10. Sınıf TarihTarih Konu Anlatımları

Beylik Dönemi’nde Osmanlı’nın Askeri Gücü (Tarih Konu Anlatımı)

Bu yazımızda tarih dersi konu anlatımları kapsamında 10. sınıf tarih dersinin 3. ünitesi olan Devletleşme Sürecinde Savaşçılar ve Askerler ünitesinin 1. konusu olan Beylik Dönemi’nde Osmanlı’nın Askeri Gücü konusuna yer verdik. Beylik Dönemi’nde Osmanlı’nın Askeri Gücü konusunu “Kuruluş Dönemi’nde Osmanlı askerî gücünün farklı muharip unsurlardan meydana geldiğini kavrar.” kazanımı çerçevesinde anlattık.

Beylik Dönemi’nde Osmanlı’nın Askeri Gücü

Ders: Tarih 10

Ünite: Devletleşme Sürecinde Savaşçılar ve Askerler

Konu: Beylik Dönemi’nde Osmanlı’nın Askeri Gücü

Kazanım: Kuruluş Dönemi’nde Osmanlı askerî gücünün farklı muharip unsurlardan meydana geldiğini kavrar.

Beylik Dönemi’nde Osmanlı’nın Askeri Gücü konusunda Beylik Dönemi’nde Osmanlı’nın askeri gücü hakkında genel tarihi bilgi verdik. Bizans sınırında küçük bir beylik olarak kurulan Osmanlı Devleti’nin kısa sürede büyümesinin sebepleri neler olabilir? Alp ve gazi nedir? Alplik ve Gazilik kavramlarını askeri açıdan önemi nedir? Taşıdığı niteliklere bakıldığında alpların sahip olduğu kişilik özellikleri nelerdir? Bâcıyân-ı Rûm nedir? Görevleri ve özellikleri nelerdir? Abdalân-ı Rûm nedir? Görevleri ve özellikleri nelerdir? sorularını yanıtladık.

Osmanlı Beyliği’nin Askeri Gücü

Osmanlı’nın ordusunun (askeri teşkilatını) temelini, Osman Bey’in ve Orhan Bey’in etrafında birleşen Türkmen savaşçılar oluşturmuştur. Başlangıçta düzenli bir ordudan ya da düzenli askeri birliklerden yoksundu Osmanlı Beyliği. Osmanlı Beyliği ne zaman bir orduya ihtiyaç duysa, bir ordunun gereksinimini hissetse tamamı atlı askerlerden oluşan gazilerden olan teşkilat kuvvetlerini bir yere toplar ve sefere bu şekilde çıkardı. Osmanlı Devleti ilerleyen yüzyıllarda Dünya’nın en güçlü ordularından birine sahip olacak olsa da aslında kuruluş döneminde düzenli olmayan, teşkilatlardan çağırdığı atlı askerler ile savaştı. Bu şekilde bir askeri düzen ile bile topraklarını çok fazla genişletebilmeyi ve Bizans ile savaşabilmeyi başardı.

Osmanlı Devleti dünyanın en güçlü ve büyük devletlerinden biri haline gelmiş ve yaklaşık 600 yıl boyunca varlığını sürdürmüştür. Osmanlı Devleti’nin bu kadar büyümesi ve güçlenmesinde tabi ki ordusunun da payı büyüktür. Osmanlı devleti ordu teşkilatlanması bakımından tarihin en başarılı devletlerinden biri olmuştur. 17. yüzyıla gelinceye kadar en güçlü askeri yapıya Osmanlı Devleti sahip olmuştur. Bu askeri üstünlüğü sayesinde de Avrupa, Asya ve Orta Doğu’nun siyasetinin belirlenmesinde önemli rol oynamıştır. Osmanlıların ordusunu bu kadar geliştirmesinde Osmanlı’nın kuruluş döneminden yani Beylikler Dönemi’nden itibaren askerî teşkilatlanmasını geliştirmeye yönelik adımlar atması ve farklı muhrip sınıfları en iyi etkili şekilde kullanarak içinde bulunduğu dönemin koşullarına uyumlu hâle getirmesi etkili olmuştur. Bu sürecin iyi anlaşılması için Beylikler Dönemi ve Osmanlı’nın Kuruluş Dönemi incelenebilir.

