Arkhe Nedir? Arkhe Problemi Nedir? Arkhe Örnekleri
Arkhe Nedir? Arkhe, Yunanca’da başlangıç ve ilk anlamındadır. Thales, arkhe kavramını her şeyin ana maddesi ve çıktığı kaynak anlamlarında kullanmıştır. Arkhe, Yunan düşünürlerle birlikte ortaya çıkan. ve “temel”, “ana madde”, “öz” olarak tanımlanan bir kavramdır.
Bu yazımızda Arkhe nedir? Arkhe problemi nedir? sorularını yanıtladık. Ayrıca arkhe nedir? Evren ve varlığın ilk nedeni, başlangıcı neye bağlıdır, nasıl oluşmuştur? sorularından yola çıkarak arkhe örnekleri hazırladık. Örnek arkhe anlayışı ve kurgusu oluşturduk.
Bu Yazının İçindeki Başlıklar:
Arkhe Nedir?
Arkhe, Yunan filozoflarıyla ortaya çıkan, “temel”, “ana madde”, “öz” diye tanımlanan kavramdır. Bu kelimenin kullanılma amacı evrenin başlangıcının altında bir neden olup olmadığını araştırmak, eğer varsa ne olduğunu bulmaktır. Çağlar boyunca filozoflar buna türlü açıklamalar bulmaya çalışmışlar ve bunların üzerine tartışmalar yapıp felsefeler inşa etmişlerdir.
Yaşadığımız Dünya’nın, yaşayan veya ölmüş bütün insanların, bitkilerin, hayvanların, ateşin ve suyun; akla gelebilecek her maddenin bir özü vardır. Maddelerin ortaya çıkış sebebi, var olmasını sağlayan etmen ve aynı zamanda onların diğer maddelerle etkileşimini sağlayan şey olan bu öze felsefe biliminde arkhe denmektedir.
Felsefenin tarihi sürecinde arkhe başlangıç noktasıdır. Arkhe olarak kabul edilen şey, her şeyin kökü olduğuna, canlı ve cansız her varlığın bu arkheden geldiğine inanılır. Arkheye dünya tarihi boyunca iki farklı yaklaşımda bulunulmuştur. Bazı felsefeciler arkhenin doğada olduğunu düşünürken bazıları ise arkhenin doğa dışındaki soyut kavramlar olduğunu düşünmektedir. Örnek olarak Thales suyu, Anaksimenes havayı ve Empedokles dört elementi arkhe olarak almıştır. Doğa dışı varlıkları arkhe olarak alan filozoflara örnek olarak ise Anaksimendros’un apeironu, Parmenides’in küre şeklindeki Bir’i, Pythagoras’ın geometrik nesneleri ve Demokritos’un duyularla algılanamayan atom kavramını verebiliriz.
Arkhe Problemi Nedir?
Arkhe probleminin ortaya çıkışını sağlayan Thales bu arkhenin su olduğunu söylemesidir. Daha sonra felsefeyle uğraşan, daha doğrusu bol bol zamanı olup düşünen insanlar bu temel için bir sürü farklı öz düşünmüştür. Örneğin su, hava, ateş ve atom.
“Her şeyin kaynağı sudur.”, bu cümle Thales’in felsefesini özetleyen cümledir. Thales, M.Ö. 6. yüzyılda yaşamış olan Miletli bir filozoftur. Thales, çoğu kişi tarafından ilk filozof kabul edilmektedir. Ona göre her şeyin kökeni suydu, Thales’in bu düşünceye varırken nasıl bir yol izlediğini elbette bilmiyoruz ama büyük ihtimalle Thales suda yetişen bakterileri ve hayatı, ayrıca suyun dönüşümlerini görmüştür. Bunun gibi tarih boyunca çoğu filozof çevresindekileri gözlemleyerek yaşamı anlamlandırmaya çalışmıştır. Thales’ten sonra örneğin Anaksimandros arkhenin belirsiz bir cevher anlamına gelen apeiron, Anaksimenes ise hava olduğunu düşünmüştür.
