Tanzimat Fermanı Maddeleri ve Özellikleri
Tanzimat Fermanı Nedir? Osmanlı İmparatorluğunda Sultan Abdülmecid döneminde Hariciye Nazırı Koca Mustafa Reşid Paşa tarafından 3 Kasım 1839’da Gülhane Parkı’nda ilan edilen bir fermandır.
Anadolu topraklarında altı asır boyunca barınmış olan Osmanlı İmparatorluğu, varlığının ilk üç yüz yılında isminin zikredilmesi ile bile korku saçmış bir devlet olmuştur. Ne var ki, varlığının son üç yüz yılı için aynı sözleri söylemek pek kolay değil. Güç sarhoşu Osmanlı, ayıldığında sahip olduğu gücü tehdit eden diğer devletlerin ve gelişmelerin farkına oldukça geç varmıştır. Osmanlı’nın diğer ülkeleri yakalamak için modernleşme çabası içinde olduğu bu dönemi şekillendirmiş, devletin akıbetini belirlemiş, yapı taşı niteliğinde iki ferman bulunmaktadır: Tanzimat Fermanı ve Islahat Fermanı. Birbirini tamamlayan bu iki fermanla, Osmanlı’nın içinde bulunduğu karanlık dönemde bir kibrit yakmak istenildiyse de bahsedilen fermanların devleti ışıktan daha da uzaklaştırdığı anlaşılmamıştır. Bu yazımızda ise Tanzimat Fermanı’nın içerdiklerinden, ortaya çıkış sebeplerinden ve neden oldukları durumlardan bahsedilerek Osmanlı’nın hangi noktaları kaçırdığı üzerinde durulacaktır.
Bu Yazının İçindeki Başlıklar:
Tanzimat Fermanı Nedir?
Tanzimat fermanı, Sultan Abdülmecid imzasını taşımaktadır. Fermanın bir diğer adı “Gülhane Hattı-ı Hümâyunu”dur. Ferman bu ismini ilan edildiği yer olan İstanbul’un Fatih ilçesinin Eminönü semtindeki Gülhane Parkı’ndan almaktadır. Dışişleri Bakanı Mustafa Reşit Paşa, miladi takvime göre 3 Kasım 1839’da fermanı Gülhane Parkı meydanında vükelâ, ricâl, ulemâ, Rum ve Ermeni patrikleri, hahambaşı, esnaf temsilcileri, sefirler ve diğer hazır bulunanların önünde okuyarak ilan etmiştir. Tanzimat Fermanı, Bismillahirrahmanirrahim ve “Mülkü elinde tutan her şeye kadirdir. Yenilik ve değişme her ne varsa yine mülkü elinde tutan Allah sayesinde olacaktır.” sözleriyle başlar.
Tanzimat Fermanı, Gülhâne Hatt-ı Hümâyunu, Hatt-ı Hümâyun, Hatt-ı Şerîf, Gülhane Hatt-ı Şerîfi, Tanzimât-ı Hayriye olarak da bilinmektedir. Tanzimat ise düzenleme, yapılanma ve reorganizasyon anlamlarına gelmektedir.
Tanzimat Fermanı Hangi Padişah Döneminde İlan Edildi?
24 Haziran 1839’da Mısır kuvvetlerinin Osmanlı ordusunu Nizip’te yenilgiye uğratmasının ardından 1 Temmuz 1839’da padişah II. Mahmud öldü ve yerine oğlu Abdülmecid geçti. Sultan Abdülmecid, 17 Temmuz 1839’da bir cülûs hatt-ı hümâyunu yayımlayarak bütün devlet işlerinde kanuna uyulmasını bildirdi. Sultan Abdülmecid, 3 Kasım 1839’da ise Gülhane Hatt-ı Hümâyunu’nu ilan etti.
Özetle Tanzimat Fermanı, 3 Kasım 1839’da Sultan Abdülmecid döneminde ilan edilmiştir.
Tanzimat Fermanı Konusu
Tanzimat fermanı ile gelen yeni hükümler genel hatlarıyla aşağıda yer almaktadır. Tanzimat Fermanı’nın içeriği;
- Tüm vatandaşların, din, mezhep, ırk veya etnik köken ayrımı olmaksızın eşit haklara sahip olduğu kabul edilir.