Anadolu’da Beylikler Dönemi’nin başlangıcı Türkiye (Anadolu) Selçuklu Devleti’nin yıkılması ile oldu. O dönemde Türkiye (Anadolu) Selçuklu Devleti’nin sınırları Kastamonu, Eskişehir, Kütahya, Antalya, Denizli, Sinop gibi uç şehirler olarak kabul ediliyordu. Türkiye (Anadolu) Selçuklu Devleti’nin İlhanlı Moğollarına Kösedağ Savaşı’nda Yenildikten sonra İlhan Moğollarına dahil olarak hızlıca çökmesiyle göçmen Türkler Anadolu’nun Kuzey, Batı ve Güney uçlarına dağıldılar. Moğolların Anadolu’daki baskısının azalmasıyla uçlara yerleşmiş olan beyler Türkiye (Anadolu) Selçuklu Devleti ile ilişkilerini kestiler. Kendi beyliklerini kurdular. Tabii beyliklerin pepsi çok şanslı ve uzun ömürlü olmadılar. Ama Osmanlı Beyliği Bizans ile mücadele edip saygınlığını artırıp topraklarını genişletmeyi başardı.

Osmanlı Beyliği’nin Kısa Sürede Büyümesinin Sebepleri

Osmanlı Devleti 1299 yılında Osman Bey tarafından kuruldu. Osman Gazi, Osmanlı Devleti’nin ilk padişahı ve kurucu lideri oldu. Bizans ile Osmanlı Devleti arasındaki ilk savaş 1302 yılında yaşanan Koyunhisar Savaşı olarak da bilinen Bafeus Muharebesidir. Günümüzde pek çok tarihçi Osmanlı’nın kuruluşunun 1302 tarihi olarak kabul eder. Çünkü Osmanlı Devleti bağımsızlığını bu muharebeden sonra kazanmıştır. Osman Gazi tahtta toplam 25 yıl kalmıştır. Bu süre içesinde hiçbir Türk Beyliği ile savaşmamıştır. Osmanlı’nın Bilecik’i Bizans’ın elinden alması ve Osmanlı’nın Bizans karşısında zafer elde etmesi ile Osmanlı Beyliği’nin Osmanlı Devleti’ne dönüşmesinde önemli bir yol kat edildi. Daha sonra Osman Gazi gut hastalığına yakalandı. Osman Gazi 1324 yılında vefat etti.

Osman Gazi’nin vefatının ardından tahtta Osman Gazi’nin oğlu Orhan Gazi geçti. Orhan Gazi’nin tahta geçer geçmez ilk yaptığı şey ordusuyla Bursa’yı kuşatmak oldu. Orhan Gazi’nin ilk iş olarak Bursa’yı kuşatmasının sebebi babası Osman Gazi’nin vasiyetinin Bursa’nın alınması olmasıydı. Orhan Gazi önce Adanos Kalesi’ni fethetti. Çünkü Adanos Kalesi’nin stratejik bir önemi vardı. Kuşatmalar tam 10 yıl sürdü. Daha sonra Bizans İmparatorluğu savaş yapmadan Bursa’yı Türklere, Osmanlı Devleti’ne bıraktı. Orhan Gazi 1362 yılına kadar tahta kaldı. Orhan Gazi döneminde Osmanlı İznik ve Kocaeli’ni de fethetti.

Orhan Gazi’nin de ölümünden sonra tahta oğlu 1. Murad çıktı. 1. Murad tahta kaldığı süre olan 27 yıl boyunca Osmanlı Devleti’nin sınırlarını genişletmeye devam etti. Osmanlı Devleti Edirne’yi de Malkara ve Keşan’ı fethederek topraklarına kattı. Bunun üzerine Osmanlı Devleti’nin ordusunu durdurabilmek için Haçlı Seferleri için hazırlıklar Avrupa’da başladı.

