anadolu’ya gelişi incelenirken aynı zamanda Anadolu’daki kahve kültürüne mercek tutulmaktadır.
Bu Yazının İçindeki Başlıklar:
Kahve Nedir?
Kahve ağacı; beyaz ve kokan çiçeklere sahip, kiraza benzeyen kırmızı meyvesinin içerisinde iki adet çekirdek bulunduran, dikildiği günün ardından yaklaşık 3 yıl sonrasında meyve ve çiçek açmaya başlayan ve 30 ila 40 yıl boyunca aralık vermeden sürekli meyve veren bir bitkidir. Ağaç yıl içerisinde iki beyaz üç kez beyaz çiçeklerini açar. Kahve çiçeklerinin keskin kokusu portakal çiçeğinin kokusunu andırır. Yeni çiçek vermekte olan bir ağaç, yıl içerisinde dallarında yaklaşık olarak 20-30 bin çiçek taşır. Kahve meyvesi; görüntü olarak kiraz meyvesine benzediği için kahve kirazı olarak adlandırılmaktadır. Meyveni içerisindeki iki iri çekirdeğin birbirlerine bakan tarafları düz, dış kısmı yuvarlaktır. Tüm çekirdeklerin içinde kahve tohumu bulunmaktadır. Tanenin düz yüzeyinde, iç kısmı sert bir besi dokusu ile dolu olan derin ve uzun bir çizgi yer almaktadır. Zarın dış kısmında ise oldukça sert bir kabuk bulunmaktadır.
Kahve Ağacı Hakkında Bilgi
Kahve çekirdeğinin tohum olarak kullanılmayacağı takdirde çekirdek kabuğundan ayrılmaz. Bazı ağaçların meyvesinde sadece bir çekirdek bulunmaktadır. Tek çekirdekli bitkilerin çekirdekleri genellikle diğer çekirdeklere kıyasla daha yumuşaktır. Doğal habitatında, dışarıdan bir müdahale olmadan bitkinin boyu yaklaşık olarak 8-10 metreye kadar uzayabilen bir ağaçtır. Ağaçlarla ilgilenen çiftçiler ve botanistler, ağacın meyvelerini daha kolay toplayabilmek amacıyla ağacı sürekli olarak budayarak ağacın boyunun 4-5 metre arasında tutmaktadırlar. Kahve ağacının yaprakları defne yaprağını andıran derimsi bir dokuya sahiptir. Ağacın yapraklarının kenarları dalgalı, koyu, parlak ve sivri uçludur. Kahve ağacı kışın yapraklarını dökmeyen bir ağaç türüdür. Kahve ağaçları bol yağış alan, ortalama yıllık sıcaklığın 18 ile 24 derce arasında olduğu ve don olaylarının yaşanmadığı ortamlarda yaşayabilmektedirler. Ekvatorun 25 Kuzey’i ve 30 Güney’i arasında kalan bölge, kahve ağaçlarının yetişmesi için en uygun ve en elverişli ortamdır.
Kahve ağaçları soğukta yaşayamaz ve ölürler, ayrıca çok ani ve istikrarsız ısı değişiklikleri ağaca çok büyük ve geri döndürülmesi mümkün olmayan zaralar verir. Ağaç nemli ortam sevdiğinden dolayı düzenli yağışın olduğu tropikal bölgelerde yetiştirilmesi gerekmektedir. Kahve ağaçları, yetiştirilirken çok yakından takip edilmeli ve özenli bakılmalıdır. Yeterli ilgi ve özen gösterilmezse 14 gün içerisinde kolayca ölen kahve ağacının ölme olasılığı çok daha artmaktadır. Kahve ağacının, doğada bir sürü farklı türü vardır, fakat tarımı yapılan türler sadece Coffea ve Coffea robusta adındaki türlerdir.
