Cumhuriyet TarihiOsmanlı Tarihi

Osmanlı’dan Günümüze Mafya Babaları (Kabadayılar)

Osmanlı’dan günümüze mafya babaları (kabadayılar) başlığı altında Osmanlı Devleti’nde ve Türkiye Cumhuriyeti’nde yaşamış en ünlü suç liderlerini inceledik. Geçmişten günümüze en ünlü kabadayılar;

  • Piç Ardaş
  • Şık Manol
  • Arap Hüsnü
  • Yamalı Yorgi
  • Solak Ligor
  • Kesik Nikola
  • Odesalı Kosti
  • İdris Özbir
  • Alaattin Çakıcı
  • Hadi Özcan
  • Hüseyin Saral
  • Nuri Ergin
  • Sedat Peker

Osmanlı’dan Günümüze Mafya Babaları

İtalyanca bir sözcük olan mafya, bir ülkede yasa dışı işlerle uğraşan, zor kullanarak birtakım gizli çıkarlar sağlayan, çoğunlukla gizli ve hiyerarşik bir örgütlenmeye dayalı grup anlamındadır. Dünyanın bir çok bölgesinde mafya grupları ve mafya babaları bulunmaktadır. Osmanlı Devleti’nden günümüz Türkiyesine kadar bu topraklarda da mafya babaları var olmuştur. En ünlü mafya babaları (kabadayılar) listemiz şöyledir;

Piç Ardaş

Piç Ardaş, 1886 yılında Sivas’ta doğmuş, 1910’lu yıllarda da İstanbul’un Üsküdar sokaklarında terör estirmiş bir kabadayıdır. Namı Koca Mavnacı’yı öldürdüğünden dolayı gelmektedir. Henüz küçük yaşta Sivas’tan İstanbul’a getirilmiştir. Selamsız’da bir kilisedeki papazın yanına bırakılmıştır. Kimse Ardaş’ın kim olduğunu bilmezken nüfus kağıdı çıkarılmış ve babası yerine de o papaz yazılmıştır. Bu olaydan dolayı da ona “piç” lakabı takılmıştır. Kilisedeki papazla büyüyen Ardaş öğretim görmek istemeyince, bir meslek öğrenmesi için bir fırına çırak olarak verilmiştir. Bu fırında çalışmaya başlayan Ardaş, ilk suçunu da fırındaki meslektaşı Yusuf’u fırın küreğiyle yaralayarak işlemiştir. Bu olayın ardından fırından ayrılmış ve 24 yaşına geldiğinde yaşadığı kilisedeki iki papazı yaralamıştır. Bu hareketlerine bahane olarak da istediği parayı vermemeleri olarak gösteren Ardaş, bu olaydan kendini sokaklara bırakmak zorunda kalmıştır. Ardaş bir süre sonra Doğancılar’ı da haraca bağlamıştır.

Tam bu sıralarda da Ağavni adlı bir hanıma gönlünü kaptırmıştır. Ağavni’nin babası Krikor, kızının bir kabadayı ile birlikte olmasını istememektir ve bu durum Ardaş’ın sinirlerini bozmuştur. Bir gece Krikor’u ağır yaralamış ve Ağavni’yi de kaçırmıştır. Ardaş’ın asıl ünü ise yazının başında da bahsedildiği gibi Mavnacı Ali’yi öldürmesinden dolayı gelmektedir. Mavnacı Ali, 1906 yılında Üsküdar’da haraç kesen Karamanlı Yusuf’u vapur iskelesinde falçata ile öldürmüştür ve bu olaydan sonra da 16 yıllık bir süre boyunca da Üsküdar ve Beyoğlu’nda korkulan bir kabadayı olmuştur. Ancak Ardaş bu durumdan rahatsız olmaktadır. Tarihler 26 Kasım 1920’yi gösterirken Mavnacı, Ardaş’ı öldürmek için Kuzguncuk’a çağırır ancak düşündüğü gibi olmaz ve bıçaklı kavgada Ardaş, Mavnacı’yı öldürür. Ardaş da iki parmağını kaybetmiştir ancak o iki parmağı feda ederek Üsküdar’ı ele geçirir. Sonraki yıllarda Cumhuriyet’in kurulması ile birlikte sevdiceği Ağavni’yi de alıp ortadan kaybolur.

