Cumhuriyet TarihiDünya Tarihi

Struma Olayı Nedir? Struma Gemisi Hakkında Bilgi

Özellikle 1934 yılında Nazilerin Almanya’da iktidara gelmesinin ardından, dünya çapında antisemitist hareketlenmeler çoğalmıştır. Antisemitizm ideolojisinin yaygınlaşmasının ardından çoğunlukla Doğu Avrupa’da yaşayan Yahudi halk, Filistin başta olmak üzere daha rahat yaşayacakları ülkelere göç etmişlerdir. Romanya’dan Filistin’e göçmen taşıyan gemilerden biri olan Struma gemisi, İstanbul’a kadar gelmiş fakat burada yolcularını indirememiştir. 72 gün boyunca 200 kişilik bir gemide sıkışıp kalan 800 Yahudi göçmen, 23 Şubat 1942 tarihinde bir askeri römorkör ile Karadeniz’in dışına çekilmiştir. 24 Şubat’ta ise ShCh-213 Sovyet denizaltısı tarafından torpillenerek batırılmıştır. Bu olayın ardından, bir kişi haricinde, gemideki bütün göçmenler hayatlarını kaybetmişlerdir.

Struma Faciası olarak da adlandırılan Struma Olayı konusunu incelemeye geçmeden önce konuyla ilgili bazı kavramları açıklamak yararlı olacaktır.

Antisemitizm Nedir?

Antisemitizm, kelime olarak “Sami düşmanlığı” anlamına gelmektedir. Biraz daha detaylandırıldığında Yahudilere ön yargıyla yaklaşma, onlara karşı düşmanlık besleme durumunu ifade eden terimdir. İkinci Dünya Savaşı sırasında, özellikle Adolf Hitler önderliğindeki Nazi Almanyası’nın güç kazanmasıyla daha çok gündeme gelmiş, daha fazla destekçi toplamıştır.

Yahudiler antisemitist hareketlerin yaygınlaşmasından önce Avrupa’nın her ülkesinde yaşamakta ve çeşitli ekonomik faaliyetlerle uğraşmaktalardı. Toplam nüfus içerisindeki oranları da yüksek olan Yahudiler; Polonya, Sovyetler Birliği, Macaristan ve özellikle Romanya olmak üzere Doğu Avrupa’da daha yoğunluktalardı. Daha kesin ifadelere yer verirsek, 2. Dünya Savaşı sırasında Almanlar tarafından işgal edilen ülkelerde toplamda yaklaşık dokuz milyon Yahudi yaşıyordu.

Yahudi karşıtı görüşlerin sahne almaya başladığı dönemlerde, Yahudiler için bir nevi güvenli liman olarak adlandırılabilecek Romanya’da ise 21 Ocak 1941 sabahının erken saatlerinde Demir Muhafızlar tarafından başlatılan protesto ve olaylar da bu ülkenin Yahudiler açısından güvenliğini sonlandırdı. “21 Ocak 1941 ve bugünü izleyen üç gün boyunca, Demir Muhafızlar, Bükreş’te onlarca Yahudi kökenli vatandaşı öldürdüler.” ve bu olaylar hız ve destek kazanarak ilerlemeye devam etti. “Olaylar başladığında kayıtlara göre 728 bin 115 kişi oldukları tahmin edilen ve Romanya’daki toplam nüfusun yaklaşık yüzde 4’ünü meydana getiren Yahudilerin altı ay gibi kısa bir zaman dilimi içerisinde yarıdan çoğu ortadan kaldırılmıştı.”

Bu ve bunun gibi nedenlerle Nazilerin Almanya’da iktidara geldikleri 1934 yılından itibaren Avrupa’da yaşayan Yahudiler yasalara uygun olarak veya yasa dışı yollar kullanarak asıl yaşadıkları topraklardan kaçmışlardı. Can güvenliklerinin sağlandığını düşündükleri yerlere, özellikle Filistin’e göç etmişlerdi. Struma gemisi de antisemitist hareketlerden kaçan Yahudileri Avrupa’dan uzaklaştıracak olan gemilerden biriydi.