1. Murad vefat ettikten sonra Osmanlı Devleti’nin başına 1. Beyazid geçti. 1. Beyazid Osmanlı tarihindeki ilk İstanbul kuşatmasını gerçekleştirdi ama başarısız oldu. Osmanlı Devleti, 1. Beyazid döneminde İstanbul’u alamasa da 1396 yılında Bizans ordusu Niğbolu Savaşı’nda Osmanlı Devleti’ne yenildi. Selanik Osmanlı Devleti’nin topraklarına katıldı. Daha sonra 1. Beyazid Ankara Savaşı‘nda Timur’a yenildi ve Timur’a esir düştü. 1. Beyazid’ın esir düşmesinin ardından 1. Beyazid’ın oğulları arasında bir taht kavgası başladı. Osmanlı Devleti kötü günlerden geçmek zorunda kaldı.

Daha sonra tahta geçmeyi 1. Mehmed başardı. 1. Mehmed Sapienza Deniz Savaşı’nı yaptı. Bu savaşı özel kılan Osmanlı Devleti’nin yaptığı ilk deniz savaşı olması. Osmanlı bu savaşı kaybetti. 1. Mehmed döneminde pek çok beylik Osmanlı Devleti’ne katıldı. 1. Mehmed vefat ettikten sonra da tahta 2. Murad çıktı. 2. Murad’ın hükümdarlığı 30 yıl kadar sürdü. 2. Murad bu 30 yıllık hükümdarlığı boyunca pek çok kez Haçlı Ordusuyla savaştı. 2. Murad Varna Savaşı’nı ve 2. Kosova Savaşı’nı kazanarak toprak bütünlüğünü devam ettirmeyi başardı. Peki Osmanlı Devleti bu kadar savaşı nasıl bir ordu ile kazandı.

Alp ve Gazi nedir? Alplik ve Gazilik Kavramlarının Askeri Açıdan Önemi

Türkiye (Anadolu) Selçuklu Devleti çöktükten sonra Anadolu’nun uç bölgelerinde toplanan Türkmenler Anadolu’nun doğusunda Moğollara karşı yapılan, Anadolu’nun batısında Bizanslılara karşı yapılan gaza hareketlerinde mücadele etmişlerdir. Osmanlı Beyliğinin İlk ordusu (savaşçı sınıfı), Osman Gazi’nin çevresinde gaza ve ganimet amaçlı bir araya gelmiş olan Alpler ve Gazilerdi. Konur Alp, Karamürsel Alp, Gündüz Alp, Samsa Çavuş, Akçakoca gibi Alpler bu savaşçı sınıfın en bilindikleridir. Osman Bey gaziler ile başarılı askeri faaliyetlerde bulunmuştur. Bu durum diğer aşiretlerden olan Türkmenlerin de onlara katılmasına vesile olmuştur.

Osman Gazi onun yanında savaşan Türkmenlere bunun bir karşılığı olarak elde ettiği topraklara yerleşme hakkı vermiştir. Onlara kazandığı ganimetlerden pay vermiştir. Bu şekilde aşiretler, elde ettikleri topraklara karşılık Osman Bey’e ve Osmanlı Beyliği’ne tabi olmuşlardır. Savaş durumunda Osman Bey’e destek olmak için atlı askerler göndermişlerdir. Bu kişilerin dışında Beylikler Dönemi’nde Osmanlı’nın yanında Ahiyân-ı Rûm (Ahiler), Bâcıyân-ı Rûm, Abdalân-ı Rûm, Gaziyân-ı Rûm isimleri ile bilinen gruplara mensup kişilerde seferlere katılmıştır. Ahi teşkilatı 13. yüzyılda gerçekleşen Moğol istilasından kurtulmak için Anadolu’ya, Türkistan’dan gelen Türkler, dayanışmalarını devam ettirmek ve yerli Bizanslı zanaatkarlar karşısında varlıklarını sürdürebilmek için kendi içlerinde zanaat ve ticaret ile alakalı teşkilatlar kurmuşlardır.

Anadolu’da, bu teşkilatın kurulmasının temel sebebi politik ve sosyoekonomik ihtiyaçların giderilmesidir. Kendileri ait el sanatları ve ticaret ile ilgili becerilerini geliştirerek diğer bir değişle sadece yüksek kalitede ve standartta mallar satarlarsa var olabileceklerini düşünmüşlerdir. Bu örgütler fütüvvet namelerin dinî ve ahlaki kanunlarını kendi kuralları olarak benimsemiştir. Bunun sonucu olarak Ahi Evran’ın ve Abul-Hakaik Mahmud’un önderliğinde ile Ahilik teşkilatının kurulmuştur. Daha sonra, Ahilik teşkilatı 32 tane ana ticaret veya sanat dalına bölünmüşlerdir. Ahlaklı, dini bir yaşam oluşturmak için fütüvvet nameleri arasından 740 İlkeyi seçmişlerdir. Ahilik Teşkilatının üyelerinden her birinin 124 gerekli prensibi bilmesi gerekliydi. Ayrıca Osman Bey de Ahilik Teşkilatı’nın bir üyesiydi.

