Mondros Ateşkes Anlaşması’na Yönelik Tepkiler
Mondros Ateşkes Anlaşması’na tepkiler konusunda Mondros Ateşkes Anlaşması’na İstanbul Hükûmeti’nin, Mustafa Kemal’in, Türk Halkının ve Azınlıkların tepkisi ne olmuştur? sorusunu yanıtladık.
Okuma Önerisi: Bu konuyla ilgili olarak öncelikle Mondros Ateşkes Anlaşması (30 Ekim 1918) başlıklı yazımızı inceleyebilirsiniz.
Bu Yazının İçindeki Başlıklar:
Birinci Dünya Savaşı ve Mondros Ateşkes Anlaşması
Mondros Ateşkes Anlaşması’na tepkiler konusundan önce Birinci Dünya Savaşı ve Mondros Ateşkes Anlaşması hakkında bilgi verelim. Birinci Dünya Savaşı’na İttifak ve İtilaf devletlerine kıyasla üç ay sonradan giren Osmanlı İmparatorluğu, topraklarında ve toprakları dışında toplamda 9 cephede savaşmıştır. Osmanlı İmparatorluğu’nun toprakları içerisinde savaştığı cepheler, saldırı ve savunma olarak iki ana dala ayrılmıştır. Saldırı Cepheleri içerisinde Kafkas ve Kanal Cepheleri vardır. Savunma Cepheleri içerisinde ise Irak, Çanakkale, Hicaz-Yemen ve Filistin-Suriye Cephelerinde savaşmıştır. Toprakları dışına da yardım göndererek savaşa katılan Osmanlı İmparatorluğu Galiçya, Makedonya ve Romanya üzerinde savaşmıştır. Bu savaşlar neticesinde Birinci Dünya Savaşı’nın son muharebesi sürerken, Wilson Prensiplerine güvenen Osmanlı İmparatorluğu Mütareke Heyeti bir İngiliz gemisi ile Limni Adası’nın Mondros Limanı’na varmış bulunuyordu.
Osmanlı İmparatorluğu’nun İngiltere ile masa başına oturup imzaladığı Mondros Ateşkes Anlaşması, Osmanlı’nın toprak bütünlüğünü ve tam bağımsızlığını zedelemekteydi. Mütareke, Filistin Cephesi’nin, Boğazlar’ın ve Ortadoğu Bölgesi’nin, belirli maddeler doğrultusunda (1, 2, 5, 7, 10, 16, 19, 25) yakın gelecekteki statüsüne ve benliğine zarar verir nitelikteydi. Bu anlaşma neticesinde, içişlerinde yaşanan karışıklar ve anlaşmazlıklar dolayısıyla Ahmet İzzet Paşa İktidarı istifa etmiştir. Yerine Tevfik Paşa tarafından kurulan yeni iktidar yönetime geçmiştir. Mebussan Meclisi, 21 Aralık 1918’de Sultan Mehmed Vahdeddin tarafından dağıtıldı. İtilaf Devletlerinin baskıları nedeni ile Tevfik Paşa İktidarı, Sultan Mehmed Vahdeddin’e istifasını sundu. Bunun sonucunda İtilaf Devletleri yanlısı Damat Ferit Paşa yönetime getirildi. Yönetime geçirtilen Damat Ferit Paşa, çoğu etnik grupların ve bir liderin de özellikle tepkisini çekmiştir.
Mondros Ateşkes Anlaşması’na Mustafa Kemal Atatürk’ün Tepkisi
Mondros Ateşkes Anlaşması’na tepkiler konusunda ilk olarak Mustafa Kemal Atatürk’ün tepkisini inceleyelim. Mustafa Kemal, Mondros Ateşkes Mütarekesi imzalandığında, Alman General Liman Von Sanders’in yerine Yıldırım Orduları Grup Komutanlığı’na tayin edilmiştir. Mustafa Kemal, İstanbul Hükümeti’ne, anlaşmanın çok ağır zararlara sebep olabilecek olduğunu belirtmiştir. Özellikle de toprak bütünlüğü ve bağımsızlığı ihlal ettiğine yönelik bir bildiri yollamıştır. İstanbul Hükümeti’ni bu zararlı anlaşmaya karşın uyarmaya çalışmıştır. Mustafa Kemal’in uyarısında belirttiği gibi toprak bütünlüğünün ve bağımsızlığın zarar görmesi, işgal faaliyetleri ile tescillenmiş oldu.
