Dünya Tarihi

Sümer Mitolojisi’nde Tanrı Anlayışı – En Etkili Sümer Tanrıları

Sümer tanrıları, görünüş bakımından insanlara benzer şekilde betimlenmiş olup yapı ve davranış bakımından da bazı insani özellikler taşımaktalardı. Örneğin bu Sümer tanrıları da insanlar gibi yer, içer, ürer, hastalanır, yaralanır, evlenirlerdi. Bunun dışında kızma, mutlu olma, nefret etme gibi insan doğasının da temelini oluşturan duygulara sahiplerdi. Sahip oldukları olağanüstü güçler sınırsız olsa da kullanımları sınırlı olarak tasvir edilmiştir. Yani Sümer tanrıları arasında da, hiyerarşik sistemde üst konumda olanlar tarafından belirlenen yasaları mevcuttu.

Sümer Mitolojisi’nde Tanrı Anlayışı

Sümer Tanrıları ile insanlar arasındaki ayrıma neden olan en belirgin özellikler listesinin başını olağanüstü güçleri olmasının yanı sıra ölümsüz olmaları çekmektedir. Bunun dışında birtakım alametlere sahip olmaları ve simgelerle temsil edilmeleri de bu ayrımı güçlendirmektedir. Sümer tanrıları kutsal formlar olarak inanış sisteminde yer almaktadır. Bu alametler ve simgeler her bir tanrıya özel olup onların kişisel güçlerine göre belirlenmişlerdir. Örneğin Nabu yılan-ejderha, İşkur aslan-ejderha, Nergal ise aslan-iblis ögeleriyle temsil edilmişlerdir. Boynuzlu başlık giymek de tanrılık alametlerinden sayıldıkları için boynuzlu başlık figürünün silindirlerde, mühürlerde kullanılması da tanrıları betimleme adına sıkça kullanılan yöntemlerdendir. Sümer Tanrıları güçlü olmalarının ve eylemlerin yanı sıra objelere göre de oluşuyor olması mitolojideki tanrı-obje ilişkisinin bazı durumlarda karışık bir hal almasına neden olmuştur. Gökyüzünün en görkemli parçalarından biri olan ayın, panteondaki Sümer tanrıları arasından Nanna-Sin’in kendisi veya tecellisi olup olmadığı konusunda net bir verinin olmaması bu durumun en belirgin örneklerinden biridir.

Sümer Tanrıları Özellikleri

Sümer Tanrıları insanlara benzer olarak evlenip üremeleri ve bunun sonucu olarak aile kurmaları mitolojide geniş bir panteonun oluşmasının bir başka sebebidir. Panteondaki tanrıların her biri aileleriyle beraber Mezopotamya şehirlerinden birinin koruyucusu olarak görevlendirilmiştir. Bu Sümer tanrıları, panteonda şehirlerinin sözcüsü olarak görev yapmakta, önemli meseleler konusunda kral ve şehrin ileri gelen rahipleri ile iletişime geçmekteydiler. Lakin kutsal formlar olan tanrıların zamanları çok değerli görüldüğünden, şehirde yaşayan her ailenin sorunlarına vakit ayıramayacakları varsayılmıştır. Çözüm olarak her ailenin başına bir tane koruyucu tanrı konulmuştur. Bu durumun temel amacının bireylerin refah seviyesini artırmak gibi gözükmesine rağmen aynı zamanda aileler şehirlerinin koruyucu tanrılarının dışında bir de kendi koruyucu tanrılarına adak adamaktan sorumlu tutulmuşlardır. Bu bilgilerin yanı sıra, koruyucusu olduğu şehri ticari, askeri, ekonomik anlamda daha fazla geliştiren ve orada yaşayan halkı daha fazla mutlu eden Sümer tanrıları hiyerarşik yapıda yükselmekte ve buna bağlı olarak önemli şehirlerin tanrıları devlet çapında büyük saygı görmektedirler.

