Cumhuriyet Tarihi

Milli Cemiyetler Hangileridir? Özellikleri ve Faaliyetleri

Mondros Ateşkes Antlaşması gereğince Osmanlı Devleti, İtilaf Devletleri tarafından işgal edilmeye başladı. İtilaf Devletleri kontrolüne girmek mecburiyetinde kalan Osmanlı Devleti, pek çok zorlayıcı madde altında da dağılmaya başladı. Osmanlı Devleti’nde yaşanan otorite kaybı Anadolu’da pek çok direnme örgütünün kurulmasını sağladı. Bu yazımızda milli varlığa yararlı olan cemiyetleri yani milli cemiyetler konusunu inceledik.

Milli Cemiyetler Hangileridir?

  • İzmir Müdafaa-i Hukuk-u Osmaniye Cemiyeti
  • Tarakya – Paşaeli Heyet-i Osmaniyesi
  • İstihlası Vatan Cemiyeti
  • İlhakı Red Heyet-i Milliyesi (Müdafaa-i Vatan Heyeti)
  • Hareket-i Milliye-Redd-i İlhak ve Redd-i İşgal Heyetleri
  • Aydın Heyet-i Milliyesi
  • Denizli Redd-i İlhak Heyet-i Milliyesi
  • Trabzon Muhafaza-i Hukuk-u Milliye Cemiyeti
  • Kilikyalılar Cemiyeti
  • Şarki Anadolu Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti
  • Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti
  • Kars Milli İslam Şürası
  • Karakol Cemiyeti
  • Müsellah MM grubu
  • MM grubu (Müdafaa-i Milliye)
  • İstanbul Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti
  • Milli Kongre
  • Milli Ahrar Fırkası
  • Milli Türk Fırkası
  • Anadolulular Cemiyeti
  • İstihlas-ı Milli Kadınlar Cemiyeti
  • Anadolu Kadınları Müdafaa-i Vatan Cemiyeti

Kurtuluş Savaşı sırasında kurulan milli cemiyetlerin ortak noktaları vardır. Tüm yararlı cemiyetler düşman işgalini önlemek, Türk milletinin bağımsızlığını ve hürriyetini sağlamak amacıyla bölgesel olarak kurulmuşlardır. Basın ve yayın yoluyla halkı bilgilendirmiş aynı zamanda ülkenin müdafaası için silahlı mücadeleyi kabul etmişlerdir. Bu nedenlerden ötürü kendi bulundukları yörelerde çeşitli kongreler ve mitingler düzenlemişlerdir. Ortaya çıkışlarındaki temel sebep ise Türk Milliyetçiliğidir.

Kurtuluş Savaşı sırasında halkımıza ve Başkomutan Mustafa Kemal Atatürk’e yardımcı olan Milli Cemiyetlerin yanı sıra karşı çıkan cemiyetler de bulunmaktaydı. Kurtuluş Savaşı’nda ortaya çıkan bu cemiyetleri üç başlık altında toplayabiliriz.

Azınlık Cemiyetleri

Ayrıca Azınlık cemiyetleri, İtilaf devletleri tarafından kurulan ya da finansal olarak desteklenen cemiyetlerdir.

Milli Varlığa Zararlı Cemiyetler

İstanbul Hükümeti ve İtilaf devletlerinin politikası doğrultusunda faaliyet gösteren, bağımsızlığa ve devlete karşı olan cemiyetlerdir.

Milli Cemiyetler

Milli mücadeleye yön veren, Ulu Önder, Başkomutan, Başöğretmen Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarının başlattığı direnişe destek veren cemiyetlerdir.