Bacıyan-ı Rum nedir? Görevleri ve Özellikleri

Bâciyân-ı Rûm, Âşıkpaşazâde’nin Gāziyân-ı Rûm, Ahîyân-ı Rûm, Abdalân-ı Rûm ile beraber ifade ettiği dinî cemaat ve sosyal zümrelerden biri olan bir teşkilattır. Sadece kadınlardan oluşan bir teşkilât olmasından ve başka hiçbir belgede Bâciyân-ı Rûm’dan söz edilmemesi araştırmacılar tarafından fark edilmiştir. Bu baştaki kelimenin “bâciyân” halini almasının bir istinsah hatası olabileceği öne sürülmüştür. Taeschner teşkilatın asıl adının “hâciyân-ı Rûm” veya “bahşiyân-ı Rûm” olabileceğini öne sürmüştür. Z. Velidi Togan ise ikinci isim doğru olduğunu düşünmüştür. Bu iki ismin aracılık ettiği bir zümrenin veya teşkilatların varlığına olanak vermeyen Fuad Köprülü ise bâciyân-ı Rûm ifadesininin ardından gelen cümlelerde Hacı Bektâş-ı Velî’nin onlarla durumunun anlatılması ve Bektaşî anneannesinde tarikattan olan kadınlara sıklıkla “bacı” lakabının verilmesini de göz önünde bulundurarak Anadolu’da bâciyân-ı Rûm ismi ile bir teşkilâtın varlığını mümkün gördüğünü belirtmektedir. Anadolu’da bazı tarikat üyeleri de şeyhlerinin hanımları hakkında “ana bacı” tabirini kullanmışlardır.

Köprülü’nün böyle bir zümrenin var olabileceğine dair fikrini bir ölçüde de bile olsa doğruluğunu gösteren bir kayıt, yine kendisinin de belirttiği gibi Bertrandon de la Broquière’in seyahatnamesinde bulunmaktadır. XV. yüzyıl başında Anadolu’dan geçen seyyahın, Dulkadiroğulları Beyliği’nin silahlanmış erkeklerden ve kadınlardan oluşan bir Türkmen kuvvetine sahip olduğunu dilegetirmesi, Türkmen kabilelerinin silahlanmış savaşçı kadınlara sahip olduğunu gözler önüne sermektedir. Yakın tarihlerde yapılan bazı araştırmalar da bâciyân-ı Rûm’un mevcudiyetini kabul etmek ile birlikte konuya henüz bir açıklık getirebilmiş değildir.

Abdalan-ı Rum Nedir? Görevleri ve Özellikleri

“Abdal” kelimesi, o dönemde Osmanlı’da “derviş” kelimesiyle aynı anlamda kullanılmaktaydı. Bu şekilde belirtilen insanlar dünyaya karşı önemsemez tutumları ile basit bir yaşam sürerken, aynı zamanda manevi varlıkları ile de insanlığa yararlı olmanın çabasını göstermekteydiler. Abdal veya Baba adını taşıyan dervişler “Horasan Erenleri” diye de anılmaktaydı.

Fetihlerin gerçekleşmesinde sadece silahlar etkili olmamıştır. Askerlerden gitmeden önce fethedilecek yere gidip oradaki insanların gönüllerini kazanmaya uğraşan bu kişilerin de fetihlerde büyük payı vardır. Bu gönüllü bireylere, derviş anlamına gelen “abdâl” veya “Abdalân-ı Rum” diye hitap ediliyordu. Bu dervişlerin çalışmaları Anadolu’da İslamiyet’in yayılmasına da katkı sağladı. Şehir ve kasabalara, orada yaşamak için giden dervişler, oradaki toplumun tüm kesimleri ile yakın temas içersinde olup halk arasında gaza ve cihâd anlayışını yaygınlaştırdılar. Bu olay Osmanlı Devleti’nin siyasi açıdan güç kazanarak siyasi bir güç haline gelmesine önemli katkısı oldu.

