Ayan nedir? Osmanlı tarihinde Ayan, kentlerde ve kasabalarda devlet yönetimi ile toplum arasındaki ilişkileri düzenleyen kişilerdir. Ayanlar, Osmanlı Devleti’nde 18. yüzyıldan ile beraber güç kazanmaya başlayan bir grubu temsil eder.
Bu yazımızda Ayan nedir ve kimdir? Âyan ve eşraf zümresinin devlet içerisinde güç kazanmasının nedenleri nelerdir? Levent, Sekban, Sarıca ne demektir? Bunların Ayanlarla ilişkisi nedir? Ayanlarla Osmanlı Devleti’nin ilişkisi nasıldır? Bir Ayan olan Alemdar Mustafa Paşa kimdir? sorularını yanıtladık. Ayrıca ayanların yönetime karşı yükselişi konusunu da inceledik.
Bu Yazının İçindeki Başlıklar:
Ayan Nedir?
Ayan, Arapçada göz anlamına gelen “ayn” kelimesinin çoğul eki almış halidir. Ancak bu sözcük eşraf, vücuh ve erkan ile de eş anlamlıdır. Ayrıca ayan, toplumun gözünde öne çıkan, otoriter insanları da tanımlamaktadır.
Ayanlar Kimdir?
Genel tanımıyla Osmanlı Devleti’ndeki Ayanlar kendilerine verilen belirli bölgelerdeki vergi veya asker toplama gibi işlerden sorumlu olan yerel yöneticilere verilen isimdir. Ayanlar üzerine kurulan bu sistem Osmanlı Devleti’ndeki dirlik sisteminin etkisini kaybetmesi ve yok olmaya başlamasıyla beraber söz konusu olmuştur. Ardından ise oldukça kısa bir süre içinde güçlenerek etkinliğini arttıran bir sistem olmuştur. Bahsedilen sistemin belki de Osmanlı Devleti için en olumsuz yanlarından biri ise kuşkusuz ki Osmanlı Devleti içerisinde çoğu eşraf ailelerden oluşan çok zengin bir sınıf yaratması olmuştur.
Ayanlık Sisteminin Ortaya Çıkma Sebepleri – Ayanlık Tarihi
Ayanlar 18. yüzyıl öncesinde de Osmanlı Devleti içinde yer alıyorlardı fakat Ayanlık sisteminin kadar sadece eşraf veya şehrin ileri gelenleri olarak tanımlanan zengin insanlardan oluşuyorlardı. Aynı zamanda yerel veya merkezi yönetim üzerinde belirgin hiçbir etkileri yoktu. Hatta yönetim üzerinde bir etkilerinin olması tartışılamaz bir konuydu çünkü 18. yüzyıla kadar Osmanlı Devleti ayanların varlığını kabul etmiyorlardı ve ayanlık örgütünün resmi bir şekilde Osmanlı Devleti içerisinde tanınması sözü dahi edilemeyecek bir husustu.
Bu kadar keskin bir şekilde Osmanlı Devleti’nden dışlanan ayanlar örgütünün Osmanlı Devleti’nin ayrılmaz bir parçası haline gelmesinin ana nedeni siyasi, ekonomik ve sosyal olarak zorlanmaya başlayan Osmanlı Devleti olmuştur. Başlayan bu zorlu dönemle beraber, ayanlar gerek maddi güçleriyle gerek ise aldıkları roller ile ön plana çıkmaya başladı. Osmanlı Devleti sarpa sararken, ayanlar da kendi güçlerine güç katmaya devam etti. Bu sistematik örgüt aslında güçlü ve maddi durumu iyi olan kişilerin, seferler sırasında başı boş kalmış olan şehirlerde zorba bir şekilde idareyi ele geçirmeye başlamalarıyla ortaya çıkmıştır.
Ayan olarak adlandırılan kişilerin çoğu geçmişte tefeci, tüccar veya devlet memuru olan zengin kişiler veya bu kişilerin çocuklarıdır. Aynı zamanda tımar sisteminin bozulmasıyla birlikte ayanlar hükümetten habersiz bir şekilde topraklara hükmetmeye başladı. Yoğun savaşlar nedeniyle Osmanlı Devleti ayanları kontrol edemedi. Bir süre sonra ayanlar topraklardan ve hükmettikleri bölgelerden yoğun vergiler almaya başladılar. 19. yüzyılın başına gelindiğinde ise eskiden Osmanlı Devleti kontrolünde olan alanların yarısından çoğunda artık devlet denetimi dışındaki çiftlikler haline gelmişti. Bu durum ayanların yararınaydı. Ancak aynı zamanda devletin zararınaydı. Bu gibi olaylar ile beraber ayanlık sistemi ortaya çıkmış ve güçlenmiş oldu. Bunun yanı sıra ayanlık sisteminin ortaya çıkmasında önemli olan unsurlardan bir diğeri ise dönemin siyasi ve askeri durumuydu. 18. yüzyıl Osmanlı için savaş ve toprak kayıpları ile dolu bir yüzyıldı. Bu kayıplar Osmanlı Devleti’nin otoritesini sarstı. Bu durum da ayanlığın gelişmesinde önemli bir etkendir.
