Avrupa TarihiTürkiye Tarihi

Veni Vidi Vici Ne Demek? Kim Tarafından Söylendi?

Bu yazımızda Veni Vidi Vici sözünün tarihi konusunu inceledik.Sezar’ın ünlü Veni Vidi Vici sözünü söyleme hikayesi ile Anadolu’daki muazzam başarı ve güven yolculuğu konularını ele aldık. Ayrıca Zile’nin saklı özellikleri ve önemli konumu da bu yazımızın konuları arasında. Veni Vidi Vici sözü ne zaman, nerede, kim tarafından, niçin söylenmiştir?

Veni Vidi Vici Ne Demek?

“Veni Vidi Vici” boyu küçük ama anlamı çok büyük bir sözdür. Bu söze öyle anlamlarla değerler katılmıştır ki söylendiği yıldan yaklaşık 2100 yıl sonra bile hala önem kazanmakta ve insanların büyük ilgi kaynağı olmaya devam etmektedir. Bunun nedeni ise şüphesiz sözün sahibi, romanın sönmeyen yıldızı, Jül Sezar’dır. Bu sözün bu kadar yayılması, kitlelere duyurulması da Sezar’ın bugünkü Türkiye’de yer alan Zile Ovası’nda yaptığı büyük Zela Savaş’ıdır. Kazandığı zaferi ifade etme amaçlı Roma senatosuna yazdığı mektupta sadece “Veni Vidi Vici” yani geldim gördüm yendim yazmıştır. Aslında basitçe ben Sezar’ım gelirim görürüm ve yenerim demek istemiştir. Aynı zamanda bu sözü ile sadece zaferinin büyüklüğüne değil askeri hünerine de dikkat çekmiştir.

Özetle Veni Vidi Vici sözü Gaius Julius Caesar tarafından bugünkü Türkiye’de Zile Ovası’nda MÖ 47 yılında yapılan Zela Savaşı sonrasında söylenmiştir. Veni Vidi Vici sözünün tarihi süreçte daha iyi anlaşılabilmesi için Gaius Julius Caesar ve Zela Savaşı konularını daha ayrıntılı ele alalım.

Gaius Julius Caesar Kimdir?

Jül Sezar, eski dönemlerin en büyük yöneticilerinden biridir. Bunun nedeni ise asla pes etmemesi ve insanları bir araya getirme, birleştirme becerisi olmuştur. Aslında onu bu kadar ihtişamlı bir komutan yapan ve Zela savaşını kazanmasını sağlayan şey zorlu, bir o kadar da öğretici olan hayat hikayesi olmuştur.

MÖ 100 yılında asil bir babanın ve soylu olmayan bir annenin oğlu olarak dünyaya geldi. Fakat terslikler daha doğumu sırasında başladı ve annesi doğum sırasında öldü. Bunun üzerine annesinin karnı kesilerek çıkarıldı ve adı yani Sezar günümüzdeki sezaryen kelimesinin söz atası oldu. Yaşı on altı iken de babasını kaybetti. Ailesinin önceden ayarladığı evliliğe karşı çıkmasıyla diktatör Sulla ile arası açıldı ve Roma’yı terk edip Anadolu’ya gitmek zorunda kaldı. Daha sonrasında Sulla’nın ölüm haberini alması üzerine Roma’ya yeniden döndü ve onun yandaşı Makedonya Valisinin yaptığı yolsuzlukları ortaya çıkarmak için mahkemeye konuşma yaptı. Fakat karşı tarafın uyanık davranması sonucu Makedonya Valisinin cezasız kalması sağlandı. Üstüne üstük bu davranışıyla Sulla yanlılarının tepkisini ve nefretini kazandı.

Bir de bunlara Sezar’dan alacaklılar kapıya dayanınca Sezar yeniden Anadolu’ya yelken açtı. Halbuki onu Akdeniz kıyılarında bekleyenlerden habersizdi. Gemisi korsanlar tarafından baskına uğradı ve Sezar kaçırıldı. Yine de pes etmedi ve otuz sekiz günlük esaretin ardından istenen cüzi miktarda olan fidyenin de dörtte birini ödeyerek serbest kaldı. Kurtulmasının ardından ilk fırsatta ani bir baskınla onu kaçıran korsanları ele geçirdi ve hepsini astırdı.

