Yazının Gelişimi (Tarih Konu Anlatımı)
Bu yazımızda tarih dersi konu anlatımları kapsamında 9. sınıf tarih dersinin 2. ünitesi olan İnsanlığın İlk Dönemleri ünitesinin 2. konusu olan Yazının Gelişimi konusuna yer verdik. Yazının Gelişimi konusunu “Yazının icadının insanlık tarihinde meydana getirdiği değişimi fark eder.” kazanımı çerçevesinde anlattık.
Bu Yazının İçindeki Başlıklar:
Yazının Gelişimi
Ders: Tarih 9
Ünite: İnsanlığın İlk Dönemleri
Konu: Yazının Gelişimi
Kazanım: Yazının icadının insanlık tarihinde meydana getirdiği değişimi fark eder.
Yazının Gelişimi konusunda öncelikle yazı nasıl bulundu? sorusunu ayrıntılarıyla yanıtladık. Daha sonra Piktografik yazı nedir? sorusunu inceledik.
Yazı Ne zaman, Nerede ve Nasıl Bulundu?
Yazı ilk olarak M.Ö. 3500 yıllarında Sümer rahipleri tarafından kullanılmıştır. Sümer rahipleri yazıyı tapınak ve depolarda bulunan malları kaydetmek için kullanmışlardır. Rahipler kayıtları tutarken işlemleri gerçekleştiren kişilerin isimlerini gösterme sorunu doğmuştur. Bu sorun üzerine kişi isimlerinin heceleri nesne adına benzetilerek ilgili nesnenin resimleri çizilmiştir. Kısa zaman içerisinde o nesnelerin işaretleri nesneyi değil, o nesnenin adındaki sesleri belirtmeye başlamıştır. Bu sayede, hecelerin seslerini simgeleyen işaretler kullanılarak kayıtlar tutulmuştur. Bunun sonucunda zamanla günlük konuşmaların seslerini belirten işaretler ortaya çıkmıştır. Yazı birdenbire ortaya çıkmamıştır. İnsanlar önce mağara duvarlarına, kayalara ve taşlara yaşadıkları ortamı anlatan resimler yapmışlardır. Ancak bu resimler bir olayı anlatmalarına rağmen yazı niteliği taşımamaktadır. Zamanla bu resimlerin gelişmesi ile ideografik yazı şekli ortaya çıkmıştır. Olaylar insanların daha önce yaptıkları gibi yine resimlerle belirtilmekte ancak resimler, kendisini değil de anlamını tanımlamaktadır. Örneğin, bir kuş resmi bir kuşu belirtmek yerine “uçmak” eylemini göstermek için kullanılmaktadır.
Piktografik Yazı Nedir?
Piktogram ya da piktograf; bir eşyayı, bir objeyi, bir yeri resmetme yoluyla temsil eden semboldür. Bu sembollere bağlı yazı sistemine “piktografi” denir. Piktografi, temsili çizimler şeklinde kullanılan bir anlatım biçimidir. Aynı zamanda, anlamlı işaretleri esas alan yazı sistemlerindeki işaretler olarak açıklanabilir. Piktografi çivi yazısı gibi biraz uzam olan ve fonotik harfler veya belirleyici uyaklar kullanılarak oluşturulan bir sistemdir. Çivi yazısında ve hiyeroglifik yazıda piktogramlar bulunur. Örnek olarak Hitit ve Urartu yazı sistemleri pikrografiktir. Erken yazılı semboller ve ideogramları temel almıştır. Bu yazılar M.Ö. 5000 yılı civarlarında Antik Çin kültüründe kullanılmıştır ve M.Ö. 2000 yılı civarında logografik yazı sistemi olarak kullanılmaya başlanmıştır. Piktograflar günümüzde Afrika’daki, Amerika’daki ve Okyanusya’daki gelişmemiş toplumlarda, yazılı iletişimde temel araç olarak kullanılmaktadır.