Struma Gemisi Hakkında Bilgi

Struma gemisi, 750.000’den fazla Yahudi’nin vatandaşlık sahibi olduğu ve bu haklardan faydalanarak yaşadığı Romanya’dan Filistin’e yolcu taşıyacaktı. Aslında günümüzde İsrail olarak adlandırılan bölgeye yolcu taşınması planlansa da gerekli izinlerin alınamamış olması rotayı Filistin’e çevirmişti. Gemi, bu yazıda ele alınan yolculuktan 61 yıl önce, 1880’de, Werft Palmers SB Company tarafından Newcastle’da Cornelia adıyla üretilmişti. 1911 yılında Avusturya- Macaristan’a, 1913 yılında Yunanistan’a, 1934 yılında Bulgaristan’a ve son olarak 1940 yılında bir borsa şirketine satılarak Panama Bayrağı çekilmiş ve Köstence Limanı’na demirlenmişti.

Üst katında 280, orta katında 120 ve alt katında 72 tane koltuk bulunan Struma’nın kıç tarafında ise sadece 4 banyosu ve 8 tuvaleti mevcuttu. Bir başka ifadeyle, 200 kişi için zar zor yatacak yer sağlayabiliyordu. Buna rağmen Struma gemisinin 800 yolcu taşıması hedeflenen uzun bir seyir planlanmaktaydı. Bu seyrin organizatörleri ise BETAR’ın desteğini alan Yani Pandelis ve Yahudi asıllı Doktor Baruh Konfino’ydu. Geminin kaptanlığını 42 yaşındaki tecrübeli Bulgar denizci Grigor Tomofei Garabatenko üstlenmişti. Yardımcısı ise, kendisi ile birçok sefere çıkan 46 yaşındaki Dikof Lazar İvanof’tu.

Struma Gemisinin Amacı Neydi?

Bilet başına 1000 ila 10 bin dolar arasında bir fiyat talep edilen Struma gemisi, yolculara o dönemin ileri model gemilerinden biri olan Queen Mary transatlantiğinin fotoğrafları ile lanse edilmişti. Ayrıca oldukça lüks ve konforlu bir gemi olarak gazetelerde reklamı yapılmıştı. Yüksek bilet fiyatına rağmen Struma, kendisine kısa bir süre zarfında 791 tane yolcu buldu. Biletlerin Yani Pandelis ve Doktor Baruh Konfino’ya toplam getirisi ise 1 milyon 400 bin dolardı. Henüz 1 yaşındaki çocuklardan 69 yaşındaki yetişkinlere kadar, her yaştan yolcuya sahip olan Struma gemisinin yolcularına, seyahat acentesi Turismul Mondial tarafından, Filistin vizelerini İstanbul’da alma taahhüdü yola çıkmadan önce verilmişti.

Toplama kamplarından kaçarak Filistin’in yolunu tutan Yahudi göçmenler, seyahat planına göre öncelikle deniz yoluyla İstanbul Limanı’na gideceklerdi. Ardından, İstanbul’da karaya çıkarak burada kendileri için hazırlanmış olan Filistin vizelerini alıp Filistin’e gidecek ve orada hayalini kurdukları hayatı süreceklerdi. Gemiye biniş sürecinde dahi limanı kontrol eden Rumen müfettişler tarafından kötü muamele gören ve yine görevliler tarafından sahip oldukları paralar alınan yolcular, kötü günleri geride bırakmak umuduyla gemiye bindiler.

Struma Gemisinin Yolculuğu

İlk yapıldığı andaki adıyla Cornelia, yani Struma gemisi, 12 Aralık 1941’de Köstence Limanı’ndan İstanbul Limanı’na olan seferine 791 yolcusuyla başladı. Daha yolculuğun başında beklediklerinden çok daha farklı bir gemiyle karşılaşmanın hayal kırıklığını yaşayan yolcular, gemiden bekledikleri konforu hiçbir zaman bulamadılar.