Şık Manol

Şık Manol, Tokatlı Milaço’nun oğludur ve 1890 yılında doğmuştur. Kendisini diğer kabadayılardan ayıran özelliği hep şık kıyafetler giymesidir, aynı zamanda bu şıklık ona lakabını da kazandırmıştır. Üzerinde sürekli şık bir palto, güzel bir fötr şapka gibi kıyafetleriyle bir beyefendiye benzemektedir. Hikayesi ise Tokat’ta bir çiftliği olan babasının onu İstanbul’a eğitim için göndermesiyle başlamaktadır. Manol’un ise eğitimde gözü yoktur. Yeşilköy’de bir ev tutmuş ve Galata’da bir kumarhane işletmeye başlamıştır. Manol, haraç kesme ve adam öldürme gibi işlere hiç bulaşmamış, hatta üstünde de öldürücü aletler taşımamıştır. Manol aynı zamanda haksızlığa karşı bir insan olmasıyla da ün salmıştır. Hikayelerinden birinde bir gün altı kişi Manol’un oturduğu bir kahvehanenin sahibinden haraç kesmeye çalışınca o altısıyla da dövüşmüştür. Ellerinde falçata olan insanlara rağmen Manol çevikliğiyle onları püskürtmüştür. Etraftan “Zaptiye geldi” sesi duyulduğunda da o altılı grubun kaçmasıyla birlike Manol’un sakin kaldığı görülmüştür. O sadece haksızın yanında duran bir işletmecidir.

Arap Hüsnü

Arap Hüsnü’nün gerçek adı Mişel’dir ve Trablusşam’da dünyaya gelmiştir. İstanbul’a neden gittiği bilinmemektedir. İstanbul’a geldikten sonra İslam dinini benimseyip Hüsnü adını ve “Arap” lakabını almıştır. Tophane civarındaki külhanları yağmaladığı gibi haraç vermeyen iki şahsı da Salı Pazarı’nda öldürmüştür. Bu olaylarla ününü sağlasa da son zamanlarına doğru kaçak alkol işine girmiştir ve bu yüzden çok defa hapse girmiştir. Cumhuriyet’in ilanından sonra ise ülkeden sürülmüştür.

Yamalı Yorgi

Babası bir balıkçı olan Yorgi, Arnavutköyde babasının yardımıyla balıkçılığın ince işlerini öğrenmiştir. Henüz on bir yaşında bir çocukken balıklarını pişirdiği bir tavanın düşmesi üzerine yüzü yanmıştır. Lakabı da bu yüzden yamalı olarak bahşedilmiştir. On yedi yaşında bir gençken tartıştığı bir balıkçıyı bıçaklamıştır. Bundan daha sonra da yine balıkçılarla anlaşamaz ve dört kişiyi yaralar. Bu hareketlerinden sonra balıkçılığı bırakıp insanları kuytu köşe yerlerde gasp etmeye başlamıştır. İnsanları gasp etme işini yapmaya başladıktan sonra İzmirli bir hanımefendi olan Despina’ya gönlünü kaptırır ve Ayazma’da birlikte yaşamaya başlarlar. 1921 yılında haraç vermeyi reddeden bir faytoncuyu ve bir kahveciyi öldürmüştür. Boğaz’ın Rumeli yakasındaki haraçların hepsi ona gelmektedir. Ölümü ise 1923 yılında kuytu bir köşede olur.

Solak Ligor

Ligor 1888 yılında dünyaya gelmiştir. Todori isimli babası bir kan davasına karışmış ve oğlunu da alıp İstanbul’a gitmiştir. Bu kan davasından kaçma çabaları boşa çıkmış, İstanbul’daki bir kavgada Ligor sağ kolundan yaralanıp sakat kalmıştır. Babası Todori’nin mesleği olan terziliği yapamayacak olan Ligor kendini sokaklarda bulur. Ligor’un çok iyi bıçak kullanıldığı söylenmektedir ve bu yüzden ona “Solak” lakabı takılmıştır. 1908 yılında iken bir Yahudi tüccarı vurmuş ve ilk suçunu bu olayla işlemiştir. Tam bu sıralarda da babası Todori vefat etmiştir ve Ligor için artık bir engel yoktur. Ligor’un ünü Unkapanı’dan Eyüp’e kadarki bölgede yayılır. Korkulan bir şahıs olan Ligor bir süre sonra kalpazanlık işine girmeye karar verir. Bununla birlikte 1921 yılında sürdüğü sahte İngiliz paraları ile yakalanır ve hapse mahkum edilir. Ligor’un hayatının sonrasında ne olduğu bir muamma.