Milli cemiyetler Osmanlı Devlet’ini yıkılmaktan kurtarmak amacıyla ülkenin aydınları tarafından kurulmuştur. İşte tüm Milli (Yararlı) Cemiyetler;

Trakya-Paşaeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti

2 Kasım 1918 tarihinde Edirne’de ortaya çıkmıştır. Türk halkının işgallere karşı defans gücünü artırmayı ve teşkilatlandırmayı amaçlayan bu cemiyet, Trakya’nın Yunanistan’a verilmesi riskine karşın bölgenin tarih ve ırk bakımından Türklüğünü göstermek için yayınlar yapmıştır. Edirne ve Lüleburgaz Kongrelerini bir araya getirmiştir. Cemiyetin Talat Paşa’nın yönlendirmesi ile 2 Kasım 1918’de İstanbul’da Kasım Bey’in Küçük Kınaciyan Hanı’ndaki yazıhanesinde Edirne milletvekili olan Faik Bey, Edirne Belediye Başkanı Şevket Bey ve Edirneli yurtseverlerin katılımı ile yapılan toplantıda açılmasına karar kılınmıştır. 30 Kasım 1918 tarihinde de Edirne merkez üssü olmak üzere resmi olarak kurulmuştur. Talat Paşa’nın da mensubu olduğu cemiyet Teşkilat-ı Mahsusa adı altında devletten destek almıştır. Osmanlı’nın yok olacağını tahmin eden bu cemiyet, yıkılma riskine karşın Doğu ve Batı Trakya’yı tek bayrak altında toplamak, Trakya’daki Müslüman nüfusa sahip çıkmak ve bu bölgede bir Türk devleti kurmak amacıyla kurulmuştur. Çıkardıkları Ahali ve Trakya Paşaeli gazeteleriyle de bu fikirlerini savunmuşlardır.

Ulusal Türk Bağımsızlık Savaşı’nın örgütlenmesinin Mayıs 1919’da başladığı göz önünde bulundurulduğunda; bu tarihten 6 ay önce kurulan Trakya Paşaeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti benzeri birkaç kurumla birlikte anti-emperyalist direnişin öncü kuruluşlarındandır.

İzmir Müdafaa-i Hukuku Osmaniye Cemiyeti

1 Aralık 1918 tarihinde İzmir’de ortaya çıkan bu cemiyet, İzmir’in Yunanistan’a verilmesini durdurmaya çalışmıştır. Bu cemiyet Milli Mücadele‘ye yardımcı olan gizli örgütlenmelerle ortaklaşa iş yaparak Anadolu’ya silah ve cephane yardımı yapmıştır. Bu yardımlar sayesinde ordumuzun cephedeki dayanma kuvveti artıyor, düşmanları bozguna uğratıyordu.

İzmir Redd-i İlhak Cemiyeti

Mondros Ateşkes Antlaşması, boğazların işgali, İstanbul’un kontrolleri altına alınması, meclis-i Mebusan’ın parçalanmış olması, halk desteği bulunmayan İstanbul hükümetlerinin devlete, millete ve devlete sahip olamayışı, sonunda İzmir’in işgaliyle görülen katliamlar üzerine, bütün vatanda olduğu gibi, Balıkesir’de de halk kendi geleceğine sahip çıktı. Önce Redd-i İlhak ismiyle cemiyetler kuruldu. Sonra daha geniş halk yığınlarının desteğini almak üzere kongreler tertip edildi. Redd-i İlhak Cemiyeti ve özellikle Balıkesir kongreleri, ilerleyen düşmanı durdurarak ve ayaklanmaları baskılayarak, düzenli ordunun oluşması için bir yıllık zaman kazandırmışlardır. Bir yandan düşmanla savaşırken milletin refahını sağladıkları gibi, Erzurum ve Sivas Kongreleri ile Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin açılmasına uygun ortam hazırlamışlardır. Heyet-i Merkeziye’nin karar defterinden ve kongre kararlarından anlaşıldığına göre Kuva-yi Millîye bir devlet gibi hareket etmiştir. Halka vergi uygulamış, asker toplamış, seferberlik ilân etmiş, güvenliği sağlamış, diplomatik hamlelerde bulunmuştur.

İzmir’de Müdafaa-i Vatan adı ile kurulan bu cemiyet vatanın işgalinden sonra Redd-i İlhak ismini almıştır. İzmir’in sebepsiz ve haksız yere işgaline karşı Kuvayı Milliye oluşturarak Yunan işgaline karşı koymuştur. Balıkesir ve Alaşehir kongrelerinin toplanarak çalışmalara başlamasında önemli rol oynamıştır. Bu kongrelerde yapılan çalışmalar halkı örgütlemek üzerine olmuştur ve geliştirilen stratejiler sayesinde halk daha istikrarlı şekilde hareket etmiş, işgalciler üzerinde üstünlük sağlamıştır.