Piktograflar, çağdaş kültürler tarafından genellikle basit ve resimsel semboller olarak kullanılmaktadır. Resim-yazılar genellikle farklı ağız veya dil ailelerine mensup kişilerin anlayabileceği üstün bir dildir. Bu sebepten dolayı trafik işaretleri ve benzer pikrografik materyaller genellikle maksimum anlaşılabilirlik bakımından, global standartlar olarak kabul edilirler. Piktograflar, resimsel formlar tarafından tasviri istatiksel veriler olarak çeşitli renklerde ve boyutlarda grafiksel formlar da alabilirler. Piktogram, ideogram ile karıştırılabilir. İdeogram denilen işaret sadece bir fikri ifade eden semboldür. Günümüzde coğrafya haritalarında, meteorolojide, trafik işaretlerinde ve diğer birçok alandaki semboller piktogram kapsamında ele alınabilir.
Tartışalım: Yazının İnsan Hayatındaki Önemi ile İlgili Neler Söylenebilir?
Yazı geçmişten günümüze bir köprü kurar. Kültürün, bilimin, her türlü inanışın ve sanatın sürekliliğini sağlar. M.Ö. 2000 yılının ilk yarısında, Sümer kentinde, öğrencilerin günlük ödevlerinin olduğu uygulama kil tabletler bulunmuştur. Bu yazılar acemice çiziklerden ve mezun olma noktasında olan öğrencilerin aldığı belgelere kadar çeşitlilik göstermektedir. Bu belgeler, bize eğitim ve öğrenim hakkında birtakım bilgiler vermektedir. Sümer okulları mesleki eğitim vermeyi amaçlamışlardır. Özellikle tapınak ve sarayın ekonomik ve yönetsel gereksinimleri karşılama amacı ile kurulmuşlardır.
Okul, bilim ve kültür merkezi haline gelmiştir. Tanrıbilimi, bitkibilimi, hayvanbilimi, madenbilimi, coğrafya, matematik ve dil bilgisi eğitimi alan öğrencilerden, zaman zaman bu bilimlere katkıda bulunan bilim adamları ve bilginler yetişmiştir. Başlangıçta büyük bir olasılıkla tapınağa bağlı olan Sümer okulu, zaman içinde dinden bağımsız bir kurum haline gelmiştir. Öğretmenlerin ücretleri velilerden karşılanmıştır. Sümer okullarında mecburi bir eğitim bulunmamaktadır. Sümerliler, çocuklarını hem statü hem de ekonomik fayda sağlamak amacıyla okula göndermek istemişlerdir. Okulun asıl amacı öğrencilere yazı ve Sümercenin öğretilmesidir. Daha sonra kendilerine özgüven ve edebi metinler hazırlama öğretilmiş, her alandaki konular bilimsel yöntem ve sınıflandırılmalarla yapılmıştır. Bu yöntemler M.Ö. 3000 yılının ortalarından itibaren Sümer okullarında kitap haline getirilmiştir.
Yorumlayalım: Sümerlerin Yazıyı İcat Etmesi İnsanlık Tarihinde Ne Gibi Değişikliklere Neden Olmuştur?
Sümerler, yazıyı icat eden ve simgeler halinde bir iletişim dili ortaya koyan bir uygarlıktır. Bu sayede iletişimin sağlanmasında ve ekonomik gelişmelerin ilerlemesinde önemli bir etken oluşturmuşlardır. İnsanlık tarihinde edebiyatın gelişmesinden önce yazının icadı sayesinde tarım ve ticaret gelişmeye başlamıştır. Yazının icat edilmesi ile insanoğlu, elde ettiği birikimleri nesilden nesile sağlıklı bir biçimde aktarma fırsatı bulmuştur. Yazı, bilgi ve tecrübelerin tekrar edilmesinin önüne geçerek eski birikimlerin üzerine yenilerinin eklenmesini sağlamıştır. Her toplum, yazıyı aldığı toplumun dilinden ve kültüründen etkilenmiştir. Bu sayede toplumlar arası yazı geçişiyle birlikte dil etkileşimi de görülmüştür. Hâkim güçlerin dillerini bulundukları bölgelerde kabul ettirmeleri nedeniyle medeniyet çevreleri oluşmuştur. Dini, ticari ve edebi belgeler kayıt altına alınmıştır. Kanunlar yazılı hale gelmiştir. Herkes kanunları öğrenmiş ve uygulamıştır. Matematik işlemleri ve hesap yapma kolay hale gelmiştir. Haklar kayıt altına alınmıştır. Bilimsel gelişmeler artmıştır. Teknoloji gelişmiştir. Eğitim verebilme imkânı artmıştır.