Tüm bu olaylardan sonra bir ün kazanan Sezar yeniden Roma’ya döndü. Bu seferse onu siyasi zorluklar beklemekteydi. Sulla’nın ardından oluşan yönetim boşluğunda ise gücü elinde bulunduran Crassus ve Pompey iki önemli ismin anlaşmazlık yaşaması Sezar’ın birlik kurma isteğini güçlendirdi. Sezar arabuluculuğuyla bu sorunu da çözdü ve aralarında bir anlaşma imzalandı. Bu anlaşmaya göre Crassus ve Pompey aynı anda konsüllük (Konsül, Antik Roma’nın en üst düzey yöneticilerine verilen addır.) yapacaktı. Aynı dönemde Sezar’da İspanya Valisi seçildi. İlk önce İspanya kıyılarındaki itaat etmeyen kabileleri Roma’ya bağladı ardından da İngiltere’yi fethederek Roma sınırları içine kattı. Lakin Crassus’un Doğu’nun fethi sırasında öldürüldüğü haberi gelmesi sonrası Pompey ile Sezar’ın arası açıldı. Bunun üzerine Pompey Roma üzerindeki tek etkili kişi olma yolunda çalışmalarına devam etti. Senatodan Sezar’ı yargılatmak üzere çağırttı. Fakat Sezar bunu reddetmekle kalmadı. Ordusunu topladı. Senato Sezar’ın ordusunu dağıtıp teslim olmasını söyledi ama Sezar aksine ordusunu İtalya’nın fethi için hızlı bir şekilde ilerletti.

Jül Sezar Roma’yı Nasıl ele Geçirdi?

Bu sırada Roma’nın yeteri kadar sağlam surları olmadığından Senato ve Pompey, Sezar korkusuyla ordu toplamak için Yunanistan’a gittiler. Gelgelelim korktukları başlarına geldi ve Sezar’ı karşılarında buldular. Sezar taktiksel düşünmüş ve Pompey’in nasıl davranacağını hesaplayarak Roma’ya uğramadan direk karşısına çıkmıştı. Ağır bir yenilgi alan Pompey yine de kaçmayı başardı. Sezar ise Roma’ya dönerek kendisinin konsüllüğünü resmiyete dökecek kanunları çıkarttı. MÖ 48 yılında Pompey’in ardında yeniden düştü. Aralarındaki savaş sonucu Sezar ilk defa büyük bir bozguna uğradı. Yine de pes etmedi ve kaçmadı ama Pompey’in baskıları sonucu Sezar’ın ordusunda açlık ve hastalık baş göstermeye başladı.

Pompey’in ordusunun sayı bakımından da Sezar’ın ordusuna göre üstünlüğü vardı. Pompey bu sefer Sezar’ı yok etmek için güçlü bir saldırıya kalkıştı ama Sezar bunun zaten farkında olduğu için ve saldırının yerini tahmin ettiğinden bölgeye bir grup asker sakladı. Saldırı gününde Pompey için işler terse döndü ve Pompey’in ordusu dağıldı. Sonucunda da Pompey ağır bir bozguna uğramış oldu. Buna rağmen Pompey bir grup askeriyle Mısır’a kaçmayı başardı. Kendisine yeniden bir ordu kurma düşüncesindeydi ama Mısır Kralı’nın adamları tarafından Mısır’ın kıyılarına varır varmaz katledildi. Pompey’in kellesi Sezar’a altın tepside sunuldu. Artık Sezar tepedeydi, yalnızdı ve rakipsizdi.

Okuma Önerisi: Gaius Julius Caesar hakkında daha ayrıntılı bilgi edinmek için Julius Caesar (Jül Sezar) Kimdir? Sezar Bir Tiran Mıydı? başlıklı yazımızı da inceleyebilirsiniz.

Zela Savaşı Hakkında Bilgi

Yazılı kaynaklar düşünüldüğünde Zela Savaşı’na bizzat tanık olmuş bir kişi tarafından yazılmış bir belge bulunamamıştır ama ikinci elden yazılmış kaynaklar mevcuttur. İlk eserin adı, “İskenderiye, Afrika ve İspanya Savaşlarının Değerlendirmeleri ile Birlikte, C. Julius Sezar’ın Galya ve Pompey İç Savaşının Değerlendirmeleri” dir. Esere genel olarak bakıldığında bir sürü çeviri hatasıyla karşılaşılmaktadır. Gerçeği ortaya çıkaran ise eserin tarihteki başka çevirilerinin bulunması ve bunların birbiriyle karşılaştırılması olmuştur. Tüm bunlardan sonuçla eserin art arda Latince’den yapılan tercümeler sırasında birçok hata içerdiği sonucu çıkmaktadır.

Eserde Zile’nin genel olarak yer şekillerinden bahsedilmiş. Ayrıca eserde babası VI. Mitridat’ın daha önce Zile’ye 4.5 km uzaklığındaki vadide kazandığı bir zaferi hatırlayan II. Farnekes’in, ordusunu burada konuşlandırdığı da geçmektedir.