Doğu Anadolu Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti

4 Aralık 1918 tarihinde İstanbul’da kurulan bu cemiyet, Erzurum ve Elazığ’da birimler açmıştır. Doğu illerinin Ermenilere verilmesini durdurmaya çalışmışlardır. Bu cemiyet bölgeden gitmeyi yasaklamış, bilim, iktisat ve din konularında teşkilatlanma çalışmaları başlatmış ve Doğu bölgelerinin herhangi bir probleme karşı toplanarak korunması yolunda kararlar almıştır. Bu kararlar işgalci devletleri afallatmıştır ve beklemedikleri yerlerden vurulan işgalci devletler şaşırarak zayıflamıştır. Bu zayıflığın ardından ise doğru stratejileri kullanan ordularımız işgalciler kolay şekilde dağıtmış ve hızlıca yok ederek şanlı bir zafer kazanmıştır.

Cemiyet doğu vilayetlerinde Türklerin Ermenilerden sayıca üstün olduğu kadar tarih, kültür ve medeniyet eserleri açısından da üstün olduğunu göstermek için basın yayın yoluyla protestolar yapmaya çalışmıştır. Erzurum Kongresi‘nin toplanmasında önemli rol oynamıştır.

Vilâyât-ı Şarkiye Müdafaa-i Hukuk-ı Milliye Cemiyeti’nin ortaya çıkış sebebi de doğu bölgelerinde bulunan bütün halkın dinî ve siyasî haklarının serbestçe kullanılmasını sağlayacak meşru yollara başvurmak, bu illerdeki Müslüman nüfusun milli haklarını ve törelerini ihtiyaç olduğunda Batı dünyası karşısında korumak, doğu bölgelerinde yapılan zulüm ve katliamların nedenleri ile bunları işleyenler ve sebep olanlar hakkında tarafsız soruşturma yapılarak suçluların hızla cezalandırılmalarını istemek. Yerli halk ile azınlıklar arasındaki çatışmaların giderilmesine ve eskiden olduğu gibi ferah ilişkilerin sağlamlaştırılmasına uğraşmak, harp durumunun doğu bölgelerinde yarattığı yıkım ve yoksulluğa, hükûmet nezdinde teşebbüslerde bulunur.

İstanbul’daki yönetim merkezinden verilmiş olan bu yönergeye de uygun olarak, Erzurum şubesi, doğu illerinde Türk’ün haklarını korumakla birlikte, Ermeni göçü sırasında görülen kötü davranışlarla halkın hiçbir ilgisi bulunmadığını, Ermeni mallarının Rus işgaline kadar korunduğunu, buna karşılık Müslümanlara pek gaddarca davranıldığını; hatta verilen emre ters olarak, göçten alıkonan bazı Ermeniler’in koruyucularına yaptıkları kötülükleri, güvenilir belgelerle medeniyet dünyasına duyurmaya ve doğu illerine dikilmiş olan hırs yüklü bakışları yargısız olarak bırakacak olan çalışmalar yapmakta karar veriyor.

Vilâyât-ı Şarkiye Müdafaa-i Hukuk-ı Milliye Cemiyeti’nin Erzurum şubesini ilk olarak kuran kişiler, doğu bölgelerinde yapılan protestolar ile bunların hedeflerini, Kürtlük, Türklük, Ermenilik tartışmalarını bilim, teknik ve tarihi perspektiflerden inceleyip araştırdıktan sonra, ilerideki çalışmalarını şu üç noktada birleştiriyorlar.

Vilâyât-ı Şarkiye Müdafaa-i Hukuk-ı Milliye Cemiyeti’nin İstanbul’daki yönetim merkezinin, medenî ve ilmî yollara başvurarak maksada ulaşabileceği konusunda fazla olumlu olduğu anlaşılıyor. Gerçekten de bu yolda adımlar atmaktan geri durmuyor. Doğu bölgelerindeki Müslüman unsurların haklarını korumak üzere Pays adında Fransızca bir gazete yayınlıyor.