Zaten oldukça eskimiş bir halde yola çıkan Struma gemisi, ilk arızasını daha 13 Aralık1941 tarihinde, henüz Köstence açıklarındayken yaptı, motoru bozulmuştu. Motorun tamiratı, yani Pandelis ile küçük bir römorkörde gelen tamirciler tarafından yapıldı. Tamirciler bu iş için iki milyon ley (yaklaşık 7500 Amerikan Doları) isteseler de bu ücret karşılanamazdı. Motor, yolculardan toplanan 250 yüzük ve 5-6 tane saat karşılığında (yaklaşık yedi bin ley gibi çok daha düşük bir değere) tamir edildi.

Struma gemisi, 14 Aralık 1941 tarihinde İstanbul yakınlarına geldi, motoru yeniden bozulmuştu. Lakin, bu sefer kendisini bekleyen daha büyük bir tehlike vardı. Akıntıyla beraber sürüklenmekte olduğu İstanbul Mayınları. İstanbul Boğazı’nın girişinin bir bölümü Rus limanlarına yiyecek taşıyan tekneleri engellemek için mayınlanmıştı. Struma, havai fişekler ve gönderilen acil yardım sinyalleriyle limandaki askeri römorkör Alemdar’ı durumundan haberdar etti. Bu sayede gemi römorkör tarafından mayınlardan uzağa çekildi. İstanbul açıklarında demir attı ve o günü takip eden 72 gün boyunca orada hareketsiz kaldı. 14 Aralık 1941’den 23 Şubat 1942’ye kadar geçen süre zarfında Struma gemisi yolcularından yalnızca birkaçı gemiden ayrılabildi. Geri kalan 780 kişi ise Filistin’e girişleri için vizeleri olmadığından, Struma’nın içerisinde kalıp başlarına gelecekleri beklemeye başladılar.

Struma Gemisinden Kurtulanlar

Gemiden ayrılmayı başarıp hayatlarını kurtaran kişilerden üçü Segal ailesinin mensuplarıydı. Bunlar Saul Martin Segal (34), eşi Elvira Segal (35) ve çocukları Alexanderu Victor Segal (14) idi. Standart Oil Company’nin (günümüzdeki adıyla Mobil Oil) Romanya müdürü olan Martin Segal’in 30 Aralık Salı gününde gemiden ayrılması konusunda çıkan kararda Archibald Walker ile Vehbi Koç arasında geçen konuşmanın büyük önemi vardı.

Struma Gemisi ve Vehbi Koç

Vehbi Koç, bu dönemde Türkiye’den Almanya’ya yapılan krom ihracatında büyük bir paya sahip olan Koç Grubu’nun kurucusu ve yöneticisiydi. Almanya’nın satın aldığı kromları silah sanayisinde kullanması ise Britanya kökenli şirketlerin Koç Grubu ile ticaret yapması konusunda yasak getirilmesine neden olmuştu. Martin Segal ve ailesinin bu gemiden kurtulması demek, kendi şirketinin de İngilizlerin kara listesinden çıkması demekti. Bu nedenle Vehbi Koç, önce o dönemdeki Emniyet Şube Müdürü İhsan Sabri Çağlayangil ile konuştu. Ardından İçişleri Bakanı Faik Öztrak ile konuşarak Segal ailesinin gemiden kurtulmasını sağladı.

Medea Salamovitz, Martin Segal ve ailesi ile gemiden aynı gün ayrılan bir başka yolcuydu. O sırada hamileydi ve sağlığı tehlike altındaydı. İstanbul’un Balat semtinde bulunan Or Ahayim Yahudi Hastanesi’ne kaldırılarak Struma gemisinden ayrılmış oldu. Diğer göçmenler İstanbul açıklarında beklerken gemiden ayrılan diğer kişiler ise önceden, tarihi geçmiş de olsa Filistin vizeleri olan David Frenck, İsrael Frenck, Tiwia Frenck, Emanuel & Eduard Ludovic, Theodor Benjamin Bretschneider ve Emanuel Geffner’di.