- Kanun önünde herkesin eşit olduğu ve herkesin adil bir şekilde yargılanacağı garanti altına alınır.
- İfade özgürlüğü ve basın özgürlüğüne saygı gösterilir.
- Devlet memurlarının atanması, terfi ettirilmesi ve görevden alınması yetenek ve liyakate dayanır.
- Vergi sistemi adaletli ve şeffaf bir şekilde düzenlenir.
- Askerlik hizmeti, zorunlu hale getirilir ve askerlik sistemi modernleştirilir.
- Eğitim hakkı ve eğitim sistemi iyileştirilir. Yeni okullar açılır ve eğitim imkanları genişletilir.
- Osmanlı İmparatorluğu’nda yaşayan gayrimüslim topluluklara, kendi dillerinde eğitim verilmesine izin verilir.
- Yabancı ülkelerdeki elçilikler ve konsolosluklar aracılığıyla yabancı uyrukluların Osmanlı topraklarında korunması ve haklarının garanti altına alınması sağlanır.
- İmar çalışmaları ve altyapı projeleri teşvik edilir.
- Ticaretin serbestleştirilmesi ve teşvik edilmesi için düzenlemeler yapılır.
- Ahlaki ve ekonomik kalkınmayı desteklemek amacıyla yeni kurumlar ve derneklerin kurulmasına izin verilir.
Bu maddeler, Tanzimat Fermanı’nın bazı temel hükümlerini özet olarak içermektedir. Ferman, Osmanlı İmparatorluğu’nda daha sonra gerçekleşecek olan pek çok reformun temelini oluşturmuştur.
Tanzimat Fermanı Maddeleri (Tam Metin)
BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM
MÜLKÜ ELİNDE TUTAN HER ŞEYE KADİRDİR. YENİLİK VE DEĞİŞME HER NE VARSA YİNE MÜLKÜ ELİNDE TUTAN ALLAH SAYESİNDE OLACAKTIR.
Herkese malum olduğu üzere, Devlet-i Aliyyemizin kuruluşundan beri, yüce Kur’an’ın hükümlerine ve şer’i kanunlara kemaliyle uyulduğundan, ulu saltanatımızın kuvvet ve kudreti ve bütün halkının refah ve gelişmişliği istenilen dereceye ulaşmışken, yüz elli sene vardır ki, art arda gelen sıkıntılar ve çok çeşitli sebeplere dayalı olarak, ne Şer’i şerife ve ne yararlı kanunlara bağlı kalınmadığı ve uygun hareket edilmediği için, evvelki kuvvet ve gelişmişlik bilakis zayıflık ve fakirliğe dönüşmüştür. Halbuki şer’i kanunlar altında idare olunmayan memleketlerin payidar olamayacağı açıktır. Tahta çıktığımız kutlu günden beri, hükümdarlığımızın hayırlı eserleri ile ilgili fikirlerimiz, sadece memleket ve çevresinin imarı ve halkın ve fakirlerin refahının artırılmasında yararlı işlerle sınırlı ve Devlet-i Aliyyemizin memleketlerinin coğrafi mevkiine ve halkın kabiliyet ve yeteneklerine göre lazım olan sebeplere girişildiğinde, beş on sene içinde Allah’ın yardımı ile arzu edilen noktaya ulaşılacağı açıktır. Allah’ın yardım ve inayetine güvenerek ve Cenab-ı Peygamberin ruhaniyetinin yardımını aracı kılıp ve ona bağlanarak, bundan böyle Devlet-i Aliyye ve Osmanlı ülkesinin iyi idaresinde bazı yeni kanunlar konulması gerekli ve önemli görülmüştür. İşbu gerekli kanunların esas maddeleri, can emniyeti ve ırz ve namus ve malın korunması ve vergi tayini ve askerlerin nasıl çağrılacağı ve askerliğin süresi hükümlerinden ibarettir. Şöyle ki, dünyada candan ve ırz ve namustan daha kıymetli bir şey olmadığından, bir adam onları tehlikede gördükçe, yaratılışında ve fıtratının özelliklerinde hainliğe eğilimli olmasa bile, can ve namusunun korunması için elbette bazı yollara teşebbüs edeceği açıktır. Bu hareketin devlet ve memlekete zarar verdiği açık olduğu gibi, bilakis bu hareket sahibinin, can ve namusundan emin