Ziggurat adı verilen üç ana bölümün yedi katta faaliyet gösterdiği tapınaklar, Sümer Devleti’nin sosyal hayatında önemli bir yere sahip olan yapılardan biriydi. Bu üç bölüm erzaklar için depo, okul ve tapınak, rasathane kısımlarından oluşmaktaydı. Tapınak kısmı ibadetler için kullanılmasının yanı sıra aynı zamanda da şehrin koruyucu tanrısı olarak görevlendirilen tanrıya adanmıştı. Yine de genellikle Sümer tanrıları kendileri adına kurulan mabetleri yaşam alanı seçmişler, o bölgelerde bir düzen kurmalarının dışında, tablet incelemelerinde ortaya çıktığı üzere, sık sık Sümer icadı tekne ve savaş arabalarıyla şehirlerarası yolculuk yapmışlardı.

Sümer Tanrıları ve İnsanlar

Bir başka konu ise Sümerlerde insan ve tanrılar arasındaki iletişimdir. Bu noktada insanların sıkıntılarını veya isteklerini direk olarak tanrılara iletmesinden ziyade rahipler aracılığıyla iletişimin yürütülmesi gerçekleştirilmiştir. Birey tanrıya iletmek istediği durumu rahip ile paylaştıktan sonra sürecin devamı olarak kurban kesmekle yükümlü kılınmış, yapılan araştırmalar sonucu tabletlerden elde ettiğimiz bilgiye göre de kesilen kurbanın karaciğerindeki izler tanrının cevabı olarak kabul edilmiştir. Bu izlerin anlamları ise rahipler tarafından yorumlanmış ve birey bu şekilde tanrının konu ile ilgili görüşlerini, emirlerini veya istek konusundaki cevabını öğrenmiştir.

Sahip oldukları güçlere ve düzendeki konumlarına göre eşit olmayan panteondaki Sümer tanrıları sorumlulukları da göz önünde bulundurularak beş kategoriye ayrılmış durumdaydı. Bu kategoriler şu şekildedir: yazgıları belirleyen yedi tanrı (An, Enlil, Enki, Ninhursag, Nanna-Sin, Utu, İnanna), Sümerlerin elli ilahtan oluşan büyük Sümer tanrıları, yaratıcı güce sahip olmayan tanrılar, diğer tanrıların mahiyetinde bulunan ilahlar ve bunların dışında kalan bütün tanrılar. Hiyerarşi yapıda yazgıyı belirleyen yedi tanrı en üst planda olmakla beraber bu tanrıların da kendi aralarında bir güç sıralaması vardı. Buna rağmen Evrenin oluşumu, yeryüzündeki yaşamın devamı, insanın kaderi, tarım, verimlilik, yaratma, ölüm gibi yaşamın temelini oluşturan konuları yöneten bu tanrıların her biri, hangi şehirden olursa olsun her bir bireyin saygı duyduğu, ileriki çağlarda isimleri farklı olsa da birçok uygarlığın mitoloji temelini oluşturan tanrılardır.

Fakat tüm bunların ötesinde Enlil, An ve Enki’den oluşan baskın bir üçlü tanrı anlayışının da dönemde mevcut olduğu yapılan eser incelemelerinde ortaya çıkmıştır. Hava, okyanuslar ve yeryüzünü meydana getiren toprağın mutlak güçlerine sahip olan bu üçlünün etrafında oluşturulmuş, kültür temelinde yer edinmiş anlatılar; Sümer inanış sistemine göre evrendeki düzende bu üç ögenin (hava, toprak, su) ve bu üç ögeye sahip olan tanrıların kutsal ve olmazsa olmaz olduğu yorumunun çıkarılmasını doğrulayan kanıtlar olmuştur.