Bu açıklamalardan kolaylıkla anlaşılacağını sanırız ki, Vilâyât-ı Şarkiye Müdafaa-i Hukuk-ı Milliye Cemiyeti’nin oluşmasına yol açan asıl sebep ve düşünce, doğu illerinin Ermenistan’a verilmesi olasılığı oluyor. Bu olasılığın gerçekleşmesinin de doğu bölgeleri nüfusunda Ermenilerin fazlalık olarak gösterilmesine ve tarihî haklar açısından onlara ayrıcalık tanınmasına çalışanların, ilmî ve tarihî belgelerle dünyayı aldatmayı başarmalarına ve bir de Müslüman halkın Ermenileri topluca katleden barbarlar olduğu yalanını bir gerçekmiş gibi kabulüne bağlı olduğu düşüncesi ağır basıyor. İşte bundan dolayıdır ki, dernek, aynı gerekçeye dayanarak ve aynı yollardan yürüyerek tarihî ve millî hakları savunmaya çalışıyor.

Kilikyalılar Cemiyeti

Çukurova bölgesini Fransızlara ve Ermenilere karşı savunmak için açılmıştır. İstanbul’da yaşayan aydınların Aralık 1918’de Adana’da Kilikyalılar Cemiyeti’ni faaliyete geçirdikleri bilinir. Bu Cemiyet, büyük bir kısmı Türk ve Müslüman olan bölge insanının yabancı bir işgali ve katliamı görmezden gelmeyeceğini düşünmekteydi. Bu sebeple gazete, yazı ve bildiriler yayınlamaktaydı. Adana Milletvekili Suphi, Belediye Başkanı Kadri, Müftü Tahir ve Eşraf Nakibi Hüseyin takdiriyle yayınlanan “Feryatname” isimli broşürde Adana ilinin 426.000 nüfuslu halkından sadece 64.000’nin Hıristiyan olduğu, bu nüfusa Türkmenlerin dahil edilmediği ve yörenin çok eski bir Türk yurdu olduğu söylenmişti. İstanbul’daki icraatleri zayıflayan bu cemiyeti II. Ordu Müfettişi Cemal Paşa, Kilikya’da canlandırmaya çalışmış ve tekrar yörenin Türk çoğunluğunda olup Anayurttan kopamayacağını savunmuştu

Milli Kongre Cemiyeti

Rumlar’ın İstanbul’da teşkilatlanıp Megola-İdea uğrundaki uğraşlarına engel olmak için, göz doktoru Esat Paşa’nın çağrısı ile Türk ocağı, Kızılay, Muallimler Birliği, baro ve her bölümün mezunlar birliği ilk olmak üzere, 70 kadar cemiyetten ikişer kişinin katılması ile 29 kasım 1918’de “Milli Kongre” adı ile partiler üstü bir teşkilat kuruldu. Millî Kongre programının ana fikri, Türk millî mücadelesinin ilk işaretleri niteliğindedir. Bildirinin bir bölümünde “sadece iktisadî ve siyasî istiklâl ile yaşayacak olan vatan”, birkaç kısmında ise “kuva-yi milliye” sözcüklerini kullanan Milli Kongre, tatbikatta da faaliyetlerini sürdürmüştür. Milli Kongre “kuva-yi milliye” sözünü kullanan ilk siyasi yapılanmadır.

Milli Talim ve Terbiye Kurulu mensupları tarafından, İstanbul’da ortaya çıkarılan bu cemiyet, Türkler hakkında dünyada yapılan propagandalar ve basın yolu ile işgalcilere karşı direnmeyi ve de Türk milletinin haklarını dünya ülkelerine duyurmayı hedeflemiştir. Milli Kongre ilk kez “Kuvayı Milliye” tabirini kullanan birliktir ve önemi çok fazladır.