olduğunda doğruluk ve sadakatten ayrılmayacağı ve işi ve gücü hemen devlet ve milletine iyi hizmet etmek olacağı dahi açık ve bellidir. Mal emniyeti hükmünün eksikliği halinde ise, herkes ne devlet ve ne de milletine ısınmayıp, ne de mülkün imarına bakmayıp endişe ve ıstıraptan kurtulamaz. Bir diğer halde, yani mallarının ve mülklerinin tam bir emniyeti olduğunda, kendi işi ile geçim dairesini genişletmekle uğraşıp, kendisinde günden güne devlet ve millet gayreti ve vatan sevgisi artıp, ona göre güzel hareketle çalışacağı şüpheden azadedir. Ve vergi tayini maddesi de bu aynı şekildedir. Çünkü, bir devlet memleketlerini korumak için elbette asker ve görevliye, vesair gerekli masraflara ihtiyacı vardır. Bu ise parayla yönetileceğine ve para dahi halkının vergisiyle oluşacağına göre, bir güzel yoluna bakılmak önemli hale gelmiştir. Gerçi daha öncelerde gelir olarak görülmüş olan tekel sıkıntısından elhamdülillah, Osmanlı memleketleri ahalisi bundan evvelce kurtulmuş ise de, tahrib edici aletlerden olup, hiçbir zaman yararlı ürünleri görülmeyen “iltizamlar zararlı usulü” bugün yürürlüktedir. Bu ise bir memleketin siyasi sınırlarını ve mali işlerini bir adamın eline ve belki kahredici yıkıcı pençesine teslim etmek anlamına geldiğinden, o dahi eğer iyice bir adam değil ise hemen kendi çıkarına bakar, hareket ve tavırlarının çoğu haksızlık ve zulümden ibaret olur. Bundan sonra memleket ahalisinden her ferdin mülklerine ve gücüne göre bir uygun vergi tayin olunarak kimseden fazla bir şey alınamaması ve Devlet-i Aliyyemizin deniz ve karada askeri masrafları ve sairesi dahi olumlu kanunlar ile sınırlanmış ve belirlenmiş olup, ona göre icra olunması gereklidir. Asker maddesi dahi, yazıldığı üzere önemli maddelerdendir. Gerçi vatan muhafazası için asker vermek ahalinin görevlerinden ise de, şimdiye kadar cari olduğu gibi, bir memleketin mevcut nüfusuna bakılmayarak, kiminden tahammül derecesinden fazla ve kiminden noksan asker istenilmesi, hem düzensizliği ve hem tarım ve ticaretin faydalı işlerinin bozulmasını doğuran sebeplerden olduğu gibi, askerliğe gelenlerin ömürlerinin sonuna kadar kalmaları dahi, usanma ve nesil yetiştirmenin üremenin kesilmesini gerektirmekte olmasıyla, her memleketten lüzumu takdirinde talep olunacak askerler için bazı güzel usuller ve dört veyahut beş sene müddeti içinde dahi bir değişme yolu oluşturulması ve konulması halin gereğindendir. Velhasıl, bu nizami kanunlar hasıl olmadıkça, kuvvet elde edilmesi ve gelişmişlik ve asayiş ve rahatlık mümkün olmayıp, hepsinin esası dahi açıklanmış maddelerden ibarettir. Bundan sonra suçluların davaları şer’i kanunlar gereğince alenen incelenip hüküm verilmedikçe, hiç kimse hakkında gizli ve açık idam ve zehirleme muamelesi caiz değildir ve hiç kimse tarafından diğerinin ırz ve namusuna tasallut vuku bulamaz ve herkes mal ve mülklerine tam bir serbestlikle malik ve tasarrufa ehildir, ona kimse müdahale edemez. Firarda birinin açığa çıkmamış suçu ve kabahati olduğunda onun mirasçıları, o suç ve kabahatten uzak olup suçlanamayacaklardır. Onun malı müsadere edilemez, mirasçıları mirastan mahrum edilmezler. Yüce saltanatımız halkından olan Müslüman ahali ve diğer milletlere, bu müsaadelere istisnasız mazhar olmak üzere can ve ırz ve