Yüzyıllar boyunca farklı filozofların ele aldığı ve çözmeye çalıştığı arkhe problemi maddenin özünü bulmak içindir. Thales’ten başlayan bu felsefe serüveninde önce su, daha sonralarında ise ateş, hava, toprak ve “tahta” gibi farklı şeyler arkhe olarak düşünülmüştür. Belki de bu arkhe enerjidir. Enerjinin bildiğimiz ve bilmediğimiz bir sürü çeşidi vardır ve bu enerjiler arasında sınırsız değişim yapılabilir.
Arkhe Örnekleri
Bu bölümde, ilk olarak Thales’in felsefesi üzerinden arkheye örnek verilecek, daha sonra birkaç filozofa örnek verilecek ve en sonda örnek arkhe görüşlerine yer verilecektir.
Bana göre, evrenin ve evrendeki her şeyin kökeni ve birbirleriyle etkileşimini sağlayan şey enerjidir. Ama bu enerji kimyasal, ısı veya hareket enerjisi gibi maddi değil, duygular gibi manevi ya da daha algılayabilecek bir aşamada olamayabileceğimiz bir şekilde olabilir. Bu enerji, enerji türleri arasında dönüşüm yapabilir. Böylece ölüm anlam kazanır. Çünkü ölüm aslında bireysel olarak ele alındığında hiç de önemli değildir ve maddenin alışıldık enerji dönüşümlerinden birisidir. Sadece biz insanlarla fazlasıyla alakalı olduğu için ölümü önemseriz. Ölüm dışında, örneğin sinirlenen birisine karşı sevgi enerjisi onun kötü enerjisini değiştirmek için yeterlidir.
Fiziksel düşünürsek de, hızlı bir şekilde yukarı atılan topta ise, en başta var olan hareket enerjisi kademe kademe yükseklik potansiyeline ve ısı enerjisine dönüşür. Bütün gezegenler, beyaz cüceler, ağaçlar, rüzgar ve mahallemizdeki siyah kedi; bunların hepsi farklı türlerde bir enerjiye sahiptir ve bu enerjilerin hepsi birbirine dönüşebilir. Bu enerjileri günümüzün teknolojisinde tam olarak gözlemlemek ve dönüşümlerini kanıtlamak mümkün değildir. Bu yüzden de sadece varsayımlar yapılabilir. Örneğin böyle bir sistemde enerji hep korunacağı için, zamanın başında da bu enerji vardı ve sonunda da olacak. Bu durumda ise baş ve sondan bahsedilemez.
Yani örneğin entropi denilen maddelerin bozulmaya eğilimlerine göre, bir gün evren boşluk ve hiç olacaktır. Benim arkhe kavramıma göreyse, boşluk denilen şey aslında insanların boşluk diye algılamaya çalıştığı farklı bir enerji türüdür. Fizikte buna en yakın olan konsept anti-maddedir. Anti-madde, bildiğimiz maddenin tersine var olmak fiilinin tersine hareket eden bir enerji türüdür diyebiliriz. Zamanın başını ise aynı şekilde enerji ile ele alırsak Big Bang gibi bir olayda bu enerjinin çok sıkışmış olmasından ve patladığında farklı enerji türlerine dönüştüğünden söz edilebilir.
Örnek Arkhe Kurgusu
Bana göre arkhe, her şeyin temelinde olan ve damarlarımızdan akan kan olduğunu düşünüyorum. Eğer canlı varlıkları düşünürsek ağaçlar hariç herkesin içinde akan kan vardır. Bu düzenli bir biçimde dolaşmaktadır. Sinirlendiğimizde, üzüldüğümüzde utandığımızda ve mutlu olduğumuzda kan akışımız artar. Aslında sanki özümüz, duygularımıza ve hislerimize tepki vermiş gibi olur. Eğer ağaçları düşünürsek ise ağaçlar yaşasa da hareket edememektedir. Bana göre bunun sorumlusu, içinde kan değil de kanın yumuşatılmış haline benzeyen sunun akmasıdır. Cansız varlıkları düşünürsek ise yaşam belirtisi göstermemelerinin ve hareket etmelerinin sebebi içlerinden kan akmamasıdır. Bu durum sanki içlerinden Daha büyük bir çerçeveden bakarsak Dünyanın çekirdeğinde bulunan kıpkırmızı sıcak lavı kana benzetebiliriz. Bu sayede de dünya da ekosistemler ile yaşam döngüsü olmaktadır.