Sümer Mitolojisi’nde Ritüeller ve İbadetler

Sümerlerde dua, adak, kurban ve ritüellerden oluşan ibadetler, insanların tanrılara saygı ve şükranlarını ileterek onlardan isteklerde bulundukları dini uygulamalardır. Bunların amacı yalnız ve yalnız bireyin yeryüzündeki hayatını iyileştirmek, ihtiyaçlarını karşılamaktı. Zira ölümden sonraki hayat, Sümerlerde yaşamın kara bir yansıması olarak görülür; keder, acı ve ıstıraptan oluştuğuna inanılırdı. İbadetler yerlerine getirilirken temizlik çok önemli görülmekteydi. Öyle ki konumları nedeniyle tanrılara karşı çok daha fazla sahibi olan şehir krallarının görevlerinden biri de tapınakların ihtiyaçlarını karşılamanın yanında temiz olmalarını sağlamaktı. Ayrıca fiziki temizliğin ibadetler sırasında manevi temizlikle de bağdaştırılması ibadet yapacak olan kişinin başlamadan önce temizliğinden emin olması gerektiği algısını da Sümer toplumunda yaygınlaştırmıştır.

Lirik bir tarzda olup yalvarma, terennüm, umut ve yuğları içeren dualar; Sümerlerde en fazla başvurulan ibadet biçimi olarak belirlenmiştir. Dualardan sonra ise kanlı ve kansız olmak üzere ikiye ayrılan adak adama ibadeti, tanrıların hoşuna giden, onları tatmin eden bir ibadet olarak görüldüğü için oldukça yaygındır. Özellikle oğlak, koyun, kuzu gibi küçükbaş hayvanların boğazlanmasıyla yapılan kanlı kurbanların, toplumu felaketten koruyacağına inanılmış; tapınaklarda gerçekleştirilen bu ibadet kutsal günlerde, mitolojide önemli bir yere sahip olan boğanın kurban edilip tanrılara sunulması ile kültürde yerini almıştır. Kansız kurbanlar ise sebze, meyve, özel bitkiler ve şarapların adak olarak adanması ile gerçekleştirilmiştir. Bunların yanı sıra tanrılara sunulan giyecek ve ev eşyaları da adak olarak kabul edilmiştir. Mitolojide bugün arkeolojik kazılar sonucu ulaştığımız Uruk Vazosu’nda isimlerini geçirmişlerdir.

Sümer Tanrıları

Sümer Mitolojisi’nde yer alan en etkili tanrıları aşağıda inceledik. Sümerlerde yazgıyı belirleyen 7 tanrı şöyledir;

An (Anu)

Sümer Mitolojisinde “Tanrıların Babası” ismiyle anılan ve göklerin hükümdarı olan An, panteondaki en önemli tanrıdır. Panteondaki diğer önemli isimlerden Enlil, Enki ve İanna’nın öz babası olduğuna inanılır. Adını gökyüzü kelimesinden alır ve Akadların inanış sisteminde Anu ismiyle varlığını sürdürür. An, rahip ve teologların gökyüzü teorisinde semanın en üst katı olarak düşünülmüştür ve sadece kendisinin toplayabildiği panteon toplantıları, yine kendi mekanı olan göğün en üst katında gerçekleştirilmiştir. Bunun gibi An’ın panteon üzerindeki kuvvetli otoritesini temsil eden birçok örnek vardır.

Bunlardan bazıları şöyledir: Sümerlerin kullandığı altmışlık sayı sisteminin inanışa da yansıması ve An’ı en yüksek değer olan altmış sayısının temsil etmesi, tabletlerde Sümer tanrıları için söylenen “dingir” kelimesinin ismin yıldızla sembolize edilmesi ve bu yıldızın yalnız başına kullanıldığında An’ı temsil etmesi, An’ın başkent Uruk’un koruyucu tanrısı olması… Tüm bu durumların dışında An, her bireyin, Uruk sınırları dışında da yaşasa, adak adadığı ve saydı duyduğu bir tanrıydı. Şehrin başkent olmasının yanında böyle bir tanrının koruması altında olması siyasi, ekonomik ve sosyal ilişkileri de etkiliyordu. Buna rağmen An’ın oğlu Enlil’e son dönemlerde kendisinden büyük oranda güç aktarılması, Uruk’un dini merkez olarak kabul edilmesini engellemiştir.