Struma Gemisi’nde Kalanlar

Gemiden ayrılamayan diğer göçmenler için ise 200 kişilik gemide yaşam çok zordu. Dizanteri başta olmak üzere birçok salgın hastalık gemide baş göstermişti. Hastalığın birleşmesiyle birleşen yetersiz beslenme ve eksik kalan tedavilerden birçok insan hayatını kaybetmişti. Nazi Almanyası Başkonsolosluğu aracılığıyla İstanbul Liman İdaresi ile iletişim kurulmuştu. Struma gemisine bu tür hastalıklar gerekçe gösterilerek sarı karantina bayrağı çekilmişti.

Aylar boyunca aynı insanlarla küçücük bir alanda yaşamak zorunda kalan göçmenlerin birçoğunda psikolojik sıkıntılar da oluşmuştu. Kendisinin peygamber olduğuna inanlar, bir portakal için kavga edenler, denize atlayıp yüzerek gemiden kaçmaya çalışanların ve daha farklı, alışılmadık hareketlerde bulunanların sayısı gün geçtikçe artıyordu.

Denizde bekleyiş içinde olan geminin durumu, karada da birçok insanın dikkatini çekmiş, destek toplanmıştı. Dışarıdan alınan desteklerdeki en önemli ve gemiye en çok yardımı dokunan kişi Simon Brod’du. 18 Aralık 1892’de İstanbul’da dünyaya gelen Simon Brod’un, Aliya Beth Örgütü’nün Britanya Hükümeti’ne bağlı bir manda statüsündeki Filistin’e yönelik istisnasız bütün girişimlerinde olduğu gibi, burada da kilit noktası olduğu söylenebilirdi. “Tam 6 dili anadili gibi konuşan Simon Brod, Göçmen Kurtarma Komitesi’nin kararları tartışılmayan ve sözlerine harfiyen uyulan lideri haline gelmişti.”

Struma gemisinin içerisindeki yolcuların 72 gün gibi uzun bir süre besinsiz kalmamaları, hastalar için ilaç teminatı gibi konularda Türkiye Kızılay Cemiyeti ile iş birliği içerisindeydi. Ayrıca, üst makamlardaki insanlarla vizelerin çıkartılması, geminin kurtarılması amacıyla gerekli görüşmeleri yapıyor, sağlanacak yardımlar için izinleri alıyordu. Belirli aralıklarla gemiyi ziyaret edip gelişmeleri aktararak göçmenlerin morallerini bir nebze de olsa yükseltiyordu.

Struma Gemisi ve Simon Brod

Simon Brod’un önemli bir rol aldığı bir başka nokta ise İngiltere’nin geminin içindeki göçmenlerin Karadeniz’e gönderilmesi doğrultusundaki tutumudur. İngilizleri taleplerinden vazgeçirip göçmenlerin Filistin’e gitmeleri konusunda ikna etmiştir. İngiltere’nin göçmenleri Karadeniz’e yollamak istemesinin nedeni ise yolculara Filistin vizesi verilmemesiyle aynıdır. İngiltere’nin zengin petrol yataklarından dolayı manda altına aldığı Filistin’de Arap nüfusun çoğunlukta olmasıdır. Kendisine hali hazırda manda yönetimini veren ve petrollerini kullanmasına sorun çıkarmayan Arapları, Yahudi göçmenlere tercih etmesi de Struma içerisindeki yolcuların vizesiz ve geminin içerisinde mahsur kalmalarına neden olmuştur.