Mustafa Kemal Paşa, İngilizlerin İskenderun Bölgesi’ne yönelen saldırı gerçekleştirmesi üzerine, saldırılara karşın direnç ve müdafaa gösterme kararı aldı. Bu karar neticesinde İstanbul Hükümeti tarafından oluşan tepki ile karşılaştı. İstanbul Hükümeti, İngilizlerin ateşkes ilkelerine göre müdahale ettiğini bildirmişti. Ayrıca karşı koymak, müdafaa göstermek yerine ateşkesi bozmamak için İskenderun Bölgesi’nin teslim edilmesini istedi. Bu durum sonucunda, İstanbul Hükümeti, İngilizlerin yanında olduğunu belirtiyordu. İşgalin resmi ve yasal olduğu olduğunu savunan bildiriyi kesin bir şekilde aktarıyordu. Bildirinin sonucu ile 9 Kasım 1918’de İskenderun Bölgesi, İngilizlerin saldırısı ile işgal edildi. Mustafa Kemal, yine de yaşana olaylar karşısında, sadrazama çektiği telgraf ile işgallere karşı tepkisini açıkça ortaya koymuştur.
Ek olarak, 10 Kasım 1918’de Yıldırım Orduları Grup Komutanlığı yürürlükten kaldırılmıştır. Üstüne üstlük Mustafa Kemal, Harbiye Bakanlığı tarafından İstanbul’a çağrıldı. İstanbul’a geldiğinde Mustafa Kemal, 13 Kasım 1918’de Dolmabahçe sarayı yakınlarında demirli olan işgal donanmasını gördüğünde: “Geldikleri gibi giderler.” demiştir. Bu sözü ile tarihe damgasını vurmuştur. Bu söz sonradan Kurtuluş Savaşında neredeyse çoğu şeyin düzeleceğine dair uyarı niteliğindeydi.
Mondros Ateşkes Anlaşması’na İstanbul Hükümeti’nin Tepkisi
Mondros Mütarekesi dört yıl süren Birinci Dünya Savaşı’nı sona erdirdiği ve yıllardır beklenen ve ihtiyaç duyulan barışı getirdiği gerekçesi ile İstanbul Hükümeti tarafından pozitif karşılandı. Anlaşmaya karşın herhangi bir direnç, müdafaa gösterilmedi. Ayrıca Sadrazam Ahmet İzzet Paşa’da, Mondros Ateşkes Anlaşması’nın İttifak Devletleri safhasında yer alan diğer devletlerle imzalanan ateşkeslerin koşullarına kıyas ile Mondros’u olumlu bulduğunu açıklamıştır. Sonrasında yönetime geçen Damat Ferit Paşa ile İstanbul Hükümeti Mondros’un olumlu olduğunu gerçeğini Türk ve dünya basınına yansıtmak için, İslam Teali, Kürt Teali, İngiliz Muhipleri Cemiyeti, Wilson Prensipleri Cemiyeti, Sulh ve Selamet-i Osmaniye Fırkası gibi cemiyetleri, örgütleri kurmuştur.
Böylelikle, İtilaf Devletlerinin arzuları ve çabaları tereddütsüz bir şekilde yerine getirilmiştir. İstanbul Hükümeti, Damat Ferit Paşa döneminde işgalleri geçici ve önlenmesi imkansız düzeyde olduğunu açıklamıştır. Bu yüzden de İtilaf Devletlerine karşı hoş görünmek adına Anadolu’ya “Öğüt Kurulları” göndererek halkı sükunete davet etmiştir. Protestoların ve mitinglerin sona ermesini sağlamaya çalışmıştır. Galip devletlerin arzuları doğrultusunda hareket eden Damat Ferit Paşa yönetimindeki İstanbul Hükümeti, uygun ve elverişli konumda bir anlaşama uygulanabileceğini düşünüyordu. Bu düşünce doğrultusunda “Ölü Doğmuş” Sevr Barış Anlaşması‘nın da ilk adımları atılmış oldu.