Ayanlık Ne Zaman Kaldırıldı?
Ayanlık sistemi 2. Mahmut zamanında kaldırıldı. Zira, ayanlık sistemi çok köklü ve güçlü bir sistem haline gelmişti. Bir anda ortadan kaldırılması mümkün değildi. Bu yüzden, öncelikli olarak Senedi İttifak ile ayanlar resmileştirildi ve onlara da haklar tanındı. Zira, Osmanlı Devleti ayanlara veraset hakkı tanımadı. Yani ayanlık babadan oğula geçen veya soy olarak devam ettirilen bir sistem olmadı. Bu nedenle ayanlık, zamanla kendi kendine ortadan kalkan bir sistem oldu.
Alemdar Mustafa Paşa Kimdir?
Alemdar Mustafa Paşa 1755 yılında Rusçuk Yeniçeri ağalarından biri olan Hasan Paşa’nın oğlu olarak dünyaya gelmiştir. Savaşlarda gösterdiği çaba ve bağlılıktan dolayı birçok başarıya imza atmıştır. Önce “Alemdar” lakabı almış, daha sonra 1806 yılında Vezirlik ünvanına layık görülmüştür. Cesur, iyi kalpli ve yardımsever bir insan olarak tanınmıştır. Zira, aynı zamanda cahil biri olduğu da söylenmiştir; çünkü Yeniçeri ocağında büyümüş ve eğitim alamamıştır. Bu nedenle saraydaki kaosları ve dönen dolapları kavrayamamıştır. Padişahı Eşkinci ocağı kurdurmaya ikna ettiğinden dolayı Yeniçeriler ona her zaman düşman gözüyle bakmışlardır. Fakat o bunu Yeniçeri ocağını düzene sokmak adına yapmıştır.
1807 yılının Kasım ayında İstanbul’a gelen Alemdar Mustafa Paşa, Kabakçı Mustafa’yı öldürtmüştür. Ardından Kabakçı Mustafa isyanına karışanları temizletmiştir. Ardından 2. Mahmut’u tahta çıkarmış ve köklü reformlara imza atmıştır. Siyasi, askeri ve ekonomik anlamda birçok değişikliğe öncülük etmiştir. Fakat bir süre sonra kendini İstanbul’a kaptırmış ve kendisine olan güveni sarsmıştır. İlerleyen zamanlarda itibarını iyice kaybeden Alemdar Mustafa Paşa, sonunda herkesin düşmanı olmuştur. Bunların sonucunda Kasım 1808 tarihinde Alemdar Mustafa Paşa’ya karşı yapılan yeniçeri isyanı, diğer adıyla “Alemdar Vakası” gerçekleşmiştir. Yeniçeriler Alemdar Mustafa Paşa’nın sarayını ateşe vermiştir. Fakat padişah yardım göndermeyince Alemdar Mustafa Paşa kendini öldürmüştür.
Kabakçı Mustafa İsyanı Nedir?
3. Selim hüküm sürdüğü zamanda yenilikler yaptı. Askeri, ticari, sosyal, ekonomik ve siyasi anlamda yapılan yenilikler ülke içinde bulunan düzensizliği gidermek içindi. Ayrıca modern devletler seviyesine çıkabilmek için. 3. Selim zamanında yapılan bu yeniliklerle beraber halkın bir kısmı isyan etmeye başladı. Halkın bu kısmı genel olarak geleneklere bağlı ve bağnaz olan kısımdı. Üstelik, 3. Selim yaptığı yeniliklerin ardından saraydan beklediği desteği alamadı. Bunun üzerine yeniçeriler tepki göstermeye ve isyan etmeye başladılar. Yeniçerilerin bu isyanları ve tepkileri üzerine olaylar sarpa sardı.. İsyan edenlerin sayısı gün geçtikçe çoğaldı.
En sonunda isyancılar Kabakçı Mustafa liderliğinde bir isyan başlattılar. Fakat saray, Sadaret Kaymakamı Köse Musa Paşa’nın bu isyanın önemli ve ciddi olmadığını belirten sözlerinden sonra, ciddi bir önlem almaya karar verdi. Fakat isyan büyüdü ve ciddi bir hal aldı. Ardından isyancılar Nizam-ı Cedid‘in kapatılmasını, 11 devlet adamının teslim edilmesini ve Sultan Üçüncü Selim’in görevini bırakmasını istediler. Bu olaylardan sonra 3. Selim istenilenleri yaptı ve ardından “Böyle isyankar tebaanın hükümdarı ve halifesi olmaktansa olmamak daha iyidir” sözlerini söyleyerek görevini terk etti. Böylece Kabakçı Mustafa İsyanı başarıyla sonuçlanmış oldu.