Sümerler kendisine yükledikleri yüce sıfatlarla An’nı semavi bir tanrı olarak görmüşlerdir. Bu durum Eski Türklerin Göktanrı inancına benzetilmektedir. Özellikle An’ın ilk zamanlarda tek tanrı olduğu, sonrasında Akad göçleri sonucu bir panteonun oluşması Sümerlerin Anav kültürünü belli bir oranda taşıdıkları görüşünü destekler niteliktedir.

Enlil (Nunamnir)

Sümer tabletlerinde “Nunamnir”, Mezopotamya’da kendisine ilk tapan uygarlık olan Akadlar arasında ise “Ellil” adı geçen Enlil, panteonun en güçlü tanrılarından biridir. An’ın oğlu olan bu tanrı babasının etkisini yitirmesi sonucu “baş tanrı” unvanını almıştır. Sümer mitolojisinden sonra Babil ve Asur mitolojisinin de bir parçası haline gelen Enlil, hava ve fırtınaların kontrolüne sahiptir. Öyle ki kendisine panteonda “rüzgarın efendisi” sıfatı layık görülmüştür. Sümer inanışında evrende düzenin sağlanmasında en fazla role sahip tanrıdır.

Devletin din merkezi olan Nippur kentinin koruyuculuğunu yapmaktadır. Fakat tıpkı An gibi ona duyulan saygı da sadece bu şehrin sınırlarıyla sınırlı kalmamıştır. Yeryüzü ve gökyüzünü yani annesi Ki ile babası An’ı ayırmış; annesi ki ile birleşmesinin sonucu olarak insanları yaratmış, uygarlıklar dönemini başlatmıştır. İnsanlar için yarattığı tohumların, besinlerin Sümerlerin zengin bir hayat sürmesinin altındaki en önemli nedenlerden biri olduğuna inanılır. Son olarak mutlak güçle özdeşleştirilen bu tanrının da Enki’yi lanetten kurtaramama veya ölüler diyarına sürülme örneklerinde rastladığımız gibi acizlikleri de mevcuttur.

Enki (Ea)

Sümerler dışında Babillilerin ve Akadların da taptığı bir tanrı olan Enki, Akadca’da Ea olarak da anılır. İlk çağlarda An’ın yarattığı ve kendisinin benzeri olma amacıyla yaratılmış olan Enki Nidimmud adıyla da bilinmektedir. Yeryüzü sularının tanrısı ve Eridu şehrinin koruyucusudur. Kentinde kendisine adanan Apsu tapınağı ismini yeryüzündeki tüm suların kaynağı olan Apsu okyanusundan alır. Panteonun yasaları olan Me’ler Enki’ye emanet edilmiştir ve bu tapınakta korunur. Enki aynı zamanda bilgelik ve zeka tanrısı olarak da bilinir. Zekasını kurnazlıkta ve hile de kullandığı söylenir, kentlerdeki gizli yolların tamamını ve panteondaki tüm tanrıların sırlarını bilir.

Enlil, evrendeki düzeni sağlarken Enki’den yaratma gücü doğrultusunda yarım alır. Bitkilerin hayata gelmesi ve su kaynaklarının insanlara dağıtılması onun emirleriyle gerçekleşmiş; tarım kavramı onun sayesinde gelişerek ülkede üst düzeye çıkmıştır. Bunların dışında Enki’nin insanları en fazla düşünen tanrı olduğu, hatta çoğu zaman insanları tanrıların gazabıdan koruduğu başta Tufan olmak üzere bir sürü destanda görülmektedir. Panteonda en güçlü dördüncü tanrı olan Enki, M.Ö. 2100 yılında zekasıyla Ninhursag’ın önüne geçerek üçüncü sırayı almıştır.