Kesik Nikola

Nikola 1884 yılında dünyaya gelmiştir. Çocukken Yorgo Efendi olan babasının yaptığı közlemeleri satmakla uğraşmıştır. Nikola hala çocukken babası ölünce, babasının mesleğini ve hamallık yapmayı denemiş ancak bunlarda başarısız olmuştur. Kısa yollardan para kazanmak isteyen Nikola babasının arkadaşından ilk haracını kesmiştir. Haraç kestiği yaşlı adam Tatyos Efendi, bir süre sonra haraç vermek istemeyince de Nikola, adamı jiletle kesmiştir. İlk yaralaması da budur. Jilet kullanmakta ustalaşan Nikola bir süre sonra Zindankapı’da çalışan hamallardan haraç kesmeye başlamıştır. Gün boyunca bir kahvede oturup insanların ayağına para getirmelerini izlemiştir. Haraç vermek istemeyen dört kişiyi jiletle keser, bir hamalı da öldürür. Lakabı ise bir kavgada sol gözüne bir kesik açılmasıyla ona verilmiştir. Zamanla bazı kumarhaneleri ele geçiren Nikola, Beyoğlu’nda da ün salmıştır. 1922 yılında Şık Manol’un kumarhanesinde iken Laz Hüseyin adlı yeni nam salan biri tarafından öldürülmüştür.

Odesalı Kosti

Kosti 1885 yılında Yunanistan topraklarında dünyaya gelmiştir. Kosti’nin lakabını nasıl kazandığı bilinmemektedir.. Kendisinin ilk vukuatı ise 3 Aralık 1919 tarihinde bir dükkanın kasasından 3000 drahmi çalmaktır. Genellikle Alman Lokantası’nda olay çıkarmaktadır ve bununla ünlüdür. Polisler olay yerine geldiğinde ise Kosti ve sevgilisi masada sakince otururken yerde yaralı insanlar bulurlar. Kosti, Beyoğlu’nda adeta terör estirir ve İngiliz polisleri tarafından da arkası kollanır. Bir çok suç işlediği bilinmektedir ve en bilinen özelliği ona karşı çıkan insanı öldürmekten çekinmediğidir. Hatta arkasındaki İngiliz polislerine güveninden zaptiye çavuşu bıçaklamışlığı bile vardır. Tarihler 9 Temmuz 1921’i gösterirken de bir birahanenin önünde Laz Hüseyin tarafından öldürülür.

İdris Özbir

İdris Özbir aynı zamanda “Kürt İdris” olarak da tanınır ve 1937 yılında doğmuştur. Kars’ta gözlerini açan İdris Özbir, işlediği suçları 1980’lerde barlarda fedailik yaparken işlemiştir. Bunun yanında ise hazine arazilerini paylaştırıp satmak, çek tahsilatı, adam yaralama, adam kaçırma ve uluslararası civa oksit kaçırmak suçlarından sorumlu tutulmuştur. İdris Özbir’in ölümü ise yargılanırken akciğer kanseri hastası olduğundan dolayı gerçekleşmiş ve 2002 yılında hayata gözlerini yummuştur.

Alaattin Çakıcı

Alaattin Çakıcı, 1953 yılında Trabzon’da dünyaya gelmiştir. Gençlik zamanlarında Şişli ilinde ülkücü grupların arasına giren Çakıcı, bir İETT görevlisini bıçaklayarak ilk vukuatını gerçekleştirmiştir. Siyasi görüş nedenleriyle toplamda kırk bir kişiyi öldürdüğü söylenmektedir. Ankara’da eğlence mekanlarına haraç kesmek için bolca baskın yapmıştır. Aynı zamanda eski eşi Uğur Çakıcı’nın cinayeti üzerinden de soruşturma açılmıştır. Bu cinayet sebebiyle aranması sırasında canlı yayında Tansu Çiller ile ilgili açıklamalar yapmış ve bunun üzerine Flash TV’nin basılmasına sebep olmuştur. Söylentilere göre 1987 yılında gerçekleştirilen “Babalar Operasyonu”ndan MİT ile bağlantısı olmasından dolayı kurtulmuştur. Birçok insana saldırı suçundan sorumlu tutulan Çakıcı, 1992 yılında sahte bir pasaport yardımıyla ülkeden ayrılmıştır. Tarihler 17 Ağustos 1998’i gösterirken Fransız polisinin operasyonu ile Nice’de ele geçirilmiştir. Sonrasında Kandıra F Tipi Cezaevi’ne getirilip sadece kendisinin kaldığı bir hücreye konmuştur. Şu anda da Bolu F Tipi Cezaevi’nde yaşamını sürdürmektedir.