Daha detaylı bir şekilde kanın temel olmasını anlatmam gerekirse, kan kaybetmekle ölen insanları gösterebiliriz. Her bir kaybettikleri kanda onları yaşatan “temel”den kaybetmektedirler. En sonunda yaşatan kan vücutta kritik seviyelere inince insan yaşamı sona erer. Her hareket eden canlıların temelinde olan kanın çalışma sistemini ise şöyle açıklayabilirim. Kalp yaşam özünü organlara damarlar yoluyla iletmektedir. Kan kılcal damarlarda bile dolaşıp her yerimize ulaşmaktadır. Organlarımız, derimizin altı burnumuzun ucu, her yerde kan bulunmaktadır. Hatta kangren olan insanları düşünürsek, kollarına ve ya bacaklarına kan gitmeyince kullanamamaya başlarlar ve uzuvu hareketsiz kalır. Aynı bir ağaç ya da bitki gibi. Bu nedenlerden dolayı kanın dünyayı anlayabilmek için kullanılabileceğini düşünmekteyim. Kansız hareket olmaz, sıvısız yaşam olmaz..
Örnek Arkhe
Bana göre evrenin en başta başlamasının veya “yaratılmasının” altında bir neden yatmamaktadır. Evren modern bilime inanacak olursak iki kütlenin çarpışmasıyla rastgele oluşmuştur. Kendi başına bir amacı olmayan bir şeydir. Kendi başına amacı olmamasının sebebi ise çoğu dini görüşlerin aksine evrenin bir bilincinin olmamasıdır. Veya evreni yöneten bir üst bilincin var olmaması da denebilir. Evren aslında akan bir nehirden veya kırda kendi başına duran bir taştan pek farklı değildir; kendi başına bir amacı yoktur, var olduğu için vardır. Diğer unsurlar buna bir anlam yükleyebilir, işlerine geldiği gibi kullanabilirler ancak temelde bir amacı yoktur. Yani hayatın tek başına bir amacı ve anlamı yoktur. Bu durumda ise “Neden yaşıyoruz?” sorusu karşımıza çıkar, benim ona da bir cevabım var.
İnsanoğlu varolduğu sürece hayata bir anlam yüklemeye çalışmıştır ve çalışıyordur da. Bu yapılması en doğal şeydir. Çünkü hayatın tek başına bir anlamı yoktur, bir bilinçle birlikte anlam kazanır. Bundan sebeple her insanın farklı bir hayat amacı, arkhesi vardır. Benim için arkhe ise ölümümden sonra hatırlanmaktır. İyi bir hayat yaşamak ve beni mutlu eden şeyi yapmaktır. Bunlar tamamen kişisel olup insandan insana değişebilmekle beraber bir insana göre arkhe de zamanla değişebilir. Ben bugün ölümden sonra hatırlanmak istiyorum ancak yarın ölümümden sonrası beni alakadar etmeyebilir. Özetle arkhe her insana göre değişir ve tek bir arkhe yoktur.
Sonuç olarak, arkhe’nin tanımı “öz” “temel” olmakla beraber tarih boyunca sürekli farklı amaçlarla kullanılmıştır. Benim buna bakış açımsa evrende bir arkhe olmadığı şeklindedir. Bana göre arkhe denen şey her insanın bu dünyadaki amacıdır. Bu evrenin bir arkhesi yoktur, insanlar ona bir arkhe verir.
Not: Bu konuyla ilgili olarak XVII-XVIII. Yüzyıllarda Avrupa Düşünürleri (17. ve 18. Yüzyıl) başlıklı yazımızı da inceleyebilirsiniz.