Nihursag (Nintu)

Babilliler ve Asurluların da taptığı bir tanrıça olan Nihursag’ın adı ulu hatun anlamına gelen Ninmah ile doğuran hatun manasındaki Nintu kelimelerinin birleşiminden oluşur. Dağın Kraliçesi, Soylu ve Doğurgan Kraliçe olarak halk arasında adlandırılan tanrıça, Sümer inanış sisteminde büyük toprak ana olarak görülür. Aynı zamanda da Tanrıların annesi olarak nitelendirilir. Birçok tanrı ve tanrıçayı doğurduğu gerçeği ülkedeki kralların Nihursag’ın oğulları olduklarını iddia ederek siyasi gücün yanında bir de dini güç elde etme çabasında olmalarına yol açmıştır. Kült merkezi Adab şehri olmasına rağmen çıkarılan kalıntılarda Kiş kenti ile de ilişkili bir tanrıça olduğu ortaya çıkmıştır. Mitolojide Enki ile ilişki içinde bulunup onunla eğlencelere katılan ve karısı olarak görülen tanrıçanın, Enki’ye çok kötü lanetler edecek kadar olumsuz durumlarda da bulunduğu Sümer destanlarında görülmektedir. Nitekim iki tanrı da panteonda üçüncü sırada yer almak için bir yarış içerisinde bulunmuştur. En sonunda Enki Nihursag’ı yenerek üst sıraya çıkmıştır.

Nanna-Sin (Sin)

Sümerlerde Suen, Akadlarda ise Sin olarak da adlandırılan Nanna; Enlil’in oğlu, aynı zamanda da ay tanrısıdır. Cehennemde doğmuştur ve yeraltı dünyasında ölüleri yargıladığı, özellikle kentlerinde halklarına zulm eden kralları en ağır şekilde cezalandırdığı bilinmektedir. Ay ışığının parlaklığı, Enlil’in genç boğası gibi sıfatlarla da nitelendirilen tanrının sembolleri hilal, ejderha ve boğadır. Bunun yanı sıra Sin, Enlil ve An tarafından koyucusu olduğu Ur kentinin kralı ilan edilmiştir. Harran’da İana ve Utu ile beraber kendisine ait, insanların adaklarını adayıp dua ettikleri bir tapınağı bulunmaktadır.

Utu (Şamaş)

Akadlar tarafın Şamaş diye adlandırılan Sümer güneş tanrısı Utu, ay tanrısı Nanna-Sin’in oğludur. Akadlarda inanış ise Enlil’in veya An’ın oğlu olduğu yönündedir. Yeryüzü üzerindeki her şeyi ısıtma görevine sahip olan Utu’nun sabahları doğu kapısından geçerek yeryüzüne girdiği, görevini tamamladığında ölüler diyarının kapısından, batıdan çıktığına dair anlatılar mevcuttur. Güneşin parlak ışıklarıyla özdeşleştirilen tanrı, aynı zamanda adaletin, hukukun ve düzenin de tanrısıdır. İlahi yargıç olarak mitolojide yer almaktadır. Bunların yanı sıra Utu; insanların mutluluğunu, refahını düşünen bir tanrı olarak Gılgamış destanında yer almıştır. İnsanları tanrıların gazabından korumak adına ani durumlarda tanrıların öfkesini dindirme görevini de üstlenmiştir.

İnanna (İştar)

Güneş tanrısı Utu ile yer altı kraliçesi Ereşkigal’ın kardeşi olan İanna Akkad kültüründe İştar olarak bilinmektedir. Tıpkı Utu gibi onun da babası tam olarak bilinmemekle birlikte Enlil veya An’dan bir tanesi olduğuna inanılmaktadır. Kült kenti Uruk olan tanrıça An ile aynı kenti paylaşması sebebiyle ilk başlarda gölgede kalmıştır. Fakat zamanla An’ın güç kaybetmesi İnanna’nın ön plana çıkmasının yolunu açmıştır. Sümer Devleti’nin varlığının her döneminde dikkatleri üzerinde toplayan tanrıça Yahudi inanış biçiminde Astarte, Yunan Mitolojisinde Afrodit, Roma Mitolojisinde Venüs olarak bilinmekte ve Venüs yıldızı ile temsil edilmektedir. Güzelliğin, aşkın, önderliğin, bereketin ve çoğalmanın tanrıçası olan İnanna aynı zamanda savaş ve kavganın da tanrıçasıdır. Silindir mühürlerinde silah simgesini taşır.