namus ve mal maddelerinden şer’i hüküm gereğince bütün Osmanlı memleketleri ahalisine tarafımdan tam bir emniyet verilmiştir. Diğer hususlara dahi oy birliği ile karar vermekle görevli olan Meclis-i Ahkam-ı Adliye (kanun ve nizamname çıkarmak için oluşturulmuş meclis) üyeleri dahi gerektiği kadar artırılarak ve vekiller ve üst dereceli devlet adamları dahi belli günlerde orada toplanarak ve tamamı fikir ve görüşlerini hiç çekinmeden serbestçe söyleyerek, işbu can ve mal emniyeti ve vergi tayini konularına dair gerekli kanunları yapacaklardır. Askeri düzenlemeler konusu dahi Bab-ı Seraskeri şurasında görüşülüp, her bir kanun kararlaştırılmış oldukça hatt-ı hümayunumuz ile tasdik ve teşvik olunmak için tarafımıza arz olunsun. İşbu şer’i kanunlar sadece, din ve devlet ve mülk ve milleti ihya için konulacak olduğundan tarafımızdan, hilafına hareket edilmeyeceğine söz verilip, Hırka-i Şerife odasında bütün ulema ve vekiller hazır oldukları halde, yemin dahi olunarak ulema ve vekiller dahi yemin ettirilip, ulema ve vezirlerden kim olursa olsun, şer’i kanunlara muhalif hareket edenlerin kesinleşmiş kabahatlerine göre layık oldukları cezalandırmaya hiç rütbeye ve hatır ve gönüle bakılmayarak icrası için, ceza kanunnamesi dahi tanzim ettirilsin. Bütün memurların şimdiki halde, yeterli maaş alamayanlar var ise, onlar dahi düzenleneceğinden, şer’en yasak olup mülkün bozulmasının büyük sebeplerden olan rüşvet kötülüğünün bundan sonra ortadan kaldırılmasının dahi bir güçlü kanun ile sağlanmasına bakılsın. Ve bu açık durum eski usulü tamamen değiştirip yenilemek demek olacağından, işbu irade-i şahanemiz Dersaadet ve bütün Osmanlı memleketlerimiz ahalisine duyurulacağı gibi, dost devletlere dahi bu usulün inşaallahu Taala sonsuza kadar var olacağına şahid olmak üzere İstanbul’da bulunan bütün sefirliklere dahi resmen bildirilsin. Hemen Rabbimiz Taala Hazretleri cümlemizi muvaffak buyursun ve bu tesis edilen kanunların aksine hareket edenler, Allahu Taala Hazretlerinin lanetine mazhar olsunlar ve ilelebed felah bulmasınlar.
Amin, 3 Kasım 1839
Tüm Maddeler: Tanzimat Fermanı’nın orijinal tam metnini aşağıdaki bağlantıya tıklayarak inceleyebilirsiniz.
Tanzimat Fermanı Orijinal Tam Metin
Tanzimat Fermanı Nedenleri
Tanzimat Fermanı’nın neden ilan edildiğini maddeler halinde açıklamak gerekirse;
- Ferman, adaletin sağlanması ve herkesin hukuk önünde eşitliğini temin etmeyi amaçlamaktadır. Hukuki düzenlemelerin ve yargının bağımsızlığının güçlendirilmesi hedeflenmiştir.
- Ferman, tüm vatandaşların din, mezhep, etnik köken veya diğer ayrımcılık unsurlarına bakılmaksızın eşit haklara sahip olması gerektiğini vurgular. İnsanların düşünce, ifade ve inanç özgürlüğüne saygı duyulması hedeflenmiştir.
- Ferman, mülkiyet haklarını güvence altına almayı amaçlamaktadır. Her bireyin mülkiyetini koruma ve kullanma hakkına sahip olduğu belirtilmiştir.
- Tanzimat Fermanı, yargı sisteminin modernleştirilmesini hedefler. Yargının bağımsızlığını artırarak, adil yargılamayı sağlamayı amaçlamaktadır.
- Osmanlı ordusunun modernleştirilmesi ve etkin bir idari yapı oluşturulması için adımlar atılması öngörülmüştür. Bu, merkeziyetçilik ilkesine dayalı bir idari sistemin benimsenmesini ve orduyu modernleştirme çabalarını içermektedir.