Abdalân-ı Rum’un Osmanlı Beyliği içerisindeki diğer bir işlevi de Anadolu ve Balkanların Türkleştirilmesine ve İslamlaştırılmasına katkı sağlamaktı. Bu grubun Anadolu ve Balkanla’ın İslamlaştırılması konusunda oynadıkları rol oldukça büyüktür. Bu dervişler, Anadolu’nun manevi açıdan mimarlarıydı. Yunus Emre, Hacı Bektâş-ı Veli gibi kişilerin yolundan gidiyorlardı. Bursa’nın feth edilmesinde, Buhara’dan gelmiş olan dervişlerin de mühim roller üstlendiği söylenir. Bursa’nın kuşatılmasında susuzluktan perişan olmuş olan askerlere ayran dağıtarak susuzluklarını alan Doydu Baba, askerlerin morallerini yüksek tutmaya çalışan Abdal Murad gibi kişiler buna örnek verilebilir.

Osmanlı Devleti’nin kurulmasında etkili olmuş zümrelerden birisi ve belki de en önemlisi Abdalân-ı Rum teşkilatıdır. Rum Abdalları, farklı yaşam tarzları ve dünyaya alaycı bir şekilde bakan tavırları ile ve İslamiyet’i göçebe yaşam tarzıyla birleştirerek yaşamaları ile dikkat çekerler. Rum Abdalları Osmanlı Devleti’nin kurulması ile beraber Osmanlı Devleti’nin topraklarına gelerek fetih hareketlerine başlamışladır. Osmanlı Sultanları ile yakın ilişkiler kurmayı başarmışlardır. Rum Abdallarının asıl kökeni Ahmed Yesevi’ye kadar gitmektedir. Orta Asya’da göçebe toplulukların arasında İslamiyet’i yayan Hoca Ahmed Yesevi’nin Anadolu’da bulunan temsilcileri Kalenderi, Haydari, Yesevi, Cavlaki, Vefai, Babai gibi adlar ile isimlendirilen Türkmen Babalardır.

Moğolların İstilasından kaçarak Anadolu’ya gelen bu dervişler, 1240 yılında Anadolu Selçukluları’nın idaresine karşı Babailer İsyanı’nı çıkardılar. Bu isyandan sonra Anadolu’nun çeşitli kısımlarında kendi fikirlerini yaydılar. Bu dervişlerden en önemlisi şüphesiz ki Hacı Bektaş Veli’dir. Osmanlı Devleti’nin kurulmasında da etkili olan Rum Abdalları arasında Osman Bey’in kayınpederi Şeyh Edebali’yi, arkadaşı Kumral Abdal’ı, Orhan Gazi’ye devletinin ömrünün uzun olacağı müjdesini vermiş olan Geyikli Baba da sayılabilir. Hacı Bektaş’ın halifesi ve Bektaşiliğin kurucusu konumunda olan Abdal Musa, kendisine has kerametleriyle bilinen Abdal Murad, onun oğlu Abdal Mehmed, Postinpuş Baba, Karaca Ahmed, Doğlu Baba Osmanlı Devleti’nin kurulmasında etkili olmuş Rum Abdallarındandır. Abdal-ı Rum teşkilatı, Ahiler ve Bacıyan-ı rum teşkilatı birlikte Osmanlı Beyliği’nin kurulma sürecinde büyük yarar sağlamıştır. Gaziyan-ı Rum ise ayrı bir teşkilat olarak isimlendirilmiş Alpleri belirtmektedir.

2 Yorum

  1. Bu tarih yazısında dil olarak sanki sorun var gibi. Tarih araştırması olarak çok iyi ama dil anlamında düzeltilmeli. İyi çalışmalar.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu Konuyla İlgili Yazılar

Başa dön tuşu

Metin kopyalamanın açılabilmesi için
lütfen web sitemizdeki herhangi bir reklama
tıklayarak bize destek olunuz.

Kapalı

Reklam Engelleyici Algılandı

Lütfen reklam engelleyicinizi kapatarak bize destek olunuz. Anlayışınız için teşekkür ederiz.