Kahvenin Tarihi
Bilimsel verilere göre kahve içme kültürü 11. yüzyılın başlarına uzanmaktadır. Bu tarihlerde kahve bitkisinin ana vatanı olan Etiyopya ve Arabistan kahve bitkisini ihraç etmeye başlamaktadır. Persler “İslam Şarabı” olarak adlandırdıkları kahvenin uyandırıcı etkisini çok beğenirler ve çok kısa bir süre zarfı içerisinde kahveyi kendi kültürlerinin bir parçası haline getirmişlerdir. Kahve, Perslerden sonra yolculuğuna 15. yüzyılın 2. yarısına doğru Mekke ve Medine’den Arabistan Krallığı’na doğru devam etmektedir. Arap Krallığı’ndan da Mısır’a doğru 1510 yıllarında yayılır. 16. yüzyılın ilk yarısında en görkemli zamanlarını yaşayan Osmanlı İmparatorluğu’da dünyada hızla yayılan kahveden yararlanmaya başlamıştır. 1615 tarihinde Venedikli tacirler ilk kahveyi Avrupa’ya getirmiştir. Ancak kahvenin Avrupa’ya asıl yayılmasını sağlayan etmen, Viyana kuşatması sırasında Türklerin arkalarında 500 çuval kahve bırakıp geri dönmeleriyle olmuştur.
İlerleyen yüzyıllara bakıldığında 20. yüzyılın başlarında Brezilya’nın dünyanın en büyük kahve üreticisi olduğu görülmektedir. Aynı zamanda 20 yüzyılın ilk çeyreğinde Japon Dr. Sartori Kato ilk suda çözünen kahveyi bulmuştur. Bu buluş sonrasında genellikle kahvehanelerde veya kafelerde çekilen kahve evlere daha kolay girmeye başlamıştır. 20. yüzyıl içerisinde, kahvenin ilk ortaya çıktığı tarihten 20. yüzyıla kadar olan süreç içerisinde kahve kültürü hiç değişmediği kadar değişim geçirmiştir. 21. yüzyılda da dünyadaki kahve üretiminin tamamına yakını Orta Amerika, Brezilya ve Güney Amerika’nın tropikal iklim kuşağı içerisinde bulunan bölgelerinde gerçekleşmektedir. Kahveye yüzyıllar boyunca talep çok olmuştur ancak 21. yüzyıla ulaşıldığında kahveye olan talep çok büyük bir artış göstermiştir. Kahveye olan talep, petrol ürünlerinden sonra dünyadaki en önemli ikinci ticaret ürünü haline gelmiştir.
Kahve Ne Zaman Kim Tarafından Bulundu?
Kahve, kökboyasıgiller familyasının Coffea türünün alt dallarında bulunan bir ağacın meyve çekirdeklerinin kavrulup öğütülmesi yoluyla elde edilen tozdan yapılmaktadır. Kahve bitkisinin kökenleri Etiyopya’ya uzanmaktadır. Ancak kahvenin ilk kez içecek olarak kullanıldığı bölgenin Güney Arabistan olduğu tahmin edilmektedir. İlk kahvenin çıktığı tarih ve bulunduğu yer tam olarak bilinmektedir. Ancak kahvenin oluşumuna dair bazı efsaneler mevcuttur. En çok bilinen “Kaldi Efsanesi”ne göre kahve, M.S. 575-850 tarihleri arasında keçi çobanı Kaldi tarafından bulunmuştur. Kaldi, keçilerini otlatmak için gittiği çayırda keçilerinin yediği bir bitkinin onları daha enerjik ve zinde yaptığını fark etmektedir. Bunun üzerine bu bitkiyi Sufi dervişi ile paylaşır. İkisi beraber günlerce çalışıp bu bitkiden bir içecek hazırlarlar ve içeceğin adını kahve koyarlar. Tekkede bulunan diğer dervişler ile de bu içeceği paylaşırlar ve dervişler kısa sürede bu içeceği severler. Kahve, çok zaman geçmeden Yemen ve Arabistan’a yayılır. Buralardan da İstabul ve Avrupa yarımadasına yayılır.
Kahve Kültürünün Gelişimi
Son bir buçuk yüzyıl içerisinde birçok alanda olduğu gibi kahve alanında da bir sürü yenilik gerçekleşmiştir. Türkiye de değişen kahve akımlarını yakından takip etmiştir. Kahve ve kahvehaneler 20. yüzyıldan 21. yüzyıla kadar üç farklı akım geçirmiştir. Birinci Kahve Akımının kahvesi; 2. Dünya Savaşı’nın ardından ortaya çıkan ve en kalitesiz robusta çekirdeklerinin kullanılarak yapıldığı, Nescafe tarzındaki kahvelerdir. İkinci Kahve Akımı 1960’larda başlayıp 1990’lara kadar sürmüştür. İkinci kahve akımında Esspresso oldukça ön plana çıkmış ve büyük bir hızla yaygınlaşmıştır. 2. Dünya Savaşı sonrası olan 1. Kahve Akımının aksine kahve çekirdeklerine, kahvenin nerede ve ne zaman içildiğinde dikkat edilmeye başlanmıştır. Kalitesiz kahve çekirdekleri yerine daha yüksek kalite kahve çekirdekleri tercih edilmiştir ve kahve kültürü eskiden olduğu haline geri dönmüştür. Son akım olan Üçüncü Kahve Akımı 1990’lı yılların başından 2019’lu yıllara doğru uzanmaktadır.
