Cumhuriyet Tarihi

Köy Enstitüleri Öğretmenleri ve Öğrencileri Kimlerdir?

Köy Enstitüleri üzerine hazırladığımız bu yazı dizisi beş bölümden oluşmaktadır. Köy Enstitüleri yazı dizimizin tüm yazılarına aşağıdaki başlıklara tıklayarak ulaşabilirsiniz.

Cumhuriyet’in İlk Yıllarında Öğretmen İhtiyacı

Osmanlı döneminde eğitim, hatta okuma yazma seviyesi çok düşük olduğundan köylerde gerekli eğitimi verebilecek nitelikli eğitmen bulmak oldukça zordu. Aydın kesim ve köy halkı arasındaki seviye farkı da çok fazla olduğundan, aralarında neredeyse iletişimsizliğe varan bir ayrım vardı. Bu ayrım, eğitimli kesimin köy halkına ulaşmasında bir engeldi. Ayrıca, klasik öğretmen okulu mezunu olan öğretmenler, büyük bir oranda köylere yerleşmek istemiyordu. Köye gelenler ise köy ve köy okulunun ihtiyaçlarını karşılamakta zorlanıyorlar, toplu bir eğitim açısından etkili olamıyorlardı. Bunun için özel olarak seçilmiş Köy Enstitüleri öğretmenleri gerekliydi.

Köyün ihtiyaçları, yapısı gibi farklılık gösterebilecek konularda köy halkına yardım edebilecek, her köye özel eğitmenlere ihtiyaç vardı. Bu doğrultuda, birçok uzman tarafından incelemeler yapıldı ve yeni fikirler öne sürüldü. Örneğin, John Dewey, Türkiye’ye gelip incelemeler yapmış ve her koşulda eğitmenlerin yurt dışına gönderilmelerinin gerekli olduğunu söylemiştir.

Köy Eğitim Sistemi Nedir?

Eğitmen yetiştirmek konusunda en büyük adımlar, Mustafa Necati Bey’in eğitim bakanlığı yaptığı dönemde (1925-1929 yılları arası) atılmıştır. Bu dönemde eğitim kurumlarının sayısından ziyade niteliğine önem verildiğinden, niteliksiz bulunan okullar kapatılmış ve yerine bazı yeni öğretmen okulları yaptırılmıştır. Mustafa Necati Bey’in ölümünün ardından öğretmen yetiştirmek üzere verilen eğitim biraz daha yavaşlamış olsa da Mustafa Kemal Atatürk’ün onbaşı ya da çavuş olarak askerliğini yapan köy gençlerine eğitim verme fikri ile yeniden hız kazanmıştır. Buna bağlı olarak, 1936 yılında Eskişehir iline bağlı Mahmudiye’de, Köy Eğitim Sistemi başlatılır.

Köy Eğitim Sistemine bağlı kurslar, Millî Eğitim Bakanlığı ve Tarım Bakanlığı’nın iş birliği ile yürütülmüştür. Kursa, askerliklerini başarı ile tamamlamış (çavuş ya da onbaşılığa yükselebilmiş), köy delikanlıları alınmıştır. Amaç, askerde onbaşı, çavuşluk yapmış köylü gençleri altı aylık bir kurstan sonra eğitmen unvanıyla küçük köylere ve üç yıllık ilkokullara gönderip öğretmen sıkıntısını biraz hafifletmektir. Askerlere, 6-8 aylık bir süreçte “okuma yazma, basit matematik, öğretim teknikleri” ve özellikle tarımda ileri tekniklerin eğitimi verilmiştir. Bu doğrultuda, eğitmenlerin görevleri ve yetkilerini açıklayan 8 maddelik 3238 sayılı Köy Eğitmenleri Kanunu 11 Haziran 1937 tarihinde çıkartılmıştır.

Köy Enstitüleri Öğretmenleri

Eğitmenin, köy yaşamını bütünüyle bilmesi, köy çocuklarına/gençlerine okuma-yazma, yurt, yaşama bilgisi, hesap yapma eğitimi verebilecek pedagojik yeterlikte olması bekleniyordu. Köyde sade fakat ilerici, çağdaş bir yaşamı gerçekleştirmek için bıkmadan çalışması isteniyordu. Yaşı, bilgisi, becerisi ve düşünce yapısı ile köyde gerçekleştireceği işleri yenebilecek güç ve yapıda olması öngörülüyordu. Eğitmen, köyün geleceği ile kendi geleceğini eş değerde tutarak, ulusal birliğe inanarak çalışacaktı. Köyde, eğitim ve tarım alanlarında genel yaşama düzeyini yükseltecek ve devletin temsilcisi, köylünün rehberi olacaktı. Bir eğitmen, köydeki tek bir grupla birinci sınıftan üçüncü sınıfa kadar çalışacak, o grubun mezuniyetinin ardından yeni bir grup alabilecekti.

“İlk eğitmenler 1936 yılında göreve başladılar. 1948 yılına kadar 8675 eğitmen yetişti. 7090 köyde eğitmenli okul açıldı. Böylece küçük köylerin okuryazarlık sorunu daha az masrafla, kısa zamanda, kısmen de olsa çözülme yoluna girmiş oldu.” 1940 yılında ise, Köy Enstitüleri Kanunu’nun on yedinci maddesinde Köy Enstitüleri öğretmenleri olabilecek kişiler aşağıdaki gibi açıklanmıştır.