Yazılı kaynaklardan günümüze ulaşan bir diğer eser de “12 Sezar’ın Hayatı” adlı eserdir. Bu eserde 12 Roma imparatorunun hayatından bahsedilmektedir. Bunlardan ilki Sezar’dır. Zela Savaşı ile ilgili Sezar’ın Zile’ye geliş güzergahından bahsedilmiştir. Ek olarak, II. Farnekes gibi çok sayıda zafer kazanmış birinin henüz birkaç küçük savaş kazanıp küstahlaşmasından ve Sezar’ın hızlıca II. Farnekes’e doğru ordusunu sürüp onu çok kısa bir sürede yenmesinden de bahsedilmiştir.

Zela Savaşı ile İlgili Kaynaklar

Zela Savaşı ile ilgili resimlemelerden bahsetmek gerekirse elimizde iki kaynak vardır. Bunlardan ilki “Rice Holmes” ikincisi ise “Kromayer-Veith” resimlemeleridir. Fakat bunların doğruluğuna dair elimizde bir kanıt yoktur. Örneğin Kromayer-Veith, bazı kaynaklarda yanlış bir şekilde olarak “Kramayer Veith” biçiminde bilinmektedir.

Rice Holmes’u inceleyecek olursak bilimsel bir yöntemle açıklanmadığı hemen dikkatimizi çekecektir çünkü harita ölçekli değildir. Dikkat çeken bir diğer husus da haritanın kaynağının bilinmemesidir. Yazarı da bilinmediğinden bu kaynaklara güvenemeyiz. Bu belge bilimsel bir değer taşımaz.

Harita ile ilgili diğer önemli husus ise haritanın sağ üst köşesinde yazan “Altiagatch” kelimesidir. Bu kelimenin günümüzdeki Türkçede karşılığı “Altıağaç” demektir. Yani bu Türkçe bir yer ismidir ama o zamanki dönemi değerlendirecek olursak Türkçe kullanıldığına dair elimizde hiçbir bir veri yoktur. Bu belgenin T. Rice Holmes (1855-1933)’ün de yaşadığı dönem göze alınarak yaklaşık bir asır önce yazıldığına ulaşabiliriz.

Diğer bir husus ise bölgede savaş yeri olarak gösterilen kısımdır. Bu resimlemeleri çizenler bölgeyi görmemiş olmalılar çünkü haritaya göre orduların konuşlandığı yerlerde değil savaş yapmak, yürümek bile mümkün değildir. Nedeni yamaçların son derece dik ve arazinin engebeli olmasıdır.

Kromayer-Veith resimlemesi de Rice Holmes resimlemesinin bir benzeri olduğu görülmektedir. Kromayer-Veith’in de 20. yüzyılda resimlendiği düşünülebilir. Birinin diğerinden kopyalanarak çizildiği de aşikardır. Bu iki belgeden çıkarabileceğimiz sonuç, kaynaklarının belli olmadığından ve çizenlerin bölgeyi bizzat görmeden masa başında çizdiğinden güvenilmeyecek belgeler oldukları yani bilimsel nitelik taşımadıklarıdır.

Günümüzde yapılan çalışmalara bakacak olursak 2009 yılında NTV Tarih Dergisinden bölgeye giden bir grubun keşifleri önem taşıyor. Onlar da büyük ihtimalle Kromayer-Veith ve Rice Holmes resimlemelerinin bilimsellik taşımadığını anlamış olmalılar ki yeni bir savaş yeri ihtimali keşfettiler. Bu yol Zile Terziköy yolu üstünde, Yünlü Köy yol ayrımını geçtikten 1 km sonraki düzlüktür. II. Farnekes’in at arabaları kullandığı ve Sezar’ın koca bir orduyu ilerlettiği düşünüldüğünde savaşın bir düzlükte yaşanmış olacağı daha mantıklı geliyor.

Zela Savaşı Nedenleri

Pompey’in ölmesinin ardından Sezar, Mısır’a 8000 kişilik bir kuvvetle saldırdı ve ele geçirdi. VII. Kleopatra’nın güzelliği onu büyüledi ve Mısır’ın başına onu geçirdi. Ardından Mısır’dan ayrılıp seferine Pompey’in hakimiyeti kurmuş olduğu Suriye ve Kilikya ile devam etti. Bu bölgelerle ittifaklarını güçlendirdi. Fakat daha sonrasında Mısır’ın fethinin ardından Anadolu’ya yolladığı birliğin II. Farnekes’e yenildiği haberini aldı.