Üçüncü kahve akımı sonrası “coffe shop” olarak adlandırılan; Americano, Latte, Espresso gibi Avrupa’dan gelen kahve çeşitlerinin yaygın olduğu kahve dükkanları açılmıştır. Starbucks, Cafe Nero gibi sadece kahve bazlı büyük zincirlerin kurulmasıyla beraber Türkiye’deki eski Türk Kahvesi kültürü etkisini kaybetmiştir. Amerika’dan çıkan Üçüncü Kahve Akımı sonucunda Türkiye’deki kahvehaneler yerlerini kahve dükkanları diğer adıyla “coffee shop”lara bırakmıştır. Güncel dünyada hakim olan zincir kahvecilerin de Türkiye’de şube açmalarıyla beraber kahve kültürü değişmiş ve modernize edilmiştir. Türk Kahvesi, popülaritesini korumasına rağmen genç nüfus tarafından çok tercih edilmemeye başlanmıştır.
Okuma Önerisi: Kahve kültürünün Türkiye’de gelişimi ile ilgili Kültür ve Turizm Bakanlığı sayfasından Türk Kahvesi Kültürü ve Geleneği başlıklı bölümü inceleyebilirsiniz.
Kahve Türkiye’ye Ne Zaman ve Nasıl Geldi?
Kahvenin Anadolu’ya gelişi hakkında birkaç teori bulunmaktadır. İlk teoriye göre 1554 yılında Suriyeli iki girişimci tarafından (Halepli Hukm ve Şamlı Şems) kahve İstanbul’a getirilmiştir. İkinci teoriye göre ise 1517 yılında Kanuni Sultan Süleyman’ın Yemen Valisi olan Özdemir Paşa, tadına hayran kaldığı kahveyi İstanbul’a getirmiştir. Bu yolla kahve saraya giriş yapmıştır. Türk kahvesi kavramı da bu noktadan sonra başlamıştır. Saraya kahvenin girişinden itibaren saraydaki tüm hizmetliler Türk kahvesi pişirmeyi öğrenmiştir. Anadolu’ya kahvenin gelmesi hakkında tarihçilerin de birbirinden farklı görüşleri vardır. Örneğin Fernand Braduel, kahvenin Osmanlı’da ilk defa 1511 tarihinde kullanılmaya başlandığını iddia etmekteyken Peçevi İbrahim Efendi ise kahvenin İstanbul’a ilk defa 1555 yılında girdiğini ve bu tarihten önce Rumeli’de kahve ve kahvehanenin bilinmediğini yazmaktadır. Peçevi de ve Gelibolulu Ali Mustafa Efendi’nin ağzından; Halepli Hakem adında birinin dükkân kiralayıp kahve satmaya ve kahvehane işletmeye başlamasından bahsedilmektedir.
1551 yılına dayanan başka bir metinde ise; Kahve-hane mahall-i eğlence, Sene 959 ibaresinin bulunmakta olduğu görülür. Türk Kahvesi Kültürü ve Araştırma Derneği ise Kuzeydoğu Afrika (2019 yılında Habeşistan’a tekabül etmektedir) kökeni derinlere inen bir bitki olan kahve meyvesinin çekirdekleri 14. yüzyıldan itibaren Yemen’den yola çıkarak Arap Yarımadası’nda kavrulup sıcak tüketilen bir içecek haline getirilmiştir. 16. yüzyılın ortalarında doğru, bu dinç tutan, canlandırıcı etkisi olan içecek Mısır ve Arap coğrafyasında yayılmaya başlamıştır. Yemen Fatihi Özdemir Paşa’nın sefer dönüşü ardından İstanbul’a bir miktar kahve getirdiği rivayet edilse de, İstanbul’da açılan ilk kahvehanenin 1554 yılında Tahtakule’de açıldığı tespit edilmektedir. Kahve, İstanbul’da Arap ülkelerinde yapılan uygulamalardan farklı olarak kavrulma derecesi, pişirilmesi ve kahvenin sunumuyla Türk Kahvesi’ne dönüşmüştür. İstanbul’da son halini almış olan Türk Kahvesi ilerleyen zamanlarda Venedik’e 1615’te, Marsilya’ya 1644’te, Londra’ya 1645’te, Paris’e 1669’da 2. Viyana Kuşatması sonrasında da Viyana’ya 1683 yılında taşınarak Anadolu’dan Avrupa’ya olan yolculuğuna devam etmiştir.