Köy Enstitüleri Öğretmenleri Nasıl Seçilirdi?

“Köy enstitülerine aşağıda adları yazılı müesseselerden mezun olanlar öğretmen tayin edilirler:

1)  Yüksek okullar ve Üniversite fakülteleri mezunları,
2)  Gazi Terbiye enstitüsü mezunları,
3)  Öğretmen okulları mezunları,
4)  Ticaret liseleri ve Orta ziraat okulları mezunları,
5)  Erkek sanat okulları ve Kız enstitüleri mezunları,
6)  Köy enstitüleri mezunları,
7)  İnşaat usta okulları mezunları,
8)  Bunlardan başka her türlü teknik ve meslekî okullar mezunları.

Bu enstitülerde mutahassıs işçiler yevmiye veya aylık ücretle usta öğretici olarak çalıştırılabilir. Köy enstitülerinde çalıştırılacakların ne suretle tayin edilecekleri, terfi şekilleri ve bu enstitülerin idarî işlerinin nasıl yürütüleceği bir nizamname ile tesbit olunur.”

Köy Enstitüleri öğretmenleri kendileri için yapılan lojmanlarda yaşadıkları ve öğrenciler ile sürekli birlikte çalıştıkları için aralarındaki ilişki oldukça samimi ve arkadaşçaydı. Öğrencilerin geleceğin büyükleri, yöneticileri olduğu düşüncesi ile öğrenciler çok fazla cezalandırılmaz, öz güveni düşük insanlar olarak yetiştirilmezlerdi. Köy Enstitüleri öğretmenleri öğrenciler için birer rol modeldi.

Köy Enstitüleri Öğrencileri

Köy Enstitüleri Kanunun üçüncü maddesi “Enstitülere tam devreli köy ilk okullarını bitirmiş sıhhatli ve müstaid köylü çocuklar seçilerek alınırlar. Enstitülerin tahsil müddetleri en az beş yıldır. Öğretmen olamıyacağına kanaat getirilen talebenin ayrılacağı mesleklerin tahsil müddetleri Maarif vekilliğince tesbit edilir.”, öğrenci alımı ve yetiştirilmesi ile ilgili maddelerden biridir. Dönemin toplumsal yapısının bir sonucu olarak, köy enstitüleri kız öğrenci bulmakta oldukça zorlanmış, yeri geldiğinde kız çocuğu sahibi ailelere devlet yoluyla baskı uygulandığı kaynaklarda yer almaktadır. Buna rağmen, “bazı köy enstitülerinde kız öğrencilerin okulu terk ettikleri ya da ailelerinin kaçırdığı, hatta başka köylerdeki akrabalarında sakladıkları görülmüştür.”

Köy Enstitülerine gelen öğrenciler, yokluk içinde yaşayan insanlardır. Enstitülere geldikleri ilk zamanlarda kılık kıyafetleri perişan, yemek vb. en temel konularda bile çok sınırlı bir bilgi birikimine sahip durumdadırlar. Görgü kuralları ve temizlik konusunda oldukça eksiktirler. Fakat, ifade edilenlere göre, bir o kadar da samimi, utangaç, gururlu ve çalışkandırlar.

Köy Enstitülerinde okuyan öğrenciler eğer sağlık durumları haricindeki bir nedenden dolayı okuldan ayrılırlarsa, o güne kadar kendisi için yapılan harcamaları devlete geri ödemek ile yükümlüdürler. Bu yükümlülük Köy Enstitüleri Kanunu’nun dördüncü maddesi olan “Enstitülere kabul edilenler sıhhî sebebden gayri sebeblerle müesseseden ayrıldıkları veya çıkarıldıkları takdirde okudukları müddete isabet eden masraf, kendilerinden veya kefillerinden alınır.” cümlesinde açıkça ifade edilir. Bu nedenle, öğrencilerin okul başarısızlığı, okulu terk etmesi gibi olaylar çok nadiren yaşanırdı.

Köy Enstitüleri Yöneticileri

Köy Enstitülerinin yöneticiliğini yapan kurum müdürlerinin çoğu daha önce düzenli bir yöneticilik yapmamış, çok kısa süreliğine ilköğretim müfettişliği ya da Eğitmen Kurslarının yönetiminde bulunmuştur. Yaş ortalamaları 32 civarında olan bu müdürler, üstlendikleri zor görevlere “gönüllü” olarak gelmişlerdir. Tonguç, bunları öğrencilikleri sırasında tanımış, müfettişlik ya da eğitmen kurslarında deneyerek seçmiştir. Yeteneğine güvendiği bu gençleri, işbaşında sürekli yetiştirmiştir. Zorlanan ya da tıkananları, öteki enstitülere götürerek örnekler göstermiştir. Bazılarının da görev yerlerini değiştirerek kendilerini yenilemelerine olanak sağlamıştır. Yine bu gençleri, ceberrut valilerin ve kurt il müdürlerinin ezmemesi için olağanüstü çaba göstermiş, kol kanat germiştir.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu Konuyla İlgili Yazılar

Back to top button

Metin kopyalamanın açılabilmesi için
lütfen web sitemizdeki herhangi bir reklama
tıklayarak bize destek olunuz.

Close

Adblock Detected

Lütfen reklam engelleyicinizi kapatarak bize destek olunuz. Anlayışınız için teşekkür ederiz.