Yolcuların geminin içerisinden ayrılmalarına engel olan, İngiltere haricindeki, ülkelerden biri ise Türkiye’dir. İkinci Dünya Savaşı’nda tarafsızlık politikası izleyen Türkiye’nin, herhangi bir saf tutmak istememesi, vizesi olmayan mültecilerin karaya çıkmaması yönünde aldığı kararda bir etmendir. Ayrıca, gemi İstanbul’a geldiğinde yolcular arasında 3 Alman ajanı bulunduğunu fakat bunların adlarının saptanamadığını öne süren İngiltere, Türkiye’nin yolcuları karaya çıkartması konusunda bir engel daha yaratmıştır.

Daha fazla arada kalmak istemeyen Türkiye’nin 22 Şubat’ta Struma gemisinin Şile açıklarına çekilmesi emrini vermesinden 12 gün önce, 10 Şubat’ta Ankara’da Yahudi Ajansı’nın 2000 göçmenin Filistin’e kabul edilmesi yönünde İngilizleri ikna ettiği yönünde bir haber yayılır. 13 Şubat’ta ise Amerikalı Siyonist lider Stephen Wise’dan gelen ve bu haberi müjdeleyen telgrafın Struma gemisinin güvertesinde okunması, gemide bayram havası yaratır. Ne var ki bu haber, yalnızca sözde kalır.

Umutlarla Birlikte Suya Batan Gemi: Struma

Takvimler 22 Şubat 1942’yi gösterdiğinde, Ankara’da geminin Şile açıklarına çekilmesi yönünde bir karar alındı. 23 Şubat’ta, saat 17.00 civarında, hem Struma’yı mayınlardan kurtaran hem de arada geçen süre zarfı boyunca geminin kara ile iletişimini kuran Alemdar römorkörü, Struma’ya bağlanarak yola çıktı. Yaklaşık beş saatlik bir yolculuğun sonunda, saat 22.00 civarında, kendisine verilen emri yerine getirerek Struma’yı Karadeniz’de kıyının üç mil açığında bıraktı.

23 Şubat 1942, aynı zamanda bütün Rus donanmasına bizzat Stalin tarafından denizde orak-çekiç amblemi taşımayan bütün gemilerin Almanya’ya krom ya da ajan taşıyor olabileceği gerekçesiyle vurulmasının emredildiği tarihti. Binbaşı Kaptan Denezko’nun kontrolündeki Scuka tipi ShCh-213 Sovyet denizaltısı ise kendilerine verilen emiri 24 Şubat 1942 sabahında yerine getirdi. Filistin’e gitmeyi planlayan göçmen gemisini torpilledi ve yüzlerce insanın ölümüne neden oldu.

Struma faciası olarak adlandırılan bu olayın ardından, halk arasında başlarda, geminin Almanlar tarafından batırıldığı konuşulsa da gerçek daha sonra gün yüzüne çıktı. Bu olayın ardından ise yalnızca David Stoliar adında, o sırada 19 yaşında olan bir genç hayatta kalmayı başardı. Karadenizli gemiciler tarafından bulunan Stoliar, 2014 yılında, 91 yaşında Amerika Birleşik Devletleri’nin Oregon eyaletinde hayata gözlerini yumdu.

Not: Bu konuyla ilgili olarak Çiçero (İlyas Bazna) Kimdir? Casusluk Tarihindeki Rolü başlıklı yazımızı da inceleyebilirsiniz.

3 Yorum

  1. insanlar her şeyden önce vicdanlarını kaybetmiş kesinlikle.791 insanın ölümüne şahitlik eden ve hiçbir şey yapmayan insanlara soruyorum acaba bu Struma olayı olurken vicdanlarınızı nereye bıraktınız?

  2. Geri bildirim: Lale Somuncuoğlu
  3. Geri bildirim: Tahir Kara

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu Konuyla İlgili Yazılar

Başa dön tuşu

Metin kopyalamanın açılabilmesi için
lütfen web sitemizdeki herhangi bir reklama
tıklayarak bize destek olunuz.

Kapalı

Reklam Engelleyici Algılandı

Lütfen reklam engelleyicinizi kapatarak bize destek olunuz. Anlayışınız için teşekkür ederiz.