Uruk Kralı Dumuzi ile evlenmesinin Sümer’e bolluk getireceğine inanan rahiplerin Dumuzi’yi “çobanların tanrısı” ilan etmesinden sonra onunla evlenmiştir. Böylece kutsal evlenme geleneğini başlatmıştır. Mitolojide sevgi dolu bir tanrıça olarak resmedilmesine rağmen Gılgamış destanının bir bölümünde de bahsedildiği üzere Dumuzi’yi perişan etmiştir. Güçlenme hırsıyla dolu bir tanrıça olduğuna dair söylentiler de bulunan yazıtlarda mevcuttur. Bunun yanı sıra kurnazlıkta “kurnazlık tanrısı” olarak da bilinen Enki’yi bile kandırabilen, Enlil’e istediklerini yaptırabilen otoriter bir tanrıça olarak bilinir.

Sümer Mitolojisi’nde Diğer Tanrılar

Elbette Sümer Mitolojisini oluşturan geniş tanrı panteonu Yedi Yazgı Tanrısı ile sınırlı değildir. Onların yanı sıra farklı objelerin, hareketlerin yüzlerce farklı tanrısı vardır. Çoğunun özelliği bilinmemekle beraber, bunlardan yaklaşık üç bin tanesi tabletler ve yazıtlar aracılığıyla Sümer Mitolojisi hakkında edindiğimiz bilgiler arasına katılmıştır. Ereşgikal (Yer altı dünyasının kraliçesi), Nigirsu (Verimlilik tanrısı), Nergal (Savaş ve Felaket tanrısı), İşkur (yağmur, fırtına tanrısı ve kehanet tanrısı) ve Gibil (muhakeme ve ateş tanrısı) yazıtlarda en ön plana çıkan tanrı ve tanrıçalar arasındadırlar. Bunların dışında yazılı metinlerde yer edinemeyerek tarihe karışmış birçok tanrının olduğu varsayılmaktadır.

Anunnaki Kimdir?

Anunnaki’ler ve İgigi’ler de mitolojide yer alan Sümer tanrıları arasındadır. Evrenin ve insanların oluşturulmasından önce Sümer tanrıları arası sınıf farkının çok fazla olması, panteonda efendiler ve köleler olmak üzere iki grubun oluşmasına yol açmıştı. Anunnaki’ler ve İgigi’ler de köle tanrıların arasında yer almaktaydı. Fakat bilgelik ve su tanrısı Enki tanrıların tanrılara hizmet etmesi anlayışını kabul etmemiştir. Bunun sonucu olarak da Yedi Yazgı Tanrısı, hizmet etmeleri için insanı yaratmıştır. İnsanın yaratılışından sonra Sümer Mitolojisinde yazgıda etkisi olduğuna inanılan yıldızlarla özdeştirilmiştir. İgigi’ler gök tanrısı An’ın, yeraltı ve yeryüzü sularında yaşayan Anunnaki’ler ise Ereşgikal’in yanında görevlendirilmiştir.

Not: Bu konuyla ilgili olarak Sümer Mitolojisi’nde Evren ve İnsan Nasıl Yaratılmıştır? başlıklı yazımızı da inceleyebilirsiniz.

4 Comments

  1. Sümer mitolojisi hakkında çok güzel bir anlatım, keyifle okudum ve bilgilendim. Mezopotamya mitolojisi hakkında da yazı bekliyorum.

  2. annunaki tanrilarinin daq kabartmalari azerbaycanin ilisu kentindedir.burda butun medeniyyetlere aid kanitlar mevcuddur.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu Konuyla İlgili Yazılar

Back to top button

Metin kopyalamanın açılabilmesi için
lütfen web sitemizdeki herhangi bir reklama
tıklayarak bize destek olunuz.

Close

Adblock Detected

Lütfen reklam engelleyicinizi kapatarak bize destek olunuz. Anlayışınız için teşekkür ederiz.