Türkiye’de Kahvehaneler Tarihi
Kahve, Anadolu’da benimsendikten sonra dostlar ile buluşup yorgunluk atmak ve latife etmek için buluşulduğunda tüketilen bir içecek haline gelmiş ve Türk kültüründe yerini bulmuştur. İlk kahvehaneler İstanbul’da 1554 yılında ortaya çıkmaya başlamıştır. Kısa bir sürede yayılan kahve, din adamlarının bazı kaygılara kapılmasına ve tepki vermeye başlamalarına sebebiyet vermiştir. Din adamlar; kahve içmenin haram olduğu hakkında fetvalar vermeye başlamıştır ve bunun sonucunda da kahvehanelerin kapatılması gerektiği gündeme gelmiştir. 3. Murad padişah iken bir dönemliğine bütün kahvehaneler kapatılmıştır. Yapılan bu yasağa rağmen “bir fincan kahvenin kırk yıl hatırı vardır” sözünü saydırtacak gözden uzak ve tenha yerlerde kahvehaneler kurulmuştur ve gizlice kahvehanelere gidilen bir dönem yaşanmıştır.
İlerleyen dönemlerde ulema da kahve alışkanlığı geliştirdiğinde, kahvenin haram değil aksine helal olduğu yönünde fetvalar verilmeye başlanmıştır. Kahveye artan ilgi karşısında da kahvehanelerin açılmasına göz yumulmuştur. Kahve içmenin ve kahvehanelerin zaman zaman yasaklandığı birkaç dönem daha olmuştur.
19. yüzyıla gelindiğinde önemi gittikçe artan kahvehaneler çeşitlilik kazanmaya başlamıştır ve çeşitlik göstermiştir. Özelliklerine göre isim alıp sınıflaştırılan kahvehaneler görmek mümkündür. Günlük gazete, kitap gibi eserlerin okunduğu büyük kahvehanelere “kıraathane”; meşhur aşıkların ziyaret ettiği, atışmalar ve muhammalar düzenlene, hikayeler anlatılan kahvehanelere ise “Aşık Kahvehanesi” denilmiştir. Esnaf Kahvesi, Hemşeri Kahvehanesi, Garipler Kahvehanesi, Kuşçu Kahvehanesi, Lonca Kahvehanesi, Mahalle Kahvehanesi, Kır Kahvehanesi, Sabahçı Kahvehanesi, Semt Kahvehanesi, Köy Kahvehanesi, Amele Kahvehanesi, Pehlivan Kahvehanesi başlıca isimlendirilen kahvehanelerdendir. 19. Yüzyıl boyunca kahvehaneler edebiyatçıların, bilim insanlarının, aydınların kısacası eğitimli insanların toplantı hali yerine gelmiş bulunmaktadır. Kahvehaneler bir nevi kültür merkezi niteliğini kazanmışlardır. Kahvehaneler; kimi zaman siyasi ve politik sohbetlerin geçtiği, bazen de seçim kampanyalarında sandalyelerine çıkıp nutukların atıldığı ve birçok umudun başladığı mekânlar haline gelmiştir. Kurtuluş Savaşı zamanlarında yapılan örgütlemelerin bile bu mekânlarda olduğu bilinmektedir.
Not: Bu konuyla ilgili olarak Çayın Tarihi ve Türkiye’de Çay Kültürü başlıklı yazımızı da inceleyebilirsiniz.
Kahve Türkiye’ye Ne Zaman Geldi? Kahvenin Tarihi – Kahve Nedir? Türkiye’de Kahvehaneler Tarihi adlı bu yazıhyı gerçekten çok beğendim. Kahve gerçekten en sevdiğim içecek ve bence herkesin kahve içmesi gerekyior. Bugün de bu yazıyı okuyarak kahvenin güzel ülkemize nasıl geldiğini öğrendim. BU yüzden bunu yazan kişiye gerçekten çok teşekkür ederim. -b