Pontus Devleti Sezar ve Pompey’in arasındaki iç savaştan yararlanmak istiyordu. Pontus Devleti Karadeniz’in Güney kıyısında MÖ 281 yılında kurulan bir uygarlıktı. En ihtişamlı dönemini VI. Mitridat zamanında yaşadı. Aynı zamanda Roma imparatorluğunun en kurnaz ve başarılı düşmanı olarak da kabul edilir VI. Mitridat. Öyle ki Roma İmparatorluğu’nun en başarılı komutanlarından Pompey, Sulla ve Lucullus’u mağlup etmiştir. Krallık en geniş sınırlarına VI. Mitridat zamanında ulaştı. VI. Mitridat’ın ardından geçen oğlu II. Farnekes de babası gibi başarılı bir lider olmak istedi. Başlarda iyi de gitti.

Sezar’ın Mısır’ın fethinden sonra gönderdiği orduyu yendi. Bu orduyu bozguna uğratmasının ardından ele geçirdiği yerlerdeki isyanları bastırmakla meşgul oldu. Fakat Sezar da II. Farnekes’in bu tutumu karşısında eli kolu bağlı kalmadı. Aksine çok sinirlendi, ordusunu hemen II. Farnekes’e doğru sürdü. Sezar’ın olağan üstü hızını fark eden II. Farnekes böyle bir şeyin olabileceğini önceden tahmin edemediğinden dikkatini yeniden Roma İmparatorluğuna çevirdi. İlk olarak zaman kazanmak için barış teklifinde bulundu. Sezar ise çoktan bu işe girişmişti. Artık geri dönüşü ona zarardan başka bir şey getirmezdi. Yani savaş kaçınılmazdı. Bu yüzden II. Farnekes’in barış teklifini reddetti ve sonucunda bugünkü Tokat ilinin Zile bölgesinde çok kanlı bir savaş gerçekleşti.

Zela Savaşı Nerede Gerçekleşti?

Savaşın Zile’de geçmesini değerlendirecek olursak Zile gibi bir yer seçilmesinin birden çok nedeni bulunmaktadır. Zile bölgesini yer bakımından incelediğimizde bölgenin önemli yapılarından biri olan Zile Kalesi karşımıza çıkmaktadır. Zile Kalesi’nin Asur Kraliçesi Semiramis tarafından yaptırıldığı bilinmektedir. Tarihte gerek Hititler olsun gerek Osmanlılar olsun birçok nedenle kullanılmıştır. Günümüzde ise görevini Zile’nin bir sembolü olarak müze şeklinde devam ettirmektedir. Burada Sezar ile II. Farnekes arasında gerçekleşen Zela savaşına da yer sahipliği yaptığı bilinmektedir.

Ayrıca Zile Kalesi sekiz bölümden oluşan bir yapıya sahiptir: giriş kapısı, saat kulesi, surları, zindanları, yeraltı tünelleri, sarnıçlar, kral mezarı, amfi tiyatro ve kışla binası. Yer altı tünelleri ve sarnıçlar zaman içerisinde fark edilip ortaya çıkarıldı. Kral mezarları ve diğer eserler kalenin iç kısmında sergilenmekte. Kışla binası 1875’te Ziya Paşa’nın talimatı ile inşa edildi. Saat kulesi 1864 yılında yine Ziya Paşa aracılığıyla inşa edildi. Üstelik kale başka bir özelliğiyle de öne çıkmakta. Anadolu’daki amfi tiyatroların neredeyse tamamının Ege ve Akdeniz kıyılarında yer alan uygarlıklar tarafından inşa edilmesine karşın Zile Kalesi’nin amfi tiyatrosu Anadolu’nun iç kesimlerinde yer alan tek amfi tiyatro özelliğini taşımaktadır.

Zile Neresidir?

Zile’nin coğrafi şekillerine bakacak olursak bölgenin dağlarla çevrili bir ovada gerçekleştiği düşünülmektedir. Savaşın eğimli arazide geçmesine karşın II. Farnekes’in atlı savaş arabaları kullandığı bilinmektedir. Bu da savaşın bölgedeki tepelik kısımlarda değil de düzlük kısımlarda seyrettiğine dair bilgi vermektedir.

Bölgenin özelliğiyle ilgili kaçırılan bir diğer unsur ise bitki örtüsüdür. Savaşın geçtiği tarih olan MÖ 47 yılında bölgenin yoğun bir ormanlık alan üzerinde bulunduğu düşünülmektedir. Günümüzde o bölge civarı tarla ve mera açma gayesi ile tahrip edilmiştir.