Mondros Ateşkes Anlaşması’na Türk Halkı’nın Tepkisi
Mondros Ateşkes Anlaşması ile başlatılan işgallerle birlikte İstanbul Hükümeti’nin gereken tam bağımsızlık ve toprak bütünlüğünü koruyamamasından Türk halkının büyük bir çoğunluğu kendi arasında örgütlenmeye başlamıştır. Türk halkı, yaşadıkları yerlerini, bölgelerini işgal güçleri karşısında korumak maksadıyla Trakya Paşaeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti, İzmir Müdafaa-i Hukuk-u Osmaniye Cemiyeti, Kilikyalılar Cemiyeti, Anadolu Kadınları Müdafaa-i Vatan Cemiyeti ve Milli Kongre gibi direniş ve eylem cemiyetleri kurmuştur. Kadınlarında bu mücadelede yer alması Türk halkının tam bağımsızlığını ve toprak bütünlüğünü ne kadar çok önemsediğini göstermektedir.
Ayrıca bu cemiyetler, dünya basınında Türklerin ve Türk halkının, davasını ve işgal güçlerinin yaptığı haksızlıkları duyurmak amacıyla çeşitli miting ve protestolar düzenlemiştir. İşlemlerin istenilen düzeye ulaşmaması sebebiyle kendi silahlı mücadele ekibi Kuvay-ı Milliye’yi oluşturmuştur. Türk halkı yaşadıkları toprakları işgalci güçlere karşın korumaya çalışmıştır. Daha somut bir atağa geçmiştir. Bu atak neticesinde işgal kuvvetleri biraz daha zayıflatılabilmişti fakat daha sonra Kuvay-ı Milliye’nin düzensiz ve disiplinsiz olmasından kaynaklanan sorunlar kendini daha belirgin göstermiştir. Bu Türk halkının ve yeni kurulacak olan Türk Devleti’nin düzenli orduya ihtiyacı olduğunu net bir şekilde göstermiştir. Cemiyetlerinde bir bütünlük ve beraberlik içerisinde toplanabileceğini hazırlamıştır.
Mondros Ateşkes Anlaşması’na Azınlıkların Tepkisi
1839 yılında verilen Tanzimat Fermanı ile Osmanlı toprakları içerisindeki azınlıkların toplumla birlikte bir arada ve eşit yaşaması için birtakım haklar verilmiştir. Bundan 37 yıl sonra 1876’da Islahat Fermanı ilan edilmiştir. Osmanlı İmparatorluğu sınırlarında yaşayan Müslümanların ve azınlıkların hakları eşitlenmiştir. 30 Ekim 1918’de Ölüm Fermanı’nın imzalanması ile azınlıklar kimi bölgelerde kümelenmişti. Zararlı sonuçlara neden olacak eylem ve silahlı saldırılara destek vermiştir. Azınlıklar, Mondros Ateşkes Anlaşması sonucunda Osmanlı topraklarında yoğun ve kuvvetli olarak görüldüğü bölgelerde kendi devletlerini ve kendi bölgelerini sınırlar halinde duyurmak için de çeşitli cemiyetler kurmuştur. İşgalleri kolaylaştırmak ve bağımsız devletlerini kurmak isteyen azınlıklar, Mavri Mira Cemiyeti, Pontus-Rum Cemiyeti, Etnik-i Eterya Cemiyeti, Hınçak ve Taşnak Cemiyetleri, Kardos Cemiyeti ve Makabi ve Alyans-İsrailit Cemiyetlerini kurmuşlardır.
Sonuç olarak, azınlık grupları daha önce Osmanlı İmparatorluğu sınırları içerisinde barış ve huzur çerçevesinde yaşamasına rağmen milliyetçi akımın etkisine kapılmıştır. Osmanlı İmparatorluğu’nun “Hasta Adam” pozisyonunun daha da kötüye gitmesine sebep olmuştur. Saldırgan eylemlere, propagandalara destek verdiğinden Müslüman halkında tepkisini çekmiştir. Azınlık gruplarının işlerini daha da kolaylaştırmak adına İtilaf Devletlerinin de, destek verdiği görülmüştür. Bu durum yeni bir uyanışın yükselmesine sebep olmuştur. Bu uyanış da Kurtuluş Savaşı ile bitmiştir.