Osmanlı Devleti, XVI. yüzyılın sonlarına doğru bir gerileme dönemine girdi. Bu durumun en büyük sebebi, devletin zamanında sahip olduğu güce güvenerek Avrupa’da gerçekleşen birçok yeniliği önemsememesi ve sonrasında bu gelişmelerden uzak kalmaması gerektiğini anladığındaysa yetişmek için çok geç kalmış olmasıdır. I. Abdülmecid’e gelene kadar her padişah ülkeyi diğer devletlerin tehditlerinden kurtarmak ve geliştirmek adına bazı adımlarda bulunmuştur, fakat çoğunlukla istenenler yapılamamış ve sonuç hüsran olmuştur. Bu duruma, III. Selim’in ülkenin bütün kesiminde ıslahatlar uygulamayı amaçlaması ve muhafazakâr kesim tarafından öldürülmesi örnek gösterilebilir. Bu değişim çabalarından biri de Tanzimat Fermanı’dır.
Fermanın girişinde, Kur’an-ı Kerim’de buyrulan hükümler ve şeriat kurallarınca yönetilmesi ile Osmanlı Devleti’nin geliştiğinden, lakin son yaşanan sıkıntılarla bu kurallardan sapıldığı sebebiyle yeni hükümler getirilmesi gerektiğine karar verildiğinden bahsedilmektedir. Burada bahsedilen sıkıntılar, devletin eskisi kadar güçlü olmamasından kaynaklanmaktadır. Fransız İhtilali ve Sanayi Devrimi ile, ülkede bulunan Sırplar ve Yunanlar gibi azınlıklar ayaklanmalarla bağımsızlık arayışında ve yüksek kesimlerden devlet adamları devletin kendisiyle kafa tutabilir hale gelmiştir. Ülkenin her yerine işlemiş olan geride kalmışlığın tek bir adam tarafından değiştirilmesi olanaksız olduğundan Sultan I. Abdülmecid, böyle bir fermanla batı ülkelerinin isteklerinin bir kısmını gerçekleştirerek elinde kalan güç ve toprağı muhafaza etme çabası göstermiştir. Ne var ki on yedi sene sonra ilan edilen Islahat fermanının varlığı, bu muhafaza etme çabasında ne kadar başarılı olduğunu sorgulatır niteliktedir.
Tanzimat Fermanı Sonuçları
“Üç asırdan beri tahta çıkan her Padişah, tebaasına adil bir yönetim vaad eden ve ‘adaletname’ adı verilen benzeri hatt-ı hümayunlar ilan etmişti. Fakat Tanzimat Fermanı öyle yeni esaslar getirmekte idi ki, bunlar devlet idaresinde kökten değişiklikler yapacak mahiyette idi.” İçerdiği bu radikal hükümler dolayısıyla Tanzimat Fermanı’nın Osmanlı coğrafyasının modernleşmesindeki yeri büyüktür. Bu sebepledir ki, fermanın ilanından Birinci Meşrutiyet’in ilanına kadar olan ve 1839-1876 yıllarını kapsayan bu döneme “Tanzimat Dönemi” denilmektedir. Fermanın içerdiği hükümlerden hareketle anlaşılmaktadır ki mutlak monarşi, yetkilerinin bir kısmını bazı hukuk ilke ve yasalarına teslim etmiştir. Bu kararın alınmasında batı ülkelerinin etkisi yadsınamaz; çünkü fermanın öncelikli amacı, bu ülkelerin Osmanlı’nın bulunduğu vaziyetle ilgili memnuniyetlerini sağlayıp ülke üzerindeki etkilerini azaltmaktır. Bu amaç bir müddet sağlanmıştır da.
Yerli halk, gayrimüslimlere yerli halktanlarmış gibi gözetilerek verilen haklardan rahatsız olsalar da azınlıklar gelişmelerden memnundu. “Tanzimat’la birlikte amaçlanan evrensel hukuk kurallarının uygulanması, etkin vergi toplanması, ussal yönetim gibi çabalar merkezin güçlenmesini sağlamıştır. Hukuk kuralları yoluyla merkez kenara (çevreye-taşraya) daha fazla nüfuz edebilecektir. Yerel otoriteler de daha yakından denetlenmeye başlayabilecektir.” Bu noktada Tanzimat Fermanı, gelecekteki kaçınılmaz modernleşme hareketlerinin temelini oluşturmuştur. Mamafih bu ferman batı ülkelerinin memnuniyetini tam anlamıyla kazanamamış ve bu ülkelerin Osmanlı’ya azınlıklara daha fazla hak verilmesi yönündeki baskıları sonucu Islahat Fermanı’nın ortaya çıkmasına sebebiyet vermiştir.