Zela Savaşı’nın açığa çıkarılmasında iki tip kaynak etkili olmuştur: yazılı kaynaklar ve resimlemeler. Maalesef bu kaynaklardan savaş ile ilgili sınırlı kaynağa ulaşılabilmektedir. Yine de savaşın çok eski bir tarihte olduğunu düşünürsek önemli sayıda kaynak günümüze ulaşmıştır.

Zela Savaşı Sonuçları

Savaşın Sezar tarafından kazanılmasında Sezar’ın taktikleri önemli bir rol oynamıştır. İlk başta Sezar ile II. Farnekes’in arası 7.5 km’dir. Sezar II. Farnekes’in en yakınındaki bir tepeyi tutabilirse savaşta büyük bir üstünlük sağlayacağını görür. O akşam askerlerine tepeyi kuşatmaları emrini verir. Askerler düşmanlarına niyetlerini fark ettirmeden güzel bir şekilde tepenin hakimiyetini alırlar. Böylece iki ordu arasındaki mesafe 1.5 km’den daha az bir mesafeye düşer. Sabah olunca, Sezar’ın konuşlandığı tepenin avantajlı olduğunu fark eden II. Farnekes askerlerine ilerlemeleri emrini verir. II. Farnekes’in saldırıya geçtiğini düşünen Sezar ordusunun sadece ileri saflarını öne sürer.

II. Farnekes bunun üzerine öncü grubun sayıca azlığından ve uzun bir yol boyunca yürüdükleri için yorulmuş olabileceklerinden tüm ordusuyla saldırır. Sezar bunun üzerine ordusunu dar bir alana çeker ve II. Farnekes de onların peşinden gider. II. Farnekes’in bu düşüncesizce hareketinden yararlanan Sezar, öncü grubu geri çekmeden tüm ordusuyla taarruza başlar ve Pontusluları vadide sıkıştırır. Böylece orada çok kanlı bir savaş gerçekleşir. Tarihe Zela Savaşı diye geçer. Kısa sürer fakat iki taraf da çok ağır kayıplar verir. Sezar galip gelir. II. Farnekes az sayıda süvarisisiyle kaçmayı başarır fakat eski bir valisi olan Asandar birlikleri ile çatışmaya girer ve çatışma sonucunda öldürülür.

Veni Vidi Vici Ne Zaman, Nerede, Niçin Söylenmiştir?

Aldığı bu büyük zafer üzerine Sezar işte o tarihi sözünü söyler. “Veni Vidi Vici”. Türkçesi geldim, gördüm, yendim demektir. Daha sonrasında bu sözünü mektup şeklinde yardımcısı aracılığıyla Roma’ya yani senatoya yollar. Bu söz ile Sezar güçlü mesajlar verir. Der ki ben Sezar’ım ve gelir görür ve yenerim. Bu kısa söz savaşın yaklaşık 4 saat gibi ne kadar kısa bir sürede kazanıldığına da atıfta bulunur. Ayrıca Veni Vidi Vici sözü Sezar’ın yalnızca zaferinin önemini değil siyasi dehasını da vurgulamaktadır.

Zaferin ardından Zile Kalesine geçerler. O dönemde dini bir merkez olan Zile de bir dini tören gerçekleşir. Pankartlara ise Veni Vidi Vici sloganları yazılır. Arıca Zile’nin Yıldıztepe kasabasında çıkarılan pek çok antik eserin üzerinde Veni Vidi Vici yazısı görülmektedir.

Sezar, savaş bitiminde Anadolu üzerinden Roma’ya geçer. Pompei’de kaleye taş bir kitabe yaptırarak dünyaca ünlü bu sözünü oraya da yazdırır. Günümüzde ise kitabeleri görmek için pek çok turist bölgeye akın etmektedir.

Veni Vidi Vici Kimin Sözü
Veni Vidi Vici Kitabesi (Zile / Tokat)

II. Farnekes’in savaş alanına daha önce vardığından daha iyi bir kısımda konumlanması gerekirdi. Savaş başlayınca askerler vadiye inmişler ve karşılarındaki yamacı çıkmakta zorlanmışlardı. Bunu fırsata çeviren Sezar tarihe altın harflerle yazılan sözünü söyledi ve ününe ün kattı. Ömrünün sonuna kadar da Roma’yı en iyi şekilde yönetti. Roma’ya altın çağını yaşattı ve günümüzde bile hala unutulmadı.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu Konuyla İlgili Yazılar

Back to top button

Metin kopyalamanın açılabilmesi için
lütfen web sitemizdeki herhangi bir reklama
tıklayarak bize destek olunuz.

Close

Adblock Detected

Lütfen reklam engelleyicinizi kapatarak bize destek olunuz. Anlayışınız için teşekkür ederiz.