Hadi Özcan

Tam adı Mehmet Hadi Özcan’dır ve 1954 yılında Kocaeli ilinde dünyaya gelmiştir. 1980 yılı ve öncesinde Ülkü Ocakları Başkanlığı konumunda bulunduğu bilinmektedir. Bunun yanında “Kocaeli Çetesi”nin lideri olarak da tanınır. Adam yaralama, haraç kesme, çek tahsilatı, adam kaçırma ve araba hırsızlığı gibi suçlarla dolu bir sabıkası vardır. Aynı zamanda Ergenekon Davası’nda Alaattin Çakıcı ile ters düştüğü de söylenmektedir. Şu anda ise Kocaeli ilindeki Kandıra Cezaevi’nde hüküm giymektedir.

Hüseyin Saral

Trabzon’un Of ilçesinde dünyaya gelen Hüseyin Saral, “Meriç Operasyonu” sonrasında Bükreş’te kendini ele vermesinin ardından ismini duyurmuştur. Basında ise Sedat Şahin ve Hüseyin Saral ikilisinin başlarında bulunduğu suç gruplarının çatışmaları gösterilmiştir. 2002 yılından sonra Hüseyin Saral için yaklaşık 100 operasyon düzenlenmiştir. Bu operasyonlarda 45 uzun namlulu silah, 1230 tabanca, 20 el bombası, 1255 dinamit ve çok sayıda mermiye el konulmuştur. Hüseyin Saral’ın ölümü ise düşmanı Sedat Şahin’in adamları tarafından 2005 yılında gerçekleştirilmiştir. Bu cinayet İtalya’da, Roma şehrinde gerçekleşmiştir. Bunun intikamı olarak da 2014 yılında Sedat Şahin’in kardeşi ve bir adamı araç başında öldürülmüştür.

Nuri Ergin

Nuri Ergin, Karagümrük Çetesi’nin liderliğini yapmıştır ve 1997 yılındaki Metris Cezaevi’ndeki çıkan isyandan da sorumlu tutulmuştur. Sibel Can’a şantaj uygulayan Can Kuzu’yu da yakalayıp işkence yaptığı bilinmektedir. Sonrasında kardeşi Vedat Ergin ile birlikte tutuklanıp Afyon Cezaevi’ne gönderilmiştir. 1999’da da Sabancı suikastına sanıklık yapan Mustafa Duyar’ın ölümünden de sorumludur. Daha sonraki yıllarda Kartal Hapishanesi’nde cezasını çekerken Alaattin Çakıcı ile hapishanede bazı anlaşmazlıklar yaşamıştır. Bunun üzerine Alaattin Çakıcı’nın adamları, Karagümrük Spor Kulübü’ne ait bir lokalde baskın düzenlemiş ve on kişiyi yaralamışlardır. Ergin de boş durmayıp Çakıcı’nın iki adet kıraathanesine baskın düzenlemiştir. Bu olaylardan sonra ise Nuri Ergin, Uşak E Tipi Cezaevi’ne yollanmıştır ve hala orada ceza çekmektedir.

Sedat Peker

Sedat Peker, 1971 yılında Sakarya’da dünyaya gelmiştir. Gençlik zamanlarında “Reis”, “Ruh Adam”, “Köroğlu” lakaplarını almıştır. Aynı zamanda “uyuşturucuyla mücadele eden baba” olarak da insanların aklına girmiştir. Hakkında cinayet, çete olayları, tehdit, zorla alıkoyma gibi suçlardan tutuklama kararı çıkarılmıştır. Sedat Peker de teslim olmak istediğini söylemiş ve tarihler 19 Ağustos 1998’i gösterirken Türkiye’ye geri getirilmiştir. Hapisteyken kaldığı koğuşu yenilemiştir, aynı zamanda birçok farklı eşya da getirtmiştir. Sedat Peker, 2014 senesinde tahliye edilmiştir. 2015 yılında bir mitingdeki konuşması yüzünden bir soruşturma açılmıştır. Şu anda ise İstanbul’da yaşamaktadır.

Not: Mafya babaları konusu ile ilgili olarak Yakuza Nedir? Japon Mafyası Yakuza’nın Tarihi başlıklı yazımızı da inceleyebilirsiniz.

One Comment

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu Konuyla İlgili Yazılar

Back to top button

Metin kopyalamanın açılabilmesi için
lütfen web sitemizdeki herhangi bir reklama
tıklayarak bize destek olunuz.

Close

Adblock Detected

Lütfen reklam engelleyicinizi kapatarak bize destek olunuz. Anlayışınız için teşekkür ederiz.