Tanzimat Fermanı Özellikleri
Tanzimat Fermanı’nın özelliklerini maddeler halinde ayrıntılı olarak açıklamak gerekirse;
- Hukukun üstünlüğü: Ferman, hukukun tüm bireyler için geçerli ve bağlayıcı olduğunu vurgular. Herkesin hukuk önünde eşit olduğunu ve mahkemelerin adaleti sağlama görevine sahip olduğunu belirtir.
- Eşitlik ve özgürlük: Tanzimat Fermanı, tüm vatandaşların din, mezhep, etnik köken veya diğer ayrımcılık unsurlarına bakılmaksızın eşit haklara sahip olduğunu beyan eder. Düşünce, ifade ve inanç özgürlüğünün korunması gerektiğini vurgular.
- Mülkiyet hakları: Ferman, mülkiyet hakkını güvence altına alır. Her bireyin mülkiyetini koruma ve kullanma hakkına sahip olduğunu belirtir. Mülkiyetin keyfi bir şekilde elinden alınması veya gasp edilmesi engellenmelidir.
- Yargı reformları: Tanzimat Fermanı, yargı sisteminin modernleştirilmesini hedefler. Mahkemelerin bağımsızlığı ve tarafsızlığı önemle vurgulanır. Yargılamaların açık ve adil bir şekilde yapılması gerektiği belirtilir.
- Vergi reformları: Ferman, vergi sisteminde düzenlemeler yapmayı amaçlar. Vergilerin adil ve makul bir şekilde tahsil edilmesi, vergi muafiyetlerinin kaldırılması ve gelir adaletinin sağlanması hedeflenir.
- Eğitim reformları: Ferman, eğitimde modernleşmeyi teşvik eder. Kamu eğitimi teşvik edilir ve yeni okullar açılması öngörülür. Batı tarzı eğitim yöntemleri benimsenerek, çağdaş bilgi ve becerilerin yaygınlaştırılması hedeflenir.
- İdari reformlar: Tanzimat Fermanı, merkeziyetçilik ilkesine dayalı bir idari yapı oluşturulmasını öngörür. Osmanlı Devleti’nin farklı bölgelerinde merkezi yönetimin etkinliğini artırmak ve düzenli bir yönetim sağlamak amacıyla idari reformlar yapılması gerektiğini vurgular.
- Askeri reformlar: Ferman, Osmanlı ordusunun modernleştirilmesini hedefler. Batı tarzı askeri eğitim ve disiplinin yaygınlaştırılması, yeni askeri birimlerin kurulması ve modern silahlanmanın teşvik edilmesi amaçlanır.
Tanzimat Fermanı Önemi
Tanzimat Fermanı ile batı devletleri ve Osmanlı topraklarında yaşayan azınlıkların memnuniyeti sağlanmaya çalışılmıştır. Bahsedilen toplulukların sunulan bu yeni hakları yetersiz bulmasıyla Osmanlı, çaresizce tek odağı gayrimüslimlerin daha iyi şartlara sahip olması olan ve daha geniş kapsamlı Islahat Fermanı’nı ilan etmiştir. İki ferman da beklentilerin zıttı sonuçlar vermiş ve Osmanlı’nın yıkılışını durdurmak yerine hızlandırmıştır. Buna sebep olan başlıca iki durum mevcuttur: İlki Osmanlıcılığın, uzun süre milliyetçilik ve ayrımcılık sonrasında topluma empoze edilmeye çalışılmasının doğal olarak ters tepmesi; ikincisi ise Osmanlı’nın, batı devletlerinin isteklerini yerine getirmesinin onların etkisinden kurtulmasına yarayacağını sanıp bu devletlerin kendisinin üzerindeki etkisini bu gibi fermanlarla daha da arttırdığını fark etmemesidir.
Not: Bu konuyla ilgili olarak Islahat Fermanı Nedir? Islahat Fermanı Maddeleri (Tam Metin) başlıklı yazımızı da inceleyebilirsiniz.