Cevaplayalım: Yazının ve Yazı Araçlarının Gelişimine Hangi Milletler Katkı Sağlamıştır?
Mısırlılar, kullandıkları resimlerle yazının her iki şeklini de genişletip basitleştirmişlerdir. Basitleştirdikleri bu yazıya hiyeroglif yazısı denmektedir. Mısırlıların hiyeroglif yazısında üç binden fazla işaret olduğu tespit edilmiştir. Bu yazı biçimi resimlerden kurtulamadığı için alfabeye geçememiştir. Hititler ve Persler, yazılarını kilden tuğlalar üzerine ucu sivri bir çubukla yazmışlardır. Kullandıkları yazı çok ince ve birbirine benzemektedir. Bundan dolayı kullandıkları yazıya “çivi yazısı” adı verilmiştir. Çinlilerin kullandığı en eski hiyeroglifler M.Ö. 1766 yılına aittir. M.S. 200’lü yıllarda ise son şeklini bulmuştur. Bundan sonra Çin hiyeroglifleri bazı yerel değişikliklere uğramıştır ancak büyük bir değişiklik göstermemiştir. Çinliler bugün de hiyeroglif yazısını kullanmaktadırlar.
Fenikeliler daha önceki yıllarda Suriye’nin sahillerine yerleşmişlerdir. Ülkeleri tarım bakımından yetersiz olduğundan dolayı denizcilik ve ticaretle uğraşmışlardır. Bu nedenle ticaret yaptıkları ülkelerin uygarlıklarını incelemişler ve yaymışlardır. Bunun sonucunda 26 harften meydana gelen bir alfabe doğmuştur. Bu alfabe Yunanistan’dan İtalya’ya geçmiştir. İtalya’dan da bütün Avrupa’ya yayılmıştır. Sümerler kil tablet üzerine yazmışlardır.
Mısırlılar Nil nehrinin vadisinde yetişen papirüs bitkisinin yapraklarına fırça ile yazmışlardır. Papirüsün tabletlere göre daha dayanıklı olma, kolay saklayabilme gibi avantajları olmasına rağmen sadece Mısır’da yetişmesi önemli bir dezavantajdır. Sonraki dönemlerde Bergamalılar hayvan derisinden parşömen adı verilen kâğıdı üretmeye başlamışlardır. Bu kâğıt türü diğerlerine göre daha dayanıklı olmasına rağmen maliyeti çok yüksektir. M.Ö. 2. yüzyılda Çinliler ilk defa selülozdan kâğıt üretmişlerdir. Çinlilerden kâğıt yapımını öğrenen Türkler ve Müslümanlar bu teknolojinin Avrupa’ya ulaşmasını sağlamışlardır. Matbaanın Çin’de icadı ve Uygurlar, Müslümanlar aracılığıyla Avrupa’ya ulaşması ile yazı tüm evlere hızlı ve ucuz bir şekilde girmeye başlamıştır. İlk bilgisayar ENIAC ile birlikte yazı dijital ortama geçmiştir.
2. Ünitenin Tüm Konuları: İnsanlığın İlk Dönemleri ünitesinin tüm konularını aşağıdaki başlıklarda inceleyebilirsiniz.
1. Konu: İnsanlığın İlk İzleri
İlk İnsanların Hayat Tarzı ve Geçim Kaynakları
2. Konu: Yazının Gelişimi (Şu an bu başlıktasınız!)
Yazılı Kültürün Başlaması
3. Konu: İlk Çağ’da Başlıca Medeniyet Havzaları
4. Konu: İnsan ve Göç
Toplulukların Yeni Coğrafyalara Hareketleri
İlk Çağ’ın Tüccar Toplulukları
5. Konu: Kabileden Devlete
İlk Devletlerde Gücün Meşruiyet Kaynağı
İlk Siyasi Organizasyon Türleri
İlk Devletlerde Askeri, Sosyal ve Ekonomik Yaşam
6. Konu: Kanunlar Doğuyor
Merhaba yazı türleri hakkında biraz daha ayrıntılı bilgi verebilir misiniz?-inh