Trabzon Muhafaza-i Hukuk-u Milliye Cemiyeti

Karadeniz bölgesinde faaliyet gösteren Rumlara karşı kurulmuştur. Milli cemiyetler Sivas Kongresi’nde Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti şeklinde birleşmişlerdir. Milli cemiyetler bu şekilde kurulmuş ve faaliyet göstermiş ve vatanlarına hizmet etmişlerdir. Bu cemiyetler takdir edersiniz ki Cumhuriyetimizin kurulmasında önemli rol oynamıştır. Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarına gerekli destekleri sağlamıştır. Yurdumuzun düşman işgalinden kurtulmasını sağlayarak bize şu an içinde bulunduğumuz şanlı Türkiye Cumhuriyeti’ni armağan etmiştir. Belki eğer o dönemdeki cemiyetler olmasaydı şu an özgür olarak Cumhuriyetimizde kendimiz seçtiğimiz yöneticiler ile yönetilmeyecek, çok geri kalacak ve törelerimizden, kültürümüzden ve yaşantımız ile hayatlarımızdan koparak dünya kamuoyunda yabancı kültür ve hayranlıklarına kaymış, geri ve gelişmemiş bir Türk toplumu olarak yer alacaktık.

Anadolu Kadınları Müdafaa-i Vatan Cemiyeti

Vatan korunmasında kadınlara önemli iş düştüğü farkındalığıyla Sivas valisinin karısı Melek Reşit Hanım liderliğinde Sivas’ta ortaya çıktı. Mustafa Kemal Paşa topluluğa gönderdiği mesajda “Vatanı müdafaa için ortaya çıkan bu cemiyetten dolayı Sivaslı hanımefendileri kutluyorum.” ifadelerini kullandı.

Milli Cemiyetlerin Amaçları

Milli cemiyetlerin başlıca amacı Cumhuriyet’in kurulması için Atatürk ve silah arkadaşlarına yardımcı olmak ve halkımızı, insanlarımızı yabancı birliklerin zulüm ve katliamlarından koruyarak sonraki nesillere refah seviyesi yüksek, medeni ve güçlü bir Türk devleti bırakmaktı. Ayrıca düşman işgalini önlemek, Türk milletinin bağımsızlığını ve hürriyetini sağlamak amacındaydılar.

Milli Cemiyetlerin Özellikleri

  • Kurulmuş oldukları bölgeleri savunmak temel amaçlarıdır.
  • Türk halkının haklarını savunmak ve bağımsızlığı sürdürmek istemişlerdir.
  • Yayın kanalı ile başlayan mücadeleleri, silah yolu ile devam etmiştir.
  • Türk halkını bir araya getirmek için kongreler düzenlemişlerdir.
  • Milliyetçilik temellidirler ve Milli Mücadele kavramının temelini atmışlardır.

Milli Cemiyetlerin Önemi

Millî Cemiyetler, dergiler ve yazılar yayınlayıp mitingler düzenleyerek işgale karşı millî bilincin gelişiminde etkili oldular. Kuvâ-yı Millîye birliklerinin açılmasına liderlik ettiler. Bu bölüklerin gereksinimlerinin karşılanmasına destek oldular. Başta kendi alanlarını korumak amacıyla çalışan bu birlikler Sivas Kongresi’nde “Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti” ismiyle birleştirilerek tüm vatan toprağı için savaşmaya başladılar.

Not: Bu konuyla ilgili olarak Zararlı Cemiyetler Nelerdir? Ortak Özellikleri ve Amaçları başlıklı yazımızı da inceleyebilirsiniz.

2 Yorum

  1. Gördüğüm en iyi yazı. Yazarı gönülden tebrik ediyor ve yazılarının devamını heyecanla bekliyorum

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu Konuyla İlgili Yazılar

Başa dön tuşu

Metin kopyalamanın açılabilmesi için
lütfen web sitemizdeki herhangi bir reklama
tıklayarak bize destek olunuz.

Kapalı

Reklam Engelleyici Algılandı

Lütfen reklam engelleyicinizi kapatarak bize destek olunuz. Anlayışınız için teşekkür ederiz.